İstanbul. Üsküdar rıhtımında hamallar. Fotoğrafı çeken bilinmiyor; 19. Yüzyıl sonları (Kaynak: Vazken Khaçig Tavityan koleksiyonu, Londra).

Muş-Sason-Bitlis – Göçmenlik, sürgün, vatana dönüş

Yazar: Robert Tatoyan 15/02/2018 (son değişiklik: 015/02/2018), Çeviren: Tomas Terziyan

- Nerelisin?
- Muşlu.
- Anladım… Para kazanmaya gelmişin… Adın ne?
- Ohan.
- Muş sultanı Surp Ohannes seni korusun! Diye haykırdı hamal ve hemşerisini candan bir hasretle kucakladı. İyi yürekli ihtiyarın artık uzun uzadıya sorup soruşturmaya ihtiyacı yoktu. Genç oğlanın Ermeni ve Muşlu olduğunu duymak onun için yeterli, geriye kalanı ise zaten anlayacak kudrette idi… O, Muşlunun ne amaçla baba yurdunu terk ettiğini, neden gurbete çıktığını ve İstanbul’un gürültülü karmaşasında ne aradığını biliyordu. Bunların hepsini biliyordu… Çünkü kendisi de Muşluydu ve aynı alın yazısının acımasız dayatmaları yüzünden vatanını terk etmişti…   
           
Raffi “Garip Muşlu” romanından
[1]

İstanbul'dan bir sokak manzarası.  Arka planda eski adı Valide Sultan Cami olan Yeni Camiyi gõrmekteyiz (Kaynak: L. de Launay, "Kijkjes in Konstantinopel", De Aarde en haar Volken, Haarlem, 1914).

Bitlis vilayeti Ermenilerinin gurbetlik ve ülke dışına göç fenomeni

Daron (Muş) ve Osmanlı Ermenistanının (Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan Ermeni yüksek yaylası ile ona bitişik, Ermenilerin yerleşik bulunduğu diğer çevrelerin, yani Küçük Ermenistan ve Kilikya bölgesinin toplu adı) diğer yerlerindeki Ermenilerin gurbetlikleri ve ülke dışına göçleri yüzyıllardan beridir süregelen bir vakıa idi ama 1877-78 Türk-Rus harbinden sonra yeni bir ivme kazanır. Bu, Osmanlı yetkililerinin ve mahalli Kürt aşiretlerinin Ermenilere karşı giderek şiddetlenen zulümlerinin: kırımların, kanuni ve gayrı kanuni vergilendirmenin, malsız-mülksüzleştirmenin olduğu kadar bölgede genel anlamda gitgide derinleşen sosyo-ekonomik gerilemenin, bundan dolayı da ziraat ve hayvancılık gelirlerinin düşmesinin bir sonucuydu.

Ünlü yazar ve hatip Raffi 1875’te manzarayı henüz şöyle tasvir etmektedir: “Göçmenlik meselesi Türkiye Ermenileri indinde başlıca yeri tutuyor. Her yıl binlerce genç, ailelerinin geçimini sağlamak için Van, Muş, Bitlis, Erzurum ve diğer kentlerden İstanbul’a doğru yollanmaktalar. Söz konusu kentlerde yaşayan halkların geçim imkânları daraldığı için bu akım giderek daha geniş bir boyut kazanıyor”. [2]

Olayların çağdaşı olan Muşlu Sarkis Pıteyan için ise Daron’dan göçmenin nedenleri şunlardı: “Birçokları herhangi bir nedenle varlarını-yoklarını kaybediyor; ya salaf [3] yüzünden, ya faizle borca giriyor ya da tarımda hiç eksik olmayan çekirge, davar hastalığı [brusella], kıtlık vs. gibi belalara maruz kalıyor, çaresiz ve ümitsiz bir halde gurbete gidiyorlardı. 1890’dan sonra ise göç büyük çapta, sömürüden kurtulmak ve hayatını kurtarmak için ülkeden kaçarak uzaklaşmak gailesiyle genel bir görünüm kazandı”. [4]

İstanbul. Kapalı Çarşı yakınındaki Mahmut Paşa Caddesi (Kaynak: Mişel Pabuççiyan koleksiyonu, Paris).

Ermenilere karşı işlenen Abdülhamit zulümleri döneminden önce, köy ekonomisine kıyasla kısa zamanda ve daha kolay gelir elde etme arzusu gibi kişisel nedenler de göç nedenleri arasında ayrıca rol oynamaktaydı. Sarkis Pıteyan: “Köylü bütün yıl çalışıp bir elbise alacak ve aile üyelerinin çıplak bedenlerini örtecek parayı ancak kazanabiliyordu. Oysa kimilerinin İstanbul’a, oradan da Atina ya da bir başka yere gidip günde 10-20 kuruş kazandıklarını gördü… İnsanın iş bulamayacağını, hastalanabileceğini, herhangi bir güçlükle karşılaşabileceğini hesap etmez…”  diye belirtir. [5]

1890’lı yıllarda Ermeni yüksek yaylasını ziyaret eden İngiliz seyyah Henry Lynch Bitlis vilayetindeki Ermenilerin göç ve sürgün hareketliliğinin ivmesinin mahsulün iyi ya da kötü olmasına, Kürtlerin ise yüreklendirilmiş [kışkırtılmış] ya da bastırılmış olmalarına göre değişiklik arz ettiğini kaydetmektedir. Lynch vilayette kaldığı zaman, çeşitli yörelerden Ermeni köylülerin, borçlarını hafifletmek ve memleketi terketme müsaadesi almak için çabaladıklarına tanık olduğunu belirtir. Birçokları, Kürtlerden korunacakları bir sığınak bulmak amacıyla Rus sınırına yakın yerlere taşınmaktadırlar. [6]

Bitlis vilayetindeki Ermeni nüfusun başlıca uğraşı köy ekonomisi idi. Ziraat ve hayvancılıkla uğraşan Ermenilerin büyük bir kısmı ağır borç yükü altında inlemekte ve göç bu yükü bertaraf etmenin temel imkânlarından biri olarak görülmekteydi. 1890’lara ait bir tanıklıkta: “Daronlu (Muşlu) Ermenilerin neredeye hepsi borç altında ezilmiş; içlerinde para sahibi birine rastlamak zor. Genellikle, yüksek faizle Türklere ve Kürtlere borçlanmışlar.” Diye belirtilmektedir. [7]

Borçların yığılmasının nedenleri arasında başlıca yeri “zırai başarısızlıklar ve baskılar” tutmaktaydı. [8] Ermeniler “borçtan kurtulmak ve geçinmenin bir yolunu bulmak ümidi ile göçe başvurur; ya gurbette ölür ya birkaç yıl sonra az para ya da boş ellerle memleketlerine dönerler. Ve zaten alışık oldukları gurbetliği çiftçilikten evla bulup, gurbette kurban gidene kadar, yeniden yolara düşerler”. [9]

Halep’ten bir manzara (Kaynak: Lamec Saad, "Zestien Jaar als Quarantaine-Artsin Turkije", De Aarde en haar Volken, Haarlem, 1917).

Bitlis vilayetinden göçün başlıca yönleri: vilayetin doğu bölgelerindeki Ermenilerin gittikleri Kafkaslar; batı bölgelerindeki Ermenilerin tercih ettikleri İstanbul ve İzmir; Sason ile Sason’un güneyine düşen diğer bölgelerdeki Ermenilerin akın ettikleri Kilikya ve Halep’ti. [10]

Muşlu ve Sasonlu göçmenler herhangi bir mesleği icra etmekten aciz, vasıfsız işgücü sıfatlı kimselerdi. Bunlar gurbet ellerde, çoklukla payitahtta ve denize kıyısı olan diğer ticaret merkezlerinin limanlarında hamallık yaparak; fırınlarda ve değirmenlerde (Halep), demiryolu inşaatında (Kilikya) vs. gündelikçi işçi olarak en ağır işlerde ter döküyorlardı.

Sarkis Pıteyan’ın hatıratından aldığımız şu bölüm Muşun farklı yerleşmelerinden yola çıkan göçmenlerin coğrafi menşeleri hakkında iliginç bir tasvir sunmaktadır: “O dönemde, çeşitli merkezlerde, belli hamallık mevkileri Muşluların elindeydi… Muşlu tulumbacılar [itfaiyeciler] İstanbul gümrüğünün işçileri arasında büyük bir sayı oluşturmakta ve kavgacılıklarıyla isim yapmışlar idi… Muşlular birçok ticarethanenin bekçiliğini yapmakta idiler. İzmir’de, birtakım Ermeni tüccar yanında yine Muşlular, hamal ve bekçi olarak yerleşmişlerdi. Ispartalı, Sivrisaryan, Bakırcıyan vs. hanların içinde oldukça çok sayıda Hasköylü, Araklı çalışmaktaydı. Edirne’de, birkaç buharlı su değirmeninde Artonklular, Vartinisliler, Kharsetsiler emek veriyordu. Liman niyetine kullanılan Dedeağaç’ta oldukça çok sayıda köylü faaliyet göstermekteydi. Burada, ailece yerleşecek daha uygun bir zemin buldular… Birçokları Bulgaristan’ın çeşitli şehirlerine ve garlarına, nerede iş bulmuşlarsa oraya dağılmışlar… Keza kalabalık bir Muşlu nüfusu Romanya’nın Galati, İbrail ve Gorgova şehirlerini mesken tutmuş idi”. [11]

İstanbul’da hamallar (Kaynak: Mişel Pabuççiyan koleksiyonu, Paris)

Gurbetçilerin, günlerini asgari hayat şartlarından yoksun izbehanelerde, çoğu zaman kendilerini içki, tütün ve kumar iptilasına gark ederek son derecede sefalet içinde geçirmeleri adeta kuraldandı. Elbette böyle yaşamak bu insanlardaki ölüm oranının yüksek olması sonucunu doğuruyordu. Nitekim 1900’lerin başlarında, Halep’teki Sasonlu göçmenlerin hayatını tasvir eden bir tanıklıkta: “Sasonlular fırınların sağlıksız âleminde pis ve bakımsız bir hayatı sırtlayan talihsiz yaratıklar. Güçlü, dev bünyelerinin aksine gitgide eriyor… Ve sayısız kurbanlar veriyorlar. Maddi anlamda ise birbirleriyle rekabet edip yekdiğerini zarara uğratıyor, kazandıklarıyla da tefecilerin kesesini dolduruyorlar… Bu zavallılar cahil olmaları yetmezmiş gibi bir de kendilerini kumar, tütün ve içkiyle mahvediyorlar.” Denmektedir. [12]

Halep’e gurbetçi giden Sasonlular, “yerin dibindeki rutubetli köşelerde ömür tüketiyor ve vaktinden önce yaşlanıp sağlıklarını kaybediyorlar”. Bunun sonucunda, gurbetçi Sasonluların ortalama ölüm yaşı 27’yi geçmez. [13]

Gurbetçilik birçok zorluklarla sürdürülen bir uğraştı. Gurbetçiler, yarınlarının belirsizliği ve tasası yetmezmiş gibi bir de emniyetsizliğin tehdidi altındaydılar. Çoğu, yolda saldırıya uğruyor, tutuklanıyor, öldürülüyor ya da yaralanıyordu. Özellikle Türk-Rus sınırından geçmek tehlike arz etmekteydi. Birçokları bunu başaramıyor ve sınıra yakın bölgelerde aylar boyunca dilenciler gibi ordan oraya sürüklenip duruyorlardı. Gurbetten dönenler yolda yalnızca soyulmak, kazandıkları paradan olmak değil, hayatlarını kaybetmek tehlikesiyle de sık sık karşı karşıyaydılar. [14]

Keza birçok gurbetçi memleketine dönemiyor ya da dönmek istemiyor; böylece, vilayetten ebediyen uzaklaşan Ermenilerin sayısının artmasına yol açıyordu. Ermeni yüksek yaylasının, Osmanlı hâkimiyeti altındaki diğer bölgelerinde olduğu gibi, Bitlis vilayetindeki Ermenilerin de her zaman için başlıca göç mahalleri Amerika Birleşik Devletleri ve Rus Çarlığı idi. Söz konusu vilayette yerleşik Ermenilerin ABD’ne göçlerine 19. Yüzyıl ortalarında Muş ve Bitlis şehirlerinde Evanjelist [Protestan] cemaatlerin yaratılması ve [15] Amerikalı protestan misyonerlerin eğitim faaliyetleri yardımcı olur.
 
Belirtilen yıllarda Bitlis şehrinde, Evanjelist cemaate ait, kız ve erkek öğrenciler için ayrı ayrı iki yatılı okul, aynı zamanda Amerikan yetimhanesi faaliyet göstermekteydi. [16] Bitlis’te yerleşik Amerikalı misyonerlerden biri, 1887 tarihli bir notunda, bu eğitim tesislerindeki Ermeni öğrenci ve öğretmenlerin çoğunun o zamanların ekonomik kalkınma şartlarında para kazanma beklentisiyle ABD’ne, Kaliforniya’ya gittiklerini yazar: “Buradaki zavallı, perişan insanların kanaatine göre, gidenler bir süre sonra büyük bir güce sahip oluyor ya da inanılmayacak ücretler alıyorlar. Hayalleri kışkırtan bu neviden hararetli hikâyeler gençleri bir yandan İngilizce öğrenmelerinin desteğiyle göçmenliğe teşvik ediyor”. [17]

1) Bir hamal. Fotoğraf muhtemelen Sabah and Joaillier tarafından çekilmiş. Albümen baskı. 19. Yüzyıl sonları (Kaynak: Vazken Khaçig Tavityan koleksiyonu, Londra).

2) Bir hamal (Stüdyo resmi). Fotoğraf Abdullah Freres tarafından çekilmiş. Albümen baskı. 19. Yüzyıl sonları (Kaynak: Vazken Khaçig Tavityan koleksiyonu, Londra).

Abdülhamit rejimi Ermenilerin, kimilerinin ileride Amerikan vatandaşlığı elde ettikten sonra Osmanlı İmparatorluğu topraklarına dönüp yabancı uyrukluluğun sağladığı dokunulmazlık zırhıyla orada ihtilalci faaliyetleri genişletmelerinden korkarak, özellikle ABD’ne göçünü engellemeye çalışıyordu. [18] 1892 yılı ortalarında, Ermenilerin Osmanlı İmparatorluğunun liman kentlerine ulaşmalarını sağlayan dâhili seyahat teskereleri tahsisinin daraltılması, onların imparatorluk toprakları dışına çıkmalarını sınırlandırmak için atılmış adımlardan biriydi. [19] Ülke dışına göçün devamlılığı, özellikle, Abdülhamit rejimi tarafından uygulanan göç kısıtlamaları 1908 tarihli Jön Türk ihtilalından sonra kadırıldığı zaman artma eğilimi gösterir. [20] Bunun yanı sıra, ülkede anayasa sisteminin tesisi, Abdülhamit baskılarının gevşemesi ve Batı Ermenilerinin sosyal ve siyasi hayatının gelişmesinin sağladığı şartlar içinde, 1908-1914 yılları arasında özellikle Rus Kafkasyasına göç etmiş olan Ermenilerin, baba yurtları Van, Bitlis ve Erzurum vilayetlerine dönüş eğilimlerindeki artışı da kaydetmek gerekir.
 
Bitlis vilayetindeki binlerce Ermeni için İstanbul gurbetçilerin temel varış yerlerinden biriydi. Ermenolog Hıraçya Acaryan’ın verileriyle, Üsküdar semtinin Ermeni nüfusu, en başından beri, Muş’tan göç eden Ermenilerden oluşmaktaydı. [21]

19. yüzyılın 90’lı yıllarında İstanbul’da, daha önce yaşadıkları yerlere göre belli işlerde uzmanlaşmış olan 60.000 Ermeni göçmen bulunmaktaydı. Örneğin Eğinli Ermenilerin temel uğraşı sarraflık, Vanlılarınki hamallık ve aşçılık, Muşlularınki hamallık, Kayserililerinki duvarcılık ve boyacılık, Sivaslılarınki hamamcılık, Erzincanlılarınki kahve ticaretiydi. [22]

Diğer yerlerde de olduğu gibi, İstanbul’un Muşlu gurbetçilerinden çokları son derecede sefil bir hayat sürmekte; payitahtın kervansaray, hamam ve kahvehanelerinin bodrum katlarının “karanlık ve rutubetli duvarları arasında” kıtlık, yoksunluk ve hastalıklara kurban gitmekteydiler. [23]

İstanbul’un yerleşik Ermeni nüfusunun yanı sıra daha savunmasız ve kırılgan bir topluluk olan Ermeni hamallar, Osmanlı Bankası’nı işgal eyleminin ardından 1896’nın 26-29 Ağustos günlerinde payitahtta vuku bulan kırımların başlıca hedefleriydiler ve çok sayıda kurban vermişlerdi. Olayların çağdaşı Alman haber yazarı [tarihçi, ermenolog] Magda Neumann: “Hamallar Bitlis, Van, Harput vilayetlerindeki çiftçi nüfusun taze güçleriydiler; bunlar Kürtlerin baskıları ve Türk memurların eziyetleri yüzünden kendilerini besleyen topraklarla bağlarını kesmişlerdi. Her yıl binlercesi, beden gücü gerektiren ağır işlerde çalışıp para kazanmak niyetiyle İstanbul, İzmir ve Trakya ile Anadolu’nun diğer sahil kentlerine kapağı atıyorlar. Türkler, 1896’da İstanbul’da hamalların katledilmesinden sonra onların yerine (bir süre için – R.T.) Kürtleri kullanmak zorunda kalmışlardı.” Diye yazar. [24]

İstanbul, 1896. Haliç’e kemer olan Galata Köprüsü. Uzakta Galata Kulesi görülebiliyor (Kaynak: Quaker & Special Collections, Haverford College, Haverford, PA).

Muş’tan giden gurbetçiler uzun zaman, bazen altı-yedi ve hatta daha çok yıllar evlerine dönmez; çoğu kez nasıl oldukları hakkında bir haber vermeden, alın yazılarını merak eden eşleri ve ailelerini belirsizliğe mahkûm ederlerdi. Mahallin Ermeni kilise çevreleri meselenin halli için girişimlerde bulunuyorlardı. Nitekim Muş bölgesi piskopos vekili kıdemli vartabed Papken Güleseryan bile 1899 yılında, uzun süre taşrada bulunmayan Ermeni göçmenleri nasıl ve nerede oldukları hakkında eşlerine mektupla haber göndermeye teşvik eden özel bir genelge yayınlamıştır. Vartabed Papken’in genelgesinde, gurbetçiler üç ay zarfında mektup yollamazlar ise piskopos vekilinin o zaman eşlerinin yeniden evlenmelerine izin verme hakkını mahfuz tuttuğu bile belirtilmekteydi. [25]

Bitlis vilayeti Ermenilerinin gurbetlik ve göçmenlikleri hakkında tam bir istatistik yok. Buna karşılık tek tek yerleşmelerdeki, en iyi halükarda her bir kasabada Ermenilerin yaşadığı köylerdeki gurbetçilerin sayısına dair veriler bulunmaktadır. Nitekim 1883’de Osmanlı Ermenistanı vilayetlerini gezen Manuel Mirakhoryan Muş ovasındaki büyük Ermeni yerleşmelerinden biri olan Hasköy’den İstanbul’a 400 kadar adamın  (köyde 300 hane Ermeni hesaplamaktadır) gurbetçi gittiğini belirtir; Ermeni Patrikhanesinin 1913-14 tarihli nüfus sayımı verilerine göre ise Hasköylü gurbetçilerin sayısı 380 idi (340 hane Ermeni). [26] 1880’li yılların sonlarında, Yunanistan’ın Korintos kanalı inşaat çalışmalarında 2000 ila 3000 Muşlu gurbetçi yer almaktaydılar. [27]

Ermeni Patrikhanesinin 1913-14 tarihli nüfus sayımı anket yaprağındaki sorulardan biri gurbetçilerin sayısına dair idi. Aynı anket yaprağının “genel bilgi” sütununda, bunların özellikle hangi ülkelerde bulunduklarının belirtilmesi teklif edilmekteydi. Derlenen verilere göre, Muş kazasının Sason nahiyesinde 706 gurbetçi hesaplanmış, gurbet mahalli olarak ise neredeyse istisnasız Halep belrtilmişti. [28]

Bitlis kazasının Bitlis ve Khılat (Ahlat) kasabalarında 4.449 gurbetçi hesaplanmıştı (bir oranlama yapmak gerekirse, aynı bölgedeki nüfus sayımı sırasında hesaplanan genel nüfus 35.776 idi; yani Bitlis ve Khılat kasabalarının toplam Ermeni nüfusunun 10% civarı ve neredeyse yalnız erkekler gurbetçilikten medet umduklarına göre, Ermeni erkek nüfusun 20% kadarı gurbette idi). Sözü edilen bölgenin gurbetçilerinin gittikleri ülkeler olarak da Rusya ve ABD belirtilmekteydi. [29]

Bulanık kasabasında yapılan 1913-14 tarihli nüfus sayımı verileriyle 5.691 gurbetçi kayda geçirilmişti (genel Ermeni nüfusu, 24.476). Gidilen ülke de istisnasız Rusya idi. [30].
1913-14 nüfus sayımı sırasında Muş kasabasında (aşağı yukarı Muş ovası bölgesine karşılık gelmektedir) 3.026 gurbetçi kayda geçirilmişti (aynı verilere göre, cari Ermeni nüfus ise 65.441 candan oluşmaktadır). Gurbetçiliğin coğrafyası, ülkenin İstanbul, Halep, İzmir, Khınus, Garin [Erzurum] gibi değişik iç bölgelerine karşılık, gurbete çıkılan dış ülkelerde de Rusya, ABD, Romanya gibi çeşitlilik arz etmekteydi. [31]

Genç kazasının Kulp kasabasının (Khiyank [Hiyan] ve Kulp’taki köy grupları) 1913-14 nüfus sayımı sırasında 405 gurbetçi hesaplanmıştı (o günlerdeki Ermeni nüfus ise 8316 can idi). Bir başka deyişle, bölgedeki Ermeni nüfusun 10% kadarı gurbetteydi. Gurbet mahalleri istisnasız Halep, tek-tük de Erzurum ve Diyarbakır/Dikranagerd diye belirtilmektedir. [32]

Yukarıda değindiğimiz verilere dayanarak; Büyük Felaketin arifesinde, Bitlis vilayetinin Bitlis ve Muş kazalarının toplam Ermeni nüfusunun aşağı-yukarı 7-8% ya da Ermeni erkeklerin 14-15%’inin gurbetçi olduğunu düşünebiliriz. Kaynakların Siirt kazasındaki Ermeni nüfus çevresinde gurbetçiliğin yaygın olduğundan söz etmediğini ve sayım anketlerinde kazanın gurbetçi sayısına dair veriler bulunmadığını hesaba katarsak; söz konusu kazanın da Ermeni nüfusunu eklediğimizde, gurbetçiliğin yüzdesinin bütün Bitlis vilayetindeki Ermeni nüfusa göre biraz daha düşük, söz gelişi 12-13% çıkması gerekir. [33]

Al-Sabun Hanı, Halep’te bir kervansaray (Kaynak: Lamec Saad, "Zestien Jaar als Quarantaine-Artsin Turkije", De Aarde en haar Volken, Haarlem, 1917).

Ermenilerin 1908 Jön Türk ihtilalından sonra memleketleri Bitlis vilayetine geri dönmeleri

1908 yılının Temmuz ayında, Makedonya’da tutuşturulan silahlı isyan sonucunda, Osmanlı İmparatorluğunda 1876’da kabul edilen anayasa artık yeniden hayata geçirilir. Sultanın yetkileri büyük çapta sınırlandırılır, sonunda iktidar Jön Türklerin İttihad ve Terakki partisinin önderlerinin eline geçer. Bunlar ülkeyi, 1912 Nisan’ından 1913 yılı Ocak ayının 23’üne kadarki belli kesinti hariç, Birinci Dünya Harbinin sonuna kadar yönetirler.

Jön Türkler, Anayasanın ilanından hemen sonra, toplum ve siyaset hayatını özgürleştirmek niyetiyle, Abdül Hamit rejiminin zulüm siyasetinin belli unsurlarını ortadan kaldırmak için girişimlerde bulunurlar. İmparatorluk Ermenilerinin lehine belli reformlar hayata geçirilir. Bunların yaşadığı doğu vilayetlerinde hüküm süren, Ermenilerin kasabadan kasabaya, köyden şehire yer değiştirme, dış ülkelere gitme haklarını sınırlayan olağanüstü uygulamaya son verilir. Kırımlar ve eziyetler yüzünden ülkeden kaçan Ermenilerin geri dönmelerine müsaade edilir. Hapishaneler ve sürgün yerlerindeki birçok Ermeni tutuklu azat edilir. Haydutların takibine son verilir ve bunun sayesinde birçoğu saklandıkları yerlerden çıkıp evlerine döner. Ermenilerin, mahalli hükümet organları vs. mevkilerdeki varlıkları büyüyerek ağırlık kazanır. [34]
 
Aslen Muşlu ve olayların tanığı olan Misak Pıteyan, 1908 anayasasının ilanından sonra ortaya çıkan yeni gelişmeleri, tabii belli bir abartıyla, şöyle tasvir eder: “Muş kazasının bütün Ermenileri geniş bir nefes aldılar; artık önceki baskılar, kanunsuz vergi tahsilleri, jandarmaların kötü eylemleri, mültezimler միւլթազմճիներու [35] tarafından köylerin soyulup soğana çevrilmesi, beylere [36] ödenen vergiler… söz konusu değildi. Ermenilik son demlerini yaşıyorken yeniden canlanmaya başladı. Çalışkanlığı, dayanıklılığı ve gayretkeşliğiyle henüz bir-iki yıl geçmeden her şeye sahip oldu”. [37]

1) Halep’te bir sokak manzarası (Kaynak: Ernest Chantre, "Van Beyroeth naar Tiflis", De Aarde en haar Volken, Haarlem, 1890).

2) İstanbul. Etrafı sokak köpekleri tarafından sarılmış bir hamal. Fotoğraf Abdullah Freres tarafından çekilmiş. 19. Yüzyıl sonları. Kartpostal Max Fruchtermann’a ait (Kaynak: Vazken Khaçig Tavityan koleksiyonu, Londra).

Abdülhamit’in hükümranlık yıllarında Ermenileri Kürtler aracılığıyla bastırma siyasetinin sonucunda Kürt ağalar Ermenilere ait ekilebilir birçok toprağa el koymuş, birçok Ermeni yerleşmesini Kürtleştirmiş, Bitlis vilayetinin ücra bölgelerindeki Ermeni köylerine karşı haraç rejimi uygulamıştı. Bütün bunların yapılmasına izin verildiği ve yapanların cezasız bırakıldığı sabit olan bir siyasetti bu. Abdülhamit rejiminin destek gücü olan Kürtler, Jön Türk ihtilalından sonra, önceki imtiyazlarını belli ölçüde kaybettiler. Vilayetteki Ermenilere vurdukları boyunduruk hissedilir derecede hafifledi.

Yukarıda belirtilen gelişmeler sonucunda, önceki dönemde Balkan ve Kafkas ülkelerine gönderilen sürgünlerin çoğu Osmanlı İmparatorluğuna geri gelmeye başladılar. Rusya’nın Bitlis konsolosu V. Şirkov’un Eylül 1909 tarihinde yazdığı raporun verilerine göre, aşağı-yukarı 5.000 kişi 1909 yılı başlarında zaten Daron’a dönmüş idi.  Konsolos, raporunda aynı zamanda, Rusya’dan Osmanlı İmparatorluğuna dönen Ermenilerin sayısının gitgide arttığını belirtmekteydi. [38] Basında çıkan verilere göre ise, 20.000 ila 25.000 civarında Vanlı ve Muşlu Ermeni Eylül 1909 itibarıyla vatana dönmüştü. [39]

Kürtlerin baskıları yüzünden ülke içinde sürgüne giden, yani komşu vilayetlere sığınan birtakım Ermeniler de aşama aşama Bitlis vilayetine dönmeye başlarlar. Bu durum hakkında, özellikle, 1910 Eylül’ünde Hoyt-Pırnaşen köylerine giden ve o zamanlar İngiltere’nin Diyarbakır konsolos vekilliği görevinde bulunan Arşag Safrasdyan yolculuk notlarında kayıtlar düşmektedir. [40] Buna göre, Hoyt-Pırnaşen bölgesindeki Keğonk(Kelonk) yerleşmesinde 1907 yılında neredeyse hiç Ermeni kalmamış ama 1910’daki ziyareti sırasında köyü nispeten dolu ve gelişmiş bulmuştu. Köyün Ermeni önde geleninin sözlerine bakılırsa, önceden Hınıs’a kaçan dört ailenin yakın zamanda köye dönmeleri gerekiyordu. [41]

İstanbul. Hamallar. Fotoğraf Sabah and Joaillier tarafından çekilmiş. Albümen baskı. 19. Yüzyıl sonları (Kaynak: Vazken Khaçig Tavityan koleksiyonu, Londra).

Aynı bölgedeki Lordıntsor (Lotıntsor) yerleşmesinin de nüfusu yeniden canlanmaya başlamıştı. Arşag Safrasdyan’ın 1907’deki ziyareti sırasında burada hepsi topu 7 hane Ermeni var idiyse de 1910’da köydeki Ermeni hane sayısı 23’e ulaşmıştı. Yazar: “Anayasanın ilanından sonra, şimdi kaçaklar dönmüş ve daha başkaları da gelecek idi.” Diye belirtir. [42]

Bununla birlikte, Muş [Daron] piskoposluğunun ruhani önderi Piskopos Nerses Kharakhanyan, 1912 yılının Ekim ayında, Muş Ermenilerinin durumuna ithaf ettiği raporlarından birinde şunları kaydetmektedir: “Osmanlı anayasasının ilanı Ermeniler tarafından her ne kadar büyük bir coşku ile karşılandıysa da ezilen halkın beklediği sonucu vermedi. Bir-iki yıl kısmi bir barış ve güvenliğin hüküm sürdüğü, yolculukların kolaylaştığı doğru ama hiçbir zaman kökten bir yenilenme ve reform hayata geçirilmedi. Ve hatta piskoposluk çevremizin Sason, Hoyt, Pırnaşen, Mutki vs. gibi karışık köşeleri, eskiden beri hüküm süren zorbalıklara maruz kaldılar. Bu zorbalıklar, anayasanın ilanı haberiyle, boyunduruklarını üzerlerinden atmak üzere harekete geçen ezilmişlere karşı işlenen cinayetler, kız kaçırmalar, soygun ve hırsızlıklar alıp başını gittiği ve mücrimler cezasız bırakıldığı için daha da ağırlaştı.” [43]

Bitlis vilayetine geri dönen Ermeniler birtakım meselelerle mücadele etmek zorunda kaldılar. Bunlardan en önemlisi ve çetini toprakla ilgili; Kürt ve Türk büyük toprak sahiplerinin, Abdülhamit iktidarının zorbalık yıllarında değişik yollarla Ermenilerin elinden aldıkları arazileri geri alma meselesi idi. Piskopos Nerses Kharakhanyan: “Ermeniler söz konusu zorbalık döneminde yalnızca soyulmuş, binlerce değerli hayatı kurban vermiş değiller, aynı zamanda Abdülhamit’in Ermenileri yok etmeye yönelik siyasetinden güç alan Türk ve Kürt beyleri ile ağaları Ermenilerin mülklerini kapmışlar idi. Bu mahrumiyete maruz kalmayan köy yoktu… Bu konuda, zamanında kılıç ve ateşten ora-bura kaçıp Rus topraklarına sığınan ve anayasa haberini alır almaz vatana dönen Ermenilerin durumu özellikle dayanılmaz idi. Bunlar daha bugüne kadar mülklerini elde edemediler ve yüz üstü bırakılıp kapı kapı dolaşır hale düştüler. Ne ekilecek toprakları ne de başlarını sokacak ev-barkları var; kimse onların gözyaşlarına merhamet etmiyor.” Diye belirtmektedir. [44]

Osmanlı İmparatorluğu Ermenilerinin önünde duran birçok meselenin çözümsüz kalması bir yana, sistemlice işlenen zulümlerin hafiflediğinin bizzat merkezi yönetim tarafından idda edilmesi Bitlis vilayeti Ermenilerinin nüfusunun artmasını olumlu bir şekilde etkilemiştir. Muş kazasının Muş, Malazgirt ve Bulanık kasabalarında Ermenilerin yaşadığı yerleşmelerdeki Ermeni nüfusunun toplam sayısını karşılaştırmak için istisnasız tek bir kaynaktan yararlanma imkânına sahibiz: Muş piskoposluğu genel sekreteri Nazaret Mardirosyan tarafından oluşturulan, biri 1909 başındaki, diğeri 1914 sonu ile 1915 başındaki duruma ait iki istatistiki liste. 1 numaralı sütunda görebildiğimiz gibi: 1909 yılı verileriyle iki listede de yer alan, Muş ovasında Ermenilerin yaşadığı 90 yerleşmede 7.595 Ermeni hanesi bulunmakta idiyse de; daha sonra, 1914 yılında, zaten 9.516 hane ile 82.361 can Ermeni hesaplanmış idi. Böylece, Nazaret Mardirosyan’a bakılıra, Muş ovasının Ermenilerle yerleşik köylerindeki Ermeni nüfusun artışı altı yıl sonunda 25% dolayında ya da yıllık ortalama 4%’ten fazla gerçekleşmiş oluyor (eğer 1914 yılına ait, hane başına düşen kişi sayısının ortalaması olan 8,6’yı 1909 yılı hane sayısına uyarlayacak olur isek, o zaman Muş ovasındaki aynı 90 yerleşme için 1909’daki kişi sayısı 65.735 çıksa gerekirdi). [45]

Aynı şekilde, N. Mardirosyan’ın verilerine uygun olarak, Malazgirt kasabasına ait iki listede de yer alan 34 yerleşmede 1909’da 1.082 hane, 1914’te 10.808 nüfuslu 1.305 hane Ermeni bulunmaktaydı (hane sayısı artışı 20,6% ya da yıllık 3,4% (bkz. 2 sayılı Tablo). [46] Bulanık kasabasının durumunda ise, her iki listede de yer alan 24 yerleşmede, 1909’da 2.393 olan Ermeni hane sayısı 1914 yılı itibarıyla 3.324’e kadar, yani 38,9% ya da yıllık ortalama 6,5% yükselmişti (bkz. 3 sayılı Tablo). [47] Elbette, bu büyüklükteki bir nüfus artışı ivmesi yalnızca, doğal olarak çoğalmanın değil, aynı zamanda gurbetten vatana dönüşün sağladığı bir gelişmeydi. [48]

Osmanlı İmparatorluğunun Ermenilerle yerleşik doğu vilayetlerinde reformlar yapılmasını ön-gören Türk-Rus antlaşması 8 Şubat 1914’te imzalandı. Söz konusu antlaşma maddelerini hayat geçirmek kuşkusuz, Ermenilerin durumunu iyleştirecek ve onların Bitlis vilayetine dönme niyetlerini güçlendirecekti. Ne var ki ilan edilen reformlar yalnızca kâğıt üzerinde kaldı. Jön Türk hükümeti Birinci Dünya Harbi patlak verir vermez, reform antlaşmasını yok sayıp, İmparatorluk Ermenilerini ortadan kaldırarak Ermeni meselesini nihai olarak halletme planının düğmesine bastı.

1) Mardiros Khaçmeryan’ın “Gıyank hay bantıkhdats [Ermeni gurbetçilerin hayatı (Կեանք հայ պանդխտաց)]” (İstanbul, 1876) adlı kitabının başlık sayfası.

2) İstanbul’da bir hamal (Kaynak: Amand von Schweiger-Lerchenfeld,
Zwischen Donau und Kaukasus, Wien/Pest/Leipzig, 1887).

Tablo 1. Nazaret Mardirosyan’ın 1909 ve 1914 yılları verilerine göre, Muş kasabasında ikamet eden Ermenilerin sayısı

[Translate to Türkisch:] A fountain in Scutari/Üsküdar, Istanbul (Source: Julia Pardoe, The Beauties of the Bosphorus -drawings by William H. Bartlett-, London, 1839).

Tablo 2. Nazaret Mardirosyan’ın 1909 ve 1914 yılları verilerine göre, Malazgirt kasabasında ikamet eden Ermenilerin sayısı

[Translate to Türkisch:] A view of the Grand Bazaar of Istanbul (Source: Julia Pardoe, The Beauties of the Bosphorus -drawings by William H. Bartlett-, London, 1839).

Tablo 3. Nazaret Mardirosyan’ın 1909 ve 1914 yılları verilerine göre, Bulanık kasabasında ikamet eden Ermenilerin sayısı

  • [1] Artsakank [Yankı (Արձագանք)], haftalık edebi ve siyasi gazete, Tiflis, 10 Ağustos 1886, №30, s. 388.
  • [2] Mışag [Çiftçi (Մշակ)], 16 Ocak1875 , №2.
  • [3] «Salaf», yani toprağın rehin alınması. “Salaf” hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Keğam Der Garabedyan’ın Hoğayin hartsı hayapınag nahankneru meç [Ermenilerin yaşadığı vilayetlerde toprak meselesi (Հողային հարցը հայաբնակ նահանգներու մէջ)], İstanbul 1911, s. 28-29.
  • [4] Sarkis ve Misak Pıteyan, Harazad badmutyun Darono [Daron’un gerçek tarihi (Հարազատ պատմութիւն Տարօնոյ)], Yay. Ağan Daronetsi, Kahire, «Sahag-Mesrob» matbaası, 1962, s. 29.
  • [5] A.y., S. 28.  
  • [6]  H.F.B. Lynch, Armenia: Travels and Studies [Ermenistan: Yolculuk ve İncelemeler], Cilt II: The Turkish Provinces [Türk Vilayetleri], London, Longmans, Green, and Co., 1901, s. 426.
  • [7] «Mışo Aşkharh [Muş Dünyası (Մշոյ աշխարհ)]», Luma [Metelik (Լումայ )] edebiyat dergisi, Tiflis, 1899, № 1. S. 122.
  • [8] A.y.  
  • [9] A.y., S. 123.
  • [10] Sasonluların Halep’e gurbetçi gitmeleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz.  Varti Keşişyan, “Sasun-Haleb badmagan arınçutyunner: Sasuntsiner Halebi meç [Sason-Halep tarihi aktarımlar/ilişkiler: Halep’teki Sasonlular ( «Սասուն–Հալէպ պատմական առնչութիւններ. սասունցիներ Հալէպի մէջ»)]”, Haygazyan Hayakidagan Hantes [Haygazyan Ermenibilim Dergisi (Հայկազեան Հայագիտական Հանդէս)], Cilt XXIV., Beyrut, 2004, S. 93-138. Keza bkz. Şemasyan Vahram L., “The Sasun Pandukhts in Nineteenth- Century Aleppo [XIX. Yüzyıl Halep’inde Sason Gurbetçileri]”, in R. Hovannisian (ed.), Armenian Baghesh/Bitlis and Taron/Mush, Mazda Publishers, Inc., 2001, s. 175-189.
  • [11] Sarkis ve Misak Pıteyan, Harazad badmutyun Darono, s. 27-28.
  • [12] A. M. Sevyan (İskender Karacıyan), Halebi hay kağutin antsyalın u nergan [Halep’teki Ermeni azınlığın geçmişi ve bugünü («Հալէպի հայ գաղութին անցեալն ու ներկան»)], Arevelyan mamul [Doğu basını (Արեւելեան մամուլ)], İzmir, 36. Yıl, 1906, Haziran 14, sayı 25, s. 614. Varti Keşişyan’ın, “Sasun-Haleb badmagan arınçutyunner”, s.128’de değiniliyor.  
  • [13] Papaz Mıgırdiç Muradyan, “Sasuntsinerı Halebi meç [Halep’teki Sasonlular ( «Սասունցիները Հալէպի մէջ»)], Dacar [Tapınak (Տաճար)]”, İstanbul, 1910, sayı 28, s. 644։  Varti Keşişyan’ın, “Sasun-Haleb badmagan arınçutyunner”, s.128’de değiniliyor.  
  •  [14] Isdepan Boğosyan, Badmakidagan usumnasirutyunner, Hayots tseğasbanutyan badmutyun [Tarih bilimi araştırmaları, Ermeni soykırımı tarihi (Պատմագիտական ուսումնասիրություններ, Հայոց ցեղասպանության պատմութիւն)], I, Erivan, Erivan Devlet Üniversitesi Yayınları., 2008, s. 315-316.
  • [15] 1855 tarihinde Muş’a dair: Garo Sasun’un Badmutyun Daroni aşkharhi  [Muş bölgesi tarihi (Պատմութիւն Տարօնի աշխարհի)], Beyrut, Տարօն-Տուրուբեxան Daron Duruperan hemşerileri cemiyeti, merkezi idaresi, Sevan  matbaası, 1956, s. 304. 1864 tarihinde Bitlis’e dair:  R. Mirak, Torn Between Two Lands, Armenians in America, 1890 to World War I  [İki ülke arasında kalanlar; 1890’dan Birinci Dünya Harbine kadar, Amerika’daki Ermeniler] Harvard University Press, Cambridge, Massachsetts, 1983, s. 42.
  • [16] Eğitim kurumlarının listesi için, bkz. Huşartsan hay avedaranaganats yev avedaranagan yegeğetsvo (Kınnagan dzanotutyunnerov) [Ermeni Evangelist ve Protestan kilisesinin Anı Kitabı (ilmi izahlarıyla) (Յուշարձան հայ աւետարանականաց և աւետարանական եկեղեցւոյ (Քննական ծանօթութիւններով)], yazan: Verabadveli G.B. Adanalıyan, Fresno, Kaliforniya, 1952, s. 472-474.
  • [17] Mirak, Torn Between Two Lands, s. 42.
  • [18] A.y., s. 43.
  • [19] A.y., s. 46։
  • [20] Sarkis ve Misak Pıteyan, Harazad badmutyun Darono, s. 28.
  • [21] Hıraçya Acaryan, Hay kağtaganutyan badmutyun [Ermeni göçmenliğinin tarihi (Հայ գաղթականութեան պատմութիւն)], Erivan, «Zankag [Kampana (Զանգակ)]–97», 2002, s. 631.
  • [22] A.y.; Sarkis ve Misak Pıteyan, Harazad badmutyun Darono, s. 27.
  • [23] Hay kağtaşkharhi badmutyun (miçnatarits minçev 1920 t. [Ermeni diasporasının tarihi (ortaçağdan 1920’ye kadar) (Հայ գաղթաշխարհի պատմութիւն (միջնադարից մինչև 1920 թ.)], Cilt 2, Erivan, «Kidutyun [İlim (Գիտութիւն)]» yayınları, 2003, s. 117.
  • [24]  Магда Нейман, Армяне, Ереван, 1991, стр. 107-108 (Hay kağtaşkharhi badmutyun (miçnatarits minçev 1920 t. , s. 116’da değiniliyor).
  • [25] «Ingetsig anayr giner [Terkedilmiş erkeksiz kadınlar (Ընկեցիկ անայր կիներ)]», Arevelyan mamul [Doğu basını (Արեւելեան մամուլ)], İzmir, 1899, Kasım 15, sayı 22. Kendisi de Muşlu olan Keğam Der Garabedyan, 1900 yılı başında  «Mışetsi bantukhdneru lıkyal ginerı [Muşlu gurbetçilerin terk edilmiş kadınları (Մշեցի պանդուխտներու լքեալ կիները)]» başlıklı bir makale yazarak meseleyi gündeme getirir (Dzağig [Çiçek (Ծաղիկ )] gazetesi, İstanbul, 1900, № 112, 113).
  • [26] Manuel Mirakhoryan, Nıgarakragan uğevorutyun i hayapınag kavarıs Arevelyan Dacgasdani [Ermenilerin yaşadığı Doğu Türkiye taşrasına betimleyici yolculuk (Նկարագրական ուղեւորութիւն ի հայաբնակ գաւառս Արեւելեան Տաճկաստանի)], kısım A., İstanbul, 1884, s. 45-46;  AGBU (Ermeni Genel Yardımlaşma Birliği), Nubaryan kitaplığı arşivi, APC/BNu, DOR 3/3, f. 58; 1913 tarihinde Ermeni basınında yer bulan bir başka veriye göre Hasköylü gurbetçilerin sayısı 400 Ermeni hanesi ile 600 dolayında idi (Hampartsum Arakelyan, «Türkahay Joğovırti vicagakırutyunı  [Türkiye Ermenilerinin istatistiği (Թիւրքահայ ժողովրդի վիճակագրութիւնը)]», Aylık edebi, ilmi, içtimai ve  barışsever Aror [Saban (Արօր)] dergisi, yıl IV, Aralık 1913, s. 77).
  • [27] Sarkis ve Misak Pıteyan, Harazad badmutyun Darono, s. 27.
  • [28] AGBU (Ermeni Genel Yardımlaşma Birliği), Nubaryan kitaplığı arşivi,, APC/BNu, DOR 3/3, ff. 45-48. Karşılaştırmak için: 1880 tarihinde Ermeni patrikhanesinin yaptığı nüfus sayımı verileriyle, Halep’te Sasonlu 303 gurbetçi vardı (Varti Keşişyan’ın, “Sasun-Haleb badmagan arınçutyunner”, s. 114). Sason doğumlu olan Papaz Mıgırdiç Muradyan 1910 tarihinde yazdığı “Sasuntsinerı Halebi meç [Halep’teki Sasonlular ( «Սասունցիները Հալէպի մէջ»)] başlıklı makalesinde Halep ve çevresinde 4.000 dolayında Sasonlu gurbetçi hesaplar (a.y., s. 127).
  • [29] AGBU, Nubaryan kitaplığı arşivi, APC/BNu, DOR 3/3, ff. 48-52։
  • [30] AGBU, Nubaryan kitaplığı arşivi, APC/BNu, DOR 3/3, f. 53։
  • [31] AGBU, Nubaryan kitaplığı arşivi, APC/BNu, DOR 3/3, ff. 55-59։
  • [32] AGBU, Nubaryan kitaplığı arşivi, APC/BNu, DOR 3/3, f. 61:
  • [33] A.y։ 1913-14 tarihleri: Raimond Kevorkyan’ın Ermeni patrikhanesinin nüfus sayımları verilerine dayanarak yaptığı hesaplamaya göre Büyük Felaketin arifesinde Bitlis vilayetinin Bitlis ve Muş kazaları 15.307 gurbetçi vermiş, o günlerin Ermeni nüfusu ise 196.,840  can idi (Raymond H. Kevorkian, Paul B. Paboudjian, Les Arméniens dans l’Empire Ottoman à la veille du génocide [Soykırım arifesinde Osmanlı İmparatorluğundaki Ermeniler], Paris, Editions d’Art et d’Histoire ARHIS, 1992, s. 59-60)։ bu hesaplamaya göre bölgedeki genel Ermeni nüfusunun aşağı-yukarı 7%’si ve erkek nüfusun neredeyse 14%’ü gurbetteydi.  
  • [34] A. S. Hamparyan, Yeridturkeri azkayin u hoğayin kağakaganutyunı yev azadakıragan şarjumnerın Arevmıdyan Hayasdanum [Jön Türklerin millet ve toprak siyaseti ve Batı Ermenistan’daki kurtuluş hareketleri (Երիտթուրքերի ազգային ու հողային քաղաքականութիւնը և ազատագրական շարժումներն Արևմտեան Հայաստանում)] , Erivan, ESSC Bilimler Akademisi Yayınları, 1979, s. 20-21; Vahan Bayburtyan, Osmanyan Gaysrutyan badmutyun [Osmanlı İmparatorluğu tarihi (Օսմանեան կայսրութեան պատմութիւն)], Erivan, Erivan Devlet Üniversitesi Yayınları, 2011, s. 608.
  • [35] Osmanlı hükümetinin iltizam, yani kiraya verme düzenlemesiyle belli bölgelerin vergilerini toplama hakkını elde eden kişiler.
  • [36] Khafir ya da khafirlik Arapça koruyucu, hami anlamına gelen khafir ya da ğafir [kâfir: gizleyen, saklayan]  kelimesinden ileri gelmektedir. Şöyle ki, bir olay vuku bulduğunda köylüler ağalara ya da Kürt aşiret reislerine başvurup yabancı saldırılara karşı korunmalarını rica ediyor ve karşılığında bir ödeme yapmayı üstleniyorlardı. Başka bir şekliyle ise, bizzat ağalar köylüleri yabancı saldırılardan koruyacaklarını ilan ederek onları çeşitli vergiler ödemek zorunda bırakıyorlardı. (A. S. Hamparyan, « Sotsiyalagan derminnerın Arevmıdyan Hayasdanum (XIX tar-XX tari ısgizp) [Batı Ermenistan’daki sosyal terimler (XIX. Yüzyıl-XX. Yüzyıl başı)  (Սոցիալական տերմիններն Արևմտեան Հայաստանում (XIX դար—XX դարի սկիզբ))]», Badma-panasiragan hantes [Tarih-filoloji dergisi (Պատմա-բանասիրական հանդէս)], 1992, № 2-3, s. 137-138).
  • [37] Sarkis ve Misak Pıteyan, Harazad badmutyun Darono, s. 269.
  • [38] A.y. (Rus dışişleri arşivi, F. «Siyasi Arşiv», 1909, kayıt no: 482, dosya no: 1644,  sayfa 52).
  • [39] «Vatanı tsez gançum e [Vatan sizi çağırıyor (Վաթանը ձեզ կանչում է)]», Horizon [Ufuk (Հորիզոն)], Tiflis, 4 Eylül 1909, № 28.
  • [40] A. Safrasdyan, «Khuyt-Pırnaşen kavarnerı: uğevoragan değegakırutyunner [Hoyt-Pırnaşen kasabaları: yolculuk raporları (Խոյթ–Բռնաշէն գաւառները. ուղեւորական տեղեկագրութիւններ)]», Hantes amsorya [Aylık mecmua (Հանդէս ամսօրեայ)], Viyana, 1933, XLVII. yıl, Eylül-Ekim, s. 612: «Anayasanın ilanından beridir, Kürt Şego ve Khute aşiretlerinin bu [Hoyt-Pırnaşen’in Ermenilerin yaşadığı Tağvıtsor yerleşmesi –R.T.] ve çevre Ermeni köyleri üzerindeki boyunduruğu hissedilir derecede hafiflemişti ve dört bir yana dağılmış bulunan kasabalılar giderek kendi topraklarına dönmekteydiler ». Bununla beraber, Ermeni köylerin Kürtler tarafından saldrırya uğrayıp eziyete maruz kalmalarının sonunun gelmediğini söylemek gerekir. A. Safrasdyan, notlarında benzer birkaç örnek kaydetmektedir.  
  • [41] A.y., s. 613 (Kelonk köyünün Ermeni nüfusuna dair istatistik verileri için, bkz. ilgili çalışmanın Hoyt-Pırnaşen  bölgesi hakkındaki bölüm).
  • [42] A.y., s.  615. Yazar, aynı zamanda, Ermenilerin vatana dönüşlerinin arz ettiği duruma Hoyt-Pırnaşen’in Tağavank ve Şamyank yerleşmeleri hakkında aktarımlarda bulunurken değinmektedir (A. Safrasdyan, «Khuyt-Pırnaşen kavarnerı: uğevoragan değegakırutyunner», Hantes amsorya, Viyana, 1934, XLVIII. yıl, Mayıs-Haziran, s. 308).
  • [43] «Hoğayin khıntirı Daronum [Daron’un toprak meselesi (Հողային խնդիրը Տարօնում)] (Kağvadzk mi zegutsakırits [bir rapordan derlemeler (Քաղուածք մի զեկուցագրից)])», Ararad  [Արարատ], Surp Eçmiyadzin, 1913, XLVII. Yıl, Ocak, Cilt A, s. 90; H. M. Boğosyan, Sasuni badmutyun [Sason tarihi (Սասունի պատմութիւն)], Erivan, «Hayasdan [Ermenistan (Հայաստան)]» yay., 1985,  s. 288.
  • [44]  «Hoğayin khıntirı Daronum...», Ararad, s. 90-91. Jön Türk ihtilalından sonra, İmparatorluktaki Ermenilerin toprak sorunları hakkında ayrıntılı bilgi için, bkz. Keğam Der Garabedyan’ın Hoğayin hartsı hayapınag nahankneru meç [Ermenilerin yaşadığı vilayetlerde toprak meselesi (Հողային հարցը հայաբնակ նահանգներու մէջ)] (Bitlis vilayetinde toprak gaspı örnekleri, s.8-28). Keza bkz.
  •  H. M. Boğosyan, Sasuni badmutyun, s. 283-290; A. S. Hamparyan, Yeridturkeri azkayin u hoğayin kağakaganutyunı, s. 48-105.     
  • [45] Muş kasabasına dair N. Mardirosyan’ın 1909 yılı verileri için bkz. A-To [Hovhannes Der Mardirosyan], Vani, Pitlisi yev Erzrumi vilayetnerı: usumnasirutyan mi ports ayt yergri aşkharhakıragan, vicagakıragan, iravagan yev dındesagan tırutyan [Erm. Van, Bitlis ve Erzurum vilayetleri: ülkenin coğrafi, istatistiki, hukuki ve iktisadi durumunu bir inceleme denemesi  (Վանի, Բիթլիսի եւ Էրզրումի վիլայէթները. Ուսումնասիրութեան մի փորձ այդ երկրի աշխարհագրական, վիճակագրական, իրաւական և տնտեսական դրութեան)], Erivan, «Guldura [Kültür (Կուլտուրա)]» matbaası, s. 104-107; 1914 yılı verileri için bkz. Van-Dosb hasaragagan, kağakagan, kıragan şapatatert  [Van-Dosb haftalık toplum, siyaset, edebiyat gazetesi (Վան-Տոսպ հասարակական, քաղաքական, գրական շաբաթաթերթ)], 1916, 28 Şubat, № 12, s. 8-9.
  • [46] Malazgirt kasabasına dair N. Mardirosyan’ın 1909 yılı verileri için bkz. A-To, Vani, Pitlisi yev Erzrumi vilayetnerı…, s. 149-150; 1914 yılı verileri için bkz. Van-Dosb, 1916, 28 Şubat, № 14, s. 7.
  • [47] Bulanık kasabasına dair N. Mardirosyan’ın 1909 yılı verileri için bkz. A-To, Vani, Pitlisi yev Erzrumi vilayetnerı…, s. 146; 1914 yılı verileri için bkz. Van-Dosb, 1916, №14, s. 7.
  • [48] Bununla beraber, N. Mardirosyan’ın, 1909 yılındaki Ermenilerin sayısını belli bir derecede yanlış hesaplamış olmasını ihtimal harici tutamıyoruz.