Bu dört adet ağaç kalıbı Tokat’tan. Muhtemelen ıhlamur ağacından yapılmışlar çünkü ıhlamur ağacı yumuşak ve açık renkli, oyma yapmaya çok müsait bir ağaçtır.
1952 yılında İstanbul’da vefat eden, Şebinkarahisar doğumlu Azad Yazdanoğlu’na aittir. Azad’ın torunu Armine Yazdanoğlu, “yazmacı”ların (kumaşa baskı yapan kişi) bu kalıpları birleştirip boyaya batırarak kumaşlara baskı yaptıklarını anlatıyor. Ayrıca baskıları sağlamlaştırdığı için kumaşlarda deniz suyu kullanır ve daha sonra sahil kenarında kurumaları için sererlerdi... Her ağaç baskının muhtemelen üzerindeki çiçek veya bitki motifinden gelme özel bir adı vardı.
Soykırım sırasında Azad’ın yaşadığı köydeki Ermeni nüfusu yok edilir. Azad değirmenci olduğu ve hizmeti önemli bulunduğu için, o ve ailesi hayatta kalırlar. 1930’lara kadar Şebinkarahisar’da yaşamayı sürdürürler ve daha sonra İstanbul’a taşınırlar. Azad İstanbul, Kumkapı’da bir süre hamal olarak çalışır. Daha sonra, kayınpederinden öğrendiği zanaatı sürdürür ve ailece kumaş dokumacılığı yaparlar.
İşinde kullandığı bu ağaç baskılar, Tokatlı bir arkadaşının hediyesidir. Günümüzde, İstanbul, Kınalıada’da Armine Yazdanoğlu’nun yanında bulunuyorlar.
Lerna Arşivi - İstanbul
Aşağıda görülen resim ve objeler Lerna tarafından Aralık 2015’de Huşamadyan’ın İstanbul’da Hrant Dink Vakfı’nda düzenlediği etkinlikte sunulmuştur.
Günümüzde, torunları Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da yaşamakta olan Tokatlı Asdvadzaduryan ailesi ile Amasyalı Niksarlıyan ailelerine ait olan bu resim ve objeler hakkındaki bilgi bizlere Lerna ve annesi tarafından verilmiştir.
Soykırımdan kurtulan Asdvadzaduryan ailesi, 1940’lı yıllarda Tokat’tan ayrılarak Samsun’a taşınmış, ardından Lerna’nın anneannesi Koharig Asdvadzaduryan, Hagop Niksarlıyan’la evlenerek, Hagop’un memleketi Amasya’ya yerleşmiştir. 1960’lı yılların sonunda Niksarlıyan ailesi memleketleri Amasya’dan İstanbul’a gelmişlerdir. Aşağıda detayları verilen aile yadigârları nesilden nesile aktarılarak Tokat’tan Samsun’a oradan da son olarak İstanbul’a gelmiştir.
Tokat’taki Ermeni İlkokulu’nun öğrencileri, öğretmenleriyle birlikte.
Hayganuş Mnatsaganyan (daha sonra Asdvadzaduryan) ikinci sırada soldan dördüncü. Kendisi Koharig’in annesi ve Lerna’nın anne tarafından büyük büyükannesidir. Hayganuş’un annesinin ismi İsguhi’dir (evlenmeden önceki soyadı Culikyan).
Evlilik fotoğrafı, Hayganuş Asdvadzaduryan’ın (evlenmeden önceki soyadı Mnatsaganyan) ve Aram Asdvadzaduryan, Tokat, 1923 civarı. Hayganuş’a eşi Aram tarafından düğün hediyesi olarak verilen kolye Halep’te yaptırılmış ve daha sonra çiftin kızları Koharig’e düğün hediyesi olarak takılmıştır. Şu an bu kolye Koharig’in kızındadır.
Hayganuş ve Aram soykırım sırasında hayatta kalmaya başarmışlardır. Hayganuş, Hayganuş’un annesi o sırada tek başına dul bir kadın olduğu için tehcire gitmemiş ama öte yandan, bu korku dolu yıllar sırasında Aram’ın ailesi Tokat’tan, ailenin büyük bir kısmının öldürüldüğü, Malatya’ya sürülmüşler. Malatya’da ailenin sadece üç çocuğu -Aram, Vartuhi ve Arşavir- sağ kalmış ve Tokat’a dönmeyi başarmış. Kız kardeşlerinden Koharig de öldürülenler arasındadır. Aram ve Hayganuş’un beş çocukları -Garabed, Koharig, Dikran, Adrine ve Vahe- olacaktır. Koharig’in anısına, Aram ve Hayganuş, önce ilk doğan kızlarına Koharig’in ismini vereceklerdir. Daha sonra ilk doğan büyük torunlarının adı da Koharig olacaktır.
1) Bu fotoğraf hakkında kesin olarak bir bilgimiz olmasa da Aram Asdvadzaduryan’ın kız kardeşi Koharig’in ailesine ait olduğu tahmin edilmektedir. Koharig’in eşi, Tokat’ın önde gelen tüccarlarından Abdalyan ailesinin bir üyesiydi. Ailenin tümü soykırım sırasında öldürülmüştür.
2) Bu fotoğraf Koharig Asdvadzaduryan’ın eşi olacak Hagop Niksarlıyan’ın anne ve babası Kevork ve Nıvart’a aittir. Nıvart’ın babası Amasya’da değirmen sahibi bir fırıncı olduğu için ailenin ihtida edip İslamiyeti seçmesine ve Amasya’da kalmalarına izin verilir ve bu nedenle Nıvart ve ailesi soykırım sırasında tehcir edilmezler. Kevork da urgan işinde olmasına rağmen ihtida etmesine izin verilir ve böylelikle tehcir edilmez. Bu yıllarda Nıvart’ın ismi Fahriye, Kevork’un ki de Ahmet olur. Nıvart ve Kevork, 1920’li yıllarda isimlerini ve kimliklerini geri kazanırlar.
Bu fotoğraf hakkında detaylı bir bilgi olmamakla birlikte, Amasya’da bir cenaze sırasında çekildiğini biliyoruz. Naaşın Samsun’dan gelip Amasya’da askerlik yaparken ölen bir askere ait olduğu bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğun’da, Ermenilerin, 1908 Anayasa’sının yürürlüğe konduktan sonra askere alınmaya başladığı bilgisiyle hareket edersek, bu fotoğrafın 1909 ile 1915 yılları arası bir tarihte çekildiği tahmin edilmektedir.