Bu fotoğraftaki kadınlar ve çocuklari Kayserili üç kardeşin, Parseğ, Dikran ve Mihran Aşıkyan’ın soyundan. Muhtemelen zakkumlarla çevrili Antilyas Nehri (Beyrut’un kuzeyinde) kıyısında bir kafede, 1930’lar.

Aşıkyan/İğneciyan/Bakalyan/Bohcelyan arşivi (I. Bölüm)

Anny Bakalyan, New York, 02/09/2019 (son değişiklik: 02/09/2019), Çeviren: Arlet İncidüzen

Giriş

Burada Kayserili Aşıkyan soyunun, ataları Parseğ Uzun Aşıkyan ve dünürü Harutyun İğneciyan ile onların züriyetlerinin 19. yüzyıldan 20. yüzyıl ortalarına kadar uzanan hikâyesi anlatılmaktadır. Burada aktarılanlar Garabed P. Aşıkyan tarafından kaleme alınan Ermenice “Uzun Aşıkyan Kertasdanin Badmutyunı” [Uzun Aşıkyan Sülalesinin tarihi] başlıklı kitaba dayanmaktadır. [Bu kitap İngilizceye de tercüme edilmiştir: Garabed P. Ashekian, The History of Uzun Ashekian Clan, Beyrut: Donikian Press, 1968. Çeviren Vatche Ghazarian (Monterey, CA, 2013)].

1. 1911: Garabed Aşıkyan, kitabın yazarı, The History of Uzun Ashekian Clan, Donikian Press, Beyrut, 1968. İngilizceye Vaçe Ğazaryan tarafından tercüme edilmiş. (Monterey, CA, 2013)
2. Garabed Aşıkyan’ın kitabı.

Kayserili Aşıkyan Ailesine ait güncelere göre Parseğ Uzun Aşıkyan Kayseri’ye 18. yüzyıl sonlarında yaşanan Pers saldırıları nedeniyle yerleşmiştir. Parseğ Uzun Aşıkyan, Pers İmparatorluğu kontrolündeki tarihi Ermenistan'dan geliyordu. Ancak atalarının tam olarak hangi köy veya şehirden geldikleri bilinmemektedir zira bu bölge geniş bir alanı kapsamaktadır.

Kaçar Hanedanlığıi Ağa Muhammed Şah (1789-1797) döneminde İran’da iktidara geçmiş ve Kafkaslar üzerinde hakimiyet kurmuştur. Krtsanisi Savaşı (Eylül 1795) sırasında KKaçar ordusu Aras Nehri’ni geçip Eriven’daki Hanları kendilerine bağlamış ve Tiflis’i ele geçirerek burayı Horasan olarak adlandırmıştır. II. Katerina (Büyük) Rusya’nın itibarını düzeltmek için İran’a savaş açmıştır ancak II. Katerina’dan sonra Kasım 1796’da başa geçen yeni Çar I. Pavel kısa sürede savaştan çekilmiştir. Ağa Muhammed Şah, 1797 tarihinde Gürcistan üzerine ikinci bir sefer hazırlığı yaptığı sırada Şuşi’de (günümüzde Karabağ’da) suiakaste uğramıştır. Bu bölge, 19. yüzyıl başlarında İran ile Rusya arasındaki savaşlara da şahit olmuştur.

Ailenin atasının Kayseri’de iki oğlu vardı: Hacı Bedros ve Hacı Garabed. Parseğ’in başka çocukları da olabilir ancak bu konuda elimizde bir bilgi bulunmamaktadır. Oğulları ticaretle uğraşmaktaydılar. Ermeni ve Türk kervancılarla birlikte Irak ve İran’a gidip öküz boynuzu ve koşumluk sığır getiriyorlardı. Ayrıca kervanlarını harman zamanı yüksek fiyattan Kapadokyalı köylülere de kiralıyorlardı. Bu iki kardeşin toplam 18 çocuğu vardı ve her bir çocuk kendi kalabalık ailesini kurmuştu.

Bedros Parseğ Uzun Aşıkyan(Kayseri, 1810 civarı-Kayseri, 1890’lar), ailenin atasının en büyük oğlu da babası gibi uzun boyluydu ve yakışıklı bir gençti. Evliydi ve oğlunun adı Parseğ, kızlarının isimleri ise Yeğisapetve Maryam’dı. Karısının, bekârlık soyadı hakkında bilgi bulunmamaktadır. Bedros, ilk karısı vefat edince Kayseri’nin meşhur ailelerinden birine mensup olan Maryam Merdinyan’la evlenir. Maryam’dan sekiz çocuğu olur: AnnaIstepanNuritsaHovhannesFilorSimaŞemsive Şahmir. Böylece Bedros’un toplam on bir çocuğu olur.

Ailenin ikinci büyük oğlu Garabed Parseğ Uzun Aşıkyan(Kayseri, 1818-Adana, 30 Ocak 1903) Kayseri’de öğrenim görmüştür; İncil ve takvim okuyabilecek seviyededir. Çocuklarının doğum ve vaftiz tarihlerini, vaftiz babalarının isilerini ve alacak-verecek kayıtlarını özenle bir deftere kaydetmiştir.

Garabed, şair Vahan Tekeyan’ın (İstanbul, 1878-Kahire, 1945) yeğeni Hripsime Murat Tekeyan’la evlidir. Altı oğulları, ParseğHarutyunDikranNazaretMisakMihranve bir kızları, Nevrig, olmuştur.

Bedros Uzun Aşıkyan’ın kızı MaryamHacı Harutyun İğneciyan’la (Kayseri, 1825-İstanbul, 1915 civarı) evlidir. Harutyun, ibrişim işiyle meşguldür ve Kayseri’deki Ermenilerin ileri gelenlerindendir. Harutyun ile Maryam’ın, Güldudu,DikranuhiDiruhive Nevrigisimlerinde dört kızları, Hovhannes,Nazaretve Bedrosisimlerinde de üç oğulları vardır. Her ikisi de Kayserili olan Aşıkyan ve İğneciyan aileleri arasındaki akrabalık, 19. yüzyıl arifesinde yaşanan bu ilk evlilikle başlamıştır.

I. Dünya Savaşı ve Ermeni Soykırımı sırasında, Kayserili Aşıkyan ailesi çok az kayıp vermiştir çünkü bu aile hem çok varlıklıdır hem de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ndeki siyasetçilerle güçlü bağları vardır. Adana’da sahibi oldukları un değirmeninin, birçok değirmen işçisinin hayatını kurtaracak derecede önemli stratejik bir değeri vardır. Nihayetinde, bazıları Lübnan ve bazıları da Romanya’ya varabilmiştir.

19. yüzyıl ardından ailenin büyükleri hep ailenin anne veya baba tarafından Kayserili hısımları arasından eş seçmişlerdir. Ailesini geçindirmek erkeğin görevidir. 20. yüzyıla kadar ailenin erkeklerinin çoğunluğu ticaretle uğraşmış ve ailesi için yatırım yapmıştır. Ailenin büyükleri günümüzün sigorta kurumları gibidir; örneğin, gelecek vaadeden bir çocuk eğitimini ilerletmek veya meslek öğrenmek istediğinde veya gençlerden biri girişimde bulunmak için paraya ihtiyaç duyduğunda onlara destek verir, ailedeki yetim ve dullara yardım ederlerdi.

Evin idaresinden kadınlar sorumluydu; çocuklara bakar, hasta ve yaşlılarla ilgilenirlerdi. Yemeklerin, ekmeğin pişirilmesinden ve en önemlisi kışlık erzakın hazırlanmasından sorumluydular. Ermeniler, kışlık erzaka Ermenice başar(Arapça Munehve Türkçe karşılık) derlerdi. Dikiş, örgü, elbise ve yatak örtüsü hazırlanması, buşalık, çamaşır, ev temizliği vb. kadınların yaptıkları işlerdi. Ayrıca evlerini, işlemeleri, dantelleri ve oyalarla süslerlerdi. Dahası bir kadın, annesinden ve teyze/hala gibi ailedeki büyüklerinden hastalıkları ve yaraları iyileştirecek ilaçlar yapmayı, soğuk algınlığı için bardak çekmeyi, öksürük için ayva çekirdeği çayı hazırlamayı, kuru öksürük için iyot ezmeyi, arpacık için göz solüsyonu hazırlamayı da öğrenirdi. 20. yüzyılın ortalarından sonra bunların çoğu hazır alınan şeyler oldu ve böylece kadınlar birçok angaryadan kurtuldu.

Böylece, Aşıkyan, Alaverdiyan, Ayanyan, Bakalyan, Baltayan, Boğosyan, Bohcelyan, Kazancıyan, İğneciyan, Ohanyan, Urfalıyan, Pambukçiyan, Salatyan ailelerinin büyükleri bir ortaklık ya da teşkilat benzeri bir düzen kurarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. Birbirlerini destekleyen bağları sayesinde birçoğu Soykırımı, I. Dünya Savaşı’nı, Sovyet Rejimi’ni ve diğer savaş ve ekonomik krizleri atlatmayı başarmıştır. Nihayetinde, bu ailelerde 21. yüzyılda modern aile yapısına uymuştur. Günümüzde aile içinde finansal destek ve iş ortaklıkları daha nadirdir ve akrabayla evlilik bir tabu haline gelmiştir. Yine de aile üyeleri arasındaki duygusal bağ cenaze, düğün, Yeni Yıl ziyareteri ve mesajları gibi vesilerlerle canlı kalmaktadır.

Bu ailelere ait yazışmaları, fotoğrafları ve eşyaların görsellerini ile 19. yüzyıldan 20. yüzyılın ortalarına kadar bir dönemi kapsayan soyağaçlarını içeren dört PAYLAŞIM bu ailelerin hikâyelerini ortaya koymaktadır.

I. PAYLAŞIM: Kayserili Parseğ Aşıkyan’ın Lübnan’a Yerleşen Akrabaları

I. Paylaşım, kişisel ve mesleki anlatılara ve fotoğraflara göre ailenin bilinen en eski atası olan Parseğ’in oğlu Garabed Aşıkyan’ın soyunu sunmaktadır. Adana’da Kayseri’den daha iyi ticari fırsatlar olduğundan en büyük oğlan olan Garabed buraya yerleşir ve beş erkek kardeşi ile kız kardeşi de onun ardından Adana’ya gider. İki bacanak, Dikran Aşıkyan ile Sarkis Bakalyan, 1908 yılında Adana’da elektrikli bir un değirmeni satın alırlar, bu aslında hayati bir karardır. Değirmende çalışan erkeklerin büyük bir kısmı askeri hizmetten muaf tutulurlar. Ayrıca, I. Dünya Savaşı sırasında askeri otoriteler için çalıştıklarından genç-yaşlı kimse tehcire tabi tutulmaz. Aşıkyan ailesi üyeleri hükümet içindeki bağlantılarını ve varlıklarını kullanarak, Ermenilerin çoğu gibi çöllere sürülüp ölmekten kurtulurlar.

Garabed Aşıkyan’ın soyundan gelenler, 1920’de Kıbrıs’a taşınır, buradan da Lübnan’a geçip yerleşirler. Sarkis Bakalyan, Beyrut’ta kendi un değirmenini inşa eder. Aşıkyanlar çocuklarını üniversitelerde okutur, Ermenice ve Türkçe konuşmayı sürdürürler. Lübnan’daki sivil savaşa /1975-1990) kadar, buradaki beşinci jenerasyon Ermeni ve Lübnan ticaret, siyaset ve kültür hayatıyla kaynaşmışlardır.

II. PAYLAŞIM: Kayserili Harutyun İğneciyan’ın İstanbul’dan geçen ve İstanbul’a yerleşen akrabaları

II. Paylaşım, Harutyun İğneciyan’ın (Aşıkyan’ların eniştesi) İstanbul’da yaşayan ve İstanbul şehrinden geçen akrabalarına aittir. “Türkiye Cumhuriyeti”ni resmen tanıyan Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923) ile Ermenilerin hayatının nasıl değiştiğine odaklanmaktadır.Bu antlaşmadan kısa bir süre sonra Ankara başkent ilan edilir (13 Ekim) ve Mustafa Kemal ilk Cumhurbaşkanı olur. Bu, Türkler açısından çok başarılı bir yıl, Ermeniler ve diğer azınlıklar açısından ise endişe verici bir dönem olmuştur. Merkezi eğitime geçilmesi (1924); Fes gibi başlıkların yasaklanması (1925); uluslararası saat sistemine geçilmesi; miladi takvimin kabulü (1925); “Vatandai Türkçe Konuş!” kampanyası (1928); Konstantinopol’e İstanbul isminin verilmesi (1930); Soyadı Kanunu (1934) ve yeni Türk alfabesinin kabulü (1928) gibi köklü reformlar yürürlüğe girmiştir. Yeni Türk alfabesini yaratan Hagop Martayan isimli bir Ermeni olmuş ancak Mustafa Kemal ona “Dilaçar” soyadını vermiştir. Bunların Ermeniler için olumsuz etkileri olmuştur. Sadece kişisel değil coğrafik isimlerde de (şehir, köy, sokak, göl, dağ vb.) eskiden Ermenice, Süryanice, Rumca ve Kürtçe olan isimler Türkçeleştirilmiştir.

İstanbul’a taşınan akrabalar arasında Harutyun İğneciyan’ın kızları, Dikranuhi, Nevrig ve en küçük kardeşleri Bedros da vardır. Bedros’un karısı, Peruze verem hastasıdır; bu nedenle Bedros ailesini Lozan’a (İsviçre) götürür. B.İğneciyan Halı Dükkânı [Tapis D’Orient] bugün, hâlâ Bourg Caddesi’nde bulunmaktadır. Nevrig’in oğlu Kevork Alaverdiyan/Allahverdi, I. Dünya Savaşı yılları hariç, hayatının büyük bir kısmında İstanbul’da yaşamıştır. Onun kızı Sona (Allahverdi) Bakalyan, Lübnan’a taşınana kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmuştur.

III. PAYLAŞIM: Kayserili Aşıkyan ailesinin Romanya’ya yerleşen akrabaları

III. Paylaşım, 1900 ile 1950’ler arasında Romanya’ya yerleşmiş olan aile üyelerine odaklanmaktadır. Güldudu Bohcelyan’ın (bekârlık soyadı İğnecyan) oğulları Avedis ve Armenag Bohcelyan Romanya’ya yerleşir. I. Dünya Savaşı’ndan sonra başka akrabaları da buraya gelir. Romanya’ya taşınanlar arasında The History of Uzun Ashekian Clankitabını ve kendi aile hikâyesini kaleme almış olan Garabed Aşıkyan da vardır. Romanya Sosyalist Cumhuriyeti, 1947 yılında Sovyet bloğuna dahil olmuştur. Komunist Parti kontrolündeki merkezi sistem, ülke vatandaşlarının hayatını çekilmez hale getirir. Gıda, kıyafet, ayakkabı gibi temel tüketim malları yeterli şekilde üretilmemekte ve adil paylaştırılmamaktadır. Konut sıkıntısı yaşanmaktadır. Dahası, konut, dükkân ve fabrika gibi şahsi mülklere el konulur; kimi kişiler altın saklamak veya burjuva gibi davranmakla suçlanarak birkaç yıl hapis cezasına çarptırılırlar. Nihayetinde neredeyse ailenin tüm üyeleri Romanya’yı terk edip ABD vize işlemlerini halledebilmek adına Beyrut’a geçer. Vatansız Ermenilere Yardım için Ulusal Amerikan Komitesi (ANCHA/The American National Committee to Aid Homeless Armenians) sayesinde bu aileler bir veya iki yıl Beyrut’ta kaldıktan sonra Kuzey Amerika vizelerini alabilmişlerdir. Bazıları Philadelphia, Los Angeles, New York’a yerleşirken, Baruyr Garabed Aşıkyan Montreal, Kanada’ya gitmiştir.

1. 1927 civrı, Avedis Bohcelyan, karısı Rosiga, oğlu Berc ve Rosiga’nın kız kardeşi, Karadeniz sahilinde.

2. 1937 civarı. Parseğ Aşıkyan’ın akrabaları piknikte.
Ayaktakiler, soldan sağa: yerli bir kadın, belki hizmetçi; Garabed Aşıkyan; Aram Bohcelyan; Istepan Hamoartzum Alaverdiyan; Harutyun (Artin) Alaverdiyan.
Oturanlar, soldan sağa: Garbis Karekin Ayanyan; Mari Istepan Alaverdiyan (evlenmeden önceki soyadı Bohcelyan); kadının kimliği bilinmiyor; Armenag Bohcelyan; Bedrig Bohcelyan; Güldudu Bohcelyan (evlenmeden önceki soyadı İğneciyan).
Oturanlar, ikinci sıra, soldan sağa: Elena Harutyun Alaverdiyan; Luiz Alaverdiyan; Ağavni Armenag Bohcelyan (evlenmeden önceki soyadı Eranosyan); Hripsime Karekin Ayanyan (evlenmeden önceki soyadı Alaverdiyan); Hermine Ayanyan annesi ve babasının ortasında.
Yerdekiler (çocuklar), soldan sağa: Istepan Alaverdiyan; Taniel Alaverdiyan; Serko Ayanyan; Ayda Garabed Aşıkyan; Baruyr Garabed Aşıkyan.

IV: PAYLAŞIM: Bedros Parseğ Aşıkyan’ın ailesi

Bu paylaşım, 19. yüzyıl başlarında Kayseri’ye yerleşmiş olan ailenin en büyük atası Parseğ’in oğlu Bedros Aşıkyan soyundan gelenlerin izini sürmektedir. Bedros’un on bir çocuğu vardır ve bunlardan bazılarının, Aşıkyan ile İğneciyan aileleri arasındaki akrabalık bağları nedeniyle I., II. ve III. paylaşımlarda bahsi geçmektedir. Örneğin, Maryam, Harutyun İğneciyan’ın karısı, dört kızı –Romanya’ya giden Güldudu, İstanbul’a giden Dikranuhi, Romanya ve ardından Beyrut’a yerleşen Diruhi ve İstanbul’da yaşayan Nevrig; iki oğlu,Romanya’ya yerleşen Hovhannes ile İsviçre’ye yerleşen Bedros. Ailenin atası Parseğ’İn oğlu Bedros’un torunu olan Bedros Aşıkyan, karısı Marina ve kızları Şake ve Sirarpi’yle birlikte Lübnan’a yerleşmiştir. Bedros’un kız kardeşi Aznif (Aşıkyan) Buldukyan’ın oğlu Vahe Beyrut’ta ünlü bir fotoğrafçı olmuştur.

Ailenin Mısır, Irak, Filistin, Suriye, İngiltere, Buenos Aires ve Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşen üyeleri konusunda Garabed Aşıkyan’ın kitabına itimat etmekteyiz.

Huşamadyan sayesinde, bu paylaşımlar gelecek nesillere Kayserili Aşıkyan ailesinin üyesi olup olmadıklarını gösterecek; Osmanlı İmparatorluğu dönemi ile Soykırım ardından 20. yüzyıl ortalarına kadar Ermeni bir aile ve üyelerinin yaşamlarını gözler önünde serecektir.

Şayet “kayıp” akrabalardan birinin kimliğine ulaşırsanız lütfen Huşamadyan’la bağlantıya geçiniz.