İsviçre Yetimhanesinden gelen Ermeni yetim kızların toplu resmi. (1921, büyük ihtimalle kuzey Yunanistan) Maryam'ın bilinen en eski fotoğrafı (15 yaşında), en sağda ayakta. Fotoğraftaki diğer insanların kimlikleri bilinmiyor.

Haratunyan arşivi - Watertown, MA, ABD

Bu koleksiyon bizimle ataları Karhad (günümüzdeki adı Akıncılar, Zara'nın batısında küçük bir Sivas köyü), Bardizag (günümüzde Bahçecik, İstanbul'un doğusunda İzmit'te bir Ermeni köyü) ve Erzurum/Garinli olan Meline Haratunyan tarafından paylaşıldı.

Karhad (Sivas Vilayeti)

Maryam Eğikyan Harutunyan

Meline'nin babaannesi Maryam Eğikyan Harutunyan, Zadig Eğikyan (Hagop ve Marta Eğikyan'ın oğulları) ve Turvanda Sultanyan Eğikyan'ın (Garabed Sultanyan ve Narik Malkasyan Sultanyan'ın kızları) çocukları olarak 1906 yılının Nisan ayında Karhad'da dünyaya geldi.

İki yaşında iki ebeveyni de kaybeden Maryam, Sivas'taki İsviçre Yetimhanesine yerleştirildi. Bu yetimhane ilk başta 1895 katliamları nedeniyle yetim kalan Sivaslı Ermeni çocukların sığınmaları için İsviçreli Protestan misyonerler tarafından 1897'de kurulmuştu.

1915 Temmuzunda Sivaslı Ermenilere yönelik cinayetler ve sürgünler başlamasına rağmen İsviçre Yetimhanesindeki Maryam ve diğer Ermeni yetimler bir şekilde zarar görmediler ve birkaç yıl daha Sivas'ta kalmalarına izin verildi. Birçok tarihi rapor, İsviçre Yetimhanesindeki Ermeni kızlarının güvende kalmasını sağlayanın Soykırım öncesinde, sırasında ve sonrasında Sivas'ta bulunan Mary Louise Graffam adlı Amerikalı misyoner olduğundan bahseder. Soykırımın başlarında Bayan Graffam, Sivas'tan gönderilen ilk Ermeni sürgün kafilesine onları koruma gayretiyle şahsen eşlik etti. Sonunda Osmanlı jandarmaları onu Malatya'da birkaç hafta alıkoydular ve Sivaslı Ermenileri o olmadan yola devam etmeye zorladılar. [1] Bayan Graffam Sivas'a döndüğü gün, İsviçre Yetimhanesindeki Ermeni kızların ertesi gün gönderileceğini öğrendi ve hemen Sivas Valisiyle görüşüp kızların yanında kaldığı sürece onlara zarar verilmeyeceğine dair anlaştıktan sonra kızları yetimhaneye götürdü. [2] Ermeni yetimlerin aslen güvende kalmalarının sebebi, Bayan Graffam'ın Amerikan Büyükelçisi Henry Morgenthau ile düzenli ve doğrudan irtibat halinde oluşunun Türkler tarafından biliniyor olması olabilir. [3]

Tarihi kaynaklara göre Soykırım başladığında, İsviçre Yetimhanesinde Sivas’ta kalmalarına izin verilen seksen Ermeni yetim vardı. [4] Mayıs 1916'da Osmanlı Yönetimi tüm yabancı misyonerlerin Sivas'ı terk etmelerini emretti. Bir tek şehrin küçük mahallelerinde yoğunlaşmış yetimleri kendisine tahsis edilen küçük evde koruması altına almış olan Bayan Graffam hariç. [5] Süregelen yıllarda yetimler Sivas içinde dört kez daha taşınmaya zorlandılar [6] ve Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyetinin idaresine geçtiler.

İsviçre Yetimhanesinin defterlerindeki kayıtlar Maryam ve diğer Ermeni yetim kızların  1916 itibarıyla (Maryam 10 yaşındayken) hala Sivas'ta olduklarını ve Ermenice eğitim aldıklarını gösteriyor. Bu, o dönem etraflarında meydana gelen etnik temizlik göz önüne alındığında dikkate değer görünmektedir ve büyük ihtimalle Mary Louise Graffam'ın cesareti ve bağlantıları sayesinde başarılmıştır.

Maryam ve yetimhanedeki diğer Ermeni kızların Sivas'ı kesin olarak ne zaman terk ettikleri belirsiz. İsviçre Yetimhanesi 1917 itibarıyla hala Sivas'ta faal haldeydi. [7] İsviçre Yetimhanesi kayıt defteri büyük ihtimalle Sivas'taki son zamanlarına tekabül eden 1918'de bitiyor (Maryam 12 yaşında). Bayan Graffam 1921'de öldükten sonra 1920'lerin başında Ermeni yetimlerin tamamının kendi güvenlikleri için mutlaka Sivas'tan ayrılmaları gerekiyordu. [8] Kemalistler iktidara geldiklerinde Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyeti, Türkiye'de kalan Ermeni yetimleri Yunanistan, Lübnan ve diğer ülkelere taşımak zorunda kaldı.

Sivas'taki İsviçre Yetimhanesinden ayrılan Maryam kuzey Yunanistan'daki bir yetimhaneye gitti.

Maryam ve diğer Ermeni yetimlere, Ermeni yetimlerinin geneline tipik olarak yapıldığı gibi, yetişkin olduklarında kendilerine yardımı olacak hünerler öğretildi. Sonuç olarak Maryam dikiş, dantel ve diğer elişlerinde uzmanlaştı. Bu iki fotoğraf Maryam'ın dantel işlerinin örnekleri. Büyük ihtimalle yetimhanedeyken veya hemen sonrasında yapılmışlar.

Maryam'ın Karhad'da yaşayan geniş ailesinin tamamı 1915 Soykırımı sırasında öldürüldü. Maryam'ın annesi, Turvanda Sultanyan Eğikyan'ın 17 kardeşi vardı. Bunların 15'i çocukluk dönemini atlattı ancak dört erkek kardeşi hariç hepsi Soykırım öncesinde ve sırasında öldü. Turvanda'nın erkek kardeşlerinden,  Kerovpe ve Serovpe Sultanyan (sırayla 1896 ve 1906'da New York'a göçmüşlerdi), Manas "Efendi" Sultanyan (İstanbul'da bir okulda müdürdü) ve Rupen Sultanyan (İstanbul'da yaşıyordu). Kız kardeşlerinin hiçbiri hayatta kalmadı. 1926'da Kerovpe ve Serovpe, Maryam'ın hâlâ hayatta olduğunu öğrendiler ve New York'a gelmesini sağladılar. Maryam Birleşik Devletler’e 12 Nisan 1926'da vardı ve burada Kerovpe ve Manya Sultanyan ile yaşamaya başladı.

New York'a varışından kısa süre sonra Karhadlı arkadaşı Ovsanna Eğikyan Krikoryan tarafından yine kendisi gibi Karhadlı, müstakbel bir eş adayı olan Mihran Eğikyan Harutunyan'la tanıştırıldı. Sonunda Maryam ve Mihran evlendiler ve 55 yıldan uzun bir süre evli kaldılar.

Sivaslı yetimlere ait bu fotoğraf kuzey Yunanistan’da çekilmiş olabilir. Fotoğrafta Maryam'ın yüzü geride kalmış ve seçilmez halde.

1) Sivas'taki İsviçre Yetimhanesinden ayrılan Maryam kuzey Yunanistan'daki bir yetimhaneye gitti. Bu fotoğraftaki muhtemelen Maryam'ın yaşadığı, kuzey Yunanistan'daki yetimhane binası.

2) Beş yetim kıza ait grup resmi, aynı odada çekilmiş gibi görünüyor. Önceki resimdeki kızların bazılarıyla beraber ama portre üzerindeki anlatıya göre birkaç yıl sonrası. Maryam en solda ayakta. Fotoğraftaki diğer kızların kimlikleri bilinmiyor.

Düğün davetiyelerinde resimlendiği gibi Maryam and Mihran Harutyunyan, Maryam Birleşik Devletler'e varmadıktan yedi ay sonra, 20 Kasım 1926'da New York'ta evlendiler.

1) Kerovpe Sultanyan ve karısı Manya Sultanyan, New York,1920'lerin başı.

2) Maryam, Mihran ve oğulları Jirayr ve Muşeğ Harutyunyan'ın aile fotoğrafı (tahminen 1934'te New York'ta çekilmiş. Maryam 28 yaşındayken).

Maryam'ın amcaları ve onların ailelerine katılma beklentisi 1926 yeni yıl notlarına yansıyor (“1926 bana yeni bir yalnızlık dönemi getirecek. Kendime soruyorum. Bu yeni yılda sevdiğim insanlara kavuşacak mıyım?”)

Maryam, geleneksel Sivas tarzı bu çorapları büyük ihtimalle yetimhanedeyken veya hemen sonrasında örüyordu.

Embroidery samples. These pages were saved with the Swiss Orphanage notebook and demonstrate how orphan girls from the orphanage in Sivas would learn embroidery.

Yetim kızın not defteri

Maryam Harutyunyan’ın (doğumu Eğikyan) Sivas’taki yetimhane hayatından geriye şimdilerde torunu Meline’nin muhafaza ettiği bir de not defteri kaldı.

İlk bakışta alışılageldik bir defter özelliği taşıyor. İçinde hepsi de yaratıcılık ürünleri olan çeşitli şiir ve düzyazılar var. Ama söz konusu notlar özellik arz eden bir tarihi dönemde yazıldığından deftere ayrıca değer katmakta ve onu daha yakından incelemeye bizi itmektedir.

Not defterinin üzerine “Eliza Donigyan: 1916, Kas. 2” diye yazılmış. Zaten bu bile defterin Maryam Harutyunyan’a ait olmadığını, Eliza’nınsa büyük bir ihtimalle Sivas’taki aynı yetimhanenin yetimleri arasında bulunduğunu varsaymamıza yol açmaktadır. Defterin Maryam’ın eline hangi şartlarda geçtiğini bilmesek de Birinci Dünya Harbi bittikten sonra onun şiirler, şarkılar yazarak ya da şahsi notlar düşerek bizzat ilavelerde bulunduğu aşikâr. Bir yerde ise kenara dikey olarak “Tatlı kız kardeşçiğimin yazısı kaldı hatıra” diye yazılmış. Maryam’ın yazısı ve büyük bir ihtimalle sonradan ilave edilmiş bir not olup Eliz ve not defteri kast edilmektedir. Ne yazık ki Eliz hakkında ve özellikle nasıl bir kadere sahip olduğuna dair bir şey bilmiyoruz.
 
Defterin içinde değişik şiir ve düzyazılar yer alıyor. Bunların büyük bir kısmı Bedros Turyan, Siamanto, Taniel Varujan, Avedis Aharonyan gibi o dönemin çok okunan yazarlarının eserleri. Söz gelimi Turyan’ın “Kara! Kara! [Ermenice Sev! Sev! [Սե՜ւ,սե՜ւ], ç.n.]” ve  «Ermenistan için dilekler [Ermenice İğtsk ar Hayasdan [Իղձք առ Հայաստան], ç.n.]” şiirleri var. Keza Avedis Aharonyan’ın «Sana Saygı [Ermenice Harkank kez [Յարգանք քեզ], ç.n.]”, “Âşık [Ermenice Aşuğ [Աշուղը], ç.n.]” ve “Ninni [Ermenice Oror [Օրօր], ç.n.]” ; Siamanto’nun “Kafkasya [Ermenice Govgas [Կովկաս], ç.n.]” ve “Şarkı söyleyerek ölmek isterim ben [Ermenice Yes yerkelov guzem mernil [Ես երգելով կ՚ուզեմ մեռնիլ], ç.n.]” şiirleri; Taniel Varujan’ın “Elçilerim [Ermenice Badkamavornerıs [Պատգամաւորներս], ç.n.]” eseri.
    
Diğer eserler arasında Dikran Çögüryan’ın “Ölümsüzleşmek[Ermenice Haverjanal [Յաւերժանալ], ç.n.]”, Sımpad Pürad’ın “Ermenistan’ın Ölümü [Ermenice Hayasdani vakhcanı [Հայաստանի վախճանը], ç.n.]”, Heranuş Arşagyan’ın (1887-1905) “Ölüme yakın [Ermenice Mahvan mod [Մահուան մօտ], ç.n.]”, Şahan Natali’nin “Ekmeğin Tanrısına [Ermenice Hatsi Asdudzuyn [Հացի Աստծոյն], ç.n.]”, Kamar Katiba’nın “Şarkım [Ermenice İm yerkı [Իմ երգը], ç.n.]”, A. G. Bedigyan’ın “Benim tatlı kalemim [Ermenice Kıriçıs im anuşig [Գրիչս իմ անուշիկ], ç.n.]” işlerini belirtelim. Düzyazı ya da şiir, yazarları belli olmayan başka örnekler de var: “Eski Yıl  [Ermenice Hin darin [Հին տարին], ç.n.]”, “Periler kraliçesi [Ermenice Barigneru takuhin [Պարիկներու թագուհին], ç.n.]” (tiyatro oyunu), «Sürgünün yolu [Ermenice Darakrin uğin [Տարագրին ուղին], ç.n.]”, “Kız istemeyiz  [Ermenice Ağçig çenk uzer [Աղջիկ չենք ուզեր], ç.n.]” (tiyatro oyunu), “Yetim çocuk bülbüle [Ermenice Vorpın ar sokhag [Որբն առ սոխակ], ç.n.]”, Tabiatın ağıtı-Seyhan [Ermenice Pınutyan latsı-Sihun [Բնութեան լացը- Սիհուն] , ç.n.]” gibi.

Söz konusu eserlerin yazarlarının birçoğunun (Siamanto, Dikran Çögüryan, Taniel Varujan) Soykırım kurbanı olması dikkat çekici bir özelliktir. Bu yazarlar sürgüne gönderilir ve katledilirlerken, yetim kızlar Sivas’taki yetimhanelerinin odalarına çekilmiş onların coşkun, isyankâr ve milliyetçi ilhamlarla kaleme aldıkları şiirleri kopya ediyorlardı.

Aslında bu çok tehlikeli bir işti; o soykırım yıllarında nicelerinin, yetişkin ya da öğrenci yaşta kız ve erkek çocukların günce, not defteri ya da Ermeni milliyetçi yazılar barındırdıkları suçlamasıyla gammazlandıklarını biliyoruz. İhtimal İsviçreli bir misyoner tesisinde bulunmaları yetimlere belli bir emniyet hissi ilham etmekteydi ama bu korumanın böyle bir not defteri yetkililer eline geçtiğinde onları kurtarabileceğini sanmıyoruz.

Yetimlerin söz konusu yazıları kopya ederken o yazarların matbu eserlerine sahip olmadıklarını da düşünüyoruz. Yetimhane idaresi, arama ve suçlamaların önünü almak için onları zaten imha etmiş ya da en azından saklamış olmalıydı.    Ancak, belli ki yetimler eserleri ezbere biliyorlardı. Bu kanaat,  defterde yer alan çeşitli aktarımlarda birçok imla hatası gördüğümüz zaman daha bir kuvvet kazanıyor.

Not defterine birçok özdeyiş de yazılmış. Söylediğimiz gibi, defter Eliz Donigyan’a ait ama burada yer alan aktarımları sık sık, büyük bir ihtimalle hepsi de aynı yetimhanenin çocukları olan kendi kız ve erkek arkadaşları yapmışlar. Yazılardaki belirgin farklılıklar bu kanaati daha da güçlendirmektedir. Ortaklaşa not defteri doldurmanın adetten ve her bir yazının defter sahibine yapılmış bir armağan olduğunu farz ediyoruz. Kopya edenin, daha doğru bir deyişle aktarımda bulunanın çoğu kez ad ve soyadını belirtmesi, aynı zamanda not defterinin sahibine yönelik candan bir söz söylemesi bunun bir kanıtı olsa gerekir.

Gazetenin sayfaları.

Nitekim örneğin “Yetim çocuk bülbüle” yazısının asıl sahibi bilinmiyor, metnin sonunda ise “1922, Ara. 22, Sivas-Azkanuş İşkhanyan” diye belirtilmiş. Bu da, kuvvetle muhtemel, yazıyı aktaranın adı, soyadı ve aktarım tarihidir. Azkanuş İşkhanyan, aynı yazının sahibi olamaz çünkü yazının altında eserin yaratıldığı tarih 1886 diye belirtilmiş de.  Taniel Varujan’ın şiirinin altına şöyle yazılmış: “Ondan ayrıldığın zaman içten arkadaşını hatırla, önce birlikte geçirdiğimiz o sevinçli ve kederli günleri hatırla; hatırla ve unutma”. Büyük bir ihtimalle Eliz’in kız arkadaşlarından biri olan H. Karayan tarafından imzalanmış. “Tabiatın ağıtı” şiirinin altına ilave edilen notta şunları okuyoruz: “seninle yaşayan dostun Verjin Koharyan, forget me not [İngilizce beni unutma, ç.n.]”. Siamantonun bir şiirini aktaran, aynı zamanda “Bir tebessüm, vahşetin yarasını iyileştirebilir.” ve “İçten ve derin sevgi her zaman dilsizdir.” diye yazan Melanuş Çitbaşyan (Ekim 1922).

Not defteri eline geçtikten sonra muhtemelen Maryam da oraya yazı ve notlar ilave etmeye başlar. Maryam’ın el yazısını diğerlerinden kolaylıkla ayırt etmek mümkün, öyle ki defterin sonuna ilave edilen yazıların kesinlikle ona ait olduğunu söyleyebiliriz. Avedis Aharonyan’ın “Ninni”si ya da “İleri, Şehit [Soyun Ölümsüzleri]! [Ermenice Haraç Nahadag -tseği anmahner- [Յառաջ Նահատակ -ցեղի անմահներ-], ç.n.]” diye de bilinen “Gönüllüler marşı [Ermenice Gamavoragan Kaylerk [Կամաւորական քայլերք], ç.n.]” bunların arasındadır.  Her ikisi de Birinci Dünya Harbinden sonra yazılmış eserlerdir. Maryam’ın onları Sivas’tan zaten uzaklaştıktan sonra kaleme aldığını farz ediyoruz.

Maryam, bu aktarımlardan başka, kendi hayatından alınma kısa notlar da düşmüş. Bunları not defterinin içinde boş kalan çeşitli sayfalara yazmış. Öyle ki, muhtemelen Sivas’taki Soykırım yıllarında kopya edilmiş olan çeşitli şiirler altında, Maryam’a ait 1920’lerde yazılmış notlar buluyoruz. “15 Haziran 1924, ilk talihsizliğimin tarihi, birçok mücadele verdiğim hayatımın ilk adımı oldu. Ben öldükten sonra o kara günü hatırlayınız. 10 Haziran 1924’te bu eve geldim; sevinçli, kederli ve yüzüstü bırakıldığımı hissettiğim anlar yaşadım. 1 Eylül’de ise yetimlerin çok kötü durumda olduklarını işitip durmadan gözyaşı döktüm. Ah Tanrım, bizlerin de insan yerine konması için ne zaman adaletinle yargılayacaksın?” diye yazıyor.

Bu satırlar Maryam Yunanistan’daki yetimhaneden çıktığında kaleme alınmış olsa gerekir. Yetimhane idarecileri, söz konusu olan kız yetimler ise, tesisten ayrılma zamanı geldiğinde dışarıdaki hayatı nispeten emin kılmak için onlarla farklı yollara başvuruyorlardı. Bu çerçevede, evlilik, akraba yanına yerleşmek, güvenilir bir aile yanında hizmetçilik yapmak vs. farklı çözümler olarak değerlendirilirdi. Maryam’ın durumunda, ailesinden kimsenin hayatta kalmadığını düşünüp, bulunan çözümün onu bir ailenin yanına hizmetçi vermek olduğunu farz ediyoruz. Birleşik Devletlerdeki dayıları, çok sonraları onun hayatta olduğunu işiteceklerdi. Maryam’ın, yukarıdaki satırları yazdığında henüz Yunanistan’da bulunup bulunmadığı belli değil ama onun 4 Aralık 1925’te Mısır’da “İngilizlerin Evi”ne, şüphesiz Kahire’deki bir İngiliz ailesinin yanına zaten yerleştiğini biliyoruz.

“Kara ve lanetli bir tarih (7 Mart 1925, Tanta). Onun ve benim yüreklerimizin telleriyle bağlı olan o sevgi ateşini mezara kadar unutmayacağım. Heyhat! İnsafsız ölüm, hiç merhamet etmeden geldi ve bizi ebediyen ayırdı.” Maryam’ın kimin ölümünden söz ettiği anlaşılır değil. Acaba erkek kardeşinin katledildiği haberi mi doğrulanmaktadır?    Ya da sevdiği bir başka kişiyi mi kast ediyor?  Maryam’ın, Soykırımdan önce, büyük bir sevgiyle bağlandığı kardeşiyle birlikte yetimhaneye girdiğini biliyoruz. Kardeşi, toprağı ekip biçme işlerinde aileye yardım etsin diye tehcirden hemen önce yetimhaneden çıkarılır. Ondan sonra da ardında iz bırakmadan ortadan kaybolur. Büyük bir ihtimalle, diğer birçokları gibi katledilmiştir. Aile,  Maryam’ın, bu kardeşin kaybına hayatının sonuna kadar yas tuttuğunu anlatır.

Maryam’ın Birleşik Devletler’e yerleşmiş olan enişteleri izini bulur ve onu kendileriyle birlikte yaşamaya davet ederler. O, akrabalarının yanına gitmek için zaten hazırlık yapmaktadır. Ancak bunun, kendisi için bilinmeyene doğru bir yolculuk olduğu bellidir: “1926 yılının şafağı bana yeni bir yalnızlık dönemi getirecek. (…) Yılbaşı ağacı. Benimse bu gurbette bir teselli edenim yok ve kendimi bize babalık yapmayı vaat eden o Yaradan’a teslim etmeye gidiyorum.”

Daha sonra, bu not defterinin içinde Maryam’ın muhtemelen son yazısı olan bir başka kayıt buluyoruz: “1926, Nisan 12’de New York’a, dayılarımın yanına geldim.”

Mihran Eğikyan Harutyunyan

Maryam'ın kocası ve Meline'nin baba tarafından dedesi Mihran Eğikyan, Harutyun Eğikyan (Eğik ve Paran Eğikyan'ın oğlu) ile Şaruke Terziyan Eğikyan'ın (Krikor ve Karen Terziyan'ın kızı) çocuğu olarak 1900'de Karhad/Sivas'ta dünyaya geldi. Harutyun ile Şaruke'nin en az 6 oğulları (Maruke, Arakel, Hovagim, Arşag, Mihran Eğikyan ve ilk ismi bilinmeyen bir oğulları) ve bir de kızları (ismi bilinmiyor) vardı. Hepsi Karhad'da doğmuşlardı ve muhtemelen arpa ve buğday çiftçileriydiler. Soykırım sırasında Mihran ve yeğeni Ovsanna Eğikyan (Maruke’nin kızı) hariç önceden Kahrad'dan ayrılmamış olan tüm aile üyeleri öldürüldü. İkisi Der Zor’a giden ölüm yürüyüşünden sağ çıktılar.

Altyazı: Mihran Eğikyan Harutyunyan bu resmini tahminen 1919 ya da 1920'de Soykırımdan sağ kurtulduktan sonra İstanbul'a gelmesinin hemen ardından çektirmiştir. Birleşik Devletler’e varmasından sonra Mihran, Soykırımda ölen babası Harutyun'u onurlandırmak için soyadını Harutyunyan olarak değiştirdi. Daha sonra oğlu, aile isminin yazılışını Haratunyan olarak sadeleştirdi.

Ovsanna Eğikyan Krikoryan

Ovsanna Eğikyan1886’da Karhad’da Maruke (Mihran Eğikyan’ın en büyük ağabeyi) ve Elmas Eğikyan’ın çocuğu olarak dünyaya geldi. Ebeveynleri, kocası ve dört çocuğu Soykırımda öldürüldüler. Savaştan sonra İstanbul’a geldi, amcası Mihran Eğikyan Harutyunyan, onu, Soykırımdan sağ kurtulması için kendisine yardım eden Karnig Sağıryan Krikoryan ile tanıştırdı. Ovsanna ve Karnig 19 Şubat 1920’de İstanbul’da evlendiler.

Ovsanna Eğikyan ve Karnig Sağıryan Krikoryan’ın evlilik belgesi.

Bu fotoğraf muhtemelen Ovsanna ve Karnig Krikoryan’ın düğünleri vesilesiyle İstanbul’da çekildi. (19 Şubat 1920) Ön sırada oturanlar, soldan sağa: Ovsanna Eğikyan Krikoryan ve Karnig Krikoryan. Arka sırada ayaktakiler, soldan sağa: Mihran Eğikyan Harutyunyan, Hımayag Eğikyan (Mihran’ın amcasının oğlu) ve Arşag Eğikyan (Mihran’ın Soykırımdan önce İstanbul’da bulunan ağabeyi). Hepsi de Soykırımdan sağ kurtulan Karhadlılardı. Arşag Eğikyan daha sonra Karhadlı İmasduhi Sultanyan’la (Maryam Sultanyan’ın dayısı  Manas “Efendi” Sultanyan’ın kızı) evlendi. İki kızları oldu (Alis ve Sosi) ve hayatının geri kalanını İstanbul’da geçirdi. Hımayag Eğikyan Korfu/Yunanistan’a göç etti. Evlenip bir erkek evlat (Aram) sahibi olduktan sonra 1940’larda Ermenistan’a yerleşti.

1), 2) Ovsanna ve Karnig Krikoryan’ın oğulları, Antranig Krikoryan, 1921’de İstanbul’da doğdu ve vaftiz edildi. Bu doğum/vaftiz belgesine göre vaftiz töreni Surp Isdepanos Kilisesinde peder Husig Keresteciyan tarafından yapıldı. Antranig’in vaftiz babası Arisdages Sultanyan oldu. Arisdages de Karhadlıydı. Daha sonra New York’a göç edip Serope Sultanyan’ın kızı Zaruhi’yle evlendi.

3) Antranig doğduktan birkaç ay sonra genç Krikoryan ailesi İstanbul’dan ayrılıp New York’a göç etti. Ovsanna, Karnig ve Antranig Krikoryan’ın Ermenice pasaportunun kopyası.

Ovsanna, bebek Antranig’i gemide yıkayabilmek için bu tavayı (çapı 40 cm) İstanbul-New York yolculuğu boyunca yanında taşıdı. Tava, İstanbul’da veya muhtemelen Sivas’ta üretilmişti.

Ovsanna, İstanbul’dan ayrılırken yanında İstanbul’da veya muhtemelen Sivas’ta üretilmiş iki de kilim taşıyordu. Kilimler profesyonelce dokunmuş gibi görünmüyorlar. Muhtemeldir ki birini veya her ikisi de kendisi dokumuştu.

Karnig, Ovsanna, Antranig ve kızları Şınorhig (1924, New York doğumlu) Krikoryan’ın bu resimleri, New York’ta 1926 civarında çekilmiş.

Diğer Karhadlılar

Karnig ve Ovsanna Krikoryan’ın sağdıçları, aslen Karhadlı Takvor Sultanyan’ın resmi. Fotoğraf 1905 veya 1910’da çekilmiş gibi görünüyor ancak çekildiği yer ve yanındaki çocukların isimleri bilinmiyor. Takvor Soykırımdan sağ kurtulup İstanbul’a taşındı ve ölene kadar orada yaşadı.

Arakel Eğikyan (Mihran Eğikyan Harutyunyan’ın ağabeyi) Soykırımdan önce Bulgaristan’a göç etti ve beş çocuğu oldu. Arakel en büyük iki çocuğunun (Lusinhan ve Artin (Harutyun) Eğikyan) 1921’de Bulgaristan’da çekilmiş bu fotoğrafını Mihran’a gönderdi. Mihran ve Arakel birbirlerini hiç görmediler çünkü Arakel, Mihran 1900’de doğmadan önce Bulgaristan’a gitmek üzere Karhad’ı terk etmişti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Arakel ölünce, dul eşi ve muhtemelen beş çocuğu Ermenistan’a yerleştiler.

1) Bu resimde ayaktakiler, soldan sağa ikisi de Karhadlı Kalusd Yalyan ve Hayg Aram Eretsyan. Tehcirden kurtulup savaştan sonra İstanbul’a giderler, sonra da New York’a göç ederler. Oturan adamın kimliği bilinmiyor ama Der Zor sürgününden Kalusd ve Hayg Aram’la birlikte kurtulan Karhadlı Karnig Antraeasyan-Sagayerents olabilir. Resim muhtemelen İstanbul’da 1920’de çekildi.

2) New York’ta yaşayan birkaç Karhadlının tahminen 1927’de çekilmiş bir fotoğrafı. Ayaktakiler, soldan sağa: Kalusd Yalyan, Varaztad Sultanyan (Serovpe Sultanyan’ın oğlu ve Maryam Eğikyan Harutyunyan’ın kuzeni), Arisdages Sultanyan (Serovpe Sultanyan’ın kızı Zaruhi’yle evlenen Antranig Krikoryan’ın vaftiz babası) ve Hovannes Antreasyan (Mihran’ın Birleşik Devletler’e göç etmesine yardım eden Karnig Sağıryan Krikoryan’ın uzaktan kuzeni); Hovannes ayrıca köy hayatını, 1915 tehcirini ve köyde sağ kalanları anlattığı Karhad’ın kısa bir tarihini yazdı (8 sayfa). Oturanlar, soldan sağa: Hayg Aram Eretsyan, İsrael Terziyan (Karnig Sağıryan Krikoryan’ın büyük ihtimalle soykırımdan önce New York’a göçmüş olan bir başka uzaktan kuzeni) ve Mihran Eğikyan Harutyunyan.

Sımpad Yalyan ve ismi bilinmeyen eşinin düğün fotoğrafı, Ekim 1926. Çekildiği yer belirsiz. Sımpad Karhad’da doğdu, Soykırımdan sağ kurtuldu ve 1918 ateşkesi ardından Sivas, Zara’da hayatta kalan Karhadlılarla bir araya geldi. Kalust Yalyan’ın erkek kardeşiydi.

Bardizag (İzmit vilayeti)

Evdoksiya Kınnabcıyan Vemyan

Meline’nin anne tarafından büyük büyük ebeveynleri olan Mıgırdiç Alaçanyan ve Baydzar Mikhailyan Alaçanyan’ın en az yedi çocukları vardı. En büyük kızları 1865 doğumlu Zaruhi’ydi. Zaruhi Mikail Kınnabcıyan (1863 doğumlu) ile evlendi ve en az yedi çocukları oldu. Meline’nin anne tarafından büyükannesi Evdoksiya Kınnabcıyan Vemyan bu çocuklardan biriydi. Hepsi Bardizag’da doğdular. Bu resimde oturanlar, soldan sağa: Mıgırdiç Alaçanyan ve Baydzar Mikhailyan Alaçanyan. Fotoğraf, muhtemelen Bardizag’da veya bir ihtimal İstanbul’da 1910 civarında çekilmiş. Mıgırdiç bu resimden önce ölmüştü. Onun birkaç yıl önce çekilmiş olan resmi, daha sonra aile portresini tamamlamak için resme eklenmiş.

1) Baydzar Mikhailyan Alaçanyan’ın bu resmi 1915’te, Bardizag ya da İstanbul’da çekilmiş.

2) Garabed Alaçanyan, Evdoksiya’nın 1. dereceden kuzeniydi. (1900, Bardizag doğumlu). Garabed ve Evdoksiya’nın bu fotoğrafı, Ağustos 1919’da İstanbul’da çekilmiş. Arkasına Evdoksiya tarafından yazılmış yazı, Soykırım sırasında dört yıl zorla ailesinden ayrı kalmasına ve Bardizaglı sülalesinin elliden fazla üyesinin öldürülmesine üstü kapalı gönderme yaparak “sürgünden” döndükten bir buçuk ay sonra çekilmiş olduğunu belirtiyor.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Evdoksiya İstanbul’dan Havana/Küba’ya gitti. Orada 30 Eylül 1923’te evleneceği Suren Vemyan’la tanıştı. Bu fotoğraf, Evdoksiya ve Suren’in düğün fotoğrafları.

Evdoksiya Kınnabcıyan’ın hayatta kalan kardeşleri

Garabed Kınnabcıyan, Evdoksiya ve Istepan’ın Soykırımdan kurtulan tek kardeşleri, 1892’de Bardizag’da doğdu. En sonunda Bulgaristan’a gitti. 1919’da çekilen bu grup fotoğrafı belli ki Sofya/Bulgaristan’da çekilmiş. Çelenkteki kurdelede “ARF’nin eşsiz aktivisti Arzuman: Balkanlardaki aktivistlerden biri” yazdığı görülüyor. Fotoğrafın arkasındaki yazıya göre fotoğraf “Dikran Khaligyan’ı anma etkinliği” sırasında çekilmiş. Büyük ihtimalle Arzuman, Dikran Khaligyan’ın takma adıydı. Üst sırada, en soldan üçüncü adam, elinde ARF’nin gazetesi “Djagadamard” [muharebe] gibi görünen bir gazete tutuyor.  Istepan veya Garabed Kınnabcıyan, ilk sırada oturan, en sağdan ikinci adam olarak görünüyor.

Sonunda kız kardeşi Evdoksiya gibi Istepan Kınnabcıyan da Küba’ya gitmek üzere İstanbul’u terk eder. 1924’te Havana/Küba’da aynı yerde çalışan bir grup Ermeninin fotoğrafı. Istepan ayakta soldan beşinci kişi. Diğerlerinin kim oldukları ve ne iş yaptıkları belirsiz.

Bu fotoğraf da 1925’te Havana/Küba’da çekilmiş. Istepan Kınnabcıyan sol tarafta. Sağdaki adamın kimliği bilinmiyor.

Diğer Alaçanyanlar

Ardem Alaçanyan Parağamyan (Zaruhi Alaçanyan Kınnabcıyan’ın küçük kız kardeşi) 1880’de doğdu. Nışan Parağamyan(d. 1871) ile evlendi. Nışan ve kardeşleri Bardizag’da marangoz ustasıydılar. Ardem ve Nışan üç çocuk sahibi oldular: Şake Parağamyan Anuşyan (1896 doğumlu), Torkom Parağamyan (1900 doğumlu) ve Vehanuş Parağamyan Elagözyan (1909 doğumlu). Şake, Levon Anuşyan’la evlenir ve iki çocukları olur. Alis ve Garbis Anuşyan. İkisi de Bardizag’da doğar. Fotoğraf 1917’de İstanbul’da çekilmiş. Ardem Alaçanyan Parağamyan ortada oturuyor. Arkada ayakta duranlar kızları; soldan sağa: Vehanuş Parağamyan Elagözyan ve Şake Parağamyan Anuşyan. Ön sıradakiler, soldan sağa: Garbis (Ardem’in kucağındaki bebek) ve Alis Anuşyan (Ardem’in yanında ayakta), Şake’nin çocukları. Ailece, Soykırımdan hemen önce tanınmamak için kara çarşafla örtünerek Ardem, Şake ve Vehanuş’u da alarak Bardizag’dan İstanbul’a kaçarlar.

1) Bu fotoğraf 1925’te Rumeli Hisarı’nda çekilmiş. (Ardem’in ailesinin o dönem İstanbul’da yaşadığı deniz kıyısında bir bölge). Önceki fotoğraftaki aynı kişiler aynı sırayla ancak bu sefer muhtemelen ailesiyle yeni kavuşmuş olan Nışan Parağamyan (Ardem’in kocası fotoğrafın ortasında, Ardem’in yanında oturuyor) ile birlikte.

2) Mıgırdiç Alaçanyan’ın fotoğrafı. Zaruhi Alaçanyan Kınnabcıan’ın erkek kardeşi Abraham Alaçanyan’ın oğlu. Muhtemelen 1905 veya 1910’da Bardizag veya İstanbul’da çekilmiş.

Muhtemelen İstanbul’da 1931’de çekilen bu fotoğraf, Evdoksiya’ya gönderilmiş. Önde oturanlar, soldan sağa: Abraham Alaçanyan ve karısı Yeğisapet Hayrabedyan Alaçanyan. Arkada ayakta duranlar, soldan sağa: Torkom Parağamyan (Ardem Parağamyan’ın oğlu) ve Mıgırdiç Alaçanyan (Abraham ve Yeğisapet’in en büyük oğlu) Fotoğraftaki herkes Bardizag doğumlu.

Erzurum/Garin

Suren Vemyan

Meline’nin anne tarafından büyükbabası Suren Vemyan 1890’da Erzurum’da (büyük ihtimalle Kara Çay mahallesinde) Kevork ve Diruhi Azaryan Vemyan’ın çocukları olarak dünyaya geldi. Kevork Vemyan 1865 doğumluydu. Onun ve Diruhi’nin doğum yeri Erzurum’du.

Vemyanlar, Osmanlı İmparatorluğu’nda sultan ve saray eşrafına silah tedarik eden en büyük silah üreticilerinden biri ve tüfek yapım ustaları olarak biliniyorlardı. [9]

Ermeni Devrimci Federasyonu toplantısının grup fotoğrafı, Sofya/Bulgaristan, 1918. Suren Vemyan ön sırada solda arkaya yaslanmış halde, (diğerlerini kimlikleri bilinmiyor).

Suren Birleşik Devletler’e göç ettikten sonra 1949’da, New York Garin Yurttaşlar Birliği’nde yürütme komitesinde faaliyette bulundu.

Loris Vemyan

Suren Vemyan’ın kardeşi Hayg, Verkin Ahungoyan’la evlendi ve en az bir çocukları oldu: Loris Vemyan, Eylül 1914 Erzurum doğumluydu.

1) Loris Vemyan’ın bebeklik fotoğrafı. Muhtemelen Erzurum’da Soykırımdan hemen önce çekilmiş.

2) “Saygıdeğer Bay Suren Vemyan, sevgili amcama, yeğeninin fotoğrafını ben büyüyene kadar sakla, Lorig Vemyan.”

  • [1] Ethel Daniels Hubbard, Lone Sentiles in the Near East: War Stories of American Women in Turkey and Serbia, 1920, s. 53-57.
  • [2] A.g.e.,  s. 57; Jay Winter (Der.), America and the Armenian Genocide of 1915, Cambridge University Press, 2003, s. 236; Gordon Severance ve Diana Severance, Against the Gates of Hell: The Life & Times of Henry Perry, University Press of America, 2003, s. 345; Auroraprize.com/en/stories/detail/regular/8793/mary-louise-graffam.
  • [3] America and the Armenian Genocide of 1915, s. 239.
  • [4] R. H. Kevorkian, Le Génocide des Armeniens, Paris, 2006, s. 543.
  • [5] Lone Sentinels in the Near East, s. 59-60.
  • [6] A.g.e., s. 62.
  • [7] Ararat: Searchlight on Armenia by the Armenian United Association, Cilt 5, University of Michigan Library, 2010, s. 151.
  • [8] A.g.e., s. 239, not: 77.
  • [9] Uğur Ümit Üngör ve Mehmet Polatel, Confiscation and Destruction: The Young Turk Seizure of Armenian Property, Continuum International Publishing Group, 2011, s. 18; Anahit Astoyan, Armenians in the Ottoman Economy, 2. Kısım, Ekim 26, 2009 (http://hetq.am/eng/print/31213/)