Kazancıyan Ailesi – Kısa Aile Tarihçesi
Yazar: Deirdre Casparian - Çeviren: Arlet İncidüzen
Hovhannes/Ohannes Kazancıyan ile Yeğsapet Kazancıyan’ın (bekârlık soyadı Aharonyan) en küçük çocukları Pilibos, 1870’te Harput vadisindeki Keserig/Kesrig’de (günümüzde Kızılay) dünyaya gelmiştir. Henüz bir yaşlarındayken babası onu ve annesi Yeğsa’yı, üç erkek kardeşi, Hagop (10 yaşında), Bedros (9 yaşında) ve Hovhannes/John (4 yaşında) ve bazı aile üyelerini Hüsenig (günümüzde Ulukent) yakınlarına taşımıştır. Kızkardeşi Maritsa (ileride Terziyan) bundan yedi yıl sonra dünyaya gelmiştir. Hovhannes’in ilk karısı Mariam Hazarkhan’dan olma çocukları Keserig’de kalmıştır. Bu kardeşlerinin isimleri biliniyor ama doğum tarihleri hakkında bilgiye sahip değiliz: Donabed, Boğos, Garabed, Simon, Aslan, Kaplan ve Rırayan.
Pilibos uzun bir el yazmasının yazarıdır. Ermenice el yazması Kharpert yev ir Küğerı [Kharpert ve Köyleri] başlığına sahiptir. Çoğunlukla Pilibos’un kendi gözlemlerine ve memleketlilerinden duyduklarına dayanmaktadır. El yazması ayrıca Pilibos’un hayatına dair uzun pasajlar içermekte ve bu da eserin otobiyografik doğasına katkıda bulunmaktadır. Bu sayfada kullanılan bilgilerin çoğu Pilibos’un anılarından alınmıştır.
Pilibos, 1936 yılında, el yazmasını yayınlama fırsatı bulamadan vefat etmiştir. El yazısı defterleri ve açıklamalı fotoğrafları şimdi torunlarının torunlarının elinde. Eserinde, Kazancı Mığdes Ovannes’in Palu kasabasındaki evinde muhafaza edilen ve önemli aile bilgilerini içeren bir İncil’den söz etmektedir. Ne yazık ki, bu İncil bulunamadı. Ama elimizde Pilibos’un elindeki bilgilere dayanarak çizdiği soy ağacı var.
1929-1930 civarında Pilibos Kazancıyan tarafından hazırlanmış ve 1977’de torunu Beatrice Casparian tarafından tercüme edilmiş Kazancıyan ailesi soyağacı.
Daha fazla bilgi için PDF versiyonuna tıklayın.
Pilibos, dedelerinden birinin kasap, diğerinin ise toplum lideri olduğunu anlatmaktadır. Ailenin önceki nesillerden birçok üyesinin bakır ustası olması muhtemeldir. Bu, geleneklere göre ailenin Türkçe’de mesleğini tanımlayan bir soyadını almasını açıklar.
Hovannes Kazancıyan’ın ailesini neden Hüsenig’e taşıdığını bilmiyoruz ancak bu yer değiştirme, çocukların Harput şehrinde bulunan Amerikan misyoner okulu Fırat Koleji’ne giden tepeye yürüyebilmeleri anlamına geliyordu. 1880 yılında Bedros Kazancıyan okulun ilk mezunları arasındadır. Ailenin Hüsenig’e taşınmasının, Hovannes’in Morenig (günümüzde Çatalçeşme) ve Vartatil (günümüzde Yazıkonak) köylerinde sahip olduğu büyük çiftlikleri daha kolay yönetmesini sağlayan pragmatik bir karar olduğunu varsayabiliriz. Alternatif olarak, bu hareket, Hovannes’in giriştiği ticari çabalara daha yakın olma arzusuyla motive edilmiş olabilir. Hacı Hovhannes, Hacı Harutyun ve Hacı Hagop’la ortaklık kurmuştur. Bu adamlar da aynı ailenin üyeleriydi ancak onlarla aralarındaki kesin ilişkisi bilinmiyor.
Ailenin ticarete ilk ne zaman atıldığı da belli değil. İmkânlar boldu. Pilibos, uluslararası iş yapan tüccarlar olduklarından, Amerika Birleşik Devletleri’ne halı, nakış ve antika silah ihraç ettiklerinden; Büyük Britanya’ya afyon ve ham ipek, tilki kürkü ve Fransa’ya kurt postları sattıklarından bahsetmektedir. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri’nin yasal bölgelerine afyon ihraç etmiş olabilirler ve Bostonlu birçok servet sahibi de yasadışı olarak Çin’e satış yapmıştır. Pilibos, Halep’ten sabun ve yağ, İstanbul’dan ise Avrupa malları ithal ettiklerini de aktarmaktadır.
Bu mallar geleneksel yollarla, deve ve katır kervanlarıyla taşınırdı. Pilibos’un dokuduğu kilimler gibi bu kervanlar da aile anlatılarında korunmuştur.
Fırat Koleji, Harput. Soldan sağa: Haygaz Kazancıyan (1897-1915) ve Dırtad Kazancıyan (1892-1966). Her ikisi de Pilibos’un kardeşi Hagop Kazancıyan’ın oğludur.
Fırat Koleji, Harput. Önce görülen iki öğrenci Hagop Kazancıyan’ın (Pilibos’un kardeşi) oğulları: Dırtad (1892-1966), Elizabeth Agoryan’dan olma; Haygaz (1897-1915), Zümrüt Ayvazyan’dan (Hagop’un ikinci karısı) olma.
Bedros Fırat Koleji’nde okumaktayken kardeşi Hagop zaten evlenmiştir ve ticaretle uğraşmaktadır. Çarlık Rusyası’nda, Tiflis’te bulunmaktadır. Bedros’un bu girişime ve geniş aile çiftliklerinin yönetimine dahil olması muhtemeldir.
Parigyan ailesi, Keserig köyünden Kazancıyanların yakın dostuydu. Apraham Parigyan’ın iki oğlundan küçüğü Harry Bagdasar’la evlenen Elizabeth Kuziryan tarafından aktarıldığı üzere, Parigyanlar Harput şehrinin küçük tepelik Sinamud semtinde yaşıyorlardı. Üç kardeş, Apraham, Dada ve Manug, kasabadaki her türlü makine, alet ve dikiş makinesi üretilip, tamir edilen tek dökümhanenin sahibiydiler. Anahtar da üretiyorlardı. Üstelik hem insan gücüyle hem de su gücüyle işletilen bir un değirmenine sahiplerdi. Manug satışla ilgileniyordu. 1880 civarında, makine okumaya gittiği Amerika’dan (Providence, Rhode Island’dan) Harput’a döndü. Yanında bir torna tezgâhı ve muhtemelen zengin Amerikalılarının yaşadığı Newport’un doğu halıları için kârlı bir pazar olduğu bilgisini getirdi. O zamanlar birçok Ermeni, Massachusetts’teki fabrikalarda çalışarak servet kazanıyordu.
Bedros, 1880’de Fırat Koleji’nden mezun olduktan sonra, Amerika’ya yapacağı birçok seyahatin ilkini gerçekleştirdi. Önceleri Boston’da başka bir Ermeni halıcının dükkânında çalıştı. Yıl bitmeden Newport, Rhode Island’a yerleşen ilk Ermeni oldu ve Bellevue Caddesi’ndeki kiralık bir odadan ithalat yapmaya başladı. Babasının Hüsenig’den gönderdiği kilim ve diğer malları Newport’ta sattı. İş büyüdükçe, Pilibos, Marsub (Donabed’in torunu) ve Mihran (Hagop’un oğlu) gibi kardeşi John da ona katıldı. Sonunda Kazanjian Mağazası sokağın büyük bir kısmını kaplar oldu.
Pilibos, 1887’de Amerika Birleşik Devletleri’ne geldiğinde 17 yaşındaydı ve burada sadece üç yıl kaldı. Ailede anlatıldığına göre müşterilerle flört etmiş! Belki de Apraham Parigyan’ın en büyük kızı olan sevgilisi Yeğsa Parigyan’ı (1874-1962) özlüyordu. Pilibos 1890’da dönünce, Apraham ona Yeğsa’yla evlenmeden önce bir eşe bakabileceğini kanıtlaması gerektiğini ve tüccar olmak hoşuna gitmiyorsa bir zanaat öğrenmesi gerektiğini söyledi. Belki de Pilibos, Harput bölgesine bir et kıyma makinesi getiren ilk kişi olduğu için, aile kasaplık işiyle uğraşıyordu. Anılarında, makinenin üç silindirli olduğunu ve üç tekerlekli çocuk bisikleti gibi pedallarla çalıştığını yazmıştır.
Sonunda Pilibos terzi olmayı öğrendi. Aile çiftliklerinin yönetimine yardım etmeyi sürdürdü ve ayrıca kardeşlerinin Amerika’da satmak için yerel kilim tedarik etmesine yardımcı oldu. Terzilikle uğraşması kilim dokumacılığına olan ilgisinin artmasına neden olmuş olabilir. Daha sonraki yıllarda şahsen dokuduğu üç kilim olduğunu biliyoruz. Birincisini Amerikan vatandaşlığını kutlamak, ikincisini Hüsenig’i anmak ve üçüncüsünü ise 1932 Olimpiyat Oyunlarında sergilenmek üzere dokumuştur.
Pilibos Kazancıyan nargile içerken. Arkasındaki duvarda kendi dokuduğu bir kilim asılı. Bu, Pilibos tarafından dokunan ilk kilimdi ve 6 Haziran 1899’da elde ettiği ABD vatandaşlığını kutlamaktadır. Kilim üzerinde, adı, vatandaşlık tarihi ve bir deve görülüyor. Fotoğraf muhtemelen 1900 yılında İstanbul’da çekilmiş ve babası Hovhannes Kazancıyan’a hatıra olarak gönderilmiştir.
Pilibos ve Yeğsa’nın Khosrov ve Ardaşes isimlerinde iki oğlu vardı. Bedros, İstanbul’da Hayganuş Ağassaryan’la evlendi ve onu 1895’teki Ermeni karşıtı Hamidiye katliamlarından hemen önce Newport’a götürdü. John o kadar şanslı değildi. On bir yıl aradan sonra evlenmek üzere geri döndüğünde, o ve gelini Vart Harputluyan, 1895 katliamları bitene kadar yurtdışına çıkamadılar. Pilibos, Kazancıyan ailesinin şiddetten kaçarak Mezire/Mamuret-ul-Aziz (bugünkü Elazığ) şehrine sığındığından bahseder.
Pilibos, 1896’da Amerika’daki kardeşlerinin yanına dönmüştür. Newport’ta çalışmış ve ABD vatandaşı olacak kadar uzun süre burada kalmıştır. Karısının gelinlikli fotoğrafı ile iki küçük oğluyla birlikte çekilmiş fotoğraflarını yanına almıştır. Bu süre zarfında bir Kodak fotoğraf makinesi satın almış ve muhtemelen onunla çektiği fotoğrafları Hüsenig’e göndermiştir. Beş yıllık bir aradan sonra ve artık ABD vatandaşı olan Pilibos, 1901’de Kodak fotoğraf makinesiyle Hüsenig’e dönmüştür. Halı/kilim ticaretinde kardeşleriyle birlikte çalışmaya ve aile çiftliklerini yönetmeye devam edecektir. Sokaktan kareler, aile hayatını ve arkadaşlarını betimleyen fotoğrafların çoğunun Pilibos tarafından çekildiğini varsayıyoruz. 1907’de bu kez eşi Yeğsa, beş çocuğu (Khosrov, Ardaşes, Hayastan, John ve bebek Hayg) ve eşinin üvey kız kardeşi Azniv/Takuhi’yle birlikte Pilibos bir kez daha Amerika’ya doğru yola çıkmıştır. Bu üçüncü yolculuktan sonra memleketine dönmemiş ve ailesiyle birlikte kalıcı olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşmiştir.
Pilibos, ailesini yirmi yıl boyunca meyve yetiştiriciliğiyle uğraştığı Fowler, Kaliforniya’ya yerleştirmiştir. Kızı Anahid/Diana orada doğmuş. 1928’de oğullarının yanına Los Angeles’a taşınmış. Carl/Khosrov mimar ve Arthur/Ardaşes dişçi olmuştur. Bir diğer oğlu John, koleji bitirdikten sonra profesyonel güreşçi olmaya karar vermiş. Soy ağacı, John’un kendisini Ermeni kuzenlerine tanıtmasına yardımcı olmak için çizilmiş. Hayg eczacılık okumuş, Hayastan’ın iki kızı olmuş ve Anahid/Diana bir elbise tasarımcısının yanında çıraklık yapmış.
Pilibos’un babası 1904 civarında ölmüş. Annesinin akıbeti bilinmiyor.
Pilibos Kazancıyan’ın Yayınlanmamış “Harput ve Köyleri” Eserinden Kesitler
Çeviren: Sevan Değirmenciyan
Pilibos Kazancıyan, Harput ve çevresinde bulunan köy ve yerleşim alanlarının (Hüsenig, Morenig, Kasirig, Sursuri, Pazmaşen, Khulakyuğ, Vartatil, Parçanç, Kaylu, Khuylu (Tılgadin), Ertmıneg, İçme, Garmıri) tarihini 832 sayfada kaleme almış. Yazar sade bir Ermenice üslupla yazmış, fiilen Harput ağzı olan günlük konuşma dilini kullanmıştır. Olay ve şahıs betimlemelerinden çoğu doğrudan kişisel tanıklıklar olup, yazarın kendisi geçmiş neslin anılarına da kulak vermiştir. Bu anlamda Pilibos’un anılarının özel bir değeri var, çünkü bir çok kısım tamamen yeni bilgiler içermekte ve bu bilgilere Harput bölgesi hakkında yayınlanmış kaynaklarda rastlamak mümkün değil.
Bu kapsamlı çalışmadan bir kaç kesit sunacağız burada. Ümit ederiz, ilerde tamamını yayına hazırlamak ve yayımlamak mümkün olacaktır. Ermenice metinde sadece imla hatalarını düzelttik ve bazı noktalama kurallarına uygun davrandık. Metnin dilini büyük ölçüde olduğu gibi muhafaza ettik. Yayıncının yaptığı müdahaleleri köşeli parantez ile belirttik.
Harput Sinamud Mahallesinde Bulunan Parigyan Biraderlerin Demir Atölyesi
Dikran Terziyan ve Kevork Taşçıyan Amerika’da demir eritmeyi öğrenir ve Harput’un Yukarı Mahallesine gelip, Kurkcuyan Pavlıkacıların [1] evinin karşısında evlerinin ardına (?) bir ocak inşa ederler, ki harman makinenin demir parçasını döksünler. Ocağı yaktıklarında tüm mahallenin Ermenileri hükümete gidip bizim mahalle yanacak der ve hükümet gelip yasaklar. Bunlar tarihimizden 46 sene öncedir ve sonra [Terziyan ve Taşçıyan] Sinamud’a, demirci ve çilingir olan Parigyan Apraham ve Manug’un atölyesine gider. Bunların iki un değirmeni vardı. Orada ocak yaptılar ve demiri eritip döktüler. Fakat taş kömürünü Samson’dan develerle getirirlerdi, ki masrafı çok olurdu. Gidip Harput yakınlarında, Mezire’den 2 saat kuzeyde olan Zarfanig bahçesinde mür madeni buldular. Fakat hükümet kazıyıp çıkarmalarına müsade etmedi. Terziyan ve Taşçıyan yeniden Amerika’ya döndü. Hüsenigli olan ve her gün Sinamud’a, kendi yeni atölyelerine gelen Parigyan biraderler Amerika’dan incin torna ve delici getirdiler. Çarkları su ile dönerdi. Pamuk çekirdeğini çıkarmak için çırçır makinesi dökerlerdi. Çırçırların üzerinde Ermenice, Türkçe ve Fransızca “Parigyan biraderler, Harput” yazılıydı (ss. 58-60).
(...) Harput’tan Dikran Terziyan, ki Amerika’da Taylor soyismine sahip ve kayınbiraderi Hacı Kevork Taşçıyan, yazdığım gibi, torna inci’yi ve demir deleni 1888’de Amerka’dan kendileri getirmişti. Harman makinesinin parçalarını, yani demir parçalarını ve üst kısımlarını da getirdiler. Hüsenigli Apraham ve Manug Parigyanlar üst sandığı yapıp 10 altına satarlardı. Dikran Terziyan ve Apraham Parigyan Hacı Kevork Taşçıyan’ın damatlarıydı. Önceleri, tüm sancak ve köylerde buğdayı samandan ayırmak için rüzgarın yönünü bilmeleri gerekir veya dirgen ile savurmaları gerekirdi. Bu çok zordu ve çoğu kez harman yeri sonbahar yağmurlarına maruz kalırdı. Bu alet tüm çiftçiler için büyük bir lütuf oldu. İlk kez 100 set getirdiler ve giderek çoğalttılar. Üç Parigyan biraderler ve oğulları Orsep Parigyan bu aleti demiri eritip kendileri üretirdi. Sonraları Hüsenig’den [okunamayan bir isim] Ettaryan ve Kasirig’den Khalınyan, ortaktı. Amerika’dan her yıl 100 set getirirlerdi, ve Hüsenig’ten Kürkcüyan biraderler de her yıl 100 set harman makinesi getirirlerdi Amerika’dan.
Çırpılmış buğday için harman makinesini de ilk defa Hüsenigli Parigyan biraderler hazırladı. Makineyi Hüsenig’teki harman yerine yerleştirdiler ve buğdayı samandan ayırmak için harman yaptılar. Bütün köylerden geliyorlar, görüyorlar ve şaşırıyorlardı. Buğday bir tarafa, saman bir tarafa çıkıyordu, çünkü önceden rüzgar olduğunda dirgenle atmaları gerekirdi ve çok sene harman yeri öylece kış yağmurlarına kalırdı.
Köylüler satın almaya başladı. Harput’un tüm köyleri bir kaç tane ve sonrasında çevresi; Palu, Malatya, Arapgir, Dikranagert, Muş, Bitlis, Erzurum, Sivas da Harput’tan satın almaya başladı. Son yıllarda her sene 1000 set satılırdı. Tüm köylüler için büyük bir nimet oldu, az sıkıntı ve işin çabuk bitmesi, ve kadınlar da daha sonra buğdayı evde elekle elerdi, makine çabucak elerdi (ss. 108-109).
(...) Parigyan Apraham bulgur öğüten ilk değirmeni yaptı. Değirmen atla dönüyor ve öğütüyordu, çünkü önceden elle, değirmen taşı ile öğütürlerdi (s. 161).
Hüsenig, 1890. Oturanlar, soldan sağa: Apraham Parigyan ve ikinci karısı Maritza Parigyan (bekârlık soyadı Kavcıyan). Ayaktakiler, arka sıra, soldan sağa: Yeğsa Parigyan (daha sonra Kazancıyan) ve Hovsep Parigyan, Apraham’ın ilk karısı Nuni Taşçıyan’ın çocukları. Genç kızlar Apraham ile Maritza’nın dört çocuğundan ikisidir. Nunig Parigyan yerde oturuyor. 1915’te çocuklarını kılıçtan geçirilmekten kurtarmak için çocuklarıyla birlikte kendini nehre atıp boğularak ölmüştür. Sağda ayakta duran, ileride Leo Tahakçıyan’la evlenmek için Rhode Island’a gelen Hanım (Takuhi olarak da bilinir). Bu aile fotoğrafında iki çocuk eksik. Biri ileride Fransa’ya kaçan Satenig; kocası Nışan Sıvacıyan da Fransa’da vefat etmiştir. İkinci kocası Levon Sabbağ onu ABD’ye getirmiştir. Fotoğrafta eksik olan ikinci çocuk ise amcaları ve kardeşleri tarafından 1911’de ABD’ye gönderilen Harry Bagdasar. Harry burada Elizabeth Kuziryan’la evlenmiştir. (Fotoğraf: M. L. Terziyan, Harput, Keserig.)
Harput Türkleri Tarafından Söylenen 1895 Ermeni Kırımı Hakkında Şarkı
1895 kırımı sırasında Türkler Ermeniler hakkında bir şarkı çıkardılar. Şarkı Türkçe idi.
Mazira’nın yolu budur
Çifte guğüm dolu sudur
Baglig [özgürlük] istiyenin hali budur
Yandım dolana dolana
Ey Ermeni kızı gel imana (ss. 101-102).
Harputlu Ermeniler Diyarbekir Civarında Yeni Köy Kurar
Harput’tan da bir çok insan yanyana gelip, Dikranagert şehrinin doğu tarafında, derenin diğer tarafında bol suyu olan, büyük bir arazi satın aldılar. Geniş bir arazi idi, büyük bir dere geçerdi. Adı Anbar Çay idi. Ve bir köy inşa edip adını Anbar Çay Köyü koydular. Köy arazisini satın alanlar şunlardı: Pastör Mardiros Şımavonyan, Sarkis ve Mikayel Şıkhloyan, Hagop Banayan, Garabed Banayan, Kalgonts Manug, Kevork Dinciyan, Te(k?)meci Garabed, Amerika’da şimdi Dik Taylor olarak bilinen Dikran Terziyan vs.
Bu araziyi 1881’de pay hesabı ile satın aldılar. Her bir pay 10 Türk altını idi. İsteyen bir kaç pay alabilir ve isteyen bu yeni köye gidip ev inşa edebilir ve ekmesi için parası kadar yer verilirdi. Başta Şıkhloyan biraderler ve Kalgonts Manug ve bir kaç başkaları gittiler ve ev inşa ettiler ve işe başladılar. Ektiler, bağ, dut ağacı ve kavak diktiler ve pirinç ektiler.
Çoğu kişi bir-iki sene beklemek istedi; iyi olduğunda gitmek, olmadığında gitmemek için. Harputlu Pazmaşen köyünden bir çok çiftçiyi Anbarçaı’na götürdüler ve hepsi için ev yaptılar. Fakat Pazmaşen köyünden gidenlerin hepsi bir kaç sene sonra havanın kötü olmasından dolayı geri döndü, .ünkü sıtma vardı, su fazla idi, çamurlu yer çoktu. Pazmaşenli sadece iki hane sonuna kadar kaldı; Hampo ve Apraham Kayayan.
Kalgonts Manug Anbarçay köyünde sıtmadan öldü. Şıkhloyan biraderler, Hampo ve Apraham Kayayanlar köyde kaldı ve çalışması için Kürt bir çiftçi getirdiler.
İlk yıl her payı gönderdiler; bir çuval çeltik ve bu her 10 altın paya gelen ilk ve son oldu. Çoğu Pastör Mardiros Şımavonyan’a güvendiler, çünkü Pastör Dikranagert’teki İngiliz konsolosu Pastör Thomas’ın damadıydı ve o kendilerini Anbarçayı köyünde Kürtlere karşı koruyabilirdi. Köydeki tüm ortaklar bıraktılar ve Şıkhloyants biraderlere kaldı ve onlar 1895 kırımına kadar kaldılar. Kırım sırasında tüm köyü yaktılar ve tüm Ermenileri katlettiler ve o yeri yeniden araziye çevirdiler. Çünkü son yıllarda bir çok bağ ve her çeşit meyve ağacı ve ipek için dut ağaçları ve çok büyük bir kavak ağacı oluşmuştu ve buğday, pirinç, pamuk ve bagla, nohut, mercimek vs. ekiliydi.
Anbarçay Lice ve Hayni Kürt köylerinden 5-6 saat uzaklıktaydı. Bu Kürtlerin Dikranagert’e gelmesi için yolları Anbarçay’dan geçerdi ve hepsini talan edip götürdüler. 1895 kırımında İngiliz Konsolosu Pastör Thomas da felç oldu ve öldü (ss. 110-111).
Ermenilerin Amerika’dan Harput’a Getirdikleri Yenilikler
Amerika’danön tekeri büyük, arkasındaki küçük tekerli bisikleti Amerika’dan ilk getirenler Boğos Varjabedyan ve bir tane de Krikor Boyacıyan’dı. Bazen biner ve valiye veya ziyarete gelen büyük bir memura ziyarete giderlerdi. Türkler bisiklete cansız at derlerdi (s. 157).
Pilibos Kazancıyan’ın Ördüğü Halılar Hakkında
Pilibos H. Kazancıyan Hüsenig’te 1904’te bir Pers halısı ördü. Üzerinde resimler ve bütünüyle Ermenice alfabe vardı. Bir halı da 1907’de işledi ve onun da üzerinde evlerindeki ağaç, ağacın üzerinde ise evlatlarının adı vardı. Halının üzerinde Ermenice olarak “Harput Hüsenik 1907” yazıyordu. Bir başka halı da Amerika Los Angeles şehrinde işledi. Los Angeles Examiner ve Los Angeles Herald ve Fresno’daki “Mışag” gazetesi halıyı ve onun fotoğrafını gazeteye koymuşlardı. Halının üst kısmında Los Angeles halkının sayısı ve 151 yıllık şehir var. 1892-1932, kırk yıl önce Olpiyat oyunlarından başlamasından bu yana her 4 yılda bir farklı bir şehirde oynanır. 1932’de onuncu olimpiyat oyunları Los Angeles’da olacak. İki taraf Ermeni cumhuriyetinin Üç Renkli ve ortada Amerikan olmak üzere iki bayrak asılı ve kenarlarında ise iki kupa. Birinin üzerinde Dünya anlamına gelen W ve diğer kupanın üzerinde de şampiyon anlamına gelen C harfleri ve oğlumun resmi vardı. Oğlum gülle atıyor ve gömleğinin üzerinde isminin baş harfleri olan JCK işlenmiş, yani John Ceycy Khazandjian. Ve iki yanında iki direk var. Onlardan birinin üstünde U ve S harfleri var, yani United States. Onun aşağısında herkesin içinde oynayacağı Los Angeles Coliseum binası resmi var. Onun altında İngilizce olarak Welcome Los Angeles 1932 ve Khazancıyan anlamına gelen Խ harfi var.
Pilibos Kazancıyan tarafından 1907’de Hüsenig’de dokunmuş bir kilim. Ebat: 68.5 cm x 104 cm. Pilibos hatıratında bu kilim ve desenini ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. Anıları içindeki ilgili sayfalar burada yayınlanmaktadır.
Köşelerde sadece ilk harfler yazılmış. General Antranik Ermenice, diğerleri ise İngilizce. ԶԱ General Antranik 40 yıl Ermeniler için savaştı. LB Luther Burbank; Dünyanın meyve ve çiçek aşılayanı. CL Charles A. Lindbergh okyanusu uçakla geçti. RB Richard Byrd uçakla Güney Kutbu’nu keşfetti. HH Hugo Eckener (Yazar Henor olarak yazmış. y.n.) zeplinle Dünya’nın dört tarafına gitti. GM G Marconi radyonun kaşifi. TA Thomas A. Edison elektriğin ve başka şeylerin mucidi. JP John Pershing Dünya Savaşı komutanı. JW George Washington Amerika’nın ilk başkanı. AL Abraham Lincoln kölelerin özgürlüğü için mücadele etti. TR Theodore Roosevelt Amerika’nın iyi bir başkanı. WW Woodrow Wilson Amerika’nın iyi başkanı, ve Ermenilerin coğrafyasını çizdi. HH Herbert Hoover bu yılın Amerika başkanıydı. JR James Rolph Washington’da California’nın temsilcisi (?). JP John Porter Los Angeles valisi. PK Pilibos Khazancıyan, ki bu halıyı yapmıştır (ss. 157-160).
(...) Dört halı işledim. Biri Amerika, New Port Rode Island’da, 1898’de, diğer ikisi (...) 1904 ve 1907’de Hüsenig’te. 1904’teki halının üzerine oğlum Khosrof Khazancıyan’ın ve P. Kh. [Pilibbos Khazancıyan] Ermenice olarak yazılmış. Deveye binmiş bir Arap ve bir kadın, iki kap, su kenarında durmuş, elle tutmuş, ve bir öküz arabası ve Ermenice alfabe var.
Üçüncü halının üzerinde Harput Hüsenig 1907 yazılı ve iki kadın görünmekte. Biri zıbın, diğeri şalvarla. Ayran yayıklamak için kullanılan yayığı asmış. Ayran yayıklıyorlar ve koyun da yanlarında. Bir deve ve yavrusu ve deveci, evimizin ağacı, ağacın üzerinde bir çocuk kaval üflüyor ve her bir dal üzerinde evlatlarımın isimleri: İlki Kh. Kh. Khosrof Khazancıyan, ikincisi A. Kh. Ardaşes Khazancıyan, üçüncüsü Y. Kh. Yeğisapet Khazancıyan, dördüncü C. V. Kh. Can Wounderbild Khazancıyan ve beşincisi P. Kh. Philiph Hayg Khazancıyan.
Ağacın bir tarafında kemerli bir çeşme ve üzerinde duran bir leylek var. Su ağaca doğru gidiyor. Ağacın bir tarafında bir inek ve diğer tarafında bir buzağı ve altında Ermenice ile Y. P. Kh., yani eşimin adı; Yeğsa P. Khazancıyan yazılı. Bir halı da Los Angeles California’da işledim. Bu halının hikayesini yazmıştım (ss. 276-278).
1895’te Harput Bölgesinde Meydana Gelen Ermeni Kırımının Anlatımı. Tanıklık
1895 Ekim 30’da Hüsenig kırımı ve talanı hakkında yazacağım. 15-20 gün önce Ermenileri talan ettiklerine ve vurduklarına dair haber çıktı, fakat talan edip vuranlar sözde Kürtlerdi. Dolayısıyla hükümet akşam 12, yani Alafranga saatle 6’dan sonra kimse sokağa çıkmasın diye tellal bağırttı. Böylece hükümet iletişimi koparmak istiyordu. Bir hafta öncesinde uzak köylerde ordu Kürt gibi giyinmiş olarak halkı kırıp talan ediyordu. Kasirig köyünde ordu Yağcıoğlu Krikor efendinin evine saldırır, fakat Krikor efendi bir kaç gençle beraber silahla karşılık verir, daha sonra ordu kendi üniformasıyla gelir ve Krikor efendi 24 arkadaşıyla teslim olur. Onları Mazira’ya götürür ve hapise atarlar.
Kasirg’denManso Koko’nun oğlu ve bir kaç (anlaşılmayan bir kelime) Hüsenig’e, Mazmanyan Minas ağanın evine geldiler. Çünkü eşi Kasirgli idi ve bir çok Ermeni haber almaya gittik. Onlar yapanın Kürt olmadığını, hükümet olduğunu anlattı.
Hüsenigliler o ana kadar Kürtlere karşı koymaya hazırlanıyor ve evlerinden çıkmamak için evlerde bakır kaplara ve fıçılara su topluyorlardı. Kadınlar ise değerli şeylerini gömüyor veya Türk evlerine veriyorlardı vs. Hatselu köyünden kaçanlar geldiğinde ve kırımı, yakıp, kadın ve kız sürüp götürdüklerini anlattıklarında artık ümitlerini kaybettiler.
Hüsenig halkının büyük bir kısmı Mazira’ya gittiler. Orada daha iyi korunacaklardı. Bazıları Saray beylerinin ve bazıları da Türklerin evine gitti. 20 Ekim 1895 Pazartesi sabah Kürt kıyafetleri giyinmiş ordu köyü sardı. Askeri borazanla gelmişlerdi. İleri, geri, hazır ol ve ateş, tüm komutları Mustafa Paşa borazanla emrediyordu. Mustafa Paşa faytona binmişti, fayronu süren de Saraylı Yeğazar ağabeydi. Bana kendisi anlattı. Şehre kapun (?) [anlaşılmayan bir kelime] vurma emri erip Mustafa Paşa. Küçük topu yedi katır sırtlamıştı ve Mazira’den şehre [Harput] götürdüler. Ben gözümle gördüm, çünkü Mezira’ya kaçmıştım (...), Kerop Khazancıyan’ın evindeydik ve pencereden seyrediyorduk. Hüsenig’e de top getirmiş ve Türk mezarlığının oraya koymuşlardı topu, gerekli olduğunda kullanmak için. Hüsenig’de kullanmadılar, fakat şehirde [Harput şehrinde] misyoner evlerini ve Ermeni evlerini topla yıktılar ve ateşe verdiler.
Hüsenig’i, Sinamud’u, Süryani mahallesini, S. Garabed’in bir kısmını ve S. Hagop mahallesini [2] bir günde vurup talan ettiler. Harput’un Stepannos mahallesini vurup talan etmelerine Bagoğlu müsade etmedi. Türk, Kürt binlercesi tüm köylerden gelmişdi. Sabahtan öğlene kadar rastladıkları kim varsa vurdular ve talan ettiler ve bazılarının evini yaktılar. Borazan çaldığında her şey durdu, kimse hiç bir yerde vurulmadı (s. 166-168).
Sursur - Manda Dövüşü
Sorsır [Sursur] seçkin mandalara ve yeni doğurmuş dişi bir mandaya sahipti. Yeni doğmuş manda yavrusuna bıkir denirdi. Bir kaç yılda bir manda dövüştürürler. Çok kalabalık olur ve hükümet tarafından da insanlar gelir. Bir keresinde, 52 sene önce, Kamalların ve Gurğigyanların mandalarını Sursur Yazı dudluğunda dövüştürdüler. Mazira valisi ve askeriyenin paşası da gelmişti. İki tarafa da söz vermişlerdi; mandaları kazandığı takdirde köy kilisesine 10 kil kap buğday vereceklerdi. İki taraf da üç hafta boyunca mandalarına yarma buğday yedirmiş, her gün şarap içirmiş ve günde bir kaç kere yıkamıştı. Boynuzlarını eğe ile sivriltir ve parlaması için yağ sürerlerdi. Ayak tırnaklarını da yağlar ve dövüşten hemen önce iki mandayı da serinlemeleri için bir-iki saat suya oturturlardı. Mandaları getirdiklerinde ve ikisi birbirlerinin alnına vurduğunda, sanki gök gürledi ve şimşek çaktı. Başladılar birbirlerini itmeye. Hem dize gelip, hem ayakta itiyorlar birbirlerini. Bazen birbirlerini bırakır ve geriye gider ve yeniden gelip başbaşa vururlar, ikisinin de alnından kan akar.
Bu iki manda sahibinin bir anlaşması vardı. Buna göre Gurğigyanların yaşlı adamı mandaların dövüş alanına gelmeyecekti. Bu koşulu kabul etmişlerdi, çünkü köyde herkesin inandığı üzere bu yaşlı kişinin öyle bir gözü vardı ki taşı bile çatlatabilirdi.
Fakat köye kendi mandalarının yenileceği hakkında haber gittiğinde, köyden koşarak geldi ve mandanın adını bağırır: “Arap, göreyim seni!”. Köylüler ip atmaya ve mandaları ayırmak için [anlaşılmayan bir kelime] çekmeye başladılar. Fakat vali ve paşa orduya köylülerin ayırmaması için emir verdi: Göz ne yapabilirdi ki?
Gürğigyan geldiğinde, kendi mandaları yenilmek üzereydi ve bir yerden kaçmak için bir çare arıyordu. Yaşlı Gurğigyan “Arab, göreyim seni!” dediğinde, boynuzuyla diğer mandanın karnına vurdu ve çakı gibi yardı ve diğer manda kaçıp dereye, suya oturdu ve diğeri de gidip suya oturdu.
Kamallar mandayı kendi evlerinin kapısına götürdüler ve kestiler. Büyük hazırlık yapmışlardı. Yenilen mandanın sahibi büyük davet verecekti [3]. Fakat bu bir yas evi idi. Hüsenig’e aç geldik, marabanın evine gitmedik.
Diğer Gurğigyan 10 kila saydı ve kendi kiliselerine verdi ve büyük bir kalabalığa ziyafet verdi (ss. 606-611).
Hüsenig’deki Yotnag pınarı [Yedi Pınar]. Kayaların altında bir grup insan fotoğrafçıya doğru bakıyor. Fotoğraf: A. H. Sursuryan.
Aslen siyah beyaz olan bu fotoğraf, Myheritage.com kullanılarak dijital olarak renklendirilmiş.
Kaylu Köyü [günümüzdeki ismi Karşıbağ] Ağası Kürt Kızılbaş Sadıg Efendi Hakkında (s. 664)
Kaylu köyü ağası Kürt Kızılbaş Sadığ ağa idi. Ermenilere hiç zarar vermez ve hep korurdu.
Sadığ efendinin babası benim büyük babam olan Mığdesi Oynoy veya Ovanes Khazancıyan ile ortakdı. Kendisi ve kardeşi Huso da Sadığ’ın babası gençliğinde muhasebecilik yaparken babamla hep ticaret yapmışlardı. Babam da tüccar olmuştu.
Sadığ efendi ve kardeşi Husun hep evimize gelir ve kalırlardı. Bizim ev ahalisi de onların evine giderdi. Bir Ermeni kadar Ermenice konuşmayı bilirlerdi.
Kardeşim Hacı Agop Kaylu köyünde arazi satın almıştı ve Kaylu değirmeni birbirleriyle kardeş gibi olan kardeşim ve Sadığ efendiye aitti. Kardeşimin karısı ve çocuğu hava değişimi için arada Kaylu’ya gider ve Sadığ Efendilerde kalırlardı. Sadığ efendinin eşi de Mazira’ya geldiğinde kardeşimin evine gelir kalırdı.
Sadığ efendi son tehcir sırasında 15 yıldan beri Mazira’da bulunmaktaydı ve Mazira’da muhasebecilik yapıyordu. Kardeşi Huso ölmüş ve oğlu Huso tehcir sırasında Mazira’da mapushane müdürü idi. Son tehcir sırasında kardeşim ve oğlu Haygaz’ı tutukladılar. Götürüp vuracaklardı. Sadığ onları kurtarmak ister, fakat başaramaz, çünkü kardeşim mahkeme üyesi idi ve kendisine Hacı Beg derlerdi.
Sadığ efendi aynı zamanda damadı da olan yeğeni ile, ki mapushane müdürü idi, kardeşimin büyük oğlu Haygaz’ı gece vakti hapishaneden kaçırdı ve kendisin tanıdığı bir Türk’ün evinde sakladı. Ve kardeşim ne kadar balya pamuğu varsa, 500 Türk Altını ve evin tüm halılarını Hac Baloşların Mamad Beg’e kendisini tehcire yollamaması için rüşvet olarak verdi. Cancigyan Agop efendi de Mamad Beg’e 800 altın vermişti, çünkü [anlaşılmayan bir kelime] önemli bir memurdu. Yalnız, rüşveti iki hafta sonra gönderdi ve böyle tüm Ermenileri soydu. Kardeşim, Cancigyan ve Harput ruhani önderi büyük bir Ermeni grupla birlikte sürgün ettiler ve Haroğlu denilen yere götürüp katlettiler.
Kardeşimin eşi Zımrut’u, iki evladı Yeprat ve Dikris ve iki kızı Maykun ve Hasmig’i, evladı Haygaz’ın eşi ve çocuğunu da Sadığ efendi kendi evine getirir ve “Bunlar benim eşim ve evladlarım ve gelinim ve torunum” der, ki sürgüne yollayıp öldürmesinler. Fakat bir faydası olmaz, çünkü kardeşim hükümet tarafından tanınmış birisiydi. Gelip Sadığ efendiden hepsi isterler. Kendisi eşi ve çocukları olduğunu söyler, fakat nikah belgesini sorarlar. Kağıt yok. Evden çıkarırlar ve hepsini Fırat nehrinin kıyısında Kürt Kızılbaş bir köy olan İzol’a sürgün ederler.
Sadığ efendi hemen şehre gider ve müftüden bir nikah kağıdı alır ve hepsinin adını içine yazdırır. Müftüye ne rüşvet verdiğini bilmiyorum.
Sagığ efendi akrabalarından birini acilen arabayla İzol’a gönderir, sürgünleri geriye getirmesi için. Akrabası gider ve çocukları ayırdıklarını ve başkaları ile beraber götürüp öldürdüklerini ve dereye attıklarını görür. Gidip onların arasından iki çocuğu, Yeprat ve Dikris’i ve kardeşimin eşini, iki kızını, gelini ve torununu ayırıp, arabayla Sadığ efendinin evine getirir ve barışa kadar saklar. Daha sonra Sadığ, Evinize gidin, der.
Fakat bizim evlat Haygaz eşinin, evladının ve annesinin tüm hane ile beraber özgür olduğunu görür. Günün birinde bir tellal herkesin serbest olduğunu bağırdığında, kendisi de saklandığı yerden çıkmak ister. Fakat kendisini saklayan Türk çıkmamasını söyler. Umursamaz, başka bir Türk evinden saklanan Ermeniler ile çıkarlar. Hükümet hepsini yakalar ve ellerini bağlayarak sürgüne gönderir. Kherkhig’e yakın Kaklig’e kadar götürüp, orada hepsini öldürürler.
Kürdün dosluğuna güvenileceğini, ama hiç bir Türkün dostluğuna güvenilemeyeceğinin bilmeniz için yazdım bunları (ss. 664-668).
Pilibos (solda) ve kimliği belirsiz bir kişi, Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılan göçmenler ABD yolunda.
Aslen siyah beyaz olan bu fotoğraf, Myheritage.com kullanılarak dijital olarak renklendirilmiş
Harput’tan Amerika’ya Göç Hakkında
Ermeni kadınları veya Ermeni kız nışanlı Amerika’ya getirmek 1895 kırımından sonra oldu, çünkü Türk hükümeti Amerika’dan gelenlerin girişini yasakladı ve gelenleri deniz kıyısı şehirlerinden hapse atıyordu. Öyle ki mecburen kadın ve evlatlarını Amerika’ya götürdüler. 1900’de Türk Ermenilerin Amerika’ya gitmesini tamamen yasakladı. Ermeniler ve Türkler, Harput’tan Ermeni gençler 5-10 kişi dağlardan yürüyerek sahile kadar giderdi ve oradan rüşvetle gemiye biner ve herhangi bir Avrupa sahiline çıkıp, oradan da Amerika’ya giderlerdi.
Amerika’daki eşi ve çocuğu olan Ermeniler onları Amerika’ya getirdi ve olmayan da büyük masraflar yapıp, memlekete, anasına ve babasına yazıp, nişanlı yollamalarını istedi. Erkek fotoğrafını yollar, kıza ve kızın anası ve babasına gösterirlerdi ve böylece fotoğrafla nışanlanırlardı. Hem aynı köyden olurlardı, tanırlardı. Kızın da fotoğrafını çıkarırlar ve erkeğe yollarlardı. Bazen erkek masrafını karşılar, kız buraya [Amerika] gelirdi erkeğin yaptığı masrafla, fakat burada kızın erkek kardeşi veya akrabası New York’ta kızı karşılar ve başka bir erkekle evlendirirlerdi (ss. 814, 818, 821).
[1] Pavlıkacılar – kelime burada soyadı olarak kullanılmış, fakat Pavlıka fabrika demek.
[2] Tüm bunlar Harput’un mahalleleri.
[3] Maraba – Çiftçi köylü. Maraba toprağın sahibi değildi ve ürünü sahibi ile paylaşmalıydı.
1907, İstanbul veya Harput, Pilibos ve Yeğsa çocuklarıyla birlikte fotoğraflanmış. Bu büyük olasılıkla ABD için yola çıkmadan önce çekilmiş bir aile pasaportu fotoğrafıdır. Soldan sağa: Hayastan, Arthur/Ardaşes, Yeğsa, bebek Hayg (annesinin kucağında), Carl/Khosrov (fesli), Jıhn (anne ve babasının arasında duruyor) ve Pilibos. Albümde yazanlara göre sağdaki kız çocuğu Azniv (Atam’ın kızı), Kazancıyan ailesi tarafından himaye edilmiş bir genç kız.
Ancak, Azniv’in aslında Yeğsa’nın üvey kız kardeşi Takuhi/Queenie Parigyan olduğuna dair birkaç işaret mevcuttur. Daha sonra Queenie’nin kardeşi Harry Bağdasar Parigyan’la evlenen Elizabeth Kuziryan, bir aile öyküsünde Levon Tahakçıyan’ın kendisine bir eş bulunmasını istediğini yazmıştır. Takuhi/Queenie aday olarak önerilmiştir. Elizabeth’e göre, Queenie müstakbel kayınvalidesi Maryam Tahakçıyan’la birlikte Amerika’ya gelmiş ve gelir gelmez düğün töreni yapılmıştır.
Oturanlar, soldan sağa: Mığdesi Boğos, Hacı Hovhannes Kazancıyan ve Mığdes Aznavur Aharonyan. Bu kişilerin arasındaki bağlantı bilinmemektedir. Muhtemelen Boğos, Hovhannes’in ilk karısı Mariam Hazarkhan’dan olma oğluydu. Aznavur Aharonyan Hovhannes’in karısı Yeğsapet Kazancıyan’ın (bekârlık soyadı Aharonyan) babası veya büyükbabası olabilir. Arka sıra, ayaktakiler: Pilibos ve kız kardeşi Maritza, Hovhannes ve Yeğsapet’in çocukları. Hovhannes’in önünde duran çocuk torunu Mihran, Hagop’un oğlu. Fotoğrafçı: Sursuryan Biraderler.
Sargavak [diyakoz] Ovan Ağpar (ağabey) ve Pilibos Kazancıyan’ın oğlu John Vanderbilt Kazancıyan. Pilibos Kazancıyan’ın hatıratına göre Ovan Ağpar 20 yaşındayken, 1830’larda kısa bir süreliğine Harput’ta bulunan Alman General Moltke için çalışmıştır. Pilibos fotoğrafın arkasına Ovan Ağpar’ın oğlunu “Ermeni ulusunun bir savaşçısı” olarak meshettiği anı yakaladığını yazmıştır. John “Casey” Vanderbilt ileride çiftçiliğe başlamadan önce profesyonel güreşçi olmuştur. Fotoğraf: A. H. Sursuryan.
1. Vart S. Harputluyan (1878-1960). 1895 civarı, Vart bu fotoğraftaki adamla, Pilibos’un kardeşi John H.Kazancıyan’la (1865-1941) evliydi. John ve Vart Newport, Rhode Island’da yaşamaktaydılar; ilk çocukları 1897’de burada dünyaya geldi. Fotoğraf çekildiği sırada kocası çoktan ABD’ye gitmiş olmasına rağmen Vart büyük olasılıkla hâlâ Harput’tadır.
2. Pilibos Kazancıyan Newport, Rhode Island’da.
Hüsenig, 1904. Soldan sağa: Khaçadur Taşçıyan’ın karısı ve gelini (isimleri bilinmiyor). Yayık ayranı yapıyorlar. Fotoğraftaki diğer kişilerin kimlikleri bilinmiyor. Büyük ihtimalle Khaçadur’un torunlarıdırlar. Fotoğrafta bir buzağı da görünüyor. Khaçadur Taşçıyan’ın lakabı mühendistir. Pilibos Kazancıyan’a göre Mezire [Mamuret-ul-Aziz] şehrindeki önemli yolları o yapmıştır. Taşçıyanlar ile Kazancıyanlar arasından bir akrabalık bağı olup olmadığı bilinmiyor. Taşçıyanlar, Pilibos’un kardeşi John’la evlenen Vart Harputluyan’ın kuzenleri olabilir. Karl Martin Taşçıyan-Stone, John ve Vart’la birlikte ABD’ye göç etmiş ve 1900’den itibaren onlarla birlikte yaşamıştır.
Bu fotoğraf büyük ihtimalle Hovhannes/Ohannes Kazancıyan’ın cenazesinde, 1904 yılında Hüsenig’de çekilmiştir. Rahmetlinin oğlu Hagop tabutun solunda fessiz, elini babası koluna koymuş; diğer oğlu Pilibos ise tabutun sağında, fesli ve gözlüklü, elini tabutun üzerine koymuş.
Hüsenig. Muhtemelen Pilibos’un babası Hovhannes/Ohannes Kazancıyan’ın cenazesi, 1904. Tabutun solunda diz çökmüş, eli tabutun üzerinde olan adam Pilibos. Sağda, eli tabutun üzerinde olan adam da Pilibos’un kardeşi Hagop olmalı. Pilibos’un yanında oturan adam birçok aile fotoğrafında görünmektedir ve eli Hagop’un omuzunda olan adam da muhtemelen oğullarından biridir.
Hüsenig, 1904. Hovhannes/Ohannes Kazancıyan’ın cenazesi. Torunları en önde, soldan sağa: Khosrov/Carl, Hayastan ve Ardaşes/Arthur. Tabutun arkasında: siyah yaşmaklı Yeğsa Kazancıyan (bekârlık soyadı Parigyan) kucağında oğlu John’la. Onun solunda oturan iki adam muhtemelen rahmetlinin iki oğlu. Dul eşi Yeğsapet Yeğsa’nın sağında, tabutun başında oturuyor. Pilibos karısı ve annesinin arkasında ayakta duruyor. Tabutun başında, eli göğsünde olan adam muhtemelen rahmetlinin diğer torunlarından biri, Dırtad olabilir. Fotoğraf: Sursuryan.
Pilibos Kazancıyan anılarında bu saatin hikâyesini şöyle anlatır:
…Morenig köyünden Palvıtsonts isminde bir adam eski bir sultanın aşçısıydı. Bir gün kral kendisine, “Aşçı!” diye seslenir. “Buyur Efendim!” Kral, “Patlıcanın güzel bir yemek değildir?” Aşçı, “Efendim, patlıcan aslında zehirlidir.” Kral, “Aşçı, yemeklerin içinde çok az patlıcan olması iyidir.” Aşçı, “Patlıcanlı yemek sofrasının süsüdür.” Kral, “Aşçı sofraya patlıcan getirince diğer yemeklerin tadı bozuluyor sanki.” “Efendim,” der aşçı, “patlıcan tek başına zararlıdır.” Kral, “Aşçı ben övdükçe, sen benden daha çok övüyorsun, ben kötüledikçe, sen benden daha çok kötülüyorsun” der. Aşçı kral dönüp, “Efendim, ben size hizmet ederim, patlıcana değil. Siz fikir değiştirdikçe ben de fırıldak gibi dönerim.” Bunun üzerine kral aşçıya bir saat hediye eder, oğlu [aşçının] bu saati 4 mecidiye karşılığında babama satmış ve babam öldükten sonra ben yanımda Amerika’ya getirdim. Büyük cep saatidir. (s. 387-388)
1. Kazancıyan ailesi, Fowlar, Kaliforniya, 1908 civarı. Oturanlar, soldan sağa: Yeğya (bekârlık soyadı Parigyan), Pilibos ve Pilibos’un yanında duran Hayastan. Arka sıra, soldan sağa: Ardaşes/Arthur ve Khosrov/Carl. Hayg babasının önünde durmakta. John “Casey” kız kardeşinin önünde oturmuş. Diana bu fotoğraf çekildiğinde henüz dünyaya gelmemiştir.
2. Yeğsa Kazancıyan (bekârlık soyadı Parigyan) ile Pilibos Kazancıyan
Renklendirilmiş fotoğrafta Pilibos Kazancıyan solda. Siyah-beyaz fotoğrafta ise sağda. Diğer adamın kimliği bilinmiyor. Fotoğraflar muhtemelen Kazancıyanların Newport, Rhode Island’daki evinde çekilmiştir.