Kayseri şehri, bir Ermeni evinin avlusu (Kaynak: B. Chantre, Klein-Azië. Reisherinneringen, in De Aarde en haar Volken, Haarlem, 1899)

Kayseri - Halk Hekimliği

Yazar: Adom H. Bucikanyan, 02/12/2017 (son değişiklik: 02/12/2017), Çeviren: Arlet İncidüzen

Kayseri’nin Coğrafi Konumu ve Bazı Sağlık Verileri

Bir bölgenin ikliminin, oranın yerlilerinin yaşam biçimi, günlük hayatı ve sağlığı konusunda etkili olduğu bilinmektedir. Bu nedenle, burada Kayseri’ye ait bazı bilgileri paylaşmak istiyoruz.

1050 m yüksekliğe sahip Kayseri şehri, tarihi Kapadokya bölgesinin merkezinde, sönmüş bir yanardağ olan Erciyes Dağı’nın güney eteklerinde bulunmaktadır. Kayseri, aynı zamanda 20. yüzyıl başlarında kadar belli bir sayıda Ermeni nüfusuna sahip köyleri ve Talas, Tomarza, Everek, Çomaklı, Fenese ve Muncusu gibi şehirleri olan sancağın da adıdır. [1] Kayseri şehrinin, Ermeni nüfusu 19. yüzyıl sonlarında 15.000’i bulmaktadır. [2]

Bölge, karlı, yarı kurak bir iklime sahiptir, yaz geceleri sıcak, akşamları ise serindir. İlkbahar, yaz başı ve sonbaharda yağmur alır. [3] Kayserililer, yaz gecelerini bağlarda çadır kurarak, açık havada geçirirlerdi. [4] Bu alışkanlıkları hastalanmalarına ve bağışıklarının zayıflamasına neden olabilmekteydi. İklimsel ve sağlık konularındaki bilgisizlikleri nedeniyle Kayserililerin çoğu bu sorunlarla karşılaşmaktaydı. Bu konuya daha sonra değineceğiz.

19. yüzyıl sonunda bu bölgeyi ziyaret eden Henry Barkley, Kayseri’nin yerleşim yeri olarak seçilmesi hakkında şöyle yazar: “[Kayserililerin] civardaki güzel tepeleri görmezden gelip, yaşamak için bu nemli, neredeyse bataklık haldeki bu ovaları tercih etmeleri garip.” [5] Sağlıksız koşullar hakkında John Macdonald Kinneir ve R. A. Hammond da yazılarından bahsetmektedir. Kinneir, 1818’de, “hiçbir şey buradaki sokakların kokusunu ve pisliğini aşamaz. Yollar, gerçekten de çöp yığınlarıyla kapanmış ve öyle ki kimse at, köpek veya kedi cesetlerini, çarşıda kesilen hayvanların artıklarını toplama zahmetine girmiyor, yıkanan sakatatlardan akan suların oluşturduğu birikintiler mide bulandırıcı...” diye yazmaktadır. [6]

Gesaria/Kayseri. S. Garabed Manastırı ve Okulu (Kaynak: Ani Kürkçüyan Arşivi, Lübnan)

Hammond ise 1878’de şöyle aktarmaktadır: “Modern Kayseri şehri surlarla çevrili ancak sokakları dar, kirli, yıkık dökük ve bakımsız bir halde.” [7]

Bahsi geçen bu şartlar altında hastalıkların yayılmasının ve salgın hastalıkların önlenmesinin ne kadar zor olduğu anlaşılmaktadır.

Aslında, Britanyalı bir kaynak, 1847’de bu bölgede yaşanan kolera salgınına 600 kurban verildiğini, 1820-1821, 1845 ve 1873-1874 tarihlerinde üç yıl kıtlık yaşandığını, fakir ve dilencilerin sayısının arttığını aktarmaktadır. Kayseri sokaklarındaki dilenci kalabalıkları ve onlara yardım dağıtma faaliyetleri hakkında Papaz M. Farnsworth’un tanıklıkları mevcuttur. [8] Açlığın, zayıf ve hastalıklı insanlar arasından çok daha yüksek sayıda kurban aldığı anlaşılmaktadır.

Çocukların toplumun en hassas kesmi olduğu düşünüldüğünde, bu sağlıksız ortamın çocuk ölümlerinin sayısını, özellikle de küçük, ücra köylerde, ne derece artırmış olabileceği tahmin edilmektedir.

Kayseri: Ermeni bir çift (Kaynak: Ferdinand Brockes, Quer durch Klein-Asien, Gütersloh, 1900)

Kayserilerinin Beslenme Alışkanlıklar Hakkında Neler Bilmekteyiz?

Beslenme biçiminin ve miktarının sağlık üzerine etkileri bilinmektedir. Sağlıklı beslenme, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, şeker, bazı kanser türleri ve kemik erimesini engelleyebilir ve düzeltebilir. Sağlıklı beslenme, bolca sebze, meyve, tam taneli tahıllar ve ekmekler içermelidir çünkü bunlar vitamin, doğal mineral ve diğer doğal maddelerin yanı sıra yüksek oranda zararlı maddeleri emen liflere de sahiptirler. Yağlı et ve dolayısıyla bunlardan alınan yağların kısıtlı tüketilmesi, bitkisel yağlar kullanılması ve günlük tuz ve kalori alımının azaltılması sağlığımızı güçlendirebilir. [9]

Bu doğrultuda, Kayseri’nin çeşitli yörelerinde yaşayan Ermenilerin beslenme alışkanlıklarına bir göz atalım.

Kayseri: Kalenin içinde bir sokak (Kaynak: Alfred Boissier, En Cappadoce, notes de voyage, Cenevre, 1897)

Küçük tarım köyleri (Çomaklı, Cüncün, İncesu gibi): Arşak Alboyacıyan, Kayser hakkındaki kitabında, Aris Kalfayan’ın “Çomaklı” eserini (Chomakhlu, Gotchnak Press, New York, 1930) özetleyerek aktarır: “...büyüklerimiz beslenme bakımından aşırı sabırlı ve idarelilerdi, dinç, güçlü ve uzun ömürlülerdi.” [10] Sağlıklı olmaları, kilise oruçlarına sıkı sıkıya uymalarına ve diğer günlerde de sadece süt, yoğurt, kırık buğdayla yapılmış ayran çorbası ve yumurta yemelerine bağlanıyordu. Beslenme alışkanlıkları içinde et öncelik taşımıyordu, sadece önemli günlerde sofrada et olurdu. Kadınlar buğday ununun yanı sıra “kavuzlu buğday unu” da kullanırlardı. Belirtelim ki kavuzlu buğday veya çavdar, modern tıp tarafından şeker hastalarına çavdar ekmeği tüketmeleri yoluyla tavsiye edilmektedir.

Talas; şehirden bir manzara (Kaynak: W.J. Childs, Across Asia Minor on Foot, Edinburgh/Londra, 1917)

Everek, Fenese ve Tomarza civarındaki daha varlıklı köyler: Burada da yukarıda bahsedilen idareli tüketim geçerlidir, tüketilen besin maddelerine biraz et ürünü, bal, pekmez, meyve ve baklagiller eklenmektedir. [11] Baklagiller içinde neredeyse et ürünleri kadar protein barındıran nohut, fasulye ve bakla bulunmaktadır. Tüketilen diğer sebzeler ise patates, ıspanak, kabak, lahana ve patlıcandır. [12]

Büyük şehirler, Everek, Kayseri: Burada, et önemli bir besin maddesi olarak öne çıkmaktadır. [10] Kayserililerin sekiz, Evereklilerin ise üç çeşit etli yemeği vardır. Bunlar arasında bolca tüketilen sucuk ve çemenle kaplı kurutulmuş et bulunur, bu ete Everekliler kuru et, Kayserililer pastırma adını verir. İnek ve deve etinden hazırlanır. Kayserili kadınlar çeşit çeşit hamurişleri yaparlar ve Alboyacıyan kuru etin şehirliler için “günlük peynir yerine geçtiğini” yazar. [13]

Et tüketiminin sağlık üzerinde olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bu konuda, Battaglia Ritchie ve çalışma arkadaşları, “Health risks associated with meath consumption: areview of epidemiological studies” başlıklı araştırmalarında, uzun süreli et ve özellikle de işlenmiş et tüketiminin, kardiyovasküler hastalıklara, kalın bağırsak kanserine ve yetişkin diyabetine bağlı ölümlerde artış yarattığı sonucuna ulaşmışlardır. [14] Alboyacıyan da İstanbullu Ermeni doktor Vartanyan’dan alıntı yaparak, doktorun mide kanseri hastalığına sahip hastalarının %90’nın Kayserili olduğunu belirtir. [15]

Kayserililerin, özellikle de şehirlilerin beslenme biçimlerinin, çağdaş tıp anlayışıyla uyuşmadığı inkâr edilemez. Buna bir de Kayserili erkeklerinin sigara kullanmanın yanı sıra kendi evlerinde hazırladıkları rakı ve şaraptan da bolce içtiklerini eklersek, mevcut sağlıksız ortamı tamamen resmetmiş oluruz. [16] Şükür ki kadınlar yılda sadece bir gün, Paregentan karnavalında alkol tüketmekteydiler.

Kayseri Şehri ve Erciyes Dağı (Kaynak: W.J. Childs, Across Asia Minor on Foot, Edinburgh/Londra, 1917)

Kayserililerin Halk İnanışlarına Bağlı Tedavileri

Bunlar arasında duaya ve ziyaret yerlerine yapılan ziyaretler yoluyla mucizevi tedaviler, batıl inançlar, iyi (veya kötü) ruhların etkileri, önyargılar yer almaktaydı.

Doğum

Köylerde ve hatta şehirlerde bile doğum zamanı eski bilgilere dayalı yöntemlere müracaat edilir ve en iyi durumlarda ebelerden yardım alınırdı. Annenin işini kolaylaştırmak için kaynanası bir kazanı ters çevirir, geline çiğ et yutturur ve ona kendi göğsünde toplanan sudan içirirdi. Koca evden gönderildikten ve yeni doğan bebeğin göbek bağı kesildikten sonra, loğusayı kötü ruhlardan korumak için başka “kocakarı” yöntemlerine başvurulurdu. Anneyi 24 saat aydınlıkta tutarak, kötü rüyalar görmesini engellemek için uyutmazlardı. Loğusanın yorganının üstüne kocasının kemerini ve iç çamaşırını, yastığının altınaysa makas, çakı, haç, İncil, şiş ve iki soğan koyarlardı. Loğusa bir yere gitmek mecburiyetinde kalırsa, kötü ruhlardan onu korumak için şişleri de yanında götürürlerdi. Soğanlara gelirsek, soğanlar bebek vaftize götürülünce, doğum ağrılarının dinmesi için “al ağırlığını, ver hafifliğini” denilerek kapıdan dışarı fırlatılırdı. Annenin kabız olması durumunda demlenmiş tarçın çayı önerilirdi. [17]

Kayseri, Ermeni bir nine ve torunu - fotoğraftan ayrıntı (Kaynak: B. Chantre, Klein-Azië. Reisherinneringen, in De Aarde en haar Volken, Haarlem, 1899)

Yeni doğan bebeğiyse ılık suda yıkadıktan sonra, koltukaltlarını tuzla ovarlardı. Koltukaltı derisi çok hassas olur, kim bilir tuz yakması ve deriye işlemesi ne kadar acı vermekteydi. Erkek çocuklarının beş yaşına kadar anne sütüyle beslendiği olurdu. Çocuğu “sütten kesmek” için annenin göğüs uçlarına biber sürerlerdi. [18] Anne sütünün, barındırdığı İmmunoglobülin A proteini ve laktoferrin gibi maddeler sayesinde bebeği bulaşıcı hastalıklardan koruduğu bilinmektedir. Süt emdiği dönemde bebek özellikle ishal, ortakulak iltihabı, solunum yolu enfeksiyonları, neonatal sepsisin ve influanza hastalıklarından korunmaktadır. Birçok vakada, bu korunmanın emzirme süresine göre etkili olduğu görülmüştür. [19] Acaba 5 yaşına kadar süren uzun emzirmenin çocuğa fazladan bir faydası var mıydı? Bu konuda Avustralya Emzirme Derneği, yayınladığı bir makalede 6 aya kadar mutlaka anne sütü, 12-24 aya kadar anne sütü ve ek gıdalar, 24 aydan sonra ise anne ve bebeğin isteğine göre hareket edilmesini tavsiye etmiştir. [20]

Bu “doğurganlık” kısmını bitirmeden önce anne sütünün üretilmesini uzatacak yöntemler olup olmadığını sormak yerinde olacaktır. Belirli bitkilerin süt artırıcı faydalı olduğunu bilmekteyiz, bunlar arasında anason ve çemen bulunmaktadır. [21] Alboyacıyan’a göre, Kayserililer bu iki bitkiyi de kışlık erzak olarak bulundurmaktadır. [22] Ayrıca Kayserililerin günlük olarak dış kırmızı kabuğunda kokulu çemen bulunan pastırmayı tükettiklerini de bilmekteyiz.

“Sütten kesme” vakti geldiğindeyse, anne laktoz külü dolu bir torbanın altından geçer veya anneden habersiz göğsüne soğuk su dökülürdü. [23]

Talas şehri, Fotoğrafın sağında şehrin Yukarı Mahallesi bütünüyle, solunda ise Aşağı Mahalle kısmen görünmekte. Merkezde bulunan büyük bina çan Rum kilisesi ve çan kulesi. Daha yukarı, Yukarı Mahalledeki Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesinin kubbesini ve çan kulesini görmek mümkün. Ermeni kilisesinden sağa doğru, hemen hemen aynı yükseklikte Amerikalı misyonerlerine ait okullar ve hastane görülüyor. Fotoğraf: Isdepanyan Biraderler. (Kaynak: Mıkhitaryan Tarikatı, Aziz Lazarus, Venedik)

Ziyaret Yerleri

Kayseri Kazasının tamamındaki, sağlam veya harabe, tüm manastır ve şapeller, ek olarak bazı kayalık ve mağaralar ziyaret yerleriydi. Kayseri’de ikonalara kutsal bir değer verilmediğini belirtmek gerekmektedir. Dindarlık ifadesi olarak mum yakılır veya hediyeler sunulurdu, örneğin kadınlar ziyaret ettikleri azize başörtülerine dikili altınlardan hediye ederlerdi. Ziyaretler, dileklerin kabul görmesi, maddi refah, hastalıklardan veya kısırlıktan kurtulmak maksadıyla yapılırdı. Anneler, çıplak ayakla azizlerin kapılarına gider ve şifa dilerlerdi. Ziyaret yerleri içinde en meşhuru, Kayseri şehri yakınlarında, aynı isimli manastırın içerisinde bulunun Surp [Aziz] Garabed’in mezarıydı. Ziyaretler, Vartavar Yortusunda, Pazar günü yapılırdı. Hacılar, Cuma günü kurbanlıklarıyla birlikte yola çıkarlardı. Manastır, odalarını gelenlere tahsis eder. Ziyaretçiler manastırın kasasını sadece para ve değerli eşyalarla doldurmaz, ayrıca kurban bedeli veya bağış da verirlerdi. Surp Garabed yakınlarında bulunan Surp Taniel ve Surp Krikor manastırlarının da bu vesileyle ziyaretçileri olurdu. Ziyarete gelemeyenlerin yakınları, onlar için “mucizevi güçleri olan toprak”tan (Cuhar) alırlardı yanlarına. [24]

Talas, Aşağı Mahalledeki Surp Toros Ermeni Kilisesi (Kaynak: Mıkhitaryan Tarikatı, Aziz Lazarus, Venedik)

Ruhlar ve Diğer Batıl İnançlar

Kayserili veya Muncusulu “kocakarılar” iyi ve kötü ruhların güçlerine ve etkilerine inanırlardı. Çoğu kişi bu kötü ruhun, al veya kara-kuraların, genç bir gelin kılığında loğusayı öldürmek için “onun üzerine çıkıp onun ciğerini sökerek suya attıklarına” inanırdı. Loğusa, kara-kuranın parmağını ısırarak kendisini kurtarabilirdi. Şeytanların hastalık getirdiğine de inanılırdı. Şeytanlar, çocukların içlerine girerek tetanos veya kasılma nöbetlerine neden olurlardı. Bunlardan kurtulmanın yolları nelerdi? Istavroz çıkarmak, gece yatmadan önce okunan çeşitli dualar. Bu dualardan birinde şöyle denirdi:

“... Lusavoriç baba burada,
Cübbesi üzerime serili...” [25]

Aile içinde bir akıl hastası, o dönemdeki deyimle bir “deli” varsa, onları Zinci-Dere’deki Rum manastırına “okutmaya” götürmek âdettendi, böylece kötü ruhlardan kurtulmuş olurlardı. [26]

Kapı eşiklerine kül serperek sıcak mevsimlerde pirelerden kurtulmak mümkündü, Paskalya Yortusunun Cuma gününde akkavak üzerine çivi çakılarak bedende çıban çıkması engellenir, aynı gün kafasını yıkayarak hastanın ağrılarının dinmesi sağlanırdı. [27]

Çocuklarda sarılığı tedavi etmek için Kayserililer çocuğun üzerine ekmek parçası koyar, Talaslılar ise altın asarlardı.

Şaşılığı önlemek için Everekliler ve Talaslılar, vaftizin ertesi gün bebeği yıkadıkları suyu ayak basılmayan bir yere döker, Muncusulular ise bebeği vaftiz olmaya götürürken arkalarına bakmazlardı.

Çocuk dile çıkmakta gecikirse, Efkereliler, Surp Garabed Manastırının anahtarını üç kez çocuğun ağzına koyarlardı. [28]

Muncusulular ve Everekliler, bebeğin uzun ömürlü olması için bir ihtiyarın bebeğin ağzına tükürmesini sağlarlardı.

Bedenin ağrıyan uzvunun gümüşten bir modeli, şifa için Surp Garabed, Hagop, Toros ve Minas manastırlarına götürülürdü.

Göze gelerek hastalananlar için, bir kocakarı bıçağın ucuna geçirdiği ekmeği yedi kere hastanın başının üzerinde çevirerek “Göklerdeki Babamız” duasını okurdu. [29]

Uykusuzluk, yastığın altına konulan yılan derisiyle giderilirdi.

Aşırı ağlayan bebeklerin ağlaması kesmek için, Cuma günü bebeğin ağzına babasının terliğiyle vururlardı.

Doğum yapan kadına dönersek, göğüs ağrılarından kurtulması için, bir anne en büyük kızının saçlarının kadının ağrıyan yerlerinin üzerine serip, kızıyla birlikte dönüşümlü saçlarını tarardı. [30]

Bir hastaya gözü değenin cinsiyetini öğrenmek için falcı kadınlar soğuk suya erimiş kurşun döker ve metalin aldığı şekle göre, yassı veya kabarık, kötü gözün bir kadına mı bir erkeğe mi ait olduğunu anlarlardı. Ancak Alboyacıyan, Kayserililerin uyanık, pratik yapıları nedeniyle gerçekçi kişiler olduklarını ve komşu kazalara kıyasla batıl inançları çok daha erken terk ettiklerini yazmaktadır. [31]

Hurç, halı ve deri dokuma, Kayseri. Fotoğrafta görünen büyük olasılıkla Surp [Aziz] Kevork'tur. Onun varlığının kötülüklerden ve belalardan koruduğuna inanılırdı. Heybe olarak da adlandırılan bu hurç Sultan ve Krikor Sarkisyan tarafından yapılmış. 1932 yılında Kayseri’den Kıbrıs’a taşınırken yanlarında getirmişler (Kaynak: Ani Sarkisyan Demirciyan Arşivi, Lefkoşa, Kıbrıs)

Diğer Halk Tedavileri

Bunların arasında su tedavisini, mesela romatizma için (çeşitli kaplıcalar vardı), doğal ilaçlarla tedavileri (şifalı bitkiler, hayvansal ve mineralli maddeler), masaj, cerrahi ve kırık tedavilerini sayabiliriz.

Bu makalenin başlarında Avrupalı seyyahların Kayseri bölgesinin sağlık koşullarını ne derece karamsar bir şekilde tasvir ettiklerini gördük. Büyük şehirlerde, mesela Kayseri’de, vaziyetin farklı olduğu düşünülebilir. Bu konuda Alboyacıyan, şehirlilerin bulaşıcı hastalıkları durdurmak için antiseptik yöntemler kullandıklarından bahseder. Bunlardan biri sedir ağacından kesilmiş ve sirkeye batırılmış odun parçalarının buhar damıtmasıdır. Böylece ortamdaki hava mikrop kırıcı eteri yağlarla dolar. [32] Çağdaş bitkisel tedavi alanında çeşitli sedir türlerinin eteri maddelerinin mikrop öldürücü etkilerini kanıtlamaktadır. [33]

Çeşitli hastalıkların bitkisel ilaçlarla tedavisi [34]

Göz Hastalıkları

Göz ağrısı

Kaynağımız, bu organın hangi bölümünün, konjonktiva, kornea ya da göz kapağı, iltihaplanıp ağrı yaptığını belirtmemektedir. Sadece Kayserililerin göz ağrısı yaşandığında, gözlerini hatmi yaprağı ve köklerinden demlenen çayla yıkadığını biliyoruz. Modern bitkisel tedavi verilerine göre, hatmi mikrop öldürücü, iltihap giderici ve yatıştırıcı etkiye sahiptir. Halk hekimliğinde bu bitki gözle ilgili kullanılmaz, daha çok solunum (öksürük, boğaz ağrısı), ağız iltihabı, mide veya bağırsak ülseri gibi iç hastalıkları tedavisinde, dıştan da apse ve varisler için kullanılır. [35] Ne var ki kimyasal içeriği göz önüne alındığından hatminin gözün dış kısmındaki bazı hastalıkları tedavi etmesi muhtemeldir.

Göz yaşarması/akması

Toz, güneşin sebep olduğu tahriş, nezle veya kornea iltihabı gibi nedenlerle gözlerde akıntı (bazen irinli) gelebilir ve gözkapakları birbirine yapışabilir. Kayserililer bunu yıkamak için yumurta yağını yani çeşitli yağların yanı sıra lektin, kolesterol, biyotin (B7 vitamini), immunoglobülin, lütein, zeaksantin gibi maddeler barındıran yumurta sarısını kullanırlar. [36] Yağ, yapışkanlığı giderir ve gözkapaklarını açar, immunoglobülinler ise mikropları öldürür. Diğer bir tedavi de kız çocuk emziren kadın sütüdür. Anne sütünün belli bir miktarda yağ barındırdığını ve “Doğum” bölümünde belirttiğimiz gibi bulaşıcı hastalıklara karşı koruyucu olduğunu bilmekteyiz. Neden kız çocuk emziren kadın sütünün tercih edildiğini bulamadık. Ballı ıslak ekmek bastırarak da göz ağrısı tedavi edilmekteydi. Balın içerisinde mikrop öldürücü karamum (propolis) denilen bir madde bulunmaktadır.

Kulak hastalıkları

Kulak ağrısı

Özel bir yağ içerisine batırılmış, mikrop öldürücü, iltihap giderici maddeler barındıran soğan özü [37], kulak içine konurdu. Yağın adı Bekir yağı olarak geçiyor ancak ne olduğunu tespit edemedik, muhtemelen soğanın içindeki yağda çözünen maddelerin açığa çıkıp kulak içine akmasını sağlamaktaydı.

Sağırlık tedavileri

(Hastalığın sebebi veya ağırlık derecesi belirsiz.) Kayserililer, “kulak açmak” için bir parça elma için günlük yerleştirip bu karışımı tandırda pişirirlerdi. Günlük ağacı, ardıç vb ağaçlardan elde edilen bir tür reçinedir, ısıtıldığında ortaya çıkan hoş kokulu buharı mikrop öldürücü ve iltihap giderici etkiye sahiptir. [38] Bu pişmiş sıcak tampondan kulağın içine buharın ulaşması ve sertleşmiş muma benzer maddeleri yumuşatarak tıkanıkları açması mümkündür ancak tabii duyuş kaybı bu nedenlere bağlı olduğu takdirde. Everekliler aynı sonuca başka bir kulak tamponuyla ulaşırlar. Kabarcıklarla dolu dövülmüş sakız ve pırasadan oluşur bu tampon. Bu sebze de diğer soğangiller gibi antiseptik, iltihap giderici ve spazm önleyici uçucu maddeler barındırır. [39] Bundan salgılanan buhar da ilk tampon gibi koyulaşmış maddeleri yumuşatır ve kulaktaki tıkanıklığı açar.

Çeşitli ağrı tedavileri

Diş ağrısı ve ağız yarası

Kayserililer modern diş hekimliğinde de kullanılan, öjenol adındaki iltihap giderici ve ağrı kesici maddeyi içeren karanfilin kurutulmuş goncalarından elde edilen uçucu yağı kullanır. [40] Rakı da içindeki alkol nedeniyle lokal uyuşturucu olarak kullanılır. İçerisinde acı ve ağrı kesici kapsaisin maddesini barındıran kırmızıbiber de ilaç olarak kullanılır. Kayserililerin kullandıkları bir ilaç da rakıyla dövülmüş biber ezmesidir ki ağrıyan dişin üzerine konur. Ayrıca un ve biber bulamacı da ağrıyan dişin bulunduğu yanağa yapıştırılan bir yakı çeşididir. Tütün içindeki nikotinin de kısa süreli ağrı kesici etkisi vardır [41], Kayserililer dumanı ağrıyan dişlerine doğru “çeker”ler. Sulu ağız yarasını (muhtemelen aft) kurutmak ve tahrişi durdurmak için yaranın üzerine, dövülmüş mazı, şap ve tütünden yapılan ekşimsi bir karışım sürülür.

Baş ağrısı

Kayserililer, birçok kültürde, saçları ve elleri boyamak için kullanılan kınanın yapraklarını lapa yapıp ağrıyan başlarına bağlarlar. Nizam Uddin ve çalışma arkadaşlarının topladıkları bitkisel tedavi verilerine göre, kınanın içinde mikrop öldürücü, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkileri olan birçok şifalı madde bulunmaktadır. [42] Ayrıca içinden aspirin bileşenlerinden asetik asidi bulunduran sirkenin burunda çekilmesi de tedavi edici etkiye sahiptir. Alına sürülen rakı ve anason yağı da buharlaşırken soğukluk hissi vererek ağrıyı “unutturur.” Ayrıca baskı yoluyla ağrı giderme yöntemiyle, belli sinirler üzerine uygulanan baskı ağrı hissini durdurur ve bu nedenledir ki Kayserililerde tuzlanmış soğan ve patates “bandana”ları yaygındır. Hardala gelince, hardal tanelerinden hazırlanan çeşitli karışımlar, içten veya dıştan deriye uygulanarak, farklı biçimlerde mesela akhardal lapası gibi,  eski çağlardan beri halk hekimliğinde kullanılmaktadır. Bu sargılar romatizmalar karşı uygulanırdı. Taneler aynı zamanda kükürtlü içerikleriyle ağrı kesici karşı tahriş yaratan maddelere de sahiptir, ısı ve tahrişi artırıp kişiye baş ağrısı veya başka türde ağrıları unuttururlar. [43] Kayserililer baş ağrısını tedavi etmek için ayaklarını hardallı sıcak suya koyarlar. Sırtlarına dövülmüş hardalla kaplı bez bağlayarak soğukluğa karşı terletici bir tedavi elde edilirdi.

Öksürük tedavileri

Dıştan tedavide, çeşitli maddelerle elde edilen lapalar göğüs üzerine bağlanırdı. Bunlar arasında, ısıtıcı etkiye sahip, ağrı kesici kapsaisin içeren balla karışık kırmızıbiber ve günlük buharıyla ısıtılmış pamuk sargıları sayılabilir.

İçten tedavilerde, diyaframı yatıştırıcı ve iltihap azaltıcı karışımlar kullanılır. Bunlar arasından demlenmiş hatmi çayı (bkz. göz ağrısı bölümü), sütle pişirilmiş incir ve berrak şeker emmek sayılabilir. Halk dilinde bu şekere “nöbet şekeri” adı verilir.

Çeşitli Hastalıklar

Kurdeşen

Kayısı püresi ve Ermeni kilini su ekstraktının içilmesi. Kayısı araştırmalarına [44] göre bu meyvede A ve C vitamini ve iltihap azaltıcı maddeler bulunmaktadır. Birinci yüzyılda (MS) yaşamış Kilikyalı hekim/farmakolog Dioscorides, De Materia medica [Tıbbi Malzemeler üzerine] isimli eserinde Ermeni kilini tedavi edici madde olarak saymaktadır. Modern eczacılıkta, kil sindirim rahatsızlıklarını, zehirlenmeleri, hayvan ısırıklarını ve böcek sokmalarını tedavi etmektedir. [45] Kayserililerin hazırladıkları bu karışımın kurdeşenin sebep olduğu aşırı kaşıntıyı azalttığı anlaşılmaktadır. Muhtemelen bu ilaç, iç zehirlenmelerinde de yardımcı olmaktadır. Böyle durumlarda Kayserililer ilaç olarak ayran da içerlerdi.

Akrep ısırması

Mayo Clinic’e (www.mayoclinic.org) göre, solunum güçlüğü, titreme, alerji, yüksek tansiyon ve ağrı gibi rahatsızlanma belirtileri yoksa akrep ısırması tıbbi tedavi gerektirmez. [46] Her ihtimale karşı Kayserililer, daha önce içine canlı bir akrep atmış oldukları zeytinyağıyla ısırılan yeri ovarlar. Zeytinyağının iltihap giderici, ağrı kesici ve hafif anti alerjik özellikleri bulunmaktadır. [47] Yağın içine karışmış olan akrep zehrinin faydasını homeopati karşıtı görüşler belirtmeden açıklamak mümkün değildir.

Mide Bulantısı

Yaygın olarak bilinen nane-limon çayı içerlerdi.

İdrar Söktürücü

Maydanoz ve mısır püskülü çayı içerlerdi. Bu konuda maydanozun kullanımının tıbben onaylandığı kaynaklar mevcuttur. [48] Mısıra gelince, mısır böbrek taşlarının ve boşaltım sistemi iltihaplarının tedavi edilmesinde de kullanılmaktaydı. [49]

Verem tedavisi

Öksürükle bulaşan bu bakteriye tüberküloz bakterisi (Mycobacterium tuberculosis) adı verilir. Kayserililer vereme karşı köpek yavrusunun kanını içer ve etini yerdi. Buna benzer alışılmadık tedavi biçimlerine Britanyalıların atalarında da rastlanmaktadır; onlar da fare yer, erkek geyiklerin boynuzundan hazırlanmış bir jöle tüketir ve yayıkaltı sütü içerlerdi. [50]

Sindirim sistemi rahatsızlıkları

İshal için haşlanmış zencefil ve pirinç suyu içerlerdi. Pirinç nişastası pişirildikten sonra jöleleşir ve bağırsak sıvılarını “tutardı.” Bu kökün, spazm giderici etkisi de bulunmaktaydı. [51] İshal sırasında “spazmlar şeklinde” kendini gösteren karın ağrısı da görülebilir. İshale karşı küçük ceviz ve kimyasal yapısı hakkında pek bir bilgiye ulaşamadığımız yer kestanesini de tüketirlerdi. Kayserililer, karın ağrısı olanların karnına sıcak tuğla koyarlardı ancak bu uygulama körbağırsak iltihaplanması durumunda tehlikeli olabilir.

Ateş tedavisi

Ateşinin yükseldiği gün hastayı soğuk suyla yıkarlar. Sonra hastaya limon suyu ve yumurta kabuğu karışımı içirilirdi. Bu sıvıyı, bir gece soğukta bıraktıktan sonra içerlerdi. Meyvedeki flavonoidler ve meyve suyu içinde çözünen yumurta kabuğundaki glikozaminoglikanlar ateşe sebep olan hastalığı geriletebilir ve ateşi düşürebilir. Everekliler sarımsaklı sirke içerek ateş düşürürler. Daha önce de bahsettiğimiz gibi sirkenin aspirin benzeri özellikleri bulunmaktadır, bunların üzerine sarımsağın ateş düşürücü etkisi de eklenmektedir. [52]

Basur tedavisi

Hastalık, anüs damarlarının ağrıyla genişlemesi ve dışarı çıkması olarak bilinir. Buna iltihap, kaşıntı ve özellikle kabızlık nedeniyle yaşanan zorlanma durumunda kanama da eklenir. Kabızlığı “yumuşatmak” için hastalıklı bölge sıcak su veya sirke buharına (sirkenin ağrı giderici etkisi de vardır) tutulur. Hastayı, haşlanmış ağaç ebegümeci yapraklarının buharına oturturlar. Ebegümeci familyasına ait bitkilerin iltihap giderici ve dokuları gevşetici etkisi olduğu bilinmektedir ancak acaba buharla etki ediyorlar mıydı? Bu nokta belirsiz. Kayseri’de bölgesinde açıklamayı başaramadığımız iki çeşit basur tedavisi daha vardı: pişmiş deve eti ve kızartılmış kurbağa yedirmek.

Masaj/hareket tedavisi, cerrahi/kırık tedavisi ve suyla tedavi

Masaj

Romatizma ağrıları, sinirsel kasılmalar durumunda uygulanırdı. İki çeşidi mevcuttu:

  • Hastayı terletmek için tuz ve şifalı rakıyla sırtı ovulurdu. Masaj ve hamamda “et çektirme” bu bölgede yaygın bir alışkanlıktı.
  • Hasta yüzüstü yatar, sırtı bir çocuğa çiğnetilirdi.

Hareket biçimleri

Belirli şeyleri engellemek için uygulanırdı. Mesela burun kanaması sırasında hastanın kafası veya eli yukarı kaldırılırdı. Yılan sokması halinde, zehrin yayılmasını engellemek için ısırığın üst tarafından bağlama yapılır, yara kapatılır ve zehir emilirdi. Bayılan şahsın serçe parmağı ısırılırdı.

Cerrahi

  • Tırnak iltihabı. Bu durum herhangi bir sebeple tırnak etrafındaki yaranın ilerlemesi ve mikrop kapmasıyla oluşurdu. Bu durumda hastanın parmağını kurbağanın anüsüne koyarlardı. Orada yarayı tedavi edecek antiseptik bir madde var mıydı acaba? Yarayı akıtmak için üzerine ketentohumu lapası veya şeker bağlamak da uygulanan tedavilerdendi.
  • Yarayı olgunlaştırmak için genellikle keten tohumu, bamya veya tahin püresiyle sararlardı. Yarayı patlattıktan sonra irini çıkarmak için yarayı zeytinyağında eritilmiş balmumuyla kaplarlardı. Çıbanların üzerine haşlanmış hatmi püresi konurdu.
  • Şişliklere karşı şarapta kaynatılmış ekmek bandajı uygularlardı.
  • Bıçak kesiklerini tedavi amacıyla, zeytinyağına batırılmış fare yavrusu özü sürerlerdi. Muhtemelen genç vücutlarda doku yenileyici maddeler bulunmaktaydı.
  • Vücuda batan dikenleri eritmek için, yaralı yer pişmiş soğan ve özel bir yağla örtülürdü. Yağın türünü belirleyemedik.
  • Kan almak: Bebeklerin kırkı çıktıktan sonra, beraberlerinde getirdikleri kirli kandan kurtulmaları için bebeklerden kan alınırdı. İlkbaharda ise kadınlardan kan alınırdı. Bu işlem genellikle hamamda yapılırdı ve kadınlar vücutlarının belli yerlerine sülük yapıştırırlardı.
  • Ezik ve çürük: Sopayla dövülme (hapishaneden, falaka) neticesinde yaralanan yeri tedavi etmek için o bölgeyi dövülmüş kuru üzüm püresiyle kaplarlar. Üzüm, içerisinde ödem attırıcı ve derideki kılcal damarları güçlendirici flavonoidler ve mineraller barındırmaktadır.

Kırık/Çıkık Tedavisi

Çıkmış veya kırılmış uzuvlar: Kırıkçı yerinden oynamış kemikleri yerlerine oturtmaya çalışır. Daha sonra yaralı bölgeye koyunun kafa derisini bağlar veya bu bölgeyi rakı içinde eritilmiş günlük reçinesiyle sarar. Bunun ardından, tekrar yerinden oynamasını engellemek için dört tahta şeritle uzvu sabitler. Aynı amaçla katran, karabiber ve başka baharat lapaları da kullanılır. Çıkan kısmı sabun ve yumurta beyazıyla sararlar. Katran ve çeşitli baharat lapaları lokal ısınma yaratarak muhtemelen kemik metabolizmasını hızlandırıp kırığın kaynamasına yardım etmekteydi.

Su Tedavisi

Kayseri’de romatizma tedavileri için kaplıcalar kullanılmaktaydı. Karın ağrısı için sıcak suyla ıslatılmış havlu kullanırlardı. Soğuk su sadece bayılan kişileri ayıltmaya yarardı.

Özet

Kayseri’deki halk hekimliğine dair elimizdeki kaynak Arşak Alboyacıyan’ın 1937’de yayınlanan “Badmutyun Hay Gesaryo” [Ermeni Kayseri’nin Tarihi] eserinin 2. Cildi de olsa oldukça yerinde bilgiler içermektedir.

Kapadokya, eskilerden beri doğu ve batı medeniyetlerinin beşiği olmuştur, dolayısıyla burada biriken bilgilerin yerliler tarafından benimsenip, içlerinde sağlığın da bulunduğu çeşitli alanlarda kullanılması doğal bir sonuçtur.

Kayserililer, çok çeşitli tedavi biçimleri bulmuş ve uygulamışlardır. Tarım bakımından elverişsiz bazı fakir yörelerde perhiz ve idareli beslenme halkın sağlığına iyi gelmiştir. Ancak halk hekimliğinin bu çeşitli iyi yönlerine karşın, Kayseri şehri sakinlerinin bilinçsiz beslenme alışkanlıkları gibi Kayseri kazasının birçok yöresindeki sağlıksız koşullar da etkili olmayı sürdürmüştür.

[1] Richard G. Hovhannesian, “Armenian Caesaria/Kesaria”, Armenian Kesaria/Kayseri and Cappadocia, Derleyen Richard G. Hovhannesian, Mazda publishers, Costa Mesa, California, 2013, s 4.
[2] Bedros Der Matossian, “Ottoman Armenian Kesaria/Kayseri in the 19th century”, Armenian Kesaria/Kayseri and Cappadocia, s. 191.
[3] en.wikipedia.org/wiki/Kayseri
[4] Arşak Alboyacıyan, Badmutyun Hay Gesaryo [Ermeni Kayseri Tarihi], 2. Cilt, Kayserili Derneği Kahire yönetimi yayını, Kahire, 1937, s. 1719.
[5] Bedros Der Matossian, “Ottoman Armenian Kesaria/Kayseri in the 19th century”, s. 189.
[6] A.g.e., s. 190.
[7] A.g.e.
[8] A.g.e., s. 191-192.
[9] Robert Porter, Justin Kaplan, Barbara Homeier, Merck Manual, Home health handbook, Wiley and sons, 2009, s. 30.
[10] Badmutyun Hay Gesaryo, 2. Cilt, s. 1695.
[11] A.g.e., s. 1696-1697.
[12] A.g.e., s. 1699.
[13] A.g.e.
[14] Evelyne Battaglia Richi, Beatrice Baumer, Beatrice Conrad, Roger Darioli, Alexandra Schmid ve Ulrich Keller, “Health risks associated with meath consumption: A review of epidemiological studies”, Int J Vitam Nutr Res, 2015, 85 (1-2) 70-78.
[15] Badmutyun Hay Gesaryo, 2. Cilt, s. 1700.
[16] A.g.e., s. 1700-1701.
[17] A.g.e., s. 1732-1735.
[18] A.g.e., s. 1734.
[19] Lars A. Hanson, “Breastfeeding provides passive and likely long-lasting active immunity”, Annals Allergy Asthma Immunology, Aralık 1998, 81 (6), s. 523-533.
[20] www.breastfeeding.asn.au//bfinfo/how-long-should-i-breastfeed
[21] Felipe Penagos Tabares, Juliana V. Bedoya Jaramillo ve Zulma Tatiana Ruiz-Cortés, “Pharmacological overview of galactogogues” : www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC4165197/
[22] Badmutyun Hay Gesaryo, 2. Cilt, s. 1704.
[23] A.g.e., s. 1735, 1740.
[24] A.g.e., s. 1748-1751.
[25] A.g.e., s. 1776-1777.
[26] A.g.e., s. 1780.
[27] A.g.e., s. 1784.
[28] A.g.e., s. 1791.
[29] A.g.e., s. 1795.
[30] A.g.e., s. 1798.
[31] A.g.e., s. 1801.
[32] A.g.e., s. 1742.
[33]  Antoine Saab ve çalışma arkadaşları, “Essential oils components in heart wood of Cedrus libani and Cedrus atlantica from Lebanon”: www.researchgate.net/publication/215754551_Essential_oils
[34] Badmutyun Hay Gesaryo, 2. Cilt, s. 1738-1740.
[35] "Marshmallow monograph; paragraphs: constituents, herbal use, pharmacological actions" in Herbal medicine, 4. baskı, 2013, pharmaceutical press, Londra, s. 492-494.
[36] Badmutyun Hay Gesaryo, 2. Cilt, s. 1738.
[37] George Mateljan, "Onions",What’s new and beneficial about, onions; paragraphs: composition, antioxidant and anti-inflammatory bebefits, other potential health benefits: www.whoods.com/genpagephp]
Bekir yağının cinsini belirlemeyi başaramadık ancak muhtemelen soğandaki yağda çözünür maddelerin açığa çıkmasını ve kulak içine akmasını sağlamaktaydı.
[38] M. Grieve, Frankincense, Botanical.com: A modern herbal: botanical.com/botanical/mgmh/f/franki31.htm
[39]  T.K. Lim, monograf: “Allium ampeloprassum”, Edible medicinal and non-medicinal plants, Springer science & business, 9. baskı 2015, s. 102-123.
[40] "Clove oil monograph", A. Wade (Derleyen), The Martindale, the extra pharmacopoeia, 27. baskı, 1977, The pharmaceutical press, Londra, s. 1016.
[41] JW Ditre ve çalışma arkadaşları, Acute analgesic effects of nicotine and tobacco in humans: a meta-analysis. Pain. Temmuz 2016, 157(7), s.1373-1381.
[42] Nizam Uddin ve çalışma arkadaşları, "Chemical constituents and bioactivities of Lowsonia alba", J. Chem. Soc. Pak., 35. Cİlt, # 2. 2013, s. 476-485.
[43] Mustard: www.drugs.com/npp/mustard.htm
[44] G. Matlejan: www.whfoods.com/genpage.php]
[45] Bolus armenicus, Wikipedia.
[46] Aksep sokması tedavisi-Mayo Clinic.
[47] W.J. Dahl ve çalışma arkadaşları, Health benefits of olive oil and olive extracts, Florida Üniversitesi, IFAS extensionFSHN16-4.
[48] Parsely, a.g.e., s. 1023.
[49] Monograf: mısır püskülü Corn silk, a.g.e., s. 217.
[50] G. Hatfield, “Tuberculosis”, Encyclopoedia of folk medicine, old and new world traditions, 2004, s. 352: www.abc-clio.com
[51] Monograf Zencefil, paragraf Bitkisel kullanım, a.g.e., s. 344.
[52] Schauenberg P / Paris Ferdinand, monograf "Allium sativum, garlic", Guide yo medicinal plants, Litterworth press, Butler and Tanner 1977, Londra, s. 84.