Sarkis Bakalyan, yaşıtları ve ailesiyle, Dhour el Choueir, Lübnan, 1930 civarı. Oturanlar, soldan sağa: 1-3 kimlikleri bilinmiyor, 4. Mansoryan, 5. Voskan Bey Mardinyan, 6. Sarkis Bakalyan, 7. kimliği bilinmiyor (Bay Tateosyan/Thaddeus olabilir), 8. sıradaki bayan Hayguhi’nin birçok fotoğrafında var ancak ismi bilinmiyor. Sandalyelerin arkasında duranlar, soldan sağa: 1-6 kimlikleri bilinmiyor, 7. Bayan Maritza Tateosyan/Thaddeus (Bağdatlı), 8. Hayguhi Bakalyan, 9. Pakrat Bakalyan, geriye kalanların kimlikleri bilinmiyor. Ayaktakiler, soldan sağa: Sağda, siyah takım elbiseli Mirican Şahinyan dışındakilerin kimlikleri bilinmiyor. Yerde oturan çocuklar, soldan sağa: 1. ve 2. çocuğun kimliği belirsiz, 3. Benjamin Thaddeus, 4. çocuğun kimliği bilinmiyor, 5. Lila Thaddeus, 6. Vasken Bakalyan, 7. Mampile Bakalyan, 8. kadının kucağındaki çocuk Jacob Thaddeus, diğerlerinin kimliği bilinmiyor.

Aşıkyan/İğneciyan/Bakalyan/Bohcelyan arşivi (II. Bölüm)

Anny Bakalyan, New York, 21/01/2020 (son değişiklik: 21/01/2020), Çeviren: Arlet İncidüzen

I. PAYLAŞIM: Kayserili Parseğ Aşıkyan’ın Lübnan’a Yerleşen Akrabaları

I. PAYLAŞIM Kayserili Parseğ Aşıkyan’ın yedi kardeşini tanıtmaktadır: Parseğ, Harutyun, Dikran, Nazaret, Misak, Mihran ve en küçükleri ve tek kız kardeş Nevrig. Ardından 1920 civarında Lübnan’a yerleşen 4. nesile ve onların çocuklarına odaklanmaktadır.

Parseğ Uzun Aşıkyan (İlk Nesil), Kayseri’ye 1700’ün sonlarındaki Pers zulümleri nedeniyle yerleşmiştir. Kayseri’de iki oğlu, Bedros ve Garabed (İkinci Nesil) dünyaya gelmiştir.

(1) Bedros’un (1810 civarı, Kayseri-1890 civarı, Kayseri), ilk karısından üç çocuğu, Parseğ, Maryam ve Yeğisapet, ve ikinci karısından da 8 çocuğu olmuştur.

(2) Garabed (1818, Kayseri-1903, Adana), Hripsime’yle (evlenmeden önce Murad Tekeyan) evlidir ve 6 erkek, 1 kızdan oluşan 7 çocukları da Kayseri’de dünyaya gelmiştir. Garabed ve Hripsime, 1888 civarında çocuklarının yaşadığı şehir olan Adana’ya yerleşirler.

Garabed, kardeşi Bedros’la brlikte İran ve Irak’a kervan götürür. On yıllar boyunca, oğullarının canı ve sağlığı hakkındaki endişelerine aldırış etmeden, çocuklarına yük olmak istemediğinden, ileri yaşlarında bile bu işi sürdürür. Kardeşinin torunu, Kastamonulu Hovhannes İğneciyan, çoğunlukla Garabed’in getirdiği değerli ağ, ip ve benzeri malları esnafa satardı. Sonbaharda, bağbozumu bittikten sonra çiftçiler at ve eşeklerini ucuza satar ve ardından gelecek yıl yine hayvan satın alırlardı. Bunu bilen Garabed, çarşıya gidip uygun fiyata hayvan satın alır, hayvanların ayaklarına ve kulaklarına “G” (Garabed’in G’si) damgası vurarak hayvanları Tutlu Bucak’taki çiftliğe gönderirdi. Baharda hayvanları geri getirip satardı.

Garabed’in karısı Hripsime Aşıkyan (Murad Tekeyan), Kayseri doğumluydu ve güçlü bir kadındı. Babası Hacı Murad Tekeyan Pers zulmünden kaçarak önce Kapadokya’ya gelmiş ve ardından da Talas’a yerleşmişti. Tekeyan soyadı, “teke”den geliyordu. Hripsime’nin annesinin adı Pepron’du. Hripsime’nin 5 erkek kardeşi (Kerovpe, Simon, Harutyun, Krikor, Kevork) ve bir kız kardeşi (Sırpuhi) vardı. Ünlü şair Vahan Tekeyan, Kerovpe’nin oğluydu; kardeşi Diran ise 21 Temmuz-12 Eylül 1915 tarihleri arasında beş müttefik gemisinden birindeydi. O dönemde Musa Dağ’da, Osmanlı tehcirine direnen silahlı 6 Ermeni köyü bulunmaktaydı. Bu köylerde yaşayanlar çöle yürümek yerine, 1,355 metre yükseklikteki dağın zirvesine çıkarak büyük pankartlar açıp müttefik gemilerine adam gönderdiler. Musa Dağ’dan toplamda 4.000 erkek, kadın ve çocuk bu gemilere bindirilerek, Mısır’ın Port Said Limanı’na götürülmüştür.

Hripsime, çocukları ve torunlarıyla beraber iyi ve uzun bir ömür sürmüştür. Yaşlılığında, romatizmadan çekmiş, Süryani ve Rum kadınların bakımına teslim edilmiştir. Oğullarının ölümüne şahit olmuştur: 1886’da genç yaşında ölen Nazaret; 1901’de ölen en büyük oğlu Parseğ ve 1903’te ölen, doktor oğlu Misak. Ayrıca 1903’te kocasının ölümüne de şahit olmuştur. Kocasının vefatından kısa bir süre sonra, 1904’te kendisi de ölür ve Adana’da kocasının yanına defnedilir.

Üçüncü Nesil

İlk kardeşParseğ Garabed Aşıkyan (11 Mayıs 1848, Kayseri-25 Nisan 1901, Adana), Kayseri’den Adana’ya taşınan ilk kardeştir. Burası, Kilikya’nın merkezinde, Seyhan Nehri’ne ev sahipliği yapan, bölgenin en büyük şehridir. Verimli toprağı sayesinde bu şehir pamuk, susam, yulaf tarımında ve turunçgillerin üretilmesine önemli bir yere sahiptir. Adana yakınlarındaki Mersin limanı, Avrupa ve diğer Akdeniz şehirleri için önemli bir ithalat ve ihracat limanıdır. Parseğ, hırslı ve becerikli bir tip olmalı zira çeşitli işler kurarak kardeşlerini ve akrabalarını yönlendirmiştir.

Parseğ’in oğlu Garabed Aşıkyan, kitabında şöyle bahsetmektedir:

1885 civarında, Aşıkyan ailesi ekonomik sorunlarla karşılaştı, bunun üzerine Parseğ memleketi Kayseri’den ayrıldı ve bir ticaret şehri olmanın yanı sıra Kilikya vilayetinin merkezi de olan tarım merkezi Adana’ya gitti. Katırcılarla birlikte Adana’ya yedi günde vardı. Adana’daki iş durumunu araştırırken, seyyar satıcılık yapmaya başladı. Nihayetinde önce saat kulesinin altında, Acem Han’da bir bakkal açtı ve daha sonra da Yeni Han’ın kapısının yanında bir dükkân kiraladı. En küçük kardeşi Mihran ona yardım etmeye geldi çünkü işleri büyütmüş ve Yeni Han’da birkaç mülk edinmişti.
Daha sonra Marsilya’da bulunan dayısının oğlu Mihran Tekeyan’la yazışarak mal ithal ve ihraç etmeye başladı. Kardeşi Nazaret Kayseri’den Adana’ya gelince ona destek oldu; Nazaret Tarsus’taki devlet hazinesinde muhasebeci oldu.
Tarsus devlet hazinesindeki açığın kapatılması için Parseğ gibi işadamlarına vergiler konduğunda, Parseğ kardeşi Dikran’la bağlantıya geçti. Dikran, Kayseri’den Adana’ya geldi ve Tarsus’a gitti. Durumu inceleyen Dikran, kardeşlerinin tüm vergileri çoktan ödemiş olduğunu tespit ederek kardeşini bu hükümden kurtardı.
Netice itibarıyla Parseğ kardeşine Adana’ya taşınıp kendi avukatlığını yapmasını, tüm anlaşmalarında, ticari sözleşmeler, mülk ve diğer varlıklarında, resmi muamelelerde temsilcisi olmasını teklif etti. Dikran bu teklifi kabul etti ve ailesiyle birlikte Adana’ya yerleşti. En büyük kardeş, Parseğ Uzun Aşıkyan firmasının ismini “Uzun Aşıkyan Biraderler” şeklinde değiştirdi.

Bu sıralarda, Sarkis Bakalyan, Dikran’ın küçük kayınbiraderi Kayseri’den Adana’ya geldi ve bakkal dükkânında çalışmaya başladı. İşler bu iki adamın [Dikran ve Sarkis] çabalarıyla giderek büyüdü. Sonra, doktor kardeşleri Misak’ın önerisi üzerine soyadlarından “Uzun” kelimesini çıkardılar. Ardından Bakalyan’ı ortak ederek, işletmelerinin ismini değiştirdiler: Aşıkyan-Bakalyan [...]
Ailemizi farklı kılan neydi? Osmanlı İmparatorluğu içinde soyadı Aşıkyan olan çok sayıda aile vardı. Hatta İstanbul patriklerinden birinin bile soyadı Aşıkyan’dı; Kudüs’teki Ermeni mahallesinde bir Aşıkyan’ın heykeli bile vardı. Vakanüvis Garabed, “Uzun” kelimesini korumaktan yana görünüyor. Bu soyun atası “Büyük Ermenistan”dan Kayseri’ye gelmiş ve kendisine Uzun Aşıkyan ismini seçmişti çünkü uzun bacakları vardı. Üstelik “aşık” kelimesi de Türkçe ayak kemiklerinden birinin adıydı.
Parseğ’in doktor kardeşi Misak, meşgale olarak kendine bir çiftlik almasını öneren bir mektup gönderdi. Parseğ, bitkin bir halde [yaşlılıktan dolayı] ve büyüyen, kazançlı bir işe sahip olmasına rağmen biraz araştırma yapıp Abdioğlu köyüne komşu Ekinci Çiftliğini satın aldı. Ayrıca satın aldığı siyah Kıbrıs eşeğiyle çiftliği her gün ziyaret etmeye başladı. Etraftaki geniş arazilere hayran kaldığından, Ceyhan Nehri kıyısında, Dede Dağı’nın eteklerinde bulunan ve Tutlu Bucak ismiyle bilinen çiftliği de satın aldı.
 [1]

Parseğ Garabed Aşıkyan ve Diruhi Parseğ Garabed Aşıkyan (evlenmeden önce Harutyun İğneciyan) (1864 civarı, Kayseri-11 Haziran 1968, Beyrut) 1886 civarında Kayseri’de evlenir. Evlendiklerin Diruhi 18, kocası 38 yaşındadır. Aslında kuzenlerdir. Diruhi, Bedros Parseğ Aşıkyan’ın kızı Maryam ile Harutyun İğneciyan’ın kızıdır [dört kız kardeşin üçüncüsü, daha sonra üç de erkek kardeşleri daha olmuştur].

Parseğ ve Diruhi’nin 5 çocuğu olur. İlk kızları (Hayguhi) bebekken ölür ondan sonra dünyaya gelen çocukları şöyledir:

  • Garabed Aşıkyan (1889, Adana-1983, Kaliforniya)
  • Hayguhi Bakalyan (evlenmeden önce Aşıkyan) (24 Mart 1892, Adana-1966, Beit Meri/Lübnan)
  • Marina Aşıkyan (evlenmeden önce de Aşıkyan) (1896, Adana-1974, Beyrut)
  • Hagop Aşıkyan (1901, Adana-1989, Encino/Kaliforniya)

Oğulları Garabed, kitabında, 20. yüzyılın dönümünde, dört erkek kardeşin (altı kardeşten dördü) ebeveynleriyle birlikte aynı çatı altında yaşadıklarını aktarmaktadır: Evimiz, Adana’da Kazancılar Sokağının sonundaydı. Batıda Adana Piskoposluğu ve bahçesi bulunmaktaydı. Kuzeyde, yüksek çan kulesiyle Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi vardı. Bu kilise, bir Kürt olan Adana valisi Bahri Paşa’nın, bu projede Başpiskopos Muşeğ Seropyan’ı desteklemesi sayesinde inşa edilebilmişti. Evimizin güney tarafında Divan Yolu bulunmaktaydı; Ters Kapı’dan başlayıp Seyhan Nehri ve MÖ 4. yüzyılda inşa edilmiş Taşköprü’ye kadar uzanan geniş bir caddeydi. Hacı Garabed Uzun Aşıkyan’ın oğulları, Parseğ, Dikran ve Mihran büyük bir evde yaşamaktaydı. Bu hanedeki 10 kız ve 3 erkek çocuk, babaanneleri Hripsime Aşıkyan’ın (evlenmeden önce Murad Tekeyan) ve büyükbabalarının (Garabed Parseğ Aşıkyan) gözetiminde büyümekteydi. Bütün bu insanlar, 1909 Adana Katliamı’na kadar babaevinde yaşadılar. [2]

Parseğ Aşıkyan, kırmızı kan hücresi rahatsızlığından (bir nevi kansızlık) mustaripti. Doktor kardeşi Misak Aşıkyan ve diğer doktorlar onu iyileştiremediler. 25 Nisan 1901’de Adana’da vefat etti.

Diruhi, dul kaldığında 33 yaşındaydı. Kocası Parseğ öldüğünde, son çocukları Hagop’a hamileydi.

Diruhi, gezmeyi seviyordu ve daha önemlisi uzun yaşamı boyunca büyük tehlikeleri atlatıp, katliamlardan, tehcirden, savaşlardan ve birçok çağdaşının hayatına mal olan baskıcı rejimlerden sağ kurtulmayı başarmıştı. Kocası Parseğ Aşıkyan 1901’de ölmeden önce birkaç aylığına Bandırma’daki kız kardeşleri Güldudu ve Nervig’in yanına gitmek için plan yapmıştı. Bursa’daki kaplıcaların kocasına iyi geleceğini ummuşlardı. 1904’te, babası Harutyun İğneciyan’ı ve dört oğlunu Kudüs’e Hacca götürdü.

1905-1906’da, babası ve dört oğluyla, Kastamonu’daki 2 erkek kardeşini, Hovhannes ve Nazaret İğneciyan’ı görmeye gitti. Mersin’den bindikleri gemi, onları Karadeniz kıyısındaki Samsun’a götürecekti ne var ki yolculukları çok zorlu geçti çünkü Ermeni Devrimci Federasyonu, Sultan II. Abdülhamid’e suikast girişiminde (Yıldız suikast girişimi, 21 Temmuz 1905) bulunmuştu. İstanbul’a vardıklarında, Diruhi genç yaşta din değiştirerek Müslüman olarak Beşiktaş semtinde komiserlik yapan akrabalarından yardım istemesi için en küçük kardeşi Bedros İğneciyan’a haber gönderir. Boğos (Kâmil) Aşıkyan [3] önce onların gemiden inmelerini sağlayan izni almış ve sonra da Haydarpaşa’dan Ankara’ya gidebilmeleri için gerekli tren biletlerini temin etmiştir. Sonunda, Diruhi, dört oğlu ve babasıyla birlikte bir at arabasıyla Kastamonu’na geçer. Karayoluyla Adana’ya dönmeden önce kardeşleri Diruhi (evlenmeden önce İğneciyan) Torosyan ile Bedros İğneciyan’ı ziyaret etmiş ve Bedros’un nişanlısı Peruze Hampartzum Süzmeyan’la tanışmışlardır.

Diruhi 1909’daki Adana Katliam’ından kurtulmuştur çünkü o tarihte oğlu Garabed’le birlikte Mısır’daki akrabalarını ziyarete gitmiş bulunmaktadır. Soykırım sırasında ise Aşıkyan-Bakalyan ailesi üyeleri, değirmenleri askeriye için çalıştığından zorunlu askeri hizmet ve tehcirden muaf tutulmuşlardır. Fransız ve Türk ordusu arasındaki çarpışmalardan (Mayıs 1920-Ekim 1921, Karboğazı Baskını) sonra, Ermeniler tahliye edildiğinden, oğulları Garabed ve Hagop’la birlikte Kıbrıs’a ve oradan da 1920’de İstanbul’a gelir.

Garabed Aşıkyan 1922 İzmir yangınından sonra Osmanlı İmparatorluğu’nu terk etmeye karar verir. Karısı, annesi ve kardeşi Hagop’la birlikte İstanbul’dan ayrılır. Gemiyle Köstence’ye (Romanya) varırlar.

Hayguhi (Aşıkyan) Bakalyan dul kalınca, 1938’de annesi Diruhi, kardeşleri ve diğer akrabalarını ziyaret etmek için Romanya’ya gider. Kızı Mampile (19), oğlu Vasken (17) ve yeğeni Şake (17) de onunla birlikte gider. Beyrut’a dönerken Diruhi’yi de yanlarına alırlar ve böylece Diruhi II. Dünya Savaşı ve Sovyetler’den de kurtulmuş olur.

Diruhi son 30 yılını Beyrut’ta geçirir. Kızı Hayguhi, torunu, torunun karısı ve üç çocuğuyla birlikte Pakrat Bakalyan’ın evinde yaşar.  Aileleriyle birlikte Kuzey Amerika’ya yerleşmek için Beyrut’tan geçen oğulları Garabed ve Hagop’u görme fırsatını bulmuştur.

Diruhi sadece Türkçe biliyordu, okuma yazması yoktu ve 90’larında bile sigara tiryakisiydi. Sabah akşam, ezbere Ermenice dua okurdu. Ölene kadar Paskalya perhizini tuttu ve her yıl 40 gün boyunca et, balık ve hayvansal yağ tüketmezdi. Diruhi (İğneciyen) Aşıkyan’ın “LOKUMLU” tarifi Romanya’da sevilmiş ve Anahid Donigyan’ın Lübnan’da basılan Ermenice yemek kitabına girmiştir.

Diruhi’nin doğum tarihi bilinmemektedir; dolayısıyla 1968’de kızı Hayguhi’nin ölümünde 2 yıl sonra Beyrut’ta vefat ettiğinde tahminen 104 yaşındadır.

1. Diruhi’nin torunları, Lena, Rubi, Tanya Aşıkyan’la birlikte 1963’te Beyrut’ta çekilmiş son fotoğrafı. Çocuklar Diruhi’ye “nene” diye hitap etmekteydiler. Diruhi, 1968’de Beyrtu’ta vefat etmiştir.

2. Diruhi (evlenmeden önce İğneciyan) Aşıkyan’ın Lokumlu’su. Dış malzemeleri: 100 gram kaymak, ½ bardak tereyağı, eritilip-soğutulmuş, ½ yemek kaşığı şeker, bir tutam tuz, vanilya, 2 bardak kadar un.
İç malzemeler: 100 gr sade lokum ve pudra şekeri. Bu ölçüden yaklaşık 24 adet lokumlu çıkmaktadır. Yapılışı: 1) Pişirme kâğıdını yayın; 2) kaymak, tereyağı, şeker, tuz ve vanilyayı büyük bir kâse içinde karıştırın; 3) azar azar un ekleyin; 4) yumuşak ama yapışkan olmayan bir hamur haline getirin; hamuru 30 dk. dinlendirin; 5) Lokumun hazırlanması (4x4 cm ebatlarında): lokumları ikiye bölüp, pudra şekerine bulayın ve elinizle yaklaşık 5 cm olana kadar açın; 6) hamuru 6 küçük bezeye ayırın. Her birini yaklaşık olarak 12 cm çapında daire şeklinde açın. 4 eşit parçaya bölün. Lokumu geniş taraf yerleştirip daralan tarafa doğru yarım ay şeklinde rulo yapın; 7) Fırını önceden 177 derecede ısıtın ve hafifçe rengi değişene kadar pişirin; 8) Üzerine pudra şekeri serpin.

İkinci kardeşHarutyun Garabed Aşıkyan (1851, Kayseri-1920 civarı, Kıbrıs) bir süre İstanbul’da hazır giyim işiyle uğraşmış; ardında anne ve babasına yakın olmak için Adana’ya gelmiştir. Müteahhitlik, vergi memurluğu ve benzer işlerle de uğraşmış bir iş adamıdır. Ayrıca kardeşleriyle de iş yapmıştır.

Harutyun, babası Hacınlı olan Annug (evlenmeden önce Giragos Demirciyan) Harutyun Aşıkyan’la evlenir. Dört erkek ve iki kız çocukları olur:

  • Nazaret Harutyun Aşıkyan, genç yaşta ölmüştür
  • Peruse Harutyun Aşıkyan, genç yaşta ölür.
  • Hetum Harutyun Aşıkyan (Adana’da, zorunlu askerliğini yaptıktan sonra hastalanır ve ölür)
  • Vahan Harutyun Aşıkyan (1890 civarı, Adana-ö. muhtemelen Mısır)
  • Verjin Harutyun Aşıkyan (1892 civarı, Adana-1960’lar, Kıbrıs)

Adana’daki Aşıkyan-Bakalyan un fabrikasında çalıştığı için Harutyun ve ailesi tehcire tabi tutulmamıştır. 1920-1921’de Kilikya’nın tahliyesi sırasında ailesiyle birlikte Kıbrıs’a gider. Ortanca oğlu Hetum burada vefat eder. En küçük oğlu Garabed, Yunanistan’a gider ve burada hastalanıp ölür. Karısı Annug ise 1960’ların başında Kıbrıs’ta vefat etmiştir. Kızları Verjin hiç evlenmez; ölene kadar Lefkoşa’da yaşar.

Üçüncü kardeşDikran Garabed Aşıkyan (4 Şubat 1855, Kayseri-1920, Adana) eğitimini Kayseri’de alır. Avukat olur ve Kayseri’deki idari çevreden müşteriler edinir.

Dikran, 1855’te Adana’da Mari (evlenmeden önce Hovsep Bakalyan) Dikran Aşıkyan’la (1869, Kayseri-1940’lar, Beyrut) evlenir.

Daha sonra büyük ağabeyi Parseğ, bazı resmi işlerde kendisine yardımcı olması için Dikran’ı Adana’ya çağırır. Kayınbiraderi Sarkis Bakalyan da onlarla birlikte Adana’ya yerleşir ve Aşıkyan bakkaliyesinin kurulmasına iştirak eder. Dikran ve Sarkis, zeki, coşkulu, çalışkan ve başarılı insanlardır. İşlerinin adı Aşıkyan-Bakalyan olur.

Dikran ile Mari’nin 4 kızları ve 1 oğulları olur; ilk iki çocukları Kayseri’de, diğerleriyse 1880’lerin sonlarına doğru Adana’da dünyaya gelirler:

  • Adel (Aşıkyan) Kazancıyan (1886 civarı, Kayseri-1960’ların başı, Bağdat)
  • Murat Aşıkyan (1887 civarı, Kayseri-1958 civarı, Beyrut)
  • Lusadzin Aşıkyan (1892 civarı Adana-1 Ekim 1968, Beyrut)
  • Zaruhi Aşıkyan (1897 civarı, Adana-1963, Beyrut)
  • Tsolin (Aşıkyan) Garabed Cerciryan (1901, Adana-1960’lar, Marsilya)

Anne Mari (Bakalyan)Aşıkyan’ın en büyük kızı Adel’in evlendiği yıl olan 1901’de doğum yapması ilginçtir. Kardeşler içerisinde sadece en büyükleri Adel ile en küçükleri Tsolin evlenir.

İstanbul’daki Osmanlı arşivlerinde rastlanan bir belge, 1901 gibi erken bir tarihte Adana’daki fabrikalarda yakıt kullanıldığını göstermektedir. Dahası, Dikran Aşıkyan, 10 yıllığına yakıt vergisi ödemekten muaf tutulmuştur. Belgede şöyle denmektedir:

Adana Vilayeti, Sofubahçesi bölgesinde un fabrikası tesis etmiş olan teba-yı Devleti Alliyeden Dikran Aşıkyan, fabrikadaki makineler ve diğer aletler için gerekli olan gaz için gümrük vergisi muafiyeti talebinde bulunmuştur. İlgili kayıt formu (dilekçeyle birlikte) gönderilmiştir. Fabrikaya 29 Kanunuevvel 1323 (11 Ocak 1908) tarihinde ruhsat verildiği tespit edilmiştir. Gümrük tarifesinden muaf araç ve aletlerle ilgili düzenleme [19 Nisan 1316] tarihinde geçmiştir ve Yüce Hükümdarımızın izniyle bu düzenleme on yıllığına yenilenmiştir. Bu karar, bakanlığın bilimsel komitesi [Nezaret Heyet-i Fenniyesi] tarafından ve şura-yı devlet ve Meclis-i Mahsus-ı Vükela [bakanlar kurulu] aletleri inceledikten ve onayladıktan sonra alınmıştır. Aşıkyan fabrikası tüm tetkiklerden geçmiş, onay almıştır; gümrük tarifesinden muafiyet belgesi (ilgili daireye) gönderilecektir.
İmza: Ticaret ve Nafia Nazırı, 29 Mart 1324-10 Rebiülevvel 1326 (12 Nisan 1908). 
[4]

Bu belge, 1 Ocak 1909 tarihli bir senet; Dikran Aşıkyan ve Sarkis Bakalyan yeni firmaları “Aşıkyan&Bakalyan” firmasının kuruluşunu ve Osmanlı Bankası’nın kendileriyle çalışmaya devam edeceğini umduklarını bildiriyorlar.

1 Ocak 1909 tarihinde, Dikran kayınbiraderi Sarkis Bakalyan’la yeni bir firmada ortak olur: Aşıkyan&Bakalyan. Mersin’deki Osmanlı Bankası müdürüne hitaben Ermenice, Osmanlıca ve Fransızca düzenlenmiş bir senette, Bay Dikran Aşıkyan ile Bay Sarkis Bakalyan’ın işlerinin eskisi gibi sürdürecekleri ve bankanın da kendilerine eskisi gibi güvenmesini umdukları yazmaktadır. Bu belge, Aşıkyan&Bakalyan firmasının üç mekanize bölüme sahip bir fabrika kuracağını bildirmektedir. En iyi buğday ununu elde etmek için kullanılacak, son teknoloji otomatik motora sahip bir değirmen; bir çırçır makinesi ve bir buz makinesi. Sermayenin yarısını Bakalyan öder ve fabrika Aşıkyanların Adana’daki arazisi üzerine kurulacaktır.

Nisan 1909’da, Adana Katliamı sırasında binlerce Ermeni öldürülür, Ermeni Mahallesi yağmalanır ve terk edilir.

Garabed Aşıkyan, defterine şöyle yazmıştır:

Amcam Dikran, Adana Katliamı sırasında fabrikasının [eski] üst katından ateş açıp Türkleri öldürdüğü iddiasıyla tutuklanmıştı. Aşıkyan-Bakalyan toptan satış mağazası talan olmuştu. Sarkis Bakalyan Kıbrıs’a sığındı. Yağmacılar, Aşıkyan-Bakalyan fabrikasının mallarının tamamını da çalmış, evleri ve dükkânları ateşe vermişlerdi. Çiftlikleri sahipsiz kaldı çünkü şehirde kimse kalmamıştı.
Bakkalda tezgâhtarlık yapan Tokatlı Dikran Boğacıyan’a, harman vakti yaklaştığından çiftliklerle birlikte bütün işleri devralması için vekalet verildi.
Katliamdan sonra Adana valisi değişti. Yeni vali göreve başladığında, Dikran Aşıkyan’la görüşmek istedi. Kendisine Dikran’ın tutuklu olduğu söylendi. Vali vakit kaybetmeden dosyayı yeniden inceledi ve suçlamaların asılsız olduğunu anlayıp onu serbest bıraktı. 
[5]

Aşıkyan ve Bakalyan aileleri mal varlıkları, işleri, evleri ve malları zarara uğramış olsa da tutkuları sayesinde hayatta kalmayı başardılar. Dikran ve Sarkis 1908’de Zürih’teki değirmen üreticisi Davero, Henrici, & Co. firmasından makineler sipariş etmişti. [6] Elektrikli fabrikaları, o dönemde Adana’daki dört modern işletmeden biriydi ve aralarındaki tek Ermeni de yine onlardı.

Püzant Yeğyayan’ın derlediği Adana’nın Ermeni Geçmişi [Ermenice] isimli kitabın 7. Bölümünde şöyle belirtilmektedir: I. Dünya Savaşı öncesinde Adana’da Aşıkyan-Bakalyanlarınkiyle birlikte dört un fabrikası vardı. Un fabrikası sahibi tek Ermeniler de onlardı. Dahası şehirdeki dört buz fabrikasının ikisi Ermenilere aitti. Biri yine Aşıkyan-Bakalyan ve diğeri de Pamukçuyan-Donigyan fabrikası. Aşıkyan-Bakalyan, Pamukçuyan-Donigyan ve yine sahibi Ermeni olan iki fabrikada daha endüstriyel pamuk çırçır makinesi bulunmaktaydı. [7]

Daha da önemlisi, bu fabrika soykırım sırasında kendilerinin ve çoğu akrabalarının hayatını kurtarmıştır. Bununla birlikte Dikran Aşıkyan’ın ailesi, damadı Kazancıyan ve torunları 1915’te tehcire gönderilmiştir. İttihat ve Terakki Fırkası ve özellikle de “Üç Paşa”, Talat Paşa, Enver Paşa ve Cemal Paşa, 1913-1918 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nda mutlak bir güce hâkim olmuşlardır. Dikran, Ticaret Odası ve İdare Heyetinin aktif bir üyesiydi. Dikran, 1909 Adana Katliamı sırasında Ahmet Cemal Paşa’yla arkadaş olmuştu. Cemal, Bilad'üş-Şam (Suriye) bölgesinden sorumlu olan 4. Ordunun komutanıydı. Dikran, arkadaşından Halep’te kalmaları için izin vermesini rica etmiş ve nihayetinde savaş bitene kadar orada kalabilmişlerdi.

Ateşkes sırasında (1918), Dikran Aşıkyan’ın ailesi Adana’ya döner; ailenin reisi 1920’de burada bir akciğer hastalığı nedeniyle vefat eder. Ermeni meseleleriyle çok ilgili biridir ve milletine vilayet heyeti, sivil ve ruhani meclislerde hizmet etmişti. İdari meselelerle de ilgilenmiş, idare heyeti, belediye meclisi ve ticaret odasında görev almıştı.

Dikran Aşıkyan’ın ailesinden geriye kalanlar 1920 civarında Kıbrıs’a taşınırlar. En sonunda da Lübnan’a yerleşirler.

Dördüncü kardeşNazaret Garabed Aşıkyan (1857, Kayseri-1886, Tarsus) iyi bir ekonomist ve bilim adamıydı. Kardeşi Parseğ’in bağlantıları sayesinde Tarsus’taki hükümet hazinesine muhasebeci olarak atanmıştır. Nazaret Tarsus’taki Nusayrilere bir ziyafet verir ve burada şarap ikram edilir. Burada üşütür ve sonunda zatürreeye yakalanır. 29 yaşında vefat eder ve Tarsus’taki Ermeni mezarlığına gömülür.

Beşinci kardeşMisak Garabed Aşıkyan (doktor) (1860, Kayseri-1 Aralık 1902, Adana) 1884 yılında Darülfunun-u Sultani’den (günümüzde İstanbul Üniversitesi) tıp doktoru olarak mezun olur. İhtisasının Bitlis’te yapar. 1887-1888 yılı salgınında verdiği hizmet yerel halk tarafından minnetle karşılanır. Ardından, Dr. Misak Aşıkyan Muş’ta çalışmaya başlar. Burada yerel yönetim tarafından devrimci olduğu iddiasıyla tutuklanır. Bitlis’ten arkadaşları, Kuyumcuyanlar, Maruni bir terzi olan Suriyeli Dr’a Kibab aracılığıyla ona yiyecek gönderirler. Nihayetinde, hapisten çıktıktan sonra Misak ve Dr’a Kibab evlenirler.

Misak, ebeveynlerine ve kardeşlerine yakın olmak istediği için Adana’ya taşınır ve burada dâhiliyeci olarak çalışır. Şeker hastalığına yakalanır ve bacakları kesilir. Paris’e gidip protez bacak yaptırır. 42 yaşında vefat eder.

Altıncı kardeşMihran Garabed Aşıkyan (1862, Kayseri-1907, Adana), en büyük ağabeyleri Parseğ’e yardım etmek için Adana’ya gelen ikinci Aşıkyan’dır. Önce Aşıkyan hanını işletir ve Sarkis Bakalyan’la birlikte bakkal işinde çalışır. Toptan ithalat/ihracat işine soyunmaya karar verir. Hacınlı Kevork Kalbacıyan’la ortak olup “Aşıkyan-Kalbacıyan” şirketini kurar.

Mihran, aslen Kayserili olan Gülena (evlenmeden önce Garabed Pamukçuyan) Mihran Aşıkyan’la (1881, Adana-1964, Zahle (Lübnan)) evlidir. İlk çocukları erkektir ancak bebekken vefat eder. Daha sonra dört kızlar olur:

  • Eliz (Aşıkyan) Levofet M. Pamukçuyan (1899 civarı, Adana-1930’lar civarı Lübnan)
  • Luis Aşıkyan (1901, Adana-?, Beyrut)
  • Viktorya/Viktor (Aşıkyan) Levofet M. Pamukçuyan (1904 civarı, Adana-?, Beyrut)
  • Paruhi (Aşıkyan) Sarkis Urfalıyan (1906, Adana-?, Beyrut). Babası ölmeden çok kısa bir süre önce dünyaya gelmiş ancak babası erkek evlat beklediğinden hayalkırıklığına uğramıştır.

Mihran, ailesini Kayseri yakınlarındaki Everek’e tatile götürür. Zengin Aşıkyanlardan birinin geleceğini duyan Kayseri ruhani meclisi üyeleri misafirlerini kandırıp geciktirdikleri bahanesiyle cizye vergisi alırlar. Bu, bütün Ermenilere uygulanan bir kuraldır. Komite, Kayseri idaresinin Mihran’ı yakalayıp polis nezaretinde Kayseri’ye getirmesini sağlar. Polis Mihran’ı yakalayıp kiliseye olan borçlarını tahsil eder. Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi, 1856 yılında Kayserili Ermeniler tarafından inşa edilmiş, şehrin güneyinde bulunan kilisedir. Kilise, günümüzde İstanbul dışında çeşitli vesilelerle ayin düzenlenen ender kiliselerden biridir.

Mihran, Kayseri Ruhani Meclisinin bu acımasız ve gaddar hareketinden dolayı çok rahatsız olur. Mihran Aşıkyan geceyi kuzeni Yeğisapet (Bedros Aşıkyan) Movses Yeğya Taslakçıyan’ın evinde geçirir. Sabah uyandığında sesini kaybetmiştir.

Mihran’a, Adana’ya döndükten sonra gırtlak kanseri teşhisi konur. Çektiği acılar nedeniyle morfin bağımlısı olur. Tedavi olmak için İstanbul, Viyana ve Paris’e gider. Fransız doktorlar kendisine memleketine dönmesini tavsiye ederler. Adana’ya döner ve burada vefat eder. Ölümünden sonra “Aşıkyan-Kalbacıyan” firmasıyla kardeşi Dikran ilgilenir. Tüm Aşıkyanlar gibi Mihran’ın ailesi de önce Kıbrıs’a ve ardından Beyrut’a yerleşir.

Kız kardeşNevrig (Garabed Uzun Aşıkyan) Telalyan (17 Mayıs 1870, Kayseri-1939 civarı, Beyrut) Mersin’de komisyonu acentesi bulunan Kayserili Civan Telalyan’la evlenir. Nevrig’in kardeşleri onları da Adana’ya çağırırlar; Civan’a hırdavat toptancısı açması için sermaye verirler. Civan, Adana’daki kuyumcular çarşısının merkezinde başarılı bir iş kurar. Ne yazık ki hastalanır ve belden aşağısı felçli kalır. Nevrig, “Kaderim buymuş” diyerek uzun yıllar kocasına bakar.

1909 Adana Katliamı’ndan sonra Nevrig ve Civan da kardeşleri gibi Mersin’e taşınır. Civan, I. Dünya Savaşı sırasında vefat eder. Kilikya tahliyesi sırasında Kıbrıs’a geçer ve sonra Beyrut’a yerleşir.

Aşıkyanların atası Parseğ’e boyundan dolayı “Uzun” denmektedir. Onun soyundan gelenlerin bazılarının da boyu uzundur, Nevrig gibi. Bir gün Adana’da bir akrabasıyla birlikte hamamdan dönerken, birisinin “Şu uzun kadına bak” dediğini duyar ve kadını görmek için etrafına bakınır. Yanındaki akrabası Nevrig’e, “Senden bahsediyor!” der.

Diruhi ve diğer yengeleri, yeğenleri ona kız kardeş ve teyze, hala manasında “eme” diye seslenmekteydi.

1931’de Nevrig, evlenmek için Beyrut’tan gemiyle Marsilya’ya giden Dikran’ın kızı Tsoline’ye refakat eder.

Hayguhi Bakalyan’ın kocası öldüğünde, halası Nevrig, ölene kadar onunla yaşar. 1924 yılında kurulan Damascus Sokağındaki (de Dieu Hotel’inin yanında) Ermeni Ortodoks Mezarlığına defnedilir. Nevrig sosyal bir kadındır ve tıpkı yeğeni Hayguhi gibi Lübnan’ın dağlarını sevmektedir.

Kardeşlerinin çocuklarına ve torunlarına karşı sevgi ve şefkat doludur.

Lübnan’daki Dördüncü Nesil

Parseğ Aşıkyan’ın Soyu

Garabed Parseğ Aşıkyan, Hayguhi (evlenmeden önce Parseğ Aşıkyan) Bakalyan ve Marina (evlenmeden önce Parseğ Aşıkyan) Bedros Aşıkyan ve Parseğ Aşıkyan.

Hayguhi (Parseğ Aşıkyan) Sarkis Bakalyan (24 Mart 1892, Adana-15 Temmuz 1966, Beyrut) Adana’daki Ermeni okuluna gider.

O ve kız kardeşi Marina, daha 17 ve 13 yaşındayken Nisan 1909’da Adana Katliamı’na şahit olurlar. 1960’ların başlarında, Hayguhi ölmeden birkaç yıl önce, torunlarına kız kardeşiyle birlikte cesetlerin üzerinden yürüdüklerini, Marina’nın terlikleri kaybolunca çıplak ayakla yürümeye devam ettiğini anlatmıştır. Diğer Ermenilerle birlikte “Padişahım çok yaşa!” diye bağırarak yürümüşler. Ayrıca ailelerine ait eski değirmenin arkasında saklandıklarını, fare ve böceklerle boğuştuklarını da hatırlıyormuş.

Aşıkyanlar, her bir kardeşin –Parseğ, Dikran ve Mihran- kendilerine ait bölümlerini bulunan büyük bir konutta yaşamaktaydılar. Babaları Garabed ve anneleri de bu evde yaşamaktaydı. Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi ve yüksek çan kulesi buradan görülmekteydi. Katliam başladığında Aşıkyanlar evlerini terk ederler. Geri döndüklerinde evi boş bulurlar; mutfak kapısının arkasında kemikli etleri doğramak için kullandıkları bir balta vardır; evlerinde kalan tek eşya budur. Hayguhi, Adana’dan Mersin’e, Larnaka ve Beyrut’a giderken bu baltayı da yanında taşımıştır. Yıllar sonra, torunu baltayı ABD'ye götürür, Hayguhi’nin makasıyla birlikte hatıra olarak çerçeveletir.

Katliamdan sonra büyükler sıcak iklimi, kadınlar ve çocuklar için korunaklı olması nedeniyle Mersin’de bir ev kiralarlar. İşleri ve malları Adana’da kalır. Bu nedenle erkekler haftaiçi Adana’ya gidip Pazar ve tatil günleri eve döner. Adana ve Mersin arasında [67 km], biri yolcu diğeri yük taşımacılığı (1886’da inşa edilmiş) için kullanılan iki tren hattı olmasına rağmen erkekler buharlı gemiyle yolculuk etmeyi tercih eder. Belki de Akdeniz meltemlerini sevdiklerinden. Adana-Mersin yolcuğu her gün 21/2 saat sürmektedir. Hayguhi, Sarkis Bakalyan’la 20 Şubat 1911 tarihinde Mersin’de evlenmiştir. Gelin 19, damat 34 yaşındadır. Hayguhi’nin çeyizindeki kıyafet, nevresim ve diğer eşyalar Adana’daki Orosdi-Back mağazasının Fransız bölümünden alınmıştır.

Sarkis Bakalyan (1877, Kayseri-31 Temmuz 1937, Beyrut) çocukluğunu Kayseri’de geçirmiş ancak babası Hovsep çoğunlukla oğlunun yanında olamamıştır. Bunun nedeni biraz da Osmanlı ordusuna katılmış olmasıdır (belki de 1877-1878 yıllarındaki Osmanlı-Rus Savaşı sırasında) ve annesi Firkanda oğlunu kendisi yetiştirmiştir. Sarkis zeki, çalışkan ve ağırbaşlı bir adamdır ama pek eğitim alamamıştır. 19. yüzyılda Kayseri’de yaşayan birçok Ermeni gibi o da sadece Türkçe bilmektedir. Hevesli bir genç olan Sarkis Adana’ya yerleşir çünkü buradaki iş imkânları Kayseri’den daha iyidir ve kız kardeşi Mari (Bakalyan) Dikran Aşıkyan da burada yaşamaktadır.

Sarkis Bakalyan ilk önce eniştesi Dikran Aşıkyan’ın yanında çalışmaya başlar; sonra toptan satış işinde onun ortağı olur. Püzant Yeğyayan kitabında “Aşıkyan-Bakalyan ailesinin toptan mal ithalatında önemli bir rol oynadığını” tasdiklemektedir. [8]

1.Hayguhi’nin çeyizinden: altın haç, arkasında: 1892 (doğum yılı) ve 1911 (evlilik tarihi) yazıyor.
2.Hayguhi’nin çeyizinden: İstanbul’dan Objet d'Art Pygmalion gelmiş bir yelpaze.
3.Hayguhi’nin çeyizinden: küpeler.

Bununla yetinmeyen Sarkis daha zorlu girişimler hedeflemektedir. 1908’de, Dikran Aşıkyan ve Sarkis Bakalyan Zürih’teki değirmen üreticisi Davero, Henrici & Co. firmasından otomatik makineler sipariş eder. 1 Ocak 1909 tarihinde, Dikran ve Sarkis, Mersin’deki Osmanlı Bankası’ndan Aşıkyan&Bakalyan firmasının resmen tanındığına dair bir teminat mektubu alırlar.

Nisan 1909 gerçekleşen Adan Katliamı sırasında Adana Vilayeti genelinde Ermeniler katledilir, kilise, dükkân, atölye, ev ve diğer malları yok edilir. Aşıkyan-Bakalyan toptan satış mağazası da yağmalanıp yakılır, evleri ve dükkânları baskına uğrayıp talan edilir. Sarkis Bakalyan Kıbrıs’a sığınır. İttihat ve Terakki Cemiyeti Ahmet Cemal Paşa’yı Ermenilerin güvenini kazanması için yeni Adana valisi olarak atadıktan sonra Sarkis de Adana’ya döner ve yeniden işinin başına geçer.

İsviçre malı yeni otomatik değirmen Adana’ya ulaşır. Adana’daki dört modern değirmen fabrikasından biri de onlarınkidir. Ermenilere ait tek fabrikadır bu aynı zamanda. Aşıkyan kitabına göre Sarkis, Aşıkyan-Bakalyan Firması’nın başarısının mimarıdır. İşte bu dönemde, iki Kayserili aile, Aşıkyanlar ve Bakalyanlar arasındaki iş ilişkisi 1911’de dünürlük bağıyla da güçlendirilmiştir.

Sarkis ve Hayguhi Bakalyan’ın aslen evi Mersin’dedir. Hayguhi’nin burada beş çocuğu olmuştur ancak bunlardan sadece üçü hayatta kalmıştır: bir erkek, bir kız ve Kıbrıs’ta dünyaya gelen en küçük oğlu.

  • Pakrat Sarkis Bakalyan (24 Aralık 1913, Mersin-25 Nisan 1976, Baadbat, Lübnan, Sivil Savaş sırasında vefat etmiştir)
  • Mampile (evlenmeden önce Bakalyan) Turyants (5 Mayıs 1919, Mersin-2000, New York)
  • Vasken Sarkis Bakalyan (8 Kasım 1921, Larnaka-25 Mart 2007, Beyrut)

Osmanlı İmparatorluğu, Almanya’nın desteğiyle I. Dünya Savaşı’na katılmış ve Ekim 1914’te Karadeniz’de Rusya’ya karşı taarruza geçmiştir. Nihayetinde, Osmanlı İmparatorluğu Ordusu, Adana’daki Aşıkyan-Bakalyan un değirmeninin kontrolünü eline almıştır. Sarkis Bakalyan, askeriyenin ekmeği için değirmende un üretirken bir Osmanlı subayı da fabrikayı denetlemekle görevlendirilmiştir. Garabed Aşıkyan kitabında, “I. Dünya Savaşı sırasında Aşıkyan fabrikasıyla bağlantısı olanlar zorunlu askerlik hizmeti ve tehcirden muaf tutulmuştur çünkü fabrika askeriyeye hizmet etmekteydi” diye yazmaktadır. [9] Bir lesepase belgesi, Sarkis Bakalyan’ın soykırım yıllarında Osmanlı ordusu için un ürettiğini onaylamaktadır:

Bab-ı Ali, Dahiliye Nezareti. (Şifreli kalemi). Tarsus’taki fabrikatör Ermeni milletinden Şalvarcıyan Mardiros Efendi ile askeriyeye bir milyon kilogram un temin etmekle kontrat altına alınmıştır; Mersin meclisi idare üyesi Hornan, et, arpa ve yulaf; Tarsuslu Dikran ve Seragan Sarrafyan fasulye ve nohut ve Adanalı Bakalyan Sarkis bulgur ve un temin edeceklerdir. Askeri erzakın tedariklerinin aksamaması için, yukarıda bahsi geçen şahıslarla birlikte demiryolu inşa kumpanyası baş kâtibi Vanesi oğlu Krikor Magaroğlu’nun vilayet içerisinde, komşu vilayet ve şehirlerde seyahat etmelerine izin verilmiştir. Netice itibarıyla, vilayet içerisinde, komşu vilayet ve şehirlerde seyahat etmelerine izin ve gerekli vesikanın kendilerine verildiği askeri hat komiserliği ve menzil nokta kumandanlığından ifade edildiğinden gereğinin yapılması istenmektedir. 14 Şubat 1331. İmza: Adana Valisi namına Besim [10]

İstanbul’daki Osmanlı Arşivleri’nde bulunan bir başka belgede, Sarkis Bakalyan’ın Adana Vilayeti İdare Meclisi’ne seçildiğini göstermektedir. [11] Adana Valisi vekili Dahiliye Nezareti’ne meclisteki iki Müslüman (Mustafa ve Esad Efendiler) yerine bir Rum (Ligor Yadis) ve bir Ermeninin (Sarkis Bakalyan) getirildiğini bildiren bir yazı göndermiştir. 9 Şubat 1919’da bu belge üzerine Fransızca “Services Administratifs, l’Administrateur en Chef” mührü vurulmuş ve el yazısıyla “Vu et autorisé / le 9.2.18 P. l’administration en Chef et p.o. Le Secrétaire Général” yazılmıştır. Altındaki imza okunaksızdır.

Aşıkyan&Bakalyan’ın bir un değirmeni işletiyor olmalarının, 1915 soykırımı ve tehcir sırasında kendilerinin ve yakınlarının hayatını kurtarması tamamen tesadüfidir. Sarkis Bakalyan Mason’dur ve akrabaları için bundan faydalandığı ve savaş ve soykırım sırasında başka Ermenilere de yardım ettiği düşünülmektedir.

Sarkis Bakalyan, değirmende yetki sahibi olan yüksek rütbeli Osmanlı memurlarıyla dost olmanın avantajlarının farkındadır. Memur kumara düşkün bir adamdır. Sarkis bu adamla kart oyunu oynamaya pek hevesli olmadığından Bodossaki isminde genç bir Rumu memurla oyun oynaması ve memurun kazanmasına izin vermesi için ayarlar.[12] Ayrıca, memur Sarkis’ten kendisine nakit para vermesini talep etmektedir. Bir keresinde Sarkis’ten büyük bir meblağ talep eder; bunun üzerine Sarkis memura fabrikanın anahtarlarını göstererek, “İşi neden sen idare etmiyorsun” der.  Kısa bir süre düşündükten sonra memur Sarkis’e, işine devam etmesini söylemiştir. Bu yüksek rütbeli Osmanlı memuru 1919’da Sarkis’i uyararak hemen Adana’yı terk etmesini ve daha sonra geriye dönebileceğini söylemiştir. [13]

Bakalyanlar ve birkaç akrabası aceleyle, yanlarına sadece taşıyabildikleri kadar eşya alarak Mersin’den Kıbrıs’a giden bir gemiye binmişlerdir.

Sarkis Bakalyan’ın Kıbrıs’a yerleşmesi birçok Kilikya Ermenisinin hikâyesinden farklıdır. I. Dünya Savaşı sonrasında 1915’te tehcir edilen on binlerce Ermeni Kilikya bölgesindeki memleketlerine geri dönmüştür.

Sarkis ve Hayguhi, en küçük çocukları Vasken’in dünyaya geldiği Larnaka’ya yerleşmiştir.

Sarkis, kısa sürede Kıbrıs’taki iş fırsatlarını farkına varır. Bir keşif gezisine çıkmış; Larnaka’dan gemiye binip Beyrut, İskenderiye ve Marsilya’ya gitmiştir. Yerleşmek için Lübnan’ı tercih etmiştir çünkü burada hem kültürel bir yakınlık görmüştür hem de çarşıda Türkçe konuşulmaktadır.

Lübnan, 1920’den 1943’e kadar Fransız mandası altındaydı. Sarkis Beyrut’a ilk kez 1920 tarihinde gelmiştir. Bir yıl kadar Beyrut’ta kalıp Lübnan vatandaşlığı almıştır. Bu dönemde Muhammed Abdel-Kader Tawil isimli biriye ortak olarak Beyrut çarşısında Debbas Meydanı’nda bir değirmen işletmeye başlar. 1924 yılında Sarkis ve ailesi kalıcı olarak Beyrut’a yerleşirler.

Ardından Brazil Sokak’ta,  şehrin mezbahasının bitişiğindeki bir binayı satın alır. 22 Eylül 1932’de Beyrut Belediyesi en büyük oğlu Pakrat’a değirmen işletme ve makarna fabrikası kurma ruhsatı verir. Pakrat, Almanya MIAG’dan makineler (24 saatte 25.000 kg üretim kapasiteli) getirtir.

Değirmen, yani Grands Moulins du Liban-Sarkis Bakalyan, 1936’nın sonuna kadar çalışmaktadır. Alman teknisyenle yeni fabrikayı gezen bir gazeteci Temmuz 1937 tarihinde Ermenice Aztag gazetesine günde 200 çuval un üretilmekte olduğunu, buğdayın trenle Havran’dan ve daha önce de Hama, Humus, hatta Halep’ten getirildiğini ve makarnaların sonbaharda hazır olacağını yazmıştır. [14]

11920 civarı. Sarkis Bakalyan (ortada oturan) ve akranları, fotoğraf muhtemelen Kıbrıs’ta çekilmiş.

2.Larnaka, 1920. Bay ve Bayan Bediryan ile en büyük kızları Anjel. [Stüdyodaki arka fon, Sarkis Bakalyan ve ailesinin 1924’te Larnaka’da çekilmiş bir fotoğraflarında da kullanılmış.] Bediryan çifti, Sarkis ve Hayguhi Bakalyan’la Larnaka’da taşınmış veya Adana’dan tanışıyor olabilir. Bakalyanlar Lübnan’a yerleşirken, Bediryanlar Mısır’da yaşamışlardır. Dört çocukları olmuştur: Anjel, Jozef, Antuan ve Alis. Katoliktirler. 1930’larda, yazları çocuklarıyla birlikte Lübnan’a, Dhour el Choueir’e gelirlerdi. Dost olan iki aile aralarında Türkçe ve Ermeni-Türkçesiyle konuşmaktaydı.

3.1928, İskenderiye’de Akdeniz. Bay Bediryan ve dört çocuğu, Anjel, Jozef, Antuan ve Alis yüzerken.

Sarkis Bakalyan, böbürlenmeyi ve gösterişi sevmeyen, mütevazı bir hayırseverdir. Piskopos Krikoris Balakyan (1875-1934), Ermeni Golgotası: Ermeni Soykırımı Hatıratı, 1915-1918 isimli eserinde Sarkis Bakalyan’ın yardımseverliğine iki uzun paragraf ayırmıştır:

En koyu savunucum Sayın Sarkis Bakalyan’dı, gizlice birçok çaresiz Ermeni aileye bakan mütevazı bir Kayserili. Kimsesiz Ermeni bir kadın ve çocuğunun aç olduğu duysa hemen kadına un verirdi. Anlatılamaz perişanlıktaki birçok Ermeni aile onun nezaketine sığınırdı ve o da onlara un verirdi. [15]

Dahası, Balakyan kendi yaşadıklarını şöyle aktarmaktadır:

1918 ilkbaharında, Ermenilerin evleri aranıp, saklananlar tutuklanıp sürgüne gönderildiği veya öldürüldüğü sırada Kürkçüyan sakıncalı durumum konusunda sorgulanmıştı. Ardından Sarkis Bakalyan’dan benim için moral desteğinde bulunmasını rica etmişti. Bu bir diğer fedakâr ve cömert dostum, Kürkçüyan aracılığıyla bana mesaj göndererek, tutuklanmam haline hiç tedirgin olmamamı, güvenliğim için bin altın rüşvet vermeye hazır olduğunu bildirmişti.

Fabrika sahibi ve Osmanlı ordusunun un tedarikçisi olan Bakalyan’ın, genel vali ve diğer yüksek mevkili Türk memurlar arasındaki dostları sayesinde büyük bir etkisi vardı. Kürkçüyan, Sarkis Bakalyan’ı ziyarete gitti ve bana İsviçre yolculuğum için 100 Osmanlı altını getirdi. Zaten Dr. Vartabedyan da 100 altın lira bağışlamıştı ve böylece 200 altın lirayla kaçış planım kesinlikle başarılı olacaktı. Bakalyan Adana istasyon müdürünü saklandığım yere çağırdı ve trenle Kara Pınar’a ulaşabilmem için gerekli bütün düzenlemeyi yaptı. [16]

1919’da piskopos Balakyan, bir fotoğrafının (gençlik fotoğrafı) arkasına, yardımları ve soykırım yılları boyunca Adana’da güvenliğini sağladığı için Sarkis Bakalyan’a teşekkür eden bir not göndermiştir.

1. and 2. “Ruhsat”: 22 Eylül 1932’de, Beyrut Belediyesi tarafından Pakrat Bakalyan’a Karantina, Brazil Sokak’ta bir un ve makarna fabrikası açabilmesi için verilen ruhsat.

Sarkis ve kayınbiraderleri kiliseye bağlıydılar. Parseğ ve Dikran Aşıkyan Ermeni Kilisesine bağış yapardı. 3 Haziran 1903 tarihinde Kilikya Katolikosu II. Sahag Khabayan [17], İstanbul’daki Merkezi İdare’ye şöyle yazmaktaydı: “Adana’daki Uzun Aşıkyan kardeşlerin (aslen Kayserili) desteğiyle Sis’teki Katolikosluk binasına üç oda daha eklenmiştir.” [18] Katolikos Sahag Kasım 1918’de Adana’ya geldiğinde Sarkis onu kendi evinde bir buçuk ay ağırlamıştır. [19] Garabed Aşıkyan da kitabında bunu onaylamaktadır: “Atşekesten sonra... Halep’ten Katolikos Sahag Khabayan ve Britanya’nın Ortadoğu Yüksek Temsilcisi Mark Sykes, buldukları ilk fırsatta trenle Adana’ya geldiler.” [20] Dahası, Sarkis Bakalyan Beyrut, Hacın’daki fabrikasının yakınlarında bulunan Surp Kevork Kilisesi’nin arazisini satın alarak kiliseyi desteklemiştir. Sarkis’in adı kilisenin dört sütunundan birini üzerindeki levhada yazmaktadır.

Sarkis Bakalyan, çalışmasının meyvesini yiyememiştir. Sirarpi on yaşındayken Sarkis’in yere yığıldığını görüp annesi Marina Aşıkyan’ı çağırır. Sarkis,  31 Temmuz 1937’de 59 yaşında Başura, Khandaq al-Ghamiq’teki evinde kalp yetmezliğinden ölür. [21]

Yakın arkadaşı Başpsikopos Bedros Saracıyan [22] tarafından düzenlenen cenaze merasimi ardından Aztag gazetesi övgü dolu uzun bir yazı yayınlamıştır. Cenaze alayında din adamları, aile üyeleri [23] ve ileri gelen şahsiyetlerin arkasından, mezarlığa kadar tabutu omuzlarında taşıyan ve “Ya baba, ya baba Sarkis” diye bağıran Müslümanlarla birlikte büyük bir kalabalık yürümüştür. Aztag, 15 Kasım 1936 tarihinde Beyrut’ta yaşanan olaylardaki tavrı nedeniyle rahmetliye saygı ve minnettarlığını belirtmiştir. Sarkis Ermeniler ile Müslümanlar arasında arabuluculuk yapmış ve her iki tarafın da minnettarlığını kazanmıştır. [24] Lübnan’da 1950’lerden önce yaslı kadınlar evde kalır; mezarlığa sadece erkekler giderdi.

Sarkis, eğitim almamış olmasına rağmen zamanının ötesinde, ilerici bir adamdı. Bağımsız bir düşünür olarak hiçbir siyasi partiye veya belirli bir ideolojiye katılmadı. Maddi manevi desteği sadece fakirler ve düşkünler içindi. Oğulları da onun izinden giderek Lübnan’daki Ermeni toplumunu desteklediler. 1920’ler ve 1930’larda Lübnan’da çok az sayıda ileri gelen Ermeni bulunmaktaydı ve Sarkis de onlardan biriydi muhtemelen.

Garabed Aşıkyan, kitabında eniştesi Sarkis Bakalyan’a karşı mesafelidir. Tamamen farklı yapı, kişilik, beceri ve geçmişe sahiptirler ama daha da önemlisi yaşadıkları sosyopolitik dönem de çok başkadır. Hayat birine verirken diğerini bitirmiştir. Garabed, varlıklı bir ailenin oğludur, Ermeni ve Fransız okullarında eğitim görmüş, ata binmeyi, seyahat etmeyi seven sosyal biridir. Ayrıca siyasetle ilgilenmiş ve daha sonra da yazarlığı seçmiştir. Adana’dan sonra zor bir hayatı olmuştur, özellikle de Romanyan’nın Sovyet bloğuna katılmasıyla. Oğlu, Kanada, Montreal’e yerleşir ve kendisi ancak 1959 yılında, 70 yaşındayken onun yanına gidebilir. Kayserili Uzun Aşıkyan ailesinin soyundan gelenler The History of Uzun Ashekian Clan [Uzun Aşıkyan Soyunun Tarihçesi] isimli kitabı için ona müteşekkir olmalıdır.

Hayguhi (Aşıkyan) Bakalyan 45 yaşında dul kalmıştır. Kız kardeşi Marina ve yeğenleri, yani kuzenleri Pakrat, Mampile ve Vasken’le birlikte büyüyen Şake ve Sirarpi’yle çok yakındır.

1967’deki Arap-İsrail Savaşı’ndan önce Hayguhi ve Marina, düzenli olarak her yıl Hamat’taki (Tiberya’nın bir mil güneyinde) Taberiye Gölü yakınlarındaki kaplıcalara gitmektedirler. Merucan Şahinyan (1906-1973), 1930’dan ölümüne kadar onların (Sarkis ve Hayguhi Bakalyan) arkadaşı ve şoförüdür. Merucan bekârdır, erkek kardeşi ve onun ailesiyle birlikte yaşamaktadır. Merucan ve erkek kardeşi Ğugas, aslen Afyon-Karahisarlı; yengesi Hayguhi ise Adanalıdır.

Merucan Şahinyan’ın iki kız ve iki erkek yeğeni vardı. En büyükleri Karnig Şahinyan (1927, Beyrut-2018, Los Angeles) erken yaşta okuldan ayrılmış olsa da kendi başına çalışarak mezuniyet sınavlarını verir. Ardından Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği okur ve Lübnan, Suriye, Afrika ve Ürdün’de başarılı bir kariyer yapar. Onun bir küçüğü Tıjkuhi (evlenmeden önce Şahinyan) Nubar Dedeyan’ın (1929, Beyrut-1996) kocası da Afyon Karahisarlıydı. Üçüncü yeğeni Krikor Şahinyan (1930, Beyrut-2009, Beyrut) kendisini doğuştan eğitimci olarak görmektedir; Hamazkayin Okulu’nun bursuyla Avrupa’da okumuş ve sonra yıllarca bu kurumda öğretmenlik yapmıştır. Branşı Ermeni ve Fransız dili ve edebiyatıydı; ayrıca “Ahegan” edebiyat dergisinin kurucusu ve editörüydü. En küçükleri Yeğisapet (evlenmeden önce Şahinyan) Benyamin Balanzyan (1932-2004) geç yaşta evlenmiştir. Benyamin (gözlükçü), Vasken Bakalyan’ın çocukluk arkadaşıydı ve ölene kadar dost kalmışlardır. Karnig, Tıjkuhi, Krikor ve Yeğisapet, onların çocukları ve torunları Merucan’a çok düşkündüler ve onu ikinci babaları, büyük babaları gibi görmekteydiler. Sarkis ve Hayguhi’nin çocukları da Merucan’a düşkündü.

Hayguhi Bakalyan, mutfak işlerinde çok becerikliydi, özellikle mantı, su böreği ve dolmaları meşhurdu. Kız kardeşi Marina’yla birlikte kışlık meyve kurusu hurma, kabak, dut, kayısı, ayva ve tatlı sucuk bunlardan bazılarıydı. Tatlı sucuk hazırlamak, mum yapımına benzer. İpe geçirilen cevizler sıcak üzüm püresine batırılıp çıkartılarak hazırlanırdı. Bu şekerlemeler misafirlere ikram edilirdi çünkü 1960’larda Beyrut’ta çok az sayıda şeker ve çikolata dükkânı bulunmaktaydı.

Bakalyanlar 1924’te niahi olarak Beyrut’a yerleşince, çok sayıda Ermeni’nin yaşamakta olduğu Khandaq el-Ghamiq Sokağı’ndan bir ev kiraladılar. Fransız Mandası boyunca (1920’den 1943’te Lübnan’ın bağımsızlığı ilan edişine kadar) bu mahalle dinsel ve etnik bakımdan özerkti.  Khandaq el-Ghamiq, çarşılara, hükümet binası ve Şehit Meydanı’na yakındı. Hripsimyants Lekesiz Doğum Tarikatı [Erm. Anarad Hığiyutyun] 1922’de Bakalyanların evinin karşısında bir kız okulu açtı. Sivil Savaş (13 Nisan 1975-1990) sırasında okul binası yıkılır ancak rahibeler okulu çoktan Fanar’a taşımışlardır. Okulun yanında Dr. Antranig Bızdikyan’ın terzi dükkânı, sokağın karşısında ise Uzunyan Eczanesi bulunmaktaydı.

Adana ve Mersin’den uzaklaştırılıp çok sayıda ev değiştirdiklerinden Hayguhi ve Sarkis, mülk sahibi olmayı istememişlerdir. Oğulları da onları takip etmiş ve Lübnan’da kendi evlerini inşa etmek veya satın almak yerine hep kiracı olmayı tercih etmişlerdir. Şüphesiz, işleri değirmenciliktir!

Hayguhi, kendince evde zaruri olmayan hiçbir şey bulunmasını istememiştir. Mutfakta basit bir ahşap kasa üzerine oturmayı tercih etmiş, sebze, et vs. doğramak için başka bir kasa kullanmıştır. Oğlu 1949’da ikinci kez evlenirken eve bir buzdolabı ve oturma grubu satın almıştır.

Hayguhi sosyal bir insandı, ayda bir kere kadın akrabalarını ve arkadaşlarını evinde toplayıp ağırlardı.

Pakrat Bakalyan, 1957’de ailesiyle birlikte Beyrut At Yarışı Sahası yakınlarında, çam ağaçlarıyla çevrili Horsh Badaro’ya taşınır. Bununla Khandaq el-Ghamiq Sokağı’ndaki evleri Aşıkyan ailesinin Romanya’dan kaçıp gelen üyeleri tarafından kullanılmaya devam eder. 1950’lerin başlarından 1960’lara kadar Romanya’dan kaçanlar, ABD’ye göçmen vizesi alana kadar bir yıl Lübnan’da kalırlar.

Bakalyanlar gibi durumu iyi olan Ermeniler, Beyrut’un sıcaklarından kaçmak için (Hazirandan Eylüle kadar) dağlık bölgelerde yazlık kiralarlardı. Kimi erkekler her gün iş için Beyrut’a gidip gelirdi ama yazlık köy uzakta veya yolları kötüyse hafta içi şehirde kalıp hafta sonu ailelerinin yanına gidenler de vardı.

Bakalyan fotoğraflarının birçoğu 1930’larda yaz aylarında, Lübnan Dağı’ndaki yazlık köy/kasabalarda çekilmiştir. Muhtemelen makinesini ve tripodunu yüklenen bir fotoğrafçı yazlıkta tatil sırasında fotoğraf çekilip para ödemeye hazır olan aileleri ziyaret etmekteydi. Daha sonra burada iki de fotoğraf stüdyosu açılmıştır.

Dhour El Choueir başka ülkelerden de insanların tercih ettiği, yüksek konumu ve serin havasıyla meşhur, otellere ve başka imkânlara sahip gözde bir yazlık yeriydi. Kahire, Bağdat ve Kudüs’ten Dhour El Choueir’e yazlığa gelen Ermeniler vardı. Bu sayede genç-yaşlı arkadaşlıklar kurulur ve insanlar sezonluk dostlarını görmek için sabırsızlanırlardı.

1930’larda, doktorlar Sarkis Bakalyan’a daha alçak rakımlı bir köyde ev tutmasının kalbi için daha sağlıklı olacağını tavsiye eder. Böylece Bakalyanlar, Abadieh’in bir ilerisindeki Aaraiya’da (Şam yolu üzerinde Kahaleh ve Aley yakınlarında) kalmaya başlarlar.

1950’de, Pakrat ikinci kez evlenip çocuk sahibi olunca Bakalyanlar yine Dhour El Choueir’e dönerler. Hotel Central ve meşhur Al Kassouf Grand Hotel’in (1930’da inşa edilmiş bu otelde Kral Faruk, Ferid el-Atraş, Ümmü Gülsüm ve Lübnan’ın ilk güzellik kraliçesi (1935) kalmıştır) güneyindeki bir tepede yer tutarlar.

Bakalyanlar birinci katta bir daire tutarlar. En üstte de Dermenciyan ailesi vardı. Babaları Levon (Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden mezun bir eczacı) ve annesi Anjel (evlenmeden önce Sulahyan); ikisi de Antepliydi. Dört kız ve bir erkek çocukları vardı.

Hayguhi, kocası ve Aşıkyanlar gibi, 1956 yazında Piskopos Khat Açabahyan ve başka bir rahibi evinde misafir etmiştir. O sırada Kilikya Katolikosluğunda tartışmalı bir seçim sürmektedir. Sivil Savaş süresinde Ermeni kilisesi ve siyaset hayatı da kriz içinde olmuştur.

1959’da, Hayguhi Bakalyan Beyrut’tan uçakla Erivan’a, kızı Mampile (Bakalyan) Turyants’ı ziyarete gider ve torunu Garo’yu ilk defa görür. Anne ve kızı 1947 yılından beri birbirlerini görmemiştir. Hayguhi burada üç ay kadar kaldıktan sonra eve döner.

Hayguhi, dağları severdi ve Pakrat’ın ailesinin yazlığının bulunduğu Beit Meri’de vefat etmiştir.

Marina (Parseğ Aşıkyan) Bedros Istepan Aşıkyan (1896, Adana-1974, Beyrut) önce Adana’daki Ermeni okulunda, sonra da Fransız rahibelerin okulunda okumuştur. O ve ablası Nisan 1909’daki Adana Katliamı’na tanık olmuşlardır. O sırada kendisi 13, ablası 17 yaşındadır. (Bkz. yukarıda “Hayguhi Bakalyan”)

Marina oya, dantel, tığ işi, mekik oyası gibi el işlerine yatkındır, aynı zamanda börek, su böreği, mantı ve sarı burma gibi hamur yemekleri için çok iyi hamur açar. Yeğenleri Marina’ya sevgiyle “Mamu” diye seslenir.

Evinde bir gramofonu vardı ve Üsküdar’a Giderken gibi şarkılar dinliyorlardı; yeğenlerine iskambil ve kız kaçıran oynamayı öğretiyordu.

Marina 1917’de Bedros Istepan Aşıkyan’la (1886, Kayseri-1958, Beyrut) Mersin’de evlenmişti. Evlendiğinde kendisi 21, kocası 31 yaşındaydı. Sülaledeki birçok evlilikte olduğu gibi karı ve koca arasında akrabalık bağı bulunmaktaydı. Bedros’un büyükbabası Bedros Aşıkyan, ailenin atasının oğullarından biriydi ve Marina’nın büyükbabası da Garabed Aşıkyan’dı.

Çiftin bir oğulları olur ama erken yaşta ölür. Ardından iki kızları olur:

  • Şake (evlenmeden önce Aşıkyan) Nacaryan (12 Nisan 1921, Mersin-19 Şubat 2007, New York)
  • Sirarpi (evlenmeden önce Aşıkyan) Yağcıyan (1927, Larnaka, Kıbrıs)

Özellikle 1937’de Hayguhi dul kaldıktan sonra, Marina kız kardeşine ve ertesi yıl Romanya’dan Lübnan’a taşınan anneleri Diruhi’ye daha da yakınlaşmıştır. Marina ve ailesi Khandaq el-Ghamiq’te, güzel bir Art Deco stilinde güzel bir binanın ilk katında, Hayguhi’nin evinden iki blok ötede yaşıyordu. Marina, kız kardeşi ve annesini her gün ziyaret eder ve sonra Beyrut’un çarşılarından et, sebze, balık, ekmek ve diğer ihtiyaçlarını satın alırdı. Yanında sırtındaki devasa sepette satın aldığı malları taşıyan bir hamalla geri dönerdi.

Marina Aşıkyan’ın tığ işi model defteri (8 parça; arkalı önlü 16 sayfanın, 11’i dolu) .

Bedros Aşıkyan’ın anne ve babası o daha gençken Adana’ya yerleşmişlerdi. Önce Ermeni okulunda, ardından da Fransız Katoliklerin yüksekokulunda okumuştu. Bedros, amcası Şahmir Ağa’yla, amcasının Adana’daki saat kulesi yakınındaki bakkalında çalışıyordu ama bu dükkân 1909’da yağmalanır. Bunun üzerine Aşıkyan-Bakalyan firmasında kâtiplik yapmaya başlar ve bu sayede tehcir veya zorunlu askerlikten muaf tutulur. Bedros Kilikya savaşını (Mayıs 1920-Ekim 1921) Kuvayi Milliye Hareketi kazanınca ve Fransız güçleri bölgedeki Ermenileri bırakıp geri çekilince ailesini Kıbrıs’a götürmüştür. Lefkoşa’daki Melkonyan Eğitim Enstitüsü’nün inşaatını yönetmiştir.

Sarkis Bakalyan 1924’te Lübnan’a yerleşmiş ve bacanağı Bedros’un da Beyrut’a gelmesini istemiştir. Sarkis, Mohammed Abdelkader Tawil isimli biriyle şehir merkezinde bir un fabrikası işletmektedir ve Bedros’un muhasebe ve idari bilgisine ihtiyacı vardır.

1937’de Sarkis’in ölümünden sonra, çocukları Pakrat ve Vasken Bakalyan da Bedros’un bilgisine ve yol göstericiliğine güvenmiştir. 1943’te Société Industrielle du Levant (SIDUL) isminde yeni bir işletme kurmuşlardır. Bedros bu işletmenin de yönetim kurulunda yer almıştır zira bilgisi ve deneyimiyle 1958’de vefat edene kadar yeğenlerine paha biçilemez bir destek sağlamıştır.

Bedros, Sivil Savaş döneminde 1958 yılında 77 yaşındayken vefat eder. Marina, ömrünün son on yılını kızı Sirarpi’nin Beyrut Ulusal Müzesi karşısındaki, torunları Viken ve Patrik Yağcıyan’ın etrafında geçirir.

Harutyun&Annug Aşıkyan’ın Soyu

Vahan Harutyun Aşıkyan (1890 civarı, Adana-muhtemelen Mısır’da vefat etmiştir) 1909 Adana Katliamı sırasında Kıbrıs’a geçmiş ve buradan da Mısır’a gidip bir buharlı gemi firmasında çalışmaya başlayarak Mısır ile Basra Körfezi arasında gidip gelmiştir.

Verjin Harutyun Aşıkyan (1892 civarı, Adana-1960’lar, Kıbrıs) Kilikya tahliyesinden sonra 1920’de ebeveynleriyle birlikte Kıbrıs’a yerleşmiştir. Hiç evlenmemiş ve ölene kadar Lefkoşa’da yaşamıştır. Harutyun Aşıkyan’ın soyundan gelen son kişidir.

Dikran&Mari Aşıkyan’ın Soyu

Adel (evlenmeden önce Dikran Aşıkyan) Diran Garabed Kazancıyan (1886 civarı- 1960’ların başı, Bağdat) Adana’da Amerikan misyoner okulunda okumuştur. 1901 yılında Adana’da Diran Garabed Kazancıyan’la (1880 civarı, Adana-1947, Beyrut) evlenmiştir. Diran Tarsus (Darson) Koleji’nden mezundur.

İki kız ve iki erkek çocukları olur:

  • Arpine (evlenmeden önce Kazancıyan) Salatyan (1903, Adana-8 Aralık 1978, Adana)
  • Harutyun Diran Kazancıyan (1 Ağustos 1906, Adana-10 Aralık 1978, Atina)
  • Anahid (evlenmeden önce Kazancıyan) (1907, Adana-1981, Bağdat)
  • Berç Diran Kazancıyan (15 Eylül 1921, Larnaka-1 Mayıs 1978, Beyrut)

I. Dünya Savaşı sırasında Adel, kocası, çocukları (henüz doğmamış olan Berç hariç), anne-babası ve kardeşleriyle birlikte Halep’e tehcir edilir. (Bkz. “Dikran Aşıkyan” bölümü) 1920’de babalarının ölmesi üzerine Kazancıyan ailesi ve geriye kalan Aşıkyanlar Kıbrıs, Larnaka’ya taşınırlar. Kilikya’ya dönme umutları kalmayınca da Beyrut’a yerleşirler. Buraya taşınmalarının bir nedeni de çocuklarının daha iyi bir eğitim almasını istemeleridir. Beyrut’a yerleştikten birkaç on yıl sonra Diran Kazancıyan da ölür; dul kalan Adel, Bağdat’a kızı Anahid’in yanına gider; o da Irak’ta vefat eder.

Murat Dikran Aşıkyan (1891 civarı, Adana-1960 civarı, Beyrut) Adana’da eğitim görmüştür. Murat ve kuzeni Garabed Parseğ Aşıkyan’la yakındır, aralarında sadece 2 yaş fark vardır. Ata binmeyi ve sosyal aktivitelere katılmayı severler. 1909 Adana Katliamı’ndan sonra ailesiyle birlikte Mersin’e taşınmıştır. Babası Adana’da çalışmayı sürdürmüş; bayramlarda ve Pazar günleri ailesinin yanına Mersin’e gelmiştir. Murat askerlik için Osmanlı Ordusuna çağrıldığında, babası vergisini ödeyerek oğlunun askerlikten muaf tutulmasını sağlamıştır.

Daha sonra bu iki kuzen, Parseğ’in oğlu Garabed ve Dikran’ın oğlu Murat, M. Ve G. Aşıkyan Firması ismiyle Mersin’de bir iş kurmuştur ancak pek başarılı olamamışlardır.

Tehcir sırasında Murat ailesiyle birlikte Halep’e gitmiştir. Ateşkese (1918) kadar burada kalıp sonra Adana’ya dönmüşlerdir. İki yıl sonra babası Dikran Aşıkyan ölür ve Adana’da defnedilir. Ardından Murat da Kıbrıs’taki aile üyelerine katılır. İlk önce dayısı Sarkis Bakalyan’la çalışır. Bakalyan Beyrut’a taşınınca, Murat işi devam ettiremez. Kendi kardeşleri de Lübnan’a taşınınca Murat da onlara katılır. Burada, Halep’e makine satmak, otomatik ip eğirme aletleri ithal etmek gibi yeni işler dener. Murat, ne Larnaka ne de Beyrut’ta planlarını gerçekleştirmeyi başaramamıştır.

Beyrut’ta bir bekâr olarak ölmüş, Beyrut Ermeni Mezarlığı’nda, kapının hemen solunda bulunan annesinin mezarının yanına defnedilmiştir. Kız kardeşi Zaruhi, ondan sonra ölmüştür.

Lusadzin Dikran Aşıkyan (1895 civarı, Adana-1 Ekim 1968, Beyrut) Adana’da bir Fransız okulunda eğitim görmüştür; piyano çalabilen, resim yapan, işleme, dantel gibi el işlerinde başarılı biridir. Hiç evlenmez, babasının evinde yaşar. Daha sonra kız kardeşi Zaruhi ve erkek kardeşi Murat’la birlikte Larnaka ve Beyrut’a geçer. Ömrünü ailesiyle birlikte geçirir.

Zaruhi Dikran Aşıkyan (1897 civarı, Adana-1963, Beyrut) da kız kardeşleri gibi Adana’daki Fransız okulunda eğitim görmüştür. Kardeşler Ermenice, Türkçe, Fransızca konuşabilmektedir ve muhtemelen Lübnan’a yerleştikten sonra da biraz Arapça öğrenmişlerdir. Zaruhi ve Lusadzin, Mode et Travaux isimli (1919’da Paris’te yayınlanmaya başlayan) Fransız dergisini okurlar. Zaruhi de piyano çalar, resim yapar, işleme, dantel gibi el işlerinde iyidir. Hiç evlenmemiştir ancak yeğenleri ve onların çocuklarıyla ilgilenmeyi seven biri olmuştur.

Tsolin (evlenmeden önce Dikran Aşıkyan) Garabed Cırcıryan (1901, Adana-1960’lar, Marsilya) Adana Katliamı’na kadar ailesiyle Adana’da yaşar. Sonra Mersin’e yerleşirler. Soykırım sırasında tehcir edilirler ancak babaları Halep’te kalabilmelerini sağlar. Ateşkesten (1918) sonra Adana’ya dönerler. 1920’de babaları burada vefat edince annesi ve kardeşleriyle birlikte Kıbrıs’a, sonra da Beyrut’a geçer.

Tsolin, 1931’de Marsilya’da Garabed Cırcıryan’la evlenir. Ailedeki birçok evlilikte olduğu gibi burada da damat ile gelin arasında kan bağı bulunmaktadır. Gelinin Marsilya’ya giderken bir refakatçiye ihtiyacı olmuştur. Halası Nevrig (Aşıkyan) Telalyan dul olduğu ve çocuğu olmadığı için geline Fransa’ya giderken eşlik edebilecek en uygun kişidir. Düğün Marsilya’daki Surp Tarkmançats Ermeni Kilisesinde [Cathédrale Apostolique Armenienne des Saints Traducteurs] gerçekleşir.

25 Ekim 1931 tarihinde piskopos Krikoris Balakyan’ın bu kilisede görevlendirilmiş olması ilginçtir. Soykırım sırasında, piskoposun Avrupa’ya kaçmasına Sarkis Bakalyan yardım etmiştir. Kilisesinde Aşıkyanları görünce şaşırmış olmalı ve Tsolin ve Garabed Cırcıryan’ın oğlunu da o vaftiz etmiş olabilir.

Tsolin ve Garabed’in iki oğlu olur:

  • Karnig/Charles Garabed Cırcıryan (1932, Marsilya-16 Aralık 2017, Marsilya)
  • Denis Garabed Cırcıryan (1936, Marsilya)

Mihran&Gülenya Aşıkyan’ın Soyu

Eliz (evlenmeden önce Mihran Aşıkyan) Levofet M. Pambukçiyan (1899 civarı, Adana-1930’lar, Zahle, Lübnan) Kayserili Levofet M. Pambukçiyan’la evlenir (1920 civarında). Bir kızları olur, Mayda Levofet Pambukçiyan (1922 civarı, Marsilya-ölüm tarihi bilinmiyor)

Ne yazık ki Eliz genç yaşta vefat edip kocasını dul, kızı Mayda’yı da öksüz bırakmıştır. Levofet Pambukçiyan sosyal ve başarılı bir iş adamıdır, Beyrut Nehri kıyısındaki “Pambukçiyan Değirmeni”ni işletmiştir. Dolayısıyla böyle bir potansiyelin ailede kalması adına kaynanası Gülena (Garabed Palamutyan) Mihran Aşıkyan, Levofet’i baldızı Viktor’la evlenmeye ikna eder.

Levofet Pambukçiyan, Adana’da buz ve pamuk üretimi yapan iki işletmeye sahip olan Pambukçiyan’ın oğlu olabilir. Püzant Yeğyayan kitabında Adana’da dört buz üreticisi olduğunu tasdiklemektedir: Aşıkyan-Bakalyan, yine bir Ermeni işletmesi olan Pambukçiyan-Donigyan; ayrıca Adana’da otomatik çırçır makinesi de Aşıkyan-Bakalyan, Pambukçiyan-Donigyan ve sahibi Ermeni olan iki diğer işletmede bulunmaktadır. [25]

Luis Mihran Aşıkyan (1901, Adana-1970’ler, Beyrut) ailesi, büyükanne ve büyükbabası ve amcalarının aileleriyle birlikte Adana’da yaşar. Adana Katliamı’ndan sonra aile Mersin’e taşınır. 1919’da anneleri kızlarını da alıp Kıbrıs’a geçer ve birkaç yıl sonra da nihai olarak Lübnan’a yerleşirler. Luis hiç evlenmez ve kız kardeşi Paruhi’yle birlikte yaşar.

Viktorya “Viktor” (evlenmeden önce Mihran Aşıkyan) Levofet Pambukçiyan (1904 civarı, Adana-1970’ler, Beyrut) Adana’da büyükanne ve büyükbabası, amcalarının aileleriyle birlikte geniş bir evde yaşar. Adana Katliamı’ndan sonra aile Mersin’e taşınır. Babası o daha iki yaşındayken vefat eder.

1919’da annesi ve kız kardeşleri Kıbrıs’a taşınır. Birkaç yıl sonra da kalıcı olarak Lübnan’a yerleşirler. En büyük ablası Eliz ölünce, Viktor onun dul eşi Levofet Pambukçiyan’la evlenir. Viktor, yeğeni Mayda’yı büyütür ve kendisinin de bir oğlu ve iki kızı olur:

  • Mihran Levofet Pambukçiyan (1935 civarı, Beyrut)
  • Lizet Levofet Pambukçiyan (1937 civarı, Beyrut)
  • Miranda Levofet Pambukçiyan (1939 civarı, Beyrut)

Paruhi (evlenmeden önce Mihran Aşıkyan) Sarkis Bedros Urfalıyan (1906, Adana-1980’ler, Beyrut) kız kardeşleri gibi Adana doğumludur ve babası ölmeden kısa bir süre önce dünyaya gelmiştir. Mihran’ın ailesi de diğer Aşıkyanlar gibi önce Kıbrıs’a ve ardından da Lübnan’a yerleşmiştir.

Paruhi, Basra’da eğitim görmüş olan Sarkis Urfalıyan’la (1910 civarı, Mersin-1961, Beyrut) evlenir. Sarkis sosyal biridir ve bir İngiliz şirketinde çalışmaktadır. Lübnan’da Trablusşam’a geçer ve sonunda Beyrut’a yerleşir. Ne yazık ki çok erken vefat eder.

Paruhi ile Sarkis’in bir kız ve bir erkek çocukları olur:

  • Peter Sarkis Urfalıyan (1949 civarı, Beyrut)
  • Bella Sarkis Urfalıyan (1953 civarı, Beyrut)

Babaları öldüğünde çocukları küçüktür ve Garabed Aşıkyan’ın kitabında Levofet Pambukçiyan’ın onlara baktığı aktarılmaktadır.

Lübnan’daki Beşinci Nesil

Sarkis&Hayguhi Bakalyan’ın Soyu

Pakrat Sarkis Bakalyan (24 Aralık 1913, Mersin-25 Nisan 1976, Baabdat, Lübnan) Sarkis ile Hayguhi’nin ikinci oğludur; ne yazık ki ağabeyi Torkom küçük yaşta muhtemelen 1914’te vefat etmiştir.

I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusu birliklere ekmek sağlayabilmek için Adana’daki Aşıkyan-Bakalyan un fabrikasının kontrolünü almıştır. Soykırım sırasında, Aşıkyanlar ve Bakalyanlar, birçok Ermeni gibi çöllere sürülüp ölmekten bu şekilde kurtulmuştur.

Pakrat’ın babası değirmenden sorumlu yüksek rütbeli bir memurla dost olmuştur; 1919’da bu adam Sarkis’e Adana’yı hemen terk etmesini nasihat etmiştir. Bakalyanlar ve bazı akrabaları, taşınabilir mallarının çoğuyla birlikte Kilikya bölgesinden ayrılmıştır. Kıbrıs’a geçip bir süre Larnaka’da yaşamışlardır. Sarkis Bakalyan, Beyrut’ta bir değirmen kurmaya karar vermiştir.

Pakrat ilkokula Kıbrıs’ta başlamış olmalıdır. Beyrut’ta Beyrut Amerikan Üniversitesine (BAÜ) bağlı hazırlık okuluna kabul edilmiştir. 1936’da Hazırlık Okulu International College adını almıştır.

Pakrat, 1936’da BAÜ’nden işletme yönetimi diploması almıştır. BAÜ’deki Ermeni sınıf arkadaşları arasında Gülbenk Avedis Gülbenkyan (1913, Talas-1979 civarı, Beyrut) ve ileride kız kardeşi Mampile Bakalyan’la evlenecek olan Mısırlı Hagop Garabed Turyants da vardır.

Pakrat mezun olduktan bir yıl kadar sonra babası Sarkis Bakalyan vefat eder ve işler oğullarına kalır: Pakrat 23 ve Vasken 16 yaşındadır. Vasken, diplomasını alana kadar Cizvit okulundaki eğitimine devam eder. Bedros Aşıkyan, iki kardeşe güvenilir bir destek sağlar.

Bakalyanlar 1943’te Société Industrielle du Levant isminde 75 yıllık lisanı olan yeni bir şirket kurarlar. Kuruluş maddeleri ve tüzüğüne göre bu şirket her türde tahıl alım-satımı ve işlemesi yapacaktır. Daha sonra hissedarlar şirketin sermayesini 1,500,000 Lübnan Lirasına çıkarmaya karar verip Şubat 1951’de 700,000 LL sermaye eklerler. Haziran 1952’de Boutros El-Khoury ve Phoebus B. Kyprianou şirket hisselerinden satın alarak yönetim kuruluna atanırlar. Vasken Bakalyan ve Bedros Aşıkyan kurul üyesi ve Pakrat ise yönetim kurulu başkanı olur. Dahası, fabrika yeni Bühler-MIAG marka makinelerle üretim kapasitesini 24 satte 275 tona çıkartır.

1939’da Pakrat, Mari Jacob Vosgeriçyan’la (1922-2014, New York) evlenir; Mari’nin anne ve babası Antepli Aşkanuş ve Artin Jacob Vosgeriçyan’dır. Diana adını verdikleri bir kızları olur. [26] Mari, birkaç dil konuşabilen modern bir kadındır. Tenis oynamayı sever. Beyrut’taki Ermenilerin ve hatta Arapların geleceği konusunda düşüncelidir. Evlilikleri iyi gitmez. Ayrıldıklarında, Mari kızını da yanına alır. Boşanma işlemleri tamamlandığında da Amerika’ya göç eder. Orada Nor Aşkharh’ın (Yeni Dünya) yayıncısı ve editörü olan Samuel H. Tumayan’la evlenir. Tumayan, Diana’yı evlat edinir.

Pakrat, 1940’larda artık boşanmış ve bolca boş vakti olan biridir. Bunun üzerine o dönemdeki Ermeni meselelerine kendini adar. 25 Kasım 1945 tarihinde Moskova ve Erivan radyolarından Londra, Paris ve Beyrut’ta şu duyurular yankılanmaktadır: Sovyetler Ermenileri nerkağta yani Ermenistan’a göçe çağırmaktadır çünkü II. Dünya Savaşı sırasında nüfusta ciddi bir azalma yaşanmıştır. Sovyet delegeleri, diasporada özellikle de Lübnan, Suriye, Mısır ve Türkiye’de yaşayan Ermeni topluluklarıyla görüşmeye gönderilmiş, taşınma konusunda onlara yardımcı olmakla görevlendirilmiştir. Örneğin Pakrat Bakalyan Beyrut’taki Yurda Dönüş Komitesi’nin ilk saymanıdır ve Hagop Turyants da ulaşım sorumlusudur. 

Pakrat 1946 sonbaharında Sovyet Ermenistanı’ndan resmi bir davet alır. Arabayla, Erivan’a giderken geçtiği Irak ve İran’da yaşayan BAÜ’lü sınıf arkadaşlarını da ziyaret eder.

Sovyet Ermenistanı’ndan sonra Pakrat Moskova’ya geçer. Karadeniz’den Beyrut’a giden bir gemiye biner ancak dayılarını ve diğer akrabalarını ziyaret etmek için Romanya’ya da uğrar.

Pakrat’ın arkadaşları Sovyet Ermenistanı hakkındaki fikirlerini merak ederler. Onlara, “Benim gibi birine göre değil ama darda olanlar Ermenistan’da yaşamayı deneyebilir” demiştir. Bununla beraber Hagop Turyants 4 Temmuz 1947 tarihinde Beyrut Limanı’ndan ayrılan grubun başındadır; karısı Mampile (Bakalyan) Turyants ve Ermenilerle dolu gemi Yergir’e (anavatana yani Ermenistan’a) göç etmektedirler.

Anavatana dönüş birçokları için tam bir hayakırıklığı olur. Osmanlı İmparatorluğu’ndan Ermenistan’a gidenlerin büyük çoğunluğu Soykırımdan kurtulanlar ve göçmenlerdir; yeni vatanlarında sağlam kökler kuramamışlardır. Vatanseverliklerinden ve kendilerine vadedilen daha iyi ekonomik şartlar için gitmeyi kabul etmişlerdir. Oysa Sovyetlerin sunduğu güvence ve propaganda gerçeği yansıtmamaktadır; hayat şartları zor, gıda kısıtlı, refah seviyesi düşük ve siyasi ortam baskıcıdır. Dahası, yeni gelenlere aşağılayıcı bir imayla ahbar (kardeş) denmektedir. Nihayetinde, 1947’de Ermenistan’a göç eden aile üyelerinin birçoğu 1980’lerde Batı’ya dönmeye başlamıştır.

Garabed Aşıkyan kitabında Turyantsların akıbetini anlatmaktadır. “Hagop, Ermenistan’da ekonomist olarak çalışmaya başlar… Erivan’da iki katlı bir evleri ve bir arabaları vardır. Yaz tatillerini Soçi’de geçirirler. Ne yazık ki Ermenistan’da samimi bir çevre kurmayı başaramaz ve 1965’te Beyrut’a geri döner.” [27]

Turyantslar hayalkırıklığı içindedir; Mampile’nin Beyrut’ta iyi durumda olan erkek kardeşlerinin kendilerine faydalı olacağını düşünmüşlerdir. Aslında, kız kardeşlerine destek de olurlar. Turyantslar Ermenistan’a gitmek için bindikleri gemide yanlarına bir ev inşa etmek için gerekli olan alet edavat, mobilya, döşeme vb. her türlü materyali almışlardır. Ayrıca büyük bagajları Sovyet politikalarına uygun kumaş, külotlu çorap, kozmetik vb. Sovyetler Birliği’nde az bulunan eşyalarla doludur. Bunları çarşıda başka eşyalarla takas yaparlar.

Hagop, Mampile Turyants ve oğulları Garabed 1967’de New York’a yerleşir. Hagop, Sovyetler perdesi ardındaki deneyimini anlatan Search for a Homeland (Bir Anavatan Arayışı) [28] başlıklı bir kitap yazar.

Pakrat Bakalyan Sona (evlenmeden önce Allahverdi) Bakalyan’la (25 Mayıs 1922, İstanbul-27 Mart 2006, New York) 1949’da evlenir. Sona ve Pakrat, ikinci göbek kuzen olmalarına rağmen daha önce hiç tanışmamışlardır. Pakrat Beyrut’ta, Sona ise İstanbul’da büyümüştür.

Dört çocukları olur; Sona son seferinde ikizlere hamile kalır ancak ikizlerden biri, Huri bebekken ölür:

  • Ani Bakalyan (1951, Beyrut) Columbia Üniversitesi’nde Sosyoloji doktorası yapmıştır. Yayınlanmış iki kitabı ve çok sayıda makalesi bulunmaktadır, ayrıca New York Şehir Üniversitesi Lisans Sonrası Merkezi Ortadoğu ve Ortadoğu Araştırmaları bölümünün kurucusudur. 
  • Sarkis Bakalyan (20 Ocak 1952, Beyrut-6 Kasım 2009, Beyrut) Beyrut’ta SIDUL’un yöneticiliğini yürütmektedir.
  • Rubi (evlenmeden önce Bakalyan) Gülyan (1953, Beyrut) Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde Arkeoloji dalında lisansüstü eğitimini tamamlamıştır. Ayrıca New York Aşçılık Okulu’ndan aşçılık sertifikası almıştır.

Bakalyan dört nesil boyunca Khandaq al-Ghamiq’deki aile evinde yaşamışlardır. 1957 yılında yeni kurulan mahallelerden Badaro’da bir apartmana taşınmışlardır.

Pakrat Bakalyan Ermeni meseleleriyle ilgilenmeye devam eder. Ermeni Hayırseverler Genel Birliği (AGBU) üyesidir ve Ermeni ve Arap kültürünü tanıtmayı amaçlayan Veradzınunt Derneği’nin kurucusudur. Derneğinin lokali, Mar Mikhael’de, Lübnan Elektrik İdaresi binasının karşısında, Zighby isimli binanın giriş katındadır. Bu kuruluş Sevan gibi spor kulüplerini, bisiklet kulüplerini yani Lübnan’da varlık göstermeye çalışan spor girişimlerini desteklemektedir. Destekledikleri girişimler arasında Ermeni müziği, şarkıları ve tiyatro oyunlarını sergileyen bir topluluk da bulunmaktadır. Ayrıca Kadınlar Komitesi yemek atölyeleri, İngilizce kursları gibi etkinlikler de düzenlemektedir. Yeni Yıl’da Noel Baba kılığında fakir çocuklara hediyeler dağıtmak gibi faaliyetleri de bulunmaktadır.

1.Veradzınunt Derneği, 26 Aralık 1953. Masa başında oturanlar, soldan: Ani Nubar Khubeseryan (çocuk), Nubar Khubeseryan, kimliği belirsiz biri, Şake (evlenmeden önce Aşıkyan) Nacaryan, kimliği belirsiz biri, Nigoğos Hagopyan’ın kız kardeşi, Makruni/Margo (evlenmeden önce Mikalyan) Prutyan, Alis Hovsepyan, Sona Bakalyan, Şake’nin sağında ayakta duran ise Pakrat Bakalyan.

2.1953, Veradzınunt Derneği. Sovyet Ermenistan’ından gelen konuşmacılar

3.1954, Veradzınunt Derneği, Beyrut Otel’inde bir dans etkinliğinde

Soğuk Savaş döneminde, Şubat 1956’da Antilyas’ta Kilikya Katolikosluğu seçimleri sırasında Beyrut’taki Ermeniler arasında tansiyon yükselmiştir. Sovyetler, Eçmiadzin Katolikosu Vasken’i Beyrut’a göndererek, Eçmiadzin yanlısı bir piskoposun seçimi kazanmasını sağlamaya çalışmıştır. Sovyetler’in karşısında ise Lübnan Devlet Başkanı Camille Chamoun, Ermeni parlamenterler ve Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnaklar) bulunmaktadır; Başpiskopos Halepli Zareh’in adaylığını desteklerler. Rekabet, Ermeni Apostolik Kilisesini iki ideoloji arasında ikiye böler, zira bölünmenin sebebi kesinlikle teolojik değildir.

Küçük bir azınlık EDF’nin Kiliseyi gasp ettiğini düşünür. Örneğin, Pakrat Bakalyan ve Veradzınunt’taki arkadaşları Antilyas’taki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesinde ibadet etmeyi bırakıp bayramları ve Pazar günleri Yeni Hacın’daki Surp Kevork Kilisesine gitmeye başlarlar. Eçmiadzin’e bağlı olan ruhaniler evsiz kalırlar ve kendilerine kiralık bir daire bulunana kadar geçici yerlerde barınırlar.

Zaven Mısırlıyan kitabında, Pakrat Bakalyan’ın 1940’lar, 1950’ler ve 1960’lar Ermeniler arasında, Lübnan’daki hayat ve politika içinde aktif bir lider olduğunu göstermektedir. 1947 seçimleri seferberliğinde Pakrat’ın ismi EDF’ye karşı bir listede –Birleşmiş Ermeniler Cephesi’ne ait- yer almaktadır. Ermeni okullarının geliştirmeyi, Ermeni mahallesindeki yolları yapmayı, sağlık hizmetlerini geliştirmeyi ve “Arapça lisanında iyi olan yetkin Ermenileri resmi hizmetlerde görevlendirmeyi” vadediyorlardır. [29] 1951 seçimlerinde Pakrat yine Ermeni Cephesi üyesi olarak görülmektedir. Pakrat, 23 Mayıs 1959’da devlet başkanı Fouad Chebab’ı ziyaret eden Ermeni bağımsızlar delegasyonunun da içindedir.

Mısırlıyan, bu ziyaretin “başkan Chebab’ın, Antilyas Katolikosluğu’na bulunduğu ve aslında “Lübnan’daki Ermeni kilisesinde yakın bir zamanda herhangi bir statüko değişikliği olmayacağı manasına gelen resmi ziyaretinin” hemen ardından gerçekleştirildiğini belirtmektedir. [30] Şüphesiz bu adamlar EDF’ye karşı olduklarını ve Lübnan’a bağlılıklarını göstermek istemişlerdir. Politik toplantılar dışında Pakrat ve Vasken Bakalyan, 28 Haziran 1953 tarihinde, Veradzınunt tarafından, Raymond Eddé’nin Ulusal Bloğundan Dikran J. Tosbath’in (1911-2002) adaylığını desteklemek için düzenlenmiş bir yemeğe de katılmışlardır. Lübnan başkanının karısı Zalfa Chamoun da bu yemeğe katılmıştır.

Katolikos I. Zareh’in (1915, Maraş-1963, Beyrut) vefatından sonra Eçmiadzin Katolikosu I. Vasken halefi I. Khoren’i (Kilikya Katolikosu, 1963-1983) Kudüs’te kendisiyle görüşmeye davet etmiştir. Ruhani toplantısı bu iki kutsal makamın resmen uzlaşmasını sağlamış ancak günlük hayatta değişen bir şey olmamıştır. 1956’daki protestolara liderlik eden Başpiskopos Khat Açabahyan manastırın dışında kötü şartlarda yaşamaktaydı. 11 Kasım 1963’ye delegasyona yeni Katolikosu kutlayan bir mesaj gönderdi; delegeler arasında Pakrat da bulunmaktaydı. Senenin sonunda Khat’a son yıllarını kendi cemaati içinde geçirme izni verildi ancak kendisiyle karşıt görüşte olan din adamları ondan uzak durdular. Bu olay Pakrat Bakalyan’ın adının basında yer aldığı son durumdur.

1960’ların ortalarında, Pakrat Bakalyan Lübnan’daki Ermeni toplumundaki aktif görevlerini sonlandırmıştır. Bu yeni yaşam biçimi 1967 ilkbaharında geçirdiği kalp krizi, Veradzınunt’un dağılması veya kendisine yeni mücadeleler aramasından kaynaklanıyor olabilir.

Pakrat Ermeni toplumundaki ve Lübnan endüstrisindeki hizmetleri için ödüllendirilmiştir. Şubat 1947’de Eçmiadzin Katolikosu VI. Kevork (Çörekçiyan) [1945-1953] kendisine Surp Krikor Lusavoriç nişanı ve anavatana dönüş hareketine katkılarından dolayı bir genelge vermiştir.

Başbakan Sami al-Solh, Pakrat Bakalyan’a Lübnan endüstrisinin gelişimi ve Haziran 1955’te Lübnan ekonomisinin genişlemesine getirdiği katkıdan ötürü Lübnan Altın Merit Madalyasını vermiştir. Sami al-Solh, Türkçe bilmektedir çünkü 1887’de Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkimiyet sürdüğü dönemde dünyaya gelmiştir. Beş kez Lübnan Başbakanı seçilmiştir. Sarkis Bakalyan ve oğlu, Lübnan’da Türkçe bilen resmi görevlilerle yakın ilişki kurmuştur.

On yıllar boyunca, Lübnan Sivil Savaşı başlayana kadar kardeşler birçok alanda çeşitli ortaklarla çok sayıda girişimde bulunmuştur. Ganalı bir sürgün olan Anthony İrani, Pakrat ve Vasken Bakalyan’dan un fabrikası deneyimlerini paylaşarak Tema’da bir fabrika tesis etmelerini istemiştir. SIDUL “Irani Brothers&Others Ltd. Un Değirmenleri (Grands Moulins du Ghana)” firmasının hissedarı ve denetleyicisi olmuştur.

Gana kazançlı bir yatırımdı; Tema’nın yanı sıra Takoradi ve ona komşu Togo’da da buğday yetişmekteydi –Société Générale des Moulins du Togo (SGMT).

1975 Lübnan Sivil Savaşı sırasında, Ocak 1976’daki Karantina Katliamı’na yol açan çarpışmalar SIDUL binasının etrafında gerçekleşmiştir. Komşu gecekondu mahallesi sakinleri un fabrikasına sığınmış ve içlerinden bazıları hayatını kaybetmiştir. Bu karanlık dönemin etkisiyle Pakrat Nisan 1976’da ani kalp durması yaşamıştır.

Mampile (evlenmeden önce Sarkis Bakalyan) Hagop Garabed Turyants (5 Mayıs 1919, Mersin-200, New York) Mersin’de dünyaya geldikten kısa bir süre sonra ailesi Kıbrıs’a taşınmış ve ardından 1920’lerin başlarında da Lübnan’a yerleşmiştir.

Mampile, Khandaq al-Ghamiq’teki (Beyrut şehir merkezi) Hripsimyants Kız Okulu’na gitmiştir; kendi evleri buradadır ve daha birçok Ermeni bu bölgede yaşamaktadır.

Mampile’nin babası 1937 yazında vefat eder; öğreniminin son yılını Hripsimyants’ta tamamlar. Diploma töreninde diğer arkadaşları beyaz giymiş olmasına rağmen o siyah giyinir. Okuldaki rahibeler Ermenice, Fransızca, matematik, fen ve ev işleri öğretmektedir. Burada, Hermine (evlenmeden önce Bedrosyan) Varjabedyan, Öjeni (evlenmeden önce Abancyan) Sandrik ve Marusya (evlenmeden önce Mikalyan) Gülbenk gibi ömür boyu sürecek arkadaşlar edinir. Rahibeler öğrencilerini Baalbek, Beit ed-Dine ve dağlara da götürmektedir.

Mampile liseyi bitirdikten sonra Hayguhi, annesi Diruhi, erkek kardeşleri Garabed ve Hagop ile başka akrabalarının da yaşamakta olduğu Romanya’ya gitmeye karar verir. Gemiyle Çanakkale ve İstanbul boğazından geçerek Beyrut’tan Köstence’ye giderler. Mampile, Şake ve Vasken büyükanneleri, dayıları, kuzenleri ve diğer akrabalarıyla tanışırlar.

Hayguhi, Mampile, Şake ve Vasken Lübnan’a döndüklerinde, Diruhi Aşıkyan da onlarla birlikte gelir.

Mampile, erkek kardeşinin Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden sınıf arkadaşı olan Hagop Garabed Turyants’a (24 Temmuz 1913, Kahire-2000, Queens) âşık olur; 1943’te Beyrut’ta evlenirler.

II. Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği Ermenileri anavatanlarına dönmeleri konusunda cesaretlendirir. Hagop Turyants 4 Temmuz 1947’de Beyrut’yan ayrılan kafileye öncülük eder. Sovyet Ermenistanı’nda, Erivan’da hayalkırıklığına uğrarlar.

Mampile ile Hagop Turyants’ın Ermenistan’da bir oğulları olur:

  • Garabed (Garo) Turyants (1948, Erivan)

1961’de Mampile’nin annesi Hayguhi Bakalyan Erivan’a gider ve birkaç ay burada kalır; torunu Garo’yu ilk defa görür. 1964’te Mampile yazın Lübnan’a gelir ve sonra geri döner. Ertesi yıl, 1965’te Turyants ailesi Beyrut’a geri döner ve nihayetinde 1967’de Birleşik Devletler’e göç ederler. Queens’e yerleşirler. Turyants, kendi ve karısının erkek kardeşlerinin Sovyet Ermenistan’ı deneyimlerinden yola çıkarak Search For a Homeland (1987) isimli kitabı yazar.

1. 4 Temmuz 1947, anavatana geri dönüş yolculuğuna çıkanlar, Sovyet Ermenistanı’na gidecek olan Pobeda gemisinin güvertesinde.
Soldan: Diruhi Aşıkyan, Mampile (evlenmeden önce Bakalyan) Turyants, Nerkağt Komitesi’nden bir adam, Marina Aşıkyan, Hayguhi Bakalyan, Vasken Bakalyan.

2. Bu fotoğraf, Ermenistanı’na giden kafilenin başındaki Hagop Turyants ve anavatana, Lübnan’dan Sovyet Ermenistanı’na göç edenler için verilmiş bir davetten.
Soldan: Diruhi Aşıkyan (Mampile’nin büyükannesi), Mampile (evlenmeden önce Bakalyan) Turyants, Nerkağt Komitesi’nden bir adam (ismi bilinmiyor), Marina Aşıkyan (Mampile’nin teyzesi, Hayguhi Bakalyan (Mampile’nin annesi), Vasken Bakalyan (güneş gözlüklü, Mampile’nin erkek kardeşi).

Vasken Sarkis Bakalyan (8 Kasım 1921, Larnaka-25 Mart 2007, Beyrut) Kıbrıs’ta dünyaya gelmiştir. Ailesi 1920’lerin başlarında Lübnan’a yerleşir ve çalışmaya başlayana kadar yaz mevsimlerinin birçoğunu dağlarda geçirir.

Vasken ortaöğretimini, Beyrut hükümet konağı yakınındaki Surp Nışan Kilisesi’nin okulunda görür. Eğitimine Cizvitlerin Huvelin Sokağı’ndaki Petit Kolej ve Grand Kolej okullarında devam eder.

Babası 1937 yılında vefat ettiğinde Vasken daha ergendir. Büyükleri ve hamileri veraset işlemlerinin kolaylaşması için yaşını büyük göstermeye karar verirler. Bu nedenle Lübnan kayıtlarında Vasken’in doğum yılı 1921 yerine 1919 olarak görünmektedir.

Vasken 1938 yazında annesi, kız kardeşi ve kuzeniyle birlikte Romanya’ya gider. Mezuniyet sınavlarını verdikten hemen sonra un fabrikasında çalışmaya başlar ve değirmen makineleri konusunda uzmanlaşır. Üniversiteye devam etmese de sürekli erkek kardeşinin ekonomi ve işletme gibi konulardaki kitaplarını okur.

Kardeşi Pakrat İngilizce, Vasken ise Fransızca eğitim görmüştür ancak her ikisi de Ermenice, Arapça, İngilizce, Fransızca ve Türkçe bilmektedirler; Vasken ek olarak 1936’da MIAG marka değirmen makineleri için Beyrut’a gelen Alman bir teknisyenden Almanca da öğrenmiştir. Vasken gençliğinde şirketteki görevi değirmen makinelerini kullanan işçileri denetlemek ve şirket yeni bir makine almaya karar verince alınacak olan yeni makineleri belirlemektir. Bununla birlikte özellikle de kardeşinin vefatından sonra deneyimi sayesinde bütün işletmeyi o idare etmiştir. Vasken Afrika’da –Gana’da Tema ve Takoradi’de ve Togo’da Lome’da- üç un fabrikası tesis etmiştir.

SIDUL’un hissedarları Şubat 1951’de şirket sermayesini 1.500.000 Lübnan Lirasına yükseltmeye karar vermiş, böylece şirkete 700.000 yeni hisse eklenmiştir. Haziran 1952 Cheikh Boutros El-Khoury ve Phoebus B. Kyprianou bir miktar SIDUL hissesi satın alarak yönetim kuruluna seçilmişlerdir. Vasken Bakalyan ve Bedros Aşıkyan da yönetim kurulu üyesi ve Pakrat da başkan olarak kalmıştır. Ek olarak işletme yeni aldığı Bühler-MIAG marka makineler sayesinde kapasitesini günde 275 tona çıkarmıştır. Görünen o ki bu gelişmeler Lübnan Devlet Başkanı Camille Chamoun’un Karantina’yı ziyaret etmesine yol açmıştır.

Bakalyanlar yaz aylarını Dhour El Choueir’de geçirirler; Vasken Mısır’dan gelen karısı ve karısının ailesiyle burada tanışır. Vasken ve Lizbet (evlenmeden önce Zarmir Keşişyan) Bakalyan (1926, Kahire) Nisan 1950’de Kahire’de evlenir. Ağabeyi Pakrat ve karısı Sona sağdıçları olur. Düğün için Beyrut’tan gelenler arasında damadın annesi Hayguhi, kuzenleri Şake ve Sirarpi Aşıkyan, arkadaşları Berç Kazancıyan ve Benyamin Balanzyan da vardır. Temmuz 1950’de çift balayı için Fransa’ya gider; Vasken hazır Fransa’ya gitmişken Mont-Dore kaplıcalarında astım tedavisi de olur.

Bakalyanlar ve Keşişyan kız kardeşler 1950 yazının geri kalanını Dhour El Choueir’de geçirirler ve Hayguhi’nin keyfine diyecek yoktur.

Vasken ve Lizbet’in üç çocukları olur:

  • Serj Bakalyan (1952, Beyrut) işadamıdır.
  • Tanya (evlenmeden önce Bakalyan) Safieddine (1954, Beyrut) sanatçıdır.
  • Lena Bakalyan (Michel Sednaoui’den boşanmıştır) (1955, Beyrut) aile işini yürütmektedir.

Lizbet 1960’ların başlarında üniversiteye gider ve Beyrut Saint-Joseph Üniversitesi Ekonomi bölümünden mezun olur.

Vasken Bakalyan’ın ailesi Damascus Sokağı’nda içinde Roma harabeleri ve Lübnan Ordu Şehitleri Anıtı’nın bulunduğu küçük bir parka bakan binada ikamet etmektedir; sol tarafta da Beyrut Ulusal Müzesi bulunmaktadır.

Vasken, 1960 Lübnan Palamento seçimlerinde Veradzınunt Derneği adına aday olmuştur çünkü ağabeyi Pakrat aday olmak istememiştir. Zaven Mısırlıyan kitabında bu konuda şöyle demektedir:

7 Nisanda [1960], Hınçak ve Razmavar Partileri, Veradzınunt Derneği ve Bağımsızlar Grubu Cideciyan başkanlığında Beyrut’un İlk Seçim Bölgesinde seçmen durumunu incelemek için toplandı. Gelecek milletveki seçimlerine birleşmiş bir cephede katılmaya karar verdiler ve her iki bölgeden de Ermeni seçmenin büyük bir çoğunluğunun desteğini aldılar. Cepheyi temsilen bir komite oluşturuldu. Komite Dr. Cideciyan, Hraçya Şamlıyan (Bağımsız), Cereciyan (Hınçak), Setrakyan (Ramgavar) ve Vasken Bakalyan’dan (Veradzınunt) oluşmaktaydı. [31]

Böylece Pierre Eddé Falanjist-EDF koalisyonu karşısına Ulusal Cephe listesini koydu. Ermeni gazeteleri Spürk ve Ararat Vasken Bakalyan’ı lider bir Lübnanlı sanayici, SIDUL’un müdürü olarak lanse etti. Lübnan halkının yaşam standartlarının yükseltileceğini, vatandaşlık haklarının savunulacağını ve yolsuzlukla mücadele edileceğini vadediyorlardı. Pusula, düzene karşı hiçbir üyeyi seçmeyi başaramadı.

Sivil Savaş (1975-1990) sırasında evleri Beyrut’u “Batı” (çoğunlukla Hıristiyanların yaşamakta olduğu) ile “Doğu” (çoğunlukla Müslümanların yaşamakta olduğu) olarak ikiye ayıran “Yeşil Hat”tın üzerinde kalmıştı. Bu durum, keskin nişancılar rastgele yayaları hedef aldığı için oldukça tehlikeliydi. Bu sebeple Vasken ve Lizbet zamanlarının çoğunu Afrika’da, bazen de kısa süreler için Avrupa’yı ziyaret ederek geçirdiler.

Ailedeki diğer erkeklerin –babası, kardeşi ve hatta yeğeni- aksine Vasken’in ömrü uzun olmuştur çünkü o kalorisine dikkat eden, tenis oynayan ve yürüyüş yapan biridir. Fazla sosyal bir yapısı olmasa da az sayıdaki arkadaşlarıyla hayatboyu görüşmeyi sürdürmüştür. Bu arkadaşlarından biri olan kuzeni (Dikran Aşıkyan’ın torunu) Berç Diran Kazancıyan da Vasken gibi 1921’de Larnaka’da dünyaya gelmiş ve Cizvit okuluna gitmiştir. Nazik ve bonkör biridir.

Bedros&Marina Aşıkyan’ın Soyu

Şake (evlenmeden önce Bedros Aşıkyan) Püzant Nacaryan (12 Nisan 1921, Mersin-19 Şubat 2007, New York) anaokuluna Larnaka’da başlamıştır.

Şake ve kuzeni Mampile Bakalyan, Mampile 1947’de Ermenistan’a yerleşene kadar çok yakındırlar. Mampile Şake’den iki yaş büyüktür.

Bedros ve Marina Aşıkyan Lübnan’a yerleşir. Şake Ermenice ve Fransızca eğitim veren Hripsimyants Okulu’na gider.

Şake, 1938’de halası Hayguhi ve kuzenleriyle birlikte Romanya’ya gider. Büyükannesi Diruhi, amcaları ve kuzenleriyle tanışır.

Şake, lise diplomasını İngilizce eğitim veren Britanya Suriye Kız Okulu’ndan (Patrakiyeh/Mar Elias’taki) almıştır. Daha sonra Amerikan Kız Yüksekokulu’ndaki derslere devam eder.

Şake Ermenice, Türkçe, Fransızca, İngilizce ve Arapça bilen eğitimli, modern bir kadındır. Evlenene kadar Malifer Firmasında çalışır. Beyrut’ta arabası olan ve araba kullanan birkaç Ermeni kadından biridir muhtemelen. Ufak tefek yapılı, iyi giyinen bir kadındır. Canayakın biri olduğundan Sona ve Lizbet kuzenleriyle evlenince, onlara şehri ve civarını Şake gezdirmiştir. Vardzınunt’un faaliyetlerine katılmıştır; sosyal biridir ve arkadaşlıklarını ömürboyu korumuştur. Hamra’daki Bristol Hotel’de Fransız mutfağı dersleri almıştır.

Kocası Püzant Nacaryan (24 Haziran 1920, Diyarbakır-20 Ekim 1992, New York) ile Şake’yi, Şake’nin diş hekimi Dr. Khaçadur (Simon) Pilavcıyan, aynı zamanda Veradzınunt’un liderlerinden biridir, tanıştırmıştır. Püzant Kudüs’te yetişmiş bir işadamıdır ve oryantal halı mağazası sahibidir.

Püzant Nacaryan’ın babası Ohannes Bedros Nacaryan, Diyarbakır yakınlarında Zeriga isimli bir köyün öğretmenidir. Arusyak Sarkis Muratyan’la (ö. 1966, Beyrut) 1898/1899 civarında evlenmiştir. Dört çocukları olmuştur: Antranik (d. 1900), Zabel (d. 1904 civarı), Püzant (d. 1910) ve Bedros (d. 1914 civarı). Ohannes Soykırım sırasında öldürülür. Arusyak çocuklarını daha güvenli bir yere kaçırır; sonunda Filistin’e yerleşirler. Zabel, Madonyan’la Kudüs’te evlenir ve üç çocukları olur: Mikayel, Aram ve Vahe. Nihayetinde hepbirlikte ABD’ye göç ederler.

Püzant Nacaryan hayatı boyunca fotoğraf çeker.

25 Ağustos 1956 tarihinde Şake, Bikfaya’daki Surp Maryam Asdvadzadzin Kilisesi2nde Püzant Nacaryan’la evlenir.

Şake’nin gelinliğini, tasarımcı Jean-Pierre Delifer (1931-1999) tasarlar çünkü kız kardeşleri Şake’nin arkadaşıdır. Frankofon olan Deliferler Katolik Ermenilerdir. Jean-Pierre Beyrut Güzel Sanatlar Akademisi’nde okuduktan sonra Paris Güzel Sanatlar Akademisi’ne devam etmiş ve Christian Dior’un yanında çalışmıştır. Jean-Pierre 1952’de Beyrut’ta bir modaevi açmıştır. Uluslararası tiyatro ve sinema filmleri ve Baalbek Festivali’ndeki Fairuz müzikali için kostüm tasarımı da yapmıştır. Kadınlar için tasarladığı abayayı (aslen Bedevilerin kullandığı basit, rahat bir üst giysisi) yazın düzenlenen büyük etkinliklerde tanıtmış ve bu tasarım halen modasını koruyan bir tarz olmuştur.

Şake ve Püzant evlendikten sonra Beyrut’ta Hamra’ya yerleşmişlerdir. Püzant bir işadamıdır, Amerika’da 1851’den beri meşhur olan ARROW marka erkek gömleklerinin ve başka Amerikan mallarının mümessilliğini yapmaktadır. Yılda iki kere sipariş toplamak için Basra Körfezi’ni dolaşır.

1960’ların başlarında ailede ilk televizyon alan Şake ve Püzant olur. Yeğenleri Pazar günleri “Bonanza”yı izlemek ve Püzant’ın yaptığı şiş kebabı, ev yapımı lavaş ve apraham böreğini yemek için onlarda toplanır.

Püzant ve Şake, Yorkshire cinsi terier köpekleri Jerry’yle birlikte Lübnan’daki Sivil Savaş’tan kaçarak 1978’de New York’a göç eder. Amerika’ya yerleşmeleri yeğenleri için de New York’a gidiş kapısını aralar. 71. Sokak ve İkinci Cadde üzerinde bir ev bulurlar ve hayatlarının sonuna kadar burada yaşarlar.

Şake, New York’taki Cornell Üniversitesi’nin Alan Araştırması Ofisinde yönetici olarak işe başlar ve buradan emekli olduktan sonra da Whitney Müzesi’nde gönüllü olarak çalışır.

Çift, İhmalyan kız kardeşler, Bercuhi, Mayda ve Ayda’yla (ikizler) düzenli olarak Baloot isimli bir iskambil oyununu oynar. Şake, Bercuhi İhmalyan’la Malifer Firmasında çalışırken tanışmıştır. İhmalyanlar Beyrut’ta Maurice Barres Sokağı’nda, Surp Nışan Kilisesi’nin batısında anne babaları ve teyzeleriyle birlikte yaşamaktadır. Kız kardeşler hayatları boyunca hiç evlenmezler. Bercuhi yönetici sekreteri, Ayda hastane yöneticisi ve Mayda Fransızca öğretmeni olarak çalışır. Mayda Los Angeles’a yerleştikten sonra Başpiskopos Mesrop Aşçıyan’ın yardımcısı olur. Nihayetinde Sivil Savaş yüzünden diğer kız kardeşleri de Mayda’ya katılır. İhmalyanlar Beyrut’ta da Los Angeles’ta da dolu dolu ve cömert bir hayat sürerler. New York’a arka bahçelerinde yetiştirdikleri incirlerden gönderirler.

Çiftin bir diğer yakın arkadaşı da Öjeni (evlenmeden önce Abancyan) Sandrik ile Şake ilkokulda, Hripsimyants’da tanışmıştır. O da Baloot oynamaktadır. Öjeni kocasını 1963’te, çocukları Ani, Elen ve Sarko daha ergenken Gana’da yaşanan bir kazada kaybeder.

Bir diğer arkadaşları, Boğos’un oğlu Yervant Sarafyan’dır. Diyarbakırlı Sarafyan Kardeşler Ortadoğu’da ünlenmiş fotoğrafçılardır. Yervant ile Pakrat Bakalyan gençlik arkadaşıdır ve daha sonra Püzant ve Şake’yle de arkadaş olurlar. Şake Ve Püzant Amerikalı olan Luis’le (Yervant’ın karısı) de iyi anlaşır. Yervant’ın Souk el Jamil’de daha çok daktilo, fotoğraf makinesi ve malzemesi, Schaeffer ve Parker marka dolmakalemler, Noel kartları, süsler vb. şeyler sattığı bir dükkânı vardır.

Şake ile Püzant’ın mutlu evliliği, Püzant bir kalp krizi sonucu New York-Prosbyterian Manhattan Hastanesi’nde vefat edene kadar sürer. Bundan sonra Şake yaşamakta olduğu Upper East Side mahallesinde başka oyun arkadaşlarıyla kart oynamaya ve Briç yarışmalarına katılmaya başlar. Kısa bir rahatsızlık ardından vefat eder.

Sirarpi (Pepi) (evlenmeden önce Bedros Aşıkyan) Kevork Yağcıyan (d. 1927, Larnaka) ablası Şake gibi Hripsimyants Okulu’na gitmiştir. İngilizce eğitim veren Britanya Suriye Kız Okulu’ndan lise diplomasını aldıktan sonra üniversiteye gitmeyi arzu etmiştir. Babası, hemşirelik veya tıp dışında bir bölüm okuyacak olursa eğitim masraflarını karşılamayacağını söylemiştir. O dönemde birçok baba evlatlarının mesleklerini kendilerinin seçmesine müsaade etmemektedir.

Daha sonra babasını eğitim masraflarını karşılaması konusunda ikna etmeyi başararak Amerikan Kız Yüksekokulundan önlisans diploması almıştır.

O dönemde genç kızlar okuldan sonra annelerine ve ev işlerine yardım ederlerdi. 1949’da kuzeni Pakrat Bakalyan, Sona (Allahverdi) Bakalyan’la evlendiğinde Sirarpi Sona’ya Veradzınunt ve Beyrut’taki Ermeni toplumuyla kaynaşması için yardımcı olmuştur. Diğer kuzeni Vasken Bakalyan evlenirken de Sirarpi Kahire’deki düğüne katılmıştır. Bakalyanlar, Lizbet (Keşişyan) Bakalyan’ın kız kardeşleri Hermine ve Alis 1950 yazını Dhour el-Choueir’de hep birlikte geçirmişlerdir.

Kuzenlerinin çocukları ona “Pepi” demeye başlayınca bu adlandırma onun da hoşuna gitmiştir. Pepi iyi bir dansçıdır; 1951 Romanya’daki kuzenleri Lübnan’a geldiklerinde, Baruyr Garabed Aşıkyan’a paso doble, tango ve ça-ça oynamayı öğretmiştir. Veradzınunt kış aylarında birçok dans gecesi düzenlemektedir ancak Lübnan dağlarındaki otel ve kafelerde daha büyük organizasyonlar düzenlenmektedir. Çünkü bu etkinliklere Bağdat ve Kahire’den gelen Ermeniler de katılabilmektedirler. Hawie ve Central gazinolarının orkestraları Dhour el Choueir’de popülerdir.

Profesyonel meslek hayatına 1954’de SIDUL’da sekreter olarak başlamıştır. Patronları, birinci dereceden kuzenleri Pakrat ve Vasken Bakalyan’dır. 1958’de babasının (Bedros Aşıkyan) vefatından sonra şirkette yönetici olur ve babasının hisselerini devralır.

Sirarpi, Kevork Yağcıyan’la (14 Ocak 1921, Konya-17 Nisan 2001, New York) 16 Ocak 1960 tarihinde Bikfaya’daki Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nde evlenir.

Kevork’un ailesi Konyalıdır ama Kevork Lübnan’da büyümüştür. 1937 yılında Hayfa’da Emile Bustani, Abdallah Khoury ve Shukri Shammas tarafından kurulmuş olan ve varlığın günümüzde de sürdüren prestijli Contracting and Trading (CAT) firmasında muhasebeci olarak çalışmaktadır.

Pepi evlenince maaşında kesinti yapılır çünkü o dönemde ekonomik olarak kocasının ona destek olması adettendir.

Sirarpi ile Kevork’un erken yaşta vefat eden bir kızları, Alin ve iki oğulları olur:

  • Viken Yağcıyan (d. 1964, Beyrut) New York’ta eczacılık okumuştur.
  • Patrik Yağcıyan (d. 1967, Beyrut) üniversiteden sonra yeminli mali müşavir olmuştur.

Pepi ve Kevork’un evi de Sivil Savaş (1975-1990) sırasında Beyrut’u “Batı” (çoğunlukla Hıristiyanların yaşamakta olduğu) ile “Doğu” (çoğunlukla Müslümanların yaşamakta olduğu) olarak ikiye ayıran “Yeşil Hat”tın üzerinde kalır ve rastgele yayaları hedef alan keskin nişancı tehlikesi onlar için de geçerli olur.

Eylül 1983’te New York’a gelirler ancak ebeveynleri işlerini halletmek için Lübnan’a geri döner. Viken John Jay Koleji’nde cezai yargılama bölümüne, New York Şehir Üniversitesi’ne kaydolur ve ardından eczacılık doktorası yapar. Patrik, Queens’teki Fores Hill Lisesi’ne gider ve ardından yeminli mali müşavir yetkisi alır.

Kevork, 1984’te kalıcı olarak oğullarının yanına gelir; Pepi de Beyrut’taki işleri halledip 1988’de New York’taki ailesine katılır. Sivil Savaş nedeniyle Amerika’ya yerleşmeden önce Pepi, özenle ve sabırla on yıllar boyunca SIDUL’da çalışmıştır. Ne yazık ki 35 yıllık hizmetine karşın SIDUL’un yıllık kayıtlarında ismi sadece bir dipnot olarak geçmektedir. New York’ta, Ermeni Kilisesi Amerika Piskoposluğu Surp Vartan Kilisesi kitapçısında emekli olana kadar çalışmıştır.

Diran&Adel Kazancıyan’ın Soyu

Arpine (evlenmeden önce Diran Kazancıyan) Salatyan (1903, Adana-8 Aralık 1978, Atina) Adana’daki Sacre CoeurOkulu’na gitmiş ve ardından Beyrut’ta La Sainte Famille Koleji’ne devam etmiştir. Babası Diran Kazancıyan kızlarına talip olacak kısmetlerin eğitimli olmalarını şart koşmuştur.

Arpine Apkar Bağdasar Salatyan’la (1902, Zeytun-1971, Halep) evlenir. Apkar 1929’da Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden tıp diploması almıştır; ardından Sudan’da Britanya Ordusuna katılmıştır. Dr. Salatyan Lübnan vatandaşlığı aldıktan sonra (Fransız Mandası sırasında) Halep’e yerleşir ve hayatının sonuna kadar doktorluk yapar. O dönemde Halep’te çok sayıda doktor yoktur ancak yine de en saygı duyulan ve hastalar tarafından en fazla tercih edilen doktor kendisidir (öyle ki adres belirtilmeden adına gönderilmiş bir mektup yine de eline ulaşmaktadır). Yardımsever biridir; zengin fakir ayırt etmeden bütün hastalarına aynı özeni ve dikkati gösterir.

Arpine ile Apkar’ın beş erkek evlatları olur ancak bunlardan sadece ikisi hayatta kalır:

  • Maral Salatyan (d. 1939, Halep) Viyana Üniversitesi’nde psikiyatri okumuş ve Lübnan Hastanesi akıl hastalıkları servisinde çalışmıştır. Günümüzde İskoçya’da yaşamaktadır.
  • Vahan Salatyan (d. 1942, Halep) Erivan Üniversitesi elektronik mühendisliği bölümünde yüksek lisans yapmış ve NCR firması için çalışmıştır. Kanada’da yaşamaktadır.

Harutyun Diran Kazancıyan (1 Ağustos 1906, Adana-10 Aralık 1978, Atina) eğitimine Adana’da başlamış, ardından Kıbrıs ve Lübnan’da devam etmiştir. Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği okumuştur. Annesi her yıl öğrenim harcını karşılaması için ona bir altın bilezik vermiştir.

Harutyun, küçük kardeşi Berç’le birlikte kendi mühendislik firmasını kurar. Lübnan Parlamentosu, Roxie Sineması, Rond Point Oteli onun tasarladığı binalardan birkaçını oluşturmaktadır. Sınıf arkadaşı Emile Boustani’nin kurduğu Contracting and Trading Firması’yla (CAT) işbirliği yapar ve ilk olarak Sudan ve ardından on yıl boyunca Kuveyt’te birlikte çalışırlar. Kuveyt şehrindeki yolların çoğu, limanı, ilk hastane binasını ve şeyhlerin ev ve saraylarını yaparlar.

Harutyun, Pinna (evlenmeden önce Asaduryan) Kazancıyan’la (d. 1946 civarı, Kıbrıs) evlenir. Üç çocukları olur:

  • Adrine (evlenmeden önce Kazancıyan) Salatyan (d. 1948, Beyrut) hemşiredir ve Kanada’da palyatif bakım sertifikası alan ilk kişidir.
  • Liza (evlenmeden önce Kazancıyan) Boyacıyan (1950, Beyrut-2007, Londra) Reading Kolej’de (Birleşik Krallık) pediyatri hemşireliği okumuştur.
  • Diran Kazancıyan (d. 1956, Beyrut) Birmingham Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği okumuştur. Bir ortakla birlikte kurduğu Viglen firması bilgisayar üretip satmaktadır.

Harutyun Kazancıyan ile karısı Pinna 196’larda boşanırlar.

Anahid (evlenmeden önce Diran Kazancıyan) Bedrosyan (1907, Adana-1981, Bağdat) da kız kardeşi gibi önce Adana’daki Sacre Coeur Okulu’na gitmiş ve ardından Beyrut’ta La Sainte Famille Koleji’ne devam etmiştir.

Anahid inşaat mühendisi Arsen Bedrosyan’la evlenip Bağdat’a taşınmıştır. Daha sonra annesi Adel de onun yanına yerleşmiş ve Irak’ın başkentinde vefat etmiştir. Anahid ile Arsen’in bir oğulları olur.

Khaçik Arsen Bedrosyan ( 1940 civarı, Bağdat-2015, Bağdat) ziraat mühendisidir. Karısı ve üç oğlu Londra’da yaşamaktadır.

Berç Diran Kazancıyan (1921, Larnaka-1978, Beyrut) ve kuzeni Vasken Bakalyan arasından iki ay fark vardır ve hayatları boyunca birbirlerine çok yakın olmuşlardır.

Berç Cizvit okuluna –Huvelin Sokağı’ndaki Petit Kolej ve Grand Kolej- gitmiştir. Kampüs 1950’lerden sonra şehir dışına taşınmış ve Notre Dame de Jamhour ismini almıştır. Cizvitler öğrencilerine disiplinli, güvenilir, çalışkan ve otoriter olmayı öğretmektedir.

Mezuniyet sınavlarını verdikten sonra Berç Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden mühendislik diploması alır. Ağabeyi Harutyun’un mühendislik firmasında çalışmaya başlar.

Berç ve Siran (evlenmeden önce Aharon İzmirliyan) Kazancıyan (d. 1932, Beyrut) 16 Haziran 1951 tarihinde Antilyas’taki Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nde evlenmiştir.

Siran tek çocuktur; annesi Araksi Hazabedyan, babası Aharon İzmirliyan’dır. Teyzesi Osanna ise amcası Garabed İzmirliyan’la evlidir. Aharon’un Antakya’da bir oteli vardır ve Garabed Lübnan Ermeni Piskoposluğu için boşanma, veraset ve vasiyetnameler hakkında karar veren bir hâkimdir.

Araksi (Hazarabedyan) İzmirliyan Beyrut doğumludur; ailesi 20. yüzyıl başında İskenderun’dan gelmiştir. O dönemde Lübnan’da çok az sayıda Ermeni yaşamaktadır. Fotoğrafçı Sarafyan Kardeşler (Les Frère Sarrafian) Beyrut’a yerleşmiş olan Ermeni ailelerden biridir. Araksi’nin elişi süslemeleri harikadır; kızının çeyizi için birçok yatak takımı ve masa örtüsü işlemiştir.

Berç ile Siran’ın iki kızları olur:

  • Nora Kazancıyan (d. 1952, Beyrut) Lübnan’daki az sayıda kadın mühendisten biridir ve 1976’da mühendisler sendikasına kabul edilmiştir.
  • Tina (evlenmeden önce Kazancıyan) Aleksanyan (d. 1955, Beyrut) Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden mimarlık diploması almıştır ve Kaliforniya’da yaşamaktadır.

Sivil Savaş sırasında Berç kalp kontolü için Amerikan Hastanesi’ne yatırılmış, ailesi kalp krizi geçirip ölmesinden korkarken ironik olarak hastanede kaptığı enfeksiyon nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Garabed&Tsolin Cırcıryan’ın Soyu

Karnig/Charles Garabed Cırcıryan (1922, Marsilya-16 Aralık 2017, Marsilya) Marsilya’da büyümüş ve burada bir erkek giyim mağazası işletmiştir.

Chales Michelle Martin’le evlenir; çift 1964 civarında Lübnan’daki akrabalarını ziyaret eder. Atalarının izlerini sürmek için Adana’ya da giderler. Charles, orada Dikran ve Mari Aşıkyan’ın evini bulmuştur; evin yeni sakinleri onlara evin odalarını ve kileri gezdirmiştir. Charles binanın yapısını çok beğenmiş, Pireneler’deki evinin bazı kısımlarını Adana’daki eve benzer yapmıştır.

Denis Garabed Cırcıryan (d. 1936, Marsilya) kardeşi Charles gibi Marsilya’da büyümüştür. Evli ve bir kız çocuk sahibidir, ayrıca bir kız torunu bulunmaktadır.

Levofet&Viktor Pambukçiyan’ın Soyu

Mayda Levofet Pambukçiyan (d. 1922 civarı, Zahle-ö. bilgi yok) annesi Eliz (Mihran Aşıkyan) Levofet M. Pambukçiyan vefat ettiğinde çok küçüktür. Babası Levofet, baldızı Viktor’la (Mihran Aşıkyan) yeniden evlenir. Viktor, kendi çocuklarıyla birlikte Mayda’ya da annelik etmiştir.

Mayda hemşiredir ve hiç evlenmemiştir.

Mihran Levofet M. Pambukçiyan (d. 1935 civarı, Lübnan-ö. bilgi yok) yüksek öğrenmini İngiltere’de mimar olarak tamamlar. Kısa bir süre İngiltere’de, ardından çeşitli Arap ülkelerinde çalışır. 1960’larda Beyrut’ta babasına yardım eder ve hiç evlenmez.

Lizet Levofet M. Pambukçiyan (d. 1937 civarı Lübnan-ö. bilgi yok) piyanisttir ve Beyrut konservatuarında piyano dersleri vermektedir. Hiç evlenmemiştir.

Miranda Levofet M. Pambukçiyan (d. 1939 civarı, Lübnan-ö. bilgi yok) Paris’te eğitim görmüş ve devlet ödülü almıştır. Hiç evlenmemiştir.

Paruhi&Sarkis Urfalıyan’ın Soyu

Peter Sarkis Urfalıyan (d. 1949 civarı, Beyrut) Montreal’de yaşamaktadır.

Bella Sarkis Urfalıyan (d. 1953 civarı, Beyrut) Montreal’de yaşamakta ve Fransızca dersleri vermektedir.

  • [1] Garabed P. Aşıkyan, The History of Uzun Ashekian Clan, Donikyan Matbaası, Beyrut, 1968. Çeviren Vaçe Ğazaryan (Monterey, CA, 2013).
  • [2] A.g.e.
  • [3] Boğos Parseğ Uzun Aşıkyan, kardeşi Parseğ’le birlikte sülalenin atası olan Bedros’un torunudur. Boğos Kayseri’de doğmuş, çalışmak için İzmir’e gitmiş ancak devrimci olmakla suçlanıp idam cezasına çarptırılmıştır. Din değitirip Müslüman olup Kamil ismini alarak Müslüman bir kadınla evlenmiştir. Temmuz 1908’de yaşanan Jön Türk Devrimi 1876 Osmanlı anayasasını tekrar yürürlüğe koyarak çok partili bir siyaset yaratmıştır. Bu özgürlükçü havadan faydalanan Kamil/Boğos ailesini ziyaret edebilmiştir. İstanbul’a döndükten sonra da vefat etmiştir.
  •  [4] Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), ŞD 1225/9, 21/Ca/1326 (21/6/1908).
  • [5] Aşıkyan, The History of Uzun Ashekian Clan.
  • [6] Tarsus hidroelektrik santrali 1902 yılında işler hale gelmiştir.
  • [7] Püzant Yeğyayan (Der.), Adana’nın Ermeni Geçmişi, Tarih, Soykırım, Özgürlük Mücadelesi, Etnografi, İstatistikler, Kronoloji  [Ermenice], Kilikya Katolikosluğu Yayını, Adanalılar Derneği, Antilyas, 1970, s. 160-164.
  • [8] Yeğyayan (Der.), Adana’nın Ermeni Geçmişi, s. 158.
  • [9] Aşıkyan, The History of Uzun Ashekian Clan.
  • [10] Şubat 1331 (27 Şubat 1916). Görünen o ki Sarkis, Aşıkyan-Bakalyan firması için vazgeçilmez olmuştur.  BOA. DH EUM 2. Şube, 18/19, 22/R/1332 (27/02/1916).
  • [11] BOA. DH I UM, 12-1/2-56, 24/ Ca/1337 (25/2/1919).
  • [12] Sarkis’in oğlu Pakrat, arkadaşı Tomas Hacıtomas’la birlikte sülfür satın almak için 1950’lerin başlarında Atina’ya gitmiştir. Bodossaki isimli Ticaret Bakanı’yla tanışmışlardır. Bakan, “Sarkis senin baban mı?” diye sormuş ve Pakrat’a Adana ve Sarkis’le ilgili anılarını anlatmıştır. Pakrat, Beyrut’a döndükten sonra Ticaret Bakanı’nın kendilerini çok sıcak karşıladığı aktarmıştır. Bedros Aşıkyan, Bodossaki ismini duyunca Sarkis’in kayınbiraderi ve iş ortağı, Pakrat ve kardeşi Vasken’e Osmanlı İmparatorluğu memuruyla Sarkis yerine Bodossaki’nin iskambil oynamasını anlatmıştır.
  •  [13] Sarkis’in oğlu Vasken Bakalyan, ölmeden önce bu hikâyeyi Ani Bakalyan’a anlatmıştır.
  • [14] “Armenians in Lebanon, Bakalian Flour Factory,” Aztag, Çarşamba, 21 Temmuz 1937, Sayı 117 (2046), s. 2.
  • [15] Krikoris Balakyan, Armenian Golgotha: A Memoir of the Armenian Genocide, 1915-1918 [Ermeni Golgotası: Ermeni Soykırımı Hatıratı, 1915-1918], Çeviren Peter Balakyan ve Aris Sevag, Vintage Books, New York, 2009, s. 386.
  • [16] A.g.e, s. 401-402.
  • [17] II. Sahag (d.1839), önce Sis (1902- 1939) Sis (günümüzde Kozan, Türkiye) ardından Halep, daha sonra da Antilyas (Lübnan) katolikosu olmuştur.
  • [18] Kilikya Ağıtları, 1903-1915 [Ermenice], Hrazdan Matbaası, Beyrut, s. 24. 
  • [19] Piskopos Yardımcısı I. Papken Güleseryan, Kilikya Katolikosluğu Tarihi, 1441’den Günümüze [Ermenice], Kilikya Katolikosluğu Yayını, Antilyas, 1939, s. 961.
  • [20] Aşıkyan, The History of Uzun Ashekian Clan.
  • [21] Sarkis Bakalyan Ermeni Ortodoks Mezarlığı’na (1924’te kurulmuş olan) defnedilmiştir; mezarlık Damascus Sokağı’nda, Saint Joseph Üniversitesi Tıp Okulu bitişiğinde bulunmaktadır. Akrabaları da oraya defnedilmiştir. İsimleri, doğum ve ölüm tarihleri bir anıt mezar üzerine kaydedilmiştir.
  • [22] “Sarkis Bakalyan,” Aztag, Salı, 3 Ağustos 1937, Sayı 126 (2065), s. 3.
  • [23] O dönemde kadınlar evde kalır, mezarlığa gitmezlerdi.
  • [24] “Sarkis Bakalyan,” Aztag, Perşembe, 5 Ağustos 1937.
  • [25] Yeğyayan (Der.), Adana’nın Ermeni Geçmişi, s. 162-164.
  • [26] Diana Tumayan (d. 1941, Beyrut), babası vefat etmeden önce, 1972 yazında Beyrut’a gelerek babasına sürpriz yapmıştır. New York’ta bir lisede Fransızca dersleri vermekteydi ve Stanford Smilow ile evliydi.
  • [27] Aşıkyan, The History of Uzun Ashekian Clan.
  • [28] Hagop J. Turyants, Search for a Homeland, yazarın kendi yayını, New York, 1987.
  • [29] Zaven Mısırlıyan, Armenian Participation in the Lebanese Legislative Elections 1934-2009, Haygazyan Üniversitesi Yayını, Beyrut, 2013.
  • [30] A.g.e.  
  • [31] A.g.e.