Hacın. Surp Hagop Manastırı (Kaynak: Bibliothèque Orientale-USJ)

Hacın - Bayramlar

Yazan: Varti Keşişyan, 28/01/2014 (son değişiklik 04/02/2014) - Çeviren: Tomas Terziyan

Hacınlı Ermenilerin bayramlarının zengin çeşitliliği, yüksek Ermeni platosunda şekillenmiş, yüzyılların bayram ve dini törenler geleneğini, tek sözle Ermeni bayram kültürünü bütün ihtişam ve renkliliğiyle içinde barındırır. Hacın’ın dini ve halk bayramlarının düzeni, büyük çapta Ermenilerin geleneksel kilise takvimine dayanmakla birlikte kendine has özelliklere sahiptir. Bunlar, hem bayramın kutsallığını dillendiren kilise ayin protokolü hem de halkın icra ettiği törenin birbirinden bağımsız bölümlerinde kendisini gösterir. Elbette her yerde olduğu gibi bayramlar Hacın’da da sıklıkla dış etkiler, bulunulan yerin gerekleri, daha çok da hayat şartlarının zorlamasıyla zamanla değişiklikler geçirmiştir. Bununla birlikte Hacınlı Ermenilerin, Ermeni bayramlarının ilk günkü gizem ve anlamını gelenekçe kuşaktan kuşağa aktararak neredeyse olanca saflığıyla muhafaza ettiklerini söylemek mümkün. Bayram takvimlerine şöyle bir göz atmak bile, Hacın Ermenilerinin, her şeyden önce geleneklere verdikleri önem, bayram ve ritüellere karşı gösterdikleri kendilerine özgü bağlılık sayesinde Ermeni kimliklerini kaybetmediklerini doğrulamaya yeter.

Hacın tarihini kaleme alan yazarların büyük bir kısmının, bayram ve törenlerin halkın hayatındaki rol ve anlamını önemseyip, Hacın halkının bayram takvimini olabildiğince hatırlatmaya, dolayısıyla da bayramlarla ilgili birçok adet ve töreni kaybolmaktan kurtarmaya çalışmalarını bir talih eseri addetmeliyiz. Yapılan o genel tasvirlerden yola çıkarak sizlere Hacınlı Ermenilerin bayram takviminden bir güldeste sunuyoruz.

Yeni Yıl, Gağındes (Gağant [Erm. Կաղանդ]: Yılın ilk günü)

Hacınlılar, Yeni Yılı aynı zamanda eğlenmek, şarkı söylemek, dans edip çocukları dans ettirmeye vesile olan bayram sofraları etrafında karşılarlar. Şarkı ve dans, şölen, Hacın’ın bayram günlerinin ayrılmaz yoldaşlarıdır; eğer biri dans etmeyi bilmiyorsa şakaların hedef tahtası olmaya başlar:

- Mane, mane, bakayo,
Haci doğo, el khağo,
- Vaydik çunim, inç khağom?
Sılle koyr masğayo
[1].

Batı Ermenicesiyle:

-Mane, mane, bakne,
Haci dğa, el khağa,
-Vardik çunim, inç khağam,
Sılle kuyr dzağri ararga ıne.


Türkçesi mealen:

-Dön(dür)e, dön(dür)e öp(sün),
Hacı oğlan, kalk oyna
-Donum
[pantolonum] yok, ne [nasıl] oynayayım?
Sılle [mahalli isimlerden] bacı, alay(lık) eder.

Hediyeler, tatlılar ve neşeli oyunlarla küçükleri sevindirmeye gelen Gağant, çocukların en çok sevdikleri, bekledikleri gündür. O gece çocuklar sokağa çıkıp ev ev dolaşır ve iplerle tavanlardan torbalar indirerek hediyeler ister, ardından evlere girip şarkı söylemeye koyulurlar:

Gağındes, dındes, dındes,
Vonkn uni eygu dındes,
İkicmeyis eygu nugis,
Hovni kudis, gakovn arçis
[2].

Batı Ermenicesiyle:

Gağındes [gağant], dındes, dındes,
Vankı uni yergu dındes,
Zokançis yergu ungi,
Havı gudem, gakavın arçevıs.


Türkçesi mealen:

Gağındes [Yeni Yıl], dındes, dındes,
Manastırın iki dındesi
[kâhyası] var,
Kaynanamın iki kavanoz [ung: şarap ya da zeytinyağı ölçmede kullanılan toprak kap],
Tavuğunu yerim, önümde keklik.

Çocukların bayram öncesi kutlama ve şarkıları, çokluk sade ve bütünüyle çocuksudur ama Hacın’ın taşra lehçesinin özelliklerini taşır.

Surp Dznunt (Noel)

Noel, Hacınlı Ermenilerin ziyadesiyle sevip değer verdiği, layıkıyla gerçekleştirilen görkemli kutlamalarla ünlenen bayramlardandır. Hacınlılar, kadim gelenekten gelme bir alışkanlıkla, arife (cırakaluyts) akşamı şehrin batı tarafındaki dağın eteğinde bulunan Surp Hagop manastırına giderler. Manastırın avlusundan içeri olağanüstü bir kaynaşma hüküm sürer. Sevinç ve coşku, Noel şarkılarının büyüleyen ezgileri, ortalığı doldurur [3]. Manastırın çanı, gece yarısından sonra sağır bir çınlamayla, bütün hacıları gecenin büyük gizemini, İsa’nın doğuşunu dua ve ilahilerle yüceltmeye davet eder. Ak saçlı manastır başrahibi, badarağa [aşai rabbani, ekmek-şarap ritüeli; ç.n.] başlamıştır bile. Kilise hacılar, girişi ise bayramlık rengârenk kıyafetler giymiş gelinler, kızlarla dolu; şehrin en tatlı sesli mugannileri buradadır [4]. İşte kutsal badarağın en gizemli anı: şabig [tunik, ayin üstlüğü, ç.n.] giymiş on iki çoban, kavalları ellerinde, ikişerli kolda mihraba doğru ilerliyor ve “Büyük ve hayran eden gizem” i (Khorhurt medz yev ıskançeli) terennüm ediyorlar; koyunların tatlı melemeleri, dışardan bu harikulade ezgiye karışıyor [5]. Kutsal Doğuşu gözler önüne seren bu canlı resim, kendi köylü sadeliği içinde büyük bir gizem içerir; hacıların oluşturduğu kalabalık, çocuk İsa’nın doğuşuna iştirak edip onu yüceltir. Kilise ayin düzeni ve halk ritüelini birbiriyle hemhal eden bu sahne, Hacın halkının zengin ruh âlemi ve canlı hayal gücü sayesinde şekillenip bedenleşen mahalli bir âdetin yansımasıdır.

Nitekim piskopos Nerses Tanielyan (1868’de doğmuş, 1915’te katledilmiştir), Hacın’da tanık olduğu Noel gecesini pek güzel tasvir eder: “Bana tam çocuk İsa’nın doğduğu, gözle görülmez semavi ruhların çobanlarla birlikte büyük gizemi terennüm ettikleri mağaranın yanındaymışım gibi geliyordu” [6].

Küçük çocuklar, Noel bayramını ziyadesiyle severler. Çocuklar, gece yarısından sonra, ellerinde yağlı kâğıttan lambalarla ev ev dolaşır ve “Avedis (Müjde)” şarkıları söylerler. Şarkı dizisi sona erince “Ya, dıvek (Ya, verin)!” diye bağırırlar. Her ev kendi gücüne göre bir cucu (tatlı ekmek), şeker, ceviz ve tatlılar, bazen de bir metelik (önemsiz değerde bir madeni para) gibi hediyeler verip, şarkı söyleyenleri yolcular. Ve bu, gecenin geç saatlerine kadar böyle devam eder [7].

Becerikli çocuklar da hediyeler toplamak ümidiyle evlerin damlarından iple çuvallar sarkıtırlar. Ev hanımı, adet üzere çuvalın içine evin nimetlerinden doldurur: bir parça şıbok (şıra), ğırmo (irmik ve pekmezden yapılma şekerleme), cırıkhdog (pestil), kuru üzüm, incir ya da ceviz, ya da bir metelik. Hediyelerini alan çocuklar şarkı söylemeye başlarlar:

Ermenice:
Aysor don e dzınıntyan, avedis,
Dyarn mero yev haydnutyan, avedis,
Aysor arev artarutyan, avedis,
Yerevtsav i meç martgan, avedis.
Aysor hıreşdagk yergnits içan,
Int mez orhnen zanmahın Arka.

Türkçesi:
Bugün Noel bayramı, müjde,
Efendimiz ve vahyin bayramı, müjde,
Bugün adalet güneşi, müjde,
İnsanlığa göründü, müjde,
Bugün melekler göklerden indiler,
Bizimle kutsamaya ölümsüz Kralı
[8].

Türkçe:
Bugün Krisdos Pırgiç doğdu, avedis
Bütün dünya şad olundu, avedis
Melekler gökten indi, avedis
Park i partsunıs
[yücelerdekine izzet; yüceler yücesi, ç.n.] ondan doğdu, avedis
Gökten bir büyük kuş indi, avedis
Kanadı yok tüysüz nesiz, avedis
Meryem ana gömlek biçer, avedis
Yakası yok kolsuz nesiz, avedis
Aleluya aleluya [
şükürler, ç.n.], avedis
Urakh leruk [sevinin, ç.n.] doğdu, avedis.

Bu “Avedis”, ortaçağ Ermeni şairi Krikor Naregatsi’nin (Naregli Krikor, 951-1003) Kutsal Doğuşa ithaf ettiği, Ermenice ve Türkçe karışık varyantlarla söylenen “Dağ Dsınıntyan [Noel Koşuğu, ç.n.]” eserinin Türkçe bir yorumudur.

Kutsal Doğuşun mutlu haberini müjdelemek, kilisenin jamgoçuna [çan çalan görevli, ç.n.] tanınmış bir haktır. Jamgoç, elinde asa, boynunda çuval, ev ev dolaşıp şarkı söyleyerek İsa’nın doğuşunu müjdeler ve hediyeler toplar [10].

Mesih’in doğuşunun gizeminin kutlandığı bayramın Hacın’daki adetlerin baskınlığıyla, Ermenilerin Yeni Yılı, yani 6 Ocak’la birleştirilmiş olması dikkat çekicidir. O günün bütün ritüelleri, genellikle buna tanıklık eder. Gezici çocuk kümeleri, Avedis şarkıları, gağındiel (hediyeler verme), bayrama has yiyecekler, inançlar; bütün bunlar halk kutlamasının bileşenleridir.

Paraleller İncil’inden (Avedaran Hamaparar) bir sayfa, 1450 (Kaynak: Staatsbibliothek, Berlin)

Çırorhnek, Suyun Kutsanması

Mesih’in vaftizi gizeminin yâd edildiği, Ermeniler arasında “Çırorhnek” adıyla anılan bayram, Noel günü, 6 Ocak’ta kutlanır. O gün suyun içine müron damlatır ve suyu haç ile kutsarlar. Ermeni kilisesi takvimiyle tesis edilen bu bayram, Hacın’da, halka has kutlamanın göz alıcı sahnelerini içeren özel bir ihtişamla kutlanır.

Hacınlı Azarya Babhekyan, hatıralarında, Noel’de Hacın’ın üç kilisesinin de ayinlere coşkuyla katılan kadın-erkek imanlılarla dolu olduğunu anlatır [11]. Kutsal Doğuş badarakından sonra, kadim adetler gereğince ırmak kenarında görkemli bir Çırorhnek icra edilirdi. Ritüel düzenin bir parçası olan Haç [Mesih’in, ç.n.] sağdıçlığı, Tanrı indinde makbul ve şerefli bir iş sayılırdı. Bu vesileyle kiliseye bağışlarda da bulunurlardı. Adet üzere, en büyük hediyeyi veren ailelerin çocukları Haç sağdıçları olurlardı. Bunlar, şabig giyinir, ayin sırasında suya atılacak olan haçları tutarlardı [12].

Badarak icra edildikten sonra, Hacın’ın üç kilisesindeki (Surp Asdvadzadzin, Surp Kevork ve Surp Toros) halk ve Kadasetli Ruhani Önder, papazlar, sargavaklar [papaz yardımcısı, diyakos; ç.n.] ve apeğalardan [bekâr rahip, ç.n.]oluşan kilise adamları, kalabalık bir kortej halinde ilahiler ve “Avedis”ler söyleyerek önceden kararlaştırılmış yere, ırmak kıyısına yakın mahallelerden birine; Çatak, Kırded, Tağarnots ya da Kırgevuni’ye doğru yollanırlar [13].

Piskopos, ırmak kıyısında toplanan yoğun kalabalığın huzurunda suya birkaç damla müron damlatır, ardından dua ve ilahilerle haçlar suya atılır. Gençlerden bazısı hemen ırmağa atlar, halkın neşeli çığlıkları ve alkışları eşliğinde batık haçları sudan çıkarırlar [14]. İmanlılar, bu suyla kaplarını doldurup eve götürürler. Kaynaklara bakılırsa, eskiden kilise ayininden sonra halk kutlamaları ve şölenler icra edilirdi. Çırorhnek ritüeli, kendi içinde, halk adetlerinin etkisiyle, Hristiyanlık öncesi zamanlardan beridir varlık gösteren suya tapınma öğeleri barındırmaktadır.

Bütün aileler, dini ayinlerden sonra, leziz yemekler, çeşit çeşit tatlılar, yaş ve kuru meyvelerle dolu zengin bayram sofraları etrafında toplanırlar. Adet olduğu üzere, bayram vesilesiyle çeşitli ritüel hamurlular ve yağlı ekmekler, cucular, çanlar, haçlar vs. hazırlanır. Noelde birbirinin evini ziyaret edip tebrikleşmek de eskiden kalma bir adettir [15].

Dyarntaraç, Çocuk İsa’nın tapınağa sunulması

Dyarıntaraç, Ermeni Havariyun Kilisesinin bayram takviminde yer verilen bayramlardan olup 14 Şubat’ta, Noel’den kırk gün sonra kutlanmaktadır. Kırk günlük bebek İsa’nın tapınağa sunulmasını simgeler. Kilise geleneğine göre, İsa’yı tapınağa getirdiklerinde onu Efendimizin avdetini bekleyen ve yaşı hayli ilerlemiş olan ihtiyar Simeon karşıladığı için, bayramın adını “Diroçın ıntaraç [Efendinin önün(d)e, ç.n.]” korlar [16].

Her yerde olduğu gibi, Hacın’da da bayram törenleri 13 Şubat’ta, arife günü başlar. O günün akşamı kilise ayini icra edilir; kiliseye gelen imanlılar, ellerinde birer mumla bayramın gizemine katılırlar. Dyarıntaraçın asıl halk kutlamaları, çok daha derin köklere sahip olup ateşin arındıran gücü ve onun etrafında şekillenen inançlarla ilişkilendirilir. Dyarıntaraçta tabiatın uyanışı, baharın gelişini simgeleyen odun yakma âdeti de bundan kaynaklıdır. Zihinlerde, söz konusu ateşin havayı ısıttığı ve giderek kışı gerilettiği canlandırılırdı [17].

Hacınlılar, bu bayramı “Şved” diye de anarlardı. Kelime, Şubat ayında gelen Dyarıntaraçı simgelerdi (şuod, şıvod-Farsça Şubat). Eski batıl inançlara göreyse Şubat, şeytanların kurtulduğu ay; dolayısıyla da “şıvod”, evin çeşitli köşelerini mesken tutan bir çeşit şeytan, kötü ruh anlamına gelmekte ve onu kovmak için gelenekçe odun yakılmaktaydı [18].

Hacın’da, akşam kilise dönüşü yakmak için, gündüz vakti bütün damların üzerinde odun yığınları hazırlarlardı. Genellikle, akşam ayininden sonra, kilisenin ateşiyle tutuşturulan mumları eve götürür; evleri, sokakları ve damları bu mumlarla aydınlatırlardı [19]. Odun yığınlarını da bu ateşle tutuştururlardı, öyle ki bütün damların alev aldığını sanırdınız. O günkü yakacağa da önem verilir; kuru ot, ekin sapları ve kurumuş kabak tomurcukları kullanılırdı [20]. Dyarıntaraç ateşinin lütuf ve iyilik getirdiğine inanılır; hanımların birçoğu, bu ateşle yakılan lambayı aylarca söndürmeden muhafaza ederlerdi [21].

Paregentan [karnaval, iyi yaşam; ç. n.]

Paregentan, Ermenilerin en sevinçli, sevilen bayramlarından olup bir hafta ya da on gün sürer; Surp Sarkis gününü izler ve Büyük Perhizde sona erer. Hacın’ın paregentan tasvirleri, “Paygindonk”un (Hacın taşra lehçesiyle Paregentan), şehrin Ermenilerinin en sevinçli, bütün halkın iştirak ettiği bayramlarından biri olduğunu gösterir. Dahası, kutlamaların eksenini oluşturan oyunlar, danslar, ziyafetler, eğlenceler, damların üzerinde tertiplenen yarışmalar,  Ermenilerin geleneksel Paregentanının ayrılmaz öğelerini yansıtır. Hiç kuşkusuz, Hacınlı Ermenilerin topyekûn coşkuyla kutladığı, oyun ve eğlencelerden örülü bir haftadır bu [22]. Bayramın temel fikrinin, hayatın gündelik ilişki ve değerlerinin geçici, daha doğrusu sembolik değişimine yaslandığını fark etmek önemlidir. Yetingenlik tutumsuzluk, itaatkârlık itaatsizlik, kendini tutma dizginsizlik ve özgürlük, çalışma atalet vs. ile yer değiştirir [23]. Örneğin küçükler büyüklerle doludizgin şakalaşarak eğlenir, genç kızlar ve oğlanlar birbirleriyle özgürce görüşür, keza genç kadın ve kızlar aile büyükleri ve erkeklerin huzurunda kutlamalara coşkuyla katılırlar. Bu görüntüler o zamanların Hacın’ının gündelik hayatında yalnızca kınanmaz, aynı zamanda hâkim geleneksel değerlerle de çelişir. Bununla birlikte bütün bayram süreci, cemiyet hayatı ya da aile içinde geçerli gerçek ilişkiler düzenini altüst eder.

Bayrama fazladan neşe katan halk oyunları, şarkı ve dans, Paregentanın ayrılmaz yoldaşlarıdır. Hacın bayramlarının görgü tanığı yazar: “Hacın’ın bütün Ermenileri, bir hafta boyunca çocuksu ve toy bir ruhla dolarlardı” diye anlatır, “yaşlı adamlar, kadınlar, gelinler, kızlar ve oğlanlar damların üzerinde değişik oyunlarla gruplar halinde eğleniyor, insanlar büyük bir zevkle onları izliyordu” [24]. Oyunlar avlularda, damların üzerinde oynanır ve gece geç saatlere kadar devam eder. Çocuklar hiçbir engel tanımadan damdan dama atlar ve aileleri eğlendirirler. “Eşi buldu”, “koşkoşa”, tuyin”, “çoturum eşek”, “alayin”, “medig”, “diganog” adlarıyla bilinen neşeli oyunlar da yaygındır [25]. Anılan bu oyunların Ermenilerin yaşadığı bölgelerde bayrama eşlik eden ancak değişik ad ve yerel varyantlarla icra edilen halk oyunları olduğu sonucuna varılabilir.

Genellikle büyük önem verilen yiyecekleri anlatalım. Kış için hazırlanmış bütün erzak, bayram öncesi mahzenlerden çıkarılır. Et ve yağla yemekler pişirilir, çeşit çeşit tatlılar hazırlanır [26]. Dahası her bir aile, gücü elverdiğince bir hayvan keser; tekmil ziyafet sofraları zengin ve bereketlidir. Bayram yiyeceklerini komşulara, özellikle yoksul ailelere dağıtmak da kabul gören bir adettir.

Ziyafetler, eğlenceler, şakalar, Paregentanın son gününde zirveye çıkar. Ertesi gün hayvani gıdalar tüketmenin yasaklandığı Büyük Perhizin başlangıcı olduğu için bütün etli, yağlı, sütlü yiyeceklerin bitirilmesi gerekmektedir. Paregentanda o kadar çok yerler ki o günler için şöyle tuttururlar:

Paygindonk, khındonk, khındonk,
Eş mı unank kinitsonk, giyonk,
Voğı ilonk, gılgılditsonk


Batı Ermenicesiyle:
Paregentan, urakhatsank, urakhatsank,
Eş mı uneink kertsank(?), gerank,
Vağı yelank, papaketsank.


Türkçesi:
Paregentan, sevindik, sevindik,
Bir eşeğimiz var idi semirdik (mi?), yedik
[yedik, semirdik(?); ç.n.],
Ertesi gün kalktık, onu özledik [27].

Büyük Perhiz

Posdalcıyan ve Uzunyan aileleri, Hacın (Kaynak: Ermeni Soykırımı Müzesi-Enstitü, Erivan; Antranig Dakesyan’a teşekkürlerimizle.).

Paregentanın neşeli ve savurgan bayram sürecini Büyük Perhizin Ağotsk (tuz ve ekmek) ritüelinin idrak edildiği durgun ve neşesiz bir Pazartesi başlayan kırk dokuz günlük yetingenlik ve yoksunluk dönemi izler. İnsanların üzerine bir hüzün çöker. Bu öyle kendine has bir durumdur ki Hacınlılarda bir özdeyişe konu bile olmuştur. Birinin yüzü asık ve kasvetli olsa, “Ağotsk günü doğmuş” derlerdi [28].

O gün ev hanımları, mutfağın bütün kap kacağını külle yıkar, üzerlerindeki tekmil yağ izlerini gidermeye gayret eder, evlerin ve avluların her köşesini düzene koyup temizlerler [29]. Büyük Perhiz döneminde yalnızca perhiz değil, ayrıca hal ve gidişe; manevi temizlik, nefse hâkimiyet, ruhani ve içtimai değerlerin titizlikle yaşatılmasına da özel bir önem atfedildiğini sırası gelmişken söyleyelim. Hacınlı Ermenilerin iman ve dindarlıkla kendilerini verdikleri dua, gece ayinleri ve kefaretle geçen uzun bir dönemdir bu. Halkın büyük bir kısmı, özellikle yaşlılar ve genç gelinler, genellikle perhiz, özel günlerde ise oruç da tutarlar [30].

Ermenilerin yerleşik bulunduğu birçok bölge benzeri Hacın’da da Büyük Perhizin yedi haftası evleri bekleyip gözeten, “Oruçbey” tabir edilen, tüylerle süslü soğan asmak revaçtaydı [31]. Adet üzere, her hafta bir tüy çeker ve sıra yedinci haftaya geldiğinde soğanı dama atarlar; böylece yedi haftalık gözetim ve bekleyiş sona erer, hayat doğal seyrine geri dönerdi.

Perhiz yiyecekleri genellikle sebze ve hububatla hazırlanır. Mercimek, nohut, ağcabey (fasulya), bulgur, yemek listesinin başlıca öğeleridir. Yağ olarak susam ya da zeytinyağı kullanılır. Ekşili çorba, simit çorbası, mercimek ya da nohutlu kıllan, lepe, keza ceviz ve pekmezle hazırlanmış tatlılar Büyük Perhize has yemek çeşitleridir [32]. Perhize özel içki olarak, kuru meyvelerini haşlayıp sıktıktan sonra suyunu içtikleri kuşburnu hazırlarlar [33]. “Ekşili çorba” özellikle ünlüdür. Büyük Perhizin her yerde en simgesel yemeği olan bu çorba, farklı yerlerde farklı şekillerde yapılır.

Büyük Perhizin son günü, arefe akşamı öncesi herkesin oruç tutması zorunludur. Genellikle Kutsal Haftanın yedi günü oruç tutmak büyük bir fazilet addedilir; oruç tutan nişanlı kızlar ise ziyadesiyle sevilirler. O yedi gün boyunca yalnızca diş macunu kullanıp nar yiyebilirlerdi [34].

Kutsal Perşembe gecesi kiliselerde “ağlama günü” icra edilir; bütün kiliseler dopdolu olur. Mesih’in işkenceden geçip çarmıha gerilmesinin hikâyelerini dinleyen yaşlı kadın ve gelinler ağlayıp inleyerek yas tutarlar [35]. Mihrabın üzerine konulan 12 mum, İncil’den okunan her bir bölümden sonra teker teker söndürülür, yalnızca ortadaki büyük mum bırakılır. Kilisenin içinde tam bir karanlık hüküm sürer. Afacan çocuklar, o karanlıkta kadınların eteklerini sık sık birbirine bağlarlar ve ayin bitip de insanlar yürümeye başladığında ortalık karışmaya başlar [36]

Ertesi gün, Cuma, kilise takvimine göre Mesih’in çarmıha gerilme günü; dolayısıyla Kutsal Cuma yas günüdür. Kilise ayinleri, bütün cemaatin istisnasız hazır bulunduğu Kutsal Perşembe ve Cuma günleri, genellikle duygulu, hüzünlü bir hava yaratır [37].

Paskalya

Hacınlı Ermeni kadınlar (Kaynak: Huri Ellezyan koleksiyonu, Antranik Dakesyan’a teşekkürlerimizle).

Ve işte, kutsal Paskalya haftasında arife gecesi, Hacınlıların deyişiyle “khıtman kişer [oruç bozma gecesi, ç.n.]”. O gün, asıl Paskalyaya hazırlanma günüdür; ev hanımları evleri temizleyip süsler, çeşit çeşit hamurlular, kurabiyeler ve tatlılar hazırlar, rengârenk yumurtalar boyarlar [38]. Paskalya yumurtalarını genellikle soğan kabuğuyla suda pişirerek kırmızıya boyar, mavi rengi ise “tacuk” denen bitkinin çiçeklerinden elde ederler [39].

Hacınlı Avedis Kadelyan, Paskalya haftasını şöyle tasvir eder: “Arife günü şehir sevinç ve neşe içindedir, büyük küçük, zengin fakir herkes arılar gibi birbiriyle yarışır, hazırlıklar görür ve sabırsızca kilise çağrısını bekler. Diğer yanda ise büyük anne ve gelinler, evi barkı derleyip toplar, rengârenk yumurtaları sepetlere doldurup kilere götürürler. Küçükler, 5-15 yaşlarında temiz giyimli yeniyetmeler, boyalı yumurtalar ellerinde ora bura hoplayıp zıplar, şarkı söyler, oynarlar… İkindi oldu mu üç kilisenin çanları tatlı ezgilerle çalmaya başlar; imanlı halk, Crakaluyts [mumların yakıldığı Cumartesi, ç.n.] ayininde hazır bulunmak için gruplar halinde oraya, Tanrı’nın evine yönelir” [40].

Kilise düzeni gereğince, akşam dualarından sonra, Mesih’in muhteşem Dirilişinin müjdelendiği Crakaluyts ayini icra edilir. Büyük Perhiz, bu müjdeyle sona erer.
Kilisede toplanmış olan kalabalık halk, ayine coşkuyla iştirak eder. Küçükler de perhiz yapmış ve perhizin sona erdiğini duyuran “Alın, yiyin” sözlerini duymayı sabırsızlıkla beklemektedirler; badarağı sunan papaz “Alın, yiyin, bu benim bedenim” der demez, itişip kakışarak kiliseden dışarı koşar ve yanlarında getirdikleri yumurtaları aceleyle yiyerek oruçlarını bozarlar [41].

İmanlılar kalabalığı, hağortutyun [Mesih’le özdeşleşme, ç.n.] için bekler; ondan sonra da Mesih’in Diriliş müjdesiyle perhizini bozmak için evlerine seğirtir. Eve dönen gençler, gelenek gereği yaşlıların ellerini öper ve hayır dualarını alırlar: “Khayilu Surp Zadig tenno, Asdvadz babig amen dayi as eyı tı hassıne tümsa” [42], yani “Hayırlı Zadig [Paskalya, ç.n.] olsun, Allah Baba her sene herkesi bugüne erdirsin”.

Akşam bütün aileler sofra etrafında toplanırlar. Perhizi yumurta ya da yoğurt çorbasıyla bozduktan sonra yoğurt, balık, kuru ya da taze yeşillikler, baklagillerle zenginleştirilmiş yemekler yerler. Et, Mesih daha ölümden dirilmediği için henüz yasaktır [43]. Evlerin hepsinde sevinç ve neşe, gecenin geç saatlerine kadar devam eder.

Pazar sabah erkenden yeniden çalmaya başlayan kilise çanları, dindar halkı Tanrı’yı yüceltmeye çağırır. Kiliseler, çiçeklerle süslenmiş, yanan mumlarla ışıldamaktadır. Kilise girişlerinde, içeride ve dışarıda toplanmış olan yoğun kalabalık, bayramın gizemini müjdeleyen “Mesih ölülerden dirildi…” sözlerine sevinç ve şükürlerle kulak verir. Cemaat, badarak icra edildikten sonra yeniden evlerine giderler. Yolda adım başı el sıkışır ve “Mesih ölülerden dirildi” diye müjdeler, karşılığında da “Kutludur Mesih’in Dirilişi” cevabını alırlar [44].

Bayramın en özellikli parçalarından biri, yumurta oyunudur. Her yer; evler, sokaklar, bütün şehir kendini yumurta oyununa kaptırır. Yine, yumurta oyununun seyrine dair canlı ayrıntılar aktaran Avedis Kaselyan’a kulak verelim: “Yat!” (yere serilmek, yenilmek anlamında) der biri diğerine. “Sen yat!” diye cevap verir rakibi. Ve yumurtaları, gücü anlaşılsın diye önce dişlere sonra da birbirine vururlar. Yenilen, “Ağpa gegiyvenoy te havgitit anaca e” der. Diğeriyse, “Çe, belki feyeg e” diye cevaplar [45] (Kardeş, anlaşılan yumurtan teneke(?); diğeri: yok, belki de kurşun).

Ertesi gün, Pazartesi, Paskalyanın merelotsu [mezarlık günü, ç.n.] ve en önemli merelotslardan biridir. Kabul görmüş ritüele göre, herkes ebediyete göçmüş eski ve yeni rahmetlileri ziyaret etmeye mezarlığa gider. Birçokları, ölüleri başında gözyaşı dökerek acılarını dile getirir [46].

Paraleller İncil’inden (Avedaran Hamaparar) bir sayfa, 1450 (Kaynak: Staatsbibliothek, Berlin)

Yeşil ve Kırmızı Pazar

Paskalyayı izleyen iki Pazar, karakter itibariyle Paskalya törenlerinin kesintisiz bir devamıdır; yeşil ve kırmızı yumurtalar boyanır, gençler turnuvalarına devam ederler, ziyafetler verilir. Geçmişte bu çifte Pazarlar, Hacınlıların tabiatın uyanışı, baharla doğrudan ilişkilendirdikleri en neşeli ve sevilen bayramlarındandı. Kutlamaların çoklukla tabiatın kucağında, kural gereği halk adetlerince belirlenmiş hac mekânlarında gerçekleştirilmesinin nedeni budur. Diğer geleneksel bayramlara genellikle bütün halk katılırken, yani hiçbir sınırlama söz konusu değilken, bu çifte kutlamanın büyük bir çoğunlukla gençlerin katılımıyla icra edilmesi ilginçtir. Bu bağlamda, Hacın bayramları dizisinin tasvirleri arasında dikkat çekici bir âdete rastlıyoruz: Kırmızı Pazar’da gelin-damat, nişanlı çiftler, gençler gruplar halinde şehrin kuzey tarafında Gelik denen mahalleye çıkar ve orada yeniden Paskalya kutlamalarına has oyunlar oynarlar [47]. Tabii, daha da karakteristik olan, neşeli ve coşkulu bir havada geçen yumurta oyunudur. Yarışmacı nişanlı delikanlılardan biri oyunda yenilmiş ise müstakbel eşi “iyi yumurta seçmesini bilmiyor” diye ümitsizliğe kapılırdı [48].

Bayram günü genç gelinler ve kızlar arasında tertiplenen oyunun da kendine has özelliği vardır. Hepsi birlikte yakındaki “sıbırdug” denen kayanın yanına gider ve o kayadan aşağı kayarlar. Bu, mahalli bir adet olmakla birlikte ritüel adetleri andırır ve başka yerlerde de görülmesi mümkündür. Daha sonra, gelin ve kızlar arasında samimi konuşmalar, oyun ve şakalaşmalar başlar. Delikanlılar, oyuna alınmak bir yana dursun, kızların grubuna yaklaşamazlar bile [49].

Paraleller İncil’inden (Avedaran Hamaparar) bir sayfa, 1450 (Kaynak: Staatsbibliothek, Berlin)

Surp Asdvadzadzin [Meryem Ananın Göğe Alınışı, ç.n.]

Gösterişli kutlamalarla idrak edilen Surp Asdvadzadzin (Ermeni kilisesinin beş büyük bayramından biri, Tanrı Anası Azize Meryem’in Göğe Alınışı), Hacın Ermenilerinin en kutsal bayramlarındandır. Hacınlılar, bu bayrama hem bayramın gizemini yücelten kilise ritüeli hem de ona eşlik eden halk ritüelini önemseyerek gelenekçe o kadar büyük bir anlam atfederler ki Surp Asdvadzadzini Hacın’ın milli bayramı sanırsınız. Söz konusu kutlamalara yalnızca mahallin Ermenileri değil, Hıristiyan olmayanların da katılması kendine has bir özelliktir [51].

Bayramın ön hazırlıkları on beş gün önceden başlar. “Köylüler uzak yerlerden şehre binlerce oğlak getirirler”, diye anlatır Hacınlı hatırat yazarı, “bütün aileler, bu bayram vesilesiyle, güçleri elverdiğince bir ya da daha fazla kurbanlık satın alır” [52]. Nitekim o gün oğlak kurban etme âdeti o kadar yaygınlaşır ki yerli ve köylü Türkler, Hacın köylerinde neredeyse hiç oğlak kalmayıp hepsi kesildiği için, bu bayrama “oğlak kıran” adını verirler [53]. Surp Asdvadzadzin’in bu anlamda yılın en masraflı, en makbul bayramlarından biri olduğunu söylemek mümkün ama Hacınlı, elinde neyi var neyi yok bu bayrama adamaya hazırdır. Bayram vesilesiyle Hacın’da 15 bin kadar oğlak kesildiği bilinir. Oğlakların fiyatı, hayvanın yüzülen derisinin satıcıya geri verilmesi şartıyla 12-30 metelik arasında değişir [54].

Bayram törenleri, Cumartesi akşamı başlar. Halkın büyük bir kısmı, daha Cumartesi akşamından erzak ve kurbanlık koyunlarla yakındaki bağlara çıkar. Daha çok yaşlı ve dindarlardan oluşan bir kısmı da arzu ile Pazar günkü Surp Badarağı bekler [55].

Cumartesi akşamı, Surp Asdvadzadzin kilisesinin çanları tiz seslerle çınlayarak bayram orucunun sona erdiğini (navagadik) ilan eder. Kilise bir uçtan bir uca imanlılarla doludur. Şehrin diğer kiliseleri de papaz ve cemaatleriyle buradadır [56]. O gün, kilisenin isim günü olduğundan herkes Surp Asdvadzadzin’e gelir ve genellikle kabul gördüğü gibi, günün görkemli badarağını bölgenin ruhani önderi Piskopos Baba sunar. Kutsal Badarağın ardından yılın bütün mahsul ve lütuflarının da kutsandığı üzüm kutsama ayini icra edilir. Her yerde olduğu gibi Hacın’da da, üzüm kutsanmadan yenmez, hatta yemesi günah sayılır.

Badarak bittiğinde bütün iştirakçiler, eğlence ve ziyafetle meşgul yakınlarıyla kavuşmak için bağlara seğirtirler, öyle ki şehir, neredeyse iki gün boyunca boş kalır. Dünür, ahbap, konu komşu hepsi bir arada yer içer, şarkı söyler ve dans ederler. Şölenin en hararetli anında, sevinç ve bayram coşkusunu yansıtan tüfek sesleri de eksik olmaz [57].

Pazartesi akşamı, insanlar gruplar halinde eve dönmeye başlarlar; şarkı ve dans, tüfek atışları, yol boyu eşlik eder. O günün nimetlerinden fakirlere pay çıkarmak da kabul görmüş bir adettir. Şehrin girişinde, yol kenarında dizilmiş kalabalığa kurban eti, çeşitli yiyecekler, üzüm dağıtırlar; bunları alanlar ise kutsama sözleriyle karşılık verirler [58].

Hacın’dan manzara (Kaynak:Ferdinand Brockes, Quer durch Klein-Asien, Gütersloh, 1900)

Diğer bayramlar

Yukarıda anlatılan bayramlardan maada halkın sevindiği ve şölenler tertiplediği, Hampartsum [İsa’nın urucu, ç.n.], Vicog (Vicag [Hampartsumda kız oyunlu bir halk kutlaması; ç.n.]), Vaytivoyr (Vartavar [İsa’nın görünüm değiştirmesi, ç.n.]) vs. başka bayramlar da Hacın’ın bayram listesinde yer almaktadır [59]. Yıl boyunca kiliselerde olduğu gibi evlerde de, özellikle aynı adları taşıyan akrabalara sahip ailelerde, azizlerin hatırasına ithaf edilen Surp Hagop, Surp  Garabed, Surp Kevork, Surp Sarkis vs. bayramlar kutlanır. Eğer bayram aynı zamanda bir kilisenin isim günüyse, diğer kiliselerin cemaatleri de kendi papaz ve heyetleriyle o kiliseye gider ve birlikte badarak icra ederler. Hacın’ın önde gelenleri, kilisenin bayramı vesilesiyle bazen 3000 ila 5000 kuruşa ulaşan cömert bağışlarda bulunurlar [60].

Kutsal mekânların, azizleri anma günlerinde adet olan ziyareti tekmil halkın katıldığı kutlamalara dönüşür. Hacın’da, hemen bütün azizler kendi isimleriyle anılan, yılın belli günlerinde halkın tavaf ettiği hac ve ziyaret yerlerine sahiptirler. Hacın’ın manastırıyla adaş olan Surp Hagop bayramı ziyadesiyle zengin ve kalabalık geçer. Hacılar burada toplanır ve birkaç gün ara vermeksizin dua eder, şarkı söyler ve eğlenirler [61]. Hacınlıların en kutsal hac yerlerinden biri de Tomarza’daki, azizin mezarının da bulunduğu Surp Garabed manastırıdır. Asıl hac ziyareti Vartavar gününde gerçekleştirilir. Hacın’dan birçok hacı, bayram vesilesiyle Surp Garabed manastırına gider ve bütün bir hafta orada kalırlar [62]. Hacılar, büyük bir coşkuyla hem kilise ayinlerine hem de halk kutlamalarına katılırlar.

  • [1] H. B. Boğosyan, Հաճնոյ ընդհանուր պատմութիւնը եւ շրջակայ Գօզան-Տաղի հայ գիւղերը[Hacno ınthanur badmutyunı yev şırçaga Kozan_Daği hay küğerı:Hacın’ın genel tarihi ve çevre Kozan Dağı’nın Ermeni köyleri; ç.n.], Los Angeles, 1942, s. 250.
  • [2] A.g.e.
  • [3] A.g.e., s. 199.
  • [4] A.g.e., s. 199-200.
  • [5] A.g.e., s. 200.
  • [6] A.g.e.
  • [7] A.g.e., s. 252.
  • [8] A.g.e., s. 250.
  • [9] A.g.e., s. 251.
  • [10] A.g.e., s. 199.
  • [11] A.g.e.
  • [12] A.g.e., s. 200.
  • [13] A.g.e., s. 200-201.
  • [14] A.g.e., s. 201.
  • [15] A.g.e.
  • [16] A.g.e.
  • [17] Hranuş Kharadyan, Տօնը եւ տօնահանդէսի մշակոյթը Հայաստանում [Donı yev donahantesi mışaguytı Hayasdanum: Ermenistan’da bayram ve kutlama kültürü; ç.n.], Erivan, 2009, s. 63.
  • [18] Hraçya Acaryan, Հայերէն արմատական բառարան [Hayeren armadagan pararan: Ermenice etimolojik sözlük; ç.n.], cilt III, Erivan, Üniversite yayını, 1977, s. 537.
  • [19] H. B. Boğosyan, s. 201, 338.
  • [20] A.g.e., s. 201.
  • [21] A.g.e.
  • [22] A.g.e.
  • [23] A.g.e., s. 202.
  • [24] Hranuş Kharadyan, s. 143-144.
  • [25] H. B. Boğosyan, s. 202.
  • [26] A.g.e., s 202.
  • [27] A.g.e., s 196.
  • [28] A.g.e., s 202.
  • [29] A.g.e.
  • [30] A.g.e.
  • [31] A.g.e.
  • [32] A.g.e., s 336.
  • [33] A.g.e., s 202.
  • [34] A.g.e., s 321.
  • [35] A.g.e., s 202.
  • [36] A.g.e.
  • [37] A.g.e.
  • [38] A.g.e., s 203.
  • [39] A.g.e.
  • [40] A.g.e., s 307.
  • [41] A.g.e., s 203.
  • [42] A.g.e.
  • [43] A.g.e.
  • [44] A.g.e., s 204.
  • [45] A.g.e.
  • [46] A.g.e.
  • [47] A.g.e.
  • [48] A.g.e.
  • [49] A.g.e., s 205.
  • [50] A.g.e.
  • [51] A.g.e.
  • [52] A.g.e.
  • [53] A.g.e.
  • [54] A.g.e.
  • [55] A.g.e.
  • [56] A.g.e., s. 206.
  • [57] A.g.e.
  • [58] A.g.e.
  • [59] A.g.e.
  • [60] A.g.e., s. 198.
  • [61] A.g.e.
  • [62] A.g.e., s. 198-199, 209.