Aziz Mesrop Dağı'nın yamaçlarında kurulu Palu şehri (Kaynak: Victor Pietschmann, Durch kurdische Berge und armenische Städte, Wien, 1940)

Palu – Bayramlar

5 Temmuz 2011

Yeni Yıl

Yılbaşı şenliği gece yarısından sonra Yeni Yılın başladığı 31 Aralık akşamı gerçekleştirilir.

Yılbaşı akşamı masaya yedi çeşit yiyecek korlar:

Khoru [derin, çukur (tandır)]– içindekiler: bulgur;dövülüp öğütülerek hamura dönüştürülmüş susam; biraz, döğülmüş kırmızıbiber; doğranmış soğan. Bütün bunları birbiriyle karıştırıp yarıya kadar suyla dolu bir tencereye kor; kapağını kapatıp, hava almaması için hamurla sıvarlar. Sonra da pişmesi için tandırın (tonir) içine yerleştirirler.

Bulgur ve nohutla yapılan Köfte – içindekiler: bulgur ve üç katı fazla nohut. Bu yemek topigtabir edilen ve nispeten daha çok bilinen yiyeceğe oldukça benzemektedir.

Hoşab– kaysı, erik, kuru üzüm ve pekmezden yapılır.

Anuşabur – içindekiler: öğütülmüş ve kepekleri alınmış buğday, ceviz, badem, kuru üzüm, bal (bazen pekmez ya da kazbe ile ikame edilir [1]).

Perper abur (Semizotu çorbası) – içindekiler: kurutulmuş semizotu, dövülmüş buğday, kırmızı barbunya, öğütülmüş mercimek, kuru biber, soğan ve susam yağı.

Bahots keşkeg (Perhiz keşkeği) – içindekiler: dövülmüş buğday, mercimek, nohut, kurutulmuş enginar, kuru pancar (yeluk çiriş otu helug), susam yağı (tahin).

Şuşmayi hats (susam ekmeği) – içindekiler: çok ince açılıp susam yağında kızartılan, buğday unu ile yoğrulmuş hamur. Daha sonra her bir yufkanın iki yüzüne de tahin ve pekmezden (ya da bal) oluşan bir sıvı karışım sürülür. Böylece hazırlandıktan sonra hepsi üst üste dizilir. [2]

Yılbaşı akşamı karanlık bastığında köylerde, kodegakhdenen kemer asma âdeti kendini gösterir. Bu, evin çatısına asılan ve diğer ucuna büyük bir torbanın bağlandığı uzun bir kemerdir. Evin hanımı böyle birden çok torbanın içine ceviz, kuru üzüm, badem, pestil, badem ya da ceviz sucuğu (rocig), kesme (lokum gibi, iyice pişirilip sertleştirilmiş pekmez parçaları) doldurup bunları çatıdan aşağıya sarkıtır [3]. Dikran Papazyan aynı kodegakhgeleneği hakkında, kendi köyü Havav’da yetişkinlerin, ellerinde ipe geçirilmiş bir torba tutarak damdan dama dolaştıklarını yazar. Bunlar, çantatabir ettikleri bu torbayı bacadan aşağıya sarkıtırlarken bir yandan da “Ale vıla, ale vılavor çantas letsun veryella [ale vıla [üzerine şükret,dua etanlamında kullanılsa gerek], ale vıla; çantam dolu çıksın yukarıya]”diye seslenirler. Aşağıda, ocağın başında oturanlar torbayı görür; evin hanımı, içine ceviz, kuru üzüm ve pestil doldurur. [4] Yine çocukluğunu Havav köyünde geçirmiş olan Melkon Gürcüyan (Hırant) da köydeki Yılbaşını tasvir eder. Çocuklar o soğuk kış mevsiminde bir damdan diğerine atlamakta ve ev halkının yemişlerle doldurmasını bekleyerek torbalarını bacalardan aşağı sarkıtmaktadırlar.

Çatının üzerinde dikilip şarkı söylerler:

Aleluya! Aleluya!
Meg kata, meg kulinca
Dıvek mezi, yella ka...
[5]

Tercümesi:

Şükürler Tanrı’ya! Şükürler Tanrı’ya!
Bir kete, bir külünce
Verin bize, gelsin yukarıya… 

Aynı adet Palu kentinde de geçerlilik gösterir. Yeniyetmeler ve gençler, Yılbaşı akşamı, saat aşağı-yukarı 9 ila 10 arası, bir kırmızı elmayı uzun bir iple evlerin bacalarından aşağı sarkıtırlar. Evin içinde, ocağın etrafında toplanmış olanlar elmayı alırlar; ev sahibi, meyvenin içine madeni paralar gömer ve yukarı çekmeleri için seslenir. Kentte aynı zamanda, ev hanımları yemişlerle doldursunlar diye bacalardan aşağı torbalar sallandırırlar. Bazen de torbalar dolu iner; bu kez hediye alanlar evdekilerdir. [6]

Palu köylerinde gece yarısı, evin büyüğü çocukları alıp köyün kaynağına doğru yollanır. Oraya, beraberlerinde sığırlar için hazırladıkları, toynak şekli verilmiş Yılbaşı ekmekleri getirirler. Başka ekmekler de saban, mekik, nacak, testere, yüksük, makas vs. gibi zirai, mesleki ya da evle ilgili işlerde kullanılan aletleri andırmaktadır. Köyün erkeklerinin, Yeni Yıl gecesi kaynağın etrafında toplanıp anadan üryan soyunmaları ve akan buz gibi suyun altına girerek yıkanmaları bir gelenektir. Aynı zamanda, hayvanlara vekendilerineayırdıkları, büyük kalburlara yerleştirdikleri hamurluları da ıslatırlar. Daha sonra evlerine dönerler; köylüler ekmeklerini yerken sığırlar da kendi paylarının tadını çıkarırlar. [7]

Yemek merasimi, Yeni Yılda, ertesi sabah icra edilir. Önce, çocuklar uyandıkları zaman, yataklarının üzerinde asılı duran çorapları kuru üzüm, ceviz ve pestille dolu bulurlar. Küçüklere önceden, bu hediyeleri getirenin Şıvod(kötü bir ruh) olduğu ve yaramazlık yapan çocukların, Yeni Yıl gecesi, şekillerini değiştirdiği söylenir. [8] Kentte verilen hediyelerin maddi değerleri daha büyük olur. Nitekim evin üyeleri sabaha karşı sıra ile gelip büyüklerinin elini öper ve Yeni Yılını kutlarlar. Büyükleri de onları öpüp takdis ederek her birine birer hediye verir. Bu hediyeler gümüş ya da altın yüzük, küpe, mendil, peçe, para vs. olabilir. [9]

Evde, masanın üzerinde yedi çeşit yiyecek dizilmiş olur. Yemeğe şarap da eşlik eder. Keza masadakiler Yeni Yıl şarkıları söylemeye koyulurlar. Bu şarkılardan birini, Papaz Harutyun Sarkisyan hâlâ unutmamıştır: 

Pari yegar Nor Dari,
Dur mezi tsoren, kari,
Le, le, le, le, akh le,le,
Mer petagın alir guze
Le, le, le, le...
Dandiginı yeğ guze, le, le,
Pukherigıs mukh guze, le, le...
Mer ocakhı pad guze, le, le...
Ekun bağçin bıduğ dur, le,le,
Mer ağçigin pesa dur, le, le...
Mer dığayin hars mı dur, le, le...
Hürındutin toğ çılli
Kesadutin toğ çılli, le, le
Heyran Nor dari
[10]

Tercümesi:

Hoş geldin Yeni Yıl,
Arpa, buğday ver bize,
Le, le, le, le, ah le,le,
Bizim arı kovanı un ister,
Le, le, le, le...
Evin hanımı yağ ister,le, le,
Bacam duman ister,le, le...
Ocağımız odun ister, le, le...
Bağ-bahçeye meyve ver, le, le...
Bizim kıza damat ver, le, le...
Oğlana gelin ver, le, le...
Hastalık olmasın, le, le...
Kesatlık olmasın,  le, le...
Hayran Yeni Yıl.

Palu’dan Providence’a: bir mirasın yeniden hayat bulması (Paluluların bir açık hava şenliği).

Misak Berberyan’ın"40 Years of Memories [40 Yıllık Hatıralar]: 1932-1972" filminden bir bölüm. 1930’lu yıllarda filme alınmış olup günümüzde Silvina Der Mıgırdiçyantarafından hazırlandı. Filmde Palulular, Providence’ta (Rhode Island, Birleşik Devletler) bir açık hava şenliği sırasında görünmekteler. Film, George Ağcayan koleksiyonuna ait. Şarkının adı: “Palu kenti inşa edilmiş”; söyleyen: Maro Nalbandyan (Şarkı, Alahaydoyan’ın Palui (yev daradzaşırçani) yerajışdagan-azkakıragan havakadzo [Palu ve çevresinin müzikal –etnografik koleksiyonu (Բալուի (եւ տարածաշրջանի) երաժշտական-ազգագրական հաւաքածոյ)] kitabından (Tırazarg Yayınları,  Glendale, Kaliforniya, 2009) alındı).

Dearnıntaraç [Çocuk İsa’nın tapınağa takdimi] yortusu

Bu bayramın akşamında Palu köylerinde şenlik ateşi yakma merasimi gerçekleştirilir. Sarkisyan’ın aktardığına göre başlıca iki farklı yerde: kilise avlusunun ortasında ve köy reisinin, yani muhtarın evinin damı üzerinde ateş yakılır. İlkinde yakacak olarak akçaağaç, ikincisinde ise yeşil ardıç dalları kullanılır. Bunlardan başka, hemen her evin önünde ya da damı üzerinde daha küçük çaplı ateşler de yakılır. [11] Papazyan, Havav’a dair yazdığı tanıklıklarında, ardıç dalları yığınının köy kilisesinin avlusuna yerleştirilip orada da şenlik ateşi yakıldığını anlatır. [12] Okhu’daki hayatı tasvir eden Topalyan ise kendi köyünde üç farklı yerde büyük ateşler yakıldığını belirtir. [13] Köyler dışında Palu kentinde büyük şenlik ateşleri yakma âdeti yok. Buna karşılık her ev küçük bir ateş yakar. [14]

Palulular bu bayrama Melemed ya da Meled derler. Isdepan Malkhasiants’ın “Hayeren Patsadragan Pararan [Ermenice İzahlı Sözlük (Հայերէն բացատրական բառարան)]”ına göre bu, bayram gününde yakılan ateşe yakıştırılan, zamanla bizzat Dearnıntaraç ile anlamdaşlık kazanan bir adlandırmadır. Söz konusu bayrama aynı zamanda Derındas ya da Dıntez adını verirler. Her yıl 14 Şubat’ta kutlanır. Dıntez [Od Çarşambası ya da Ateş Nevruzu] aslında bir putperest bayramı olmakla birlikte Mesih’in doğumunun kırkıncı gününe denk gelmektedir.

Dearnıntaraç günü, köylerde yeni evlenecek damatlar ve onların sağdıçlarının güneş doğmadan önce yakındaki bir dağa tırmanıp aynı gün köylerine dönmeleri adettendir. Akşam ayininden bir-iki saat önce ise, muhtarın damında yakılacak ateş için ardıç dalları yığma işi de bu damat ve sağdıçlara emanet edilir. Topalyan, bu dal yığınının yüksekliğinin Okhu’da 3,5 metreye kadar ulaştığını belirtir. [15]

Akşam ayininden sonra, köyün bütün sakinleri, ellerinde yanan birer mumla alay oluşturup reisin [muhtar] damında toplanırlar. Şenlik ateşi yakma merasimi papazın riyasetinde icra edilir. İlkönce papaz, ardıç dalının üzerinde haçını çıkarır ve elindeki ateşle dalları tutuşturur. Diğer köylüler onu izlerler. Ardından, orada bulunanalar, göğe yükselen alevlerin etrafında dönmeye başlarlar. Yeni evlenecek olan damat adayları ise bu eylemi hepsinden daha canla-başla sergilemektedirler. Topluluk şarkı söylemeye koyulur, birçok genç ise ateşin üzerinden atlar. İnsanlar Dearıntaraç’ın, ateşin etrafında dönerek ya da üzerinden atlayarak dileklerini gerçekleştireceğine, keza gelecek tehlikelerden kendilerini koruyacağına inanmaktadırlar. Ateş hemen hemen söndüğünde, herkes, kenarlara saçılmış olan yarı yanık ardıç dallarından birer tane alarak evine götürür. Bu dalı birkaç parçaya ayırır ve her birini folluğa, ahıra, ağıla ya da samanlığa kor. Köylüler, Dearnıntaraç ardıcının bereket ve bolluk getirdiğine ve hayvanlarına koruma sağladığına inanırlar. Bu gibi özellikleri şenlik ateşinin küllerinde de görür ve ondan aldıkları bir parçayı da evlerine götürürler. Bu külleri bütün bir yıl evin ocağı için, aynı zamanda tandırda ekmek hazırlarken kullanırlar. Keza bol mahsul elde etmek ümidi ile (külü) tarlaların üzerine serperler. [16]

Dearnıntaraç ateşinin dumanının tuttuğu yön de köylüler için anlamlıdır. Rüzgâr akımı onu kuzeye doğru üfürür ise o zaman bu hayra alamettir ve yıllık mahsulün bol olacağına işaret eder. Güneye meyleden duman ise kötüye alamettir ve köylünün bütün olumsuz sonuçlarıyla birlikte çorak bir yıl geçireceğini gösterir. [17]

Söz konusu ateş merasimi sona erince herkes, o güne has yemeğin, yani gomanın hazır beklediği evine döner. Bu, hamurla yapılan; içine pişmiş soğan, çeşitli baharat ve dövülmüş susam katılan bir yemek. Daha sonra, gece geç vakte kadar devam eden şarkı ve dans faslı başlar. Palulu köylüler Dearnıntaraç’ın ertesi günü çalışmazlar. [18]

Palu’dan Providence’a: bir mirasın yeniden hayat bulması (Bir Aile Toplantısı)

1950’lerde filme alınmış ve günümüzde Silvina Der Mıgırdiçyan tarafından hazırlanmış bir klip. Giragos Der Manuelyan’ın ailesinin Providence’ta (Rhode Island, Birleşik Devletler) yaşadığı birlikteliklerden biri.  Giragos, Palu’nun Sakrat köyünden. Marsilya’da oturan Palulu akrabaları da toplantıda yer almaktalar. Film, George Ağcayan koleksiyonuna ait. Şarkının adı: “Tamzara”; söyleyen: Maro Nalbandyan (Şarkı, Alahaydoyan’ın Palui (yev daradzaşırçani) yerajışdagan-azkakıragan havakadzo kitabından (Tırazarg Yayınları, Glendale, Kaliforniya, 2009) alındı).

Surp Sarkis

Surp Sarkis kışın en soğuk döneminde, Şubat ayında kutlanır ve Paregentan’dan [Karnaval] önceye rastlar. Bu aziz, Palu kasabasında büyük saygı görür. Surp Sarkis gününde, Palulu Kürtler ve Ermeniler soğuk ve tipi demeksizin, azize tahsis edilmiş olan adak yerlerine giderler. Kürtler onu Hıdır İlyas (Hızır Surp Sarkis) diye adlandırırlar. Hıdır İlyas adı üzerine yemin etmek ya da bir zorluk anında azizden yardım dilemek adetleridir. [19]

Birçok Ermeni, özellikle kadınlar, gelinler ve yetişkin kızlar bu bayram vesilesiyle birkaç gün oruç tutar, bir diğer deyişle hiçbir şey yemezler. Orucun iki aşaması bulunmakta: birincisi bir Pazartesi günü başlayıp Çarşamba öğleye kadar devam eder; iki buçuk gün boyunca hiçbir şey yemez, su bile içmezler. Oruç tutanlar Çarşamba öğleyin komşuları ve akrabalarıyla birlikte yemek yerler; bu yemeğe dzompats, yani oruç açmadenir. Daha sonra oruca Çarşamba öğle sonrasından Cuma akşamına kadar devam edilir. Bu ibadetin genellikle çok sıkı bir şekilde uygulandığını söylemek gerekir. Özellikle, Surp Sarkis bir ibadet konusu dışında korku duyulan bir aziz olup, beyaz atına binmiş yiğit atlı kisvesiyle, orucunu zamanından önce sonlandıranları cezalandıracağı için. [20]

Okhu (günümüzde Bulgurcuk) köyü, Palu’da Surp Sarkis’e karşı duyulan saygı ve korkunun iyi bir örneğini oluşturmaktadır. Topalyan’ın aktardığına göre köyün büyük bir kısmı Surp Sarkis gününde boşalır. Okhu’nun doğu tarafındaki kayalık bir yörede bu azize ait bir adak yeri bulunmaktadır. Okhulular, keza diğer köylerden ziyaretçiler, beraberlerinde çeşitli kurbanlar getirerek gruplar halinde buraya gelirler. Kayaların üzerinde, adak sahiplerinin, dallarına bez parçaları astıkları büyük bir sedir ağacı yer almaktadır. [21] 

Paregentan [Karnaval]

Burada sunacağımız Palu Paregentanı Büyük Perhizden önceki haftaya dair olup Asıl Paregentan diye de adlandırılır.  Bu bayram günlerinin bol yeme-içme ve neşe ile idrak edilmesi anlaşılır bir şeydir; özellikle de izleyen haftaların bir nefse hâkimiyet ve perhiz süresi olduğu, müminlerin bu süre zarfında hayvani ürünlerden uzak kalacakları düşünüldüğünde. Kutlamalar genellikle, Perşembe’den Pazar’a kadar dört gün sürmektedir.

Çeşit çeşit lezzetli yemekler bu Paregentan günlerine varlıklarıyla taht kuran en önemli unsurlardır. Bununla ilgili, Melikyan söz konusu bayram hakkında, Türklerle Kürtlerin Ermenilerin Paregentanını avamca tasvir etmelerini yansıtan bir Türkçe açıklamaya dikkat çeker. Türkler ve Kürtler bu bayram için “gâvurun (yani imansızların) patlamak haftasıdır” demektedirler. [22] Ermenilere gelince, onların da “ Kürt ve Türk acıktıkları zaman Ermeni’nin Paregentanını hatırlarlar” diye bir deyişleri var. [23]

Palu kasabasının Paregentan haftası yemekleri arasında hatırlananlar şunlar:

Patila –Bu, buğday unuyla hazırlanan bir hamur işidir. Önce hamuru çok ince açar ve onu iki kısma bölerler. Birinin üzerine peynir ya da kavurma kor, diğeriyle de üzerini örterler. Kenarlarını birbirine yapıştırıp, ardından sac üzerinde pişirirler. Piştikten sonra küçük, kare parçacıklar halinde keserler.

Sıron –İnce açılmış hamurla yapılır. Hamuru keser ve küçük parçalara ayırırlar. Daha sonra sarmısaklı yoğurt ayranı içine gömer, ardından da derin bir kaba doldururlar. Sonunda ise aynı kaba yağ ilave ederler.

Pıkhpıkhig –Un, yumurta sarısı ve sütle hazırlanan bir tatlıdır. Yağda pişirir, daha sonra üzerine pekmez ya da bal ilave ederler. Her bir parçası, cevizden biraz büyük olur. [24]

Aileler, Paregentan haftası, her yemekten sonra evlerinin damlarına çıkarlar.  Bayram havası orada da şarkı ve danslarla devam eder. Beri yanda diğer erkekler köyde icra edilen “kalkan oyunu”, koşu, kalpokhgibi oyun ve yarışmalara katılırlar. [25]Papaz Harutyun Sarkisyan ‘Dzıngın adzo, dzıngın adzo’, ‘Bağçin badı pıler ı’, ‘Ağgeg im, ağın inç ınem’ gibi birkaç Paregentan şarkısı vedans şarkısı hatırlamaktadır. [26]

Bağçin badı pıler ı
Yarıs meçı kıner ı
Tsan gu dam, tsanıs çarner
Mıgır izmen tsaver ı.

Is or ağgeg mı desa,
Gujın arav çurı gerta,
Vodkı sılıkhvav ingav,
Tserkin pırnadz, gujı godrav.

Mi lar ağçig, ısi mi lar,
Gujıt şinim vosgi angov,
Çur letsınem varti rengov.

Mealen tercümesi:

Bahçenin duvarı yıkılmış
Yârim içinde uyumuş
Ses veririm sesim’almaz
Benden az ola acıları.

Bugün bir güzel gördüm
Testisini almış suya gider
Ayağı tökezledi düştü
Kırıldı elindeki testi.

Ağlama kız, dedim, ağlama
Testini yapayım altın kulpla
Doldurayım gül rengi suyla.

Bayram etkinlikleri ertesi günlerde de devam eder. Dikran Papazyan Palu’nun Havav köyünde köylülerin, bu Paregentan günlerinde hançer, tabanca, tüfek vs. silahlar kuşandıklarını; soytarıların, yüzlerini kurumla kapladıklarını, garip kıyafetler giyip tahta bacaklarla köyün içinde dolaştıklarını belirtir. [27] Cumartesi günü gençler, köyün bahçesinin pek uzak olmayan bir yerinde, öğle yemeği için sofra hazırlarlar. Uzun bir masanın etrafına, battaniye ve yastıklar yerleştirdikleri halılar da korlar. Köylüler büyüklü-küçüklü buraya gelirler; danslar yeniden başlar, şarkılar söylenir ve ziyafetin tadı çıkarılır. Bu özel günde yenilen yemekler genellikle etli olup içlerinde en kayda değeri ise koyun kavurmasıdır. Derisi yüzülmüş hayvanın karnını baharat katkılı bulgurla doldurur, ardından tandır ateşinin üzerine asar ve tandırı da bir kapakla örterler. Koyun kızarana kadar öylece bekletirler. Bu yemeğe kapamaya da brianadı verilir ve köydeki bütün zengin evlerinin, Paregentan Cumartesi’nde tattıkları yemektir. Topluca idrak edilen bu ziyafete şarap eşlik eder. [28] Papaz Harutyun Sarkisyan, söz konusu şölen sırasında köylülerin bu bahçede bir tiyatro temsili sergilemelerinin de adetten olduğunu kaydeder:

“Tiyatro temsilini sunana hâkimdenir. Hâkimin kendi polisleri ve yazıcıları olup her biri kendi mertebesine göre kıyafetler giyer. Temsil zamanı gelir gelmez, hâkim, tahta bir ata binip köyün reisinin ve büyüklerinin oturmuş eğlendikleri, dans edilen orta yere doğru sürer. Ağır ağır ama tehditkâr ve kızgın bir ifadeyle ilerler. Haberci polisleri, bahçeye dolan kalabalığın içinden ona yol açmak için önden giderler. Her iki yanında ve ardında da, hayatını korumak için koruyucu polisleri vardır. Hepsi de kılık değiştirmiş; sesleri kendilerini ele vermese kim olduklarını anlamak mümkün değildir. Hâkim, bir mahkeme icra edecek; dava dürüst ve tarafsız olacaktır. Davası görülecek kişileri önceden seçmiş ve tutuklamıştır. Yanında yer alan bu kişiler arasında başlıca sanık köyün reisi, diğerleri de büyükleridir.

“[...] Mahkeme kurulur ve hâkim, kendisine tahsis edilen, biraz yüksekçe iki yastığın üzerine, yaşlıların masasının tam yanına, onlara yakın bir yere oturur. Artık yargılamaya geçileceği için, dans ve diğer bütün oyunlar durdurulur. Orada oturmuş olan büyüklerin de yeme-içmelerine ara verilir. Hâkim, zamanının geldiğini düşünüp duruşmayı açar ve sahte reisin mahkemeye getirilmesini emreder. Polisler adamı hemen getirirler ve sorgulama aleni olarak başlar [...].”  [29]

Köy reisinin, yani muhtarın alenen “yargılanması” bu oyunu eşsiz kılan bir özelliktir. Bu “yargılama” sırasında, köyün gündelik hayatını ilgilendiren, oyuncu-reisin gerekli özeni göstermemekle suçlandığı başlıca gailelerin daha bir açıklıkla önümüzde sergilenmesi de ayrıca dikkat çekicidir. İmdi hâkim, köy tarlalarını gözeten korucunun işten alınmasından sonra reisin yeni korucuyu tayin etmede geciktiğini ileri sürer. Bu gözetim eksikliğini fırsat bilen kötü niyetli birtakım köylü, keçilerini, ineklerini ve öküzlerini başkalarının tarlalarında gizlice otlatmış, büyük zararlara yol açmıştır. Reis ise bu haksızlığa karşı hiçbir şey yapamamıştır. Korucunun görev başında bulunmaması, aynı zamanda, Kürtlerin köyün tarlalarından büyük miktarda odun çalmalarına neden olmuştur. Keza reis, köyün tarlalarının sulanması işinde de yetersiz kalmakla suçlanmaktadır. Köydeki mahsul bizzat bu yüzden fakirdir. Böylece, bu sulama meselesi için yıl boyunca gerekli çabayı harcamayan, su kaynağına hiç uğramayan, komşu Kürtlerin su paylaşma anlaşmasını niçin bozduklarını ve kaynak suyunu fazlasıyla kullandıklarını bilmek istemeyen reis suçlu bulunur. Ya da örneğin bağların bekçisi, işinde büyük kusurlar işlemiş, hırsızlıklara göz yummuş ve bu nedenle de bu yılki üzüm mahsulü beklenenden az olmuştur. Bekçi, yıllık parasının tamamını almış, reis ise bu haksızlıkla hiç ilgilenmemiştir. Kaç kez haksızlıklarda bulunan, onun-bunun keçisini ya da koyununu otlatmaya götürüp sahiplerine asla geri vermeyen köy çobanı da farklı değil; bu suçlar karşısında reis sesini bile çıkarmamıştır. Sonra, köyde haksızlık yapanlar arasında, mahsullerden alınan ondalık vergiyi saptayan hükümet memuru şahnada var. Hâkim, bu yıl şahnanın da birçok kanunsuzluk işlediğini; bağların, dutun, bahçelerin mahsulünün miktarını abarttığını ve tabii köylülerin zararına iş gördüğünü söyler. Reis ise, hükümete şikâyet etmek ve bu meseleyle ilgili bir devlet teftişi talebinde bulunmak görevi olmasına rağmen yine ellerini-kollarını bağlamıştır. [30] 

Zadig [Paskalya] ve Büyük Perhiz

Punyani Asıl Paregentan Pazar günü sona erer ve onu izleyen Pazartesi’den Paskalyadan önceki akşam icra edilen kandil, yani cırakaluytsa; bir diğer deyişle arife günü (Khıtum) Cumartesi’ne kadar yedi hafta süren Büyük Perhiz (Medz Bahk, Medz Bas) dönemi başlar.

Medz Bahk Hristiyan müminin her türlü günahtan uzak durduğu, hayvani her türlü ürünü yemeyi bıraktığı nefse hâkimiyet, perhiz ve pişmanlık haftalarına denk gelmektedir. Bunlar Palulu Ermenilerin genellikle büyük önem atfettiği, ruhani arınmanın yaşandığı yedi haftadır.  

Singing, dancing, feasting and laughing all cease. Ruhani temizlik, Palu köylerinde, fiziki temizlik anlamına da gelmektedir. Nitekim Büyük Perhizin ilk haftası evlerde kazan, tekne, tepsi, tabak, tava vs. ne kadar kap varsa yıkanır. Bunların üzerinde yer eden hayvani en küçük yağ izini bile bertaraf etmek gerekir. Yıkadıktan sonra hepsini ayrıca külle silerler. Daha sonra, evin bütün üyelerinin birer birer yıkanıp temizlendikleri büyük bir hamam merasimi başlar. [34] Palu kentinde, Büyük Perhizin son iki haftası, günler alan büyük bir ev temizliği faaliyetine girişilir. Bu sırada, ailenin kadınları ve kızları evin kirlenen kilimlerini, yaygılarını (palas), perdelerini, yıkanması çok su gerektiren ne varsa hepsini alıp Aradzani’nin (Murat Suyu) kıyısına inerler. [35]

Khulincagya da khuluncigde denen khorpoloğ, bütün Büyük Perhiz süresince evin tavanının tam orta yerinden asılı olur. Bu, üzerine her biri Perhizin yedi haftasını temsil eden yedi adet horoz tüyü saplanan kuru, sert bir soğandan oluşmaktadır. Hane halkı, perhiz günlerinin haftayı tamamladığı her seferinde bu tüylerden birini çıkarır ve Paskalya arifesi Cumartesi’ne kadar bu böyle devam eder. Khorpoloğ,aynı zamanda, yaramaz çocukları korkutma niyetiyle kullanılır. Çocuklara sık sık: “Uslu durun, yoksa khortoloğtavandan görür.” derler. [36]

Paskalyadan iki Pazar önce ailelerin çardağaçıkmaya hazırlanmaları Palu’da adettir. Çardak, evin damı üzerinde inşa edilen ve yazlık konut vazifesi gören ahşap bir yapıdır. Palu’da daha çok dört kemerli olur. Bahar mevsiminde, ailenin kadınları ve kızları çardağı sıvamakla meşgul olurlar. Bu maksatla da kil, saman, hayvan gübresi ve suyla hazırlanan özel bir sıva kullanırlar. Çardağın duvarları ile tabanını sıvarlar. Sıvanmış duvarları birkaç gün sonra beyaz bir taş ile ağartırlar. Dzağgazart [İsa’nın Kudüs’e girişine atfen kutlanan bayram] günü, yani Paskalyadan bir Pazar önce, aileler zaten çardaklarına taşınmış olurlar. [37]

Dzağgazartta müminler beraberlerinde iğde ya da söğüt dalları getirerek kiliseden evlerine dönerler. Bu yaprakları yılan ya da akreplere karşı koruyucu niyetine kullanırlar. [38]

Palu köylerinde Dzağgazart sabahı, gençler ellerinde, kırmızıya boyanmış, Sarkisyan’ın aktardığına göre sırse çıbukh tabir edilen birer söğüt ya da kavak çubuğu taşırlar. Melikyan da bu oyundan söz eder ama bir farkla: o, bu çubuklara dacgenagadını verir ve oyunun Avak Şapatta [Büyük Cumartesi], yani arife günü oynandığını ekler. İmdi bu çubuk oyunu sokaklarda ya da damların üzerinde icra edilmeye başlar. Gençlerden biri, elindeki sırse çıbukhu eğik olarak duvara yaslar, diğeriyse kendininkinin güçlü bir darbesiyle onu kırmaya çalışır. Böylece, ikisinden birinin çubuğu kırılıp yenik sayılana kadar, dönüşümlü olarak oyuna devam ederler. En sonunda, kırılan bütün çubukları toplayıp büyük bir şenlik ateşi yakarlar. [39]

Dzağgazart akşamının yemeği ayran, dövülmüş buğday ve nane ile hazırlanan tanabur, yani yoğurt çorbasıdır. Yanı sıra, masada her zaman mutlaka, kırmızıya boyanmış yumurtalar olur. [40] Palu kentinde ise bütün bunlarla birlikte hamur işi de eksik değildir. [41] Palu’daki zanaatkârlardan, özellikle kuyumculardan bazılarının, o gün işlenen malların ayrı bir değere sahip olacağı düşüncesiyle Avak Urpat [Büyük Cuma] günü çalışmaları adettendir. [42]

Kentteki bir başka adet de Khavarum[Avak Urpat’ta ışıklar karartılarak icra edilen matem, ağlama ayini] gecesi, kilisede toplanan insanların elbiselerini birbirine bağlamaktır. Nitekim müminlerden bazıları beraberlerinde iğne-iplik getirir, bir hedef seçer ve elbiselerini gizlice birbirine bağlarlar. [43]

Ertesi gün, yani Avak Şapat [Büyük Cumartesi] perhiz sona erer. Palu’da bu, coşku ve neşe günüdür. Kadınlar sabah erkenden evin temizliğiyle uğraşır ve misafir odasını düzene korlar; çünkü ertesi gün, Pazar, misafirlerin kabulü ve Paskalya kutlamasına ayrılmıştır. Gençler en güzel, bazen de en yeni elbiselerini giymiş olurlar. Hepsi de hağortutyun [İsa ile ortaklaşma, Fr. komünyonayini] almaya kiliseye yollanırlar. Daha sonra kilisenin avlusunda bir araya gelip, rengârenk yumurtalarla dövüşe tutuşmaya başlarlar. Yumurta oyununu yalnızca erkekler oynar. Yetişkinler de en güzel elbiselerini giyip kiliseye giderler. Palu kentinin genç kadınları, kızları başlarını ve yüzlerini, Grayan’ın aktardığına bakılırsa komşu Türklerin meraklı bakışlarından korumaya yarayan ince, ipek bir tülle örterler. Palulu Ermeniler kilise ayininden sonra evlerine döner, khuluncigin üzerinde kalan son tüyü de alırlar. Ardından, evlerin damları üzerinde dans edip oynamaya başlarlar. Cumartesi akşamı khıtum, yani arifedir. Palulular, perhiz dönemi sona ermiş olsa da et yemekten geri dururlar. Zadig, yani Paskalyadan önceki, kandillerin yakıldığı [cırakaluyts] o akşam navagadig [bayram açılışı, arife akşamı] sayılır, yani perhiz sona ermiş addedilir; müminler hayvani ürünler yiyebilirlerse de et yemekten henüz uzak durmaktadırlar. Arife akşamının yemeği genellikle yoğurt çorbası, balık, haşlanmış yumurta ve zeytinyağı ile hazırlanmış yiyeceklerden oluşur. [44]

Palu’nun kiliseleri, Paskalya Pazarı ayrı bir ihtişama bürünür. Müminler yine en güzel kıyafetleriyle sabahın erken saatlerinde kiliselerde toplanırlar. Gençler, o gün de, kilisenin avlusunda yumurta dövüştürürler. Daha sonra insanlar evlerine yollanır ve öğle yemeğinden sonra misafir kabul etme âdeti başlar. Böylece aileler evden eve geçer ve o gün birden fazla ahbap ve akrabaya kısa süreli ziyaretlerde bulunurlar [45].

Hampartsum [İsa’nın göğe yükselmesi, Uruc]

Palu köylerinde, bir Perşembe’ye denk gelen Hampartsum günü, kadınlı erkekli kalabalık, aynı zamanda bu bayram gününe has eğlence ve oyunların başladığı, köye yakın geniş bir alanda toplanır.

Hampartsum haftasının Pazar günü Havav köyünde ayrı bir anlama sahiptir. Köyde badarakicra edilmez, bütün müminler yakındaki Kağtsırahayats Surp Asdvadzadzin [Tatlı, sevecen bakışlı Tanrı Anası (Azize Meryem)] manastırına giderler. Bu özel günde, bütün Palu civarından Ermeniler de buraya akın ederler. Müminlerin hepsi, öğleye doğru, manastırın etrafındaki ormanda toplaşır; her grup, günün genellikle bulgur pilavından oluşan yemeğini hazırlar. [46]

Bu bayram bahar mevsiminin sonunda vuku bulur. Aynı zamanda vicagi or [çekiliş günü] adı verilir ve bu daha çok genç kızlara mahsustur. Şöyle: Hampartsum Perşembe’sinden bir gün önce, köyün genellikle 13-14 yaşlarındaki yeniyetme kızları ellerinde testilerle yedi ayrı kaynaktan su almaya giderler ve testilerin içine ayrıca yedi farklı çiçek demeti korlar. Hemen sonra kiliseye gelirler ve taşıdıkları su ve çiçekler kutsanır. Ardından bunları köydeki evlere dağıtmaya başlarlar; insanlar sütleri ve yağları hiçbir zaman tükenmesin diye suyu, yoğurt yaptıkları yayığın içindeki süte karıştırırlar. Çiçekleri ise daha fazla semirmeleri ümidiyle, süt veren hayvanlara ve çift koşulan öküzlere verirler. [47] Aynı yedi kız, ertesi sabah erkenden, yani Hampartsum Perşembe’si, yanlarına beş kız daha alarak bir odada toplanır ve o gün oynanacak oyunda her birine ne rol düşeceğini kararlaştırmak için kura çekmeye başlarlar. Roller şunlar: gelin; gelinle birlikte dans eden, tef çalan, şarkı söyleyen ve hediyeler toplayan kişiler. Daha sonra topluluk kilisedeki ayine katılır, ardından bu on iki kız çeşitli evleri gezer,  dans ederek Hampartsum bayramına özgü şarkılar söyler; ev halkı da onlara yağ, yumurta, tuz, bulgur vs. hediyeler dağıtırlar. Kızlar, hediyeleri yüklenerek odalarına döner ve orada papazı, yardımcılarını [diratsu] ve köyün fakirlerini davet ettikleri öğle yemeğini hazırlarlar. Kalan hediyeler de fakir ailelere dağıtılır. [48]

Mesrob Grayan, Hampartsum kutlamalarının, Palu kentinde köylerden biraz farklı olduğunu belirtir. Nitekim sabahki kilise ayinlerinden sonra gençler şölenlerin başladığı bağlara, nehir kenarına ya da evlerin damlarına yollanırlar. Daha yaşlı olanlar ise birbirlerinin evini ziyarete giderler. Her halükarda, bu bayram gününde bol miktarda şarap ve rakı tüketilir. Palu’da, kura çekmenin farklı bir şekli de icra edilir. Bu kez yedi genç kız beraberlerinde getirdikleri farklı yedi kaynak suyunu ve farklı yedi çiçeği geniş ağızlı bir sürahiye doldurup içlerinden birinin evinde toplanırlar. Birlikte eğlenir, şarkı söyler, yemek yer ve daha sonra aralarındaki en küçük kıza kendileri için kura çekmesini söylerler. Genç kızlar önceden sürahinin içine kendilerine ait küpe, yüzük, küçük bir anahtar, düğme vs. gibi eşyalar koymuşlardır. Hep birlikte, içinde bir haber, iyi ya da kötü bir kehanet barındıran “vicag[kura] şarkısı”ndan ya da ona benzer bir başka şarkıdan bir kıta söylemeye başlarlar. Keza, okunan kıtadaki kehanet seçilen eşyanın sahibesine ait olur. [49]

  • [1] Ormandaki ağaçların yaprakları üzerine düşen bir çeşit manna. Baldan daha tatlı olur.
  • [2] Papaz Harutyun Sarkisyan (Alevor), Palu: adetleri, eğitim ve entelektüel durumu ve lehçesi[Palu: İr sovoruytnerı, gırtagan u imatsagan vicagı yev parparı (Բալու. իր սովորոյթները, կրթական ու իմացական վիճակը եւ բարբառը), ç.n.], (Ermenice) Sahag-Mesrob Matbaası, Kahire, 1932, s. 13, 14.
  • [3] A.y., s 14.
  • [4] Dikran S. Papazyan, Badmutyun Palu Havav Kyuği (Palu Havav Köyü Tarihi [Պատմութիւն Բալու Հաւաւ գիւղի]) (Ermenice), yay. Mışag, Beyrut, 1960, s. 114. 
  • [5] Mesrob Grayyan, Palu: Palui gyanken arnıvadz badgerner, huşer, çapadzo kertıvadzner yev artsag eçer (Palu: Palu hayatından alınmış resimler, hatıralar, manzum eserler ve düzyazılar [Բալու. Բալուի կեանքէն առնուած պատկերներ, յուշեր, չափածոյ քերթուածներ եւ արձակ էջեր,]) (Ermenice), yay. Kilikya Katolikosluğu, 1965, Antilyas, s.320.
  • [6] Grayyan, a.g.e., s. 324.
  • [7] Sarkisyan, a.g.e., s. 14-15.
  • [8] Papazyan, a.g.e., s. 115.
  • [9] Grayyan, a.g.e., s. 321.
  • [10] Sarkisyan, a.g.e., s. 16.
  • [11] A.y., s. 17.
  • [12] Papazyan, a.g.e., s. 117.
  • [13] Parunag Topalyan, Hayreni kyuğıs Okhu[Doğduğum köy Okhu (Հայրենի գիւղս Օխու)](Ermenice), Yay. Hayrenik [Vatan] Matbaası, Boston, 1943, s. 37. 
  • [14] Grayyan, a.g.e., s. 372. 
  • [15] Topalyan, a.g.e., s. 37.
  • [16] Sarkisyan, a.g.e., s. 18-19.
  • [17] A.y., s. 19-20.
  • [18] Papazyan, a.g.e., s. 118.
  • [19] Grayyan, a.g.e., s. 331-332.
  • [20] Sarkisyan, a.g.e., s. 438-439. Topalyan, a.g.e., s. 38-39.
  • [21] A.y., s. 38-40.
  • [22] Boğos Melikyan, Hayreni şunçov[Vatan soluğuyla (Հայրենի շունչով)] Yay.  Hamazkayin [Millet] Matbaası, Beyrut, 1969, s. 279. (Ermenice).
  • [23] Grayyan, , a.g.e., s. 342.
  • [24] Sarkisyan, , a.g.e., s. 20-21.
  • [25] Papazyan, , a.g.e., s. 120.
  • [26] Sarkisyan, a.g.e., s. 22-23.
  • [27] Papazyan, , a.g.e., s. 120.
  • [28] Sarkisyan, , a.g.e., s. 24-25.
  • [29] A.y., s. 25-26.
  • [30] A.y., s. 26-28.
  • [31] A.y., s. 28-29.
  • [32] A.y., s. 30-31.
  • [33] Papazyan, , a.g.e., s. 122.
  • [34] Sarkisyan, , a.g.e., s. 32.
  • [35] Grayyan, , a.g.e., s. 349.
  • [36] Sarkisyan, , a.g.e., s. 33. Grayyan, , a.g.e., s. 345.
  • [37] Sarkisyan, a.g.e., s. 37-38.
  • [38] Grayyan, , a.g.e., s. 349.
  • [39] Sarkisyan, , a.g.e., s. 38. Melikyan, , a.g.e., s. 280.
  • [40] Sarkisyan, , a.g.e., s. 38.
  • [41] Grayyan, , a.g.e., s. 351. 
  • [42] A.y., s. 351.
  • [43] A.y.
  • [44] A.y., s. 352-353. Melikyan, , a.g.e., s. 279.
  • [45] Grayyan, , a.g.e., s. 354-355.
  • [46] Papazyan, , a.g.e., s. 127-128.
  • [47] Sarkisyan, , a.g.e., s. 39.
  • [48] A.y., s. 40-42։
  • [49] Grayyan, , a.g.e., s. 359-361.