Hayni, genel görünüm (Kaynak: Penyamin G. Jamgoçyan, “Hayni. Topografik, Etnografik, Tarihsel” [Ermenice], Beyrut, 1951).

Hayni (Hani) - Halk Hekimliği

Yazar: Adom H. Bucikanyan, 29/06/2021 (son değişiklik: 29/06/2021), Çeviren: Sevan Değirmenciyan

Giriş – Coğrafi Konum

İncelememizin konusu olan Hayni (bugünkü adı Hani) kasabası, Diyarbekir şehrinin 90 km. Kuzeyinde, Lice kazasında bulunur.

Aslen Hayneli olan Penyamin Garabed Jamgoçyan Hayni’nin 70 köyün merkezi olduğundan bahseder. Doğudan batıya uzanan suyu bol bir ovaın kuzeyinde bulunan yerleşim yeri, belirli ölçüde sıradağlarla çevrelenmiştir. Dicle nehrinin kolları bu ovanın ortasından, kuzey-batısından ise Fırat nehri akmaktadır [1].

Panyemin Jamgoçyan eşi büyük halam olur. Geniş ailemize ait 10 kişinin yaşadığı büyük evimizde amcamın ailesi de otururdu. Oysa Jamgoçyan’ın kitabında Hayni’deki geleneksel evlerde torun çocuklarının da yaşadığı 20-40 kişinin oturduğunu okuyoruz. Ailede biri yeni bir evde yaşamaya karar verdiğinde, yeni ev baba ocağına çok yakın olur, dolayısıyla ortak bir avluya sahip olurdu [2]. Bu noktaya daha sonra değineceğiz.

Jamgoçyan Hayni nüfusunun 10-15 bin olduğunu yazar, bu da 1500-2000 aileye tekabül eder. Nüfusun yarısı Zaza Kürtlerden oluşmaktaydı [3].

Doğal olarak, Harputlu olan ailemizin evinde damadımızın Hayni ve gelenekleri konuşma konusu olurdu. Çocukluk yıllarımdan evimizin iklimini sigara dumanı ile kirletmenin kesinlikle yasaklandığını hatırlıyorum. Fakat istisnai olarak Haynili iki saygıdeğer yaşlı Delal Khaço’nun kızı Haci Yeva ve ahbabı Haci Anuş kendi cigaralarını sardıktan sonra, baş ve diş ağrılarına deva niyetine, serbestçe salonumuzda tüttürebilirdi. Bu iki kadın ve Jamgoçyan, atalarından aldıkları bilgi birikimi sayesinde, hekim olarak ünlenmişlerdi. Mesela kızamık halinde, püstüllerin dışarı akması için tatlı şeyler yemeliydi. Sarılığa karşı Haci Yeva hasta olan kişiyi birden korkuturdu (homeopati). Bu hanım aynı zamanda soğuk suya döktüğü erimiş kurşunun aldığı şekilleri yorumlayıp falcılık da yapardı. Soğuk algınlığı durumunda Jamgoçyan kendine has şu tedavi yöntemine başvururdu; kafasına eşinin yün kıyafetlerini sarar ve eş zamanlı olarak yanacak derecede sıcak kahveyi soluyarak içerdi. Gerçekten de evin küçükleri olan bizleri ümitsizliğe sürükleyecek bir biçimde iyileşirdi de... Onun hastalığı, bizim serbest ve bağımsızlığımız demekti. Uzun yıllar Beyrut’ta bulunan Sahakyan Okulu’nun müdürlük görevini üstlenen Jamgoçyan’a bir öğrenci baş ağrısı şikayeti ile başvurduğunda, ona kendi bedelsiz reçetesini uygulamasını salık verdiğini hatırlıyorum: “Git başını avludaki okaliptüs ağacının gövdesine vur ve üç kere hasta değilim de, hastalığın geçer”. Burada iki çeşit tedavi yöntemi görüyoruz: Homeopati ve  kendi kendine telkin.

Hayni’deki Sağlık Durumu ile İlgili Genel Veriler

Meslekler

Hayni’de, Harput ve Van’daki ipek, makine veya kürk üretimi gibi bir ağır sanayi yoktu. Bir kaç istisna dışında, işçi sınıfının varlığının olmadığını hesaba katarsak, iş nedeniyle oluşan meslek hastalıkları sayısının düşük olduğunu söyleyebiliriz.

Hayni’deki Ermeniler daha ziyade bağçılık [4] ve zanaatla [5] meşguldü. Hayneli onlarca çeşit yerel üzümü günlük meyve olarak tüketir, onlardan şarap/rakı ve farklı tatlılar (pestil, kesme vs.) hazırlardı. Kış aylarında Haynili maaile ve komşularla beraber bu tatlıları tüketir, üzümden hazırlanmış alkollü içkileri de bolca Baküs’ün mabedine sunardı.

Üzüm ortalama %20 şeker içerir [6]. Tatlı hazırlamak için üzüm suyunu kaynatmak ve buharlaştırmak gerekir. Dolayısıyla sertleşmiş püresi %60-70 şeker içerebilir. Başlıca kaynağımızda yer bulmuş hastalıklar içinde şeker hastalığının bulunmaması gerçekten ilginç.

Kara üzümden şarap ve rakı hazırlamak Haynililerin ev işlerinin bir parçasıydı. Jamgoçyan alkollü içkilerin kullanımına kesinlikle karşıydı. Fakat kendisine Hayne’de sarhoş olup olmadığını sorduğumuzda, kendisi gururla “hey heey” diye cevaplardı. Kuvvetle muhtemel, piknik sırasında yapılan uzun ziyafetler sırasında ve yortu zamanlarının başlıca tüketim malzemesi alkoldü [7]. Burada soracağımız soru Hayni’de alkolün toplumsal sağlık üzerinde ne kadar etkisi olduğudur. Fakat bu soruya vereceğimiz bir cevap yok.

Haynililerin küçük meslekleri marangozluk, bakırcılık, demircilik/silah yapımı, nalbant, saatçilik, kuyumculuk ve ayakkabıcılıktı [8]. Bu mesleklerin genel anlamda sağlık açısından bir mahsuru yoktu. Ayakkabıcılık istisna idi, çünkü tabakhanede deri üzerinde yapılan çalışamaları da içeriyordu. Hayni’deki tabakhanelerde kullanılan su kasabanın merkezinde bulunan önemli bir havuzdan, yani Enkebir’den gelmekteydi. Enkebir ismi Jamgoçyan’ın aktardığına göre Arabça Aynkebir (Büyük Kaynak) isminin çarpıtlmış haliydi. Tabakhanede kullanıldıktan sonra su yoluna devam eder ve bahçelere, tarlalara giderdi [9]. Buralarda kavaklar, söğütler, meyve ağaçları ve sebzeler vardı. Tabakhanenin çürümüş atıkları ve hayvansal çöpleri, mahsülü ve onların civarını kirletebileceği ve farklı bulaşıcı hastalıklara, bataklık sivrisineklerinin çoğalmasına ve sıtmaya yol açabileceği ihtimal dahilinde.

Sulama, Tuvalet ve Kanalizasyon Sistemi

Bu üçünün bildiğimiz anlamda Hayni’de olmadığını söylemekle başlamak isteriz. Ermeni evlerine ulaşan bir su sistemi yoktu. Ev suyunu, yörede bulunan altı çeşmeden ve yukarıda bahsi geçen Enkebir havuzundan akan bir kaç çeşmeden taşırlardı. Banyo ve çamaşır, kilisenin Muğarası’nda olduğu gibi kamusal alanda yapılırdı. Çok az evde tuvalet vardı. Kadınlar bahçenin bir köşesinde, esnek dokulu veya topraktan inşa edilmiş duvarların arkasına çekilirdi. Dışkı toplu çöplüğe dökülürdü. Erkekler çarşı içinde, Enkebir havuzundan akan ve eşeklere tahsis edilen bir bahçenin yanında bulunan umumi bir tuvalete giderdi. Diğerleri ise doğanın kucağına, yani köylerin dışında, tarlalarda, kayalarla çevrili “oda”lara gitmeyi tercih ederdi. Jamgoçyan, dışkıların baharda karların erimesi ve sonbaharda yağmurlar onları sürene kadar orada kaldıklarından bahseder. Hayvan gübrelerinin de eklendiği, evsel atıklar uzun süre umumi çöplükte birikirdi; insanlar, doğanın en azından bu atıkların bir kısmını temizlemesini umardı [10]. Bu durumun hastalıkların hemen bulaşması için nasıl bir ortam yarattığını tahmin etmek güç değil. Okuyucu, kanalizasyonun bulunmadığını hemen tahmin etti tabii ki...

Evler

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Hayni’deki 20-40 kişilik geleneksel aile torun çocuklarını dahi kapsardı. Evler tek veya çift katlıydı ve evlerin büyüklüğüne göre oda sayısı 2-5 arası değişirdi. Karyola yoktu, dolayısıyla yataklar yatakhane-salonda yanyana, yere serilirdi. Yataklar sabahleyin katlanarak, duvarların içine oyulmuş özel bölmelere yerleştirilirdi [11]. Evden uzaklaşmak isteyenler yeni evlerini eskisinin yanına inşa ederler, böylece kapı komşusu olurlardı.

Bahsi edilen bu tıkışık ortamda bulaşıcı bir hastalığın aile fertleri arasında nasıl bir hızda yayıldığını tahmin edebiliriz.

Odaları sıvamak ve duvarları su ve kireç alaşımıyla beyazlatmak kadınların görevi idi.  Odaların zeminini sağlamlaştırmak için, kadınlar köy dışından bir çeşit killi toprak getirip, su ile karıştırır ve gübreye katarlardı. Bu karışımı odaların zeminine döker, daha sonra yassı taşlarla bu karışım sertleşene, kuruyana ve düz bir zemine dönüşene kadar döverlerdi [12].

Acaba bu ağır çalışma kadınlar, özellikle hamile kadınlar ve onların sağlığına nasıl bir etkisi oluyordu? Yukarda belirtilen kireç tozu göz ve burun zarlarını tahriş edebilirdi.

Hayni Bölgesindeki Halk Hekimliği

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sağlığı korumaya, engellemeye, hastalıkları teşhis etmeye, aynı zamanda fiziki ve ruhsal hastalıkları iyileştirmeye veya onla ilgilenmeye yönelik tüm tıbbi araçları halk hekimliği olarak tanımlanmakta. Yerel halklar tarafından uygulanan yöntemler kendi kültürlerine has özel teorilere, atalarından miras kalan deneyimler veya inançlar üzerine kurulmuş olabilir. Bu inançlar, şifalı bitkilerin kullanımında olduğu gibi modern bilim tarafından açıklanabilir olabileceği gibi, adak ziyareti, mucizevi çeşmeler veya özel işaretler gibi açıklanamaz, hurafeler de olabilir [13].

Hayni’de de halk hekimliğine başvurmak bir zorunluluktu, çünkü ya bir doktor veya eczacıya gitme imkanı yoktu veya doktor veya eczacı yoktu [14]. 

Tedavi Çeşitleri: İnanışlar, Önyargılar, Kutsal Mekanları Ziyaret, Doğa Üstü Varlıkların Müdahalesi

Özel günlere, yortulara veya sayılara bağlı tedaviler

  • Sağlık kalabilmek için 7 Nisan’da yedi kere yıkanmalıydı insan. Tabii, su dağıtım sisteminden mahrum bir kasabada benzer bir geleneğin uygulanmasını tahayyül etmek biraz zor.
  • Bahtsızlık yaşamamak için Pazartesi günleri dıkiş yapılmaması salık verilir.
  • Korkuya karşı tavsiye edişen ilaç şaraptı. Hane halkının tanımadığı kişiler evin bacasından aşağıya şarap dolu ibrikler indirirdi. Ev sahibi ibrikten bir kadeh şarap alıp, yerine kendi ev şarabından bir kadeh koymalıydı. Böylece tüm mahalle korkuya karşı “aşılanmış” olurdu [15].

Bu örneklerde ise Kutsal Kitap’ta bahsi geçen yedi sayısına ithaf edilen önemi görüyoruz.

  • Tatlı ve bol şarap elde etmek için Meled günü (İsa Mesih’in kırk günlükken mabede sulnulması yortusu) evin damında ateş yakılırdı. Aynı yortu günü kilise bahçesinde de ateş yakılırdı. Haynililer bu ateşten geriye kalan tahta parçalarını kutsanmaları için arı kovanlarının yanına koyardı.
  • Yılın ışıklı (bahtlı?) geçmesi için Yılbaşı ateşini har tutmak gerekir.
  • Yeni Yıl gecesi, mangal külleri arasında pişmiş büyük çörek içine saklı metal parayı bulan tüm yılın şanslısı sayılırdı.
  • Genelde bayramlarda, mesela Aziz Agop gecesinde yapılan ziyafetten önce, oruç tutmak gerekirdi, yoksa Aziz Agop “vurabilirdi” [16].

Hayvanlarla Alakalı Önyargılar

  • Köpek uluması veya karganın ve horozun sesi Hayni’de ölüm, bedbahtlık ve kötü olaylara yol açabilirdi.
  • Kem göze karşı ev kapısının kenarlarına kurban kanı sürer ve duvardan kurban edilmiş koçun boynuzlarını asarlardı [17].

Kutsal Mekanlarla Alakalı Önyargılar

Papazın Evi’nin yanında bulunan Haçtaşı, Yedi Kolonlu Cinler mağarası, Meryem Ana yortusunda gittikleri Didibe mağarası (eski bir keşiş odası) bazı kutsal mekanlara verilebilecek örnekler. Dıbnu manastırı yakınında bulunan S. Hovhannes kaynağında yıkanan birinin iyileşeceği yönünde bir inanış vardı. Fakat yazılı kaynağımız hangi hastalıktan iyileştiğini belirtmemiş. Kutsal sayılan herhangi bir suya taş atan kişi, o kaynak tarafından cezalandırılırdı [18].

Doğumla Alakalı Konular

Düğünden üç gün sonra ziyafete dair tüm törenlerin sona ermesi ile yeni evliler yalnız kalabilirdi artık. Vakti geldiğinde, “taş duvara yapıştı” diye fısıldayarak, gelinin hamile olduğunu tasvirli ve çekingen bir edayla çevredekilere duyurmak kaynananın göreviydi. “Taş”ın cinsiyeti ise şöyle belli olurdu: eğer erkekse anne adayı kalbinin üzerinde baskı hissederdi, ama eğer kızsa annenin hissettiği baskı karın bölgesinde olurdu.

Hayni’de ebeler vardı. Bunlar arasında ismi geçenler Mıço, Mıro, Mahbonların Saro. Bu görevi ailenin en yaşlı kadını da üstlenebilirdi. Ebe karın bağını kestikten ve bağladıktan sonra, yeni doğan bebeği kundaklar ve annesine teslim ederdi. Anne bebeği bir kaç gün yanında tutar, daha sonra bebeği beşiğe konurdu. Yeni doğan bebeğin bezleri arasına bebeğin dışkılarını emmesi için ısıtılmış toprak koyarlardı. Yeni doğum yapmış anne için su ve pekmez karışımı, pişirilmiş bir un olan “Meryem yemeği” hazırlanırdı. Bu yiyeceğin süt yapan bir özelliği vardı. 40 güne kadar su içmek yasaktı (acaba suyun temiz olmamasından dolayı mı?). Fakat yeni anne misafirlerin getirdiği şerbeti içebilirdi. Kadın eğer doğuramıyorsa, Hayni’nin güney-batısında bulunan Çermug şehrindeki sıcak su kaynağına girmeli, kilisede dua etmeli veya evlat edinmeliydi [19].

Pekmez, katılaşmış üzüm suyundan hazırlanırdı. Patel’in araştırmaları diğer pek çok bitkide olduğu gibi, üzümün de süt yapıcı özelliğini teyit etmekte [20]. Haynililerin deyişlerinde pekmezin önemli bir yeri olduğunu belirtmem gerek. Mesela, bir kişinin akıl sağlığını pekmezin kalitesi ile ölçülürdü. Bir kişi hakkında “Pekmezi az” demek, “aklı eksik” anlamına gelirdi.

Farklı Hastalıklar ve Tedavi Yöntemleri

Hayni’de doktor yoktu, öyle ki tedavi etme görevi yaşlı kadınlara aitti. Yaşlı kadınların bilgi birikimi kişisel deneyim ve atalardan miras kalan bilgiler üzerine kurulmuştu. Şifalı bitkilerle tedavi ve hacamat, yani bardak çekme yaygındı.

Deri Hastalıkları

Jamgoçyan iki kükürt kaplıcası hakkında yazmakta. Bu kaplıcalar yazın kurur, fakat zeminde toplanan çamuru halk “cildine sürer ve iyileşirdi” [21]. Bu kaynaklardan biri kilisenin yanında olduğu için mucizevi idi.

Derug

Jamgoçyan’a göre her Haynili yüzünde veya bedeninin bir yerinde bu iz bırakan derin yaraya sahipti. Bunun “kalıtsal frengi”den kaldığı düşünülüyordu [22]. Bu yaranın cinsel yoldan bulaşmış olduğu ihtimali bizim açımızdan garip, çünkü yine yazardan öğrendiğimize göre, Hayni’de kızlar beşikteyken veya 7-11 yaşlarında nişanlanır, 13-15 yaşlarında ise evlendirilirdi [23]. Muhafazakar ve geleneksel bir ortamın hüküm sürdüğünü de unutmamak lazım. Derug (veya Darug) muhtemelen “Halep yarası” (Halep Çıbanı, Bouton d’Alep/Bouton d’Orient) olarak adlandırılan yaraydı. Tıp literatüründe cutaneous leishmaniasis adıyla bilinir. Bir parazit bulaşı. Çıban kan emici, yani flebotomi sınıfına ait bir dişi sinek tarafından ısırıldığında meydana çıkar [24]. Bu sinekler Suriye ve Irak’ta bataklık bölgelerinde ürer ve suyu bol Diyarbekir ve Harput bölgelerine kadar ulaşır.

1) Tütün bitkisi (Kaynak: de.wikipedia.org/wiki/Tabak_(Gattung)).
2) Okaliptüs (Kaynak: https://commons.wikimedia.org/wiki/File:Eucalyptus_robusta_(Sowerby).jpg).
3) Sarımsak (Kaynak: commons.wikimedia.org/wiki/File:Bentley_und_Trimen_Allium_sativum.jpg).
4) Çiriş (Asphodelus) (Kaynak: commons.wikimedia.org/w/index.php).

Jamgoçyan yarayı tedavi etmek için Hayni’de üzerine göztaşı (mavi taş), şîrêz (bir bitkinin kökündeki undan hazırlanan yapışkan bir macun) ve kömür külünden hazırlanan bir macun sürülürdü. Göztaşı muhtemelen CuS04’e (bakır sülfat) tekabül ediyordu. Bu, bazı cilt hastalıklarının tedavisi için kullanılır [25]. Malmir Maryam ve çalışma arkadaşlarına göre, Çiriş (Asphodelus) türüne ait bitkiler antimiktobiyal, mantar önleyici, antienflamatuvar ve parazit önleyici tedavi özelliklerine sahip [26]. Makaleyi hazırlayanlar, Türkiye’deki halk hekimliğinde bu bitkinin yanık ve yaraları iyileştirmek için kullanıldığını söylüyor [27]. Jamgoçyan’ın kullandığı şîrêz kelimesinin önce baskı hatası olduğunu düşündüm. Daha sonra çocukluğumda Penyamin Jamgoçyan’ın bu pek de hoş telaffuza sahip olmayan bu kelimeyi evde reçine aradığında kullandığını hatırladım. Ermenice-İngilizce CALFA online sözlük de kelimenin bu anlamını teyit etmekte. Ermenicede bir bitki demek olan şıreş kelimesi kullanılıyor. Kunduracılar bu bitkinin kökünden tutkal hazırlar [28]. Macunun diğer bileşenine, yani kömür tozuna gelecek olursak... Yerel halk bunu sobalarda yanmış odundan bolca elde ederdi. Yaraları temizlemek için birebirdi [29]. Halep çıbanının ciltte kaçınılmaz olarak bir iz bıraktığını söylememiz lazım. Fakat bu üç madde ile halk tarafından hazırlanan bileşim yaranın daha çabuk kabuk bağlaması sürecinde belli bir fayda sağlayabilir.

İnsan Eti Yiyen Hastalık

Nohut büyüklüğünde bir kabarcıkla başlayan hastalık, kişiyi 24 saat zarfında öldürebilir. Tedavi olarak Haynili hekim ensede bulunan özel bir damar üzerine sıcak kömür serper veya sıcak bir bez koyar ve üzerine demirle bastırırdı. Operasyon, hasta sıcaklığı hissedene kadar tekrar edilirdi. Bundan sonra kabarcık kurur ve hasta iyileşirdi [30]. İnsan eti yiyen hastalık için tıp literatüründe bir karşılık bulmak mümkün olmadı. En yakın anlamı muhtemelen halk arasında Et yeme hastalığı olarak bilinen Nekrotizan Fasiit olmalı. Hastalık özellikle Streptokok A virüsü yoluyla (veya bir kaç farklı çeşit virüs) cilt bulaşı olarak yayılır. Virüs bedene hafif sıyrıklar veya delinmelerle girer. Hastalık yıldırım hızıyla yayılır ve kişiyi yere serer. Bu zamanda tedavisi antibiyorik ve ölü doku operasyonu yoluyla yapılmakta [31]. Hayni hekimlerinin tedavi yöntemine gelecek olursak, muhtemelen “özel damar” üzerinde sıcaklıktan kaynaklı tahriş, kandaki akyuvarların dezenfekte etme yetisine sahip fagosit ve lenfosit sistemini harekete geçiriyordu.

1) Soğan (Kaynak: de.wikipedia.org/wiki/Zwiebel).
2) Sarı papatya (Kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/Chamaemelum_nobile).

Yaralar

Bunlar, taş darbesi, bıçaklama, sıyırma veya virüsler yoluyla kan bulaşı sonucunda meydana gelen iltihaplarla ilgili. Tedavi olarak özel olarak hazırlanan bir bileşim yara üzerine koyup sarılırdı. Bu bileşimde hardal, kızarmış sıcak soğan, yağlı hamur veya dut vardı [32]. Bu malzemeler muhtemelen akyuvarların dezenfekte eden özelliklerini canlandırıp, şişmiş yarayı açıyor ve iltihabın akmasını sağlıyordu. Bunlar aynı zamanda antiseptik bitkiler olup yaranın gelişimini engeller.

Bu malzemelerin içeriğini daha ayrıntılı bir şekilde inceleyelim. Hardal, soğan ve yakın akrabası olan sarımsak kükürt içeren farklı moleküllerle zengin. Bu iki botanik familya (turpgiller ve zambakgiller) kimyasal yapıları itibariyle aynı maddelere sahip olmasalar da, eşit derecede farmakolojik sonuçlara sahipler. Bu bağlamda, antioksidan, antiviral, antibakteriyel, antienflamatuar ve mantar önleyici özelliklerini belirtmek isterim [33].

Jamgoçyan yara iltihaplarını çekmek için Haynililerin üzerlerine nane koyup sardığını ekliyor. Nanenin sahip olduğu uçucu yağlar cilde sirayet edip antioksidan, antibakteriyel, antienflamatuar ve mantar önleyici faktör oluşturabilir [34].

Jamgoçyan ilancuk adını verdiği bir şişkinlikten de bahseder. Tedavi olarak üzerine kurbağa veya yengeç bağlanırdı [35]. Kurbağanın tedavi edici özelliği hakkında bir açıklama bulamadık. Yengeç ise kabuklular familyasına ait bir hayvan. Bunların sert kabuğunda bol miktarda kitosan bulunur. Kimyasal bazı süreçlerden sonra daha küçük parçalara ayrılır ve bu parçalar antimikrobiyal, antioksitan ve bağışıklığı düzenleyici özelliklere sahiptir. Bu malzemelerden yara için merhemler hazırlanır. [37] Fakat kaynağımız sadece yengeci yaraya bağladıklarını söylemekle yetinmiş. Bu durumda hayvanın faydasını açıklamak zor, çünkü kitosan insan cildi üzerinde kolaylıkla dağılmazdı.

Egzema

Çermug şehrine has çamur veya erk adı verilen kaynağın suyu ile yıkanma ile iyileşirdi. Hem çamur, hem kaynak suyu kükürt zengini idi [37]. Kükürtün bazı deri hastalıklarını iyileştirdiğini biliyoruz [38].

Hayni yakınında bulunan Çermug/Çermig kentinden görseller (Kaynak: Victor Pietschmann, Durch kurdische Berge und armenische Städte, Wien, 1940).

Siğil (Sülük)

Siğiller deri üzerinde beliren ve virütik bulaştan meydana gelen ağrısız kabarcıklardır. Bu virüsler papilloma virüsü çeşidine aittir. Bazı siğiller tedavi uygulanmadan iyileşir. Eczanelerde lokal tedavi için satılan reçetesiz ilaçlar mevcut. Bazı durumlarda dermatoloğa başvurmak gerekebilir [39]. Siğile karşı Hayni’de ne yapıyorlardı acaba? Hasta avucunda bedeni üzerinde beliren siğillerin sayısı kadar nohut tutar, sırtını kuyuya verip, onları kuyuya atar ve “Onlar orada, siz de burada kuruyun” der. Gerçi kuyuya atılan nohut kurumayacak, yeşerecekti. Jamgoçyan’ın da bu yönteme başvurduğunu biliyoruz. O, nohutlarını Balabanların kuyusuna atmış ve yazdığı üzere siğillerden kurtulmuştur [40].

Yüz Şişi (humra, mübarek)

Jamgoçyan şişmenin sebeplerini yazmıyor. Fakat benzer şişlerin nispeten hafif veya ağır hastalık durumlarının bir sonucu olduğunu biliyoruz. Örnek olarak alerjik reaksiyonları, göz enfeksiyonlarını, diş iltihablamasını, bazı ilaçların yan etkilerini, deri bulaşlarını (çıban), sinüzit, gebelik zehirlenmesi, arı veya örümcek sokması vs. sayılabilir [41].

Yüzdeki şişliği tedavi etmek için Haynililer böğürtlen yaprağını ve ayakkabının üst kısmını birlikte yakar. Meydana gelen külü yumurta sarısına karıştırıp bir macun hazırlar ve şişlik bölgeye sürerler. Daha sonra hava almaması için üzerine bir bez örterler, böylece tıkayıcı bir pansuman hazırlanmış olur [42]. Toz şeklinde olan bu macunda muhtemelen yararlı ilaçlar yanma sonucunda zaten zarar görüyordu. Fakat yumurtanın sarısının barındırdığı sülfatlanmış glikopeptidler akyuvarların makrofaj çeşidinin üremesine yol açar ve kişinin dezenfekte olma kuvvetini harekete geçirir [43]. Tıkayıcı pansuman ise derinin faydalı malzemeleri emmesine yardımcı olur.

Karınca Yuvası

Bir yere toplanmış ve şiddetli kaşınmaya yol açan küçük sivilcelerdir. Karınca yuvasının çevresini hatırlattığı için bu ismi almıştır. Bunun bir benzeri de dirsek çevresinde olabilir. 1960’larda Harput doğumlu bir dermatolog bu hastalığı halen eczanelerde bulunabilen ünlü, pembe Kalamin losyonu ile tedavi ederdi [44]. Haynelilere gelecek olursak; onlar Mara Merig adında Kürt birine başvururlardı. Mara Merig hastanın kulak memesinden çıkarttığı kanı karınca yuvasının üzerine sürer ve bu şekilde “yuvayı” bozardı [45].

Çocuk Hastalıkları

Boğmaca

Bulaşıcı virüsün adı Bordatella pertussis adlı bir bakteri. Çocuk boğulacak derecede öksürür ve Jamgoçyan’ın dediği gibi boğazından horoza benzyen sesler çıkarmaya başlar. Tedavi edecek olan kişi usturayı çocuğun alnına koyar ve baş parmağına yapıştırdığı orta parmağı ile vururdu (benzer darbeye fiske denirdi). Böylece alnından kan çıkartır ve hasta iyileşirdi. Boğmacayı iyileştirmek herkesin harcı değildi, hekim bu tılsıma sahip olmalıydı. Benzer tılsıma sahip olan aile ise Baruşents’lerdi [46]. İlginçtir, boğmaca Van’da da hemen hemen aynı şekilde tedavi edilirdi, fakat orada ustura ile açılan yaranın üzerine rakı sürülürdü [47]. Şimdilerde boğmacaya karşı geliştirilen aşı mecburidir.

Kızamık

Hasta karanlık ve sıcak bir yere yatırılır ve yaraların dışarı çıkması için tatlı yedirilir [48]. Boston’da yaşayan ve daha öncesinde Osmanlı ordusunda doktor olarak hizmet veren çocuk doktoru Apelyan 1925’te şöyle yazıyordu: “Kızamık olduğu için evini Türk hamamı gibi sıcak ve karanlık tutma, (...) oda ısısı yaklaşık 18-20 °C [olmalı] (...). Hastanın yatağı hafif ve sıcacık olmalı. Ona su, pekmezli su, şerbet, ayran, yoğurt verin (...), oda içinde kuvvetli ışık olmasından mümkün mertebe kaçının (...)” [49]. Görünen o ki Hayni’deki hekim kadınların tedavi yöntemleri Apelyan’ın tavsiyeleriyle büyük ölçüde örtüşmekte. Hastayı sıcak bir yere yatırmak tek istisna tabii...

Çiçek Hastalığı

Hastalığın yayılmasını engellemek için perpin adı verilen primitif bir aşı yapılırdı. İlk aşama, hastanın sivilcelerinden akan iltihaptan bir damla almak ve süte karıştırmak. İkinci aşama, sağlıklı bir çocuğun cildini, ustura ile hafif bir darbe atarak kanatmak, kanı almak ve ilk aşamadaki karışımı bu kana karıştırmak. “Aşı” hazırdı [50]. Apelyan’a göre, geçmiş zaman insanlarının bu aşı şekli bazen iyi sonuçlar veriyordu, fakat çoğu zaman daha şiddetli bir bulaşa meydan veriyordu. Apelyan, çiçek hastalığından uzak kalmanın işlevsel tek yönteminin bahsi geçen bu “primitif aşı” olduğunu yazar. Apelyan, XVIII. yy.’da Osmanlı başkentinde ikamet eden İngiltere Elçisinin eşi Lady Mary Montagu’nun bu aşı yöntemini Ermenilerden öğrendiğini ve daha sonra bunu İngiltere’de yaygınlaştırdığını söyler [51].

Çocuk hastalıkları bölümünü bitirirken, hasta çocukları iman gücüyle tedavi etmek için onları kilise kapısının arkasına koyduklarını da söylemek isterim [52].

Farklı Ağrıların Tedavisi

Göz Ağrısı

Hayni rüzgarlı ve tozlu bir yerdi, dolayısıyla çocukların büyük bir kısmı göz ağrısına maruz kalabilirdi, çünkü onların tercih ettiği oyun alanı çoğunlukla sokak ve çöplük civarları olurdu. Harput’ta olduğu gibi, burada da kız bebeğine meme veren annenin sütünü hastanın gözlerine akıtırlardı. Doğrudan ağrayan gözün üzerine koydukları farklı tedavi yöntemleri de vardı. Toz haline gelmiş nöbet şekeri ve kırmızı mürekkep tozu karışımı, toz haline gelmiş tütün, Alum (NH4/Na-Al(SO4)212H2O) ve yumurta karışımı bunlardan bazılarıydı. Trahoma durumunda, yüksük veya göz taşı ile göz kapaklarını kaşırlardı [53].

Yukarda bahsi geçen tedavi yöntemleri ile ilgil açıklamalar bulmayı deneyelim. Şekerin yumuşatıcı olduğunu biliyoruz. Vikipedi’ye göre eozin (Asit kırmızısı) 1871’de bulunmuş ve kırmızı mürekkep karışımında kullanılmakta [54]. Ilaria Romano eozinin dezenfektan özellikleri olduğundan bahseder [55]. Göz tahriş olduğunda katı bir sıvı üretir. Dolayısıyla tereyağı elde edilen süt yağları göz kapaklarının yapışmasına engel olur, antikorlar ise virüslere karşı mücadele eder [56].

Arpacık da bir göz hastalığı. Jamgoçyan’a göre bunun tedavisi homeopati veya batıl inançla olurdu. Hasta kişi yeni çıkan aya bakar ve aynı anda yedi arpa tanesini suya atar veya aileden miras kalan bir arpa tanesini göze sürerdi [57].

Boğaz Ağrısı (Faranjit)

Jamgoçyan tedavi olarak şunu yazıyor: “Baş parmağın ikinci kemiğini üst ve alt dişler arasına yerleştirirlerdi” [58]. Ağrının nedenleri ve hastanın yaşına (yetişkin veya çocuk) gelecek olursak, kaynağımız ilave bilgiler vermemiş. Fakat tedavi eden kişinin baş parmağı hastanın boğazından ilerde başkalarına da bulaşabilecek Streptococcus A virüslerini dışarıya çıkartırtı muhtemelen.

1) Hardal (Kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/Brassica_juncea#/media/File:Brassica_juncea_-_Köhler–s_Medizinal-Pflanzen-168.jpg).
2) Kırmızı biber (Kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/Capsicum_annuum).
3) Hatmi/khıbızug (Kaynak: https://en.wikipedia.org/wiki/Althaea_officinalis).

Kuyruk Kemiği Ağrısı

Jamgoçyan’dan bunun osteopatik bir tedaviye sahip olduğunu ve şu şekilde uygulandığını öğreniyoruz. “Omurganın aşağı ucu acıtan bir merdiven basamağından asılır ve bir kaç kere çıkıp inerdi” [59]. Bu kemik ağrısı birisi tökezleyip geriye doğru sırt üstü düştüğünde meydana gelebilir, mesela. Hamilelik, regl, şişmanlık veya aşırı zayıflık kuyruk kemiği ağrısına neden olabilir. Omurganın aşağı kısmı, kuyruk tarafı, guguk kuşu gagasına benzeyen sivri bir kemik (kuyruk sokumu kemiği, coccyx). Bu kelime aynı zamanda guguk kuşunun Latince karşılığı. Bu ağrı şimdilerde antienflamatuvar ilaçlarla (NSAID), sıcak ve soğuk pansumanla, sıcak banyo ve kemik tedavisi ile iyileştirilmekte [60]. Haynililerin merdiven antremanı muhtemelen yamuk kuyruğu düzeltmeye yarıyordu.

Düşme ve Kırıklardan Kaynaklanan Ağrılar

Hastanın ağrılarını dindirmek için, onu yeni kesilmiş koyun postuna sararlar [61]. Acaba bu tedavi yönteminin koyun postunda bulunan proteinlerin katabolizmasından meydana gelen daha küçük parçaların, yani analjezik peptitlerin etkisiyle bir alakası var mı?

Sırt Ağrısı

İlk tedavi yöntemi biber ve pekmezle yapılan sulu macunu, diğeri kızıl toprak ve biberle hazırlanan sulu karışımı hastanın sırtına sürmekti [62]. Bu macunu muhtemelen bir bezle ağrıyan yere örtüyorlardı. Pekmezin şekeri bir yumuşatıcı, kırmızı biber ise deriden içeri nüfuz etmesini sağlayan kapsaisin içerir. Yıllar önce eczanelerde bu aynı maddeden hazırlanmış ve bir dış analjezik olan Capsolin adlı merhemi bulmak mümkündü. Kapsaisin kullanımı dış analjezin için bir tedavi yöntemi olarak halen kullanılmakta [63].

Sakatlık, Delilik ve Şiddetli Bel Ağrısı

Haynililer için bu üçünün de tedavisi Dıben Manastırı’nda kurban kesmekti.

Kalp Ağrısı

Kalp ağrısının farklı nedenleri olabilir, fakat bu konu hakkında Jamgoçyan açıklama yapmaz. Haynililerin kakule ve topalağı kahveye katıp, hastaya içirdiklerini yazar [64]. Türkçe bilen ve evinin arkasında küçük bir botanik bahçesine sahip Montrealli Bayan Rakel Demirciyan, kakulenin Ammomum Cardamon, topalağın da Cypress rotundus adında bir köknar çeşidi olduğunu aktardı [65]. Kakulenin, hazımsızlık durumunda faydalı olduğu biliniyor. Chevallier’e göre, Hint araştırmaları, bitkinin yüksek tansiyon için bir tedavi olduğunu ve spazm çözücü özelliğe sahip olduğunu söyler. Bu aromatik bitki diğer şifalı bitkilere karıştırılıp sinerjik bir sonuç alınabilir [66]. Sri Ranjani Sivapalan köknarın idrar sökücü, terletici, ağrı kesici, spazm çözücü gibi farmakolojik özelliklere sahip olduğunu yazıyor [67]. Kafeine gelecek olursak, farklı özellikleinin yanında ağrı kesici olduğunu biliyoruz [68]. Bazı kalp ağrılarına aromatik ve spazm çözücü bitkilerle baş edilebilecek, gaz, geğirme gibi bazı hazımsızlık belirtilerinin eşlik ettiğini biliyoruz.

Mide Ağrısı ve Şişkinlik

Bu durumda da tedavi üç çeşit şifalı bitki karışımı ile uygulanır. Bu üç şifalı bitki meryem otu, topalak ve lasendi. Bu üçünü birlikte haşlar ve sıvısını hastaya içirirlerdi. Bir diğer tedavi de “her derde deva” rakı içmekti [69]. Lasendi’nin ne olduğunu tespit etmek mümkün olmadı. Belki de bir baskı hatası ve lasdeni (Kızılağaç) yazmak istemişlerdi. Bu nokta biraz daha aydınlatılmalı. Topalağın faydalarını yukarda anlatmıştık. Meryem otu sindirim sistemi ülser ve ağrılarını iyileştirmek için kullanılır [70]. Burada mide ağrıları için rakının kullanımını biraz garipsedik, çünkü aksine zarları tahriş edebilir.

Diş Ağrısı

Sarı papatya adı verilen bitkinin ortasında bulunan sarı çiçeği tedavi olarak kullanılırdı [71]. Armenag Bedevyan’ın bitki isimleri sözlüğüne göre, babanac asfar tamamen sarı bir çiçekti ve tuvalleri boyamak için kullanılırdı. Al-Snafi, sarı papatyanın antispazm, antienflamatuvar ve antiviral özelliklerinden bahseder [73]. Bitkinin bu özellikleri doğal olarak ağız ve diş hastalıkları tedavisinde faydalı olabilir. Bitki çaylarının ağız gargarası için kullanıldığını tahmin edebiliriz.

Diğer Hastalıklar İçin Tedaviler

Ateş

Hastayı öldürülmüş bir kişinin mezarına yatırırlardı, üzerine soğuk su döker ve “kaç, yılan geldi” diye bağırırlardı. Hasta kaçar ve Jamgoçyan’ın aktardığına göre ateş de yok olurdu [74]. Maalesef Ermeni bölgelerinde Ermenilere ait mezarlıklarda öldürülmüş kişiler hiç de az değildi.

Verem

Bu hastalık Hayni’de görülmemişti. Her halükarda tedavisinin olmadığı düşünülüyordu [75].

Dizanteri

Hastalık şiddetli, sıklıkla sulu, bazen de kanamalı ishale neden olur. İshalin başka nedenleri de olmasına karşın, bu durumda nedeni Şigella türü bulaşıcı bir bakteridir. Şigella tuvaletlerde dışkı ile bulaşır, oradan da günlük içme/kullanım suyuna sızabilir [76]. Hayni’de su ve kanalizasyon sistem kıskanılacak bir seviyede değildi. Bundan dolayı muhtemelen dizanteri büyük zararlar veriyordu. Jamgoçyan, Hayni’de dizanteriyi, hastaya işucofs adı verilen bir baharatın kaynamış suyu ile tedavi edildiğini yazmakta [77]. Armenag Bedevyan’ın bitki sözlüğü en az yirmi tane “iş” veya “işu” kökenli bitki barındırır, fakat bunlardan hiç biri şifalı değildir. Gul Jan ve farklı kişiler Pakistan’da ishal ve dizanteri tedavisi için kullanılan 34 bitki incelemiş. İşucofsin adlı bir bitkiye bu listede de rastlamadık [78].

Öksürük

Jamgoçyan, Hayni’de öksürüğü “kızvan” adında bir bitkinin kaynamış sıvısını içirerek tedavi ettiklerini yazmış.  Bedevyan’ın bitki sözlüğünde “kız” köküne sahip beş bitki var; kzir, kızirug, kızmaz, kızmasd ve kıznotsnin. Sonuncusu dışında diğerlerinin şif özelliği yok. Kıznots Misk Maydanozu olarak Türkçeye tercüme edilebilir. Grieve’e göre bitki çayı olarak, öksürükten meydana gelen balgamı atmak ve farklı rahatsızlıklar tedavi etmek için kullanılabilir. Ayrıca deride beliren yaralar için de şifa olabilir [80].

Sıtma

Hastalık kişiden kişiye sadece kan nakli ile geçebilir. Titreme başlıca belirtilerinden biri olduğu için Ermenice “Titreme” adı ile de anılır. Sulak bir bölge olan Hayni’de muhtemelen dönem dönem bataklıklar oluşmaktaydı. Bataklıklar, sıtmaya neden olan dişi sivri sineklerin üreme alanı olarak bilinir. Sivri sinekler, ısırma neticesinde kişinin kanına plazmodyum türüne ait tek hücreli parazitler zerk eder, böylece kurbanının alyuvarlarına hastalığı bulaştırırdı. Plazmodyumlar biyolojik olarak kendilerini beden içinde tamamlar, buna göre de hasta yüksek ateş, baş ve vücüd ağrısı, yoğun terleme, kendini kaybetme, hastalığın başıca belirtilerinden olan şiddetli titreme gibi farklı krizler yaşar [81].

Titreme aslında ateşe karşı bir direnç, fakat uzun süreli olduğu takdirde sinirlerin üzerinde ağrı veren küçük yaralara neden olur.

Jamgoçyan titremenin temiz olmamaktan kaynaklı olduğunu yazmakta, fakat çağdaş veriler ışığında bunun doğru olmadığını biliyoruz. O, tedavi yöntemi olarak hastaya kuru üzümle bit yedirmenin faydalı olacağı görüşünde. Bir diğer tedavi yöntemi olarak, hastayı tabakhanenin yanında bulunan akan soğuk suya birden atmak olduğuu yazıyor. Bu yöntem iyileştirme yöntemi olarak kabul edilen hastayı korkutmak içindi. Jamgoçyan bu yöntemle bir kaç kere iyileştiğini söylüyör. Ayrıca üç yerin adı geçmekte; Vozirig, Nırkhıniz ve Dıbne kilisesi. Bu yerlerde bulunan soğuk kaynaklarda yapılacak banyoların da iyileştiren özelliğinden bahsedilmekte. Titremeyi dindirmek için Ambilag yakınında bulunan kaynağa gider ve oraya yumurta ve tuz atıp, sonrasında kutsal ağaça bir çaput bağlarlardı. Hastanın bedenine sarı bir gülle masaj uygulamak da bir tedavi yöntemi olarak görülürdü.

Sıtma eğer kışa denk gelmişse, hastanın bir dut ağacına tırmanması, ağacın dallarını sallaması ve dutların dökülmesini boş yere beklemesi gerekiyordu. Ana fikir şuydu; sıtma bir kış hastalığı değil, dut da bir kış meyvesi değil, dolayısıyla hastalık bu şekilde geçecekti... [82].

Soğuk duş kasların gerilimini dindirir, ateşi düşürmeye yardımcı olur ve lenfatik akışı destekleyerek hastanın dayanıklılığını yükseltir. Yumurta ve tuzun rolünü anlamak mümkün olmadı. Aynı şekilde, sarı gülle bedene masaj yapmanın da farmakolojik yararı net değil. Fakat benzer dokunuşlarla titreme üzerinde belirli bir etki yaratmanın mümkün olduğunu hesaba katmalıyız.

Sarılık

Derinin, gözakının ve idrarın sarı renk alması ve dışkının renksizliği hastalığın başlıca belirtileridir.

Sarılık, farklı nedenlerden dolayı vücuttaki bilirübinin (eski kanın alyuvarlarından doğal yolla oluşan bir madde) safra kesesinden veya safra kesesinden geçerek bağırsak yoluyla dışarı atılmaması ve kanda kalması sonucu (hiperbilirubinemi) oluşan bir hastalıktır. Bu duruma bir kaç sebep neden olur. Örneğin, ödü tıkayan taşlar, Epstein-Barr virüsü ve Hepatit A, B, C. B ve C virütik ve bulaşıcıdır [83].

Hayneliler bu hastalığı yılan çiçeği olarak adlandırılan bitkinin haşlanmış suyunu içerek tedavi eder.

Armenag Bedevyan’ın bitki sözlüğü yaklaşık 15 tane yılan köküne sahip bitki tanımlamış (yılan Cennet bahçesinden bu yana ünlü). Bunlardan sadece biri, Gentiana türüne ait yılan ilacı olarak bilinen (diğer adı ile yılan sarımsağı) karaciğer tedavisinde kullanılmakta. Bu konu hakkında Garabed Kapikyan “Ermeni Florası” çalışmasında Amirdovlat’tan aldığı bilgileri aktarmakta. Burada, bu bitkiyi şarapla dövüp, içirdiğinde karaciğer ağrısına iyi geldiği söylenmekte [84]. İran halk hekimliği ve çağdaş tıbbında da bu ilaç ağrılı ve şiş karaciğeri iyileştirmek ve genel olarak karaciğeri korumak için ilaç olarak kullanılır (hepatoprotektif) [85].

Ateroskleroz

Orta ve büyük damarların çepherlerine toplaşan düzensiz yağ parçalarına aterom adı verilir. Bunlar kan akışının düşmesine veya durmasına neden olur [86]. Bu durum kardiyovasküler ve beyin krizlerine yol açabilir. Jamgoçyan, yılda bir kere berberin kişinin kolundan ustura ile kan aldığını yazıyor [87]. Damar sertliği tedavisinin hangi teşhis üzerine ustura ile ilişkilendirildiğini bilmek muhakkak ilginç olacaktır.

Soğuk Algınlığı

Muhtemelen cereyandan ileri gelen sırt ağrısını anlamamız lazım. Haynili için tedavi “kulunçu tutmaktı”. Bu, fizyoterapik/osteopatik masajlara tekabül etmekte. Üşümüş omuzun kaslarını ovalar, daha sonra başı sağa ve sola hareket ettirtikten sonra, ani ve şiddetli bir şekilde sarsarlardı. Bir başka tedavi yöntemi de sırtı çiğnemekti [88]. İlginçtir, Harput’ta sırt ağrısına “khulinç” derler ve tedavisi yine ostopatik yöntemlerle olurdu.

Kum

Madeni farklı meteryallerden oluşan tuzlar böbrek veya idrar yollarının farklı yerlerinde birikebilir ve kristalize olup, kum veya taş gibi daha büyük parçalar küçük parçalar oluşturabilir. Kristal 5 mm’dan büyük olduğu takdirde, idrar sırasında ağrıya neden olabilir, hatta idrar yollarını tıkayabilir [89]. Halk hekimliği bu hastalığı tedavi etmek için farklı yöntemlere sahip. Haynili söz konusu bu hastalık olduğunda, “khıbızug” denilen bitkinin haşlanmış suyunu içer [90]. Khıbızug Arapça khıbeyzi olarak adlandırılan bitkinin ismine çok benziyor. Bu, ebegümeci. Khıbeyzi hakkında Grieve farklı tedavi özelliklerinin yanında, idrar organının farklı ağrılarını dindirdiğini, idrar yollarını açıp, genişlettiğini ve kanamayı durdurduğunu yazar [91].

Cereyan

Hava akımından kaynaklanan fiziki ağrılar. Hayni’de ağrıyan yere ezilmiş “artoza” ve kına karışımı koyup bağlarlardı. Ağrıyan yere kirpi, domoz veya kaplumağa eti koymak bir başka tedavi yöntemi idi. Bir başka çare de ağrıyan yeri zeytinyağında ısıtılmış akrep parçaları sürmekti [92]. Bu hayvanların etleri, özüt (ağrı kesici peptitlerle birlikte) ve ısılarıyla ağrıyan yerdeki kan akışını hızlandırıp, ağrıyı kesebildiklerini düşünebiliriz. Zeytinyağı ve akreple hazırlanan ilaca gelecek olursak, mantıksal olarak hayvanın zehrinin de orada olması gerekir. Bu anlamda Ahmadi M/Zare Mirakabadi’nin araştırmalarına göre, akrep zehri (eklembacaklıların zehri) ağrı kesici ve antienflamatuvar maddeler içerir [93]. “Artoza” hakkında bilgi toplamak mümkün olmadı. Chuku’nın araştırmalarına göre kına yapraklarının, saçları, sakalı ve parmakları boyamaktan öte, antienflamatuvar özelliklere de sahiptir [94].

Plörezi

Akçiğer ve göğüs kafesi arasında bulunan bez az miktarda sıvı barındırır. Bu sıvı nefes alıp verme hareketlerini kolaylaştırır. Farklı nedenlerden dolayı bu bezin zarları tahriş olduğunda, bunlar birbirine yapışır ve kişi plöritik ağrı, yani nefes alıp, verirken sıkıntı yaşamaya ve göğüs ağrısı çekmeye başlar [95]. Haynililer bu hastalığı sıcaklıkla tedavi ederdi. Kara türlü tavuğu dövdükten sonra, ağrıyan kısma sıcak-sıcak bağlarlardı. Bir diğer tedavi şekli de talaş ve tuz karışımını veya ısıtılmış taşları ağrıyan yerin zerine bağlamaktı [96]. Siyahın ısıyı muhafaza ettiğini biliyoruz. Belki hayvansal etleri oluşturan proteinlerin ayrışma ve fermantasyonundan peptit gibi ağrı kesici parçalar oluşmakta [97].

Sonuç

Penyamin G. Jamgoçyan Hayni’de doktor veya eczacı olmadığını yazar. Hekimlik deneyimki kadınların atalarından miras aldıkları bilgilere ve bitki dünyasından alınan tedavi yöntemlerine dayanıyordu. Yazar dört sayfada yaklaşık otuz hastalık ve onların tedavi yöntemleri hakkında bilgi aktarıyor ve bazı yerlerde ise sadece genel bilgiler vermekle yetiniyor. İlaç olarak kullanılan bazı bitkilerin isimleri Hayni diyalekti ile verildiğ için, bu bizi ek olarak ilginç araştırmalar yapmaya teşvik etti.

Van halk hekimliğini araştırırken de benzer zorluklarla karşılaşmıştık. Bir kaç noktayı Montreal’de botanik bir bahçeye sahip Bayan Demirciyan ve onun dil bilmesi sayesinde aydınlatabildik. Fakat lasend/lasden, işucofs, yılan çiçeği gibi bazı bitkiler meçhul kalmaya devam etmekte. Bazı bitkileri de yaklaşık olarak tespit edebildik. İsmi yerel dilde verilmiş bir bitki hakkında kesin bir açıklamamız olmadığında, aynı bitki adına en yakın olan botanik bir başka isim bulmaya, o bitkinin kimyasal özelliklerini ortaya çıkarmaya ve Jamgoçyan’ın tasvir ettiği tedaviye ne kadar uyduğunu tespit etmeye gayret ettik.

İlginç olan Hayni’de veremin olmaması. Üzümden elde edilen tatlıların ve alkollü içkilerin bolca kullanımına karşın, şeker hastalığı ve alkolün zararları hakkında herhangi bir anlatıya rastlamadık.

  • [1] Penyamin G. Jamgoçyan, “Hayni. Topografik, Etnografik, Tarihsel” [Ermenice] G. Donigyan Matbaası, Beyrut, 1951, s. 13.
  • [2] a.e., s. 64.
  • [3] a.e., s. 20.
  • [4] a.e., s. 22.
  • [5] a.e., ss. 23-25.
  • [6]  Murli Dharmadhikari, "Composition of Grapes": www.extension.iastate.edu/wine/files/page/files/compositionofgrapes.pdf
  • [7] Jamgoçyan, Hayni, ss. 61-62.
  • [8] a.e., ss. 21-25.
  • [9] a.e., s. 18.
  • [10] a.e., ss. 38-39.
  • [11] a.e., ss. 34-35.
  • [12] a.e., s. 37.
  • [13] Zhang Qi, Traditional medicine definitions, World Health Organization.
  • [14] Jamgoçyan, Hayni, s. 73.
  • [15] a.e., ss. 78-79.
  • [16] a.y.
  • [17] a.e., s. 79.  
  • [18] a.e., ss. 79-80.
  • [19] a.e., ss. 71-72.
  • [20] Hetvi N. Patel, Harsh B. Desai, R. Krishnamurthy, "Plants as booster for lactation", Natural products, An Indian journal, NPAIJ 9 (7), 2013 (398-304), s. 300.
  • [21] Jamgoçyan, Hayni, s. 17.
  • [22] a.e., s. 73.
  • [23] a.e., s. 66.
  • [24] R. S. Porter et al, "Parasitic infections (chapter 180)", Merck manual, John Whyley & sons Inc, NJ/Canada, 2009,s. 1217-1218.
  • [25] A. Wade et al, "Cupper Sulphate", Martindale, The Extra Pharmacopoeia, 27th edition, 1977, The Pharmaceutical Press, London, s. 895. 
  • [26] Armenag K. Bedevian, Polyglotic Dictionary of Plant Names, reprint of 1935 edition, Cairo, Madbouly Bookshop, 1994, s. 89.
  • [27] M. Malmir et al, Abstract from “A comprehensive review of the medicinal plants from the genus Asphodelus”,Plants, 7(1): 20 March 2018: 
  • [28] Garabed Kapigyan, Ermeni Florası [Ermenice], Kudüs, S. Hagopyants Matbaası, 1968, s. 183. 
  • [29] www.thefreedictionary.com/activated%20charcoal
  • [30] Jamgoçyan, Hayni, s. 74.
  • [31] Porter et al, "Skin desorders (Section 17, Chapter 197)", Merck manual, Wiley & sons NJ/Canada, 2009, էջ 1318-1219:
  • [32] Jamgoçyan, Hayni, s. 74.
  • [33] Yan Tian, Fangming Deng, "Phytchemistry and biological activity of Mustard (Brassica juncea): a review", 17 Nov 2020, s. 704-718.
  • [34] Pradnya S. Rane, Sandip T. Gaikwad, "Medicinal Properties of Onion and Garlic: A Review", Innovative Food Science & Emerging Technologies, 6(5): 50-57, May 2019. 
  • [35] Gema Nieto, "Biological Activities of Three Essential Oils of the Lamiaceae Family", Medicines (Basel) 2017 Sep., 4(3):63.
  • [36] Guiping Guan et al, "Biological Effects and Applications of Chitosan and Chito-Oligosaccharides", Front Physiol, 07 May 2019.
  • [37] Jamgoçyan, Hayni, ss.74-75.
  • [38] https://www.mayoclinic.org/drugs-supplements/sulfur-topical-route/description/drg-20066155
  • [39] Porter et al, "Skin desorders", էջ 1324.
  • [40] Jamgoçyan, Hayni, s. 75.
  • [41] www.healthline.com/health/facial-swelling
  • [42] Jamgoçyan, Hayni, s. 75.
  • [43] www.medicalnewstoday.com/articles/320445
  • [44] Adom Bucikanyan, kişisel anımsamalar.
  • [45] Jamgoçyan, Hayni, s. 76.
  • [46] a.e., s. 76.
  • [47] Serine Avakyan, Ermeni Etnografyası ve Halk Edebiyatı, Arcak, VIII. cilt, [Ermenice] Sovyet Ermenistanı Bilimler Akademisi Yayınları, Yerevan, 1978, s. 82.
  • [48] Jamgoçyan, Hayni, s. 76.
  • [49] A. S. Apelyan, Çocukların Kitabı [Ermenice], Hayrenik Matbaası, Boston, 1925, s. 206.
  • [50] Jamgoçyan, Hayni, s. 76.
  • [51] Apelyan, Çocukların Kitabı, s. 211.
  • [52] Jamgoçyan, Hayni, s. 76.
  • [53] a.e., s. 74.
  • [54] Wikipedia: Eosin.  
  • [55] Ilaria Romano et al, “Controlled antiseptic/eosin release from chitosan-based hydrogel modified fibrous substrates”, Carbohydrate polymer, Volume 131, 20 October 2015, pp. 306-314.
  • [56] Kelly M Jackson, Andrea M Nazar, "Breastfeeding, the immune response, and long-term health", The journal of the American Osteopathic Association, April 2008, Vol 106, 203-207.
  • [57] Jamgoçyan, Hayni, s. 76.
  • [58] a.e., s. 75.
  • [59] a.y.
  • [60] my.clevelandclinic.org/health/diseases/10436-coccydynia-tailbone-pain
  • [61] Jamgoçyan, Hayni, s. 75.
  • [62] a.e., s. 76.
  • [63] Julie L. Olenak, "Over The Counter Analgesics: A Closer Look At Recent Updates", April 2014, Vol 2, No 2,Inside Pharmacy.
  • [64] Jamgoçyan, Hayni, s. 75.
  • [65] Rakel Demirciyan ile telefon görüşmesi, Nisan 2021.
  • [66] Andrew Chevallier, "Cardamome", Encyclopédie des Plantes médicinales, 2018, Selection of readers digest/Publications mondus vivendi inc, Canada, էջ 93: 
  • [67] Sri Ranjani Sivapalan, "Medicinal uses and Pharmacological activities of Cyperus rotundus Linn – A Review", International Journal of Scientific and Research Publications, Volume 3, Issue 5, May 2013.
  • [68] Jana Sawynok, "Caffeine and pain": pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/21041029/
  • [69] Jamgoçyan, Hayni, s.75.
  • [70] Chevallier, "Benoite", էջ 216-17: 
  • [71] Jamgoçyan, Hayni, s.75.
  • [72] Bedevian, Polyglotic Dictionary of Plant Names, էջ, p 64-65:
  • [73] Ali Esmail Al-Snafi, "Medical Importance of Anthemis Nobilis", Asian Journal of Pharmaceutical Science and Technology, Vol 6|Issue 2| 2016 |89-95.
  • [74] Jamgoçyan, Hayni, s.76.
  • [75] a.y.
  • [76] Porter et al, "Bacterial infections (Section16, chapter 197)", էջ 1174-76։
  • [77] Jamgoçyan, Hayni, s. 76.
  • [78] Gul Jan, Mir Ajab Khan, Farzana Gul, "Ethnomedicinal Plants Used Against Diarrhea and Dysentery in Dir Kohistan Valley (NWFP), Pakistan", Ethnobotanical Leaflets, 12: 620-37, 2008.
  • [79] Jamgoçyan, Hayni, s. 76.
  • [80] M. Grieve, "Myrrhis odorata": www.botanical.com/botanical/mgmh/mgmh.html
  • [81] Porter et al, "Malaria", էջ 1218-1220:
  • [82] Jamgoçyan, Hayni, s. 73-74.
  • [83] Adult Jaundice: my.clevelandclinic.org/health/diseases/15367-adult-jaundice
  • [84] Garabed Kapigyan, Ermeni Florası, ss. 254-255.
  • [85] Fatemeh Mirzaee et al, “Medicinal, biological and phytochemical properties of Gentiana species”, J Tradit Complement Med, 2017 Oct; 7(4): 400–408, Published online 2017 Jan 28.
  • [86] Porter et al, "Atherosclerosis", էջ 396-401: 
  • [87] Jamgoçyan, Hayni, s. 75.
  • [88] a.y. 
  • [89] Wikipedia: Kidney stone disease.
  • [90] Jamgoçyan, Hayni, s. 74.
  • [91] M. Grieve, "Marshmellow": www.botanical.com/botanical/mgmh/mgmh.html
  • [92] Jamgoçyan, Hayni, s. 74.
  • [93] Maryam Ahmadi, Abbas Zare Mirakabadi, "Study on anti-inflammatory effect of scorpion (Mesobuthus eupeus) venom in adjuvant-induced arthritis in rats" Archives of Razi Institute, Vol. 64, #. 1, June (2009) 51-56. 
  • [94] L. C. Chuku, Nnamdi Chinaka, Dada Damilola, "Phytochemical Screening and Anti-inflammatory Properties of Henna Leaves (Lawsonia inermis)", European Journal of Medicinal Plants, December 2020.
  • [95] https://healthlinkbc.ca/health-topics/tj8148
  • [96] Jamgoçyan, Hayni, s. 74.
  • [97] Z.F. Bhat, Sunil Kumar, Hina Fayaz Bhat, "Bioactive peptides of animal origin: a review"  Journal of Food Science and Technology, 2015 Sep; 52(9): 5377-92.