Tavukçuyan ve Lazyan koleksiyonu- Fresno, Kaliforniya
Yazar: Zaruhi Der Mıgırdiçyan - Çeviren: Nazlı Temir Beyleryan, 12/01/2025 (Son değişiklik: 12/01/2025)
Bu yazı, Tokatlı (Ermenice Yevtogya) iki ailenin soykırımdan sağ kurtulup yaşadıklarını ve deneyimlerini paylaştıkları hikâyelerini konu alır. Tavukçuyan ailesinden soykırımdan sağ kurtulanlar Garabed Tavukçuyan ile kız kardeşi Maryam’dır. İkinci aile ise Lazyan ailesidir. Bu aileden ise Yeranuhi Lazyan’ın (evlenmeden önceki soyadı Karnagelyan) ve kızı Siranuş’un hikayeleri anlatılmaktadır. Bu iki ailenin yolları 1915-1923 Ermeni Soykırımı'ndan sonra kesişir. Siranuş, isminin yazılışı ve telaffuzu için her zaman “Seranuş” versiyonunu kullanmıştır. Onun bu tercihinin özgünlüğünü bozmamak için biz de bu makale boyunca, onun ismini bu şekilde kullanacağız.
Garabed Tavukçuyan (15 Ağustos 1890- 2 Kasım 1952)
Hagop ve Yeranuhi Tavukçuyan'ın (evlenmeden önceki soyadı Mırmukyan) oğlu olan ve Tokat'ta doğan Garabed'in dört kardeşi vardı: Maryam, Avedis, Levon ve Sarkis. 1908'den sonra, Osmanlı Anayasası'nın yeniden yürürlüğe girmesiyle birlikte, Osmanlı Ermenileri de Osmanlı ordusuna alınmaya başlanırlar. Bu dönemde, evlenmemiş en küçük oğul Garabed, kardeşi Avedis'in yerine Osmanlı-Türk ordusunda hizmet etmek için gönüllü olur. Ancak 1910'da Garabed ve bir grup arkadaşı ordudan firar ederek Mısır'a kaçarlar ve burada iki yıl boyunca bir Ermeni sigara üreticisinin yanında çalışırlar.
Mısır'da bulundukları sırada, Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilerin durumunun kötüleştiğine dair tedirgin edici haberler almaya başladıklarında, Garabed annesine mektup yazarak onu Tokat'tan ayrılmaya ikna etmeye çalışır. Annesi ise, sadece mütevazı hayatına devam etmek istediğini ve yaşadığı yerden ayrılmaya dayanamayacağını söyleyerek bu teklifi geri çevirir. Fakat, sonrasında 1915'te, soykırım başladığında, annesi Yeranuhi su almaya gittiği bir gün, bir daha geri dönemez. Kardeşleri, Avedis ve eşi ve Levon ise öldürülmüşlerdir, Sarkis'in ise akıbeti bilinmez. Kız kardeşi Maryam ise, annesinin kaybolmasından sonra bir başına arkadaşlarının yananda kalır.
Garabed ve arkadaşları 1912'de Mısır'dan ayrılıp Amerika'ya gitmiş, önce Doğu Yakası'nda Massachusetts'e yerleşmiş, ardından da Fresno, Kaliforniya'ya taşınmışlardır. Bu anlatı, Seranuş’un görümcesi Maryam Tavukçuyan Boğoysan tarafından Seranuş Tavukçuyan ile paylaşılmıştır.
Soykırımdan sonra Garabed, Beyrut'taki Tokatlı Ermenilere (Ermenice Tokattsi) mektup yazarak kendisine bir gelin önermelerini istemeye karar verir. Mektuba cevap olarak, ona bazı potansiyel gelinlerin fotoğraflarını gönderirler. O da Seranuş Lazyan'ın fotoğrafını beğenir ve seçer. Haberi alan annesi Yeranuhi (Yeranuhi'nin hikâyesini bir sonraki bölümde okuyabilirsiniz) de onaylar. Nişan hediyesi olarak Seranuş'a 300 dolar gönderir ve bununla birlikte bir haç ile bir çift altın eldiven hediye eder. Seranuş, Meksika'nın Veracruz kenti üzerinden Amerika'ya gitmek üzere Beyrut'tan ayrılır.
Garabed, 27 Kasım 1924'te Veracruz'da Seranuş Lazyan'la evlenir ve onu gelini olarak Fresno'ya getirir. Küçük bir ev satın almıştır orada. İleride bu ev Seranuş’ın olacaktır. Garabed 30 yılı aşkın bir süre Fresno'daki Gottschalks Mağazası'nda bina bakım işçisi olarak çalıştı. Ayrıca kiraya vermek üzere evler satın aldı ve yeniledi.
Çiftin dört kızı Eleanor, Norma, Barbara ve Mary ve bir de oğlu oldu: Garabed (küçük Garabed). Birinci Dünya Savaşı sırasında baba Garabed Kaliforniya, Fresno'daki Kearney Field'da Ambulans Birliği'nde görev yaptı ve Amerikan Lejyonu üyesi oldu. Kendisi ve ailesi Amerika Birleşik Devletleri'nin dört bir yanına seyahat ettiler. Garabed 2 Kasım 1952'de 62 yaşında kalp krizinden vefat etti ve Fresno'daki Ararat Mezarlığı'na defnedildi.

Yeranuhi Lazyan Ekizyan (evlenmeden önceki soyadı Karnagelyan, 15 Mayıs 1882 - 4 Mayıs 1979)
Tokat Yeşilırmak’ın sol kıyısında, birkaç mil uzunluğundaki dar bir vadide yer alan ve kente tepeden bakan antik bir kalenin hâkim olduğu bir şehirdir. Pontus Dağları'nın hemen güneyinde, Karadeniz'den yaklaşık 60 mil uzaklıkta yer almaktadır. Tokat çevresindeki verimli topraklarda buğday, arpa, mısır, yonca, çeşitli meyveler, fındık ve tütün yetiştirilmektedir. Bölge nehirler ve dereler tarafından iyi sulanır ve yoğun ormanlık dağlarla çevrilidir.
Yeranuhi Karnagelyan (daha sonra Lazyan) Tokat'ın yaklaşık 30 mil kuzeydoğusunda bulunan Bizeri/Bizare (bugünkü adıyla Akbelen) köyünde doğmuştur. Anne ve babası, Hagop ve Marta Karnagelyan çiftçiydi. Köyde okul yoktu ve okul olan yerlerde bile kızların okumasına izin verilmezdi. Hagop ve Marta'nın ikisi erkek, dördü kız altı çocuğu olmuş, ancak soykırım sırasında (1915) sadece Yeranuhi (15 Mayıs 1882 doğumlu) hayatta kalmıştı. Marta, Yeranuhi henüz altı yaşındayken vefat etmiştir.
1895-96 yıllarında, Yeranuhi henüz 12 yaşındayken Hamidiye katliamları baş göstermişti. Köylüler üç hafta boyunca civardaki dağlara sığındılar ve orada kaldılar. Geri döndüklerinde evlerini ve çiftliklerini yağmalanmış buldular ve sıfırdan yeniden inşa etmek zorunda kaldılar. Yeranuhi 17 yaşındayken, üç erkek kardeşi olan ayakkabıcı Tokatlı Ohan Lazyan'la nişanlandı: Ohannes, Krikor ve Levon. Yeranuhi ve Ohan'ın altı çocukları olur, ancak sadece ikisi bebeklik dönemini atlatıp hayatta kalırlar: 15 Mayıs 1906'da doğan oğulları Muşeğ ve kızları Seranuş, bunlardan ise sadece Seranuş anaokuluna gidebildi.
3 Haziran 1915'te Türk askerleri şehri kuşatır ve Ermeni mahallelerine girerek 20 ila 45 yaş arasındaki tüm erkeklerin dışarı çıkmasını isterler. Arayışları sırasında evlerin kapılarını kırmaya başlarlar. Askerler sonunda Yeranuhi ve Ohan'ın evine ulaşırlar. Ailesini korumak amacıyla ön kapıdan dışarı çıkan Ohan, iki asker tarafından yakalanıp dövüldü. Ohan, köyde buldukları diğer erkeklerle birlikte götürülür ve bir daha geri dönmez.
Kadınlar daha sonra erkeklerin birbirlerine bağlandıklarını, derin vadilere götürüldüklerini ve ardından acımasızca dövüldüklerini, bıçaklandıklarını ve derinliklere atıldıklarını duydular. Hayatta kalan birkaç kişi bu korkunç katliamdan kaçmayı başarır ve olayları anlatmak için geri döner. Ohan, iki erkek kardeşi ve Yeranuhi'nin erkek kardeşleriyle birlikte bu saldırı sırasında öldürülür.
Şehri terk etmeleri emredildiğinde, sadece Yeranuhi, kayınvalidesi, kızı Seranuş ve küçük oğlu Muşeğ kaldı. Yol boyunca, Yeranuhi'nin astım hastası olan kayınvalidesi artık ayak uyduramıyordu. Askerler onlara geride kalması gerektiğini söylemiş ve onunla birlikte kalırlarsa hepsinin öldürüleceği konusunda uyarmışlar. Yeranuhi, Seranuş ve Muşeğ, ayakları kanayarak ve karınları açlıktan ağrıyarak, yürekleri burkularak yola devam etmişler.
Üç ay ve 300 millik amansız bir güneye doğru giden yürüyüşten sonra, sürgün kafilesi nihayet Urfa yakınlarındaki Suruç kasabasına ulaşır. Yerel Müslüman kadınlar hayatta kalan yaklaşık 100 kişiyi görmeye gelmiş ve hizmetçi olarak evlerine götürmek üzere genç kızları seçmişlerdir. Kadınlardan biri Yeranuhi'ye yaklaşır ve zayıflamış ve çaresiz halde gözüken Seranuş'un onunla giderse hayatta kalma şansının daha yüksek olacağına dair onu ikna eder. Kadın Seranuş'u yıkayıp temizler, ona uyuması için bir hasır verir ve yemesi için de yoğurt ile ekmek verir. Lakin, Yeranuhi daha sonra kızını geri almak için geri döndüğünde, Seranuş'un geri gitmesine izin vermekten vazgeçer aile.
Yeranuhi, Muşeğ'in hastalandığını ve nasıl vefat ettiğini de aktarır. Onu düzgün bir şekilde defnedemedikleri için, o ve diğer bazı kadınlar elleriyle sığ bir çukur kazmış, cesedini içine koymuş ve üzerini kum ve taşlarla örtmüşler. Ertesi sabah cesedin köpekler tarafından çıkarıldığını, ısırılmış ve parçalanmış olduğunu fark etmişler. Yeranuhi'nin içi sızlamıştır bu manzara karşısında. Başka bir kasabaya, Birecik'e taşınırken Seranuş'u da yanında götürmek istiyordu ama kadınlar buna yanaşmazlar.
Yeranuhi Suruç'tan ayrılır ve bir yıl boyunca zar zor hayatta kalır. Bir Türk muhtarın yardımıyla, Seranuş'u bulma umuduyla Suruç'a geri döner. Yeranuhi, kızını alan aile ile taşınmıştır fakat nerede yaşadıklarını söylememişlerdir ona. Birkaç kadın onun ağladığını fark edince ve ona sorunun ne olduğunu sorarlar. Yeranuhi durumu onlara izah ettiğinde, ailenin nereye taşındığını bildiklerini söyleyenler çıkar. Yeranuhi evlerini bulur ve gider ama geri çevrilir. İkinci denemesinde ise, Fatma Hanım adlı bir Türk kadının yardımıyla Seranuş'u görmeyi başarır.
Sonunda, Seranuş'a bakan bu aile Yeranuhi'yi de beğenir ve onu hizmetçileri olarak almayı teklif ederler. Altı ay boyunca orada kalır. Bu durum böyle devam eder, ta ki velayet konusunu çözmek için- büyük olasılıkla Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra - bir sulh hakiminin huzuruna çıkılması gerekene kadar. Yeranuhi'nin kim olduğu sorulduğunda, Seranuş “O benim annem” diye cevap verir. Bu açıklamayla birlikte yeniden bir araya gelirler.
Yeranuhi ve Seranuş bir trene binerek Halep'e gider ve burada yaklaşık beş ay kalarak zar zor hayatta kalmayı başarırlar. Bir yıl kıt kanaat geçindikten sonra Beyrut'a taşınırlar. Yeranuhi, Seranuş'un okula gitmesi konusunda kararlıydı. Bir yetimhanenin eğitim verebileceğini duyan Yeranuhi, Seranuş'u oraya gönderdi. Ancak, bir süre sonra koşulların hoş olmadığı ortaya çıktı ve kızını geri çekmeye karar verdi.
Beyrut'ta ellerinden geldiğince hayatta kalmaya devam ettiler. Garabed Tavukçuyan'ın Tokat doğumlu bir gelin aradığı haberi yayıldığında, Yeranuhi Seranuş'un fotoğrafını gönderir. Garabed onu seçer ve 1924'te Seranuş Beyrut'tan ayrılır. Hem anne hem de kızı ayrılıklarından dolayı kalpleri kırılmış olsalar da, birbirlerini tekrar göreceklerine dair umutlarını hep koruyorlardı.
Yeranuhi 1933'te Atlantik'i aşarak Fresno, Kaliforniya'daki kızının ve ailesinin yanına gider. Kaliforniya’nın Dinuba bölgesinden Hacı Ekizyan ile evlenir 1945 yılına kadar onlarla yaşar. Yeranuhi daha sonra Ekizyan'ın oğullarıyla birlikte bir çiftlikte yaşamaya devam eder. Hacı'nın ölümünden ve sağlığının bozulmasından sonra artık kendine bakamaz hale gelir ve Kaliforniya Ermeni Evi'ne taşınır. Yeranuhi 4 Mayıs 1979'da vefat eder ve Fresno'daki Ararat Mezarlığı'nda toprağa verilir.
Seranuş Tavukçuyan (evlenmeden önceki soyadı Lazyan, 15 Mayıs 1906-26 Eylül 1998)
Ekim 1924'te Seranuş annesini Beyrut'ta bırakarak gemiyle Marsilya'ya, oradan Paris'e ve nihayetinde Küba'nın Havana kentine doğru bir yolculuğa çıkar. Oradan, Garabed Tavukçuyan ile ilk kez tanıştığı, Meksika'ya, Veracruz’a giden başka bir gemiye biner. Çift hemen ertesi gün, 27 Kasım 1924'te evlenirler. Amerika Birleşik Devletleri'ne geçmek için Juarez'e vardıklarında, Garabed'in Amerikan vatandaşlığına rağmen, Seranuş'un göçmenlik kotası gerekliliklerini karşılamak için iki yıl Meksika'da kalması gerektiğini öğrenirler. Garabed, Seranuş'un Fresno'ya göç etmesini hızlandırmanın yollarını ararken altı ay boyunca Juarez'de kaldılar. Sonunda, Küba'ya taşınmanın süreci hızlandırabileceğini öğrendiler. Mart 1925'te çift, Seranuş'un göçmenlik statüsünün onaylandığı Küba'ya gider. Daha sonra Fresno'ya giden bir trene binmeden önce New Orleans'a geçerler. Nihayet, Seranuş Fresno'ya 12 Nisan 1925 Pazar günü bir kutsal Paskalya gününde ulaşır.
Beş çocuk annesi Siranuş mükemmel bir ev hanımı ve aşçıydı. Aziz Paul Ermeni Apostolik Kilisesi'nin (Fresno) sadık bir üyesiydi ve ayinden sonra (badarak) kiliseden ayrılırken katılımcılara verilen kutsanmış ekmeği (mas) hazırlamakta ustalaşmıştı. Uzun yıllar kilisenin Kadınlar Cemiyeti'nin çeşitli komitelerinde görev yaptı ve cemiyet tarafından 'Yılın Büyükannesi' olarak onurlandırıldı. Ermeni Genel Hayırseverler Birliği'nin (AGBU) Fresno Şubesi'nin faaliyetlerine katılmaktan büyük keyif alırdı. Seranuş örgü örme ve tığ işi yapma konusunda yetenekliydi. Bahçeyle uğraşmaktan ve bahçesini güzel tutmaktan zevk alırdı. Her büyük bayramda ailesi lezzetli yemeklerin ve eğlenceli aktivitelerin tadını çıkarmak için bir araya gelirdi. Her zaman kilisenin sol tarafındaki mihrabın yaklaşık yedi sıra gerisinde oturur ve her Pazar orada olurdu. Daha sonraki yıllarda Kaliforniya Ermeni Evi'ne taşındı. Oğlunun 1997'deki ölümü onu derinden üzdü. Vefat ettiği 26 Eylül 1998 tarihine kadar bu evde kaldı.
Fresno, Kaliforniya'daki Ararat Mezarlığı'na defnedildi.
Seranuş, kızı Norma ilk torunu Zaruhi'yi dünyaya getirdiğinde çok sevindi. Kısa bir süre sonra ailede 11 torun ve ardından iki kız torununun katılımıyla güneş açtı. “Medz Mayrig” (büyükanne) Seranuş'un evine yapılan ziyaretler, lezzetli yemekler ve arka bahçesindeki ilgi çekici aktivitelerle dolu her zaman bir eğlence kaynağıydı. Bahçe bir çiçek ve meyve ağaçları cennetiydi, her zaman toplanacak ve tadına bakılacak doğal bir şeyler sunuyordu.
Torunlar büyüdükçe, en küçükleriyle yaptığı büyüleyici bir geleneği fark ettiler. Seranuş onların ayak parmaklarını sayarken tuhaf bir tekerleme söylerdi:
Ayn-uz, Buy-nuz
Da-va-dang, Dus-dug
Ee-no-ğeg, Mee-no-ğeg
Can-nig, Can-fas
Fus-tuk, Fus!
Bu eğlenceli tekerlemenin kökeni bir sır olarak kalmaya devam ediyor, ancak tüm torunları için kalıcı bir anı haline geldi. Seranuş'un sessiz tavrı ve torunlarının her birine gösterdiği derin sevgi, kalplerinde silinmez bir iz bıraktı ve onun sıcaklık ve özen mirasının her zaman el üstünde tutulmasını sağladı.
Maryam Boğosyan (kızlık soyadı Tavukçuyan, 8 Ocak 1904-5 Aralık 1968)
Maryam, Garabed Tavukçuyan'ın kız kardeşi ve Hagop ile Yeranuhi Tavukçuyan'ın (kızlık soyadı Mırmukyan) kızıdır. Maryam ve Garabed'in Tokat'taki ilk yaşamları hakkında çok az şey bilinmektedir. Maryam ve yengesi İsguhi soykırımdan kurtulmuş ve Beyrut'ta bir yetimhaneye sığınmışlardır. Maryam'a Amerika Birleşik Devletleri'nde akrabası olup olmadığı sorulduğunda, Kaliforniya'da yaşayan erkek kardeşi Garabed'den bahseder". Kaliforniya'daki Mushag ya da Asbarez adlı bir Ermeni gazetesine bir mektup gönderilir. Kısa süre sonra, 'Charlie' olarak bilinen Garabed'den kız kardeşinin fotoğrafını isteyen bir cevap gelir. Fotoğrafı aldığında onu hemen tanır ve Amerika Birleşik Devletleri'ne gelmesi için gerekli düzenlemeleri yapar. İsguhi okuma yazma öğrenmediği için ona eşlik edemez. Maryam Birleşik Devletler'e gider ve 29 Ekim 1922'de Asadur Boğosyan'la (15 Ağustos 1887 - 24 Eylül 1966) evlenir. Kaliforniya'da, Tulare’de bir çiftliğe yerleşirler ve dört çocukları olur: Diana, Jack, Casey ve Paul.
Kaynaklar
- Sözlü tarih: Yeranuhi Lazyan Ekizin (kızlık soyadı Karnagelyan) ile Bob Der Mıgırdiçyan tarafından yapılan görüşme, 25 Aralık 1976.
- Sözlü tarih: Yeranuhi Lazyan Ekizin (evlenmeden önceki soyadı Karnagelyan) ile Norma Der Mıgırdiçyan tarafından yapılan görüşme, 20 Ağustos 1977.
- Sözlü tarih: Seranuş Tavukçuyan (evlenmeden önceki soyadı Lazyan) ile Bob Der Mıgırdiçyan tarafından yapılan görüşme, 12 Haziran 1984.
- Maryam Boğosyan'ın (kızlık soyadı Tavukçuyan) tanıklıkları.
- Bob Der Mıgırdiçyan, Siranoosh, Çocuğum, 1984 (www.Tavukçuyan.com)
- Barlow Der Mıgırdiçyan, Evdokia/Tokat Ermenilerine Veda, 2006
- Arşag Alboyacıyan, Batmutyun Yevtokiyo Hayots (Tokat'taki Ermenilerin Tarihi), Nor Asdgh Press, Kahire, 1952
Sözlü tanıklıklar | Yeranuhi Lazyan (kızlık soyadı Karnagelyan) | 25 Aralık 1976 | 15 dakika
Bizeri/Bizare (günümüzde Tokat yakınlarındaki Akbelen) doğumlu Yeranuhi Lazyan (evlenmeden önceki soyadı Karnagelyan) aile geçmişini, Ermeni Soykırımı sırasında kendisinin ve ailesinin çektiği acıları, tehciri ve Suruç'ta hayatta kalışını anlatıyor.
Görüşmeci: Bob Der Mıgırdiçyan (Seranuş'un kızı Norma'nın kocası).
Sözlü tanıklıklar | Yeranuhi Lazyan (kızlık soyadı Karnagelyan) | 20 Ağustos 1977 | 58 dk
Bizeri/Bizare'de (günümüzde Tokat yakınlarındaki Akbelen) doğan Yeranuhi Lazyan (kızlık soyadı Karnagelyan), aile geçmişini, doğduğu köydeki evini, oradaki yaşamını, Ermeni Soykırımı sırasında ailesiyle birlikte yaşadığı acı dolu çileyi, tehciri ve hayatta kalmasını, soykırım sonrası Halep'te ve daha sonra Beyrut'ta geçirdiği yılları ve 1933'te Amerika Birleşik Devletleri'ne gidişini anlatıyor.
Görüşmeci: Norma Der Mıgırdiçyan (Seranuş'un kızı). Aynı görüşme sırasında Seranuş da hazır bulunuyor ve düzenli olarak araya giriyor.
Sözlü tanıklıklar | Seranuş Tavukçuyan (kızlık soyadı Lazyan) | 12 Haziran 1984 | 90 dakika
Bizeri/Bizare'de (bugünkü Akbelen) doğan Seranuş Tavukçuyan (evlenmeden önceki soyadı Lazyan) aile geçmişini, Ermeni Soykırımı sırasında kendisinin ve ailesinin çektiği acıları, soykırım sonrası Halep'te ve daha sonra Beyrut'ta geçirdiği yılları, ABD'li bir Ermeni ile yaptığı görücü usulü evliliği ve 1924'te Beyrut'tan Küba'ya ve nihayetinde ABD'ye yaptığı yolculuğu anlatıyor.
Görüşmeci: Norma Der Mıgırdiçyan (Seranuş'un kızı).