Dadoyan ailesi, 1911, Diyarbekir.

Dadoyan Koleksiyonu – New Jersey, New York

Çeviren: Sevan Değirmenciyan, 30/10/2024 (son değişiklik: 30/10/2024).

Dadoyan’ların soyu, aile anlatılarına göre, Artzakh (Karabağ) bölgesine kadar uzanıyor. Bu sayfada dikkatinize sunulan hikaye ailenin yüzyıllar önce yerleştiği Hazro’da başlıyor. Aile tarihinin başlıca kaynağı Arşag Dadoyan’ın 1965 tarihinde kaleme aldığı ve neşredilmemiş, elyazması olarak muhafaza edilen Hazro hatıratı. Arşag’ın sözel kaynağı ise, özellikle Dadoyan ailesine ait bölümlerde, annesi olan Sara Dadoyan (kızlık soyismi Der Kasbaryan, 1880-1975) olmuştur.

Küçük Hazro (Hazzo olarak da yazılıyor) şehri Diyarbekir’in kuzey-doğusundadır. Arşag Dadoyan’a göre, 1915 yılına kadar Hazro’da 600-700 hane bulunurdu ve bunların yarısı Ermeni, diğer yarısı ise Kürttü. Arşag Dadoyan, her bir Ermeni hanesinde ortalama olarak 12 kişi olduğunu düşünüyor. Aynı kaynağa göre, Tadonts hanesi (Dadoyan ailesinin tarihi ismi) konumunu iki Kürt beyine terkedene kadar uzun zaman bu şehirdeki en etkili güç olmuştur.

Tadoyan/Dadoyan ailesinin atası olarak Mığlı Kevork, Mığlı Ğazar ve Mığlı Tukhman anılır. Bu kişiler büyük bir ihtimalle 18.-19. yüzyıllar arasında yaşamış. Hikayemiz, bu ailelerden Mığlı Kevork’a ait dal üzerine yoğunlaşıyor. Burada okuyacağınız tüm materyalleri ve bilgileri bize tahsis edenler Mığlı Kevork’un nesilleri.

Mığlı Kevork’un Dalı

Mığlı Kevork (eşinin adı bilinmiyor) dört kız ve bir erkek olmak üzere beş çocuğa sahipti. Kızların ismi Yeva, Mırtuş/Mari, Sarig, dördüncüsünün adı bilinmiyor, erkek evladın adı ise Baboş’tu.

Mırtuş Der Tuments ailesine gelin gitmiş ve altı evlat sahibi olmuştur; Mıgırdıç, Hovhannes, Dikran, Tovmas, Krikor ve Sarig. Yeva Teponts’lara, Sarig ise Hazro yakınlarında bulunan Lice kasabasına gelin gitmişlerdi. Baboş dört kız ve iki oğlan evlada sahip olmuştu; Tuma, Maritsa, Susan, Luso, Garabed, Sarkis.

Tuma Nigan’lara gelin gitmiş ve Hovhannes adında bir erkek çocuğu olmuştu. Maritsa Diyarbekir’e Der Vartan’ın hanesine gelin gitmiş ve Hagop, Karnig, Vartkes, Zaven, Zabel adında beş çocuğu olmuştu. Susan da Diyarbekir’e gelin gitmiş ve iki erkek evladı olmuştu. Garabed Farğinli Krikor Der Manuelyan’ın kızı Hayganuş ile evlenmiş, Vartkes ve Zabel adında iki evladı olmuştu. Farğin’de yaşıyorlardı. Luso Hazrolu Der Avedislere gelin gitmişti. Sarkis 1898’de Alipınarlı Der Kasbar’ın kızı Sara Der Kasbaryan (Arşag Dadoyan’ın annesi) ile evlenmişti. İlk olarak 1890 yılında erken yaşta vefat eden Hayganuş ile evlenmişti. İlk eşinden Arusyag adında bir kızı vardı. Sara’dan ise dört erkek evladı olur: Kevork (1900), Arşag (1904), Zohrab (1910), Vahan (1912). 1907’de erken yaşta vefat eden Nıvart adında bir kızı da olmuştu. Arusyag Hazrolu Hovhannes Dalalyan ile evlenmiş ve Azniv adında bir kız çocuğu olmuştu.

Bu büyük ailenin fertlerinin bir çoğu 1915 Soykırımı sırasında katledilir. Maritsa’nın adı bilinmeyen evlatlarından biri, Sara ve dört evladı, Sara’nın annesi, iki kız kardeşi ve kız kardeşlerden birinin oğlu ender sağ kalanlardan olurlar.

Sarkis Dadoyan’ın ikinci eşi olan Sara 1880 yılında Diyarbekir yakınlarında bulunan Alipınar kasabasında doğmuştu. Babası Der Kasbar Der Kasbaryan Alipınar’ın ruhani görevlisiydi. 1895’te Sultan II. Abdülhamid döneminde meydana gelen Hamidiye kırımları sırasında katledilmişti. Kırım sırasında Der Kasbar’ın kardeşi Garabed de katledilmişti. Sara’nın annesinin Maryam idi (kızlık soyadı Alpunaryan). Der Kasbar ve Maryam çiftinin diğer evlatlarının isimleri Hovhannes, Vartuhi, Hagop ve Manuşag’dı (Menuş). Manuşag Der Kasbaryan Hayni köyünden Sarkis Der Manuelyan ile evlenir ve Antranik, Ardaşes ve Diran isminde üç erkek çocuk dünyaya getirir. Vartuhi Sarkis Mikaelyan ile evlenir. Hagop Der Kasbaryan 1912 yılında Birleşik Devletler’e göç etmiş ve orada Diyarbekirli adını bilmediğimiz bir kadınla evlenmişti. Onların Antranik adında bir erkek çocukları olur. İlk eşinin ölümünden sonra, Dikranagertli olan Lusia Kazancıyan ile yeniden evlenir ve John/Hovhannes, Charlie/Garabed ve Harutyun adlarını taşıyan üç erkek çocuk sahibi olur. ABD’de Der Kasbaryan soyismini kısaltıp Kasbaryan yaparlar. Charlie (C. K. Garabed mahlası ile, 1927-2022) Dikranagert yöresine ait Ermeni kültürel mirasının muhafaza edilmesi adına yazılarıyla önemli bir katkı sunmuştur. Özellikle New Jersey’deki Ermeni toplumsal ve kültürel hayatında önemli bir yere sahipti.

Sarkis Dadoyan’ın erkek kardeşi Garabed’in, Dikran ve Aram Der Manuelyan adında, Farğin’de yaşayan iki kayınbiraderi vardı. 1913 yılında Aram Armaş Ruhban Okulu’na kabul edilir. 1914 yılında Dikran Osmanlı ordusuna yazılacaktı, fakat askerlik yapmamak için, Aram’ı da yanına alıp, aynı yıl Birleşik Devletler’e göç eder. Birinci Dünya Savaşının çıkmasından sonra Dadoyan ailesinin bu iki kardeşle olan iletişimi tamamen kopar.

Arşag Dadoyan’ın hatıratında Hazro ve Hazro Ermenileri

Hazro’da bulunan Ermeni kilisesinin adı S. Asdvadzadzin’di. Karşısında üç geniş odadan oluşan ve anaokulundan altıncı sınıfa kadar eğitim veren Ermeni okulu bulunurdu. Okulun yanında ise Süryanilerin S. Şımavon adlı küçük kilisesi vardı. Eski zamanlarda Hazro nüfusunun büyük bir kesminin Süryani olduğuna, fakat zamanla Süryanilerin sayısının azaldığına dair görüşler mevcut. Arşag Dadoyan yaşadığı döneme dair tanıklığında sadece bir ailenin kaldığını, onun da Ermenice konuştuğunu belirtir. Dolayısıyla Ermeni kilisesi S. Şımavon kilisesini de idare etmeye başlamıştı.

Hazro’dan kuzey-doğuya doğru, yürüyerek yaklaşık yarım saat uzaklıkta Ain-Barik/Aynbrekh adında bir yer vardı. Burada Arşag Dadoyan’ın adını bilmediği bir manastır mevcuttu. Bir dağın eteklerinde bulunan manastırın çevresini çeşit-çeşit meyve ağaçları sarmıştı. Manastır bölgede Ermeniler açısından önemli bir adak yeriydi. Manastır çevresinde adak ziyaretine gelenler için odalar inşa edilmişti. Manastır önünde, ulu ceviz ve kavak ağaçlarının altından çok soğuk su akıtan bir çeşme vardı. Çeşmenin suyu yakında bulunan iki havuza akıyordu. Hazro’dan rahipler ve çok sayıda ziyaretçiler bayram günlerinde buraya akın ederdi. Ayin yapılır, sonrasında ise eğlence yapılır, şarkılar söylenir, danslar edilir ve oyunlar oynanırdı.

Hazro’nun güney-batısında, yaklaşık 16 km. uzaklıkta, 15-20 hane Ermeninin yaşadığı Tarcıl köyü bulunmaktaydı. Buradan on beş dakikalık yürüme mesafesinde çevresinde ziyaretçiler için bir çok odanın inşa edildiği Surp Tuma manastırı bulunurdu. Aziz Toma yortusu bu manastır ve civarında büyük bir çoşkuyla kutlanırdı. Ziyaretçiler Hazro’dan, civar köylerden, hatta Diyarbekir şehrinden buraya gelirdi. Kutlamalar sabahın erken saatlerinde başlar, akşama kadar devam ederdi; şarkılar söylenir, danslar edilir, atıcılık yarışmaları yapılır, oyunlar oynanır, doğada geziler tertipenirdi. Bazı ziyaretçiler bir hafta boyunca burada kalırdı. Manastır şifa vermekle ünlenmişti. Ziyaretçiler manastırın özellikle sinir hastalıklarından muzdarip kişileri iyileştirdiğine inanırdı. Kürt ziyaretçilerde sık sık manastıra gelirdi.

Hazro Ermenileri Ermenice konuşurdu; dilleri Sasun lehçesine ait bir dalın ağzıydı. Ermeni çevrelerinde söylenen şarkıların çoğu Kürtçeydi. 1908’de ilan edilen Meşrutiyet sonrasında, Ermenice şarkılar da Ermeni evlerine girmeye başladı. Arşag Dadoyan yerel dansların adlarını da belirtmiş; govant, şangli, gırani, şamlı, zapik (Daron yöresine ait darkuşkanın bir çeşidi), kaçkan (kadın oyunu.) Yereldeki Ermeniler genelde kunduracıydı. Bunlar meslekerini yılın büyük bir bölümünde Diyarbekir’de icra ederdi.

Soykırım yıllarında Hazro Ermenilerinin büyük bir kısmı tehcir edilir. Şehirde bir kaç zanaatkar aile kalır. Bunlar da islamlaştırılır.

Mığlı Ğazar Kolu

Mığlı Ğazar’ın dört oğlu ve iki kızı vardı; Hagop, Hovhannes, Arakel, Zakar, Sarig, Maryam, Luso.

Arşag Dadoyan’ın el yazması hatıratında Mığlı Ğazar belli bir zaman diliminde Hazro’nun en etkili kişi olarak tasvir edilmekte. Dadoyan, Mığlı Ğazar’ın yaşadığı tarihlerle ilgili kesin bir tarih vermez, fakat tasvir ettiği olayların 19. Yüzyıl yarısına ait olduğunu düşünüyoruz. Bu yıllarda Osmanlı idaresi bu bölgelerde zayıftı ve Kürt beyler ve ağalar yönetimi kendi ellerine almıştı. Fakat Mığlı Ğazar Hazro’da dikkate değer bir odak olarak kalmaya devam ediyordu. Ermenilere ait tarla ve evlere giren ve genelde Kürt olan hırsızları tutuklayıp, en katı şekilde cezalandırabilirdi. Kürt beyler ve ağalar bu durumu kabullenemezdi. Hazro’da bu durumdan hoşnut olmayan başlıca kişiler Südin Paşa ve Recep Bey’di. Onlar Diyarbekir ve İstanbul’da bulunan devlet kurumlarına Ğazar’ı şikayet eder ve onun Müslümanları cezalandırdığı, hatta öldürdüğünü söylerler. Fakat Ğazar Diyarbekir’de görev yapan devlet memurları ile yakın ilişkiler tesis ettiği için, muhalifleri davalarını İstanbul’a naklederler. İstanbul Ermeni Patrikhanesi Ğazar’la dayanışma içindedir ve kendisine savunma avukatları tahsis eder. Dava görüşür ve Ğazar beraat eder ve serbest kalır. Arşag Dadoyan, Ğazar’ın başkentte buluduğu günlerde, kendisinin sultanla bile görüştüğünü ve sultanın ona bir kılıç hediye ettiğini yazar. İstanbul’dan Hazro’ya dönüş yolunda, 1840’lı yıllarda, Ğazar Urfa’ya uğrar. Buradaki Ermeniler S. Asdvadzadzin kilisesini yenilemekteydi.Ğazar bu proje için önemli bir bağışta da bulunur.

Sonraki yıllar Hazro’da Ğazar’ın etkisinin azaldığı zamanlar olacaktı. Paralel olarak iki Kürt beyi Südin Paşa ve Recep Bey’in etkisi genişleyecekti. Arşag, bu ikisinin Osmanlı iktidarının himaye ve koruması altında olmalarına karşın merkezle olan ilişkilerinin giderek kötüleştiğini yazıyor (Arşag nedenlerini yazmamış.) İstanbul’a sürgüne gönderilirler ve malları top atışı ile yerle bir edilir. Arşag’ın kaleme aldığı tarihte, bu olaydan sonra Ğazar’ın yeniden önemli bir role sahip olduğunu görüyoruz. Ğazar İstanbul’a gider ve tüm ilişkilerini kullanıp iki bey için af çıkartmaya çalışır. Nihayet başarır ve Kürt beyler aileleri ile beraber Hazro’ya döner.

Daha sonra, yaşlılık döneminde, Ğazar beyler için yaptığı bu arabuluculuk için pişman olacaktı. Arşag’ın aktardığı hikayeye göre, Ğazar’ın evladlarından biri arkadaşıyla Hazro’daki evlerinin avlusundayken, bir Kürt çobanın tüm sürüyü oraya getirip otlattığını görür. Çoban ve sürüyü tarladan çıkarmak istediklerinde, Kürtkendilerine bıçak çeker. Çıkan kavgada çoban öldürülür. Ğazar’ın oğlu ve arkadaşı tutuklanıp, Farğin’deki hapishaneye götürülür. İki Kürt bey kendilerinden beklenen girişimi yapmaz ve Ğazar şahsen Farğin’e gitmeye mecbur kalır. Oğlu ve arkadaşı nihayet serbest bırakılır.

Mığlı Ğazar’ın oğullarından Hagop evli ve üç erkek, üç kız çocuğu vardı; Tovmas, Bedros, Krikor, Tuma, Soğo, Varti. Tovmas’ın dört oğlu ve bir kızı vardı; Hagop, Mıgırdiç, Serop, Bedros, Soğig. Bedros üç erkek çocuğa sahipti; Hagop, Ğazar, Garabed. Krikor bekardı. Soykırım yıllarında Halep hapishanesinde katledilir. Tuma Hazro’ya gelin gitmiş ve Manug ve Anna adında iki evlat sahipiydi. Sağo da Hazro’ya, Abaçunk ailesine gelin gitmiş, isimleri meçhul olan üç erkek ve üç kız çocuğu olmuştu. Varti Hazro’daki Türbendyan ailesine gelin gitmiş ve üç erkek evladı olmuştu; Stepan, Dikran, Hovhannes. Stepan 1915’te katledilir. Dikran 1915’ten önce ABD’ye göç etmişti. Hovhannes ve Varti ise Soykırım’dan kurtulur.

Mığlı Ğazar’ın evlatlarından olan Arakel’in bir erkek ve bir kız çocuğu vardı (isimleri meçhul). Çocuklar evlenmiş ve evlat sahipi olmuştu. Zakar’ın iki oğlu vardı. Onlar da evlenmiş ve çocukları olmuştu. Sarik Şam-Şam/Şemşan’a (Diyarbekir vilayeti), Maryam Hazro’daki Der Garabed’lere, Luso ise Hazro’daki Der Avedis’lere gelin gitmişti. Üçü de çocuk ve torun sahipiydi.

Mığlı Ğazar’ın büyük ailesinin çoğu ferdi Soykırım zamanında katledilir. Sadece Varti ve Dikran ve Hovhannes adlı iki evladı sağ kurtulabilir.

Mığlı Tukhman Kolu

Mığlı Tukhman beş erkek ve iki kız çocuğa sahipti; Kasbar, Manug, Hovsep, Baboş, Lutfig, Susan, Tuma (Hacı Hatun.)

Kasbar evli ve üç erkek ve bir kız evlada sahipti; Tovmas, Hovsep, Garabed ve Susan. Tovmas evlenmiş ve isimleri bilmediğimiz üç çocuk sahibi olmuştu. Hovsep evlenmiş ve isimlerini bilmediğimiz iki erkek çocuğu olmuştu. Garabed bekardı. Susan, SarkisĞazaryan (Gamavor -Gönüllü- Sarkis) ile evlenmişti. Gamavor Sarkis, I. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı ordusundaydı ve birliği ile birlikte Irak cephesine gönderilmişti. Orada İngiliz ordusuna esir düşer ve Mısır’a götürülür. Burada gönüllü olarak Ermeni Lejyonu’na yazılır. Eğitim için Kıbrıs’a gider ve sonrasında Filistin cephesine sevk edilir. Halep’te olduğu dönemde ailesinin katledildiğini öğrenir. Daha sonra yeniden evlenir.

Mığlı Tukhman’ın oğullarından Manug’un bir oğlu ve bir kızı vardı. Bunlar evliydi ve on çocukları vardı. Hovsep dört kız ve bir erkek evlada sahipti. İşinden dolayı Halep’e yerleşmişti. Fakat 1914’te Hazro’ya dönme kararı alır ve burada ailesi ile beraber katledilir. Baboş’un dört çocuğu vardı; Tukhman, Hagop, Lutfig ve Varto. Lutfig’in çocukları ve on torunu vardı. Susan Diyarbekir’e gelin gitmiş, çocuk ve torunlara sahip olmuştu.

Tuman (Hacı Khatun) Liceli Hovsep Boyacıyan ile evlenmişti. Halep’te yaşıyorlardı. Hovsep tütün şirketi olan Régie de Tabacs’ta memurdu. Beş erkek ve iki kız çocukları vardı; Garabed, Hayg, Rupen, Aram, Levon, Takuhi, Hayganuş.

Mığlı Tukhman dalından sadece Tuman (Hacı Khatun) ve ailesi (oğlu Garabed dışında) 1915 Soykırım’ında hayatta kalabilir. Tuman’ın eşinin işi, özellikle o zor yıllarda Halep’te bulunmaları aile için bir kurtuluş olur. Evlatlarından Hayg Taşnagtsutyun Partisi’ne üye idi. Savaş yıllarında Halep’te hapsedilir ve 1918’te Arap ordularının şehre girmesine kadar orada kalır.

Mığlı Tukhman’ın evladlarından Babuş 1914 yılında ailecek Kudüs’e hac ziyaretine gider. Arşag Dadoyan hatıratında, Hazro Ermenileri tarafından hacı ailesini karşılamak için tertiplenen şenliği ayrıntılı bir şekilde tasvir etmekte. Aralarında Hazro okulu öğrenci ve öğretmenlerinin de bulunduğu halk kalabalığı, Aziz Tuma yolunda bulunan Kanya Kaza (Kazlar Çeşmesi) adı verilen, ağaçlı yerde toplanmıştı. Hazro’ya girmeden, Baboş ailesi ile birlikte Kudüs ziyaretini nihayetlendirmek amacıyla Tarcılı Aziz Tuma manastırına gitmişti. Halkın toplandığı yere geldiklerinde, sıra sıra durmuş öğrenciler şarkı söylemeye, halk da dans etmeye başlar ve mutluluk çığlıkları ile hacılar karşılar. Burada biraz dinlendikten sonra Hazro’ya doğru yola çıkarlar. Bayram havası burada da gecenin geç saatlerine kadar devam eder.

1895 Ermeni Kırımı ve Hazro Ermenilerinin Kurtuluşu

Arşag Dadoyan’a ait el yazması hatıratında, 1895 yılında Osmanlı topraklarında meydana gelen Ermeni kırımı sırasında Hazro’daki durum hakkında çarpıcı tasvirler mevcut. Osmanlı ordusunu şehirde bir onbaşı temsil ediyordu. Bu kişi aynı zamanda Hazro kazası müdürüydü. Yanında çalışan birkaç jandarma da vardı. Müdür tamamen Südin Paşa ve Recep Bey’in etkisi altındaydı. Onbaşı bu ikisi ile işbirliği yapıp, Hazro Ermenilerinin kırımını tertipleyecekti. Bu amaçla bir toplantı yapılır. Toplantıya, müdür ve yardımcısı, Südin Paşa ve oğulları Şahmud, Bedri ve Baran beyler, Recep Bey’in oğulları Khati ve Ahmed Beyler katılır. Bu toplantıdan sonra bir başka toplantı yapılır. Bu toplantıya da Hazro’daki Kürt ağalar ve çevre yerleşimlerden Kürt aşiret reisleri davet edilir. Ermenilere karşı harekete geçmek için tüm bu unsurların katılımı gerekiyordu.

Arşag Dadoyan’ın el yazmasından kısımlar. Arşag Dadoyan’ın yayımlanmamış çalışması, “Hazro Tarihi” (1965) başlığını taşıyor. Çalışma hatırat üslubunda. Bu eser vasıtasıyla, genel olarak şehir tarihi ve özellikle Ermeni nüfusu, onun günlük hayatı, aile hikayeleri vs. hakkında bir çok bilgiye ulaşmak mümkün. El yazması dört farklı varyant olarak muhafaza edilmekte. Bunlardan bütünlüklü olanı New Jersey’de, diğer varyantları ve Arşag’dan kalan diğer el yazmaları New York’ta muhafaza edilmekte.

Bu sırada Recep Bey’in Çerkez eşi çevresinde bulunan kişilerin kapalı kapılar ardında bir Ermeni kırımı tertiplediklerini anlar. Çerkez kadın oğlu Khati Bey ile bir konuşur. Bu konuşma sırasında organize edilenin kitlesel bir şiddet eylemi olacağını kesin olarak anladığında, oğlunu ikna etmek ve onun kırıma katılmamasını sağlamak için tüm annelik etkisini harekete geçirir. Khati Bey nihayet geri adım atar ve kırımı engellemek için çalışmaya başlar. Kardeşleri de kendisine katılır. Onların silahlı adamları, çevre yerleşimlerden gelen silahlı gürühun girişini engellemek için Hazro’ya giden yolları kapatır. Südin Paşa bu durum karşısında Recep’in oğullarının Hazro’yu şiddetten uzak tutmak için yaptıkları harekete katılır. Südin Paşa Hazro’nun ileri gelen Ermenilerini knağına davet eder ve yaklaşan tehlikeyi ve kendi yaptıklarını kendilerine iletip, şehri müdafa hareketine onların da katılmasını salık verir. Ermeniler vakit kaybetmeden silahlı kuvvetler oluşturur ve Hazro’ya götüren yolları kapatma hareketine katılırlar.

Tüm bu yapılanlardan ve önlemlerden haberdar olan çevre köylerdeki Kürtler ve güruh Hazro’ya saldırmaktan vazgeçer. Böylece sadece Hazro’daki değil, çevre köylerde yaşayan Ermeniler de 1895-1896 kırımlarından kurtulmuş olur.

Südin Paşa’nın 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet’ten dolayı çok üzüldüğü anlatılır. Halkların eşit yaşamasını ve kendi imtiyazlarından mahrum kalmasını kabul edilemez buluyordu. Şikayet etmek ve yeni idareye muhalefet etmek için Diyarbekir’e gider. Arşag Dadoyan, Paşa’nın Diyarbekir’de tutuklanıp sürgün edildiğini ve sürgünde de öldüğünü yazar.

Soykırım ve Sonrası

1915 yılında Soykırım başladığında Dadoyan ailesinin tüm yetişkin erkekleri tutuklanır, tehcir edilir ve kaybedilir. Baboş ve evlatları Sarkis ve Garabed de onlar arasındaydı. Sarkis amele taburunda çalışmak üzere Urfa taraflarına gönderilir ve orada katledilir. Sara ve dört çocuğu Arşag, Zohrab, Vahan, Kevork, Sara’nın annesi Maryam, Sara’nın kız kardeşleri Vartuhi ve Manuşag, Manuşag’ın oğlu Antranik Hazro’da kalırlar.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında aile kendi evinde zaptiye tarafından tutuklanma ve tehcir edilme korkusu ile gizlenmiş bir hayat sürdü. Arşag Dadoyan’ın hatıratından Sara ve evladlarının bir süre Varti Türbendyan’ın evinde kaldıklarını öğreniyoruz. Mığlı Ğazar’ın torunu olan Vartuhi’nin eşi fırıncıydı ve ailesinin tehcirden muafiyet vesikası vardı. Mütareke döneminde de Dadoyan ailesinin bu fertleri Hazro’da yaşamaya devam eder. 1923 yılında Sara, evladları, annesi ve kız kardeşleri önce Halep’e, daha sonra da Beyrut’a taşınır.

Sara’nın kız kardeşi Vartuhi’nin eşi Sarkis Mikaelyan’ın durumu ilginç. İslamlaşmış ve Diyarbekir’de yaşamaya devam etmekteydi. Sara ve kız kardeşleri Halep’te yaşamaya karar verdiklerinde, Sarkis Diyarbekir’de kalmaya devam eder. Diyarbekirli Müslüman bir kadınla evlenmişti. İlerde karısı öldüğünde, Beyrut’ta yaşayan Vartuhi’ye haber gönderir ve gelip, kendisi ile olmasın söyler. Vartuhi gerçekten de bu adımı atar ve 1960’ların sonlarında birkaç sene eski kocasının yanında kalır. Onun ölümünden sonra da Beyrut’a geri döner.

Sara’nın evladlarından Kevork Halep’te bir dokuma atölyesi tesis eder. Vahan Haygazyan Okulu’na başlar, daha sonra da aynı şehirde bulunan Padova S. Antuan Koleji’ne gider. Vahan ve akrabalarından bazıları bir çok yabancı dile hakimdi. Vahan Ermenice, Arapça, Fransızca, İtalyanca, İngilizce, Almanca, Kürtçe ve Türkçe konuşabiliyordu.

Sara’nın büyük oğlu Kevork (1900-1989, New Jersey), 1935 yılında Halep’te Valantin (kızlık soyadı Dökmeciyan, Dikranagert, 1903, babası Melkon Süryaniydi) ile dünya evine girer. Bu evlilikten üç çocukları olur; Arsen (1941), Hraç (1935-2018, New Jersey) ve Berç (1937). Arsen New Jersey’de yaşamaya devam ediyor. Entelektüel ve yazar Seta (kızlık soyismi Barsumyan) ile evli. Berç ise Atina’da hayatına devam ediyor.

Sara’nın ikinci oğlu, Hazro hatıratı yazarı Arşag (1905-1974) Halep’te Taşnagtsutyun Partisi’ne yazılır. 1938’de Beyrut, sonra da Şam’a taşınır. Taşnagtsutyun üyelerine karşı burada yürütülen operasyondan sonra yeniden Beyrut’a geçer. 1942’de Urfalı Hagop Kevorkyan’ın (Borents) kızı Arşaluys Kevorkyan ile evlenir. Hagop Kevorkyan kardeşi Zohrab ile beraber Şam’da dokuma boyacılığı ile meşguldü. Arşag’ın vefatından sonra Arşaluys Halep’e yerleşir.

Zohrab Dadoyan Halep’te 1944’te aslen Sasunlu Hayguhi Daud Areyan ile evlenir. Çift Şam’a, sonra da Halep’e taşınır. Salpi (şimdi California’da), Robert/Papken (şimdi California’da), Sona (2020’de California’da vefat eder), Dzovinar/Dzovig (şimdi California’da) adında dört çocukları olur. Zohrab 1990’da Encino, California’da vefat eder.

Vahan Dadoyan (1913-2001) 1947’de Beyrut’ta Dikranagertli Onnik Muradyan’ın kızı Anahid ile evlenir. Arpi (2021’de Arizona’da vefat eder), Huri (şimdi New Jersey’de), Sosi (şimdi New Jersey’de), Sarkis (2002’de California’da vefat eder) adında çocukları olur. Vahan’ın Beyrut’un merkezinde bir ticaret ofisi vardı. Beyrut Ruhani Önderliği’nin merkezi olan S. Nışan Kilisesi Yönetim Kurulu üyesiydi. Vahan ve Anahid New Jersey’de vefat etmiştir.