Önsöz
Armenier – Woher/Wohin [Ermeniler – Nereden/Nereye]. Wolfgang Kunz’un 1985-1986 yıllarında hazırladığı fotoğraf albümünün adı bu olacaktı. Ünlü fotoğrafçı 1983-1985 yılları arasında önce Sovyet Ermenistanı’nı, daha sonra Türkiye, Lübnan, Suriye, yeniden Sovyet Ermenistanı’nı ziyaret etmiş, bir çok şehir ve mekanda yüzlerce fotoğraf çekmişti.
Kunz ve Ermeniler (ve onların tarihi) arasındaki ilişki, Tiflis’te kaldığı bir sürede bir kaç gün Sovyet Ermenistanı’nı ziyaret ettiği 1970’lerde başlar. 1984’de, Alman GEO dergisi için Ermeniler hakkında bir makale hazırlamak üzere Türkiye’yi ziyaret eder. Kunz bu makalenin fotoğrafçısıydı sadece, yazarı ise bir başkasıydı. 1986’da GEO’nun Şubat-Mart sayısında yayımlanna makale zamanında Almanya Ermeni toplumunda büyük yankı uyandırır, çünkü makalenin yazarı Soykırım konusunda Türk devletinin inkarcı söylemini benimsemişti. Kunz’un o dönem yaşadığı ve çalıştığı şehir olan Hamburg’daki Ermeniler GEO’nun makale yazarına karşı küçük bir gösteri bile düzenlerler. Bu, Kunz’un Ermeni tarihi ve Ermenilerle daha yakından ilgilenmesi için yeni bir vesile olur. Daha sonra GEO dergisinin Fransız edisyonu yeniden Kunz’un fotoğraflarıyla Ermeniler hakkında bir makale yayınlar. Yazar bu sefer Claude Mutafian’dır. Ermenilerin protesto gösterisi yapmaları için bir nedenleri yoktu artık, aksine olan Soykırım inkarına karşı bir zaferdi.
Kasım veya Aralık 1984 tarihinde Kunz Batı Almanya’ya resmi bir ziyaret gerçekleştiren Kilikya Katolikosu II. Karekin Sarkisyan (1932-1999) ile Hamburg’ta bir görüşme gerçekleştirir. Katolikos Kunz’a önümüzdeki yıl, Nisan’da Lübnan ve Suriye’yi ziyaret etmeyi önerir, böylece Ermenileri daha yakından tanıma fırsatı bulacak ve Soykırım anmalarına katılabilecekti. Proje Kunz’u heyecanlandırır. Aynı yıl Hamburg’ta, Porsche arabası için takometre satın almak niyetiyle bu Alman şehrini ziyaret eden ayakkabı üreticisi ve tüccar, Lübnan Ermenisi Jerard Barsumyan ile tanışır. Kunz’u, Lübnan’ı ziyaret etmesi için Barsumyan da destekler ve bu ziyareti kolaylaştırmak için yardıma hazır olduğunu iletir.
18 Nisan 1985’te Kunz Berlin Havaimanından Doğu Alman Interglug uçağı ile Beyrut’a doğru yola çıkar. Lübnan henüz iç savaşın telaşını yaşamaktaydı. Aynı yolculuk sırasında Kunz Suriye’yi de ziyaret eder.
Kitap projesi için gerekli olan tüm görsel malzemeler hazırdı. Kunz kitabın farklı bölümlerinin hazırlığına başlar. Bu yönde Alman akademisyen Tessa Hofmann ile işbirliği içine girer. Kunz kitabın Türkiye, Lübnan ve Suriye hakkında olan üç bölümünü kaleme alır, Tessa Hofmann ise Soykırım ve Sovyet Ermenistanı konulu bölümleri tamamlar. Beyrut’ta bulunan Kilikya Katolikosluğu, Almanca olarak yazılmış bu bölümleri İngilizceye tercüme etmek ve yayınlanmasına katkı sunmak konusunda isteklidir.
Kitabın ekseni Soykırım konusuydu. Tessa Hofmann’ın kaleme aldığı bölümlerden biri Soykırım tarihini doğrudan ele alırken, diğer taraftan kalan bölümler, özellikle Lübnan, Suriye ve Türkiye hakkında olan kısımlar ise ilk bakışta yol hikayelerine dayanan anlatılar üzerine kurulmuştu. Fakat aslında bu bölümlerin de temel anlatısı 1915; Kunz, Ermeni toplumlarının hayatını Soykırım ve Soykırım’ın anısı penceresinden anlatmaya gayret ediyor. 1985 yılında gerçekleşen Lübnan ve Suriye ziyaretlerinin 24 Nisan’da Soykırım’ın 70. yılının kutlandığı Nisan ayına denk gelmesi de tesadüf değildi. Suriye’de o günlerde bir Ermeni kilisesinin temel atma töreninin yapıldığı Der Zor’u ziyaret eder. Kitap, Soykırım’dan kurtulan insanların tanıklıklarıyla dolu. Ermeni silahlı örgütlerin Avrupa’daki Türk hedeflerine karşı terör eylemleri yaptıkları yıllar. Kunz Ermeni yaşamı ve tarihi ile içe içe; yazılarında bir Ermeni gibi üzüldüğünü, sevindiğini, gurur duyduğunu, kızdığını ve isyan ettiğini görüyoruz. Sanki Ermeniliği evlat edinmiş, sanki Ermeniler tarafından evlat edinilmişti.
Böylesi uygun bir iklimde Kunz’un projesinin kolayca ilerleyeceği ve başarılı bir sona ereceği zannediliyordu. Maalesef öyle olmaz. Kunz’un arşivinde çok yönlü bir mektuplaşma muhafaza edilmekte. Buradan anladığımıza göre kitap projesi başlarda sağlam temeller üzerinde ilerlemeye başlar, daha sonra sendelemeye başlar ve nihayetinde kitap yayınlanmaz. Mektuplaşmanın başlıca adresi yazar/fotoğrafçı Kunz, Kilikya Katolikosluğu Genel Sekreteri ve Kilikya Katolikosluğu’nun New York Ruhani Önderliği. Katolikos II. Karekin’in girişimi ile çalışmanın İngilizce tercümesini New Tork Ruhani Önderliği üstlenir. Mikael Papazyan tüm bölümleri, aynı zamanda fotoğrafların açıklamalarını Almancadan İngilizceye tercüme eder. Kitap 220 sayfa olacaktı ve içinde 228 fotoğraf bulunacaktı. İngilizce çeviriyi okuduktan sonra Katolikos II. Karekin Katolikosluk Genel Sekreteri aracılığıyla Kunz’un kitabının bazı bölümleri ile ilgili çekincelerini iletir ve bazı kısımların iptalini, bazılarının ise değiştirilmesini önerir. Kunz kabul eder. Yazışmalardan, kitabın Almanya veya Birleşik Devletler’de yayınlanacağı izlenimini edindik. Kilikya Katolikosluğu da baskı masraflarına maddi katkı sunacaktı.
Bu yazışmalar 1986-1991 yılları arasında gerçekleşir. Bu sırada Leninakan’da deprem felaketi yaşanır, Yerevan’da halk gösterileri baş gösterir, Dağlık Karabağı krizi başlar. Ermenistan ve Diaspora’da meydana gelen bi temel değişimlerin, Kunz’un kitap projesini bir süre gölgede bıraktığını, daha sonra da unutturduğunu düşünmek mümkün.
2024 yılında Wolgang Kunz ilerlemiş yaşından dolayı aralarında Ermeni temalı fotoğraflarının da bulunduğu zengin fotoğraf koleksiyonunu Berlin Devlet Kitaplığı’na (bpk Fotoarchiv, Staatsbibliothek zu Berlin Preußischer Kulturbesitz) hediye etmeye karar verir. Kurum sorumlularından ve Huşamadyan işbirlikçilerinden Meline Pehlivanyan, Kunz’a Ermeni temalı fotoğraflarını sitemizde yayınlamayı önerir. Kunz kabul eder ve böylece fotoğrafçıyla işbirliğimiz ve bu sayfaların hazırlanması başlar.
Suriye - 1985
Alman fotoğrafçı Wolfgang Kunz, Ermeni Soykırımı’nın 70. Yıldönümünde Lübnan’da yapılan anma etkinliklerine katıldıktan hemen sonra, 27 Nisan 1985 tarihinde karayoluyla Ancar’dan Suriye’ye doğru yola çıkar. Konaklamasının ilk ve en önemli durağı Halep şehri olur. Beraberinde, Kilikya Ermeni Katolikosu II. Karekin’in kendisine verdiği bir tavsiye mektubunu getirmiştir. Bu mektubu, Halep Ermeni cemaati ruhani önderi Başpiskopos Suren Kataroyan’a teslim eder. Böylece Suriye Ermeni Apostolik cemaatinin resmî konuğu olur.
Suriye’de Kunz’un ziyaretlerinin ve buluşmalarının büyük kısmının odağında Ermeni Soykırımı vardı. Bu konuya ilişkin sembolik mekânları fotoğraflıyor ve tanıklıklar topluyordu. Suriye’de bulunduğu günler içinde en önemli olay – birazdan göreceğimiz gibi – Der Zor’da gerçekleşecekti. Burada, Kilikya Katolikosluğu’nun girişimiyle bir hac ziyareti düzenlenmişti ve yeni bir kilisenin temel atma töreni yapılacaktı. Tüm bunlar, Suriye’de Hafız Esad ve onun liderliğini yaptığı Baas Partisi’nin baskıcı rejiminin hüküm sürdüğü bir dönemde gerçekleşiyordu. Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkiler gergindi; bu da Kunz’un ziyaret ettiği yıl Suriye makamlarının Ermeni Soykırımı anma etkinliklerine görece daha hoşgörülü yaklaştığını düşündürtmektedir.
Alman fotoğrafçı Halep’e varınca “Otel Baron”da konaklar. Burada, Sahakyan Ermeni Okulu’nun müdürü Jirayr Reisyan eşliğinde şehrin Ermeni eski ve yeni mahallelerini ziyaret eder. Bu ziyaretler, sonraki günlerde de devam edecek ve Cudeyde, Salibe, Süleymaniye, Şeyh Maksut, Sepil ve Meydan (el-Mitan, Yeni Köy) bölgelerini kapsayacaktır. O günlerde çekilen fotoğraflarda, 1927’de Yeni Köy’de kurulan Sahakyan Ermeni Okulu görülmektedir. Bu okulun yanında, Danimarkalı misyoner Karen Jeppe 1922’de yetimhane kurmuştu; bu yetimhane Suriye Ermenileri için tarihi bir önem taşımaktadır. Jeppe, o yıllarda Milletler Cemiyeti’nin Yakın Doğu’da Kadınlar ve Kızların Korunması Komiseri görevini yürütüyordu. Soykırım sırasında Suriye çöllerinde Arap ve Kürt aşiretleri arasında yaşamaya zorlanan birçok Ermeni kadın, Jeppe’nin grubunun çabalarıyla Halep’e taşındı ve onun kurduğu barınakta yaşadı. Daha sonra, bu yetimhane-dul kadınlar evi kapatıldı ve 1947’de aynı yerde Karen Jeppe Ulusal Akademisi kuruldu. Hatırlatmak gerekirse, eski yetimhane-dul kadınlar evinin küçük bir bölümü Akademi arazisinde tutuluyor. Bunu Kunz’un fotoğraflarında görüyoruz.
Alman fotoğrafçının ziyaret ettiği Ermeni okulları arasında, Cudeyde mahallesinde bulunan Haygazyan Ermeni Okulu da vardı. 1985 yılında bu okul, 17. yüzyılda inşa edilmiş olan Ğazale ailesine ait konakta faaliyet gösteriyordu. 1918’e kadar bu binada Halep Alman Okulu faaliyetteydi. Kunz’un ziyaretlerinin bir parçası da, Bostan Paşa mahallesinde bulunan Ermeni huzureviydi (kurumun o zamanki müdürü Krikor Şahinyan’dı); burada soykırımdan sağ kurtulanlarla görüşmeler gerçekleştirmiştir.
29 Nisan’da Kunz, Halep doğumlu ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun tebaası olan Dr. Adolf Pokh ile görüşür. O sırada 90 yaşındadır ve Halep’te Belçika’nın fahri konsolosu görevini yürütmektedir. Dr. Pokh’tan da Ermeni Soykırımı yıllarına dair tanıklıklar kayda alınır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Halep’te faaliyet gösteren bir sağlık misyonunun üyesi olmuştur; özellikle şehirde toplanmış Ermeni mülteciler arasında yayılan salgın hastalıklara karşı mücadele yürütmüşlerdir.
1 Mayıs’ta Kunz taksiyle Kesab’a gider. Ona, Kimya öğrencisi, Kesab doğumlu ve Karen Jeppe Lisesi mezunu Garo Mancigyan eşlik eder. Ermenilerin yaşadığı bu kasabada Kunz, Garo’nun büyükannesi Viktorya Mancigyan ile tanışır. Viktorya, 1907 doğumludur ve 1915’te Meskene’ye sürgün edilmiştir. Çok zor yaşam koşulları altında hayatta kalışını ve ardından bir Arap şeyhinin evinde geçirdiği yaşamını anlatır. Nihayetinde, ailesi izini bulur ve kendisini himayesinde tutan aileye dört eşek hediye ederek onu aile ocağına geri getirirler.
Kesap’da bir gece kaldıktan sonra Kunz taksiyle Halep’e geri döner. Orada Ermeni Soykırımı’ndan sağ kalan bir başka kişiyle, Boğos Karakaşyan’la görüşür. Erzincanlı bu Ermeni, çok küçük yaşta memleketinden sürgün edilir, Suriye’ye ulaşır, hayatta kalır ve bir Arap aşireti tarafından bakılır. Daha sonra, Ras ul-Ayn’da, kendisi gibi Müslümanlaştırılmış bir Ermeni kadınla evlenir. Altı çocukları olur. 1940 yılında Halep’e yerleşirler; burada Ermeni kilisesinde yeniden evlenirler ve altı çocukları da burada vaftiz edilir.
Ayrıca Salibe mahallesinde bulunan Ermeni Sığınmaevini de ziyaret eder; bu yer fiilen çocuklar ve gençlerle ilgilenen bir yetimhaneydi.
3 Mayıs’ta, Mıgo Minasyan ve Hagop Davityan ile Kunz otomobille Suriye çölüne doğru yola çıkar. İlk durakları Meskene, ardından Rakka olur. Ertesi gün, Der Zor’a giderler. Burada, yıkımı planlanan ve aynı yerde yenisinin yapılması öngörülen Ermeni manastırını ziyaret ederler. Der Zor’dan sonra Suvar ve Şeddade köylerini ziyaret ederler. Habur Nehri vadisinde bulunan bu iki köy, Ermeni Soykırımı tarihindeki sembolik öneme sahiptir; buralarda Ermeni sürgünlerine yönelik toplu katliamlar gerçekleştirilmiştir. Kunz’un arşivinde, Şeddade’de bir tepenin üzerinde bulunan devasa bir çukuru gösteren birçok fotoğraf bulunmaktadır. Tanıklıklara göre, binlerce Ermeni zorla bu derin çukura atılmış, üzerine benzin dökülmüş ve ateşe verilmiştir.
Deyr Zor’dan döndükten sonra, 5 Mayıs’ta Kunz, 77 yaşındaki Abdullah ile görüşür. Abdullah, Suriye’nin Zeytun bölgesinden Müslümanlaşmış bir Ermeni olup, asıl adı Garabet’tir. Der Zor şehrinin yakınındaki Hattla’da yaşamaktadır. Markade katliamları sırasında çocuk olan Garabet, iki gün boyunca cesetlerin altında hayatta kalır. Bedevi aşiretinden kişiler onu bulur, korumaları altına alır ve ona Abdullah adını verirler. Garabet iki kez evlenir ve her iki eşi de kendisi gibi Müslümanlaşmış Ermeni’dir. Kunz’un Abdullah ve ailesine ait birçok fotoğrafı vardır. Bu fotoğrafların çoğunda Abdullah 18 yaşındaki torunu İman ile görülür.
Yine Hattla’da, Kunz 84 yaşındaki soykırım mağduru bir kadın olan Sırpuhi Papazyan ile karşılaşır. Fotoğrafçının arşivinde kendisine ait birçok fotoğraf bulunmaktadır. Sırpuhi, Rodos/Tekirdag kökenlidir. Aynı Şehirdeki Surp Haç mahallesindeki Ermeni okuluna gitmiştir. 1915’te ailesiyle birlikte sürgün edilerek, yürüyerek uzaklardaki Tekirdağ’dan Der Zor bölgesine ulaşmıştır. Şeddade’de ki korkunç katliamdan sağ kalmış ve çevredeki bir Arap aşiretinde sığınmıştır. Yerel bir Arap ile evlendirilmiştir. Kunz Sırpuhi ile karşılaştığında, Sırpuhi üçüncü Arap eşiyle yaşıyordu (diğer iki eşi ölmüştü) ve eşi evin bir odasında ölüm döşeğindeydi. Sırpuhi’nin Araplaşmış ailesi artık 105 üyeye ulaşmıştı. Mamuretülaziz bölgesinde tanınan ipekçiliğiyle meşhur Fabrikatoryan kardeşlerin kız kardeşi, Tekirdağ’a gelin gitmiş ve büyük olasılıkla Sırpuhi’nin amcasıyla evlenmişti. Sırpuhi’nin Hattla’daki evinin duvarında Fabrikatoryan’ın beş kardeşinin fotoğrafı asılıydı. Sırpuhi hâlâ Ermenice şarkıları iyi hatırlıyordu; Mıgo Minasyan’ın isteği üzerine, Fedayi, lider Antranik’e adanmış bir şarkı söyledi.
Suriye çölündeki Kunz’un bu ilk ziyareti sona erdi. Otomobilleri kuzeye, Ras ul-Ayn yönüne doğru hareket etti. Yol üzerinde Habur Nehri kıyısında bulunan Şeddade köyünde durdular. Ras ul-Ayn’dan sonra Halep’e döndüler.
9 Mayıs’ta Lübnan’dan Halep’e, Kilikya Büyük Ermeni Katolikosluğu heyeti, Karekin II’nin liderliğinde ulaştı. Yüce Patriğe eşlik edenler arasında Nerses Erkan Pakhdikyan, rahip Varujan Hergelyan, rahip Sebuh Sarkisyan, rahip Arşavir Gabucyan, Nazaret Sarkisyan (sonradan Şahan Erkan Sarkisyan) ve diakon
Sarkis Abelyan yer alıyordu.
Onları Halep Ermenileri, Surp Karasun Mangants (Kırk Şehitler) Ana Kilisesi’nde karşıladı. Burada Katolikos söz alarak ziyaretin amacının bir hacı olarak Der Zor’a gitmek ve orada yeni bir kilisenin temel taşını koymak olduğunu belirtti. Cuma ve cumartesi akşamları Katolikos, Halep’teki Surp Asdvadzadzin (Meryem Ana) ve Surp Karasun Mangants kiliselerini ziyaret etti. Bu ziyaretlerde kalabalık eşliğinde ayinler gerçekleşti. Cumartesi sabahı ise Katolikos, bahçesinde Katolikos Zareh I’in büstünün bulunduğu Karen Jeppe Lisesi’ni ziyaret etti. Wolfgang Kunz, Karekin II’ye bu tüm ziyaretlerde eşlik etti ve bu anları fotoğrafladı.
Halep’ten Der Zor’a hac yolculuğu, 12 Mayıs Pazar günü sabah saat 05:30’da araçlarla başladı. Kafileye çok sayıda Ermeni katılmıştı. Heyet içinde Halep Episkoposu Suren Başepiskopos Kataroyan ve Suriye Parlamentosu Milletvekili Krikor Ebligatyan da yer alıyordu. Bu hacı grubunun içinde, bize bu tarihi olaydan birçok fotoğraf miras bırakan Wolfgang Kunz da bulunuyordu.
Der-Zor’da, Halep’ten, Kamışlı’dan, Resülayn’dan, Rakka’dan, Haseke’den, Lazkiye’den ve diğer yerlerden binlerce Ermeni toplanmıştı. Karekin II, önce şehrin eski Ermeni şapeli Surp Hripsime’yi ziyaret etti. Şapel alanına vardığında, dua mekânına kadar diz çökerek ilerledi. Avluda, Cezire bölgesi piskoposluk vekili Vartabet Norayr Aşıkyan Surp Badarak ayinini yönetti. Ardından bir ruhani anma töreni gerçekleştirildi. Törenin ardından Karekin II konuşma yaptı ve yeni kilisenin temel atma törenini icra ettiler. Katolikos, beraberinde Ermenistan’dan bir avuç toprak ve bir taş parçası ile Antilyas’taki Soykırım Anıt-Şapeli'nin yanından alınmış bir avuç toprak getirmiştir. Bunları temel harcına karıştırır ve kutsar. Kutsamadan sonra ruhbanlar halka Kutsal Komünyon dağıtır. İşte bu eski Der Zor şapeli yıkılacak ve yerine yeni bir kilise inşa edilecekti.
Bu yeni yapının kutsanması 1991 yılında gerçekleştirilildi. Yeni kilise “Der Zor Şehitleri Anıt Kompleksi” olarak adlandırıldı (mimarı Halepli Sarkis Balmanukyan). Ancak Suriye savaşı sırasında bu kilise yıkıma uğrar ve bugün hâlâ harabe halindedir.
Der Zor’daki kilisenin temel atma töreninden sonra, Karekin II ve hac kafilesi şehirden 15 km uzaklıkta bulunan çöl bölgesine yönelir. Burada da bir ruhani ayin (ölüleri anma töreni) gerçekleştirilir. Ardından, hayatta kalanlardan Başpiskopos Nerses Bağdigyan söz alır ve sürgün ile yetimlik deneyimlerine dair tanıklıklarını paylaşır. Daha sonra tüm halk diz çökerek hep birlikte “Der voğormia” (Tanrım, merhamet et) ilahisini söyler. Karekin II ve Başpiskopos Suren Kataroyan hacılara hitaplarda bulunurlar. Törenin sonunda, tüm katılımcılar hep birlikte “Kilikya” ve “Sardarabad” marşlarını söylerler.
Hac yolculuğu sona ermişti. Kunz bir taksiye bindi ve Lübnan’a doğru yola çıktı; oradan birkaç gün sonra Berlin’e, oradan da Hamburg’a dönecekti. Suriye için altı aylık bir vizesi vardı. Ancak vizesinde, Suriye’de 15 günden fazla kalınması durumunda polise başvurarak ikamet bilgisi verilmesinin zorunlu olduğu belirtilmişti. Kunz bunu fark etmemişti. Lübnan sınırına ulaştığında, 17 gündür Suriye topraklarında bulunduğu anlaşıldı. Suriyeli sınır görevlileri onu araçtan indirdi. Ermeni şoför devreye girdi ve rüşvet vererek sorunu çözdü.
Salipê mahallesinden bir şehir manzarası. Fotoğrafı çekmek için Kunz muhtemelen Kırk Azizler Kilisesi’nin çan kulesine çıkmış. Yan yana kiliseler görünmekte. Ön sırada Ermeni eski patrikhanesi ve eski Aziz Meryem Kilisesi’nin (daha sonra Zarehyan kütüphanesi) girişi var. Sol tarafta Maruni kilisesi bulunuyor, daha sonra matbaaya dönüştürülmüş. Daha uzakta ise Rum Katolik kilisesi ve çan kulesi yer almakta.
Mayıs 11: Yeni Köy (Meydan), Karen Jeppe Ermeni Okulu bahçesindeki Zareh I. Katolikos heykelinin etrafında toplananlar, burada Karekin II konuşma yaparken. Antilyas manastırından olanlar, soldan sağa: Rahip Varujan Hergelyan, Karekin II, Sarkis diakon Apelyan, Suren Erkan Kataraoyan. En soldaki kadın, Haygazyan Okulu anaokulu sorumlusu Arpi Aslanyan-Sabuncuyan’dı.
Sırpuhi Papazyan. Rodos/Tekirdag’da doğmuştu. Soykırım yıllarında ailesinden kurtulan tek kişiydi. Bir Arap ailesi tarafından evlat edinilmiştir. Deyr-i Zor yakınlarındaki Hattla’da yaşıyordu. Fotoğrafı 84 yaşındayken çekilmiştir.
Sırpuhi Papazyan, Hattla’daki evinin önünde. Mamuretül-Aziz’de (günümüzde Elazığ) tanınan ipek tüccarı Fabrikatoryan kardeşlerin kız kardeşi, Rotosto/Tecritagh’ta gelin gitmis ve muhtemelen Sirpuhi’nin amcasiyla evlenmiştir. Burada Sırpuhi’yi, evin duvarına asılı olan Fabrikatoryan beş kardeşin portresi ile birlikte görüyoruz.
Deyr-izor yakınlarındaki Hattla köyünde yaşayan 77 yaşındaki Abdullah. Asıl adı Garabet’ti. Zeytunluydu. Soykırımdan kurtulmuş, Suriye çöllerinde hayatta kalmıştı. Küçük yaşta çevresini sarmış olan bedevîler ile yaşar.
Der Zor şehrinden 15 km uzaklıkta, çölün ortasında toplu bir ruhani anma töreni. Başpiskopos Nerses Bahtikyan söz alarak sürgün ve yetimlik deneyimlerinden tanıklıklar aktarıyor.
Şeddade: Bir tepenin üzerinde oluşmuş devasa bir uçurum. Tanıklıklara göre, binlerce Ermeni zorla bu uçurumun altına atılmış, üzerine benzin dökülmüş ve ateşe verilmiştir.
Wolgang Kunz – Biyografi
Wolgang Kunz 1942 yılında Augsburg’ta dünyaya geldi. Ressam Carl Kunz ve tarihçi Ilse Kunz’un üçüncü çocuğuydu. 25 Şubat 1944’te, Augsburg şehrinin bombalanması sırasında aile evleri de yıkılır ve babasına ait resimlerin çoğu yokolur. Bu felaketten sonra ailenin geçimini sağlamak için annesi öğretmenlik yapmaya başlar, böylece baba Kunz serbest çalışan sanatçı olarak faaliyetlerini sürdürebilir.
1953 yılında ailecek Weilburg’a (Hessen) taşınırlar. Wolgang Kunz 1959 yılında burada orta eğitimini tamamlar. 1960 yılında Frankfurt’a taşınır ve 1957’den beri burada bir atölye kiralamış olan babası ile yaşamaya başlar. Dizgici olma niyeti vardı ve bundan dolayı dizgici çırağı olur. Yine bu yıllarda Frankfurt’taki Städelschule’de (Sanat Okulu) ikindi derslerine katılmaya başlar. Burada nü ve natürmort çizmesini öğrenir. Yeni satın aldığı fotoğraf makinesi ile fotoğraf çekmeye başlaması da bu dönemdedir. Wolgang Kunz kendisi için tamamen bir yenilik olan bu makinenin cazibesine kapılır.
Fotoğrafçılık Wolgang Kunz’un dünyasından içeri girmişti. Babasının atölyesinin bitişiğinde bulunan odası daha sonra uyuma uygunluğu da olan bir karanlık odaya dönüşür. Dizgici olmak için gerekli üç aylık çıraklık dönemini bitirir, fakat fotoğrafçılık vazgeçilmez olmaya başlamıştır. Wolgang Kunz otostopla Paris, Brittany’ye gider, oradan İrlanda’ya geçer ve fotoğrafçılık sanatını burada büyük bir çoşkuyla uygulamaya koyulur. Otto Steinert’in subjektive 2 albümünden etkilenmiştir. 1963 yılında Essen şehrinde bulunan Folkwangschule’ye (üniversite) kabul edilir. Steinert burada ders vermekteydi. Fakat Wolgang Kunz kendi şahsi yolunu çizmesi gerektiğine inanmıştı, öyle ki bir yıl sonra üniversiteyi bırakır. Sanat eleştirmeni Hanno Reuter Kunz’un yeteneğini farkeder ve onun hakkında yazarak fotoğraflarının Frankfurter Rundschau gazetesinde yayınlanmasına vesile olur.
1965’te ünlü fotoğrafçı Thomas Höpker ile tanışma fırsatı bulur. Bir süre onun karanlık odasında çalışır ve profesyonel fotoğrafçının çalışmalarını yakında etüt eder.
1966 yılında Wolgang Kunz bir Leica fotoğraf makinesi satın alır, Londra’ya gitmek için bir hibe elde eder ve bir sene boyunca İngiltere’nin başkentinde gençlik devrim kültürünü (Swinging London) fotoğraflar. Hamburg’a döndükten sonra, Stern fotoğraf dergisi ekibine katılır. Üç sene burada çalıştıktan sonra yeni kurulan Zeit dergisine katılır. En nihayetinde fakat serbest çalışan olmayı seçer ve kalıcı görevler üstlenmekten kaçınır. Fotoğraf makinesi ile Hamburg’tan dünyanın farklı noktalarına gider. Kuzey Vietnam, Güney Vietnam, Kuzey İrlanda, Namibya gibi genelde sıkıntı yaşanan bölgeleri fotoğraflar. Türkiye, Sovyet Ermenistanı, Lübnan ve Suriye’ye yaptığı ve Ermeni temasını merkeze alan fotoğrafçılık misyonlarını da unutmamak gerekir tabii ki.
1983 yılında Wolgang Kunz Hamburg’ta 14 meslektaşıyla beraber BILDERBERG fotoğraf ajansını kurar. Almanya’nın yeniden birleşmesinden sonra, 1995-1999 tarihlerinde Berlin’de bulunan Weißensee Sanat Üniversitesi’nde fotoğrafçılık dersleri verir. O yıllardan beri de hayatına Berlin’de devam etmektedir.


























































































































