Osmanlı İmparatorluğu ve Ermeniler

Osmanlı coğrafyasında Ermeni varlığı hayli eski. Birbirini takip eden Ermeni krallıklarının sınırları, Ortaçağ veya öncesindeki antik tarih çağlarında, gelecekte Osmanlı olmuş topraklar üzerine yayılmıştı. Yoğun bir Ermeni nüfusun barındığı bu alanlar daha ziyade günümüz Türkiye’sinin doğu illerini -günümüz Ermenistan Cumhuriyeti’ni de- kapsamaktaydı. Öyle ki, uzun bir süre, en azından XVIII. yy. kadar, Osmanlı devleti bu doğu illerine resmi olmasa da Ermenistan adını vermiştir. Mavzu bahis bölgeler Osmanlı’nın şu illerine karşılık geliyordu (XIX. yy. verilerine göre): Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbekir, Mamuret-ül-Aziz (yahut Harput) ve Sivas. Coğrafi bu bölge tarihe Ermeni Platosu olarak da geçmiştir.

Bu, Ermenilerin sadece belirtilen bölgelerle sınırlı kaldıkları anlamına gelmez. Savaşlar ve İmparatorluğun demografik politikaları neticesinde Ermeniler kendi yurtlarından çıkıp, toplu olarak çevre bölgelerde yerleşmek zorunda kalmışlardır. Ermeni tarihinde benzer vakalar epeyce çoktur. Mesela Bizans döneminde, VI. yy., İmparatorluk yönetiminin girişimiyle, büyük Ermeni grupları Trakya ve Makedonya’ya yerleştirildi. Stratejik öneme sahip bu bölgelerde, yerel Bizans ordularına gerekli askeri kuvveti kurulan bu stratejik Ermeni kolonileri sağlayacaktı. Benzer göçler ileriki yüzyıllarda da devam edecek ve XI. yy. gelindiğinde, Vaspurakan, Ani yada Kars Ermeni krallıklarının düşüşü ile zirveye ulaşacaktı. Bu dönemde, yine Bizans yöneticilerinin girişimiyle, çok sayıda Ermeni Sivas, Arapkir, Kilikya ve Kayseri bölgelerine yerleştirilir. Kilikya’da Ermeniler 1375 tarihine kadar sürecek bir krallığın temellerini atmayı başarırlar.

Kesin olan, Ermeni Platosu’nun Osmanlı öncesi dönemden itibaren Ermenilerin toplu göçlerine, imparatorluklar tarafından işgallere, başka ulusların buralara yerleşmesine tanıklık etmesi. Bunlar bizi Ermenilerin o zamanlardan itibaren kendi öz yurtlarını farklı gruplarla paylaşmak zorunda kaldıklarını, dolayısıyla bu alanlarda vurgulanmış bir Ermeni bütünlüğünün olmadığını düşündürmekte.

Ermenilerin toplu göç hareketleri Osmanlı İmparatorluğu döneminde de devam eder. 1453 tarihinde, Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fethettiğinde, imparatorluğunun doğu illerinden ve Kırım’dan çok sayıda Ermeniyi şehre taşır. Ermeni göç hareketleri XVI. ve XVII. yy.’da, Osmanlı ve İran Safevi imparatorlukları arasındaki uzun süreli savaşları sırasında, yeni bir ivme kazanır. Ermeni Platosu silahlı çatışmaların sahnesi konumundaydı ve nüfusun bir kısmı yurtlarını bırakıp Osmanlı İmparatorluğu’nun batısına göç etmek zorunda kaldı. Bu savaşlar sırasında İran Şahı I. Abbas Aras havzasındaki Ermenilerin büyük bir bölümünü zorla göç ettirip başkent İsfahan’a yerleştirir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı şehirlerinde ileriki yüzyıllarda ticaretin gelişmesine paralel olarak, Avrupa ile çok yönlü ekonomik ilişkiler tesis edilir. Ermeniler ekonomik nedenlerle gelişen bu şehirlere göç etmeye başlar ve İzmir, İstanbul, Adana, Halep, hatta Bağdat ve Beyrut gibi daha uzak şehirlere yerleşir. Özellikle XIX. yy.’da, Osmanlı-Rus savaşları, ileride Ermenilere karşı başlatılan şiddet Ermeni Platosu’nun farklı bölgelerini harabeye çevirir. İşte bu yüzden o dönemde Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğu içindeki hareketliliği geniş bir hacim kazanır. Çok sayıda Ermeni Kilikya veya Anadolu’nun batısındaki ticaret şehirlerine doğru gurbet yolunu tutar. Bunun yanında, Osmanlı zamanında da Ermeniler Kudüs’te, Ermeni Patrikliği’nin himayesinde ve patrikhanenin çevresinde kendilerine ait mahallede yaşamaya devam ederler.

Osmanlı Ermenilerine bu kısa bakışın amacı, Ermeni varlığının sadece imparatorluğun doğu vilayetleri yahut Adana vilayeti ile sınırlandırılamayacağı. Diğer yandan, Osmanlı tarihi boyunca adı geçen vilayetlerin en yoğun Ermeni nüfusa sahip oldukları da bir gerçektir. Buna karşın, Huşamadyan sitesinin sayfalarında, araştırmalarımız esnasında, Ermeni Platosu dışında bulunan Osmanlı Ermenilerinin tarihine de gerekli önemi vereceğimizi belirtmek isteriz. Son kertede, Osmanlı dönemindeki Van, Palu yahut Erzurum Ermeni tarihini daha batıda bulunan Yozgat yada Bardizak/Bahçecik’ten ayrı düşünemeyiz. Bunlar çok renkli genel bir mirasın parçalarını oluşturan yerler: Aralarında muhakkak dönüşümlü bir bağ, tarihi ve kültürel ilişkiler var. Tabii ki bunlardan her birinin kendi özel ayrıntıları, farklılıkları mevcut, fakat bu durum çalışmalarımız sırasında çeşitli mekanlardan birini ve ötekini görmezden geleceğimiz anlamını taşımaz. Huşamadyan’ın amacı, Osmanlı Ermeni hayatının zenginliğini ve farklılığını azami ölçüde anlamaya ve tanıtmaya çalışmak.