Urfa, Alman Yetimhanesinde bulunan Ermeni yetimler oyun oynarken (Kaynak: Der Christliche Orient, Juli 1902, III, 7. Heft, Berlin)

Urfa – Oyunlar

Yazar: Vahe Taşcıyan, 31/08/2016 (son değişiklik: 31/08/2016), Çeviren: Arlet İncidüzen

Çekicum

Urfa’nın en yaygın oyunlarından biridir, aslında oldukça kaba bir oyundur ve erkekler arasında oynanır.

Oyunculardan biri ellerini dizlerinin üzerine koyarak kamburunu çıkaracak şekilde eğilir. Bu oyuncuya “yatan” [ebe] denir. Oyuncular birer birer onun üzerinden atlar ve bu sırada avuç içleriyle “yatan”ın sırtına güçlüce vurma yani “şaplama” verme hakkına sahiptirler. Bundan sonra oyuncular yine teker teker “yatan”ın üzerine atlarlar. İlk atlayanın ayaklarının yere değmemesi, düşmemesi ve daha önceden belirlenmiş olan süre dolana kadar “yatan”ın üzerinde kalması gerekmektedir. Şayet başaramazsa “yatan” o olur. Başarılı olursa bu defa aynı şeyi yapma sırası ikinci oyuncuya gelir. Eğer “yatan” dayanamaz ve üzerindeki ağırlığı taşıyamayıp devrilirse, o zaman yenilmiş sayılır.

Urfa, 1919-1920 civarı, fotoğraf şehrin güneyindeki kale dolaylarında çekilmiş (Kaynak: Father Gabriel Bretocq, Archives départementales de l’Eure, Fonds Gabriel Bretocq)

Rehin Almaca [Darab, darab]

Oyuncular iki gruba ayrılır. Her bir grup 20 kişi kadar olabilir. Gruplar, aralarına 20 metrelik bir mesafe koyarlar. Durdukları yer grubun “ev”i sayılır ve aralarındaki 20 metrelik boşluk da oyun alanı olur; buraya izinsiz hiçbir oyuncu giremez. Her gruptan bir kişi seçilir ve bunlar oyun alanına girerler. İki rakibin “kavga”sı burada gerçekleşir. Her oyuncu diğerini kendi grubunun alanına yani “ev”ine çekmeye çalışır. Savaşçı, rakibinin kendi grubunun sınırına getirmeyi başarırsa, o zaman grup arkadaşları da müdahale edip rakip oyuncuyu kendi taraflarına çekebilirler. “Ev” sınırlarından içeri giren rakip yenilmiş sayılır.

Oyunun ilginç kurallarından biri de savaşçıların oyun alanı içindeyken nefes almalarının yasak olmasıdır (gerçi oyun kuralları içinde nefes alınmadığının nasıl kontrol edildiği belirtilmemiştir). Rakip oyuncu “ev” yakınına geldiğinde, bu sefer oyuncular onu içeri çekmeye çalışırken nefeslerini tutarlar. Oyun sırasında bütün oyuncular sürekli “darab, darab” (anlamı bilinmiyor) diye bağırırlar.

Oyun sırasında gruplar birbirleriyle sözlü olarak da atışırlar. Bu atışmalar oyuna özeldir ve kullandıkları Ermenice Urfa ağzına özgüdür. Şöyle ki, biri diğerine serçe lakabını takar ve bağırır: “Ay serçe, serçe, anan baban da küçücük!” Veya karşı taraf yine dalga konusu edilir ve şöyle bağırırlar: “Hey doğan, doğan, anan baban çığırır!” Yine bu atışmalar sırasında da nefes almak yasaktır.

Urfa, 1919-1920 civarı. Ortada, beyaz taşlı bina Surp Sarkis Manastırı (Kaynak: Father Gabriel Bretocq, Archives départementales de l’Eure, Fonds Gabriel Bretocq)

Uzun Eşek [Ergen Eş]

Her birinde on kadar oyuncu olan iki grup tarafından oynanır. Gruplardan birinin lideri bir duvara yaslanır. Takım arkadaşları, liderin tam karşısından arka arkaya, başlarının öndekinin bacak arasına sokup sırtları yere paralel pozisyonda, düz ve bir iki metrelik bir köprü kurarlar. Yani bellerini 90 derece kırarak liderlerine doğru dizilirler.

Rakip takımın üyeler tek tek bu köprünün üzerine atlamaya ve üzerinde kalmaya çalışırlar. İlk atlayanların, diğerlerine atlayacak ve düşecek mesafe kalabilmesi için mümkün olduğunca ileriye yani liderin yakınına atlamaya gayret etmesi gerekir. Atlayan her oyuncunun yerinde sabit durması gerekir, atladıktan sonra yer değiştirmek yasaktır. Sonunda rakip grubun bütün üyeleri bu insan köprüsünün üzerine sığışır.

Köprüyü kuranların sağlam durması, üzerlerindekilerin ağırlığına ve baskısına dayanması gerekir. İçlerinden biri düşerse ve böylece köprü çökerse, yenilmiş olurlar. Atlayan takım ise içlerinden birinin ayağı yere değerse yenilmiş olur.

Uzun eşek (ergen eş) oyunu. Çizim Juliette Inigo’ya ait, Huşamadyan.

Eşek Beklemen

Takım oyunu. “Yatan” [ebe] alanın ortasında ellerini dizlerinin üzerine koyarak kamburunu çıkaracak şekilde durur. Onun etrafında dolaşan ve koruyan bir ortağı olur. Geriye kalan oyuncuların hepsi de bu ikisinin rakibidir. Oyuncular, oyun boyunca “yatan”a yaklaşmaya ve üzerine çıkmaya çalışırlar. “Yatan”ın hareket etmesi yasaktır ancak ortağı onu korumakla görevlidir ve yaklaşana vurma veya itme hakkına sahiptir.

Oyunculardan biri atik bir şekilde “yatan”ın sırtına çıkmayı başarırsa, inip hemen kaçmaya başlaması gerekir. Ancak koruyucu yakında durmaktadır ve ondan kaçmak için yaratıcı bir yol bulmalıdır. Diğer oyuncular koruyucuyu oyalayarak süvariye yardım edebilir. Eğer süvari kaçarken yakalanır ve koruyucu ona vurmayı başarırsa yenilmiş sayılır ve “yatan” olma sırası ona gelir.

Urfa, Ermeni Mahallesi (Kaynak: Mişel Pabuççiyan koleksiyonu, Paris)

Kele Bişdi

Oyun alanın ortasına bir direk dikilir ve buna yaklaşık dört metre uzunluğunda sağlam bir ip bağlanır. Oyuncular ayakkabılarını çıkarıp direğin yakınına, ipin belirlediği sınırların içine bırakırlar. Kurayla ayakkabılara bir bekçi seçilir. Oyun başlar. “Bekçi” bir eliyle sürekli ipi etraftaki ayakkabıların civarında tutmak ve ayakkabıların çalınmasına engel olmak zorundadır. “Bekçi” ayakkabı hırsızlarından birine tekme atmayı başarırsa, tekmeyi yiyen “bekçi” olur. Şayet korumayı başaramaz da bütün ayakkabılar çalınırsa, o zaman “hırsız”lar ellerindeki ayakkabılarla “bekçi”ye saldırır ve vurmaya başlarlar. “Bekçi” bu durumdan ancak birisine tekme atmayı başarırsa kurtulur.

Urfa, Alman Yetimhanesi (Kaynak: Paul Rohrbach, Armenien, Stuttgart, 1919)

Giro Tağvetsek [Saklambaç?]

Bu oyun dağa çıkılırken oynanır. Oyuncular iki gruba ayrılır. Her takımın bir lideri olur. Takımlardan biri saklanan, diğeri arayan olur. Saklananlar dağılıp kendilerine saklanacak bir yer bulur. Bir süre sonra arayan takım işe koyulur, lider önden gider ve yüksek sesle sürekli “giro tağvetsek” diye bağırır. Saklananlardan herhangi biri görüldüğünde kendisini bulanı daha önceden belirlenmiş bir yere kadar omuzlarında taşımaya mecburdur. Saklananların hepsi bulunana kadar oyun böyle devam eder.

Urfa, 1919-1920 civarı, orijinal resimden ayrıntı (Kaynak: Father Gabriel Bretocq, Archives départementales de l’Eure, Fonds Gabriel Bretocq)

Çelik Ped [Çelik Çomak?]

Urfa ve başka yerlerde oynanan çok yaygın bir oyundur. Pikniklerde oynanır. Oyun için yaklaşık 25 cm uzunluğunda ve iki tarafı da sivriltilmiş tahta çubuklar –bunlara çelik denir– ile daha uzun ve kalın sopalar gereklidir. Hangi takımın çelik atan, hangisinin çelik tutan olacağı kurayla belirlenir.

Çeliklerin nasıl atıldığı kaynaklarda çok açık değil. Onları havalandırmak ve uzağa fırlatmak için büyük sopanın kullanıldığı bilinmektedir. Bu sopayla çeliğe güçlü bir darbe indirilir. Ancak sopayla vurulmadan önce çeliğin nereye yerleştirilmiş olduğu hakkında bir bilgi mevcut değildir. Urfa dışındaki yerlerde çeliğin iki taşın üzerine konduğunu veya bazı yerlerde çeliğin eğri olarak sivri uçlarından birinin bir duvara diğer ucunun da yere gelecek yerleştirildiği bilinmektedir.

Yakalama takımı, fırlatanlardan 100 metrelik bir uzaklıkta durur. Başla işareti verilir ve çelik havaya fırlatılır. Oyuncular büyük bir dikkatle çeliklerden birini tutmaya çalışırlar. Başarırlarsa, bu defa fırlatma sırası onlara gelir.

Top Degenegi [Top Değneği?]

Bu oyun, Amerikan beysbolunu çağrıştırmaktadır. Kalın bir sopa ve bir top gerekir. Top, yün örgü bir kılıf içine doldurulan kumaş parçalarıyla hazırlanmıştır. Birbirlerinde belirli bir uzaklıkta duran iki rakip takım vardır. Burada da bir takım atıcı, diğeri yakalayıcıdır. İlk gruptan bir oyuncu elindeki kalın sopayla topu güçlü bir şekilde karşı tarafa doğru fırlatır. Yakalayıcı grubun topu havada, yere düşmeden yakalaması gerekmektedir.

Urfa, Kapusen okulu öğrencileri ve öğretmenleri (Kaynak: Mişel Pabuççiyan koleksiyonu, Paris)

Mısmılice

Bu oyun genellikle kızlar tarafından oynanır. Oyunculardan bir diz üstü çöker. Diğer oyuncular onun üzerinde atlamaya çalışır. Ne var ki sadece atlamak yeterli değildir, aynı zamanda Kürtçe, Türkçe ve Ermenice karışık bir dili olan şu tekerlemenin de hatasız söylenmesi gerekir:

Mismillic mismillic,
Mismillic e bavete,
Bavete tılhavari,
Tılhavari hızmeti,
Hızmeti baş üstüne
Başım duvar üstüne,
Çıngır çıngır çarkhana,
Barkhanaya gobiya,
Gobiya gob gobiya,
Altuni çakhçakhiya.
Katsink kınculı mıdank,
Yezi pığoğ mı kıdantk,
Kışdetsink kulpı gıdrav,
Kulpı kulpin antsutsink,
Sırrug millerin antsutsink,
Aha es megıs antsutsi,
Aha es yergukıs antsutsi,
Aha es yesig dendıre dener karetsi.

Diğer Oyunlar

Urfalılar tarafından oynanan başka oyunların da isimlerinden bahsedilmektedir ancak ne yazık ki bu oyunlar hakkında bilgi sahibi değiliz: tolakha, horozig [horozcuk], apemus, rastkesme. Ayrıca çocuklar Urfa’nın dar sokaklarında top yani kendi deyimleriyle gülle de oynarlardı. Bu oyunun kuralları hakkında da herhangi bir açıklama mevcut değildir.

Urfa sokaklarından bir görüntü, 1919-1920 civarı (Kaynak: Father Gabriel Bretocq, Archives départementales de l’Eure, Fonds Gabriel Bretocq)

Kaynak:

Aram Sahagyan, Tützaznagan Urfan Yev İr Hayortinerı [Kahraman Urfa ve Onun Ermeni Evlatları], Urfayi Hayrenagtsagan Miyutyun, Beyrut, 1955, s. 616-621.