Sis/Kozan Kalesi (Kaynak; Rahip Gabriel Bretocq tarafından çekilmiş fotoğraf, Archives départementales de l’Eure, Fonds Gabriel Bretocq)

Sisli [Kozanlı] Sahak Mnatsagan Kasarcıyan’ın (1840-1912) Biyografisi

Yazar: Aşod Kasarcıyan (Son Güncelleme 29/11/2015)- Çeviren: Sevan Değirmenciyan

Editörün Notu

Aşod Kasarcıyan’ın hatıra notları çeşitli başlıklardan oluşmaktadır. Bunların içinde de en önemli yeri, aşağıda aktardığımız aile hatıraları tutar. Aşod Kasarcıyan bu eserine “Sisli Sahag Kasarcıyan’ın Biyografisi” başlığını koymuştur. Sahag, Aşod’un babasıdır ve gerçekten de bu hatıralar büyük bir oranda babasının 1840’tan 1912’ye kadar süren hayat hikâyesini yansıtmaktadır. Ancak biyografi, ailenin diğer üyeleri hakkında da zengin bilgiler içermektedir. Aşod Kasarcıyan eseri akıcı, basit bir Ermenice’yle kaleme almış, dili kolay anlaşılır, yerel konuşma diliyle kurduğu anlatımlar ve cümleler yer yer zayıf kalmış. Huşamadyan’da yayınlanacak metinlerde Kasarcıyan’ın kendine has dilini korumaya çalıştık. Ermenice metinlerde yazım hataları tarafımızca düzeltilmiştir. Yine aynı şekilde uzun ve karmaşık hal alan cümlelerde de birtakım düzenlemelerde bulunduk. İmla hataları ve noktalama işaretleri dışındaki düzeltmeler köşeli parantezlerle belirtilmiştir. Hatıratın daha anlaşılır olması için gerekli görülen yerlerde tarih ve açıklamalar eklenmiştir. Yine bu ekler de köşeli parantez içine alınarak “e.n.” (yani “Editör”) notuyla belirtilmiştir.

Aşod Kasarcıyan, basit aile hatıraları içinden bize Sis’in tarihi hakkında çeşitli bilgileri, yöre Ermenilerinin yaşam tarzını, burada toplumsal, siyasi, kültürel ve ekonomik gelişmeleri aktarıyor. Anlatılarında öne çıkanlar büyük oranda erkekler ve bütün hikâye ailenin erkeklerinin faaliyetleri üzerine kurulmuş olsa da yer yer Kasarcıyan ailesinin kadınları hakkında da önemli bilgilere rastlanmaktadır. Sis’teki Osmanlı idarecileri ve bölgedeki eğitim hayatı hakkında da önemli veriler sunulmaktadır. Eserin belki de en ilginç bölümlerinden biri de Kasarcıyan ailesinin ticari faaliyet biçimidir. Bu işi yürüten Sahag Kasarcıyan. Sahag girişimci bir yapıya sahip, kısa sürede ekonomik başarılar elde ediyor ve muhtemelen ekonomik gücü sayesinde de Sis’in ileri gelen Ermeni şahsiyetleri arasına giriyor ve kimi resmi görevlerde de bulunuyor. Bu hatırat içinde, Ermeni bir ailenin Sis gibi küçük bir şehirde yürüttüğü ticari faaliyeti buluyoruz. Ticaret işini nasıl büyüttüklerini görüyoruz. İstanbul, Beyrut, İzmir ve hatta Manchester’a kadar gerçekleştirdikleri ticari yolcuklar hakkında bilgi ediniyoruz. Nasıl şubelere ayrıldıklarına tanık oluyoruz. En sonunda da bu aile ticarethanesinin nasıl battığını görüyoruz.

Sisli Kasarcıyan sülalesinin ataları [17. ve 18. yy.] yaşamış Mıgırdiç ve Sefer adında iki kardeşti. Sefer’in evlatları Sarkis ve Hagop. Hagop’un çocuğu olmamıştır. Sarkis’in evlatları ise; Mnatsagan, Yeğya, Kevork, bir kız [adı meçhul], Sarkis. [Hanımının adı Hatun Annıyarıkyan] olan Sarkis Kasarcıyan, babası Sefer sağken ölür ve yukarda adları geçen 4 erkek ve bir kız evlat bırakır. Sarkis’in ölümünden bir kaç ay sonra, kardeşi Hagop farklı nedenlerle babasını Sarkis’in dul eşine ve yetimlerine karşı kışkırtır. O da yaz günü ile vicdansız bir şekilde onları kapı dışarı eder. Karacalı dağı başında, Kasarcılar Deresi denen bağda, zavallı dul ve yetimler kimsesiz ve evsiz kalırlar. O sırada, kocası ölürken hamile olan dul Hatun, erkek bir çocuk doğurur ve adını Sarkis koyarlar (gelecekte Episkopos Kapriel olacaktır).

1) Adana (Kaynak; Leon Alişan, Sisvan, 1885, Venedik, S. Lazar)
2) Kudüs’den görünüm (Kaynak; Service Historique de la Défense, Vincennes)

Sahipsiz ve evsiz zavallı dul yetimleriyle beraber sefalete sürüklenmeye başlar. Henüz 14-15 yaşlarında olan Yeğya, bu şartlarda durumlarının daha da kötüleşeceğini anlayıp, yeni doğmuş kardeşini sırtına alıp dağlardan Sis’e inerler.

Kardeşlerin en büyüğü olan, 16-17 yaşlarındaki Mnatsagan, ailenin geçimini sağlamak için gelir kaynakları aramaya başlar ve bu amaçla Adana’ya gider. Orada bir süre dokumacılık yapar ve yeterli ölçüde geçimini sağladığı gibi kardeşlerini de oraya götürür. 7-8 sene orada kalırlar. Bu sürede hepsi de büyümüştür artık.

Mnatsagan Kudüs’e hacca gider. Döndükten sonra kardeşlerini de alır ve tekrar Sis’e gelir. Mısır’daki İbrahim Paşa’nın [Kilikya’yı işgal ettiği] yıllardı, [yani 1832-1840].

Bir süre sonra Mnatsagan Sisli Lek Panos’un kızı Tşkho ile evlenir. Tam tarihi belli olmasa da, yaklaşık olarak 1838’de ilk evladları Sahak doğar ve Papaz Harutyun Mkhitaryan tarafından vaftiz edilir. Vaftiz babası ise Kevork Ağa Pekmezciyan’dır.

Bahsi geçen Kevork Ağa’ya Divitli de denirdi. O tarihlere okuma-yazma bilen pek azdı. Divit Türkçe bir kelime idi ve mürekkep şişesi anlamını taşıyordu [Okuma yazma bildiği için Divitli deniyordu, y.n.].

Divit. Mürekkep ucu ve pirinçten yapılmış bir kalem kılıfı (Kaynak; Bedros Dikiciyan koleksiyonu, Berlin)

Sahak Kasarcıyan 5-6 yaşlarında önce Çavdaroğlu’nun, daha sonra ise Papaz Krikor Açabahyan’ın yanında öğrenime başlar. Okumayı, grameri, küçük Zebur kitabını vs. öğrenir.

O sırada babası Mnatsagan, 35-36 yaşındayken, Karacalı Akpunar yazlığında vefat eder ve Aykesdan mezarlığına defnedilir.

Bir süre sonra Tşkho, Mnatsagan’ın karısı (Sahak’ın annesi), Mıser Mıseryan’la adlı kişiyle tekrar evlenir. Sahak ve kardeşi Panos ise amcaları Yeğya ve Kevork’un yanında kalırlar.

Sahak 8-9 yaşına geldiğinde Çolak Seto adlı şahıs eski S. Nışan manastırının (Sisliler Eski Manastır derlerdi) odalarında bir okul açar. Sis’de o tarihten önce okul yokmuş. Çolak Seto sayesinde ve onun çabalarıyla Ermeni okulunun temelleri atılır ve Ermeni çocuklar toplaşıp bir kaç yıl zarfında ilkel de olsa belli bir eğitim görürler. Sahak da bu okulda Zebur’u, İncil’i, Havarilerin İşleri’ni okuyup, basit bir okuma öğrenir. O zamanlarda Ermenice konuşup tercüme etmek yoktu. Çolak Seto da kendi bildiklerini Katolikos Giragos’un öğretmeni olan Episkopos Hovhannes İstanbullu’dan öğrenmişti.

Sis/Kozan, 1920’ler. Fotoğrafın merkezinde, sola doğru, büyük, iki katlı ve bir çok penceresi olan bir bina görünmekte. Bu bina Ermeni okuludur. Tam sağda ise küçük kubbesi ile Eski manastırı görüyoruz (Kaynak; Rahip Gabriel Bretocq, Archives départementales de l’Eure, Fonds Gabriel Bretocq)

Sarkis’in en ufak oğlunun adı da Sarkis’di (babasının adını almıştı, y.n.). Bahtsız babasının ölümünden sonra doğmuş. Annesi adak adamış ve erkek çocuk doğurduğu takdirde onu katolikosa teslim edip rahip olmasını kararlaştırmıştı. Ve o, Sarkis’i Katolikos Mikayel’e (1833-1855) teslim eder.

Sarkis çalışkan ve gelişmiş bir genç olduğundan, 20 yaşındayken, Katolikos Mikayel Açabahyan zamanında, rahip takdis edildi ve Antakya ruhani önderliğine atandı. Orada Antakyalılar kendisini çok severler ve bir kaç sene sonra Sis’e getirip Episkopos Kapriel adıyla episkopos olarak takdis ettirirler. Fakat maalesef çok geçmeden (muhtemelen kıskançlık nedeniyle) Katolikos nezdinde kendisine ihanet edenler olur ve Katolikos’la arasında küskünlük yaşanır. Kendisi en başından doğruyu seven ve mütevazi biri olduğundan, Katolikos’un hoş olmayan tavırlarından rahatsız olup, çekilir ve Lübnan’a gider.

Bir süre Lübnan’da kaldıktan sonra, Patrik Hagopos [III. Hagopos Seropyan(1839-1840, 1848-1858)] zamanında İstanbul’a gider ve bir süre orada kaldıktan sonra, Patrik Hagopos Patriklik Kaymakamı Rahip Tateos ve sultan fermanı ile onu ruhani önder olarak Adana’ya gönderir.

-S. Sofya Katedralinde bulunan başpatriklik tahtı (Kaynak; Hermann Goltz, Der Gerettete Schatz der Armenier aus Kilikien, Dr. Ludwig Reichert Verlag, Wiesbaden, 2000)

Katolikos Mikayel kendisi ile barışıp, ruhani önder olarak tekrar Antakya’ya gönderir. Bir yıl sonra Kutsal Yağ kutsama törenine katılmak için Sis’e geldiğinde, o sırada 10-11 yaşında olan ve yeğeni Krikor Libaridyan vasıtasıyla gramer ve farklı şeyler öğrenen Sahak’ı da yanında alıp Antakya’ya geri döner.

Bir yıl sonra Antakya ruhani önderlik görevinden istifa eden Episkopos Kapriel Sis’e gelip daha sonra da Zeytun’a gider. Bir kaç ay da orada kaldıktan sonra, Hacın üzerinden Kayseri, Yozgat, Ankara, İzmit ve Armaş’a gider. Patrik Hagopos’un izni ile 5-6 ay oralarda kalır. Bu sırada Sahag da beraberindeydi ve eğitim görmeye devam ediyordu. Sonra Episkopos Kapriel İstanbul’a geçer ve bir ay da orada kaldıktan sonra Patriğin emri ile Tamzara ve Hazbıder (veya Adzbıder) ruhani önderliği görevine atanır (1850’de) ve 1856’ya kadar orada kalır. Bu süre zarfında Sahag kendini eğitmeye devam etmektedir ve kompozisyon yazımını da geliştirmiştir.

O tarihlerde Katolikos Mikayel ölmüş ve yerini II. Giragos Manuelyan (1855-1866) almıştı. Episkopos Kapriel yeniden Adana ruhani önderliği görevine atanır. Sultan Mecit (I. Abdülmecid, 1839-1861) döneminde, Sis’de bulunan Yeğya ve Kevork kardeşlerini de ailecek Adana’ya götürür.

Antakya ve Orontes (Asi) nehri (Kaynak; Michel Paboudjian koleksiyonu, Paris)

İstanbul (Kaynak; De Aarde en haar Volken, teşekkürler Dirk Roodzant)

Sahag büyümüş, geleceği hakkında düşünmeye başlamıştı. Ruhani olmak istemediğini, kilise düzenine ve kurallarına uyamayacağını hissedip, ticaretle uğraşmayı kararlaştırır. 1859’da küçük şeyler alıp satmaya başlar. Burada babamdan (Sahag’dan) hep duyduklarımı anlatayım:

“Aslan adlı kişi Adana köprüsü girişinde Sahak’a bir dükkan kiralar. Satmak için tarımla alakalı meses ve benzeri şeyleri, aynı zamanda mendil ve çeşit çeşit manifatura alır. Bir günde Adana Çarşı pazarında bin adet mendil satmışlığı vardır. Birer metelik kar kalmıştır, ki 300 kuruş eder”. 

Türkiye’de çarşı-pazar Salı günleri kurulurdu, daha doğrusu Türkçe’de Salıpazarı derlerdi. İnsanlar köylerindeki ürünleri, şehirlerde bulunan dükkancılar da mallarını pazara götürür satarlardı.

İşte böyle başlamıştır işe. Aslan kimdir? Sahak’ın annesi ile yeniden evlenen Mıser Mıseryan’ın kardeşi ve o Sahak’a kol kanat germiştir. Sahag hem ticarette sahip olduğu gözüpeklik, hem de bahsi geçen Aslan’ın yardımıyla kısa bir sürede 30 Osmanlı Altını kadar bir sermaye oluşturur ve işi devam ettirip 50-60 Osmanlı Altınına kadar sermayesini yükseltir. Artık evlenmek istemektedir.  Fakat maalesef o sırada amcası Episkopos Kapriel ishal yüzünden bitkin düşer ve 28 Eylül 1860’da vefat eder. Adana S. Asdvadzadzin kilisesinin sağ tarafında bulunan duvarın dibine gömerler. Mezarı mermerden yapılmıştır.

1) Antakya (Kaynak; De Aarde en haar Volken, teşekkürler Dirk Roodzant)
2) Sis/Kozan, panorama (Kaynak; Leon Alişan, Sisvan, 1885, Venedik, S. Lazar)

Bundan bir yıl sonra, Sahag Sis/Kozanlı Kapriel Tatyan ağa’nın 12 yaşındaki kızı Maryam ile 20 Şubat 1861’de 23 yaşındayken evlenir. Düğün Adana S. Asdvadzadzin kilisesinde papaz Sarkis tarafından kutsanır. Sağdıç ise Ğasab Bedros Ağa’dır. Bedros Ağa’nın eşi Varvar Cece idi. Amcam Panos’un müstakbel eşi Maritza haşuk [yerel ağızda hars, yani gelin, e.n.] onların evlatlığıydı.

Amcam Panos Ağa da bunların yanındaydı ve b,r evlat olarak kendisini çok severlerdi. Nihayetinde ikisi evlenmiş. “Gerçi çok küçüktüm [anlatıcı büyük kardeş Avedis, e.n.], fakat bay ve bayan Ğasab Bedros Ağa’nın Adana’ya gelip uzun süre amcamın evinde kaldıklarını iyi hatırlıyorum”.

Sahag ticaretle uğraşmaya devam eder.

1863-64 tarihinde Osmanlı devleti Kozan ve çevresinde reform yapması için Müşir Derviş Paşa’yı ve Cevdet Efendiyi (daha sonra Adalet Nazırı olmuştur) bölgeye yollar. Onlar Kozanoğlu Ahmet Bey’i tutuklayıp İstanbul’a götürürler [1].

O sırada İngiltere ve Amerika’daki savaş yüzünden [1861-1865, e.n.] pamuk fiyatları pahalılaşır ve okkası [1okka=1,28 kg., e.n.] 5 frank-altına kadar satılmaya başlar, yani litresi (4 okka) 1 Fransız Altını. Bu yüzden de Türkler “Fransız lirası senesi” derlerdi.

Yine o sırada Adana’da kolera baş gösterir ve bir çok ölüme neden olur. Kendileri de [Sahaglar, e.n.] aileleriyle Adana’dan kaçmak zorunda kalıp Handeresi’ne gelirler ve bir süre, kolera geçene kadar, orada kalırlar. Yeğya’nın ikiz evladları Vartevar ve Asmin orada doğar. Vartevar büyüdükten sonra eğer yanlış bir şey yapsa babam [Sahag, e.n.] Ekiz eşi (İkiz tekesi) derdi. Yetişkin olduktan sonra Asmin’i Artin Vasilyan ile evlendirirler [...].

1) Adana (Kaynak; Michel Paboudjian koleksiyonu, Paris)
2) Adana. Şehrin merkez mahallesi (Kaynak; Michel Paboudjian koleksiyonu, Paris)

Koleradan sonra [Sahaglar, e.n.] Adana’ya geri dönerler. [Burada] memleketlerinde [Sis’de.], Osmanlı sultanının reformist siyasetçileri sayesinde ıslahat yapıldığını görüp, 1865’de ailecek Sis’e taşınırlar. Sahag Adana’dan getirdiği 100 Osmanlı Lirası sermaye ile burada da, Eski Çarşı denen yerde, bir yıl manifaturacılık yapar.

1866’da Garabed Bedigyan ağa ile ortaklaşa manifaturacılığa devam ederler.

1867’de Sahag’ın ilk evladı Tina vefat eder ve aynı yılın 27 Eylül’ünde Dikran doğar. Vaftizi Papaz Krikor Paslıyan tarafından S. Sarkis kilisesinde yapılır. Sağdıcı ise Garabed Ağa Bedigyan’dı.

Bu sırada Aslan Paşa Sis Mutasarrıfı olarak atanır. Şehirde bir çok düzenlemeler yapar. İlk olarak, o zamanın yeni üslubu ile yeni çarşının yapımına başlar. Aynı zamanda, kalenin ucunda bulunan arazide bugüne kadar kendi adıyla Aslan Paşa Mahallesi olarak anılan yeni mahallenin temellerini atar.

Garabed Bedigyan ağa bu tarihte vefat eder. Onun yerine rahmetlinin kardeşi olan Boğos Ağa ile yeni bir ortaklık kurarlar. Fakat 5-6 ay sonra o da vefat eder. O zaman Sis’deki ileri gelen Ermenilerden oluşan bir kurul şirketin genel hesaplarını ayrıntılı bir şekilde kontrole tabii tutup, rahmetlinin akrabalarının haklarını [Sahag] tamamen öder ve kurul üyelerinin imzalarıyla bir makbuz alır. Ödenen miktar 60 bin kuruşdu.

Aslan Paşa o sırada Maraş’a taşınır ve yerine Halepli Vehip Paşa gelir [mutasarrıf olarak, e.n.]. Vehip Paşa zamanında, 1870’de, Sahag Aslan Paşa Mahallesinde ve yeni çarşının yakınında, geniş bir avlu içinde yeni ev inşa ettirir. Kardeşi Panos’u yanına alır ve ticarete devam ederler. Sermayeler ve kâr konusunda da üçerli şartla ortak olurlar. Üç payın ikisi Sahag’ın, diğeri de Panos’undu.

O günlerde Vehip Paşa gider ve yerine Süleyman Bey atanır. Bu kişi her şeyden fazla tarımın gelişmesi için çabalar ve çok faydalı olur. Sahag’ı çok sever ve onu 32 yaşındayken İdare [muhtemelen İdare meclisi, e.n.] üyesi atar.

Adana (Kaynak; De Aarde en haar Volken, teşekkürler Dirk Roodzant)

Bu paşa zamanında Episkopos Mıgırdiç Keyfsizyan (Maraşlı) Sis katolikosu takdis edilir [(1871-1894), e.n.]. Mutasarrıf ve katolikos birbirlerini sevmez ve devamlı ters düşerler. Bu zıtlığın bir sonucu olarak, Süleyman Bey görevinden olur ve yerine Kayserili olan Emin Paşa gelir. Emin Paşa kendisini [Sahag’ı, e.n.] daha fazla sever ve tekrar İdare üyeliği buyrultusunu eski bir sadrazam olan [1871-1872 ve 1875-1876, e.n.]Adana Valisi Mahmut Nedim Paşa’dan [1818-1883] getirtir. Dolayısıyla bu iki mutasarrıf döneminde çok parlak bir konuma sahiptir.20 Mart 1871’de Avedis doğar ve vaftiz edilir. Sağdıç Bedros Bedigyan’dır.

Mutasarrıf Emin Paşa vefat eder ve Sis’deki Türk kabristanına defnedilir. Yerine vekil olarak Abdülkadir Kemal Efendi gelir. Bu şahıs da onu [Sahag’ı, e.n.] daha da sever ve 1875’de, Hakim Rüştü Efendi zamanında, 400 kuruş aylık maaşla, mahkeme heyetine üye yapar.

Abdülkadir Kemal’in mutasarrıflığı döneminde, Rus-Türk savaşının sonlarına doğru, Kozanoğlu Ahmet Paşa İstanbul’dan kaçıp tekrar Sis’e geldi ve devlete karşı ayaklandı. O sırada bütün Sisliler yazlıktaydı. Müslümanların bir kısmı ona destek verdi. Ermeniler ise korkup yanına gittiler. Bununla birlikte [Adana’ya] Adana Valisi Ziya Paşa’ya [1825-1880] ve mutasarrıf Kemal Efendi’ye gizlice adam yolladılar. Adana’ya yolladıkları kişi o zamanların ünlü savaşcılarıdandı. Bu cesur adamın adı Boğos Ağa Papazyan’dı. Onun güzel kızı Anna ilerde Dikran’a gelin oldu. Bu kişinin Adana’ya yollanması hükümet nezdinde Ermeniler açısından çok faydalı ve onurlu bir hareket oldu.

Kilikya haritası (Kaynak; Leon Alişan, Sisvan, 1885, Venedik, S. Lazar)

Koğanoğlu’yu tekrar tutuklamak üzere, İstanbul’dan Müşir İzzet Paşa ve Cevdet Paşa 10 taburla gelip bir kaç çatışmadan sonra Kozanoğlu Ahmet Paşa’yı tutuklayıp İstanbul’a gönderdiler. Kozanoğlu’na taraftar olan 6-7 kişi daha tutuklanıp Selanik’e yollandılar ve orada hapise atıldılar.

O tarihlerde Arif Efendi adında bir ilim adamı hakim olarak Sis’e geldi, fakat maalesef Kemal Efendi ile anlaşamadığı için, Vali Kemal Bey ile Cebeli Bereket’e taşındılar. [Arif Paşa’nın] halefi Rıza Bey oldu.

Ziya Paşa o yıllarda Türk edebiyatının, özellikle şiirinin en tanınmış şairi ve Avrupa’ya aşina kişisi idi. Bu kişinin özgürlük için yaptığı özel ve bilhassa cesur çalışmaları burada muhakkak belirtmeliyiz. Bir kaç kere sürgün edilip, görevden alınmış olmasına karşın, hep direnmiştir.

1879 başlarında, Rıza Bey zamanında, okulları düzenli ve sağlam bir temele oturmak gayesi ile bşr kaç Ermeni ileri gelenleri ve bahsolunan mutasarrıfın emri ile 15000 kuruş para toplanır. Rıza Bey de 500 kuruş hibe ederek katkıda bulunur.Bu rakam faize konulur ve okullar mümkün olduğunca düzenlenir.

Aynı yılın sonlarında İstanbul Patriği Nerses’in [Patrik Nerses Varjabedyan (1874-1884), e.n.] emri ile “Miatsyal” Cemiyeti [İstanbul’da kurulmuş ve Patrikhane himayesinde çalışan bir eğitim cemiyeti, e.n.] Sis/Kozan’da bir okul açar ve aslen Göksulu, Şahnazaryan Okulu mezunlarından Yesayi Boladyan’ı [veya Poladyan, e.n.] müdür ve öğretmen olarak buraya gönderir. Dikran ve Avedis onun öğrencileri oldular.

Halk evladlarının okuldan edindikleri eğitimi ve yeterli öğrenimi gördüğünde, okul için 40 bin kuruş hiba toplamak mümkün oldu. Bu miktar faize verildi. Böylece “Miatsyal” cemiyeti tarafından tesis edilen okulda 40 öğrenciden fazlasını eğitmek mümkün oluyordu. Yapılan bu çalışmaları Sahag şahsen titizlikle denetliyordu. Nihayet “Miatsyal” Cemiyeti’nin bu okulu Sis/Kozan’daki çocukların eğitimine büyük katkı verdi.

Sahag Mnatsagan Kasarcıyan (1840-1912) (Kaynak; Vahe Yakubyan koleksiyonu, Los Angeles)

1880’de Panos’un hesabını görürler. 82 bin kuruş sermayesini [alıp şirketten ayrılır, e.n.]. Bunun üzerine amca çocuklarından Minas ve Vartevar’ı her biri 1/8 kâr payı ile işe alırlar. Yeni şirket 1886’nın sonlarına kadar devam eder. 1880’de eski dükkânı yıkıp yerine kagir bir mağaza inşa ettirirler.

Dikran [Sahag’ın oğlu] 1882’nin sonlarında okulun dört yıllık eğitimini tamamlar ve diplomasını [alır]. 1993’de bir kaç boyunca [Sis okulunda] yardımcı öğretmen olarak görev yapar.

17 Eylül 1883’de, Dikran amcası Panos ile İstanbul’a gönderilir. İstanbul’dan dönüşte Dikran için bir hırdavatçı dükkanı açarlar. Bu dükkan Temmuz 1885’e kadar açık kalır. O zaman Dikran tekrar İstanbul’a, Panos’un yanına gönderilir. Orada tüm malları Ananyan Kevorkyan’a satarıp yerine genel anlamda tuhafiye ve manifatura malzemeleri satın alırlar. Dönüşünde Dikran mağazaya alınır.

Temmuz 1886’da mağazanın hesaplarına bakılır. Minas ve Vartevar [kendi paylarını aldıktan sonra işden ayrılırlar]. [Böylelikle] iş iki kardeşe [Sahag ve Panos’a, e.n.] kalır. İşin yönetimi Dikran’a teslim edilir. O 15 Temmuz’da İstanbul ve İzmir’e gider. Mağaza için gerekli malları satın alıp Sis’e geri döner. Eylül ayı sonunda Beyrut’a da gider. Yani iki kişi yerine çalışıyordu.

6 Ocak 1887’de, Noel günü, mahkeme üyeliği hususunda buyrultu Sahag’a ulaşır. Mutasarrıf Emin Efendi zamanında 4 yıl boyunca mahkeme heyeti üyesi ve bir yıl da idare üyesi olur.

Temmuz 1890’da iki kardeşin heapları kontrol edilir ve o tarihe kadar olan giriş ve çıkışların toplamı 75 bin kuruş olur. 45 bin kuruş kâr payı Sahag’ın, 30 bin kuruşu ise Panos’un olur. Dolayısıyla şu şartla yeni bir ortaklık tesis edilir:

Sermayeye göre oluşacak kâr, biri Panos’a, kalan ikisi ise Sahag’a ve Dikran’a kalacak şekilde üçe bölünecek. Avedis içinse 100 mecidiye yıllık bir ödeme yapılması karara bağlanır.  Bu ortaklık, yeni yılda yenilemek veya sonlandırmak üzere, bir yıl süreyle kurulur.

Temmuz 1891’de bu ortaklık lağvedilir. Panos sermayesini ve bir yıllık hesaptan payına düşen kârı alıp işten ayrılır. Daha sonra yalnız bir işe girişir. Sahag ise iki evladıyla, Dikran ve Avedis ile birlikte işe devam eder.

Yusuf Ziya Paşa zamanında yeni bir teşkilatlanma olur ve bir komisyon kurulur. Sahag komisyon başkanlığına getirilir. 1867-1869 yılları arasında Sis mülklerini çok uygun fiyatlarla tahrir [vergileri belirlemek amacı ile taşınmazların denetlenmesi, mülklerin kaydedilmesi, e.n.] ederler.

1873 yılında (yukarda adı geçen) Emin Paşa zamanında aşar emanete kalır ve Emin Paşa Sahag ve Çulhacızade Mehmet Ağa’yı aşar işini yönetmeleri için o zaman için büyük bir miktar olan 400 kuruş aylıkla görevlendirir. İş 10 ay sürer. O yıl buğday ürünü az ve eksik olduğundan pahalılık baş gösterir ve buğdayın kilesi, yani 25 okkası [32 kg., e.n.] 60/65 kuruşa yükselir.

1) Beyrut
2) İstanbul
3) İzmir
(Kaynak; De Aarde en haar Volken, teşekkürler Dirk Roodzant)

1884’te, Sis/Kozan’ın doğu tarafında, derenin sol yakasında, 500 Osmanlı Altını ile pamuk [öğütme] fabrikası kurulur. Maalesef 1886 yılının bir bahar gecesi kıskananlar kundaklar ve tamamen yanar. [Aşod’un ağabeyi Avedis’in anlattığına göre], fabrikanın dört duvarı bugüne kadar ayaktadır.

3 Kasım 1887’de evin hanımı Maryam [Sahag’ın eşi] vefate eder ve Harapbahçe adlı mezarlığa (Sis’in doğusunda) defnedilir.

O tarihe kadar ev sahibesi sayesinde evde geleneksel bir yaşam sürüyordu. O eşinin başında altın bir taç gibiydi, yapıcı, evladları için ahlaki bir öğretmen, Kasarcıyan sülalesinin fertleri için öğütler ve fikirler veren, herkesden sevilen ve herkesin saydığı örnek bir ata. Onun ölümü eşini, evladlarını, akrabalarını ve bütün ahbaplarını derin bir yasa sürükler. 

Bu erken ölümün sebebi evladı Hımayag idi, zira doğumdan sonra [Maryam] çok bitkin düşmüştü. Hımayag’ın hastalıklı hali zaten zarar görmüş sağlığını daha da kötüleştirdi.

Ölümünden sonra, Hımayag’ın özenini Ğamber Kasarcıyan’ın gelini Altun üstlenir, yardımcıları ise Avedis ve Pipe [Sahag’ın evladları, e.n.] idi. Onlar her gün, özellikle akşamları, Hımayag’ı süt emmesi için annesine götürüyordu.

6 Eylül 1888’de Sahag Adana Abdioğlu köyünden Panig Ağa’nın kızı, 17-18 yaşlarında olan Nuritza ile yeniden evlenir. Mıleh ve Maksimilya adlı iki çocukları olur. Bu yeniden evlenme Dikran’ın İstanbul’da bulunduğu sırada gerçekleşir.

Aşod Kasarcıyan’ın, babası Sahag Kasarcıyan hakkında el yazısı sayfaları

1880’de henüz 11-12 yaşında olan [Sahag’ın] oğlu Dikran dükkana çağrılır ve 16 yaşında amcası Panos’la birlikte alım yapması için İstanbul’a gönderilir. Bir kaç sene sonra mal getirmek için yalnız da gider. Bir kaç yıl sonra, Sahag’ın ikinci büyük oğlu olan Avedis reşit olur. [Daha sonra], iki kardeş Dikran ve Avedis, alım yapmak için dönüşümlü olarak yıl içinde bir kaç kere İstanbul, İzmir ve Beyrut’a giderler.

Dikran çocuk yaşta bile tüccarlık alanında sınırsız bir yetenek ve çalışma azmi ortaya koyar ve kıs bir sürede dükkanın ve diğer işlerin ve girişimlerin yönetimi kendisine teslim edilir.

1896 yılında, genel Ermeni vahşeti [esnasında] ve Zeytun ayaklanmasından bir yıl sonra, hem mal ve can güvenliği yüzünden, hem de geniş ticari tasarıları karşısında Sis/Kozan’ı çok dar ve namüsait bulması nedeniyle, daha geniş bir piyasa bulmayı ister. Bu bağlamda Beyrut’u en uygun yer olarak görüp ailesiyle oraya taşınır. Burada da gözüpekliği sayesinde bir kaç yıl zarfında piyasada başarılı bir tüccar olarak nam salar. 

1890 yılında, mal almak için İngiltere’nin bir çok fabrikaya sahip Manchester şehrine gider. Manchester’ın Ermeni varlıklı kişilerinden, aslen Gürünlü Topalyan Biraderler’in şirketi ile anlaşıp yıllarca manifatura işi yapar. Beyrut’taki dükkan Dikran Kasarcıyan ve Biraderler adı ile biliniyordu, Sis/Kozan ve Adana şubeleri ise Sahag Kasarcıyan ve Mahdumları adını taşıyordu.

Fakat maalesef Adana şubesini yöneten kardeşler, babaları Sahag’dan ve [kardeşleri] Dikran’dan habersiz ve onların rızasını almadan, manifatura işinden başka farklı büyük işlere girişirler ve kısa bir sürede büyük zararlara uğrarlar. Zararın ve borçların miktarları o denli yüksekti ki en sonunda ikiside iflas ederler.

İzmir, 1907. Avedis Kasarcıyan (solda) ve Dr. Harutyun Paşabezyan (Kaynak; Vahe Yakubyan koleksiyonu, Los Angeles)

Dikran 1909 kırımından [Adana civarındaki Ermeni katlinden bahsediyor, e.n.] hemen sonra Birleşik Devletlere gitti. İlk oğlu Dırtad’ı da yanına almıştı. Kısa bir süre sonra kardeşleri Aşod, Mıleh ve Dikran’ın küçük oğlu Berç de gittiler. [Birleşik Devletler’de Dikran] Kasarcıyan olarak değil, babasının adıyla, yani Sahagyan olarak tanındı. 1913’de tüm aile ve Dikran’ın kardeşi Avedis’in iki oğlu Paylag ve Gaydzag de gittiler.

[Dikran] 1929 yılında, 80 yaşındayken vefat etti. Evladlarına bıraktığı miras 80 bin dolardı.

1923’de Sahag’ın oğlu Avedis de ailecek Amerika’ya gitti.

1917’de Dünya Savaşın sırasında Aşod gönüllü bir asker olarak Kilikya’ya geldi ve geri dönmedi.

Dikran’ın evladları günümüzde Amerika’da bulunuyorlar, Avedis ve ailesi ve Mıleh de ailesi ile. Vartivar’ın iki evladı Suren ve Oksen de Amerika’dalar, üçüncü oğlu ise Fransa'da. Vartivar'ın evladları Kasarcıyan soyadına sahipler.

Panos’un evladları Diran ve Bedros ise, aileleri ile beraber, Güney Amerika’da bulunuyorlar. Setrag’ın oğlu Zareh de ailesiyle orada (Kasarcıyan soyadına sahip).

İzmir manzaraları (Kaynak; De Aarde en haar Volken, teşekkürler Dirk Roodzant)

Sis/Kozan (Kaynak; De Aarde en haar Volken, teşekkürler Dirk Roodzant)

[1] Atılan bu adımlar Osmanlı devletinin hakimiyetini bu bölgelerde sağlamlaştırma politikasının bir parçasıydı. Bu devlet girişiminin adı Fırka-i Islahiye olup, başlıca hedefi de Kozanoğlu aşireti idi. Bu politika 1865’de başladı ve 1890’lara kadar devam etti. Aşiretleri ovalık alanlara yerleştirmek ve Kozanoğlu’larına karşı mücadele etmek görevi Ahmet Cevdet Paşa’ya verilmişti. Kendisi daha önce Bosna’da görev yapmış ve aşiretleri yerleştirme sorunları ile ilgilenmişti. Cevdet Paşa Sultan Abülhamid zamanında Adalet, daha sonra Dahiliye, daha sonra ise Vakıflar ve Ticaret bakanlıkları yapmıştır. Fırka-i Islahiye’nin askeri komutanı Dervis Paşa idi (Meltem Toksöz, Nomads, Migrants and Cotton in the Eastern Mediterranean. The Making of the Adana-Mersin Region 1850-1908, Brill, Leiden/Boston, 2010, ss. 66-73).

Sis/Kozan, 1900/02 civarı, Kasarcıyan ailesi. Oturanlar (soldan sağa); Gaydzag (Avedis’in oğlu), Avedis. Ayaktakiler (soldan sağa); Mıleh (Avedis’in kardeşi), Hagop Güllücyan, Tışkhuyn (Avedis’in kız kardeşi, Hagop’un eşi), Gülenya (Avedis’in eşi) (Kaynak; Vahe Yakubyan koleksiyonu, Los Angeles).