Urfa şehrinden bir görünüm. Merkezde görünen büyük beyaz bina Ermenilerin Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Kaynak: Archives départementales de l’Eure)

Urfa – Kilise, Manastır ve Ziyaret Yerleri

Yazar: Vahe Taşcıyan, 16/09/2016 (son değişiklik: 16/09/2016), Çeviren: Arlet İncidüzen

Urfa veya eski adıyla Yetesya Hıristiyanlık merkezlerinden biridir. İsa Mesih’in vaaz ettiği yeni dinle bağlantısı rivayete göre Urfa Kralı 5. Apkar’a dayanır (aslında Hıristiyanlığın, hanedanlık ailesi tarafından kabul edilmesinin 5. Apkar döneminde değil de onun haleflerinden 9. Apkar döneminde gerçekleştiği (179-214) düşünülmektedir). Söylenceye göre kralın elçileri Mesih’le görüşmüş ve Apkar bu dine inanmıştır; Ermeni kaynaklarına göreyse daha sonra Havari Tateos şehre gelerek Hıristiyanlığı yaymıştır.

Urfa’da Hıristiyanlığın yayılmasıyla ilgili tarihi dönüm noktaları hâlâ belirsizliğini korumakta, isimler, tarihler ve olaylar hakkında çelişkiler bulunmakta olsa da şehrin bu yeni dinle ilişkisinin çok eskiye dayandığı kesindir. Zira zaman içinde bazıları camiye çevrilmiş olsa da bu şehirde bulunan ve çok eski tarihlere dayanan kutsal mekânlar ve ibadethaneler bu düşünceyi desteklemektedir. [1]

Urfa’nın çok eski tarihlerden bu yana sürdürdüğü Hıristiyanlık mirasın ilk ve başlıca temsilcileri Süryaniler olmuştur. Osmanlı döneminde Urfa’da çok az sayıda Süryani bulunuyordu ve buna karşın Ermenilerin sayıca, dinsel ve dilsel üstünlüğü açıkça ortadaydı. Buna rağmen görüyoruz ki Süryani Hıristiyanlık geleneklerinin mirasını çoğu durumda Ermeniler yaşatmakta, Süryanilere ait anlatıları ve azizleri içselleştirerek muhafaza etmekteydiler. Tüm bunlar hakkında bu makalede ayrıntılı bilgilere ulaşacaksınız.

Urfa. Surp Asdvadzadzin Kilisesi. 1895’te kilise yağmalanıp ateşe verildiğinden, muhtemelen bu fotoğraf kilisenin yeniden inşasından sonra çekilmiştir (Kaynak: Der Christliche Orient, Oktober 1900, Verlag der Deutschen Orient-Mission, Berlin)

Urfa Şehri, Surp Asdvadzadzin Kilisesi

Rivayete göre bu kilise 5. Apkar döneminde inşa edilmiştir ve kurucusu havari Tateos’tur. İlk inşa edilen kilisenin yedi kubbesi olduğu, ancak Apkar’ın ölümünden sonra ateşe tapan putperest oğlunun kubbelerin altısını yıktırdığı anlatılmaktadır. [2]

İşte Urfa Ermenileri Surp Asdvadzadzin Kilisesinin bu kadar eski olduğunu düşünmektedir. Hayr Apraham gölcüğünün bulunduğu kısımda, Ermeni mahallesinin güney ucunda bulunmaktadır. Kilise mezarlığında Başpiskopos Atte’nin (Havari Tateos’un öğrencilerinden biridir ve Urfa dini önderliği görevini yürütmüştür) kalıntıları bulunmaktadır. Urfalılar, kiliselerinin tarihini resmileştirmişlerdir, diğer bir deyişle bu binanın Kral Apkar ve Havari Tateos ile olan doğrudan bağını inkâr edilemez sayarlar. Öyle ki 1670’lerde kilise yenilendiği dönemde giriş kapısının üzerine eklenen kitabede, “Allah’a şükür ( ...) Apkar’dan kalma Asdvadzadzin Kilisesi yenilendi (...)” yazmaktadır. Urfa dini önderlik makamı, geleneksel olarak “Havari Aziz Tateos’un, Başpiskopos Atte’nin kutsal makamı” diye adlandırılırdı. [3]

Osmanlı İmparatorluğu döneminde Urfalı Ermeniler Sultanlara kilisenin yenilenmesi için müracaat etmeye devam ederler. Buradan, Ermenilerin başlıca kutsal mekânın pek de iyi bir durumda olmadığı ve yeniden inşa edilmeye ihtiyaç duyduğu anlaşılmaktadır. Bu, Osmanlı merkezi idaresinin çok güçlü olmadığı ve geniş imparatorluk arazisi içindeki sayısız kazanın iç işleriyle uğraşacak boyutta olmadığı bir dönemdi. Aksine, bu şartlar altında bölgenin kontrolü tamamen yerel yöneticilere kalmış ve onlar da kanunlara aykırı şekilde, keyfi ve baskıcı bir tutumla kontrolü ellerine almışlardı. Kanuna göre bir kilisenin yeniden inşa edilmesi veya yeni bir kilise inşa edilmesi için öncelikle Sultan’dan berat alınması gerekiyordu. Urfa kilisesinin yenilenmesiyle ilgili bazı belgeler mevcut, örneğin 16. yüzyıla ait. Sultandan izin alınmış olmasına rağmen yerel otoriteler bir şekilde bunu engellemeyi başararak kilisenin harap halde kalmasına neden olmuşlardır. 1760’larda yeniden müracaat edilmiş, Sultan 3. Mehmet (1642-1693) beratı imzalamıştır. Nihayet uzun oyalamalardan sonra kilisenin yenilenme çalışmaları tamamlanabilmiştir. [4]

Urfa. 1895’te yaşanan yıkımdan sonra Surp Asdvadzadzin Kilisesinin yeniden yapım çalışmaları (Kaynak: Der Christliche Orient, Oktober 1900, Verlag der Deutschen Orient-Mission, Berlin)

Yöre Müslümanları bu kiliseye, “Kurban olum katır kuklatan Meyram Aneye” derlerdi. Osmanlı döneminde yöre Müslümanları Ermenilere ait bu kutsal mekâna çeşitli hastalıklarına derman bulmak amacıyla gelir ve rahipten kendileri için İncil okumasını rica ederlerdi. Kiliseye böyle denmesi hakkında bir hikâye anlatılmaktadır. Türk bir kabadayı çok ağır şekilde hastalanır. Durumu umutsuzdur, doktorlar kendisine şöyle derler: “Bu adamın katırı doğurursa, o zaman iyileşme umudu olabilir.” (Katırın doğurması çok nadir bir hadisedir.) Hasta adam, yakınlarından kendisini katıra bindirmelerini ve Surp Asdvadzadzin (Meyram Ana) Kilisesinin etrafında dolaştırmalarını ister. Adamın isteğini yerine getirirler; hasta kiliseye adağını sunar ve şifa diler. Bir süre sonra hem kendisi iyileşir hem de katırı bir sıpa doğurur. [5]

1841 tarihinde, Urfa dini önderi Piskopos Harutyun Kabbeciyan (1785-1848) döneminde Surp Asdvadzadzin Kilisesinin yanına büyük bir okul ve piskoposluk merkezi inşa edilir. [6]

1845’te, aslen Urfalı olan bu piskopos önderliğinde yeni bir kilisenin inşasına da başlanır. Urfalı Ermeniler, uzun yıllar boyunca harabe bir kiliseyle ibadet etmek ve türlü türlü zorluklarla mücadele etmek zorunda bırakıldıktan sonra Sultan Abdülmecid’in iznini almayı başarırlar. İnşaat çalışmaları hemen başlatılır, eski kilise yıkılır ve onun temeli üzerine yenisi yükselmeye başlar. Halk büyük bir coşku içindedir, her kesimden Urfalı Ermeniler kilisenin inşasının tamamlanabilmesi için ellerinden geleni yaparlar. Çok sayıda gönüllü işe koyulur, kimisi su, harç ve taş taşır, zanaatkârlar ücretsiz çalışırlar. Herkes bir şekilde bu tarihi çalışmaya katkı sağlamak istemektedir. Yeni kilisenin mimarı Usta Harab (Hayrabed) olur.

Urfa. Surp Asdvadzadzin Kilisesinin mihrabı. 1895’te yaşanan Ermeni karşıtı saldırılarda mihrabın yıkıldığı bilindiğinden, fotoğrafın bu tarihten önce çekildiği düşünülmektedir (Kaynak: Christine Gardon arşivi, Berlin)

İnşaat çalışmaları yaklaşık olarak 5 sene sürer. Bu sırada Urfa’da büyük bir ekonomik buhran yaşanır, ayrıca bu işe öncü olan Urfa Dini Önderi Piskopos Harutyun Kabbeciyan da vefat eder. Onun görevini piskopos Hagop Kazancıyan devralır. Garmuç (günümüzde Dağeteği), Siverek/Severeg, Cibin (günümüzde Saylakkaya), Hüsni Mansur ve Birecik gibi Urfa civarındaki köy ve kasabalarda yaşayan Ermeniler de bağışlarıyla Urfa kilisesinin inşa edilmesine destekte bulunurlar. Garmuçlu Ğazar Dadoyan en büyük bağışçılardan biri olarak anılmaktadır. [7]

Çalışmalar 1850’de tamamlanır. Yeni kilise büyük bir yapıdır. En kirişi Ermeni marangozlar tarafından yapılmış altın yaldız süslemeli mihrabı dikkat çekicidir. Kirişin üzerinde borazan çalmakta olan altı çocuk melek tarafından çevrelenmiş on iki havari resmedilmiştir. Mihrabın yüksek sütunları da yine altın yaldız süslemelidir ve üzerlerinde buğday demetleri, üzüm salkımları, gül ve menekşe buketleri resmedilmiştir. Mihrabın ortasında, yaklaşık olarak kirişle aynı yüksekliğe Meryem Ana’nın büyük bir tablosu asılmış, bu tablonun sağından ve solundan doğru inen basamaklı ahşap yapı çeşitli çiçek oymalarıyla süslenmiştir. Kilisenin iki mihrabına sekiz melek heykelciği yerleştirilmiştir. Bu heykeller, 1851 yılında dini önderlik makamına getirilen Piskopos Hovhannes tarafından kaldırtılır. Surp Asdvadzadzin Kilisesi iki katlıdır. Alttaki geniş salon erkeklere, aşağıdaki alanın çeyreği kadar büyüklüğe sahip asma balkon ise kadınlara ayrılmıştır. [8]

1) Urfa. Surp Asdvadzadzin Kilisesinin girişi ve öndeki mezarlık (Kaynak: Ferdinand Brockes, Quer durch Klein-Asien, Gütersloh, 1900)
2) Urfa. Surp Asdvadzadzin Kilisesi ve yanında bulunan mezarlık (Kaynak: Christine Gardon arşivi, Berlin)

Kilisenin içinde sağ tarafta, Başpiskopos Atte’nin kalıntılarının muhafaza edildiği küçük bir şapel bulunmaktadır. 1860’lı yıllarda kiliseye metal bir çan eklenir, çanın sesi cemaati dua etmeye davet eder. Aynı yıllarda pirinç dökme bir çan daha yaptırılır ve 1868’de kilisenin tepesine yerleştirilir. Şehrin Müslümanları bu çanın kullanılmasına itiraz ederler. Karışıklıklara yol açmamak için bu çan kaldırılır ve kilisenin yakınlarındaki bir yere gömülür. Bu olaydan yaklaşık on sene sonra, Khoren Mıkhitaryan’ın önderliği döneminde bu çan yerinden çıkarılarak tekrar kilisedeki yerine yerleştirilir ve her vesileyle kullanılır. [9]

Sultan II. Abdülhamid döneminde baş gösteren Ermeni karşıtı olayların yaşanmaya başladığı 1895 senesine gelinir. Urfa Ermenileri bu katliamlardan büyük zarar görür, binlerce Ermeni katledilir, Ermenilere ait sayısız ev, okul, atölye ve dükkân yağmalanır ve yıkılır. Katliamlardan kaçan yaklaşık üç bin kadar Ermeni Surp Asdvadzadzin Kilisesine sığınırlar. Ancak bu kutsal mekâna da hürmet edilmez ve 17/29 Aralık 1895 tarihinde Türk çetelerinin saldırısına uğrar. Kilisenin yedi kapısı da balta darbeleriyle parçalanır ve on dört penceresinden içeriye doğru silahlı yağmacılar tarafından ateş açılır. Katliamlar başlar, kilise yağmalanır, değerli eşyaları çalınır, bazıları kilisenin kutsal kâselerinin içine işerler, din adamlarının kıyafetlerini sokaklarda parçalayarak eğlenirler. Bununla birlikte kiliseyi ateşe verirler ve müthiş bir yıkım yaşanır. Katliam, yağma ve yıkım, Surp ASdvadzadzin Kilisesinin yanında bulunan piskoposluk makamında da devam eder. Surp Asdvadzadzin katliamının yaşandığı günde 2500 kadar Ermeni’nin öldürüldüğü düşünülmektedir. Bu katliam sırasında Rahip Apraham Arevyan da hayatını kaybeder; Arevyan’ın yazdığı kitap Urfa kilisesinin inşası ve tarihi hakkındaki ana kaynağı oluşturmaktadır. Kendisi bu olaylardan birkaç yıl önce, yöre Müslümanlarının Surp Asdvadzadzin’e ne kadar saygı duyduklarını yazmaktadır... [10]

Çizim. Mardiros Sevyan tarafından hazırlanmış, Urfa Surp Asdvadzadzin Kilisesinin mihrabı (Kaynak: Aram Sahagyan, Tützaznagan Urfan Yev İr Hayortinerı [Kahraman Urfa ve Onun Ermeni Evlatları], Beyrut, 1955)

Yaşanan bu katliamlardan sonra Ermeniler hayatlarını yeniden kurmayı denerler. Surp Asdvadzadzin Kilisesinin harabe durumu nedeniyle Urfalı Apostolik Ermeniler bir süreliğine dini ayinler için yakınlardaki Surp Sarkis Manastırını, bazen aşağı mahalledeki Süryani kilisesini, Protestan kilisesini veya Surp Asdvadzadzin arazisi içinde bulunan kızlar okulunu kullanırlar. [11]

Urfa kilisesinin yenilenme çalışmaları yaklaşık olarak yıkımdan sonraki bir yıl içinde başlar. Kilisenin inşa edilme döneminde olduğu gibi bu sefer de çok sayıda gönüllü büyük bir coşkuyla topluca tadilat çalışmalarına katılır. Kilise çok büyük hasar almıştır, ana kapının iki yanındaki büyük sütunlar yıkılma tehlikesi altındadır, bu nedenle tamirat çalışmaları sırasında bunların etrafını metal kalın halkalar geçirilmesi gerekir. Büyük çan yeniden yerine konur. Yenilenen kilise tekrar kutsanır ve 1897’de çalan çanın sesi Urfalı inananları tekrar ibadete davet etmeye başlar. [12]

Büyük Felaket yıllarında Urfa Ermenileri tehcir edilip kıyıma uğradığı sırada Surp Asdvadzadzin ahır olarak kullanılır. Birinci Dünya Savaşı sona erdiğinde Urfa İtilaf güçleri tarafından işgal edilir ve tehcir edilen Urfalılar memleketlerine geri dönüp yeni bir hayat kurmayı dener, Surp Asdvadzadzin kilisesini yeniden açarlar. Ancak tüm bunlar uzun sürmez, 1920’lerin başlarında Ermenileri nihai olarak şehirden ayrılırlar ve Ermenilerin sevgili kutsal mekânı Surp Asdvadzadzin Kilisesi de işlevini yitirir. [13]

Urfa, 1903. Surp Asdvadzadzin Kilisesinin avlusu. Ermenilerin dini önderi Başpiskopos Khoren Mıkhitaryan’ın (1823-1903) cenaze merasimi. Mıkhitaryan, Urfa Ermenileri tarafından sevilen bir zattı (Kaynak: Der Christliche Orient, Februar 1904, Verlag der Deutschen Orient-Mission, Berlin)

Surp Sarkis Manastırı

Urfa şehrinin bir kilometre güneybatısında yer almaktadır. Bir dağın eteklerine inşa edilmiştir. Bu yerleşke içinde bir kilise, ziyarete gelenler için ayrılmış oda ve salonlar, yüksek rütbeli din adamları için bir misafirhane bulunmaktadır. Bu misafir odası özellikle Ermenilerin Urfa dini önderinin yaz aylarındaki ziyareti veya dini ziyaretleri için ayrılmıştır. Manastırın, içindeki çok sayıda elyazması bulunan bir de kütüphanesi vardır.

Surp Sarkis yortusu sırasında Urfa’nın bütün inançlı Ermenileri burada toplanır, ayin düzenler, kurbanlar kesilir, oyunlar oynanır, ziyafet verilir, ziyaretçiler müzik, dans ve şarkılarla eğlenirdi.

Manastırın mezarlığı, bağ ve bostanları, içinde bir gölcük bulunan geniş bir arazisi vardır. Bunların hepsi manastırın mülküdür ve masrafların bir kısmını karşılamaktadırlar. Geri kalan masrafları dini ziyarete gelen adak sahiplerinin bağışları ve manastır saymanının senede bir kere şehre inerek topladığı yardımlar karşılar. Urfalı gaspçılar, Surp Sarkis mülkiyetinde olan bu zengin mülklere göz dikmiştir. Ermeni cemaati elinden geldiğince bu varlıkları korumaya çalışmış, ancak kimi zaman Osmanlı yetkililerinin gevşekliğinden faydalanan yağmacılar el koyma girişimlerinde başarılı olmuşlardır. Öyle ki 19. yüzyıla gelindiğinde Surp Sarkis manastırı geniş arazilerini kaybetmiş durumdadır.

Surp Sarkis Manastırı. Fotoğrafta, Soykırım’dan sonra hayatta kalmayı başarmış Ermeni kadınlar görünmekte. Bu kadınlar 1919’dan sonra manastır yerleşkesinde kurulan kadın barınağında yaşamışlardır. (Kaynak: Artzkank Parizi, Ocak 1921, Cilt 5, Sayı 21-26, Paris)

Manastır mezarlığında Aziz Efraim’in mezarı bulunmaktadır. 4. yüzyılın önemli ilahiyatçılarından olan Efraim Urfa doğumludur ve Hagop Mıdzpınetsi’nin [Jacob of Nisibis] öğrencisidir. Ömrünün son yıllarını, daha sonra Surp Sarkis manastırının inşa edileceği kayalıkta geçirdiği ileri sürülmektedir. Bir Süryani azizi olduğundan, Süryaniler birçok kez Aziz Efraim’in mezarını Ermeni mezarlığından çıkarıp başka bir yere defnetmeyi denemişlerdir. Öyle ki Süryani bir azizin kalıntılarına sahip çıkmak isteyen Süryani cemaati ile bunu müsaade etmemekte kararlı Ermeniler arasında sık sık sorun çıkmıştır.

1873’te manastır kapsamlı bir yenilenmeye girer. Eski manastır ve kilise büyük ölçüde yıkılır ve yerine, taşçı ustası Krikor Mesrobyan ve mimar babası Sarkis Mesrobyan önderliğinde yenileri inşa edilir. Yeni kilisenin bir de kubbesi vardır. Yeni yapı 27 Eylül 1878 tarihinde kutsanır. 1881 yılında manastır başrahipliğine Apraham Arevyan getirilir.

1895’te yaşanan Ermeni katliamlarından sonra manastır yerleşkesinde tekrar yenileme çalışmaları yürütülür. Bu sırada manastır etrafındaki arazilerin daha verimli hale getirilmesi için de çalışmalar yapılır. Bu sayede manastır ait geniş tarlalardan ciddi oranda mahsul alınmaya başlanır hatta Surp Sarkis’e ait bir sığır sürüsü bile yetiştirilir.

Manastırın yanında eskiden beri bir de okul bulunmaktadır. Urfa şehrinde Ermenilere karşı yaşanan her katliamın ardından halk bu manastıra sığınmıştır. Bu nedenler 1895 katliamlarından sonra Surp Sarkis bünyesinde bir yetimhane-okul inşa edilir. Soykırım’dan hayatta kalan Ermeni yetim ve kadınlar da yine burada toplanırlar, 1919 yılında bir yetimhane ve kadınlar için barınma evi inşa edilir. [14]

Surp Sarkis Manastırı, panorama. Duvarların ardından manastırın geniş bahçeleri görünmektedir (Kaynak: Christine Gardon arşivi, Berlin)

1) Surp Sarkis, panorama (Kaynak: Michel Paboudjian koleksiyonu, Paris)
2) Surp Sarkis Manastırı. Çatıda görünen yetimler, manastırda kurulan yetimhane-okulun öğrencileridir. Yetimhane 1895 Ermeni katliamlarından sonra açılmıştır (Kaynak: Aram Sahagyan, Tützaznagan Urfan Yev İr Hayortinerı [Kahraman Urfa ve Onun Ermeni Evlatları], Beyrut, 1955)

Ermeni Protestan Kilisesi

Bu kilise Tılfındır mahallesinin ucunda, Amerikan misyonunun yanında bulunmaktadır. Protestanlara ait ilk ibadethane 1850’li yıllarda inşa edilmiştir; Protestanlık batılı misyonerler tarafından yaygınlaştırılmıştır. Yeni kilise 1880’de, Kel Krikor mimarlığında yapılır. Protestan papazı Hagop Abuhayatyan, yeni kilisenin inşasında önemli bir rol oynar. Aslen Urfalı olan Abuhayatyan, 1877 yılında Almanya’ya gider ve kilisenin yapımı için para toplar. Ermeni papaz 1895 katliamları sırasında öldürülür. Korkunç saldırıların yaşandığı bu günlerde Protestan kilisesi, muhtemelen Amerikan misyonuna yakın olduğu için yıkımdan kurtulur.

Soykırım yıllarında yerel yetkililer bu kiliseyi Türk yetimhanelerinin deposu olarak kullanırlar. [15]

Urfa, Ermeni Protestan kilisesi (Kaynak: Amerikan Misyonu Arşivleri, Harvard University, Houghton Library)

1) Urfa, Ermeni Protestan kilisesinin içi (Kaynak: Ferdinand Brockes, Quer durch Klein-Asien, Gütersloh, 1900)
2) Urfa, Ermeni Protestan kilise içinde ayine katılan Alman yetimhanesinin Ermeni yetimleri. Yetimhane, 1895 Ermeni katliamlarından sonra kurulmuştur (Kaynak: Der Christliche Orient, Juni-Juli 1900, Verlag der Deutschen Orient-Mission, Berlin)
3) Urfa, Ermeni Protestan kilise kürsüsü (Kaynak: Aram Sahagyan, Tützaznagan Urfan Yev İr Hayortinerı [Kahraman Urfa ve Onun Ermeni Evlatları], Beyrut, 1955)

Ermeni Katolik Kilisesi

Ermeni Katoliklerin kilisesi Ermenilerin yaşadığı Temir semtinde, Masmana denen malikânenin yanındaydı. Kilise, 1860’lı yıllarda, Urfa’da, Katolik Papaz Boğos Sabbağyan’ın çabalarıyla kurulmuştur. [16]

Surp Tasdarag Kuyusu

Bu kutsal yer, Urfa şehrinin yaklaşık olarak 2 kilometre güneyinde bulunmaktaydı. Kuyu, bir kayaya oyulmuştur ve daire şeklindedir, dibi geniş, ağzı dardır, küçük bir mağara içinde bulunmaktadır ve etrafı kalın duvarlarla çevrilidir. Bu duvarların ardında ziyarete gelenler için ayrılmış alanlar mevcuttur.

Rivayete göre bu kuyunun Kutsal Kumaş [Antzeragerd Tasdarag] ile bir bağlantısı vardır. Yine rivayete göre bu kumaş, İsa Mesih’in suretinin resmedildiği kumaştır. Urfa Kralı Apkar, İsa Mesih’e elçi gönderir ve onu Urfa’ya davet eder. Bu sırada kral cüzzam hastalığına yakalanmış, ölüm döşeğindedir, Hıristiyanlığı seçmiş ve dininin peygamberini görme ve bu şekilde sağlığına kavuşma umudundadır. Ancak Mesih’in bu yolculuğu yapması mümkün değildir. Kral Apkar bu olasılığı da düşünerek, hiç değilse Mesih’in bir resmine sahip olmayı arzu etmiştir. Ancak Apkar’ın elçileri peygamberi layıkıyla resmetmeyi beceremezler. Nihayetinde Mesih bir mendil alır, yüzüne sürer ve kumaşın üzerine bütün ayrıntısıyla siması çizilir. Elçiler, bu Kutsal Kumaş parçasını alıp Urfa’ya doğru yola çıkarlar.

Dönüş yolunda, elçiler şehre yaklaştıkları sırada haydutlar tarafından takip edildiklerini fark ederler. Kumaş parçasını çalınmaması için yakındaki bir kuyuya atmaya karar verirler. Ancak kumaşı kuyuya atınca kuyunun suyu taşmaya başlar ve civarındaki araziyi sel basar. Bu mucizenin ardından bu bölgeye Surp Tasdarag ziyaret yeri inşa edilir.

Urfa. Fotoğrafın merkezindeki kubbesiz büyük bina Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Kaynak: Michel Paboudjian koleksiyonu, Paris)

Ziyaret yerindeki kuyunun suyunun şifalı güçleri olduğuna inanılmaktadır. Cüzzamlıları tedavi etmek için buraya getirirler. Rivayete göre Havari Tateos, Kral Apkar’ı bu suyla tedavi etmiştir. Surp Tasdarag kuyusu bütün Urfa bölgesinde halk tarafından rağbet gören bir yerdir. Ermeniler, Türkler, Süryaniler, Araplar, Kürtler, diğer bir deyişle farklı din ve milletlerden insanlar buraya gelip bu kuyunun suyuyla yıkanır ve bu suların onları iyileştireceğine inanırlar. Müslümanlar bu kutsal yere Eyüp Peygamber adını verir.

Yılın her döneminde burayı ziyarete gelenler olsa da Surp Tasdarag’ın günü, Vartavar yortusunun günüydü. O tarihte tam bir bayram havası yaşanır, çok sayıda insan burayı ziyarete gelir, kurban keser, şarkılar, oyunlar ve yarışmalarla eğlenirlerdi. Ziyarete gidilen bir diğer önemli gün de Meryemana Yortusuydu. Ermeniler burada ayin düzenler, günlük dumanı altında dualar ederlerdi. [17]

Surp Sarkis Manastırı arazisinde bulunan kilisenin mihrabı (Kaynak: Aram Sahagyan, Tützaznagan Urfan Yev İr Hayortinerı [Kahraman Urfa ve Onun Ermeni Evlatları], Beyrut, 1955)

Bir başka rivayet daha Surp Tasdarag Kuyusuna bir mucize atfeder. Mevzubahis olay bu defa Arap hükümdarlığı döneminde yaşanır. Urfa kalesinde bulunan Arap ordusunun gece nöbetçisi kuyunun bulunduğu alanda güçlü bir ışık fark eder. Alarm verir ve silahlı bir birliği buraya gönderir. Oraya vardıklarında kuyunun içinde güçlü bir ışığın parladığını görürler. Kuyunun dibinden gelen üç farklı renkteki ışık birleşerek güneş ışınına benzer bir ışığa dönüşmektedir. Bu mucizevi olaya tanıklık etmek için büyük bir kalabalık toplanır, içlerinden bir halat yardımıyla kuyunun dibine inmeye cesaret eder. İki saat sonra adamı bilinçsiz bir halde yukarı çekerler. Adam kendine geldikten sonra kuyunun dibinde turuncu kıyafetli bir kadın gördüğünü, kadının elinde haç şeklinde bir kitap ve yanında kanatlı iki melek olduğunu anlatır. [18]

19. yüzyılın sonlarında Urfa hakkında bir kitap yazan papaz Apraham Arevyan, Surp Tasdarag’ın bekçiliğini uzun bir zamandır Urug isimli ailenin üstlenmiş olduğundan bahseder. Bu aile Urfa şehrinin Harran kapısının hemen dışında, Kötiler denen yerde yaşamaktadır. Bu kutsal mekânın zangoçluğunu ise uzun süre Arev Şadarevyan yapmıştır. Zangoçun görevi mekânın temizliğinin sağlamak, ziyarete gelenler için günlük ve mumları hazırlamaktır. Şadarevyan’ın vefatından sonra bu görevi Sıvacı Tatos üstlenir, ondan sonra oğlu Sıvacı Garabed zangoçluğu devralır. [19]

Surp Hagop Ziyaret Yeri

Urfa şehrinin güneyinde, 5-6 kilometrelik bir uzaklıkta, bir dağın tepesindedir. Muhtemelen eski bir kaledir. Burası hakkında Hagop Hisayyan’ın kitabından bilgi edinmekteyiz. Yazar kitabını kendi veya Urfalı dostlarının hatıralarına dayanarak yazmıştır ve buradan anlaşılmaktadır ki bahsedilen Soykırım öncesi bir döneme aittir. Hisayyan, kendi zamanında Surp Hagop’un harabe bir yer olduğundan bahsetmektedir. Etrafı sağlam duvarlarla çevrili olmasına rağmen içerideki yapılar, inziva odaları, salonlar ve odalar, yıkılmış vaziyettedir. Bu yıkıntılar arasındaki kemerler, sütun başları, sütunların üzerindeki oymalar, uzun ve kesilmiş taşların varlığı bu yapının bir zamanlar bir mimari harikası olduğuna işaret etmektedir.

Rivayete göre, kış aylarında Aziz Hagop Mıdzpınetsi [Jacob of Nisibis] karlar içinde inzivaya çekilirdi; yaz aylarında ise güneydeki sıcak alanlara inerdi. Bu dağ ve tepesindeki yerleşkeye Aziz Agop [Surp Agop] adı da verilirdi.

Her sene Surp Hagop yortusunda, Urfa ve civarındaki Ermeniler buraya ziyarete gelir, akşam dini ayin düzenlenir, bütün gece dua ve ilahiler okunarak geçirilir, sabah karşı büyük bir ayin düzenlenir ve ardından da ziyarete gelenler evlerine dönerlerdi. [20]

Urfa panoraması. Solda, ilk başta Surp Sarkis Manastırının bir kısmı görünmektedir (Kaynak: Paul Rohrbach, Armenien, Stuttgart, 1919)

Kral Apkar Dağı

Urfa şehrinin 3 km güneybatısında bir dağdır. Rivayete göre Urfa Kralı Apkar, Hıristiyanlığı tercih ettikten sonra bu dağda inzivaya çekilmiştir. Dağın tepesinde bulunan mağaranın Kral Apkar’ın inziva odası olduğu düşünülmektedir. Zemindeki iki küçük çukurun, uzun saatler boyunca diz çökerek dua ettiği anlatılan Kral Apkar’ın dizkapaklarının izi olduğu anlatılmaktadır. Arevyan, bu dağda Kral Apkar’ın yazlığının bulunduğunu, vefatından sonra burada mağara-inzivahaneye gömüldüğünü yazmaktadır.

Burası Urfalılar için önemli bir ziyaret yeridir. Hisayyan’ın aktardığına göre  her sene Büyük Perhiz’in pazartesi günü Urfa ve civarında yaşayan imanlılar gruplar halinde buraya gelir, sabah ayin yapılır, sonra davul-zurna eşliğinde şarkılar söylenir, dans edilir, oyunlar oynanır, yarışmalar düzenlenirdi. Başka bir kaynakta, toplu olarak adak ziyaretlerinin Haziran ayının başında, muhtemelen Kral Apkar’ın vefatının yıldönümü olarak rivayet edilen tarihte de gerçekleştirildiğinden bahsedilmektedir.

19. yüzyıla ait kaynaklar, Kral Apkar Dağı’ndaki mağaralarda Müslüman Çingenelerin yaşadığından bahsetmektedir. [21]

Urfa, panorama. Fotoğraf, şehrin yüksek konumlu kalesinden çekilmiştir (Kaynak: Hugo Grothe, Geographische Charakterbilder, Leipzig, 1909)

Hayr Apraham Gölü

Bu yer ve civarı zaten asırlardır Müslümanlar için kutsal sayılmaktadır. Burada camiler inşa edilmiş veya eski kiliseler camiye dönüştürülmüştür, Müslüman mezarlığı bulunmaktadır. Ne var ki bu bölgenin Hıristiyanlık açısından önemi Urfa’nın Ermeni ve Süryani halklarının hafızalarında yerini korumaktadır.

Hayr Apraham Gölü’nün yanında bir ibadethane bulunmaktadır; her dinden ve milletten inananlar buraya gelir, buradaki kumbaraya bir miktar bağışta bulunarak çeşitli hastalıklar için şifa diler, arzularının kabulü için dua ederler. Burada toplanan para daha sonra fakirlere dağıtılır. [22]

Apraham Gölü yakınlarında bulunan kutsal bir kayalık (Kaynak: Ferdinand Brockes, Quer durch Klein-Asien, Gütersloh, 1900)

İyuz Piani [Yüz Piani?]

Urfa’nın içme suyu bakımından en iyi kaynaklarından biri olarak sayılır. Şehirden yaklaşık olarak 12 km uzaklıktaki Dolamac Dağı’ndan çıkar. Çeşitli hastalıklardan mustarip olan insanlar İyuz Piani’nin sularında yıkanmaya gelir, halk bu kaynağın sularının şifalı olduğuna inanır. Ziyarete gelenler, dileklerinin kabul olması için kaynağın yakınlarında bulunan büyük bir armut ağacının dallarına kumaş parçaları bağlarlar. İyuz Piani’ye her dinden ve milletten insan ziyarete gelir. [23]

Urfa Süryani Kilisesi

Süryani cemaatinin kiliseleri içinde en önemlisi Surp Boğos Kilisesidir. Bey Kapısı denilen yerin girişi yakınlarından yeni inşa edilmiş bir yapıdır. Kilisede mucizeler gerçekleştirdiğine inanılan bir anahtar muhafaza edilir, dile geç çıkan çocukları “tedavi ettiğine” inanılır. Ayinden sonra papaz “dilsiz” çocuğu kucağına alıp mihrabın önüne götürür ve anahtarı çocuğun ağzına koyar. [24]

Urfa, Süryanilere ait Surp Boğos Bedros Kilisesinin mihrabı. Surp Asdvadzadzin Kilisesinda olduğu gibi bu mihrab da Mardiros Sevyan’ın eseridir (Kaynak: Aram Sahagyan, Tützaznagan Urfan Yev İr Hayortinerı [Kahraman Urfa ve Onun Ermeni Evlatları], Beyrut, 1955)

Garmuç Surp Asdvadzadzin Kilisesi

Bu kilise hakkındaki bilgiler birbiriyle tutarsızdır. Urfa’daki Ermeni kilisesi gibi bu kilisenin adının da Surp Asdvadzadzin olduğu bilinmektedir. Asırlar öncesinden kalmadır. Örneğin, 1631 tarihinde saldırıya uğradığı, yağmalandığı ve ateşe verildiğine dair kayıtlar mevcuttur. Ancak Garmuc Ermenileri aynı yıl içinde kiliseyi yenilerler. 19. yüzyılda, Başpiskopos Khoren Mıkhitaryan (1823-1903) döneminde eski kilise yıkılır ve 1881’de Hagop Ardzivyan mimarlığında yeni bir kilise inşa edilir.

Köyün yakınlarında Surp Hovhannes, Surp Tateos, Surp Garabed ve Surp Hagop isimli ziyaret yerleri bulunmaktadır. Bunlar harabeye dönmüş kaya manastırları veya inziva mekânlarıdır. Garmuç yakınlarında ayrıca Surp Hagop, Surp Minas, Surp Mardiros ve Surp Yeğya manastırlarının da kalıntıları bulunmaktadır. Bu kalıntılar köylülere ait tarım alanları içinde yer almaktadır. [25]

Garmuç Protestan Kilisesi

Sadece bu köyde bir Protestan kilisesi olduğu bilinmektedir. [26]

Suruç Kilisesi

Nüfusunun çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Suruç şehrinde sadece bir adet Ermeni Apostolik kilisesi olduğu bilinmektedir. Suruç’un güneyindeki Ziyaret Köyü’nde ise bir ziyaret yeri olarak sayılan Hagop Sırcetsi’nin mezarı bulunmaktadır. [27]

Civar Şehirler (Birecik, Cibin, Ehneş)

Birecik’teki Ermeni kilisesi 1880’li yıllarda inşa edilir ve Surp Asdvadzadzin ismindedir. Cibin’de Surp Nigoğos, Ehneş’te Surp Mergilos, Nizib’de ise Surp Asdvadzadzin kiliseleri bulunmaktadır. [28]

  • [1] Yok olmuş veya camiye çevrilmiş kilise ve manastırlar arasında şunlar anılmaktadır: Arcica Manastırı; Urfa kalesinde bulunan Surp Sarkis Kilisesi (daha sonra camiye dönüştürülür); Doğu kalesinde bulunan Surp Toros, Surp Kevork, Surp Sopia, Surp Karasun Manuk kiliseleri; Tılfındır mahallesindeki Surp Tovmas, Surp Hovhannes, Surp Minas kiliseleri; Hayr Apraham Gölü yakınlarındaki Surp Giragos Kilisesi; şehrin kuzey surları yakınlarndaki Surp Bedros Kilisesi. Urfa yakınlarındaki Cosağ kasabasında en azından 17. yüzyıla kadar Surp Asdvadzadzin isimli bir Ermeni kilisesinin faaliyette olduğu bilinmektedir, ancak bu bölgede Ermeni kalmadığından ve ıssız bir yere dönüştüğünden kilise de yok olmuştur. (“Papaz Apraham Arevyan (Urfalı), Badmutyun Yetesyo [Urfa Tarihi], 1881, Urfa”, Aram Sahagyan, Tütsaznagan Urfan yev ir Hayortinerı [Kahraman Urfa ve Ermeni Evlatları], Urfayi Hayrenagtsgan Miyutyun yayını, Beyrut, 1955, s. 97, 115, 128, 130.)
  • [2] Arevyan, Badmutyun Yetesyo, s. 128.
  • [3] A.g.e., s. 113, 130; Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 239.
  • [4] Arevyan, Badmutyun Yetesyo, s. 106, 108, 110, 113.
  • [5] A.g.e., s. 136.
  • [6] “Papaz Apraham Arevyan, Badmutyun Yetesyo 19. Tar [Urfa Tarihi 19. Yüzyıl], 1889, Urfa”, Aram Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 166.
  • [7] Arevyan, Badmutyun Yetesyo 19. Tar, s. 171, 174-181.
  • [8] A.g.e., s. 183, 186; Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 361.
  • [9] Arevyan, Badmutyun Yetesyo 19. Tar, s. 205, 214-215, 240-241; Hagop Hisayyan, Etesya [Urfa], Aramazt Matbaası, 1962, Beyrut, s. 43.
  • [10] Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 358-363; Urfalı bir Ermeni, Yetesyo Sosgali Tebkı yev Voğperkutyun Godoradzin Yetesyo [Korkunç Urfa Olayı ve Urfa Katliamına Ağıt], H. Avedaranyan matbaası, Şumla, Bulgaristan, 1904, s. 14-18.
  • [11] Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 543.
  • [12] A.g.e., s. 543-545.
  • [13] A.g.e., s. 1207.
  • [14] Arevyan, Badmutyun Yetesyo, s. 118; Arevyan, Badmutyun Yetesyo 19. Tar, s. 168, 227, 236, 257; Hisayyan, Etesya, s. 43-44; Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 275, 344, 541, 551.
  • [15] Arevyan, Badmutyun Yetesyo 19. Tar, s. 256; Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 310, 312, 336, 373, 547, 1207.
  • [16] Arevyan, Badmutyun Yetesyo 19. Tar, s. 256; Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 311.
  • [17] Hisayyan, Etesya, s. 42-43; Arevyan, Badmutyun Yetesyo, s. 47-51, 131.
  • [18] Arevyan, Badmutyun Yetesyo, s. 68.
  • [19] A.g.e., s. 138-139.
  • [20] Hisayyan, Etesya, s. 46-47; Arevyan, Badmutyun Yetesyo, s. 62, 131.
  • [21] Hisayyan, Etesya, s. 47-48; Arevyan, Badmutyun Yetesyo, s. 54-55, 130-131; Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 597.
  • [22] Hisayyan, Etesya, s. 44-45.
  • [23] A.g.e., s. 48.
  • [24] A.g.e., s. 48; Arevyan, Badmutyun Yetesyo, s. 130; Arevyan, Badmutyun Yetesyo 19. Tar, s. 256.
  • [25] Arevyan, Badmutyun Yetesyo, s. 119; Arevyan, Badmutyun Yetesyo 19. Tar, s. 258; Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 312, 660, 664.
  • [26] Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 335.
  • [27] Arevyan, Badmutyun Yetesyo, s. 131; Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 562.
  • [28] Sahagyan, Tütsaznagan Urfan, s. 567.