Gelibolu’dan Kokinia’ya S. Toros’un Hazineleri

Yazar: Vahe Taşcıyan, 10/06/20 (son değişiklik: 10/06/20), Çeviren: Sevan Değirmenciyan

Gelibolu S. Toros kilisesi, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yer alan bir çok diğer Ermeni ruhani kurumun kaderinden farklı bir tarihe sahip. Soykırım sırasında ve Soykırımı takip eden on yıllarda kilise ve manastırların çoğu harabeye çevrildi, kalanlar ise cami, müze vs. gibi farklı amaçlarla kullanıldı. Bu mabedlerde bulunan eşyaların (kilise gereçleri, kıyafetler, kitaplar vs.) büyük bir kısmı da kayboldu. Bazı yerlerde izler kalmış fakat; bir kilisenin kutsal kupası, bir Kitab-ı Mukaddes, bir manastır kapısı veya sunak haçı gibi. Fakat bunlar maalesef istisnai durumlar ve belirli yerlerdeki Ermeni zengin din hayatının son izleri.

Gelibolu’daki S. Toros Ermeni kilisesi artık yok. Türkiye sınırları içinde bulunan Ermeni toplumuna ait diğer yüzlerce kurum gibi bu da yok edilmiş, Gelibolu Ermeni toplumunun hareketli toplumu gibi izleri silinmiş. Fakat diğer Ermeni kilise ve manastırları ile karşılaştırılması bu noktaya kadardır, zira S. Toros kilisesine ait kutsal emanet ve eşyalarının büyük bir kısmı, muhtemelen tamamı, sürgün edilen Ermeniler tarafından sığındıkları Yunanistan’a götürülmüş.

Gelibolulu Palancıyan ailesinin sözel tarihini takip ettiğimizde, Ermeni toplum hayatının bu kader anında özel ayrıntılar gizlendiğini farkediyoruz. Gelibolulu Hacı Hagop Palancıyan Birinci Dünya Savaşı sırasında süvari alayında bir subay olarak savaş hattının en ateşli noktalarından biri sayılan Gelibolu cephesinde savaşır. 1915 yılında müteffik ordularının Gelibolu’ya çıkarma yapmaya çalıştıklarını tarihten biliyoruz. Hagop Palancıyan çatışmalar sırasında yüksek rütbeli bir Türk subayın hayatını kurtarır ve bu sırada ayağından yaralanır. O günden sonra bu iki kişi arasında güçlü bir dostluk başlar ve bu dostluk, sözlü tarihten öğrendiğimiz üzere, S. Toros kilisesinin kutsal emanetlerinin kurtulması açısından önem arzeder.

Yunan ordusu Anadolu’daki tüm cephelerde yenilgiye uğramış bir halde geri çekilirdiği ve Türk kuvvetlerinin nihai zaferinin kaçınılmaz olduğu Ekim 1922 tarihinde Hagop Palancıyan’ın dostu olan Türk subay Gelibolu’ya gelir. Subay arkadaşına Türk yetkililerin Gelibolu’daki Hristiyanların hemen şehri terketmeleri için bir süre vereceğini, bu sürenin çok kısa olacağını, hazırlanmaları için yeterli olmayacağını ve bunun Hristiyan toplum için tehlikeli olabileceğini anlatır.

Hagop Palancıyan haberi Ermeni toplumuna ulaştırır, sonrasında toplantı yapılır. Maalesef haberlere inanmayan da olur. Nihayetinde Türk yetkililerden resmi bir açıklama veya bir emir beklemeden Ermenilerin yola çıkmaya hazır hale gelmesi kararlaştırılır [1].

S. Toros kilisesi emanetlerinin kurtulma hikayesinin ilginç sayfası işte bu noktada açılır. Göçe hazırlık günlerinde S. Toros kilisesi yönetim kurulu halkla beraber kilisenin tüm eşyalarını taşıma kararı alır. Bu amaç doğrultusunda her aile bir kilise eşyasını taşıma sorumluluğunu üstlenir. Halk gemilere biner ve toplu göç başlar. İlk durak Kefalonya adasıdır. Daha sonra Gelibolu Ermenilerinin büyük kısmı Pire yakınlarında bulunan ve Rum ve Ermeni göçmenlerin bulunduğu Nikaia’ya yerleşir [2].

1920’lerin başında göçmen Ermeniler Kokinya’da yarısı ahşap, yarısı teneke bir kilise inşa etmişti. Bu binayı yıkıp, yerine 1936 yılında Kokinya S. Hagop kagir kiliseyi inşa eder. Gelibolu kilisesinin eşyaları Kokinyo’daki Gelibolulu ailelerin yanında kalmaya devam etmekteydi. Her yıl, başlıca yortularda, bu emanetler evlerden çıkarılır ve S. Hagop kilisesine getirilir, kullanılırdı. Gelenek 1956 tarihine kadar bu şekilde devam eder. O yıl Gelibolu Ermenileri Derneği tüm emanetlerin S. Hagop kilisesine teslim edilmesine karar verir. Böylece Gelibolu’dan kurtarılan kilise eşyaları nihayet S. Hagop kilisesi çatısı altında yeni evlerinde toplanır [3].

Bu kilise emanetlerinden bir kısmı hala kullanılıyor, bazıları ise kilise salonlarından birinde, özel bir vitrin içinde muhafaza edilmekte. Kiliseye teslim edilmeyen altın bir komünyon kutusu var sadece. Bu S. Torors’un en sevilen eşyasıydı. Gelibolulu Ermeni ailelerden biri bu komünyon kutusunu kurtarılmasını üstlenir ve güvenli bir şekilde Yunanistan’a ulaştırır. Fakat bu kutu diğer eşyalar gibi Kokinya S. Hagop kilisesine verilmez; aile derin bir saygı ile kutuyu muhafaza etmeye devam eder ve bu durum Kokinya’daki Gelibolulular çevresinde şikayet konusu olur.

Huşamadyan ekibinin Kokinya’da anı-objeler toplama ve fotoğraflama atölyesi yaptığı Aralık 2019 tarihinde, bu komünyon kutusunun hikayesi Gelibolulu ailelerin ikinci ve üçüncü kuşağının hafızasında hala tazeliğini koruyordu. Bu emanetin S. Torors’un diğer eşyalarından ayrı tutulması bazıları için bir tartışma konusuydu halen. Aralarında bu komünyon kutusunun da olduğu S. Toros’a ait tüm emanetlerin Huşamadyan’ın bu sayfasında sanal da olsa hep beraber bir arada olmaları gerçekten büyük bir şans.

Bu sayfanın hazırlanması aşamasında gösterdikleri yardımlar için Huşamadyan ekibi olarak Mayk Çilingiryan, Krikor Moskofyan, Quin Minasyan, Rahip Baruyr Şernezyan ve Papaz Bared Haçeryan’a teşekkür ederiz.

  • [1] Quin Minasyan, “Dönmemek üzere tüm gidenlerin anısını yaşattım” (Ermenice, Azad Or gazetesi, Atina, 16 Aralık 2016 [https://azator.gr/?p=1280]
  • [2] a.y.
  • [3] Papaz Varak Hovsepyan (editör), “Kokinya S. Hagop Ermeni Kilisesi tesisinin 70. yılı, 1933-2003”, Kokinya, 2003, ss. 55-56:

İçinde Kutsal Haç ve Aziz Krikor Lusavoriç’in bedeninden kalıntılar muhafaza eden altın kutu. Ön yüzünde (1) Aziz Krikor Lusavoriç’in maruz kaldığı işkenceler, diğer tarafında ise (2) İsa Mesih’in işkencelerinin kakma tasvirlerini görüyoruz.
Gelibolu S. Toros kilisesinin en değerli eşyalarından biri sayılır. Bu kutunun farklı hastalıklara şifa vermesi amacıyla Ermeni cemaati tarafından kullanılmış olduğunu biliyoruz.

Gümüş kaplı İncil. İçinde bulunan kolofondan, Ereğlili Bayan Ağavni Minasyan tarafından hediye edildiğini öğreniyoruz. İncil 1805 tarihinde İstanbul’da basılmış.

Gümüş kaplı İncil. Kabın üzerinde Hacı Sarkis Harutyunyan tarafından 15 Ağustos 1880’de, Gelibolu S. Toros kilisesine hediye edildiğini söyleyen bir kitabe var.

Ruhaniler tarafından kullanılan el haçı

Gelibolu’dan manzaralar (Kaynak: Osman Köker (editör), 100 Yıl Önce Türkiye'de Ermeniler: Orlando Carlo Calumeno Koleksiyonu'ndan Kartpostallarla, Birzamanlar Yayıncılık, Istanbul).

Gelibolu’dan göçen Ermeniler gemide, 1922’inin sonları, muhtemelen Ekim’de. Amerika bandralı bu gemi kendilerini Gelibolu’dan Yunanistan’a ait Kefalonya adasına götürecek. Daha sonra Gelibolulu Ermenilerden büyük bir kısım Pire yakınlarında bulunan Kokinya bölgesine geçecekti (Nikaia). Büyük olasılıkla Gelibolulu Ermeni göçmenlerin yanlarına aldıkları S. Toros kilisesinin eşya ve diğer emanetleri bu gemideydi. (Kaynak; Annik (Anjel) Markaryan, kızlık soyismi Bedrosyan, Toronto, Kanada).

S. Toros kilisesinin anahtarları