Konya, 1912 civarı, Aşçıyan ailesi üyeleri. Soldan sağa, ayaktakiler: Lusaper, Roza (sandalyenin üzerinde duran çocuk), Maryam ve Mamas. Ön sıradaki çocuklar, soldan sağa: Rapig, Valantin ve Armenuhi. Lusaper ve Maryam’ın üzerindeki altın ve gümüş aksesuarlar dikkat çekicidir; bunları Soykırım yıllarında evlerindeki kümeste açtıkları çukura gömmüşlerdir.

Aşçıyan Arşivi - İstanbul

Yazar: An-su Aksoy, çeviren: Arlet İncidüzen, 31/10/2022 (son değişiklik: 31/10/2022).

Kirkor (Krikor) Aşçıyan (1865-1927), Hagop Aşcıyan’ın [Ashdjian] oğluydu. Karısı Anna Avakyan (1864-1951), Andon ve Dalida Avakyan’ın kızıydı. Anna Konya’da doğumluydu. Krikor Konya’da yaşamış olmasına rağmen, ailesinin aslen Konyalı olup olmadığından veya Konya’ya yakın akrabalarının olduğu İstanbul’dan mı yerleştiğinden emin değiliz. Aşçıyan ailesinin ataları hakkında fazla bir şey bilinmiyor.

Kirkor ve Anna’nın Lusaper (d. 1880), Maryam (d. 1883) ve Mamas Krikor (d. 1894) isimlerinde üç çocuğu var.

Yeranuhi Berberyan ile Mamas Aşçıyan’ın düğün fotoğrafı, 28 Temmuz 1914, Konya. Fotoğraf: G. Solakyan.

Kirkor’un Konya’da biri inşaat malzemeleri, diğeri mutfak eşyaları satan iki dükkânı vardı. Aile içinde, şehrin gayrimüslim toplulukları üzerinde kendisine sorumluluk veren resmi bir konuma sahip olmasıyla biliniyordu. Aile hatıraları bize bu konumu nedeniyle birçok hayat kurtarabildiğini söylüyor. 1915 yılı civarında Kirkor, sınır dışı edileceklerin isimlerini önceden öğrenmiş ve onları önceden uyararak kaçmalarına yardımcı olmuştur.

Kirkor’un Hürriyet ve İtilaf Partisi üyesi olduğunu da biliyoruz. Şubat 1919’da yapılan seçimlerde belediye meclisi üyeliğine seçilmişti. Aile üyeleri, Krikor’un evine, ölmediği veya kaçmadığı halde “emvali metruke” (mülkün terk edilmesi) statüsüne düşürülerek el konulmuş olması nedeniyle başının belaya girmiş olabileceğini düşünüyor. Arap mülteciler ve Konya’daki yerleşimleriyle ilgili bir makalede, örneğin Kirkor Aşçıyan’ın evinin Necibe Hanım adında bir kişiye verilmesi anlatılmaktadır. Ayrıca oğlu Mamas’ın çocuklarından siyasete asla karışmamalarını istediğinin bilinmesi de ailenin spekülasyonlarını artırıyor.

Aşçıyan ailesinin Kudüs’e yaptığı Hac ziyareti, Mart 1905. Surp Hagop Ermeni Manastırı’nın avlusunda kuvvetle muhtemel Paskalya Yortusu kutlaması. Ruhaniler arasında, o dönemin Kudüs Ermeni Patriği Başpiskopos Harutyun Vehabedyan’ın oturduğu görülüyor. Krikor ve Anna aşağıdaki kalabalığın içindeler.
Aynı vesileyle çekilmiş bir başka fotoğraf.

Mart 1905’te Kirkor ve Anna, oğulları Mamas’la birlikte Kudüs’e gittiler. Elimizde gemiyle çıktıkları bu yolculuğa ait birkaç fotoğraf var. Seyahatlerinin bir hatırası olarak yanlarında mücevher kutusu gibi nesneler getirdiler.

Aslen ister Konyalı ister İstanbullu olsun, Kirkor Aşcıyan’ın İstanbul’la her zaman güçlü bağları olmuştur. Muhasebecisi İstanbul’daydı. Kızları Konyalılarla evlenirken, oğlu Mamas’ın evlenme zamanı geldiğinde, İstanbul’dan bir kızla evlenmesini istedi. İlk fikri yetimhaneden bir kız aramaktı lakin muhasebecisi ona anneleri genç yaşta ölmüş ve babalarını da 1911’de kaybetmiş Ortaköylü iyi bir aileden bahsetti. Böylece Mamas Aşcıyan ile Hripsime Yeranuhi Berberyan 1914’te evlendiler. Yeranuhi, Galatalı Verjin ile Ortaköylü Ohannes Berberyan’ın kızıdır. Dört kardeşten üçüncüsüdür ve daha sonra İstanbul’dan kaçarak Paris’e yerleşen ve Ermeni tarihi ve kültürü araştırmacısı olan Hayg Berberyan’ın küçük kız kardeşidir.

Evlendikten sonra Mamas, eşini ailesiyle tanıştırmak için Konya’ya götürmek istedi. Yeranuhi, kız kardeşi Zaruhi’nin ona eşlik etmesi şartıyla bu isteği kabul etti. Onlar Konya’dayken, I. Dünya Savaşı ve soykırımın başlaması, uzun yıllar boyunca İstanbul’a dönmelerini imkânsız hale getirdi.

Savaş patlak verdiğinde aile yazlık evdeydi. Durumun tehlikeli olduğunu düşünerek, sahip oldukları değerli mücevher gibi nispeten küçük ama eşyaları tavuk kümesine gömmeye karar verdiler. Savaştan sonra geri dönüp onları alabileceklerine inanıyorlardı. Hiç geri dönemediler.

Hepsi, savaş sırasında, Kirkor’un Konya’nın Çifte Merdiven Mahallesi, 207 numaradaki evinde yaşadılar. Bu, iç avlulu, taştan yapılmış büyük bir evdi. Mamas ve Yeranuhi’nin ilk iki çocuğu Goryun/Garyun Jirayr (1915-2001) ve Verjin (1916-2008) burada doğdu ve daha sonra gezgin bir rahip tarafından vaftiz edildiler. O yıllarda Yeranuhi’nin kız kardeşi Zaruhi Berberyan, ailenin bütün çocuklarına Ermenice okuma yazma öğretmekle uğraştı.

Ev, “Kız Muallim Mektebi”nin (1915’te kurulan Konya Darü’l-Muallimat) tam karşısında ve “Mevlevihane”ye çok yakındı. Bazı dervişlerin yemek yemek için ziyaretlerine gelmesi olağandı. Dervişler gelir, evin önüne oturup beklerlerdi. Evden biri dervişleri fark edince avluya davet edilirlerdi. Her biri isimleriyle biliniyordu ve Aşcıyanların evinde kendilerine ait peçeteleri vardı. Yere oturup kendilerine yemek servis edilmesini beklerlerdi.

Krikor Aşçıyan’a ait Fransız “L’Union” sigorta şirketininin İstanbul şubesiyle imzalanmış 1913 tarihli hayat poliçesi. Krikor bu şirkete 1907’de 4 bin Frank ödeyerek kaydolmuş. Sözleşmede Krikor’un Konya’da yaşayan bir demir tüccarı olduğu belirtilmiş.

Aşçıyan ailesinin Kudüs’e yaptığı Hac ziyareti, Mart 1905. Fotoğraf Surp Hagop Ermeni Manastırı civarında çekilmiş. Ayaktakiler, soldan sağa birinci Mamas Aşçıyan, 8. Anna Aşçıyan (bekârlık soyadı Avakyan), 9. ve 10. Elmas ve Ohannes (Merzifon’un batısında bulunan Gümüşhacıköy’ünden). Büyük ihtimalle fotoğraftaki diğer şahıslar da Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinden Kudüs’e Hac ziyaretine gelmiş Ermeni hacılardır. Fotoğrafın en sağında yerde oturan delikanlının kolunu sıyırıp “haç” dövmesini göstermesi ilgi çekicidir. Kimilerinin elinde de Kudüs’ten satın aldıklarını tahmin ettiğimiz tespihler var.

Aşçıyan ailesine ait iğneişleri.

Ne yazık ki o eve ait bir fotoğraf yok. Verjin, 1961 yılında Konya’da yaşayan akrabalarını ziyaret etmek ve evi görmek için tekrar Konya’ya gitti. O geziden birkaç fotoğraf olmasına rağmen, evin fotoğrafı çekilmemiş. Verjin ve beraberindekiler eve gittiler ve zili çalmışlar. Kapıyı bir kadın açmış ve gelenlerin kim olduğunu öğrenince yüzü sararmış. Kocasına bağırıp: “Bey! Bey! Sana rüyamdan bahsetmiştim, geleceklerini biliyordum!” demiş. Verjin, sadece doğduğu evi ziyaret etmek istediğini ve başka bir niyeti olmadığını açıklamış. Kadın onlara kahve ikram etmiş ve kalkmışlar. Evin fotoğraflarını sakinleri tedirgin etmemek için çekmemiş olabilirler. Kirkor Aşcıyan’a ait olan ev ve yirmi beş dönüm araziye yerel yetkililer tarafından el konulduğunu ve daha sonra Kirkor Aşcıyan artık o evde yaşamıyorken Necibe Hanım adında birine verildiğini tahmin ediyoruz.

Goryun Aşçıyan’ın 1924-1925 döneminde ait, İstanbul’da Nişantaşı semtinde bulunan yatılı “Nor Tıbrots” okulundaki karnesi. “Fiziki durum” kısmında Goryun için şöyle yazılmış: “genel olarak sağlıklı ama sağlığını korumak için iyi çiğnemesi gerekiyor. Zamanında yatmasından ve uykuyu sevmesinden hoşnutuz. Böceklerden korkar.”

Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Mamas, Yeranuhi, Zaruhi ve iki çocukları İstanbul’a geri dönmüşler. Önce Yeranuhi’nin ablası Arusyak’ın Kurtuluş’taki dairesine (Tatavla Caddesi No.4 – şimdi Kurtuluş Caddesi) yerleşmişler. Son çocukları Alis Anna (1921-2018) burada doğmuş.

Mamas, değirmen taşları ithal etme işine başlamış. Sirkeci’de dükkânı varmış. Zaruhi, bu işin muhasebesini ve diğer işleri yönetmesine yardımcı olmuş. Hiç evlenmemiş. Mamas ona talip olan bazı adayları “Ben sana bakıyorum, neden evlenmen gerekiyor?” diyerek geri çevirmiş.

Yeranuhi tüberküloza yakalanmış ve ara ara bir sanatoryuma yatırılmış.

Mamas’ın en küçüğü ve gözdesi Alis, büyüdüğünde yurtdışına yaptığı iş gezilerinde ona eşlik etmiş. Verjin’in kızı, Mamas’ın torunu Eva, dükkânla ilgili çocukluk anılarını hatırlayarak; geniş vitrinli, dev değirmen taşlarının sergilendiği dükkânın bir sokağın köşesinde olduğunu anlatmaktadır. Caddeyi genişletmek için yıkıldığı için o bina artık yok.

1920’lerde Arusyak’ın kocası Hagop Hovikyan bir hastalığa yakalanıp ölünce ailesi onu o sırada Paris’te yaşayan kardeşi Hayg’ın yanına gitmeye teşvik etmiş.  Arusyak 1925’te iki küçük çocuğuyla birlikte İstanbul’dan ayrılmış. Daha sonra hem Hayg hem de Arusyak Türk makamları tarafından “firari” olarak kabul edilmiş ve Ortaköy’deki ev, dükkân ve arazi gibi aile mallarına ait hisseleri Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilmiş.

Mamas ailesiyle birlikte Tatavla Caddesi’nin diğer ucundaki Belle-Vue binasına taşınmış. İşte bu yeni konutta, 1928’de büyük Tatavla yangınına ve ardından semtteki birçok sokak adının değiştirildiğine tanık olmuşlar. Alis doksanlarındayken bile, binalarının bir tepenin üzerinde olduğunu, yangını gördüğünü, odasından alevlerin ısısını nasıl hissettiğini ve gece boyunca insanların çığlıklarını duyulduğunu hatırlayabiliyordu.

<meta charset="UTF-8" />O sıralarda Goryun, İstanbul’daki Nor Tbrots’ta (Yeni Okul) okula başlamıştı –evleri okula yakın olmasına rağmen, görünüşe göre istemeye istemeye hafta içi okulda yatılı kalıyormuş. Eve sadece hafta sonları gelirmiş. Daha sonra École Jeanne d’Arc’a (günümüzde Saint Michel) başlamış. Verjin’in hangi ilkokula gittiği belli değil fakat daha sonra Notre Dame de Sion’a ve ardından Sainte Pulcherie’ye gönderilmiş. Alis, École Moderne ve Sainte Pulcherie’ye gitmiş ama sık sık hastalandığı için Ecole Jeanne d’Arc’ta öğretmen olan Matmazel Louise Mille’den özel dersler almış. Bu sırada Arpa Suyu Caddesi’nde Ecole Jeanne d’Arc’ın yanında bir daireye taşınmışlar.

1922’de Maryam’ın kocası Sebuh Yaghmourian/Yağmuryan’ın başı belaya girmişve Kirkor Aşcıyan ona yardım edememiş. Sebuh Konya’da bir demiryolu şirketinde tren garı şefi olarak çalışıyormuş.  “Fazla Dikkat çektiği” gerekçesiyle, bir süre Kayseri’ye gitmesi istenmiş, bu sırada en küçük kızı Adel daha beşikteymiş ve trenle ayrılırken söylediği son şey karısından çocuklara iyi bakmasını isteyecek olmuş. Birkaç gün sonra birileri Maryam’a Kayseri’nin soğuk olduğunu ve birinin Sebuh’tan paltosu ve biraz para istediğini haber vermişler. Bir daha da kendisinden haber alınamamış.

1925 yılı civarında Mamas, kocasından birkaç yıldır bir haber alamadığı için ablası Maryam ve dört çocuğunu (Armenuhi, Valantin/Diruhi , Jirayr, Adel) Konya’dan İstanbul’a taşımaya karar vermiş. Onları Ortaköy’deki Berberyanların evine yerleştirmiş. Kirkor ve Anna Aşçıyan da Konya ve İstanbul arasında gidip geliyorlarmış lakin Kirkor’un sağlığı bozulunca İstanbul’da kalmışlar. 1927, Maryam’ın en büyük kızı Armenuhi’nin ve birkaç ay sonra da Kirkor’un vefatıyla kederli bir yıl olmuş. Artık o evde kalmak istemeyen Maryam, Kurtuluş’a taşınmış.

28 Ekim 1922 tarihli Osmanlı vekaletnamesine göre Mamas Aşçıyan’ın karısı Yeranuhi ve kız kardeşleri Zaruhi ve Arusyak’a babalarından kalmış olan Ortaköy’deki dükkânı ve evi idare etme yetkisine sahiptir.

Lusaper ve ailesi Konya’da kalmışlar. Lusaper, Hovsep Kazancıyan/Kazancı’yla evliymiş ve dört çocuğu varmış: Hınazant (1905-1967), Rapig (Rebecca, 1907-2000), Hırant (1913-1961), Roza (?-1977). Lusaper 1955’te ölmüş ve Konya’ya gömülmüş ama daha sonra kızı Rapig, buranın ebedi ikametgah için güvenli bir yer olmadığını düşünüp kalıntılarını İstanbul’a getirmek için resmi izin almış. Torunları İstanbul’a ancak 1970 civarında taşınmışlar.

Kirkor’un vefatından sonra, Anna başlangıçta bir süre Maryam ve çocuklarıyla birlikte kalmış. Daha sonra Mamas’la birlikte yaşamış. Oğlunun karısından pek hoşlanmayan, sessiz ve içine kapanık bir kadınmış. Daha sonra yürüyemez hale gelince günlerini odasında geçirmiş. Eva, her zaman sigaralarını (Gelincik) cebinde sakladığı küçük bir önlük giydiğini ve sık sık sigara içtiğini hatırlıyor. 1951’de ölmüş. Ölümünden iki ay sonra Mamas, tedavi için Alis’le birlikte Avusturya’ya bile gittiği bir hastalık döneminden sonra ölmüş. Yeranuhi iki yıl daha yaşamış ve o da 1953’te ölmüş.

Madeni peçetelikler. Çap: 5.5 cm. Peçeteliklerin üzerinde Yeranuhi Aşçıyan’ın isminin Ermenice baş harfleri kazılıdır. Muhtemelen bunlar çeyizinin bir parçasıydı veya bir düğün hediyesiydi.

Goryun, Fransa’da Hayg’ın desteğiyle École Breguet’te eğitim görmüş. İstanbul’a dönünce kendisi gibi mühendis olan Verjin’in kocasıyla ortak olmuş. Ancak Mamas, yeniden bir “Varlık Vergisi” (1942’de Türkiye’de çoğunlukla gayrimüslim vatandaşlardan alınan bir vergi olan Varlık Vergisi) yaşanması durumunda kendilerini garantiye almak için %51 hisseye sahip bir Türk ortak bulmalarını istemiş. Mamas’ın ölümünden birkaç yıl sonra iflas etmişler. Goryun, eşi ve eşinin önceki evliliğinden olan kızıyla birlikte Kanada’ya taşınmış. 2001 yılında ölene kadar hayatının geri kalanını orada geçirmiş. Hiç çocuğu olmamış.

Verjin ise ev hanımıymış. Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’daki anıt mezarı Anıtkabir’in aydınlatma ve iklimlendirme projeleri gibi büyük projelerde çalışan elektromekanik mühendisi Onnik Akçeli’yle evliymiş. Üç kızı olmuş. 2008 yılında vefat etmiş.

Alis, İstanbul Güzel Sanatlar Okulu’nda Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun derslerini takip etmiş; “Onlar Grubu” adlı bir ressam grubuna dahilmiş. Babasının ve Goryun’un Kanada’ya taşınmasının ardından Fransa’ya taşınmak istemiş. Paris’te iki yıl kaldıktan sonra İstanbul’a dönmüş. 1950’lerin sonunda, Goethe İstanbul Enstitüsü’nü kuran Robert Anhegger’in asistanı olmuş. 1993’te emekli olana kadar orada çalışmış. 1961’de film yapımcısı Arif Keskiner’le evlenmiş. Nikah şahitleri Robert Anhegger ve yazar Yaşar Kemal olmuş ancak evlilikleri on yıl sonra boşanmayla sonuçlanmış. Çocuğu olmamış. 2018 yılında vefat etmiş.

Zaruhi, 1971’deki ölene kadar Verjin’in ailesiyle birlikte yaşamış.

Ben An-su, Kirkor Aşçıyan’ın büyük torunu Verjin’in torunuyum. Çevirmen ve illüstratörüm. İstanbul’da yaşıyorum ve aile geçmişi hakkında araştırma yapmaya devam ediyorum…