Kadın işçiler ve makineci Tatyos Bakkalyan Vosdayn tekstil fabrikasında; Bitias, 1935-38. (Kaynak: Tatyos Bakkalyan’ın izniyle. Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).

Musa Dağ – Zanaatlar, İşletmeler ve Sanayi

Yazar: Vahram L. Shemmassian 16/10/2019 (son değişiklik: 16/10/2019), Çeviren: Tomas Terziyan

Musa Dağ Ermenileri Birinci Dünya Harbinin ardından birçok zorluğa katlandıktan sonra, Fransız mandası altında hüküm süren göreceli barış atmosferinde olağan duruma dönmeye gayret ederler. Tarım ve hayvancılığa ek olarak zanaatlar, ticaret, ipekböcekçiliği ve bunlarla bağlantılı işlerle uğraşırlar. Ne var ki gelecek günler birtakım ümitler vaat etse de dünyayı etkileyen mali sıkıntılar, değişken müşteri talepleri ve bölgenin siyasi manzarasındaki değişiklikler Ermeni dağlıların huzurunu bozar ve zamanla ekonomik gelişimlerine sekte vurur. Bu makale Musa Dağ’daki, yerel imkânlar ve çabalarla birlikte dış etkenlere de dayalı olan zanaatlar, işletmeler ve sanayie ışık tutmaktadır.

Zanaatlar ve İşletmeler

Musa Dağlılar tarafından Kağyuk, yani Kent diye adlandırılan Antakya yörenin idari ve ticari merkezini oluşturmaktaydı. Civardaki köylük yöre halkı buraya gelerek hububat, bakliyat, şeker, dokuma ve diğer ihtiyaçlarını alıyor, aynı zamanda kendi meyve, sebze ve diğer ürünlerini satıyordu. Bu faaliyet Musa Dağ’da katırcılar tarafından yürütülmekteydi. 1920’lerin ikinci yarısı ile 1930’ların başlarında, motorlu araçlar için yolların inşasıyla birlikte, arazinin dağlık olması ve kaplamalı ikinci derecede ana ulaşım yollarının bulunmaması nedeniyle dâhilde vazgeçilmezliklerini sürdürmelerine rağmen katırcıların ithalat-ihracatta oynadıkları rolün önemi azaldı. [1]

Antakya’nın bölgedeki en büyük ticaret merkezi olduğu bir gerçek. Yine de birtakım acil ihtiyaçları karşılamak ve zanaatkârlar ile diğerlerinin işlerini icra etmelerine imkân sağlamak için Musa Dağ’da birkaç işletme ve atölye varlık göstermekteydi. Yoğunoluk, Çarşın [Çarşı] tabir edilen daimi bir pazaryerine sahip yegâne köy idi. Çarşı Gedek mahallesinden başlayıp köy merkezini geçerek bir kilometrelik alan boyunca doğudan batıya doğru yayılmaktaydı. Bu işlek hattın her iki yakasında en az on dört işyeri yan yana sıralanmıştı: 2 tane tenekeci/kalaycı/ silahçı dükkânı, 2 berber dükkânı, 2 bakkaliye, 2 tuhafiye mağazası, 1 terzi dükkânı, 1tarak atölyesi, 1 kunduracı tezgâhı, 1 dokumacı dükkânı, 1 toptancı mağazası ve bir de adı belirtilmeyen bir mağaza (Bkz. Tablo 1). Aslına bakılırsa bu merkez sosyal ilişkiler için de bir alan vazifesi görmekteydi. Erkekler boş zamanlarında haberlerden dem vurmak, çeşitli meseleler tartışmak, tavla vs. oynayıp eğlenmek için bir araya geliyorlardı. Aynı zamanda, oradan geçen bekâr kadınları “gizlice” gözleyerek gelecekte karıları olup olamayacaklarını değerlendiriyorlardı. Bu insanlar çoğu zaman kaba bir dil kullandıkları için yakınlarında çocukların toplanmasına izin vermiyorlardı. Çarşın aynı şekilde, kadim kahramanlara dair hikâyeler anlatan, hünerler vs. gösteren çingeneler, falcılar, sihirbazlar ve diğer transit yolcuların da cazibe merkeziydi. [2] Ayrıca dokuz dükkân da pazaryerinin dışında faaliyet göstermekte olup toplamda yirmi üç işyeri söz konusuydu (Bkz. Tablo 1).

Yoğunoluk her ne kadar merkezi bir pazaryerine sahip idiyse de Bitias [şimdiki adı Batıayaz] halkın sevdiği bir sayfiye yeri olmasından ötürü en çok işyerini barındırmakla iftihar etmekteydi. Bu işyerlerinden bazısının mevsimlik olarak faaliyet gösterdiğini söylemeye gerek yok. Diğer köylere gelince, onların da her biri birkaç mütevazı mağaza, atölye ve/ya da kahvehane barındırmaktaydı (Bkz. Tablo 1). Yoğunoluk’ta hiç kahvehane bulunmadığı için köyün erkek sakinleri sık sık Hıdır Bey’dekilere uğrarlardı. İlginç olan şey, köyün orta yerinde bulunan dev çınar ağacının gölgesi altında ya da yakınında yer alan dört kahvehaneden ikisinin bütün müşterilerinin bağlı bulundukları siyasi partilere göre ayrışmalarıydı. Sosyal Demokrat Hınçak Partisi’nin yandaşları yoldaş Armenag  (ya da Mınag) Kabakyan’ın kahvehanesinde zaman eylerken İhtilalci Ermeni Federasyonu Taşnagtsutyun’un yandaşı diğerleri yoldaş Nışan Boyacıyan’ınkinde bir araya geliyorlardı. [3] 

Ahşap üretimi

Musa Dağ’ın geniş alanlarını kaplayan yaban ormanlar insanları birkaç uğraşa sevk etmişti. Bir gazete raporuna bakılırsa İskenderun Sancağındaki 70,000 hektarlık (172,900 akre) ormanlık alanın 4,000 hektarlık (9,880 akre) kısmı ya da yaklaşık olarak yüzde 6’sı Musa Dağ üzerinde yer almaktaydı. [4] Hacın yerlisi bir Ermeni ziraat mühendisi olan Hovhannes Dumanyan 23 Eylül 1923’ten itibaren ziraat ve orman müdürü olarak Sancakta hizmette bulunmuş ve hükümetin yalnızca ormancılıktan elde ettiği 1,800 Suriye Liralık yıllık geliri 20,000 Liraya yükseltmişti. [5] Daha önce Fransız Doğu Lejyonu’nda çavuşluk yapan Yoğunoluklu Hagop Boyacıyan’a (“Mercümek”) gelince, Fransız mandası yetkilileri tarafından Musa Dağ ile kuzeyde Kızıl Dağ’daki ormanlık toprakları devriye gezmekle görevlendirilen bir atlı muhafız olarak faaliyet göstermişti. Bu sıfatla, ruhsatları olmaksızın iş gören baltacıları ve odun kömürü üreticilerini yargıya bildirmişti.

Odun kömürü üretimi

Kömür yapma işi şu şekilde gelişir. Özellikle Bitias köylüleri, ilkbahardan sonbaharın ilk günlerine kadar, Pazar akşamı bir sonraki Cumartesi akşamı dönmek üzere evlerinden çıkıp dağda özel yerlerde inşa edilmiş olan damire (kulübe) giderler. Burada meşe ağaçlarını devirir, 2 fit (61 santimetre) uzunluğunda parçalar halinde kesip merkezi bir kütüğün etrafına koni şeklinde yığar, böylece 6 fit (1.83 metre) yükseklik ve 40 fit (12 metre) daire çevreli (daha küçük yığınlar ocakhi lagiud tabir edilir) bir ocakh (ocak) oluştururlar. Daha sonra dairenin etrafına 3,9 inç (10 santimetre) mesafeyle kayalar dizer ve ocağı yalıtmak için önce kazal (kuru yapraklar), ardından toprak ile örterler. Bunu yaptıktan sonra ortadaki ekseni kaldırarak, açılan pirunun (ağız) içine üstten arreot (kor) halinde ateş serperler ve giren havanın odunu yakıp küle çevirmesini önlemek için, açık kısmı küçük bir teneke levha ve toprak ile örterler. Kömür üreticileri, yığını içerden tutuşturduktan sonra, rüzgârın taşlar ile odunlar arasında açıklıklara yol açması durumunda yeni mersin dalları eklemek için dönem dönem rüzgârın yönünü kontrol ederler. Keza badrudz dighiri (çatlakları) kazal ve toprak ile yamalamak için her 4-5 saatte; yine herhangi bir alev patlak verip odunlar küle dönmeden boğmak amacıyla yaş odunla lellu pirune (ağzı doldurmak) için her 9-10 saatte bir yığını gözden geçirirler. Bütün bu işlem, sonunda ocak çekmeşenno(çökmeye başlamak) olana kadar aşağı –yukarı üç gün sürer. Kömür üreticileri bu aşamada, çöken yığını bir demirkhanteruş (çubuk) ile çeşitli açılardan dürterler ve karıştırırken, kırılan camınkine benzer bir ses duyduklarında ocağın iğudz (olmuş) olduğuna kanaat getirirler. Kayaları ve toprağı kaldırdıktan sonra birkaç saat soğusun diye kerzileni (kömürü) yayarlar ve çifte çuval vurulmuş katırlar ya da tek çuval taşıyan eşeklere yükledikleri garmer orum debergir(kırmızı örgülü çuvallar) ile köye geri götürürler. [6] 1923’te Musa Dağ’da bu şekilde elde edilen odun kömürünün tamamı 1.600.000 okkaya (4.480.000 libre/2,036 metrik ton) ulaşmıştı. Bu miktarın 1.300.000 okkası (3,640 libre/1,655 ton) ihraç edilmiş ve 300,000 okkası (840,000 libre/381 ton) yerel olarak ısınmada kullanılmıştı. [7] Bu itibarla kömür, oturma odasının bir köşesine kazılan bir çukurda yakılıyor; öğrenciler ise kış ayları süresince, sınıflarını ısıtmak için her gün okula odun parçaları ve kömür götürüyorlardı. [8]

Kömür ticareti ve ihracat

Katırcılar kömürü Antakya’ya taşıyorlardı. Keza 1920’lerin başlarında, yoksul genç kadınlar ve dullar sırtlarında odun, kömür ve patates yükleriyle bu kente gidiyor, ailelerini beslemek uğruna küçük bir ödeme karşılığında hububat siparişleriyle aynı gün geri dönüyorlardı. [9] Çok geçmeden kömür ticareti birkaç girişimcinin eline geçti. Bitias’tan Movses Rencilyan ile Yoğunoluk’tan baba-oğul Kevork ve Yesayi Şrikyanlar 1921’de,  Doğunun ta Mısır’a kadar diğer bölgelerine çoğunlukla kömür ihraç etmek üzere bir ortaklık kurdular. Bu ortaklık üç yıl sonra, ruhsatlarının yasadışı olduğu ortaya çıktığında sona erdi. [10]

Suriye parlamentosunun müstakbel Halep mebusu ve Suriyeli milliyetçi lider İbrahim Hanano’nun himayesindeki Ardaşes Boğigyan 1920’lerin sonlarında kardeşi Apkar, evlatlık oğlu Yetvart ile birlikte, Sarkis Şerbetçiyan’ın Bitias’taki evinin bahçesini depo ve dağıtım noktası olarak kullanıp, Musa Dağ’da üretilen kömürün hatırı sayılır bir kısmını tekeli altına alır. Daha sonra, yüksek kredi ve daha iyi parayla kömür üreticilerinin dostluğunu kazanan Yoğunoluklu Cabra Kazancıyan ve oğlu Aram tarafından iş yapamaz hale düşürülürler. [11] Nitekim Fransız yetkililer, Kazancıyan Kardeşler Cabra ve Dikran’a kuzeyde Kızıl Dağ’dan güneyde sahil kenti Lazkiye civarında Alevi eyaletinin sınırlarına kadar uzanan tüm bölgede münhasıran ağaç kesme hakkı tanırlar. Kazancıyanlar Musa Dağ’ın Ermeni köylerinden, aynı zamanda komşu Türkmen köyleri Çanaklı, Sanderang, Sanderangen Amace, Gumbacen, Arsuz, İkizoğlu ve Çağlakuz’dan 150 kadar kesici ve katırcı çalıştırırlar. Çağlakuz köyünün muhtarı Hamit nam biri de Türkmen işçilerin başı olarak görev yapmaktadır. Dikran yakıt, kömür, kalas, elektrik direkleri ve asma desteklerinin acenteler aracılığıyla çeşitli kentlere ihraç ve pazarlama işini idare etmek için Antakya’da oturuyordu. Kamyonlar yükleri karayoluyla İskenderun (acente: Nersesyan) ile Halep, Hama, Humus ve Şam’a (acente: Artin Ağa) taşıyordu. Aynı zamanda, kablolu özel bir aktarma sistemi malları dağın tepesindeki Damlacık’tan aşağıda deniz kenarında bekleyen üç gemiye yüklemekte kullanılıyordu. Gemilerden ikisi Kazancıyanlara ait olup diğeri hamuleyi Beyrut’a (Lübnan, acente: Ağa Baba), Yafa’ya (Filistin, acente: Cabra Kazancıyan’ın oğlu Ohannes) ve Port Said’e (Mısır, acentenin adı bilinmiyor) taşıyan bir Alevi ile ortaklaşa kullanılmaktaydı. [12]

Ne yazık ki bu kârlı ticaret, Sancağın statüsüyle ilgili krizin daha da kötüleşmesi üzerine Kazancıyanların 1938’de Lazkiye ve Beyrut’a gitmeleriyle son bulur. [13]

Tarak ve kaşık yapımı

Musa Dağlılar ağaçla ilintili başka iki uğraşın da içinde yer aldılar: tarak ve kaşık yapımı ile marangozluk. Birinci kategori daha yaygın ve kazançlı idi. yeterli miktarda su bulunmaması yüzünden tarım imkânlarının sınırlı olduğu köyde Yoğunoluklu erkeklerin çoğunluğu tarak yapma işiyle uğraşmaktaydı. Bu zanaatkârlar mengene, oyma keseri, çekiç, testere, eğe, çivi vs. aletlerini bizzat kendileri yapıyordu. [14] Bilinen iki ağaç, ikisi de Musa Dağ’da bolca yetişen katlaba (kocayemiş) ve dosakh (şimşir), işlenecek ağaç kütlesini sağlamaktaydı. Hayvan kemikleri, özellikle deve bacakları, keçi ve boğa boynuzları, aynı zamanda fildişi de kullanılmaktaydı. Bunları Halep, Hama ve Antakya pazarlarından temin ediyor; mikrop, kurt ve kötü kokulardan arınmaları için, iki ya da üç küçük parçaya kesilmiş ve gömme çivilerle bitiştirilmiş olarak, bir ay kadar kireçli suda bekletiyorlardı. [15] Bu çeşit malzemeyle üretilen tarakların yapılışı daha zor ve fiyatı diğerlerine nazaran yüksekti. [16] Bununla birlikte, çeşidi ne olursa olsun, sayımda kolaylık sağlasın diye, bitmiş ürünler on ikilik bağlar halinde nakledilmekteydi. [17] Musa Dağ 1923 yılında 500,000 tahta tarak ile 5,000 kemik tarak ihraç etti. Aynı zamanda, otuz zanaatkâr 200,000 tahta kaşık ve kepçe sevkiyatı gerçekleştirdiler. [18] Bu el yapımı ürünler Suriye’nin çeşitli kentlerinde ve çöllük iç bölgelerinde, özellikle Deir el-Zor’da; ayrıca Filistin, Irak, Mısır, Sudan ve Tunus’ta satılıyordu. [19] Marangozluğa gelince, esas olarak, yalnızca yerel kullanım amaçlı masa, sandalye, kapı, pencere, dolap, beşik vs. üretiminden ibaretti. [20]

1) Yoğunoluklu Kapriel/Cabra Şımmasyan tarafından yapılmış kelebekli kemik tarak (Kaynak: Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).
2) 2) Kapriel/Cabra Şımmasyan’ın 1948’de Trablus’ta (Lübnan), karısı Marta’nın kız kardeşi Cemile Şerbetciyan Stambulyan’a hediye olarak yaptığı kemik tarak (Kaynak: Cemile Şerbetciyan Stambulyan’ın izniyle. Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).
3) Şam’da Yoğunoluklu bir göçmen olan Dikran adlı biri tarafından yapılmış madeni tarak (Kaynak: Vehanuş Kuyumciyan Bursalıyan’ın izniyle. Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).

İpekböceği yetiştiriciliğinden ipek üretimine

İpekböcekçiliğinin meşakkati birçok yardımcı ele ihtiyaç duyurduğu için, belli kapasitede gençlerden bile yararlanılmaktaydı.1920’lerin ilk yarısı boyunca, koza üretimi altın çağını yaşarken, akademik takvim de buna göre ayarlanmıştı. Ermeni Genel Hayırseverler Birliğinin (AGBU) Musa Dağ’daki Sisvan Okulları ağının idarecisi Krikor Aroyian 1923’te, kaybedilen eğitim zamanını Haziran’da telafi etmek üzere dersleri 1 Mayıs’tan 15 Mayıs’a kadar erteletmiş, böylece öğrencilerin ipek işinde ailelerine yardımcı olmalarını sağlamıştı. [21] Benzer şekilde, Hacı Habibli, Kabusiyeli ve Vakıflılı öğrenciler 1923-24 yıllarında 6 Ağustos 1923-10 Mayıs 1924 arasında okula gitmişler; Bitias, Yoğunoluk ve Hıdır Bey’deki emsalleri ise 5-10 Eylül 1923 ile 10 Haziran 1924 arasında ders yapmışlardı. Köylülerin arzusuna riayetle yapılmış olan bu düzenleme öğrencilerin en yoğun sezonda zeytin ve defne meyvesi hasadını kaldırmalarına, aynı zamanda ipekçilikte ailelerine yardım etmelerine imkân vermişti. [22]

İpekböceklerini çoğunlukla köylerin etrafında yer alan dut bahçelerinin içinde inşa ettikleri özel evlerde besliyorlardı. Belli bir sıcaklıkta muhafaza etmek gereken odaları ilaçlayıp mikroplardan arındırdıktan, fare ve diğer zararlı böcekleri uzaklaştırdıktan sonra yetiştiriciler, ipekböceklerini doğranmış taze dut yapraklarıyla gün içinde birçok kez düzenli olarak besleyebilmek için iskeleler inşa edip sergenlerin üzerine ahşap tekneler yerleştiriyorlardı. [23]

Larvalar [tırtıl] dört kez deri değiştirme aşaması geçirdikten ve olgunluğa erdikten sonra, kozalarını örebilmeleri için çalılarla yapılmış aviller (süpürgeler) üzerine naklediliyordu. [24]  Musa Dağlı bir yerlinin gözlemlediği gibi:

“Kozaların toplanması ve üzerlerindeki gevşek örgülü kısmın kazılarak alınması genellikle bir imece işidir. Komşular ve akrabalar kozaların içinde kelebeğe dönüşen krizalitler kozayı delerek ipek ipliğinin değerini düşürmeden el ele verip çalışırlardı. İnsanlar bu işi akşam karanlığında tamamlamak ve kozaların bakım sorumluluğunu hane hane gezerek malı tartan, yükleyip Antakya’daki pazarlara sevk eden tüccarlara aktarmak isterlerdi. Mal sahibi kozaların parasını tahsil eder etmez, çalışanlar bu yoğun ve zorlu işten hafiflemiş olarak emeklerinin karşılığını kutlamaya hazırlanırlardı. Kazançlarını ceplerine atan haneler köylülere tepsilerle helva ve tonir [tandır] ekmeği dağıtırlardı. Bitias’ta bu birkaç günde yılın geri kalanından daha çok helva tüketilirdi.” [25]

1923’ün ipekböcekçiliği üretimi 55,000 okka (154,000 libre/70 metrik ton) koza ve 800 okka (2,240 libre/1 metrik ton) ham ipek miktarına ulaşmış [26], ham ipek verimi izleyen yılda yüzde 48 (aşağı-yukarı 1,5 metrik ton) artmıştı. [27] 1920’lerin ortalarında, altı köyde ipekböcekçiliğiyle uğraşan haneler toplam 1,810 yuvarlak kutu (her biri La vache qui ritya da Gülen İnek peynir kutusu boyunda) ipekböceği tohumu yetiştirdi. Kabusiye, 450 kutu; Bitias, 420 kutu; Hacı Habibli, 380 kutu; Yoğunoluk, 350 kutu; Hıdır Bey, 150 kutu ve Vakıflı, 60 kutu ile bu üretimde yer almış, her bir kutuda ortalama 5 Osmanlı altın lirası ile toplamda 9,050 lira kazanç sağlamışlardı. [28]

Büyük ölçekli ipekçilik tesisleri ve ipekböcekçiliğiyle uğraşanlar

Her ne kadar Musa Dağlıların çoğunluğu ipekböcekçiliğiyle uğraşıyor idiyse de köylerin nüfusun yüzde üçten azını temsil eden önde gelenleri kendi geniş çiftlikleri ve/ya da mahsulü sıradan köylüden toplama imkânlarıyla bu sanayii denetimlerinde tutuyorlardı. [29] Yoğunoluklu Kazancıyanlar bunun tipik bir örneğiydi. Bu alandaki servetleri İstanbullu zengin bir mülk sahibi, aynı zamanda ünlü mizah yazarı Yervant Odyan’ın dayısı olan Kerovpe M. Aslanyan’a ait hatırı sayılır bir gayrimenkulü edinmeleriyle daha da büyür. Aslanyan 1926 tarihinde ya da daha önce öldüğünde, Musa Dağ’a komşu Süveydiye [Samandağ] düzlüğü üzerindeki Mugayrun köyünde bir ipek böceği çiftliğine sahipti. İki değirmenin çarklarını çeviren Asi ya da onun kolu bir nehrin iki kıyısı üzerinde yer alan çiftlik on yedi adet ipekhane, buna ek olarak, ipek böceklerini “uyandırmak” için düşünülmüş bir yapıyı barındırmaktaydı. Bütün bunlar ortakçı sıfatıyla kazancın yüzde ellisi karşılığında çalışan kırk alevi ailesi tarafından idare edilmekteydi. Bu iş, ilave on kutu yetiştirme potansiyeli ile birlikte elli beş kutu ipekböceği tohumu verim sağlamıştı. Bir kutuyu “besleyen” her bir dutluğun değeri 50 altın lira olup 3,000 lirayı aşkın bir toplam söz konusuydu. Aslanyan mülkünü yeğeni Ardavan Hovyan’a miras bırakmış, o da Kazancıyan kardeşlere satmıştı. [30] Kazancıyanlar ise Hıdır Beyli Mihran Aşkaryan’ı Mugayrun’daki işlerini idareye tayin etmişlerdi. [31]

Yalnızca Ermenilerin önde gelenleri ipekçiliğin büyük çaplı iş adamları değillerdi. Antakya ve Süveydiye [Samandağ] nahiyesinin idare ve ticaret merkezi Levşiye’den Ortodoks Rumların (Horom/Hurum) da bu dalda bahisleri geçmektedir. 1920’lerin başlarında, hüküm süren anarşi dönemi süresince, Süveydiye ovasında yaşayan Ermeni tüccarlar silahlı Ermeni erkeklerinden himaye görmüş ve emniyette olmaları için koza balyalarını gemiler gelene kadar en yakın Ermeni köyü Vakıflı’ya taşımışlardı. [32]

1) Hıdır Beyli Serop/Samuel Hagop Adacyan’ın Springfield, Massachusetts’deki American International College’de İngilizce öğrenirken ipekböcekleri hakkında yazdığı bir kompozisyon; 1920’lerin başları.
2) Serop/Samuel Hagop Adacyan’a ait kompozisyon defterinin kapağı.
(Kaynak: Aurora Adacyan Lehmann’ın izniyle. Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).

Musa Dağ’daki ipekböcekçiliğinin inişe geçmesi

Ne yazık ki ipekböcekçiliği 1920’lerin ikinci yarısı ile 1930’ların başlarında yalnızca Musa Dağ değil, aynı zamanda Suriye tarafında giderek aşağılara düştü. İstatistikler Birinci Dünya Harbi öncesinde Suriye’de toplam koza üretiminin 6 ila 7,000 tona ulaştığını, 1931’de ise neredeyse yarısına ya da 2,850 tona kadar gerilediğini göstermektedir. Buna benzer şekilde, ham ipek ihracatı aynı zaman dilimi içerisinde 1,313 tondan yalnızca, evet yalnızca 89 tona düşmüştü. Ve nihayet ipek iplik fabrikalarının sayısı 194 iken 35 olmuştu. [33] Musa Dağ’da da bununla kıyaslanabilecek azalmalar yaşandı. 1927 ila 28 yıllarında, sadece Bitias köylüleri, geçmiş beş yılın toplam kazançlarına denk gelen 20,000 lira kadar para kaybettiler. Köylülerin ipek bağlantılı işlerden elde ettikleri yıllık gelir 1932’de 150 liraya düştü. [34] Genel olarak Musa Dağlılara gelince, 1934’te ancak 700 kutu ipekböceği tohumu yetiştirmiş, kutu başına ½ liradan bir zamanki 9,050 lira yerine toplam 350 lira kazanabilmişlerdi. [35] Koza üretimi 1939 yılı Haziran sonunda ancak 15 tona ulaşmış, bu da Musa Dağ’daki bütün zirai mahsullerin (5,065 tons) yüzde 0,3’ü gibi üzücü bir sonuç oluşturmuştu. [36]

Bu keskin düşüşe üç etken yol açmıştı. Birincisi, Japonya, diğer üreticilerin rekabet gücünü kırarak dünya ipek pazarının hâkimi kesilmişti. [37] İkincisi, tüketicileri ucuzluk, çekicilik ve kalitesiyle kendisine bağlayan; üretimi 1918’de 32.000.000 libreden 1928’de 300.000.000 libreyi aşarak on yılda neredeyse on kat artan suni ipek ya da reyon idi. [38] Üçüncü etken ise, Fransız birliklerinin 1921’de Kilikya bölgesinden geri çekilmelerinin ardından Suriye-Kilikya sınırının gayri resmi olarak kapanması malların serbestçe akışını geniş çapta engellemişti. Şimdi Türkiye’nin bir parçasına dönüşen Kilikya, özellikle Hacı Habibli üreticiler için doğrudan ihracatın başlıca menzili olduğundan bu insanlar işlerini kaybetmişlerdi. [39]

Fiyatın Rum tüccarlar tarafından belirlenmesi de ipekböcekçiliğinden sağlanan genel gelirin zararına olmuştu. Bu familyadan olan toptan alıcılar Eylül 1924’te, “insanlar üzerinde oyun oynayarak”, Avrupa pazarlarındaki fiyat düşüşünü öne sürüp dört ay önce Ermenilerden topladıkları kozalar için yüzde 20 eksik ödeme yapmışlardı. [40] 1929’da, koza fiyatını düşürmek için hep birlikte yine tezgâh kurmuş, [41] üreticilere 2 okka (5,6 libre) için yalnızca 1 Suriye Lirası, yani 80 sent kazandırmışlardı. [42] Bu ve aynı zamanda bir önceki hileli uygulama nedeniyle, Musa Dağlılar, ekonomik gerilemeye göğüs gerebilmek için, göç etmenin yanı sıra bir diğer sıkı tedbire başvururlar: bütün dutlukları sökerek yerlerine başka cinsten meyve ağaçları dikmek ya da mülklerini sebze ve hububat tarlalarına dönüştürmek. [43]

1) Nakış aletinin. Kapriel/Cabra Şımmasyan tarafından kemikten yapıldı (Kaynak: Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).
2) Ahşap iplik aleti (Kaynak: Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).
3) Bitias’ta kadınlar için yapılmış, çiçeklerle süslü ipek para kesesi (Kaynak: Rozin Şımmasyan Kundakcıyan’ın izniyle.Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).

Mendil yapımı, nakış ve halı dokumacılığı

Birbiriyle ilintili iki halk sanatı olan mendil yapımı ve nakış, kârlı uğraşlara dönüşerek, ipekböcekçiliğinde yaşanan kayıpları az da olsa telafi etmişti. 1920’lerin ilk yıllarında, Yoğunoluk’ta Şirikyanlar, bölgenin geneline ve Amerika Birleşik Devletleri kadar uzağa satmak için ev yapımı mendiller toplarlar. [44] Keza Garabed ve Setrag Taşçıyan kardeşler, Halep’teki bir toptancıya önceden biçilmiş kaliteli bez ve iplik sipariş eder ve bunları ev kadınlarına dağıtıp düzinesi 3-4 kuruş karşılığında mendil yaptırırlar. [45] Ortalama bir işçi günde bir mendil yapabilirken, hızlı olan iki mendil çıkarabiliyordu. [46]  Hıdır Beyli Oflazyanlar bu köydeki bir dizi kadına kaneviçe, aubusson kilimleri [ilk kez Fransa’nın aynı adlı kentinde üretilen bir türdür bu], gergef [çerçeve üzerine gerilen kumaş nakışı], Maraş iğne oyası, makok (mekik oyası) ve tığ işi, keza dantel altlıklar, işlemeli sehpa örtüleri ve süslü yastık kılıfları yaptırdılar. [47] Bitiaslı kadınlar Sarkis İgaryan (Mebus) için mendilleri ajurla güzelleştiriyor ve trabzon (ya da pervaz) benzeri dekoratif tasarımlar dikiyorlardı. [48] Sarkis İgaryan’ın karısı Mayrum (kızlık soyadı Taminosyan) kocasının vakitsiz vefatından sonra da mendil faaliyetini sürdürdü. Bitmiş ürünleri Halep’teki Aharon Şiracıyan nam bir Protestan pastöre götürüyordu. [49] Pastör ise mendil ve işlemeler için Avrupa’dan siparişler alıyor ve bu yolla Suriye’deki Ermeni soykırım artıklarını barındırmak ve o talihsizleri eski sağlıklarına kavuşturmak gibi ömrü boyunca sürdürdüğü misyonuna kaynak yaratıyordu. [50] Yine Bitias’ta, Suriye Ermenileri Yardım Haçı (Suriahay Oknutyan Khaç) cemiyetinin mahalli şubesinden gönüllüler bölge kilisesine bağlı ilkokulun kız öğrencilerine nakış sanatını öğretiyor, beri yanda oğlanlar hedefe ateş etme talimi yapıyorlardı. [51] Kabusiye’de kızlar genellikle, okula gidecekleri yerde evde kalıp günde 1 kuruş ücret karşılığında dantelli mendiller hazırlıyorlardı. [52]

1) Pamuktan yapılma, nakışlı bir para kesesi (Kaynak: Rozin Şımmasyan Kundakcıyan’ın izniyle. Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).
2) Birleşik Devletlerdeki Musa Dağlı kadınların yaptığı ipekli/işlemeli bebek şapkaları (Kaynak: Aurora Adacyan Lehmann’ın izniyle. Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).

Mendiller gözle görülür pratik yararlarının yanı sıra Musa Dağ etnografyasında belli roller oynamıştır. Geleneksel nişanlanma sürecinde yüzük, küpe, bilezik ya da benzeri değerli nesneler nişanlının ailesi tarafından bir ipekli başörtüsü ya da mendille birlikte ya da bunlara sarılmış olarak müstakbel geline hediye verilirdi. Modern adetlere has matbu düğün davetiyeleri göndermek henüz kurallaşmadığından, en azından bazı köylerde akraba, komşu ve arkadaşlara davet kartı yerine mendil dağıtılırdı. Yine, gelini kiliseye taşıyan atın boynuna mutluluk nişanesi olan bir kırmızı mendil asılırdı. Nihayet, gelinin çeyizinde yer alan ziynet eşyaları, gecelikler, şallar, duluk/yazma tabir edilen başörtüleri, taraklar, aynalar, havlular, yastık kılıfları vs. ye çoğu kez bir de mendil eklenirdi. Bazı dini ayinlerde, batıl inançlı kimseler, çaresiz bir hastalığın iyileşmesi ya da bir belanın savuşturulmasına ilahi bir yardım temini ümidiyle, tören alayı geçerken mendillerini yere atarlardı. Bazı şenliklerde, bekâr erkeklerin oluşturduğu teklifsiz gönüllüler topluluğunun yiğit başı tabir edilen önderi köy meydanını dans, oyun ve diğer eğlencelerde kullanma izni almak için muhtara bir mendil ya da benzeri şeyler bağışlardı. Hiç kuşkusuz, grubun dansta halaybaşılığını yapan kişi de durmadan bir mendil sallardı. [53] Özellikle kadınlar paralarını cüzdan yerine, katlayarak göğüslerine sıkıştırdıkları mendiller içinde taşıyorlardı. [54] Mendil, aynı zamanda, kavgalı taraflar arasında barış işareti olarak da kullanılmaktaydı. Hacı Habibli’nin cemaat meclisi meselesinde olduğu gibi. Katolikos II. Sahag, uzun bir süredir fena halde sürtüşen meclis üyelerinin uzlaşmalarını yeminle temin için, 1926 Ağustos’unda altı adet ipek mendil göndermişti. [55] Listeyi daha da uzatabiliriz.

Halı üretimi dokuma sanayiini çeşitlendirmek için yapılan bir diğer girişimdi. Vakıflılı rahip Horen Gökciyan, 1920’lerin ortalarında, kadınlara ve kızlara halı dokuma sanatını öğretmek için evinde dokuma tezgâhları kurmuştu. Ne yazık ki cemaat meclisiyle yaptığı bir tartışma yüzünden köyden ayrılması projenin çok geçmeden son bulmasına yol açmıştı. [56] 1932’de, Suriyeli Ermenilere Yardım Haçı’nın Halep’teki şubesi Musa Dağ’da mütevazı bir halı girişimine yatırım yapmıştı ancak söz konusu girişimin akıbeti meçhul kaldı. [57] Keza 1930’ların başlarında, “Dağcig” lakaplı bir Bitiaslı, yeniyetme kızların günlük 25 kuruş ücret karşılığında resimli motifler içeren halılar dokudukları birkaç eve dört adet tezgâh yerleştirmişti. [58] Ve Sarkis İgaryan, 1935 ila 1937 yılları süresince, Dikranyan soyadlı bir Halepli Ermeni tüccar için, birkaç çocuğa okuldan sonra cüzi bir para ya da hiç karşılığında iki tezgâh üzerinde halı yaptırmıştı. [59] Ne var ki bu girişimlerden önemli kazançlar elde edilememişti.

Tekstil üretimi: Musa Dağ’ın Vosdayn Tekstil Anonim Şirketi

Mendil üretimi, nakış ve halı dokuma işi bir miktar para getirmişse de bunlar Musa Dağ ekonomisindeipekböcekçiliğinin bir zamanki önemli yerini tutmaktan uzak küçük, olsa olsa sınırlı ev içi üretim sanayiinden öte gidemeyen uğraşlardı. Bununla beraber, modern tekstil üretimi uygulanabilir bir seçenek olarak ümit vermişti. Siyasi aktivist Movses Der Kalusdyan ve toprak sahibi girişimci Aram Kazancıyan 1935’te, Halepli başka üç Ermeniyi de yanlarına ortak alarak, tutkulu hedeflerle Musa Dağ’ın ekonomisini yeniden güçlendirip çeşitlendirmeyi vaadederek Musa Dağlı Vosdayn Tekstil Anonim Şirketini (Vosdayn Cebel Musayi Hiusvadzeğeni Ananun Ingerutyun) kurarlar. [60] Söz konusu ortaklar Ermeni Devrimci Federasyonu  (ARF) Taşnagtsutyun lideri Hraç Papazyan, NİŞARTVA Tekstil Şirketi’nin hissedarı Nşan Palancıyan ve muhasebeci Vahe Setyan’dır.

Her şey Vosdayn’ın, Musa Dağ’ın zayıf ekonomisini kurtarmak için alelacel alınmış bir tasarruf tedbiri olmadığını göstermekteydi. O daha ziyade Suriye’deki iş fırsatları ve bir bütün olarak Yakın Doğu’daki pazarlama potansiyelleri gereğince değerlendirildikten sonra gün yüzü görmüştü.

Vosdayn şartlara göre uzatılıp kısaltılabilecek yirmi yıllık bir zaman dilimini planlıyordu. Başlangıç sermayesi her biri 6 lira değerinde 2,000 hisse ile 12,000 Suriye Lirası idi. [61] Beş kurucu üyenin her biri yüzde 20’ye karşılık toplam 400 hisse, halk ise geri kalanını kontrolünde tutuyordu. Bununla birlikte, aslında yüzde 10’a denk gelen 200 hisse şirket çalışanlarına, yüzde 55’e denk gelen 1,100 hisse ise o zamanlar Halep’teki en iyi Ermeni tekstil şirketi diye gösterilen NİŞARTVA’ya ayrılmış idi. [62]

Vosdayn’ın NİŞARTVA’nın bir alt kuruluşu olduğunu burada kaydetmek gerekir. [63] Her ne olursa olsun, Vosdayn’ın mali yılı, iki yıl süren birinci dönem müstesna, 1 Temmuz’dan takip eden yılın 30 Haziran’ına uzatılmıştı. [64] Her mali yılsonunda her biri 10 hisse ve daha fazlasına sahip olan üyelerin hazır bulunduğu, toplam 10 hisseye sahip çeşitli hissedarların ise bir delege ya da temsilci tayin ettiği bir genel kurul toplanacaktı. 10 hisseli her şahsın bir oyu vardı. 150 hisseden çoğuna sahip şahıslar için 15 oyluk bir üst sınır belirlenmişti. [65] Hissedarlar genel kurulda, şirketi üç yıl süreyle idare edecek, geniş yetkilerle donanmış beş üyeli bir idare heyeti seçeceklerdi. Birinci idare heyeti, 1937 yazına kadar iki yıl süreyle görevde kalan beş kurucu üyeden oluşmuştu. [66] Suriye hükümeti 15 Haziran 1935’te,  Vosdayn’ın dokuz başlık ve elli madde içeren tüzüğünü onaylamıştı. [67] Hisselerin satışı 20 Haziran’da başlamış ve bununla ilgili ilan 28 Haziran ila 18 Temmuz tarihlerinde Beyrut’taki Aztag (Faktör) gazetesinde yayınlanmıştı. [68]

Hacı Habibli, ehil ama büyük çapta boşta gezen dokumacılarıyla imalathanenin yeri için mantıklı bir tercih olsa gerekirdi. Yine de bu köy Sosyal Demokrat Hınçag Partisinin etkisi altında bulunduğu için Vosdayn’ın Rakip Ermeni Devrimci Federasyonu Taşnagsutyuna yakından bağlı kurucuları Hacı Habibli’yi bir seçenek olarak görmeyip onun yerine komşu Bitias’ı seçerler. Tercihleri üç faktöre dayanıyordu. Birincisi, Bitias Ermeni Devrimci Federasyonunun çöplüğüydü. İkincisi, Der Kalusdyan sık sık köyde tatil yapıyordu; nitekim 1936-38 arasında iki yıl orada yaşadı bile. Üçüncüsü, Sancağın gelişmiş bir mesire yeri olduğundan, ulaştırma, telefon, telgraf ve posta gibi gerekli hizmetleri sağlamaktaydı. [69]  İmalathane iyice düşünüp taşındıktan sonra “köyün güneydoğu civarında, çevrenin en batı ucuna uzanan dağımızın (Musa Dağ) alt kenarına inşa edilmişti. Başlıca nakliyat yolu köyün merkezinden geçerek imalathanenin girişine uğruyor, daha sonra da Çağlayan’a ulaştıran kayalık ve çetin bir yola yöneliyordu.” [70]

İmalathanenin temellerinin kutsanması, 28 Temmuz 1935 Pazar günü, bayraklar taşıyan erkek izciler, marşlar çalan bir bando, geleneksel halk çalgıcıları ve dansçıların da yer aldığı geniş bir kalabalık huzurunda icra edildi. Kilise papazı rahip Vahan Kendirciyan taşları kutsayıp koruyucu Bahbaniç duasını söyledikten sonra Hraç Papazyan bir temel taşına çimento döktü, ardından iki kuzu kurban edildi ve öğretmen Suren Papakhyan esaslı bir nutuk çekti. Kutlamaya Sev Ağpüyr/Kara Pınar kaynak suyunun yakınındaki bir açıkhava kahvesinde devam edildi. [71]

1) Vosdayn tekstil fabrikasının dokuma makinaları ve makineci Tatyos Bakkalyan; Bitias,1936.
2) Vosdayn tekstil fabrikasının “manusa dolgu” makinaları; Bitias,1936.
(Kaynak: Tateos Bakkalyan’ın izniyle. Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).

Hraç Papazyan Vosdayn’ın idari müdürlüğüne tayin edilmiş, Hıdır Beyli Tatyos Bakkalyan da sağ kolu idi. Tatyos Bakkalyan zamanı gelince usta bir tezgâh operatörü olup personel işlerine karıştı ve günlük hesapları tuttu. Fransız yapımı makine parçaları Halep üzerinden geldiğinde, NİŞARTVA kendi usta makinistlerinden Kevork Khandzoğyan’ı ve Arşavir nam çırağını makineleri monte edip çalıştırmayı Bakkalyan’a öğretsin diye gönderdi.

Khandzoğyan ve yardımcısı Halep’e döndükten birkaç ay sonra NİŞARTVA, el kumandalı makineleri ihtiyaç hâsılında tamir etmeleri için iki yıllık bir sözleşmeyle bu kez Garabed Nacaryan ile oğlu Hovsep’i gönderir. [72] Aslen Bitiaslı ve makine operatörlüğü yapmaya can atan Mardiros Çaparyan da bir süre sonra onlara katılır. [73] Aralarından bazısı Hacı Habibli 30-35 genç adam ve 20-25 kadar genç kadın da çeşitli zamanlarda imalathanede çalışrlar. [74] “Erkeklerin yanında kadınların da çalışmasıyla, işgücünde anlamlı bir değişikliğin olduğu yeterince açıktı; öyle ki insanlar Bitias’ta “yeni bir sınıfın” ortaya çıktığını farketmeye başladılar.” [75] Erkekler otuz iki tane jakar [Fransız Jacquard’ın buluşu] el makinesi, bir kadın ve bir erkek bir şenaj [(Fr.) ardışık, zincirleme işler için] makinesi, keza kadınlar sekiz elektrikli makine, bir manusa [basmadan kalınca, çizgili bez] makinesi ve bir iplik makinesi olmak üzere toplam kırk üç makinede çalışıyorlardı. [76] Bordrolu olmayan başka gençler de modern dokumacılığın gerektirdiği becerileri edinmek uğruna imalathanede zaman eyliyorlardı. Bu uygulama daha geniş ve ileri görüşlü bir projenin bir parçasını oluşturuyordu: Vosdayn zamanla evlere el makineleri yerleştirecek, böylece birçok aileye iş imkânı yaratmış olacaktı. Aynı zamanda, bütün bunlarla tasarlanan toplam 400 makinelik bir seferberlikle bizzat imalathanenin elektrik makineleri sayısını artıracaktı. [77]

Vosdayn ipek, pamuk ve iplik gibi hammaddeleri NİŞARTVA’dan temin ediyor, görece sivil kıyafetler hazırlayıp boyanması, ütülenmesi ve orada üretilen daha dallı-budaklı, süslü dokumalarla birlikte satılması için NİŞARTVA’ya geri gönderiyordu. [78] Bitias’taki imalathane haftada altı gün; sonbahar ve kışın günde 10 saat, ilkbahar ve yaz mevsimlerinde ise 11 saat faaliyet göstermekteydi. [79] “Genç erkek ve kadınlardan oluşan bir grubun birlikte aynı saatte işe gelmeleri, aynı saatte öğle yemeği yemeleri ve aynı saatte paydos etmeleri ilk kez rastlanan bir şeydi. Bildik bir fabrika düzeni… Bitias’ta sanayileşmenin başlangıcı mıydı bu?” [80]

Ücret, işyerinde harcanan zamandan ziyade, üretilen dokumanın miktarına göre belirleniyordu. Örnek vermek gerekirse, elektrikli makinelerde çalışan ve günde 30 ila 33 metre kumaş çıkaran bir işçi metre başına 1 Suriye kuruşu, yani günde 30 ila 33 kuruş alıyordu. Diğer yanda, el makinelerinde iş gören ve günde 10 ila 12 metre üreten bir kişi cebine metre başına 3 kuruş, başka bir deyişle günde 30 ila 36 kuruş atıyordu. Böylece, Vosdayn’da çalışan bir emekçi o zamanlar günde 20 ila 25 kuruş kazanan sıradan bir işçiden bir buçuk kat daha fazla kazanıyordu. [81] Dahası, kadınlar kimi zaman kendi ihtiyaçlarında kullanmak için kumaş artıklarından yararlanıyorlardı. [82] Bunların dışında idare amiri, makinistler ve muhafızlar gibi görevliler de mevki ve ustalıklarına göre ücret alıyorlardı. [83] Erkeklerle kadınlar arasında ücret eşitsizliği olup olmadığı hakkında herhangi bir bilgiye sahip değiliz.

Üzülerek söylemek gerekir ki Vosdayn’ın, siyasi zaruretlerin zorlaması yüzünden yalnızca üç yıllık kısa bir ömrü oldu. 1938 yazında, otonom Suriye bölgesinin mevcut durumuyla ilgili bir Türk-Fransız anlaşmasının ardından Türk birlikleri Sancağa girmeden az önce, şirket idaresi makine ve diğer bütün yedek parçaların Halep’teki NİŞARTVA’ya apar-topar naklini yola koydu. [84] 29 Aralık tarihine ayarlanan hissedarlar olağanüstü genel kurulu Vosdayn’ın kaderi hakkında bir karara varacaktır. [85] NİŞARTVA, bütün hisselerini satın aldıktan sonra Vosdayn’ın tek sahibi olur. [86] Ömürsüz şirketin böyle birdenbire ve üzücü bir şekilde tasfiyesi bütün ümitlere gölge düşürmüştü. İnsanlar onun kısa zamanda, başarılı bir sanayi girişimi niteliğiyle hidrolik, meyve konservesi vd. alanlarda faaliyette bulunan diğer şirketlerin örnek aldığı bir şirket olacağını düşünmüşlerdi.  Birçok yerliye yeni iş imkânları sağlayabilecek, böylece süre gelen ekonomik zorlukları kolaylaştıracak ve gençlere, göç etmektense Musa Dağ’da kalıp refah içinde yaşamayı düşünmeleri için sağlam bir neden sunmuş olacaktı. [87]

1) Vosdayn Tekstil fabrikasının makinesi; Bitias,1936 (Kaynak: Tateos Bakkalyan’ın izniyle. Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).
2) Alman sağlık misyoneri Miss Schäffer, yardımcıları yerli mihmandar ve rehber Samuel Magzanyan ("Maşğul") ileTatyos Bakkalyan (bereli) Vosdayn Tekstil fabrikasını bir ziyaretlerinde; Bitias, yak. 1937 (Kaynak: Alberta Magzanyan’ın izniyle. Vahram Şımmasyan koleksiyonu, Los Angeles).

Sosyal bir bakış açısından, fabrikanın kapanması, çalışanlarının gün içinde birbiriyle görüşme fırsatını da sekteye uğratmıştı. Oysa kimi durumda bu insani temaslar, gidişatı evliliğe varan romantik ilişkilere dönüşmekteydi. [88] Yalnızca Hacı Habibli işçiler “sabahları gelip işten hemen sonra, yerlilerle herhangi bir sosyal ilişkiye girmeksizin evlerine dönüyorlardı.” Öyle de olsa, bu gençlerin birbiriyle en küçük temasları bile, yakın geçmişteki hasmane ilişkileri göz önüne alındığında “iki köy arasında sağlıklı bir gelişme” addediliyordu. [89]  Aynı sosyo-kültürel çerçevede, hem yerliler hem de tatilciler, Halepli bir Ermeni olan Misak Abacıyan’ın (ya da Bzhiyan) yaz mevsiminde gerçekleştirdiği film gösterimleri gibi toplu etkinlikler düzenlemek için motorlu elektrik jeneratörüyle donanmış yegâne buluşma mekânından mahrum kalmışlardı. [90] Yazar Boğos Snabyan: “1939 yazında, Ermenilerin Musa Dağ’dan göçünün arifesinde on iki yaşında bir genç oğlanken ilk kez orada, [Vosdayn]ın o avlusunda, köyümüzde [Bitias] çekilmiş; perdeye toprağımızdan manzaralar, sahneler, tanıdık çobanlar, emekçiler, çocuklar, ben ve ineğimi yansıtan bir sinema filmi izlemiştim.”, diye nakleder geçmişin hasretini çekerek. [91]

Sonuç olarak

Musa Dağ Ermenileri için iki dünya harbi arasındaki ara faslına birbiri peşisıra varlık, yeniden inşa, iyimserlik, belirsizlik ve ümitsizlik gaileleri damga vurdu. Yirmi yıllık görece kısa bir dönemde beşeri şartlardaki bunca hızlı dönüşüm normal bir geçiş ve uyuma fazla yer bırakmamıştı. Dahası, yaratıcılık ve ekonomik idrakten yoksunluk olumlu bir geleceğe yönelik bazı girişimlerde ağır bastı. Doğrusunu söylemek gerekirse, Ermeni basınında bir dizi eleştirici yorum yayınlanmadı değil. Bir gazete, ekonominin çeşitli dallarını yüreklendirip geliştirecek girişimci ruhunun eksikliğinden şikayet etti. [92] Bir diğer süreli yayın, “Halk yalnızca Bitias suyu içerek, Hıdır Bey portakalı yiyerek ve serin bir gölgede kestirerek gelişmez.” diyerek eylemsizliği kınıyordu. [93] Ve meslekte ilerleyen Hıdır Beyli bir yazar olup Vazken Diranyan takma adını kullanan  Yetvart Boyacıyan, “Ekonomik Kaygılarını” ifade ederken sözlerini hiç de esirgemiyordu: “Bizler çoktandır eski anlamda köylü olmayı bıraktık ve henüz yeni anlamıyla şehirli değiliz. Renkli ve kocaman burjuva arzularımız, hülyalarımız var. Ama söyleyiniz lütfen, bunları gerçekleştirmek için haddinden fazla tembel değil miyiz?” [94] Bu övücü olmayan görüşler ne ise ne; son tahlilde, dış güçler Ermeni Musa Dağ’ın bizzat varlığına son vererek onun kaderini nihai olarak mühürlediler.

  • [1] Hovhannes Hacıyan, “İm Huşerı” [Anılarım (Իմ Յուշերը)], ricam üzerine kaleme alınmış, yayınlanmamış notlar, defter 3, s. 43.
  • [2] a. y. 
  • [3] Harutyun Şerbetçiyan ile görüşme, 1 Kasım 1992, North Hollywood, Kaliforniya.       
  • [4] Husaper (Ümit veren [Հուսաբեր]), Kahire, 30 Eylül 1924. Sancaktaki 70,000 hektarlık ormanlık alan rakamı Paul Jacquot’nun Antioche. Centre de tourisme kitabında ([Antakya. Turizm Merkezi] Katolik basımevi, Beyrut,  1931, Cilt I, s. 77) değindiği 100,000 hektardan 30,000 hektar eksiktir. Dolayısıyla, Musa Dağ’ı kaplayan ormanlık topraklarla ilgili 4,000 hektarlık rakamı da ihtiyatlıca kullanmak gerekir.      
  • [5] Hovhannes T. Dumanyan, İm Huşerı” [Anılarım (Իմ Յուշերը)], (Beyrut: Sevan Press, 1977), s. 171.
  • [6] Norman Balabanyan, Life Story ([Hayat Hikayesi] Gainesville, FL: N.p., 2008), s. 22; Suren Filhanesyan, yazara gönderilen mektup, 14 Temmuz 1993’te alınmış; İskender Stambulyan ile görüşme, 5 Eylül 1995, Fresno, Kaliforniya. Sancağın nüfusu tamamen Ermeni bir diğer köyü olan Soğukoluk’ta odun kömürü yapımı konusunda bkz. Victoria Gözalyan, Beylani Parparı (Beylan Lehçesi [Պէյլանի Բարբառը]) (Yerevan: VMV-Print Publishing, 2007), s. 179, 186. 
  • [7] Husaper, 6 Aralık 1923.
  • [8] Şuşanig Çaparyan Papakhyan, yayınlanmamış hatırat, Detroit, Michigan, s. 64; Sara Kendirciyan Kerkezyan, yazara mektup, 19 Kasım 1991 günlü posta damgası basılmış. 
  • [9] Rev. Dikran Andreasyan (Antreasyan), the British Friends of Armenia Society [Ermenistan’ın Britanyalı Dostları Cemiyeti] sekreterine yazılmış mektup, 27 Nisan 1920, Friend of Armenia [Ermenistan Dostu], New Series, no. 77 (Temmuz 1920): 5; Giligia (Kilikya) (Adana), 14 Temmuz 1921; Asbarez (Meydan [Ասպարէզ]) (Fresno), 26 Ağustos 1921; Ermeni Genel Hayırseverler Birliği Arşivleri, Saddle Brook, New Jersey (şimdilerde New York eyaleti, New York’ta), (bundan böyle AGBU/SB), Dosya 14 D, H. P. E. Miutian Sisuan Varjaranner. Tğtagtsutyunner [Cemiyetin Süveydiye Okulları: Yazışmalar (Միութեան Սիսուան վարժարաններ: թղթակցութիւններ)], 1923-1927 (AGBU Süveydiye Okulları [Samandağ]: 1923-1927 Muhaberatı), Krikor Aroyan’dan Kahire’deki AGBU Merkezi İcra Heyetine, 26 Kasım 1922. 
  • [10] Rahip Nareg Şrikyan, yazara mektup, 14 Mayıs 2010.
  • [11] Movses Sarkis Şerbetciyan ile görüşme, 24 Kasım 1988, Thousand Oaks, Kaliforniya; Lusaper Makhulyan Jambazyan ile görüşme, 24 Kasım 1988, Thousand Oaks, Kaliforniya;; Arakel İzanyan ile görüşme, 28 Aralık 1991, Sunland, Kaliforniya. Ardaşes Boğigyan’ın kamu  meslek hayatı hakkında, bkz. “Ardaşes Boğigyan” Keğart Suriahay Darekirk (Keğart Suriye Ermenileri Yıllığı [Գեղարդ : Սուրիահայ տարեգիրք]), Dr. Robert Cebeciyan, yay., cilt 5 (Halep: N.p., 1996), s. 546-47; Nura (Nora) Arisyan, Al-Nuwwab al-Arman fi al-Majalis al-Niabiyya al-Suriyya 1928-2011 (Suriye Parlamentolarındaki Ermeni Mebuslar, 1928-2011) (Şam: N. p., 2011), s. 57-76.
  • [12] Hrant Dikran Kazancıyan, yazara mektup, 22 Kasım 1993; Mardiros Hagop Boyacıyan ile görüşme, 10 Haziran 1989, Hollywood, Kaliforniya.. 
  • [13] Tateos Bakkalyan ile görüşme, 4 Ağustos 1994, Encer, Lübnan.
  • [14] Mardiros Kuşakcıyan ve Boğos Maduryan, yay., Hushamadyan Musa Leran (Musa Dağ Hatıra Kitabı [Յուշամատեան Մուսա Լերան]) (Beyrut: Atlas Press, 1970), s. 121.
  • [15] a.y.; Bedros Sarkis Hacıyan ile görüşme, 29 Haziran 1989, Glendale, Kaliforniya. Tahta tarakların yapımında, kesilmiş ham parçaların yumuşaklık kazanmaları için önce suda kaynatılıp gölgede kurutulması gerekiyordu.   Bkz. Bedros Torosyan, Huşer, (Hatırat) (Los Angeles: Abril Printing, 2009) s. 11. 
  • [16] a.y.; Hagop Torosyan, Surp Sarkis. Trvakner Musa Leran Gyanken (Aziz Sarkis: Musa Dağ’daki Hayattan Kesitler[Սուրբ Սարգիս : Դրուագներ Մուսա լեռան կեանքէն]) (Beyrut: G. Donigian & Sons Press, 1970), s. 10; Hacıyan, “İm Huşerı,” defter no. 1, s. 53-5.
  • [17] Hacıyan, “İm Huşerı,” defter no. 2, s. 49.
  • [18] Husaper, 6 Aralık 1923.
  • [19] Aztag (Faktör) (Beyut), 3 Eylül 1937. 
  • [20] Tovmas Habeşyan, Musa-Daği Babenagan Artsakankner (Musa Dağ’ın Ata Yankıları [Մուսա-տաղի պապենական արձագանքներ]), (Beyrut: Erepuni Press, 1986) s. 158.
  • [21] AGBU/SB, Dosya 14 D, Aroyan’dan AGBU İcra Heyetine, 6 Mayıs 1923. Aroyan Beyrut’a bir iş seyahati esnasında yakında okulun iki haftalığına kapanacağını duyurmaktaydı 
  • [22] a.y., Aroyan’dan AGBU İcra Heyetine, 1 Temmuz 1924. Eldeki orijinal plana göre, 1923-24 öğrenim takvimi Hacı Habibli, Hıdır Bey ve Kabusiye köyleri için 1 Ağustos 1923’ten 30 Nisan 1924’e kadar olan süreyi; Bitias, Yoğunoluk ve Vakıflı için ise 1 Eylül 1923 ila 31 Mayıs 1924 arasındaki süreyi kapsıyordu. A.y., AGBU İcra Heyetinden Aroyan’a, 19 Temmuz 1923. 
  • [23] Ayrıntılar için bkz. Alberta Magzanyan, Anna Magzanyan ve Luiza Magzanyan, The Recipes of Musa Dagh: An Armenian Cookbook in A Dialect of Its Own [Musa Dağ’ın Yemek Tarifleri: Kendine Has bir Lehçede Ermenice bir Yemek Kitabı] (N.p.: www.Lulu. Com, 2008), s. 157; Çaparyan Papakhyan, hatırat, s. 9-14; Krikor Gözalyan, Musa Leran Azkakrutyunı (Musa Dağ’ın Etnografyası [Մուսա լեռան ազգագրութիւնը]), Ermenistan Cumhuriyeti İlimler Akademisi, “Kidutyun [İlim]” Yayınevi, 2001, Yerevan, s. 70-9; Kuşakçıyan ve Maduryan, Hushamadian, s. 119-120. On dokuzuncu yüzyıl ile yirminci yüzyıl başlarında Musa Dağ’daki ipekböcekçiliği için, bkz.   Vahram L. Şımmasyan, “The Armenian Villagers of Musa Dagh: A Historical-Ethnographic Study [Musa Dağ’ın Ermeni köylüleri: bir Tarihi-Etnografik İnceleme], 1840-1915,” doktora tezi, University of California, Los Angeles, 1996, s. 41-9. 
  • [24] Şımmasyan, “The Armenian Villagers,” s. 41-2.
  • [25] Magzanyan ve diğer., Recipes of Musa Dagh [Musa Dağ Yemek Tarifleri], s. 157.
  • [26] Husaper, 6 Aralık 1923.
  • [27] Pünig (Zümrüdü Anka Kuşu) (Beyrut), 30 Ağustos 1924.
  • [28] Husaper, 27 Aralık 1934.
  • [29] İpek sanayiin ileri gelenler tarafından kontrolü hakkında, bkz. Sima Aprahamyan, “The Inhabitants of Haouch Moussa: From Stratified Society through Classlessness to the Re-Appearance of Social Classes [Haouch Moussa Sakinleri: Çok Katmanlı Cemiyeti İzleyen Sınıfsızlık Aşamasından Sonra Sosyal Sınıfların Yeniden Belirmesi]”, Doktora tezi, McGill Üniversitesi, Montreal, Kanada, Mart 1989, s. 62-65.
  • [30] Kilikya Ermeni Katolikosluğu (bundan böyle ACC) Arşivleri, Antilyas, Lübnan, Dosya 22/1, Cebel Musa – Süveydiye 1920-1940 (Musa Dağ – Süveydiye 1920-1940), Fr. Apraham Der Kalusdyan’dan Katolikos II. Sahag Khabayan’a, 12 Ekim 1926; Hrant Dikran Kazancıyan, yazara mektup, 22 Mart 1994.
  • [31] Kazancıyan mektubu, 22 Mart 1994.
  • [32] Tateos Babigyan, “Huşer. Tebker u Temker” (Hatıralar: Olaylar ve Simalar [Յուշեր․ Դէպքեր ու Դէմքեր]), yayınlanmamış elyazması, Ermeni Soykırım Müzesi-Enstitüsü, Yerevan, Ermenistan, s. 9, 18-9.
  • [33] Norman Burns, The Tariff of Syria 1919-1932 [Suriye Tarifesi: 1919-1932], Beyrut Amerikan Üniversitesi, Sanat ve İlimler Fakültesi Yayınları, Sosyal İlimler Serisi, no. 5 (Beyrut: American Press, 1933), s. 155.
  • [34] Apr[aham] H. Rencilyan, “Antakya’da İpekçilik: Ipek Böceği Bendinin Sonu”, Nor Avedaper (Yeni  Haberci), cilt 6, no. 17 (10 Kasım 1933), s. 327-28.
  • [35] Husaper, 27 Aralık 1934.
  • [36] Fransa, Dış İşleri Bakanlığı Arşivleri, Nantes, Mandat Syrie-Liban [Suriye-Lübnan Mandası], Beyrut: Siyasi Koleksiyon, 1926-1941, karton no. 530, Georges Burnier’den R. Chambard’a, İskenderun Sancağındaki Ermenilerin durumuna ve sonradan Lübnan’a yerleşmelerine dair not, 28 Haziran 1939.
  • [37] Burns, Tariff of Syria, s. 155-58, 189-97.
  • [38] W.D. Darby, Rayon and Other Synthetic Fibers [Reyon ve diğer Sentetik Elyaflar] (New York, NY: Dry Good Economist Textile Publishing Company, 1929), s. 12-3.
  • [39] Suriagan Mamul (Suriye Basını) (Halep), 14 Ekim 1925.
  • [40] AGBU/SB, Dosya 14 D, Aroyan’dan AGBU İcra Heyetine, 22 Eylül 1924.
  • [41] Aztag, 22 Ocak 1930.
  • [42] Hayrenik (Vatan) (Boston), 18 Haziran 1931.
  • [43] ACC, Dosya 22/1, Kabusiye Cemaat Meclisinden  Katholikos Papken’e (Güleseryan), 15 Ocak 1936; Rencilyan, “Antakya’da İpekçilik,” s. 327-28; Aztag, 8 Temmuz 1930. 
  • [44] Fr. Movses Şrikyan, “Huşakrutyun Movses Av. Khn. Şrikyani (Avazani Anun, Yesayi) (Kıdemli Peder Movses Şrikyan’ın Hatıratı [Vaftiz Adı, Yesayi]- Յուշագրութիւն Մովսէս Ա. քհնյ. Շրիքեանի (Աւազանի Անուն, Եսայի)-), yayınlanmamış hatırat, Montebello, Kaliforniya, p. 54.
  • [45] Mardig Şanşanyan’ın benim için deruhte ettiği Sirvart Şanşanyan görüşmesi, 21 Şubat 1993, San Jose, Kaliforniya; Sirvart Taşcıyan Hacyan ile yapılan görüşme, 3 Ocak 2009, Pasadena, Kaliforniya.
  • [46] Mari Şımmasyan Bursalıyan ile yapılan görüşme, 16 Mart 2008, Fresno, Kaliforniya.
  • [47] Şanşanyan ile yapılan görüşme. 
  • [48] Florans İgaryan Harutyunyan ile yapılan telefon görüşmesi, 27 Ekim 1991, Van Nuys, Kaliforniya -Glendale, Kaliforniya.
  • [49] Alberta Magzanyan, yazara mektup, 13 Ocak 2009. 
  • [50] Vartuhi Keşişyan Uzunyan, “Trvant Demirciyan- Keşişyan” Keğart’ta, cilt 5, s. 147. Muhterem Peder Şıracıyan’ın Ermeni soykırımından sağ kurtulanlar arasındaki faaliyeti hakkında, bkz.  “Rev. Aharon A. Şıracıyan 1867-1939,” a.y., s. 120-23; Çanaser (Çalışkan) (Beyrut), birleşik sayı 7-8 (1 ve 15 Nisan 1968); Friend of Armenia (London), 1920’li yıllardan 1930’lara kadar olan sayılar. 
  • [51] Sara Kendirciyan Kerkezyan, yazara mektup, 19 Kasım 1991 tarihli damga ile.
  • [52] ACC, Dosya 22/1, Kabusiye Cemaat Meclisinden  Katolikos Papken’e, 15 Ocak 1936; Urfalıyan, Gyanki mı Hedkerov (Bir Hayatın İzleriyle [Կեանքի մը հետքերով]), Palm Springs, Kaliforniya: Haig’s Printing, 1990, s. 48.
  • [53] Kuşakcıyan ve Maduryan, Hushamadian, s. 163-64, 171; Zora İskenderyan, “Doner u Donakhmputyunner(Gronagan yev Aşkharhig)” (Bayramlar ve Şenlikler  [Dini ve Laik] [Տօներ ու Տօնախմբութիւններ (Կրօնական եւ աշխարհիկ)]), in Hushamadian, s. 176, 181.
  • [54] Rosine Şımmasyan Kundakcıyan ile yapılan görüşme, 6 Ocak 2009, Fresno, Kaliforniya.
  • [55] ACC, Dosya 22/1, Hacı Habibli Cemaat Meclisinden  Katolikos II. Sahag’a, 9 Ağustos 1926;  a.y., Fr. Der Kalusdyan’dan Katolikos II. Sahag’a, 11 Ağustos 1926.
  • [56] Babigyan, “Huşer,” s. 61-3.
  • [57] Armenian Relief Society Archives, Boston (şimdilerde Watertown’da), Massachusetts, Box SOKH (Suriye Ermenilerine Yardım Haçı), Dosya SOKH, Suriye, Beg-1929 [-1939], Dr. Toros Basmacıyan ve Sarkis Selyan, Suriye Ermenilerine Yardım Haçının Merkez İdare Heyeti namına Ermeni Kızıl Haçının Boston’daki Merkez İdare Heyetine, 7 Eylül 1932. 
  • [58] İgaryan Harutyunyan ile yapılan görüşme. İşçiler Sima Andekyan, Dzağig Boduryan ve başka iki kişiydi.
  • [59] İgaryan Harutyunyan ile yapılan görüşme.
  • [60] Tatyos Bakkalyan, yazara mektup, 4 Ocak 1992 tarihinde alınmış; Aztag, 28 Haziran 1935.
  • [61] Vosdayn Cebel Musayi, Hüsvadzeğeni Ananun Ingerutyun.  Ganonakir (Musa Dağ’ın Vosdayn [Dokuma] Dokuma Anonim Şirketi: Tüzük [Ոստայն Ճէպել Մուսայի Հիւսուածեղէնի Անանուն Ընկերութիւն : Կանոնագիր]) Halep: A. Der Sahagyan, 1935, s. 6.
  • [62] Tatyos Bakkalyan ile yapılan görüşme, 4 Ağustos 1994, Encer, Lübnan.
  • [63] Suren Kalender, anlatıcı, Gyank mı Nvirum (Adanan bir Ömür [Կեանք մը նուիրում]), Manuel Köseyan, yazar, Toros Toranyan, editör (Beyrut ve Halep: Technopresse Moderne S.A.L., 1984), s. 133. NİŞARTVA adı kurucularının adlarının baş harfleriyle ve şu şekilde oluşturulmuştu: NİŞan Palancıyan (Nşan Palancıyan), ARTin (Harutyun/Harutiun) Vorperyan ve VAhan Acamyan (Acemyan). 1 Temmuz 1928’de Temelleri atılan fabrikası, Halep’in Meydan/Nor Kyüğ bölümünün 4. Mahallesinde, Gülbenkyan Doğumevinin yakınında; ofis ve mağazası ise aynı bölümde, 18 Hammam al-Tal’da yer almaktaydı. Vorperyan, kurucular arasında çıkan bir anlaşmazlık yüzünden 1 Ocak 1935’te şirketten ayrılır ve yerine Mardiros Teğraryan geçer. Bununla birlikte şirket orijinal adını muhafaza eder. Vorperyan Qastal Hacerin semtinde on iki tezgâhlı kendi tekstil fabrikasını açar. NİŞARTVA Palancıyan ve Acemyan’ın öldükleri, Teğraryan’ın ise Beyrut’a taşındığı 1947 ya da 1948’de varlığına son verir. Lili Vorperyan ile yapılan görüşme, 29 Mart 1994, Glendale, Kaliforniya; Lili Vorperyan, şahsi belgeler, Glendale, Kaliforniya, NİŞARTVA’nın sahip/hissedar değişikliğinin Fransızca belgesi, 1 Ocak 1935. NİŞARTVA hakkında daha fazlasını öğrenmek için, bkz. “‘Nişartva’ Hiüsvadzeğeni Gankhahas Ingerutyun mı Haleb” (Halep’te Zamanından Önce Gelişen Nişartva Adlı Bir Tekstil Şirketi [Նիշարթվա․ Հիւսուածեղէնի Կանխահաս Ընկերութիւն մը Հալէպ]), in Cebeciyan yay., Keğart Suriahay Darekirk [Keğart Suriye Ermenileri Yıllığı (Գեղարդ. Սուրիահայ տարեգիրք)] , cilt 5 (1996), s. 330-35; Aztag, 25 Mayıs 1939.
  • [64] Vosdayn Cebel Musayi, s. 10-11.
  • [65] a.y., s. 18-9.
  • [66] a.y., s. 10-15; Aztag, 5 Ağustos 1937, 12 Ocak 1938.
  • [67] Vosdayn Cebel Musayi, kapak sayfası ve s. 5-25.
  • [68] Aztag, 28 Haziran-18 Temmuz 1935.
  • [69] Bakkalyan ile yapılan görüşme. Dr. Vazken Der Kalusdyan’a göre -yazara gönderilen 19 Ocak 2009 tarihli email- Movses Der Kalusdyan 7 Mayıs 1936’da Mısır’ın İskenderiye kentindeki düğününden sonra Bitias’a taşındı ve orada yaşadı. Movses’in yegâne çocuğu olan Vazken’in kendisi ise o sıralarda Antakya’nın bir hastanesinde doğmuştu.  Bunun gibi yine,  Bitias yerlisi Kendirciyan Kerkezyan’ın mektubuna bakılırsa, Der Kalusdyan yeni eşiyle Bitias’a vardığında bütün Musa Dağlılar tarafından Hotel Cebel Musa’da silah sesleri, halk dansları ve özel vesilelerle icra edilen çifte davullu danslarla yapılan bir kutlamayla sıcak bir şekilde karşılanmıştı. Bir diğer Bitiaslıya göre de Der Kalusdyan “‘Sutt Marin’ Kadıyan’ın evine taşınmadan önce karısıyla birlikte ‘Bulğaşints Mayrum’un evinde oturmuştu”. Çift ikinci katta [metinde aynen]  birbirine bağlı üç oda ile ayrı bir mutfağı işgal etmişlerdi. Bu, iki kapılı bir yapı olup giriş kapısı evin dışındaki bir tuvalete ve  bir sebze bahçesine götürüyordu. Yüksek mevkii nedeniyle bahçe, kiremit kaplı ön balkon ve ön avlu sokak tarafından görülmüyordu. Muhafazalı ve özel bir mekândı. Der Kalusdyan da [Hraç] Papazyan gibi bahçe işlerine ilgi duyuyor ve muhtemelen, bir yıl içinde Bitias’ta önü en güzel bahçeli eve sahip olmuş idi.” Magzanyan, mektup, 13 Ocak 2009.
  • [70] Magzanyan, mektup, 30 Aralık 2008. “Şimdi geniş bir yol geriye kalan fabrika yıkıntılarının sağ (Doğu) tarafından, önceki keçi yolunun geçtiği tepe ve vadilerin uzağından Kuzeydoğuya doğru devam ediyor”, diye yazıyor.  Keza bkzAztag, 3 Eylül 1937.
  • [71] Aztag, 3 Ağustos 1935.
  • [72] Bakkalyan ile yapılan görüşme. 
  • [73] Mardiros Kevork Çaparyan, yazara mektup, 20 Nisan 1994. 
  • [74] Bakkalyan, mektup; Bakkalyan ile yapılan görüşme. 
  • [75] Magzanyan, mektup, 30 Aralık 2008.
  • [76] Bakkalyan, mektup. Keza bkzHusaper, 25 Haziran 1936.
  • [77] Husaper, 30 Temmuz 1935, 25 Haziran 1936.
  • [78] Bakkalyan, mektup.
  • [79] a.y.
  • [80] Magzanyan, mektup, 30 Aralık 2008.
  • [81] Bakkalyan, mektup. 
  • [82] Magzanyan ile yapılan telefon görüşmesi, 3 Ocak 2009.
  • [83] Bakkalyan, mektup. 
  • [84] Mardiros Kevork Çaparyan, mektup; Bakkalyan ile yapılan görüşme; Hayrenik, 12 Mayıs 1939.
  • [85] Aztag, 14 Aralık 1938.
  • [86] Bakkalyan, mektup. 
  • [87] Vosdayn’ın baştan itibaren esinlediği ümitler hakkında bkzAztag, 6 Temmuz 1935, 27 Temmuz 1935.
  • [88] Bakkalyan, mektupta, evlenenlerin sayısını elli altı çift diye kaydeder. Magzanyan, 30 Aralık 2008 tarihli mektupta onlardan üçünün: Sara Ayntabyan ile evlenen Yeprem Filyan (“Fil”); Mari Mağzanyan (“Barzerements Marin”) ile evlenen Kadıyan diye biri ve Sara Kendirciyan (“Kyülakhiunts”) ile evlenen Boğos Kılıcyan olduğunu belirtir. 
  • [89] Magzanyan, mektup, 30 Aralık 2008. Keza, Bitias ile Hacı Habibli arasındaki kanlı kavga hakkında bkz. kitaptaki I. Bölüm. 
  • [90] Bakkalyan ile yapılan görüşme.
  • [91] Boğos Snabyan, Ağkadnerun Avantutyunı [Fakirlerin (Sözlü) Geleneği (Աղքատներուն աւանդութիւնը)], cilt. I, Beyrut: Hamazkayin “Vahe Setyan” Basımevi, 1983, s. 30.
  • [92] Suriagan Mamul, 14 Ekim 1925.
  • [93]  “Musa Dağı,” Rahniuma (Doğru Yol) (Halep) 9:29 (17 Eylül 1927): 457.
  • [94] Aztag, 27 Haziran 1937.