Yerzınga/Erzincan - Meslekler ve Ticaret

Yazar: Robert Tatoyan 30/04/20 (son değişiklik: 30/04/20), Çeviren: Sevan Değirmenciyan

Yerzınga’nın Ermeni ve Türk mahalleleri arasında bulunan Kantarya Çarşısına kısa yoldan vardı.

-Leblebiciler işte burada,- hatırladı yaşlı adam, fakat bu hatırlama yüksek sesle çıktı. Üç kişi miydiler, yoksa dört mü? Her biri kendi leblebisini kavuruyordu, ne harika leblebiydi, ağzında eriyordu, hafif, yumuşak bir şeker tadı kalıyordu ağzında...

Yaşlı adamın hafızasında bu anı erken saatteki bir ışık gibi taze ve parlaktı. Her öğlen Kilise meydanında fırıncı olan babası Garabed ağaya yiyecek götürürdü. Elinde, sulu yemek dışında, babasının eksik olmaları takdirde yemeğe başlayamadığı soğan ve peynirin de olduğu çiçekli mendilden bir paket , Sarkis efendilerin ağaçlı sokağından geçip, S. Pırgiç kilisesi yakınında bulunan çeşmeden soğuk su içiyor, daha sonra soldaki dar, dolambaşlı sokağa girip, bir avluda zincirli bulunan köpeğe taş atıyor ve hiç durmadan, kudurmuş köpeğin havlamaları kulağında, fırının kapısına kadar koşuyordu. Tabureye oturmuş, soğuk ibrikten sık sık bir yudum alan babası sakin ve yorgunbir halde yemeğini yiyordu, kendisi ise onu seyrediyor ve hemen büyümek, babası gibi sakal ve bıyık bırakmak ve fırıncı olmayı hayal ediyordu. Garabed ağa yemeğini bitirip, bazen oğluna bir metelik veriyor, kucaklıyor ve yukarı kaldırıp alnını, gözlerini, burnunu öpüyor ve güvercin gibi serbest bırakıyordu onu: “Uç, canın ne istiyorsa al bakalım”. Çarşıya girdiğinde, iştah açıcı kokular, canlı renkler, heyecanlı sesler onun çocuk ruhunu mutlu ediyor ve yanına çağırıyordu. Fakat o siyah gözlüğü ve uzun sakalı olan Rum’un yanına gidiyor. “Bizim leblebiden al,- diyor ve gülüyordu Ermeniler,- bu bir hayinliktir”.

Buna karşı leblebiyi Rumdan alıyordu, çünkü (yaşlı adamın göğsünden mutluluk barındıran bir iç çekmesi yükseldi) onun leblebisi büyü gibiydi. Sanki hiç leblebi gibi değildi, başka bir şeydi; dikkatlice dilinin ucuna koymalı, gözlerini kapatmalı ve onun tatlı kokusuyla kalmalıydın.

Norayr Adalyan’ın “Mavi Yerzınga” hikayesinden bir kesit (Norayr Adalyan, “Mavi Yerzınga”, Yerevan, 1985, s. 141-142).

Yerzınga Meslekleri ve Ticaret Tarihine Genel Bir Bakış

Ermenistan üzerinden güneyden kuzeye, Karadeniz limanlarına doğru, ve doğudan batıya uzanan ticari yollar üzerinde bulunmasından dolayı Yerzınga Ortaçağ’dan itibaren büyük bir ticaret ve zanaat merkezi olarak ünlenmiş, İpek Yolu’nun önemli noktalarından biri olmuştu. Şehirde hazırlanan bir çok zanaat ürünü kendi alanlarında en iyisi olduklarına dair bir üne sahipti ve Doğu’nun pazarlarında büyük bir talepleri vardı [1].

XIII. yy. ünlü seyyahlarından Marco Polo 1270’lerde Yerzınga’yı ziyaret etmiş ve şehirde hazırlanan telanın dünyanın en iyi pamuk işlemesi olduğunu yazmış [2].

1330’larda Yerzınga’yı ziyaret eden Arap seyyah İbn Batuta şehri Ermeni nüfusa sahip, iyi organize edilmiş çarşılarıyla meşhur, büyük ve canlı bir kent olarak tasvir ediyor. Şehirde Yerzınga adı ile ünlenmiş güzel kumaşlar işlediklerini, çevre madenlerden çıkarılan bakır ile de farklı kaplar, eşyalar, özellikle güzel bakır şamdanlar hazırlandığını aktarıyor [3].

Ermenistan coğrafyasının Türk Karakoyunlu ve Akkoyunlu kavimlerinin savaş alanına dönmesinden, daha sonra da Osmanlı Türkleri tarafından işgal edilmesinden sonra Yerzınga uluslararası transit ticari merkez olarak önemini yitirmesine karşın, Osmanlı İmparatorluğu ve İran arasında yapılan ticaretin önemli noktalarından biri olmaya devam etti [4].

Ticaretin azalmasının nedenlerinden biri de Osmanlı merkezi yönetiminin XVII yy.’dan XIX yy.’ın ikinci yarısına kadar bölgedeki hakimiyetinin sadece görünürde olmasıydı. Bundan dolayı ticari yollar güvenli değildi: Tüccarlar, hatta ticari kervanlar sıklıkla, özellikle yaz aylarında sürüleriyle Yerzınga ovasına göç eden göçebe Kürtlerin saldırılarına maruz kalıyordu [5].

1853-1856 ve özellikle 1877-1878 tarihleri arasında meydana gelen Rus-Türk savaşlarından sonra durum değişiyor ve bu savaşların neticesinde sonra Osmanlı merkezi yönetimi Yerzınga’da askeri mevcudiyetini kuvvetlendiriyor. 1885 tarihinde Osmanlı IV. Ordu Merkez Karargahı nihayi olarak Yerzınga’da konumlanıyor. Dördüncü Ordunun yetki alanı Erzurum (Garin), Van, Diyarbekir (Dikranagert), Sivas (Sebastia) ve Trabzon vilayetlerini kapsamaktaydı [6]. Güvenlik seviyesinin kuvvetlenmesi, yollardaki altyapının düzelmesi ve yerel pazarda talebin artması bakımından, Yerzınga’da zanaat ve ticaretin gelişmesinde bu durumun olumlu etkisi yadsınamaz.

Yerzınga işlek yollarla Trabzon, Erzurum, Sivas ve Harput vilayetleri ile bağlanıp, bu vilayetler arasındaki iletişimin önemli noktalarından biri haline geliyor [7]. “Yerzınga ordu merkezi olduktan sonra, tali yollar inşa edildi, caddeler açıldı, ülkede belli ölçüde güvenlik de sağlandı ve tüm bunlara paralel olarak ticaret de hızlandı”, yazıyor K. Sürmenyan [8].

XIX. yy. sonu ve XX yy. başında Ermeniler Yerzınga şehri ve kazasının genel nüfusunun yaklaşık üçte birini teşkil etmelerine rağmen, Yerzınga ticaret ve zanaatlarının büyük bölümü onların elindeydi [9].  Bir tanıklığa göre, Ermeni Soykırımı öncesinde şehirdeki yaklaşık 2500 dükkanın 1500 tanesi Ermenilere aitti [10]. Şehirde 425 küçük esnaf, 70 tüccar, 124 manav, 45 bakkal vardı. Zanaatkarların sayısı ise 905’di [11].

Yerzınga’daki Ermeni şirketler Erzurum (Garin), İstanbul, Trabzon ve diğer önemli ticaret merkezleri ile iletişim kurmuş, bu şehirlerde temsilciler ve distribütörlere sahipti. Bazı Ermeni tüccarlar şahsen yurtdışına, Avrupa şehirlerine gidiyor, kendilerini ilgilendiren pazarları inceliyor ve ticari ilişkiler tesis ediyordu [12]. Komşu bölgelerden (Eğin, Arapkir, Harput, Gürün, Gümüşhane vs.) ticaret erbabı ve zanaatkarlar da Yerzınga’ya yerleşip burada faaliyet gösteriyordu [13].

XIX yy. ikinci yarısı-XX yy. başında Yerzınga şehri ve sancağında yapılan üretimin başlıca dalları manusa işlemeciliği, dericilik ve bakırcılık. Fransız araştırmacı Vital Cuinet’in 1880’lere dair verilerine göre, her sene Avrupa’dan, Trabzon üzerinden, Yerzınga’ya 15 bin kg. Bakır dökme levha ithal edilirdi. Bu malzeme ile iç pazarda satılması veya dışarıya ihraç etmek üzere farklı mutfak mobilyası ve ürünleri hazırlanırdı. Yerzınga’nın bakır ürünleri Paris (1867), Viyana (1873), Philadelphia’daki (1876) uluslararası fuarlarda takdir edilmişve ödüller almıştı. Vital Cuinet’ye göre, Yerzınga’daki Ermeni ustalar gümüş ve çelikten küçük sanat eşyaları hazırlama konusunda uzmanlardı [14].

Aynı dönemde Yerzınga’da özellikle zanaat üretimi yöntemi ile manusa imalatı ve satışı konusunda uzmanlaşmış Ermenilere ait büyük atölye ve şirketler tesis ediliyor. Bahsi geçen şirketlerden en ünlüleri Der-Stepanyanlar, Lepyan biraderler (Harutyun ve Krikor) ve Vartabedyanlar’dı. Bu isimlerin manusa ürünleri sadce Yerzınga’da tüketilmiyor, aynı zamanda komşu bölgelere de (Erzurum/Garin, Pasinler, Kiğı, Bayburt, Gümüşhane vs.) ihraç ediliyordu [15]. Lepyan biraderlerin bir kaç büyük manusa atölyesi vardı: Atölyelerde 15 dolap (manusa zincir dikişi hazırlayan makine) ve 500’er tezgah bulunuyordu. Lepyanlar işleme için gerekli ipliği İngiltere’nin Manchester şehrinden getirtiriyorlardı [16].

Yerzınga’daki ileri gelen Ermeni tüccarlardan Tanielyan, Lüleciyan biraderler, Kapriel Ğazarosyan, Çalcıyan ve Papazyanlar ordu ve polis teşkilatının yerel birimleri için erzak ihtiyacını karşılıyorlardı [17].

Mütevelli heyetlerinde, Ruhani Önderlik himayesinde faaliyet gösteren temsilciler meclisi, cismani ve ruhani meclislerde görevler üstlenen, mahalle okullarını himaye eden, kilise ve manastırların restorasyonuna veya canlanmasına büyük meblağlar tahsis eden veya Ruhani Önderliğin yetimperver ve hayırsever diğer faaliyetlerine maddi destek sağlayan Yerzınga’daki zengin tüccar aileler şehrin toplumsal ve eğitim-kültürel hayatında önemli bir role sahipti.

Yerzınga Ermenilerinin ekonomik durumuna verilen en ağır darbe Hamidiye kırımları ile oldu. 9/21 Ekim 1895 tarihinde eli silahlı Türk ve Kürt güruh Yerzınga merkez çarşısına saldırır ve önüne gelen Ermenileri öldürür, Ermenilere ait dükkan ve iş yerlerini talan eder ve yıkar. Bir kaç saat süren kitlesel şiddet eylemleri sırasında yüzlerce Ermeni katledilir ve yaralanır, Ermenilere ait hemen hemen tüm iş yerleri yıkılır. Çarşı civarında bulunan Türk polis ve askerler Ermenilere karşı girişilen bu saldırıyı durdurmak için herhangi bir müdahalede bulunmuyor [18].

Korkmuş ve şaşırmış olan Ermeni usta ve tüccarlar, yeni saldırılar olmasından ürküp, Yerzınga kırımından bir kaç ay sonra dahi çarşıya gitmeye ve dükkanlarını tekrar açmaya çekinir. Ermenilerin yerlerini Türk tüccarlar tutmayı dener; hatta bunlardan bazıları Ermenilerden talan edilen malları satmaktan dahi çekinmez [19].

Yerzınga ticari hayatında 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet sonrasında bir canlılık gözlemlemek mümkün. Bu dönemde yeni şirketler ve iş yerleri tesis edilir, yerli üretim ve ticaret hacmi artar. 1914’de başlayan I. Dünya Savaşı ve Ermeni Soykırımı Ermenilerin ekonomik gelişimini durdurur.

Yerzınga Çarşısı

Yerzınga’daki geniş çarşı şehrim tam merkezindeydi, Ereni ve Türk mahallelerinin ortasında. Meslekler ve ticarete göre bir kaç bölüme ayrılmıştı. Çarşının başlıca ve işlek kısımları şu üç tanesiydi:

1. Bedesten veya Bedesten Çarşısı.- Burada yerli ve Avrupa’dan getirilen her çeşit keten, basma, çeşit çeşit kumaş, Şam, Halep ve Harput’tan kaliteli ipek işlemeler, yazma, fes, mendiller, kemerler, havlular, dimi, manusa vs. satılırdı.

2. Tuhafiye Çarşısı.- Ufak-tefek her çeşit eşyanın satıldığı yerdi burası; süsler, çini işleri, cam, kırtasiye ürünleri vs. Halıcı ve kumaşçı dükkanları da vardı.

3. Kantarcılar Çarşısı.- Her çeşit bakkaliyenin (un, çay, şeker, kahve, sabun, pirinç, zeytinyağı, benzin vs.) satıldığı bir bölüm burası. Ev için cam, demir, bakır ve farklı metallerden yapılmış günlük kullanım eşyaları satılan dükkanlar, terzi atölyeleri vs. de burada bulunurdu.

Bu üç bölümde bulunan dükkan ve odaların hemen hemen hepsi Ermenilere aitti.

İnşaat tahtasının, yani kerestenin satışı Ermeni tüccarların elindeydi. Yerzınga meyhaneleri, şarap ve diğer alkollü içkilerin satışı da Ermenilere aitti. Yerzınga’da kahve satışı ile ilgilenenler Kemahlı Ermenilerdi.

Çarşıdaki dükkan veya odalar yerden biraz yüksekti, önleri açık, kapıları ve pencereleri yoktu. İki ahşap kanatla açılıp kapanırdı. Bunlardan aşağı tarafta bulunan dükkanın ön kısmının zeminini kapatır ve oturak olarak da kullanılırdı. Peke adı da verilirdi. Dükkan sahibi peke üzerine serili hasır veya yastık üzerine oturur ve müşteri ile ilgilenirdi.

Çarşıların sokakları ve dükkanların arasında bulunan kısımları yağmur ve kardan korumak için kaba, su geçirmez parçalarla kapatılırdı.

Yerzınga’daki en iyi Ermeni bakırcılar veya kazancıların atölyeleri Kurşunlu Camii yakınında bulunan Tahtakale adı verilen küçük meydan etrafında toplanmıştı. Burada bir kaç büyük fırın veya dökümhane vardı. Eski yahut kırılmış bakırlar buralarda kilden yapılma kalıplarda eritilir ve döküm haline getirilip yeni eşyalar, kap veya sofra için gerekli eşya yapımı için ustalara verilirdi. “Çekiç seslerinden bu meydana giren kişinin kulağı sağır olurdu. İnsan kendini bir çalışma sirkinde hissederdi. Dökülmüş bakırı dövmek için 6-7 kişi büyükçe bir örsün çevresine toplanır ve ustanın vereceği bir işaret üzerine ellerinde bulunan ağır çekiçleri bir anda örsün üzerine öyle bir indirirlerdi ki insan sadece bir çekicin vurduğunu sanırdı”, diye aktarıyor K. Sürmenyan [20].

Yerzınga’nın hemen hemen tamamı Ermeni olan kuyumcuları, pamuk, yün ve pamuklu ve yünlü ürün (yorganlar, yastıklar ve yatağa dair ürünler, yumuşak mobilyalar, pencere örtüleri, perdeler vs.) ticareti ile uğraşanların, yani pamukçuların ve yorgancılar (Ermeni ve Türk), deri ayakkabı dikenlerin (pabuçcular ve yemeniciler) dükkanlarının bulunduğu küçük çarşılar bakırcılara pek de uzak olmayan bir yerdeydi [21].

Bu ve diğer çarşılar dışında, Yerzınga’da nispeten daha büyük merkez-kervansaray-dükkanların bulunduğu hanlar da vardı.

Şehrin en büyük ve en eski kurumu Taşhandı. Yerzınga çarşısının güneyinde bulunan bina kagir ve sağlam bir binaydı. Demirden inşa edilmiş iki büyük kapısı vardı. Bunlardan biri batıya doğru, çarşının içine açılırdı, diğeri ise doğuya, yani Buğday meydanına açılırdı. Batıya bakan kapısının üzerinde bir kitabe bulunurdu. Bu kitabeye göre Taşhan Hicri 953 tarihinde, yani 1546’da Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilmişti.

Taşhan’ın zemini yontma taş ile döşenmiş geniş bir avlusu vardı. Avlunun ortasında havuz, etrafında ise tüccar ve esnaf dükkanları için öngörülmüş odalar vardı. İkinci kattaki alanlar kiler ve depo olarak kullanılıyordu.

Taşhan eskiden beri Arapkirli Ermeni garip esnafa ev sahipliği yapıyordu. Onlar burada Arapkir, Harput, Halep, Diyarbekir ve güneydeki merkezlerden getirdikleri dokuma, manusa, çit, sabun vb. malları satardı.

Diğeri çarşının kuzeyinde bulunan Suluhan’dı. İki katlı bu bina tuğladan yapılmıştı, ahşap çatısı vardı. Geniş bir avluya sahipti ve bir köşede basit bir havuzu vardı. Çarşı içindeki işlek konumundan dolayı, han devamlı Ermeni tüccarlar doluydu ve bir bakıma borsa görevi görüyordu [22].

Yeni inşa edilmiş olan Papazoğlu Han Yerzınga’nın en güzel ticari binası sayılırdı. Ulucami ve Suluhan’ın arasında, çarşıya yakın bir konumdaydı. Aralarında çarşıya adını veren Papazyan ailesinin de bulunduğu, Yerzınga’nın bir kaç zengin ailesi tarafından yapılmıştı. Ortasında güzel bir havuzun bulunduğu, geniş bir avlusu vardı. Hanın sadece bir kapısı bulunuyordu. Avlunun çevresinde aydınlık ve düzenli odalar vardı. Bu han diğerlerine nazan daha yeni, temiz ve düzenliydi [23].

Yerzınga’daki Ermeni Zanaatlarının Nispeten Önemli Dalları

Manusacılık ve Manusacılığın Diğer Kolları

Yerzınga Ermenileri arasında yaygın olan meslek manusa işçiliği idi; farklı elbiseler dikmek için kullanılan, eğrilmiş iplikten örülmüş, ince ve geniş çizgili veya çizgisiz renkli dokuma, bez üretimi.

Manusanın hazırlanış süreci şöyleydi; usta kendi üslup ve zevki doğrultusunda dokumanın bir örneğini, zincir-dikişini, yani ipliğini hazırlıyor ve yumurta gibi oval bir hale getirip dokumacıya veriyor. Dokumacı tezgahta dokuyup, parça-parça kesiyor ve hazır manusayı manusa üreticisine veya sipariş sahibine veriyor. Top adı verilen her bir parça 8-10 arşın (6-7 metre) uzunluğa ve yaklaşık 1 arşın (0,71 metre) ene sahip. Bir terzi genelikle günlük bir top manusa işleyebiliyordu.

1880’lerin ortasına tarihlendirilen bir tanıklığa göre, manusa işçiliğine Yerzınga şehri ve kazasının Ermeni köylerinde [24] yaşayan yaklaşık 2000 Ermeni aile dahildi [25]. K. Sürmenyan şöyle yazıyor: “Yerzınga Ermeni nüfusunun hemen hemen yarısı bu işle yaşıyordu, çünkü iplik manusaya dönüşene kadar onlarca elden geçerdi. Satışı dışında, eğrilmiş ipliği ıslatması, boyaması, eleğe doldurması, zincir-dikişini hazırlaması, işlemesi vardı ve bunun için bir çok insan çalışıyordu” [26].

Yerzınga’da sadece Ermeniler manusa işçiliği ile uğraşıyordu. Daha önce de belirttiğimiz gibi, XIX yy. sonunda ve XX. yy. başlarında Yerzınga’da manusa işçiliği atölyeleri ve büyük manusa satış dükkanları vardı. Lepyan biraderler, Vartabedyan biraderler, Der-Stepanyan biraderler, Vartan Ehramcıyan (Ehramcıyan ailesi kadınların ehram diktikleri, ince yün iplikle beyaz çarşaf kumaşı üretimi konusunda uzmandı), Ğazar Pek Norsigyan vs. [27].

Sergi (yatak, yastık, sedir yüzleri ve perde yaptıkları rengarenk, iri çizgili, basit veya çiçekli kumaş) ve dimi(yaz kıyafetleri hazırlamak için kullanılan rengarenk, zarif çizgili veya basit, çizgisiz, zarif kumaş) manusa çeşitleriydi.

Yerzınga Ermenileri tarafından hazırlanan dokuma çeşitleri arasında havlucu da vardı. Bu kumaşla el ve hamam havluları ve peşdemaller vs. hazırlanırdı.

Yerzınga Ermenileri yazma da hazırlardı (mesleğin adı yazmacılıkdı). Yazma genelde kadınlar için başörtüsü hazırlamak için kullanılırdı. Yazma üzerindeki nakışlar için ahşap kalıplar hazırlanır ve üzerlerinde “çizim konusunda usta sanatçılar... güzel doğa manzaraları, çiçek demetleri, çalılar, güzel kelebek ve kuş resimleri çizer ve bir heykeltraş kalemi ile üzerlerine nakşederlerdi” [28].

Resimler aynı şekilde yerel kalın kumaşların, çitlerin üzerine de nakşediliyordu ve bunlar yorgan, yastık, sedir, masa örtüsü, perde dikiminde kullanılıyordu.

Yazmacılık mesleğinin önemli ustaları Seyisyan, Çiriçgeryan, Dilberyan biraderler idi.

Çitçilik ile iştigal eden aileler çok değildi. 5-6 hane kadar olan bu aileler mesleklerinden dolayı Çitçiyan soyismini almışlardı [29].

Yerzınga’nın manusa işçiliği ve dokumacılığın diğer kollarında sahip olduğu ünü zamanında epeyce yaygın olan şu deyiş tesdikler nitelikte: “Yerzingyanın bezi, Kemahın tuzu” [30].

Boyacılık

Yerzınga’da manusa işlemeciliği atölyelerinin yakınında tekrar Ermenilere ait bir kaç büyük boya evi vardı. Bunlar yün, dokuma ve kumaş işlerini boyamak için öngörülmüştü. Sadece mavi ve çivit mavisi boyanırdı. Tanielyan biraderlerin atölyesi en ünlüsüydü.

Yerzınga’daki Ermeni boyacılar S. Giragos manastırını himayelerine almış, onun mütevelliliğini üstlenmişlerdi [31].

Bakırcılık

Manusa işlemeciliğinden sonra Yerzınga Ermenileri arasında yaygın olan en eski meslek bakırcılıktı. Yerzınga bakırcıları mutfakta kullanılan eşyalar ve tencere, kazan, ibrik, yağdanlık, tepsi, matara, leğen, tava ve çeşitli tabaklar gibi farklı gereçler yapıyorlardı.

Yerzınga’da bakırcılık iki dala ayrılmıştı. Birincisi kazancılıktı. Kazancı ustaları bakırdan sert ve sağlam eşyalar hazırlamak konusunda uzmandı. Diğeri ise bakırdan ufak ve zarif eşyaların yapıldığı kap-kaçak yapımı idi (tepsiler, tabaklar, siniler, farklı bardaklar, çay bardakları vs.). Bu ustalar hazırladıkları eşyaların üzerine farklı nakışlar, çiçekler çizme ve kakma sanatına da vakıfdılar. Kakma çalışmasından sonra hazırlanan eşya bakır kırmızısı beyaz gümüş renkleri alana kadar cilalama işlemine tabi tutulurdu. Yerzınga bakırcılarının hazırladıkları ürünler meşhurdu. Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde sadece Tokat ve İstanbul’da üretilenler onlarla yarışabilirdi [32].

Yerzınga bakırcılarının Ergan S. Kevork manastırının yönetimini üstlendiklerini de belirtmek gerekir. Bakırcılar manastırın bakımını, yenileme çalışmalarını takip ediyor ve buna karşılık olarak da aileleri ile beraber yaz aylarında manastırın misafiri oluyorlardı [33].

Kalaylama

Bakırcılığın yanında, buna ek olarak yapılan bir meslek de kalaycılıktı, yani bakır eşyaların paslanmasını önlemek amacıyla bunların içlerini kalayla kaplama zanaatı. Kalaylama işlemi özel bir yeteneğe ihtiyaç duymayan, basit ve sade bir zanaattı. Yerzınga’da daha çok Ermeniler bu zanaatla uğraşırdı. Seyyar kalaycılar da vardı. Bunlar yazın ve sonbaharda köylere gider ve mesleklerini icraa ederlerdi. Karşılığında ise para veya gıda alırlardı [34].

Çömlekçilik

Yerzınga’nın Ermeni çömlekçilerin büyük atölyeleri şehirden 1.5-2 km. uzaklıktaydı.

Bu atölyelerde Fırat nehrinden getirilen kille çeşitli kaplar hazırlıyorlardı; kavanozlar, ibrikler (peynir ve turşu kurutmak için), çömlek ve çeşitleri, leğenler, su kapları, büyük ve küçük ibrikler, rakı, şarap ve diğer içecekleri muhafaza etmek için büyük fıçılar, su boruları, kiremit, duvar örmek için tuğla, yerlere döşemek için karolar vs. Yağ, peynir ve diğer yiyecekleri muhafaza etmek için gerekli gereçleri havanın etkisinden uzak tutmak  ve daha iyi muhafaza etmek için mürdesenkle (kurşun oksit) kaplıyorlardı.

Zaman içinde çömlek atölyeleri genişledi ve daha mükemmel hale geldi: İçlerine yüzlerce kilden araç-gereç hazırlamak için büyük fırınlar yerleştiriliyordu.

Yerzınga’nın Ermeni köyleri, özellikle Karailise’de çömlekçilik, bilhassa kavanoz üretimiyle uğraşıyorlardı.

Geleneksel olarak çömlekçilikle uğraşan Yerzınga’daki aileler mesleklerinden dolayı Prudyan soyismini taşırlardı [35].

Terzilik

Yerzınga’daki Ermeni terziler Avrupai tarzda zarif ve gustoluyaz ve kış kıyafetleri hazırlamak üzere uzmanlaşmıştı. XIX yy. sonları, XX yy. başında Yerzıngalı ünlü Ermeni terzileri şu isimlerdi; Nışan Bulutyan (Altın-Makas lakablı), Hagop Kuyumcuyan, Susikyan biraderler, Nışan Çitçiyan, Avedis Tersekliyan, Tersekli Harutyun vs. Büyük terzihanelerde her çeşit Avrupai kumaş ve yünlü kumaş da satılmaktaydı.

Yerzınga’da bir kaç kadın terzi de bulunurdu. Bunların kendi evlerinde atölyeleri vardı ve kadın, özellikle düğün kıyafeti dikme konusunda uzmanlaşmıştı. Şehrin zengin ve ünlü Türk kadınları da onların müşterileri arasındaydı [36].

Kunduracılık

Yerzınga Ermeni kunduracıları özellikle zarif ayakkabılar (çizme) [37], potin, skarpin, galoş-potin vs. hazırlama konusunda uzmandı. Krapos Santikyan, Yeğya Der-Tadevosyan, Arşak Sürmenyan, Harutyun İpekyan ve Avedis Sarafyan ünlü Ermeni kunduracılardı [38].

Kuyumculuk

Yerzınga’nın hemen hemen tüm kuyumcuları Ermeni idi. Altın ve gümüş süsler hazırlama konusunda uzmanlardı (küpe, yüzük, bilezik, saat kayışı, saat kapağı, sigara ve tütün kutusu vs.).

Silah için (kılıç, bıçak, kama, tüfek, sopa, kamçı) gümüş saplar hazırlama konusunda uzmanlaşmış ustalar da vardı. Yerzınga Ermeni kuyumcuları gümüş üzerine siyah işlemeler, yani savat yapma sanatına da vakıftı.

Türk paşalar, yüksek rütbeli görevliler kendi haremlerinde bulunan kadınlar ve İstanbul’daki üstlerine hediye etmek için kadın takıları ve farklı süsler için Ermeni kuyumculara sipariş verirdi.

Yerzınga’nın ünlü kuyumcuları Nışan Kuyumcuyan ve Kuyumcuyan biraderler, Avedis Esgiciyan ve Eskiciyan biraderlerdi [39].

Saatçilik

Saatçilik Yerzınga’da Ermenilere has bir meslekti. Saatçiler genelde saat tamiri, eski ve yeni saat ticareti ile uğraşırdı. Saatçi esnafının sayısını çoğaltmamak ve dolayısıyla geliri azaltmamak adına, saatçiler kendi aileleri haricinde çırak almama kararı vermişlerdi. Fakat durum 1900’lerin başında değişti: Yerzınga’ya gelen Eğinli Ermeni bir kaç saat ustası yerli ustaların bu antlaşmasına uymadı ve yanlarına yerelden çıraklar alarak, mesleği genelleştirdiler.

Babik (Babo) Jamkordzyan ve Saatçi Hacı Avedis Mikayelyan ünlü saatçilerdi [40].

Demircilik

Demirciler büyük ve küçük bıçaklar, maşalar, kerpetenler, çakılar, matkaplar vs. hazırlardı. Bu meslekle genelde Türkler meşguldü, fakat bir kaç Ermeni usta da vardı ve bunlar demirden güzel bıçaklar, beşikler, basit karyolalar, kovalar, mangallar, pencere kafesleri, kilitler vs. hazırlılardı [41].

Yerzınga’daki bazı Ermeni demir ustaları dikiş makinesi, araba, su çıkaran düzenekleri yenileme işine de vakıftı.

Yerzınga’daki Ermeni ustaları arasında genç bir isim; Avedis Taslikyan ünlüydü. O ABD’den getirilmiş bir bisikleti inceleyerek, 1900 tarihinde kendi bisikletini hazırlamıştı. “Çalışma her ne kadar zor ve ağır da olsa, nihayetinde zanaatkarın inatçı çalışması önünde daha fazla duramadı ve bisiklet bu çalışmaya inanmayanları şaşırtarak aslının mekanik sistemine göre şekillendi”, diye bildiriyor dönemim gazetelerinden biri [42].

Bir sonraki yıl, 1901’de, geçen yıl yaptığı bisikletin çalışma sırasında ortaya çıkan eksiklerini dikkate alan üstat bir başka bisiklet de hazırlar. “Bay Avedis bisikletin kullanımı esnasında bir kaç bariz eksik görmüş. Bunlar ilk kez yapmış olmanın deneyimsizliğinin sonucuydu. O geçen senekinin eksiklerini düzeltip ve çalışmasını daha da zarif hale getirip bu sene tekrar bir bisikleti görücüye çıkardı. Öyle ki ilk bakışta aslından ayırt etmek imkansız”, yazıyor aynı haber içinde [43].

Dökmecilik

Dökmeciler belli ölçüde bakır ve kalayı karıştırıp, fırında eritiyor, daha sonra alçı kalıplar içine döküyordu. Eşyanın şeklini alan bronz dökme daha sonra eğe ile düzeltiliyor ve son hali veriliyordu.

Bronzdan şamdan, biblo, buhurdanlık, içinde sarımsak, ceviz, şeker ve diğer besinlerin dözüldüğü havan ve havan kolu, çeşitli tabaklar, fes kalıpları, su tasları vs. hazırlanırdı.

Bronz, demirden farklı olarak, dövülmeye ve baskıya dayanmazdı. Bu zanaat akıl ve deneyim ister, bu nedenle Yerzınga’da bronz işçiliği ile uğraşan ustalar çok değildi, sadece 5-6 kişi vardı ve hepsi de Ermeni idi.

Haçik Kuyumcuyan ünlü bir dökümcüydü [44].

Tenekecilik ve Sobacılık

Tenekecilik ve sobacılık birbirlerine yakın meslekler. Tenekeciler daha çok su, süt, yağ kapları, fener, huni, çiçek sulama bidonu, çop tenekesi, kömür kovası vs. hazırlarken, diğerleri ise soba, maşa, mangal, kömürlük hazırlama konusunda uzmanlaşmıştı. Tenekeciler sobacıların, sobacılar ise belirli ölçüde tenekecilerin işini yapardı. Bu mesleklerle de sadece Ermeniler uğraşırdı [45].

Mobilyacılık

Mobilyacılık Yerzınga’da epeyi ilerlemiş ve gelişmiş bir zanaat koluydu. Genelde Ermeni olan mobilyacılar, farklı mobilyalar hazırlıyorlardı. Mobilyalar yerel ve komşu bölgelerden, özellikle kuzeyde bulunan Lazistan ormanlarından getirilen kereste çeşitleriyle (çam, ceviz, meşe, abanoz vs.) ile yapılıyordu [46].

Erzincan işi yastık kılıfları (Kaynak: Thopmson/Nielsen Arşivi, Iowa City ve Berkeley, ABD).

Marangozluk

Yerzınga’da marangozlar genelde inşaat işlerinde faaliyet gösterirdi. Onlar binaların ahşap kısımlarını hazırlar ve onları yerleştirirdi. Yerzınga yakınında bulunan Mıtni köyü Ermenileri  bu meslekte özellikle göze çarpardı [47].

Taş İşçiliği

Taş işçileri taşı işlemek, yontmak ve yerleştirmek işiyle uğraşırdı. Aynı zamanda mezar taşı, kakmalı mezarlar, anıtlar, anıt-mezarlar, çeşmeler, havuzlar, taş basamaklar, öğütücüler, değirmen taşları vb. hazırlardı.

Yerzınga’da Rumlar ve Ermeniler taş işçiliği ile meşguldü. Yerzınga’daki tüm kamusal yapılar, devlet kurumları, kışlalar, kiliseler, camiler, hamamlar, köprüler, zenginlerin taş evleri bu kişiler tarafından yapılmıştı [48].

1) Torosyan ailesi, Erzincan.
2) Peşdimalcıyan ailesi, 1910’lu yıllar, Erzincan.
3) Seisyan ailesi, 1914, Erzincan.
4) Çatalbaşyan ailesi, 1913, Erzincan.

(Kaynak: Karnig Isdepanyan, Yerzınga, Hınakuyn Tarerits Minçev Mer Orerı, Erivan Üniversitesi yayını, Erivan, 2005)

Fırıncılık

Yerzınga çarşısında 20’den fazla ekmek fırını vardı, bir kaç tane de kentin mahallelerinde. Fırıncıların çoğu Ermeniydi. Ekmek sadece buğday unundan hazırlanıyordu. Fırıncıların ürününü başlıca tüketenler çarşıdaki Yerzıngalı olmayan tüccar ve esnaftı, aynı zamanda yabancı ziyaretçiler. Otel ve lokantalara da ekmek veriliyordu.

Yerli halk daha ziyade kendi evlerinde hazırlanan ekmeği yerdi. Ev hanımı genelde 1-2 haftada bir hamuru pişirir ve evdeki tandırda ekmek hazırlardı. Bu nedenle çarşıdan alınan ekmeği kullanmak Yerzıngalılar çevresinde ayıptı ve fakirlik işareti olarak görülürdü. Çarşıda bulunan yerli Ermeni zanaatkarlar ve tüccarlar öğlen yemeklerini evden getirir veya getirttirirdi [49].

  • [1] E. M. Bağdasaryan, «Երզնկայի հայկական իշխանութիւնը XIII-XV դարերում» [Yerzınga Ermeni Beyliği XIII-XV yy.]., Lıraper Dergisi, 1970, № 2, s. 36.
  • [2] The book of Ser Marco Polo, the Venetian, concerning the kingdoms and marvels of the East, Translated And Edited, with Notes, by Colonel Sir Henry Yule, London, J. Murray, 1903, s. 45(https://archive.org/details/bookofsermarcopo001polo/page/45, erişim tarihi 25.11.2019):
  • [3] İbn-i Batuta, derleyen ve çeviren H. Acaryan, Yerevan, 1940, s. 31; Karnik Stepanyan, Երզնկա [Yerzınga].,Yerevan, 2005, s. 400; Արաբական աղբիւրները Հայաստանի և հարևան երկրների մասին [Arap kaynaklarında Ermenistan ve komşu ülkeler], derleyen H. T. Nalbantyan, Yerevan, 1965, s. 130.
  • [4] T. A. Sinclair, Eastern Turkey: An Architectural & Archaeological Survey, Volume II, London, Pindar Press, 1989, s. 290.
  • [5] a.e.
  • [6] K. Sürmenyan, Երզնկա [Yerzınga], Kahire, 1947, s. 106.
  • [7] A-To, Վանի, Բիթլիսի եւ Էրզրումի վիլայէթները [Van, Bitlis ve Erzurum vilayetleri], Yerevan, 1912, s. 220.
  • [8] Sürmenyan, Yerzınga, s. 189: 1878 tarihinde Yerzınga’yı ziyaret eden K. Sırvantzyants da şehrin ve bölgenin gelişimini burada tesis edilen askeri birliğe ve kuzeyden güneye, batıdan doğuya ulaşım yolları üzerinde bunlunmasına bağlıyor ve gizleyemediği bir çoşkuyla şunları yazıyor: “Yerzınga tarihi bir kent. Dini zenginlik açıdan ünlü olsa da, daha ziyade barbarların ve yabancıların saldırıları ve depremden sıklıkla yıkılmasıyla dolu bir geçmişe sahip. Bizim zamanımızda fakat bu kentte askeri bir birlik tesis eden ve orduların ve koutanların mevcutiyeti ile şehri güvence altına alan ihtişamlı Osmanlı İmparatorluğumuz sayesinde yıldan yıla gelişiyor, yıkıntılar güzel binalar, ticaret, zanaat ve medeniyet ile güzelleşiyor. Sebastia, Harput, tüm Dersim, Erzurum ve Trabzon vilayetleri ve sancakları ile iletişim halinde ve bundan Yerzıngalılar faydalanmakta” (Rahip K. Srvantsyantz, Թորոս Աղբար [Toros Ağpar], II. Kısım, İstanbul, K. Bağdatlıyan matbaası, 1885, s. 48).
  • [9] Ahşap işçiliği bir istisnaydı, çünkü Türk zanaatkarlar bu konuda uzmanlaşmıştı (Sürmenyan, Yerzınga, s. 163).
  • [10] Հայոց ցեղասպանութիւնը Օսմանեան Թուրքիայում: Վերապրածների վկայութիւններ: Փաստաթղթերի ժողովածու, Հատոր III, Էրզրումի, Խարբերդի, Դիարբեքիրի, Սեբաստիայի, Տրապիզոնի նահանգներ, Պարսակահայք, [Osmanlı Türkiye’sinde Ermeni Soykırımı. Hayatta kalanların tanıklıkları. Belgeler. III. Cilt, Erzurum, Harput, Diyarbekir, Sebastia, Trabzon vilayetleri, İran Ermenistanı] Editör: A. Virabyan, Yerevan, Ermenistan Milli Arşivi, 2012, s. 184 (Belge №41՝ Erzurum vilayeti Yerzınga sancağındaki Ermeni köylerindeki kırım hakkında Karekin Turikyan’ın notları).
  • [11] Hovhannes Zadikyan, Կարինի նահանգը XIX դարի երկրորդ կէսին [Erzurum vilayeti XIX. Yy. ikinci yarısı], Yerevan, 2013, s. 364.
  • [12] Sürmenyan, Yerzınga, s. 189.
  • [13] a.e.  
  • [14] Vital Cuinet, La Turquie d’Asie, t. 1, Paris, 1892, s. 216.
  • [15] Sürmenyan, Yerzınga, s. 177, 190.
  • [16] a.e. 
  • [17] a.e., s. 188. 
  • [18] Yerzınga’daki kırımnın ayrıntılı bir tasviri için bknz. «Նամակ Թիւրքիաէն» [Türkiye’den mektup], Armenia, Marsilya, 30 Kasım 1895, No. 35, s. 1.
  • [19] Sürmenyan, Yerzınga, s. 190.
  • [20] a.e., s. 165. 
  • [21] a.e., ss. 165-166.
  • [22] S. M. Dzotsikyan, Արեւմտահայ աշխարհ [Batı Ermeni Dünyası], New York, 1947, s. 163.
  • [23] Sürmenyan, Yerzınga, s. 167-168.
  • [24] Köylerde genelde kadınlar manusa işçiliği ile uğraşırdı. Bu çalışma toprak ve bağ çalışmalarına ara verildiği kış aylarında yapılırdı (S. Amadyan, Եկեղեաց գաւառ. Նկարագիր հայաբնակ գիւղօրէից, [Yeğeyats bölgesi, Ermeni köylerinin tanımı], Arevelyan Mamul milli ve siyasi aylık dergi, İzmir, Nisan 1891, s. 158).
  • [25] G. D. Khaçaduryan, «Տեղագրական. Երզնկայ կամ Երիզա» [Yerzınga gam Yeriza topografyası], Masis milli ve siyasi haftalık gazete, İstanbul, 27 Eylül 1886, №3841, s. 140.
  • [26] Sürmenyan, Yerzınga, s. 177.
  • [27] a.e., s. 178. 
  • [28] a.e., s. 179. 
  • [29] a.y. 
  • [30] V. K. Prutyan, «Գաւառական կեդրոններ» [Taşra Merkezleri], Püragın Milli, İlimsel, Edebi ve siyasi dergi, İstanbul, 26 Kasım 1905, No: 47, s. 919. 
  • [31] Giragos S. Ğazancıyan, Խառն նամակներ ուղեւորութեան, [Karışık Seyahat Mektupları], İstanbul, Sarıyan Matbaası, 1887, s. 24.
  • [32] Sürmenyan, Yerzınga, s. 180.
  • [33] a.e., s. 91.
  • [34] a.e., s. 180. 
  • [35] a.e., s. 181. 
  • [36] a.e., s. 169.
  • [37] Uzun, dize kadar gelen ayakkabı.
  • [38] a.e.
  • [39] Sürmenyan, Yerzınga, s. 170; Karnigk Stepanyan, Երզնկա (Հնագոյն դարերից մինչև մեր օրերը), [Yerzınga, Eski çağlardan günümüze] Yerevan, Yerevan Üniversitesi yayınları, 2005, s. 399.
  • [40] Sürmenyan, Yerzınga, s. 170.
  • [41] a.e., s. 171.
  • [42] Arhesdavor, «Արհեստները գաւառներու մէջ» [Taşradaki zanaatlar], Arevelyan Mamul, İzmir, 15 Kasım1901, No: 22, s. 922.
  • [43] a.y..
  • [44] Sürmenyan, Yerzınga, s. 170.
  • [45] a.e., s. 171.
  • [46] a.e., s. 172.
  • [47] S. Amadyan, Yeğeyats bölgesi, Ermeni köylerinin tanımı, Arevelyan Mamul, İzmir, Mart 1890, s. 139; Sürmenyan, Yerzınga, s. 172.
  • [48] a.e., s. 172-173.
  • [49] a.e., s. 173.