Aziz Mesrop Dağı'nın yamaçlarında kurulu Palu şehri (Kaynak: Victor Pietschmann, Durch kurdische Berge und armenische Städte, Wien, 1940)

Palu – Nüfus hareketleri

Palu ile ilgili kitaplarda eski zamanlarda vuku bulan büyük çaplı Ermeni nüfus hareketlerinden bahsedilmiyor. Ermenilerin yerleşik bulunduğu diğer şehir ve kasabalar ele alındığında, eğer mahalli nüfus sürgün ya da savaşlar sonucunda yeni yurtlarına yerleşen göçmenlerden oluşuyorsa, söz konusu mahallin Ermeni sözlü geleneğinde bu hareketlilikten izler kalması adettendir. Dahası, aynı mahal hakkında kaleme alınan hatıra kitapları genellikle buradaki Ermenilerin kadim menşeine, hangi şehir ya da bölgeden göç ettiklerine işaret eder. Palu ile ilgili bu çeşit değinmeler yok denecek kadar azdır, öyle ki buralı Ermenilerin çok eski zamanlardan beridir bu topraklarda yaşadıklarını varsayabiliriz. Ailesinin yüzyıllar önce Muş’tan göçerek Palu’nun Okhu köyüne yerleştiğini yazan Parunag Topalyan’ın kitabı bu bakımdan bir istisnadır [1]. Aynı bölge hakkındaki başka hatıra kitaplarında Ermenilerin komşu topraklardan, söz gelimi Çarsancak’tan Palu’ya göç ettikleri ve zaten Ermenilerin oturdukları buradaki köylere yerleştikleri belirtilmektedir.

Kasaba ve köyler

Kasaba hakkında bir zamanki zenginlik ve büyüklüğünü tasvir eden sözlü tanıklıklar var. İmdi 19. Yüzyıla ait bütün tanıklıklarda Palu ilinin Aradzani Suyunun [Murat Suyu, ç.n.] sağ kıyısı üzerinde bulunduğu hatırlanır.  Bununla beraber yerleşik mahallin sözlü tarihi Palu’nun daha eski zamanlarda, bir mezarlık olan ve Şeykhin Korı [2] denen yere kadar nehrin sol kıyısı üzerinde de yayıldığına işaret eder. Palu ilindeki gelişmenin ne zaman gerilemeye başladığı ve bu değişikliğin nedenlerinin ne olduğu açıkça bilinmiyor.

Ancak açıklığı su götürmeyen bir şey varsa o da Palu’nun düşüşünün bütün 19. Yüzyıl boyunca da devam ettiği ve bu konudaki bilgilerin nispeten daha zengin olduğudur.  Böylece ilde Yerevan, Doner, Surp Sahag ve Surp Giragos isimli dört Ermeni mahallesi bulunduğunu, bunlardan son ikisinin mahallin kilise isimleriyle anıldığını biliyoruz. Ama 19. Yüzyılın son on yıllarında bu mahallelerden yalnızca ikisi, Yerevan ile Doner varlıklarını sürdürüyordu. Öte yanda Surp Giragos bütünüyle harap ve metruk bir haldeydi. Büyük çapta harabeye dönüşen Surp Sahag da hemen hemen aynı durumda; mahallenin kilisesi ise yarı yıkık ve yüz üstü bırakılmış idi. Aynı zamanlarda, Palu’nun diğer yerlerinde de yıkılmış evlere rastlamak mümkündü. Ermeni hayatının bundan böyle Yerevan ve Doner mahallelerinde merkezileştiği anlaşılır bir şey.

Palu’daki bu düşüşün nedeni Osmanlı İmparatorluğunun doğu vilayetlerinde, genellikle Kürtlerle Ermenilerin yaşadıkları şehir ve köylerde büyük tahribata yol açan genel ekonomik buhran idi. 19. Yüzyılın Osmanlı-Rus savaşları, neden oldukları muazzam insan kaybından maada aynı zamanda bütün toprakların iflas edip kıtlığın baş göstermesine zemin hazırlamışlardı. Palu da İmparatorluğun doğu vilayetlerinin birçok yöresinde olduğu gibi merkezi hükümetin son derecede gevşek bulunduğu, siyasi ve idari iradesini dayatmakta zayıf kaldığı kasabalardan biridir. Hükümet yetkililerinin eksikliği mahalli beylerin ve ağaların onların yerlerini alıp güçlerini artırmalarına yol açar. Bunlar mahallin adeta fiili idarecilerine dönüşür; Palu’nun köy çevrelerinde çoğu kez derebeyi gibi davranıp Kürt ve Ermeni köylüleri sömürürler. Nihayet, 19. Yüzyılın sonlarında Palu kasabası, 1895 tarihinde vuku bulan Ermeni karşıtı kırımlardan da nasibini alır. Toplu bir şekilde icra edilen zorbalıklar sırasında kasaba ve köylerdeki birçok Ermeni hanesi ateşe verilerek yerle bir edilir.

Bütün bu etkenler Palulu Ermenilerin yerlerini terk etmelerine hız verir ve yaşanan göç hareketliliği 19. Yüzyıl sırasında zirveye ulaşır. Palulu erkekler bulundukları kasabayı ve köyleri bırakarak iş bulmak ve para kazanıp tekrar yurtlarına dönmek ümidiyle diğer Osmanlı şehirlerine giderler. Gerçek şu ki onlardan çok azı uzun zamandır yüz üstü bırakılan baba ocağına geri döner. Palulu gurbetçilerin tercih ettikleri iller Harput, Kiğı, Diyarbakır gibi yakın yerlerdir. Keza İstanbul, Antep, Urfa, Halep ve Adana gibi daha uzak şehirlere göç hız kazanır. İmdi birçok Palulu Ermeni pamuk üretiminin büyük bir hızla geliştiği Kilikya şehri Adana’ya gider. Nitekim pamuk ekiminde zaten tecrübe sahibi olan Palulu köylü aranan bir işgücüdür. Adana şehrinin Camuz Göl denen mahallesinde çoğunlukla Palulu Ermeniler yaşmaktadır [3]. Paluluların bu göç dalgası daha sonra, 20. Yüzyılın ilk yıllarından itibaren yeniden inşa ve eğitim cemiyetlerinin kurulduğu Birleşik Devletlere kadar ulaşır. Bütün bu cemiyetlerin amacı bir okulun inşasını üstlenerek, okullu çocukları sahiplenip burslar sağlayarak ya da kiliseye yardım parası göndererek baba yurtları Palu ve köyleriyle hemşeri dayanışması sergilemektir. Palulu göçmenlerin tercih ettiği ilk şehirler Providence, Chelsea, Haverhill ve New York’tur [4]. Bu göç dalgasının, aynı göç yollarını izleyerek gurbete giden Palu’nun Kürt köylüleri için de bir vakıa olduğunu söylemek gerekir.  

Palu’dan göç eden Ermenilerin önemli bir kısmı İstanbul’a yerleşir. Hamallık bu gurbetçilerin çoğu tarafından para kazanmanın yolu olarak görülür. Ama Osmanlı payitahtında pek erken bir zamanda doğramacılık ve duvarcılıkla uğraşmaya koyulan hatırı sayılır bir topluluk da yok değil; bu iki zanaat birçok Palulunun baba yurtlarında aşina oldukları işlerdendir. Söz konusu gurbetçilerin önemli bir kısmı sonradan İstanbul’da tanınmış inşaat kalfaları olacaklardır. Öyle ki zamanla bu Palululardan bazıları ya da onların çocukları İstanbul’un yerli hayatına karışarak sınıf değiştirir ve Ermeni cemaatinin ya da genellikle Osmanlı cemiyetinin önde gelen simalarına dönüşürler. İstanbullu mimarlar ya da aydınlar bu gruba aittirler. Söz gelimi Krikor Odyan’ın (1834-1887) babası ya da Yervant Odyan’ın (1869-1926) büyükbabası Yazıcı Boğos Ağa Paluludur. O, başlarda Kayseri’ye, ardından da İstanbul’a yerleşir. Ermeni Rahibeler Cemiyetinin kurucusu Sırpuhi Kalfayan (1822-1889) ile Yervant Ağaton (1860-1935) da aynı şekilde İstanbul’a yerleşmiş Palulu anne-babaların çocuklarıdırlar. İstanbul Ermeni edebiyatının tanıdık simalarından Levon Paşalyan’ın  (1863-1943) babası da Palu’da doğmuştu. İstanbul’a yerleşen Ermeni gurbetçilerin hayatını ise en iyi, edebi mahlası Hırant olan Melkon Gürcüyan (1859-1915) tasvir eder. O, Palu’nun Havav köyünde doğar; genç yaşta Osmanlı payitahtına göç ederek orada kalır ve eserlerini kaleme alır. Hırant’ın Gurbetçi Mektupları [Bantukhdi Namagner, ç.n.] dizisi 1880’li yılların sonlarında İstanbul’daki Masis gazetesinde gün yüzü görmeye başlar. Eser, taşralı Ermeni emekçilerin İstanbul’daki çetin hayat şartlarının yürek paralayıcı bir anlatımıdır.

  • [1] Parunag Topalyan, Hayreni Kiuğıs Okhu [Doğduğum Köy Okhu (Հայրենի գիւղս Օխու), ç.n.] (Ermenice), yay. Hairenik Matbaası, Boston, MA, 1943, s. 55.
  • [2] Mesrob Grayan, Palu: Palui gyanken arnıvadz badgerner, huşer, çapadzo kertıvadzner yev artsag eçer[Palu: Palu hayatından alınmış resimler, anılar, şiir ve düzyazılar (Բալու. Բալուի կեանքէն առնուած պատկերներ, յուշեր, չափածոյ քերթուածներ եւ արձակ էջեր), ç.n.], (Ermenice), yay. Kilikya Katolikosluğu, 1965, Antilyas, s. 35-36.
  • [3] a.y., s. 38.
  • [4] a.y., s. 426-428.