Şam. Kamp Dikran, 1920’li yıllar. Mülteciler için kagir yeni evler inşa ediliyor. Bu fotoğraf, Myheritage.com kullanılarak dijital olarak renklendirilmiş.

Şam’da Bulunan Ermeni Mülteci Kampları (1920’lerden itibaren)

Yazar: Sevan Boğos Der Bedrosyan, çeviren: Sevan Değirmenciyan 18/03/22 (son değişiklik՝ 18/03/22) 

Soykırımı takip eden yıllarda kurulmuş göçmen kampları, hayatta kalan Ermenilerin genel yaşamına ve yaşadıkları sürece dair önemli ve temel bir aşama sunar.

Bu makale, Suriye ve Lübnan’a doğru yapılan Ermeni göçünden sonra, yani 1921 yılının sonlarından itibaren tesis edilen Şam’daki Ermeni kamplarını (halk arasında kemp olarak bilinen) konu almakta. Göç dalgası Fransa’nın Kilikya’dan çekilmesi ve Türk hakimiyetine geçmesi ile baş gösterir. Türk ordularının bölgeye gelmesinden önce, Ermenilerin özellikle Suriye ve Lübnan’a doğru göçü başlar. Yeni gelenler daha ziyade Halep, Beyrut, Şam, İskenderun gibi büyük şehirlerde aceleyle inşa edilmiş göçmen kamplarına yerleşiyordu.

Suriye ve Lübnan’ı yöneten Fransız manda idaresi açısından Ermenilerin iskan planlarının gerçekleştirilmesi önem arz etmekteydi. Bir diğer deyişle, onları büyük şehirlerdeki mülteci kamplarından çıkarıp yeni mahallelere yerleştirmek gerekmekteydi. 1926 yılından itibaren çeşitli kurumların iskan çabalarını bir araya getirip, pratiğe geçirebilmek mümkün olur. Çalışmanın başında bulunan kurumların başlıcaları Milletler Topluluğu Yüksek Komiserliği, Fransız manda idaresi, Suriye ve Lübnan devletleri, Uluslararası Kızıl Haç ve Ermeni Umumi Hayriye Cemiyeti idi. Çalışmaların başlıca koordinatörü Nansen Office adı ile de bilinen Milletler Topluluğu Yüksek Komiserliği ve onun temsilcisi olan İsviçreli Georges Burnier idi.

Mülteci Ermeniler Şam’da iki farklı yerleşim yerine yerleşmişti. İlki şehrin tarihi surlarının dışına inşa edilmiş mülteci kampları idi. Bunlar zaman içinde Ermeni mahallelerine dönüşecekti. İkincisi ise mülteci Ermenilerin kirayla yaşadıkları ve surların içinde bulunan Arap evleri veya hanlar odalarıydı.

Şam Surları Dışında Kalan Mülteci Kampları

Al-Kadam Kampı

Bir grup Ermeni mülteci Al-Kadam tren istasyonu yakınında bulunan ve Osmanlı ordusunun terk ettiği bir Osmanlı kışlasına sığınır. Fakat burada bulunan mülteciler kısa bir süre sonra Şam’ın daha ziyade Hristiyanların yaşadığı mahallelerine yerleştirilir ve bu nedenle bu kampın ömrü kısa olur. 

Kamp Dikran (veya Bab Şark Kampı)

Bir başka mülteci grubu Şam’da bulunan Bab Şarki (Doğu Kapısı) surlarının hemen dışına, o yıllarda bir cam fabrikasının bulunduğu güney tarafına yerleşir. Kamp veya çadır kentin sakinleri kısa bir süre sonra tenekeden inşa edilen evlerin yerine daha sağlam evler inşa eder. Bu mülteci kampı Bab Şark Kampı veya Kamp Dikran adı ile bilinmekteydi.

1920’lerin ikinci yarısında Ermeni mülteci kamplarını kapatma ve yerlerine yeni mahalleler inşa etme çalışmalarına baş gösterir. Kamp Dikran özelinde yapılması tasarlanan mültecileri aynı yerde tutmak ve onlar için yeni ve sağlam evler inşa etmekti. Bu evlerden bir çoğu bugüne kadar ayakta.

Mahallenin planı hazırlanır, evlerin inşasını Nansen Ofisi temsilcisi olan Georges Burnier yönetmekteydi. Mülteciler yeni evlerin inşası için gerekli masrafları üstlenemezdi. Bu nedenle her bir göçmen Burnier’in ofisi ile bir antlaşma yapar. Antlaşmaya göre evlerin inşası için gerekli parayı yedi yıl zarfında ödeyecekler ve böylece herkes yaşadığı evin sahibi olacaktı. Bu göçmenlerin maddi durumu iyileştiğinde, aynı bölgede toprak satın alır ve yeni evler de inşa ederler. Böylece kamp alanı genişler ve yerleşimci sayısı da günden güne artar.

Şam. Kamp Dikran, 1920’li yıllar. Mülteciler için kagir yeni evler inşa ediliyor
(Kaynak; Fransa Dışişleri Bakanlığı, Centre des Archives diplomatiques de Nantes - CADN).

Kamp Dikran’daki evler tel tipti; iki katlı, her bir katı 7x5 m2. Kullanılan başlıca inşaat malzemesi kerpiç, tahta ve kildi. Çatı ve tavan kazıklarla inşa edilmişdi. Evler sağlıklı sayılırdı: Güneşli pencereleri vardı ve geniş bir caddenin kıyısındaydılar. Dahası, her bir evin kendine özel banyosu ve tuvaleti vardı. Tek sorun suydu. Suyu Kamp Dikran’dan yaklaşık 500 metre uzaklıkta bulunan Bab Şark yakınındaki çeşmeden elle taşımak durumundaydılar.

Kamp sakinlerinin atölyeleri kampta değildi. Çalışma için farklı bir yere giderlerdi. Fakat Dikran’ın fırını, Bakkal Levon ve Bakkal Levon buradaydı. Bu kampın sakinlerinin önemli bir kısmı Hacın’dan (Saimbeyli) göç eden Ermenilerdi.

Kamp Dikran’ın özelliği bugüne kadar yapısını muhafaza etmesinde. Bugün sadece iki veya üç Ermeni aile burada yaşıyor. Fakat bugüne kadar bu bölge Ermeni Mahallesi olarak anılmakta ve Ermeniler tarafından inşa edilen evler halen ayakta.

Khıçer Kampı

Şam’ın Zablatan bölgesinde de bir Ermeni kampı tesis edilir. Burada sakinler çadırlarda yaşıyordu. Mülteciler başlarda çadır kente yakın bölgelerde balçık ve ahşapla, teneke çatıları olan ilkel evler yapmaya başlar. 1924’te Kilikya bölgesinden yeni mülteciler gelmeye başlar. Gelenler arasında Adanalı Khıçer Gönçyan da vardı. Zablatan bölgesine yerleşen Gönçyan kendisi ve aile fertleri için bir ev kiralar. Mülteci dostarı ve akrabaları için de odalar kiralamak istediğinde, yeni ev inşa etmenin (5 Suriye Lirası) yıllık kiradan (14 Suriye Lirası) daha uygun olduğunu farkeder. Bu nedenle Khıçer Arap komşusuyla bir anlaşmaya varır ve ona ait olan arazi üzerine küçük evler inşa edip, her birini yıllık 3 Altın karşılığında Ermeni mültecilere kiraya verir. Evlerin sayısı yüze ulaşır, nüfus ise 1300 olur.

Bu sebeple Zablatan mahallesi ilerde Khıçer kampı olarak adlandırılır. İlk yıllarda bu kamp yerli Araplar tarafından “Ermeni Kampı” olarak adlandırılır. Yerli Arapların konuşma dilinde “kamp” kelimesinin son “p” sesi kaybolmuş ve “Kımm ıl Arman” şeklini almıştı.

Bu kamp Şam’daki Burj al Rus meydanının doğusunda, “Korniş Zablatan”ın batısında, S. Haç kilisesinin güney, “Budros al Bıstani” yolunun kuzeyinde bulunur. Kamp bölgesi bugün Haret al Salib (Haç mahallesi) adı ile biliniyor. Böylece 1920’lerde Khıçer Kampında bulunan mülteciler çadırlardan çıkarak üçgen çatılı evlere yerleşir. Evler tahta ve kil-balçık karışımı bir yapı malzemesi ile sıvanmıştı. Çatılar üçgen ve teneke idi. Üzerine rüzgardan korunmak için taş dizilirdi.

Mültecilerin durumunun nispeten düzeldiği 1930’lu yıllarda, onlar geldikleri şehir ve köylerin mimari üslubuyla sahip oldukları evleri yeniden inşa ederler. Antep ve Maraş evleri gibi, burada sahip oldukları evlerin büyük bir kısmı iki katlı, çatıları ise düzdü. Avlu yoktu ve iki kat dışardan bir merdivenle bağlanırdı birbirine. Mahallenin başlıca girişi aynı zamanda tüm evlerin girişi idi.

Şam, Khıçer Kampı. Buraya yerleşmiş mülteciler, 1920’li yılların başı.
Mülteci çadırı ve yeni inşa edilmiş bina henüz yanyana.

Şam, Khıçer Kampı. Mülteci kampındaki evler ve sokaktaki sakinler.
Bu fotoğraf, Myheritage.com kullanılarak dijital olarak renklendirilmiş.

Şam Ermenilerinden Verjin Minasyan Der Bedrosyan’ın tanıklığına göre, mülteci kampında günlük hayat için gerekli en ufak şartlar dahi yoktu. Zemin düz değildi, kanalizasyon yoktu, su yol ortasına açılmış oluklardan akıyordu. Yollar yazın tozlu, kışın ise çamurluydu. Evlerde tuvalet yoktu, umumi tuvaletler kullanılıyordu. Su farklı kuyulardan sağlanıyordu. Her bir kuyunun suyunu çekmek için özel makaralar vardı. Yeniden inşa edilen duvarları bazen taş, bazen de balçık ve kilden yapılmıştı. Çatı ve tavanı uzun tahtalardan yapılmıştı.

Ermenilerin maddi imkanlarının daha da iyileştiği 1940’lı yıllarda bir çok kişi evini yıkar ve daha modern evler inşa eder. Evlerin merdivenleri artık dahili idi, duvarlar taş ve betonla yapılmıştı, her evde elektrik, su tesisatı, kanalizasyon vardı. Nihayet sokaklar da betonla bezenmişti.

Khıçer Kampı’nda yaşayan mültecilerin büyük kısmı Maraş, Antep, Adana, Musa Dağı, Urfa, Diyarbekir / Dikranagert’ten geliyordu. Ermeniler dışında, bu bölgelerden gelen az sayıda Süryani de vardı.

Sarkis Burunsuzyan “Şam Ermenileri” kitabında bu mülteci kampında yaşanan sosyal ilişkilerin sade ve içten olduğunu, herkesin diğerinin mutluluğunu ve yasını paylaştığını aktarır. Cumartesi günleri kampın temizlik günüydü. Yollar sulanır, çamaşır serilir ve Pazar gününü karşılamak için hazırlık yapılırdı. Cumartesi akşamları kutlamalar olurdu. Mahallenin kendi orkestrası vardı; ud, mandolin, klarnet, darbuka. Halk ezgileri çalınıp söylenirdi.

Khıçer hem mahallenin muhtarı, hem mülteci kampının 1935’de tesis edilen Papkenyan Okulu’nun kurucularından biri idi.

Gördüğüm üzere, özellikle ilk yıllarda kamp nüfusu yoksul, yollar kirli idi, fakat mülteciler hanelerinde temizlik ve düzen hakimdi. Burada yerde, duvarlarda veya mobilyalar üzerinde kadınlar tarafından dokunmuş el işi çarşaf ve kilimler sergilenirdi. Erkekler ise zanaatkardı; kunduracı, halıcı, kravat diken vs.

1947 tarihinde mültecilerden bir kısmı Sovyet Ermenistanı’na hicret eder. Bunların yerine Şam banliyölerinden gelen Hristiyan Araplar yerleştirilir.

1970’li yıllarda mahallenin genelde iki katlı evleri dört kata çıkar ve bölge hızlıca gelişmeye başlar. Bugüne kadar Ermeni aileler burada yaşamaya devam ediyor.

Muhtar Khıçe de evini dört katlı bir binaya çevirir. Bugüne kadar evin avlusunda eski kuyu muhafaza ediliyor. Evlat ve torunları halen bu binada yaşamaya devam ediyorlar. Şam’da bulunan Ermenistan Cumhuriyeti ilk elçisi Tavit Hovhannisyan da 1991’de burada yaşamıştı.

Şam, Khıçer Kampı. İki katlı, yenilenmiş bir ev ve önünde bisikleti ile bir mahalle sakini.

Şam, Khıçer Kampı. İki katlı evlerin yıkımını görüyoruz.
Bunların yerine daha çağdaş, dört katlı yapılar gelecek.

Şam, Khıçer Kampı. Evin önünde görünen kişi kampa adını veren Khıçer Gönçiyan. Derici idi. Fotoğrafta temizlenmiş deriyi kuruması için evin duvarına astığını görüyoruz.
Bu fotoğraf, Myheritage.com kullanılarak dijital olarak renklendirilmiş.

Şam Surları İçinde Kalan Mülteci Kampları

Bu gruba dahil olan mülteciler eski Şam şehrinin sur içinde bulunan Bab Şarki, Bab Tuma ve Al-Abbara gibi bölgelerinde Arap evlerinde veya hanlarda yaşam alanları kiralamıştı. Diğer bir deyişle, bu Ermeniler mülteci kamplarında yaşamamıştır.

Ermeni Kilisesi Caddesi (Bab Şarki)

Buraya yerleşmiş olan mülteciler S. Sarkis Ermeni Manastırı’na ait evler ve odalar kiralamıştı. Onların bir kısmı yaşlı, dul veya çok yoksul aileler oldukları için herhangi bir kira ödemeden burada yaşamıştır. Bu mültecilerin yaşadıkları yerler manastırı kuzey, güney ve batı taraflarından kuşatırdı. Bugüne kadar da güney kısmı Ermeni Kilisesi Caddesi adı ile anılır. S. Sarkis ManastırıŞam’In doğusunda, Bab Şark Kapısı yanındaki sura bitişik bulunur. Kilisenin tarihi XV. yy.’a uzanmakta.

Pelerin Kampı

Bir diğer mülteci grubu da Şam’ın Bab Tuma bölgesine, Bab Tuma köprüsüne yakın, Al Takafi Camii’sinin bulunduğu kısma yerleşir. Bu yerleşim bölgesinin doğusu camiinin tam arkasıdır. Harput’tan göç eden 35 aile buraya toplaşmış ve Arap avlularına sahip evlerde kalıyordu. Mahalle, Usta Garabed Mahallesi olarak da adlandırılmaktaydı. Usta Garabed’in asıl adı Garabed Melidosyan’dı. Harputluydu, mahallenin kurucularından biri ve oranın muhtarı. İlerde bölge Pelerin Kampı olarak anılmaya başlar.

Abbara

Bir Ermeni mülteci grubu da Şam’da bulunan Abbara bölgesine, S. Sarkis Ermeni Kilisesine ait arazi üzerine kurulu barakalara yahut hana yerleşir. Mülteciler daha çok tek başına olan yaşlılardı ve kendilerine kiliseye ait bu barakalara sığınma imkanı verilmişti. Bu küçük hücreler zamanında Kudüs’e giden Ermeni hacılar için yerleşke olarak kullanılırdı.

Mültecilerin bulunduğu bu bölge daha çok Abbara adı ile bilinen ve kutsal sayılan S. Boğos mekanına yakındı. Bu isim bir tarihe sahip. Aziz Pavlus (S. Boğos) kaçarken kendisini burada bir fıçı içine koyarlar ve böylece kendisini takip edenlerden kaçabilir. Abbara Arapça “geçit” demek.

Günümüzde bu kampa ait herhangi bir iz yok.

Kaynaklar