Neden Huşamadyan?

Benzer geniş içerik ve büyüklükte bir site oluşturma fikrini düşündüren öncelikle tarih-bilimsel zorluklar olmuştur. Osmanlı tarihi konusunda çalışan kişiler çoğu kez kaynakların kullanımı ile ilgili ciddi zorluklarla karşı karşıya kalmaktalar. Bunun sebebi öncelikle birden fazla dil kullanılan (Osmanlıca-Türkçe, Arapça, Ermenice, Rumca, Bulgarca, Latino vs.) Osmanlı İmparatorluğu’nun çok uluslu karakteri. Dolayısıyla, Osmanlı tarihi ile ilgili materyaller de çok dilli ve onları araştırmak çok alanlı bir çalışma gerektirmekte. Farklı konuların araştırılması sırasında şu veya bu halkın kullandığı dille beraber çok zengin bir kaynakça da göz ardı edildiğinde yapılan çalışma haliyle eksik kalır ve bilimsel olarak tatminkar olmaz.

Bu anlamda Ermeni kaynakları uzun zamandan beri Osmanlı tarih araştırmalarının eksik halkası olmuştur. Doğrudan Osmanlı Ermenileri hakkında birçok bilimsel kitap ve makale var, fakat bunlar Osmanlıca-Türkçe yazılmış kaynakları temel almakta. Benzer çalışmalar o kadar fazla, ki zamanla Osmanlı tarih çalışmalarında Ermeni kaynaklarının es geçilmesi normal, hatta kabul edilir bir olguya dönüşmüş. Ortaya çıkan sonuç ise bilimsel çalışmaların Ermenileri Osmanlı devlet arşivlerindeki bilgiler ve nitelemeler ışığında sunması. Tabii ki bu eksikli ve her haliyle tahammül edilemez bir durum.

Yani Ermenilerin kendi sorunlarına, günlük yaşantısına bakışı yok. Bu bakımdan Ermeni harfli kaynaklar çeşitlilik sergilemekte ve büyük bir zenginlik sunmakta. Onlar bize Ermenice olmayan kaynaklarda farklı yüzlerinin izi bile olmayan yeni bir Osmanlı dünyasına doğru rehberlik etmekte. Bu kaynaklar taşra hayatını öyle bir tasvir ederler ki çoğu kez Osmanlı tarih araştırmaları açısından yenilik teşkil ederler. Bu anlamda amacımız Osmanlı Ermenileri hakkındaki Ermeni harfli kaynaklara yeni bir değer kazandırmak ve onları Ermenice konuşmayan topluma kazandırmak. Osmanlı tarih araştırmaları açısından bunun bir zorunluluk olduğunu düşünüyoruz. Huşamadyan sitesi vasıtasıyla Osmanlı Ermenilerinin hayatını Ermeni harfli kaynaklara dayanarak sunmayı amaçlıyoruz. Bu çalışmamızın Osmanlı tarihinin çok alanlı araştırılması yönündeki çabalara katkı sağlayacağını düşünüyoruz.

Osmanlı Ermeni tarihi hakkında Ermeni harfli kaynakların zenginliğinden bahsetmiştik. Fakat budemek değil ki Ermenice bilen araştırmacılar tarafından yapılmış kitaplarca ciddi çalışma var. Aslında, Ermeni tarih yazımında Osmanlı Ermeni tarihini ayrımcı bir yaklaşımla irdeleme yönünde bir eğilim mevcut. Bunun sebebinin Soykırım olduğunu düşünmekteyiz: Soykırım’ı takip eden dönemde, geçmişteki Osmanlı Ermenileri ve Osmanlı-Türk ortamı ile bağların kopuşunu teşvik eden bir tutum olmuştur. Bu süreçten, yeni dönemin etkisinde ve Büyük Felaket ekseninde yeniden yazılan Osmanlı Ermeni tarihi de etkilenmiştir. Bu etkinin günümüze kadar devam ettiğini düşünüyoruz: Osmanlı Ermenileri hakkında olan Ermeni tarih yazımında Soykırım’a dair konular ağırlıkta.  Bu alandan dışarı çıkıp Büyük Felaket öncesi dönemi  araştırmak için yapılan çabalar sonucunda seçilen konular ise 1895-1896 tarihlerindeki Ermeni kırımları ya da 1909 Adana kırımı gibi tekrar felaket tarihleri etrafında yoğunlaşmakta. Bunun tam tersi olarak Osmanlı Ermenilerinin kahramanlık anlarını ve Osmanlı devletine karşı Ermeni ayaklanmalarını yeniden değerlendiren ve araştıran bir yaklaşım da söz konusu.
Her halükarda eksik kalan Osmanlı Ermenilerinin toplumsal hayatı; yerel hikayeler, günlük yaşam, sosyo-ekonomik ortam. Bunlar Osmanlı sosyal yaşantısının genel bağlamına ait olgular ve son kertede bütün diğer olayları anlamak için önemli birer anahtar. Diğer bir deyişle, Armenoloji alanında da var olan zengin kaynakları kullanıp Osmanlı Ermeni yaşam hafızasını canlandırma yönünde özel bir çaba olmuş değil -istisnalar kaideyi bozmaz-. Ermeni ve Osmanlı araştırmalarının birbirlerini tamamlayıcı ve zenginleştiren akademik disiplinler olması gerekirken, uzun zamandır birbirlerini görmezden gelen uzmanlık alanlarına dönüşmüştür.

Bu anlamda Huşamadyan Ermenilere kendilerine ait Osmanlı hafızasını geri kazandırmayı amaçlayan bir araç olma niyetinde. Büyük Felaket , yeniden yazılmış tarih ve yeniden inşa edilmiş hafıza uzun zamandır çağdaş Ermeni ve onun Osmanlı Ermenisi atalarının yurdu arasındaki hafıza bağının kopmasına sebep olmuştur. Bu dünyayı, Ermeni köyünü yahut şehrini gelenekleri, günlük yaşantısı ve tarihi ile yeniden inşa etmek: böyle bir çalışma kesinlikle çağdaş Ermeni insanına da zaten kendisine ait zengin mirası geri kazandıracaktır.

Bu fonda, Ermeni yayın geleneğinde özgünlüğü ile diğerlerinden ayrılan ve doğrudan sitemizle ilintili özel bir türün olduğunu belirtmek gerekir. Bunlar hatırat (huşamadyan) adını taşır ve hemşehri derneklerinin yayınları olarak da bilinir. Huşamadyan Ermenice bir birleşik isim; huş (anı) ve hem kitap hem de parşömen kitap anlamında kullanılan madyan kelimelerinden oluşur. Madyan kelimesinin kullanılmasının burada özel bir anlamı olduğunu düşünüyoruz. Normal şartlarda madyan yerine kirk (kitap) kelimesinin kullanılması ve huşakirk kelimesinin oluşturulması daha uygun olacaktı. Fakat Büyük Felaket sonrası yazarları olarak kitaplarını daha ender kullanılan ve belki de o zamanlarda yaratılmış huşamadyan kelimesiyle tanımlamayı daha uygun görmüşlerdir. “Madyan” kelimesinin uzak, yitirilmiş zamanların anlamını içerdiğini sanıyoruz. Bu kitaplar Büyük Felaket sonrası üretilmiştir. Bu kitapların büyük çoğunluğu Osmanlı İmparatorluğu’nda doğmuş yazarları Ermeni Diaspora’sının bir parçası olmuş ve geriye dönüşün artık olmayacağının da farkındalar. Başka bir deyişle, memleketteki evin, köyün yahut şehrin yitirilmesi kalıcı bir olgu. Dolayısıyla, bu kişiler kendi memleketlerinin “Ermeni” geçmişini yeniden yeşillendirmeyi denemişler. Yazı bir geçmişi, yitip gitmiş bir zamanı yeniden inşa etmek için bir araç. Bu yazarlar Ermeni-Osmanlı zamanlarından geriye kalan son yaşayanlar oldukları inancını taşıyıp, kendilerinden sonra gelecek olan nesillerin bu geçmişi bütünüyle inşa etme kapasitesine sahip olamayacaklarını düşünüyorlardı. Öyleyse geçmişin mirasını, başka zamanlara ait bu şehri veya köyü yazıyla ve tanıklıklarla ölümsüzleştirme ihtiyacı hasıl olur. İşte bu nedenle benzer kitapların başlıklarında veya önsözlerinde Huşamadyan yanında Huşagotoğ yahut Huşartzan (Anıt) sözcüklerine de rastlarız. Bu metafor aslında çok anlamlı: Bir kitabın yayını rahmetli bir şehir veya yitirilmiş bir zaman için dikilmiş bir anıta, bir heykele dönüşür. Fakat anıt-kitap geçmiş zamanların hayatını, yitirilmiş şehrin anısını, tarihi, gelenekleri, mimarisi, kahramanları, ihtişamı, mutfağı, şarkıları, lehçesi vs. ile ebediyen korumalıydı. Bu türe ait yüzlerce kitap mevcut.

Huşamadyanlar Osmanlı Ermenilerinin yaşadıkları hayatın hafızasını yeniden inşa etmek açısından temel kaynak değere sahip. Bu kitapların genel yapısını ve farklı bölümlerinin başlıklarını incelediğimizde Büyük Felaket sonrası dönemin Ermeni milliyetçi ideolojilerinden etkilendiklerini görürüz. Yine aynı şekilde bu kitapların yazarlarında kendi yitirilmiş şehirlerini yahut köylerini idealize etme, oraları dünyevi birer cennetmiş gibi betimleme eğilimi görülür. Geçmiş hayatın veya kendi dünyalarının yitirilmesi yazarları hüzünlü ve acılı bir üslup kullanmaya iter, ki bu da metinleri ağırlaştıran bir durum. Benzer eksiklikler Ermeni hatıratlarında fazladır. Her halükarda, bu kitaplar, genel Osmanlı ortamı dahilinde, geçmişteki bir Ermeni şehrinin veya köyünün mikro tarihinin en iyi örnekleri olarak kalmaktadır.

Benzer kitapların yanında özellikle XIX. yy. İstanbul, Tiflis, Venedik, Viyana ve diğer şehirlerde yayımlanmış, sitemizdeki konuları ele alan Ermenice gazeteler ve süreli yayınlar da mevcut. XIX. ve XX. yy. Başında yayımlanmış Ermenice monografiler, seyahatnameler, hatıratlar da doğrudan bizim konumuzla ilintili.

Derneğimizin ve sitemizin Huşamadyan adıyla anılması tesadüfi değil. Aslında derneğimizin faaliyetinin de benzer bir amacı var; zengin, ama göz ardı edilmiş ve unutulmuş bir mirasın yeniden inşası.

Sitemizde geçmişte Ermenilerin yaşadıkları köylerin ve şehirlerin Osmanlı zamanlarına dair geçmişlerine eğileceğiz, başlangıcından 1915 tarihine kadar. Yani Osmanlı Ermeni tarihinin ayrılmaz bir parçası olmasına rağmen, Soykırım sitemizin içeriğine doğrudan dahil olmayacak. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Ermenilerinin maruz kaldığı kırım ve tehcir geniş bir konu ve bu konu hakkında da geniş bir literatür zaten mevcut. Dolayısıyla, tüm dikkatimizi Büyük Felaket öncesi döneme yoğunlaştırmayı uygun gördük. İlerde, imkanlarımız el verdikçe, sitemize yeni bir konu ekleme niyetindeyiz: Soykırım’dan kurtulanların kendi evleri, köyleri ve şehirleri hakkında tasviri tanıklıkları.

Diğer yandan, iki temel nedenden dolayı XIX yy. ve XX. yy. başı Huşamadyan’ın araştırmalarının temel zaman dilimleri olacak. Birincisi; bu döneme ait ve konumuzla direkt olarak alakalı Ermeni süreli yayınları ve kitapları mevcut. İkincisi; Büyük Felaket sonrası yayımlanmış huşamadyanlar genellikle yazarlarının kendi memleketleri hakkındaki kişisel tanıklıklarını kapsamakta. Doğal olarak, bu kitapların büyük bir çoğunluğu XIX. yy. ve XX. yy. başını anlatmakta.