Keskin Maden, 1914 civarı.

Krikor Gökceyan Arşivi - Beyrut, Lübnan

Yazar: Krikor Gökceyan (son değişiklik: 06/04/21), Çeviren: Maral Aktokmakyan

Bu sayfada yer alan materyaller Krikor Gökceyan (Lübnan) tarafından temin edilmiştir. Söz konusu materyaller Gökceyan ve Kasbarian aile koleksiyonlarından oluşmaktadır. Evlilik bağı ile akraba olan bu iki ailenin kökleri Keskin Maden, Gürün ve Kırşehir’e kadar uzanmaktadır.

Koleksiyonda yer alan her bir parça aile yadigarı olup Lübnan’da bulunmaktadır.

Okuyucularımız sayfa boyunca her iki aile soyadlarının farklı yazılış ve söyleniş (Geuyjian/Göycüyan, Geukjian/Gökceyan, Gökce, etc.) şekilleriyle karşılaşacaklar. Aile mensupları soyadlarını farklı yer ve zamanlarda değişik şekillerle kullanmışlardır.

Krikor Göyceyan Sarkis ve Simon’un babasıydı. Krikor Gürün’de doğmuş, daha sonra Keskin Maden’e (şimdiki Kırıkkale) geçmişti. Bu göç muhtemelen Sultan Abdülhamid döneminde vukuu bulan 1895 kırımından sonraydı. Sarkis ve Simon Maden’de doğmuşlar, aile soyadları olan Göyceyan daha sonra Türkiye’deki Gökce Lübnan’da ise Gökceyan’a evrilmişti.

Krikor Gökceyan’ın sahip olduğu bu aile fotoğrafları kendisine aile büyüklerinden kalmıştı. Adını da aynı şekilde büyükbabası Krikor Göycüyan’dan almıştı. Bildiğimiz bir başka şey ise aile büyüğü olan Krikor’un bir de İsguhi adında bir kızkardeşinin olduğu bilgisi. Kızkardeşi, kocasını Soykırım’da kaybetmiş, Harutyun ve Anna adındaki oğlu ve kızıyla hayatta kalmıştı.

Keskin Maden 1906. (Soldan sağa): Krikor Göycüyan, Gülizar Antikacıyan (ortada), Zabel Göyceyan (kızlık soyadı Antikacıyan, Gülizar’ın kızı ve  Krikor Göycüyan’ın karısı).

Ailenin Gökceyan/Göyceyan ve Antikacıyan kolları

Krikor Göyceyan Keskin Maden’de yaşamış ve iyi tanınan bir terzi olarak hayatını orada kazanmıştı. Atölyesinde çekindiği fotoğrafta onu altı çalışanıyla birlikte görmekteyiz. Ailenin tekstil işi üç nesil boyunca sürmüş. Krikor’un büyük oğlu Simon da İstanbul’da bilinen tanınan bir terzi olmuş, Krikor ve Hagop adındaki iki oğlu da pamuk ve yün üretimi üzerine fabrika işletmişlerdi. Krikor Göycüyan’ın küçük oğlu Sarkis (Simon’un küçük kardeşi) ise önce İstanbul’da daha sonra da Beyrut’ta yün örgü ve iplik ticaretiyle meşgul olmuştu. Beyrut’taki aile işini bugüne dek Sarkis’in oğlu Krikor sürdürmekte.

Zabel Antikacıyan Krikor Göycüyan’ın karısıydı. Antikacıyan ailesinin kökleri Gürün’e dek uzanmaktaydı, fakat aile Soykırım’dan önce Keskin Maden’e yerleşmişti. Taniel Antikacıyan Gülizar adındaki (kızlık soyadı bilinmiyor) bir kızla evlenmiş, çiftin yedi çocukları (dördü kız ve üçü oğlan) olmuştu. Kızlarının ismi sırasıyla Zabel, Dikranuhi, Mari ve Araksi’ydi. Oğlanların ismi de Levon, Manuk ve Suren’di. Çiftin en ufak çocuğu olan Suren, büyük ablası Zabel’in oğlu ve kendi yeğeni olan Sarkisle aynı sene doğmuştu. Edindiğimiz bilgilere göre Taniel’in Keskin Maden’de işlettiği epey rağbet gören bir de hamamı bulunmaktaydı.

Krikor Göyceyan ve Zabel Antikacıyan muhtemelen 1910 yılında evlenmiş ve önce iki oğulları olmuştu. Simon 1913’te, Sarkis ise 1914’te doğmuşlardı. Çiftin bir de kız çocukları olmuş, ancak çok ufak yaşta ölmüştü.

Keskin Maden, 1914 civarı. Soldan sağa ayakta: Zabel Göyceyan (kızlık soyadı Antikacıyan), Levon Antikacıyan, Dikranuhi Antikacıyan. Oturanlar soldan sağa: Krikor Göyceyan ve Gülizar Antikacıyan kucağında Sarkis Gökceyan, ve ayaktaki çocuk Simon Gökce. 1914 civarı Keskin Maden.

Ermeni Soykırımı (1915) sırasında Göyceyan ve Antikacıyan ailelerinin tüm erkek fertleri ailelerinin gözü önünde Türk jandarmalar tarafından öldürülmüştü. Kadınlar ve çocuklar mevki sahibi Türk komşuları Mehmet Ağa ve kardeşi Cam Göz Mustafa’nın müdahaleleri sayesinde hayatta kalmışlardı. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra aynı Türk komşular Gülizar Antikacıyan’a oğulları ve ‘güzel’ kızlarını alarak İstanbul’a gitmesini salık etmişlerdi. O zamana kadar Keskin Maden’de Ermeni kalmamıştı. Aile ise Türklerle evlenilmesine karşıydı.

Aile komşuların bu nasihatını dinleyerek İstanbul’a gitmeye karar vermişti. 1920’lerde Keskin Maden’deki evlerini bırakıp yola düşen ailede kaç kişi kaldığıyla ilgili net bir bilgimiz yok. Ancak sadece kadınlar ve çocuklardan oluştuğunu bildiğimiz ailenin geri kalanının yola çıkmadan yanlarına sadece elzem olan şeyleri almış olmaları. Hepsi de bir daha geri dönmeyecek şekilde bu yolculuğa çıktıklarının farkındaydı. İstanbul’a yaptıkları yolculuk tam bir çileydi. Onca yolu yürüyerek katetmişlerdi. Yaşadığı ağır sıkıntı sebebiyle Gülizar en ufak çocuğu Suren’in durmadan ağlamalarına o kadar katlanamamıştı ki onu bir ağacın altına bırakıp yola devam etmişti. Ancak bir süre sonra yaptığından pişmanlık duyup Suren’i bıraktığı yerden geri almıştı.

Keskin Maden (şimdi Kırıkkale) veya Gürün 1905 civarları. Ayakta, soldan üçüncü: Krikor Göyceyan (bıyıklı ve fezsiz). Solda, dikiş makinesinin arkasında oturan muhtemelen Levon Antikacıyan, Krikor’un kayınbiraderi.

Birinci Dünya Savaşı sonrası İstanbul’da Yaşam

İstanbul’a ayak bastıklarında Göyceyan ve Antikacıyan aileleri bir hanın bir veya iki odasını kiralamışlardı. Ailenin kadınları varlıklı ailelerin evlerinde aşçılık yapıp, bulaşık veya çamaşır yıkayarak çalışmaya başlamışlardı.

Simon, Sarkis ve Suren büyümüş, ailelerinin gelirine katkıda bulunmak için ufak tefek işler bulup çalışıyorlardı. Simon ve Suren terzi yanında çıraklık ediyor, Sarkis ise çerçilik yapıyordu. Bir süre sonra, Sarkis bakır ve sarı tüccarlığı yapan bir Ermeninin yanında işe girdi. Çocuklar ailelerinin darboğaz durumu sebebiyle düzgün bir eğitim alamamışlardı. Sadece Sarkis İstanbul’daki Bezciyan okuluna gidecek ve ilkokul diploması alacak kadar şanslıydı. Kendi karneleri ve öğretmenlerinin notlarına göre Sarkis parlak bir öğrenci ve ödül almış bir sporcuydu.

Bu üç yetim çocuk artık yetişkin olmuş, azim ve çalışmayla kendi alanlarında yavaş yavaş yer edinmeye başlamışlardı. Ancak Mayıs 1941’de hükümet 20 Kura Askerlik olarak bilinen 20 ila 40 yaşlarında olan tüm gayrimüslim erkeklerin orduya yazılmasını şart koştuğu emri yayınladığında herşeyi altüst etmişti. Gayrimüslim erkekler çok zor koşullar altında yol çalışmasında ve ülkenin diğer ucundaki demiryolu inşasında çalışmaya mecbur bırakılmışlardı. Simon, Sarkis ve Suren Amele Taburları olarak bilinen birliklerde hizmet etmek zorunda kaldılar.

Zorunlu çalışmadan henüz yeni döndüklerinde Kasım 1942’de hükümet Varlık Vergisi olarak bilinen yeni bir kararname yayımlamıştı. Bu vergi Türkiye’deki tüm gayrımüslüm vatandaşları kapsayan ve ülkenin savunma bütçesi için ödenek toplamayı amaçlayan bir vergiydi. Aslında bu yasayla ülkedeki azınlık grupların ekonomik gücünü yok etmek (başka bir deyişle ekonomiyi Türkleştirmek) amaçlanıyordu. Simon, Sarkis ve Suren bir şekilde mecbur oldukları ağır vergileri ödemeyi başarmış ve bu şekilde ödemeyenlerin son güzergahı olan Erzurum’daki çalışma kampından kurtulmuşlardı. Bu olayı nispeten sakin ve hoşgörülü bir dönem izlemiş ve bu süre zarfında üç delikanlı kendi işlerini kurmuşlardı. Simon terzi dükkanı, Sarkis iplik dükkanı açtı. Suren ise kayınbiraderi Merujan Haşimyan ile birlikte bir gümüşçü dükkanı açtılar.

14 Temmuz 1931, İstanbul: Bezciyan Okulu mezunları. Sarkis Gökceyan arka sırada en sağda. Fotoğraf: Andriomenos.
1931 İstanbul, Bezciyan Okulu yıl sonu jimnastik gösterisi. En alttaki sırada, sağdan ikinci Sarkis Gökceyan.
1.
2.
3.
4.

1. İstanbul. Soldan sağa:  Ovsanna Eker (Suren’in yeğeni ve Sarkis’in kuzini), Suren Antikacıyan, Sarkis Gökceyan.
2. İstanbul 1930 civarı. Soldan sağa arkada: Sarkis Gökceyan, Simon Gökceyan. Soldan sağa önde: Araksi Antikacıyan, Zabel Gökceyan (kızlık soyadı Antikacıyan).

 

3. Sarkis Gökceyan 1914 yılında doğdu. İstanbul’daki Bezciyan Okulu’na kaç yaşında gittiğine dair bir bilgi mevcut değil. Ancak on yedi yaşında ilk okulu bitirdiğini biliyoruz. İstanbul’da çekilmiş bu fotoğrafta 15 veya 16 yaşında.
4. Adapazarı’nda askerlik hizmeti sırasında Sarkis Gökceyan askeri üniformasıyla. Fotoğrafın arkasında 7.9.1941, Türkiye yazılı.

Ailenin Kasbarian Kolu

Şimdi Krikor Gökceyan ailesinin anne tarafına göz atalım. Kasbar Kasbarian 1880 civarında Gürün’de doğdu. Yine Gürün’de doğmuş olan Anna Göyceyan ile evlendi. Bilinmeyen sebeplerle çift Kırşehir’e geçti ve Kasbar orada tiftik iplik işine başladı. Burdan da anlaşılacağı üzere, Anna Krikor Göycüyan’ın birinci derece kuzeniydi. Kasbar ve Anna 1910 dolaylarında evlendi ve on tane çocukları oldu. Bunlardan iki tanesi çok erken yaşta öldüler. Altı kızların adları büyükten küçüğe doğru Arpine, Meline, Armine, Arsine, Hermine ve Mavline idi, oğulları ise Garabed ve Hampartzum. Çiftin bütün çocukları Kırşehir’de doğdu.

Oğlanlar ve en ufak kızlar civardaki okullarda sınırlı bir eğitim aldılar. Sadece Hermine ve Hampartzum, aile İstanbul’a taşındıktan sonra eğitimlerine devam edebildi. Kasbar Soykırım’dan Osmanlı ordusuna yazılması sayesinde kurtuldu. Ailenin geri kalanının, aile büyüklerinin orduda görev görmesi sebebiyle Birinci Dünya Savaşı boyunca Kırşehir’de kalmasına müsaade edilmişti.

Kasbar cepheden döndüğünde ne şehirde ne de civarda bir tek bile Ermeni kalmadığından aile İstanbul’a gitme kararı aldı. Aile fotoğraflarının arkasındaki tarihlere dayanarak Kasbaryan’ların 1939 gibi İstanbul’a geldiklerini varsaymaktayız.

İstanbul’da Kasbarian ve Göyceyan Aileleri

İstanbul’da Kasbarian ailesinin en büyük kızları Meline ve Armine Garabedle birlikte  gömlek dikip terzilik yaptıkları bir atölye açtılar. Garabed bir de dikiş makineleri sattığı bir başka dükkan daha açtı. Hermine ve Hampartzum ortaokul eğitimlerini tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesine girdiler. Hampartzum tıp doktoru olarak mezun oldu Hermine ise bir sene eczacılık okuduktan sonra 1947’de Sarkis Gökceyan ile evlendi.

Hermine ve Sarkis’in ilk çocukları Krikor 1948’de dünyaya geldi. İkinci çocukları Vartuhi ise 1952’de doğdu. Bu yıllarda Sarkis’in işleri epey iyi gitti ve geleceğini güvenceye almak için emlak yatırımı da yaptı.

Ancak Türkiye’de siyasi huzur ve refah genel itibariyle uzun soluklu olmaz. 1955 yılına gelindiğinde, Kıbrıs Sorunu ülkedeki en önemli siyasi mevzu olmuştu. 1955 yılının 6 Eylül’ünü 7’sine bağlayan gece, ya da bilinen adıyla 6-7 Eylül Olayları, ülkenin azınlıklar tarihindeki bir başka kara sayfa olacaktı. [Bu Konuyla ilgili Krikor Gökceyan'ın Agost'a çikan söyleşisi]. İstanbul’a şehrin dışından çapulcu topluluklar getirilerek, önceden planlanmış ve iyi organize olmuş bir talan başlatılmış ve sadece ülkedeki Rum azınlığı (Kıbrıs Sorunu sebebiyle) değil, şehirdeki Ermeni ve Yahudilere de ait mal ve mülkün yağmalanması ve mezalimin gerçekleşmesi hedeflenmişti. Kıyımın asıl amacı ekonomik gücü hala ellerinde bulunduran azınlıkların nihai olarak bertaraf edilmesi ve o gücün etnik Türklere geçmesini sağlamaktı. Olayların sonunda binlerce azınlık statüsündeki vatandaş geri gelmemek üzere Türkiye’yi terk ederek güven ve istikrarı bulabilecekleri başka ülkelere doğru yol aldılar. Sarkis’in dükkanı şehirde yağmalanmış ve tahrip edilmiş binlerce işyerinden sadece biriydi. Ertesi sabah dükkanına giderken tüm mallarının civardaki sokaklarda heba olduğunu görmüştü.

Bu olayları ön bir uyarı olarak gören Sarkis ailesiyle birlikte Türkiye’de daha fazla huzur içinde yaşamayacağına kanaat getirmişti. Öyle ki bir an evvel ülkeyi terketme kararı aldı ve tüm mallarını elden çıkarmaya başladı. Sahip olduğu herşeyi çok ucuza satarak rekor zamanda bunu başarmıştı. Dostları ona bu kadar acele etmemesini söylediğinde, ‘Bu ülkeyle tek bir bağım kalsın istemiyorum,’ demişti. Bu sırada kardeşi Simon ve dayısı Suren aileleriyle birlikte İstanbul’da yaşamaya ve çalışmaya devam ettiler.

Lübnan’da Yeni bir Hayat

Aralık 1956’da Sarkis Türkiye’den Lübnan’a yerleşen ailenin ilk üyesiydi. Karısı ve çocukları birkaç gün sonra ona katıldılar. Ayrı ayrı yolculuk etmeyi güvenlik sebebiyle yapmış, azınlıkların hareketlerini yakından takip eden Türk hükümetinin dikkatini çekmek istememişlerdi. Ayrıca birçok başka kısıtlamanın yanısıra gayrimüslimlerin 100 Türk Lirasından fazla bir meblağla ülke dışına çıkması yasaktı. Lübnan’ı bir geçiş yeri olarak tayin etmiş olan ailenin niyeti oradan Canada veya ABD’ye geçmekti. Gökceyan ailesi Lübnan’a ayak bastıktan hemen sonra, Kasbarian ailesi üyeleri de birbiri ardı sıra onlara katılmışlardı.

Aile Canada veya ABD’ye göç etmeye teşebbüs etmiş ve sonunda Lübnan’da kalıp yerleşmeye karar vermiş ve orada en baştan yeni hayatlarına başlamışlardı.

1957’de Sarkis Beyrut’ta şehir merkezinde kendi iplik ve yün ip dükkanını açtı. Bugün halen açık olan dükkan oğlu Krikor Gökceyan tarafından işletilmekte. Krikor ailenin Arapça öğrenmiş (okulda) tek üyesi ve dolayısıyla da tüm ailenin tercümanı konumunda. Diğerleri sadece Ermenice ve Türkçe bilmekteler.

Soldan sağa: Krikor Gökceyan, Kaspar Kasparian. Arkada ise Meline Kasparian. Bu fotoğraf 1960’larda Beyrut’ta Sarkis’in dükkanında çekilmiş.
1960 civarı, Beyrut. Sarkis Geukjian’ın dükkanının önünde çekilmiş bir fotoğraf. Sarkis en sağda ayakta. Diğerleri Lübnan’ı ziyaret eden turistler.

Ailenin Lübnan’a varışından hemen hemen bir sene sonra ülke Arap ulusalcılar ile ABD’nin de desteklediği Lübnan cumhurbaşkanı taraftarları arasındaki çekişmelerinin yaşandığı bir tiyatroya sahne oldu. 1958 yılındaki çatışmalar ülkedeki Ermeni halkının hassasiyetini ve bunun gibi olağanüstü siyasi durumlarla başa çıkamamasını gözler önüne serdi. İki rakip Ermeni grubu ortaya çıkmıştı: bir yanda Ermeni Devrimci Federasyonu (EDF namı diğer Taşnak partisi) Batı yanlısı Lübnan cumhurbaşkanı ile ittifak halindeydi, öte yandan Sosyal Demokrat Hınçakyan (Hınçak) Partisi ve Komünistler Arap ulusalcıların yanındaydı. Bu iki grup arasında silahlı çatışmalar olmuş ve Ermeni cemiyeti arasındaki bu şiddet hızlıca yayılım göstermişti. Bu bir tür Gökceyan ve Kasbarian ailelerini tatsız bir karşılama merasimi gibiydi. Onların durumuna acıyan dostları ‘yağmurdan kaçarken doluya tutuldunuz’ demişlerdi.

Türkiye’den kaçan birçok Ermeni güvende olabileceklerini düşündükleri Lübnan’a sığınmış, ancak tanık oldukları kardeşin kardeşini öldürmesi vahşeti karşısında ürkmüş ve hüsrana uğramıştı zira tüm bunlar onlar için akıl almazdı. Bu nedenle birçok yeni gelen Lübnan’ı geri dönmemek üzere terk etti ancak Gökceyan ve Kasbarian aileleri burada kaldılar.

1958’den beri bugün bile Lübnan siyasi krizler ve çalkantılarla sürekli dalgalanmalar yaşamakta. Ancak Lübnan-Ermeni toplumu etnik kökeni sebebiyle kolektif olarak bir daha asla hedef gösterilip saldırıya uğramadı. Söz gelimi, Gökceyan’lar Lübnan’a geçtikten sonra, Türkiye’de gayrimüslimler için kullanılan hakaretamiz bir sözcük olan ‘gavur’ (veya Arapça karşılığını) kelimesini asla duymadılar.

1980’lerin sonlarında Krikor Gökceyan Beyrut’taki Nishan Palandjian Lisesinde Fransızca öğretmenliği yapan Annie Paloulian’la tanıştı. Onun aile büyükleri Arapkirliydi. Çift 1987’de evlendi ve üç kızları oldu: Arpi, Talar ve Garine.

1955’teki pogrom sonrası ayrılmalarının ardından, 1987’de İstanbul’da iki kardeşin, Sarkis ve Simon’un tekrar buluşması. Solda Sarkis Gökceyan ve sağda Simon Gökce.
1954 Korsika. Gülizar ve Zabel, Araksi 1920’lerde Fransa’ya gelin gittikten sonra ilk buluşmaları.
Sağdan sola: Gülizar Antikacıyan, Araksi Antikacıyan Dalakupeyan, Zabel Antikacıyan Gökceyan (Araksi ve Zabel Gülizar’ın kızları). Küçük çocuk ise Daniel Dalakupeyan, (Araksi’nin oğlu).
Bilgi Hanım, Keskin Madenli Cam Göz Mustafa ve Mehmet Ağa’nın torunu. Daniel Antikacıyan, Gülizar Antikacıyan’ın torunu ve Suren Antikacıyan’ın oğlu. İstanbul.

Diğer fotoğraflar

Burada paylaşılan aile koleksiyonuna ait fotoğraflarda yer alan şahısların kimliklerine ulaşmak mümkün olmadı. Büyük olasılıkla akraba veya aile dostları oldukları düşünülmekte.

Osmanlı ordusu kıyafetleriyle iki şahıs
Fotoğrafçı: Costaki Vaphiadis, Hamidiye Caddesi, No: 2, İstanbul