Zeytun, 1913. Mihran Saatçıyan (ortada) ve ailesi. (Kaynak: Papaz Maşdots Vosgeriçyan, Zeytun, albüm, Donigyan Matbaası, Beyrut, 1960)

Zeytun – Bayramlar

Yazan: Sonya Taşçıyan, 20/06/2012 (Son değişiklik: 21/06/2012) – Çeviren: Arlet İncidüzen

Zeytunlular bayram günlerini özel bir coşku, neşe ve ihtişamla kutlarlardı. Bayram günlerine hususi bir önem verilir, büyük küçük herkes kutlamalara katılırdı. Geleneklerine bağlı bir topluluk olduklarından bayramlara ait âdet ve göreneklere uyarlardı.

Zeytun’da aile yapısı ataerkildir. Ailenin bütün erkekleri, kendi ebeveynleri, karıları ve çocuklarıyla birlikte tek katlı evlerde yaşarlardı. Evin küçük olmasından kime ne? Bayram günlerinde hep beraber ocağın etrafında toplanır, misafirlerini mükellef sofralarda ağırlar ve yiyip içmeyi, şarkı söyleyip dans etmeyi çok iyi bilirlerdi.

Yıl Başı veya Nüy Dayı (Erm. Nor Dari)

31 Aralık akşamı genellikle hava karlı ve soğuk olsa da bütün aile ocak etrafında toplanarak eğlenir, kadınlar o güne özel yemekler hazırlarlardı. Vosbnatan (hububat yemeği), pancar, kapuska, çorba pişirirler, kilerden kuru üzüm, ceviz, sucuk, pestil, leblebi, portakal, nar, ayva vs getirir ve hepsinin yer sofrasının üzerine yerleştirirlerdi. Çoğu kez evin ninesi veya dedesi bir masal anlatırdı. Birden bacadan aşağı bir torba sarkardı. Diğer Ermeni yerleşim yerlerinde olduğu gibi Zeytun’da da Yılbaşı akşamı 14-18 yaşlarındaki çocuklar birkaç kişilik gruplar oluşturur ve evden eve dolaşarak bacalara astıkları heybeleriyle ev ahalisinden gağındas (yılbaşı vesilesiyle verilen hediye) isterlerdi. Zeytun evleri arasında kot farkları olduğundan bir evin damı diğerinin zemini hizasına gelir ve haliyle de evlere bacadan ulaşmak kolay olurdu. Evdekiler heybeleri sofrada bulunanlarla doldurur, kimi zamanda içine 4 veya 8 meteliklik (1 metelik=0,25 kuruş=10 para) atarlardı. Ermeniler, evlerinden verdikleri hediyelerin hanelerinin bereketini artıracağına inanırlardı. Eğlence ve ziyafet gece yarısında kadar sürerdi.

Sabah evin tüm üyeleri yeni yılın ilk ayinine katılmak için kiliseye giderlerdi. Dönüşte birbirlerinin yeni yılını tebrik etmeye başlarlardı. Büyükler evde oturup çocuklarının ve torunlarının sırayla yanlarına gelip kendilerini kutlamalarını beklerlerdi. Evin hayvanlarının ve kuşlarının da yeni yılını kutlarlardı. Sonra komşularını ziyaret ederek tebriklere devam ederlerdi. [1]

Bu vesileyle özel olarak papazı ziyaret etme ve kutlama alışkanlığı da vardı. Her hanin büyük babası veya büyük gelini bir tas buğday veya bulgur veya haşlanmış nohut (ipmon-dzedzmon) veya zeytinyağlı pirinç çorbası (oruz abur) alıp papazın evine giderdi. Papazın eşi her gelen misafiri memnuniyetle kabul eder ve onlara kendi hazırladığı yemeği ve çorbayı ikram ederdi. [2] Bu arada çocuklar da toplaşıp birlikte oynar ve eğlenirlerdi.

Zeytun’un güneybatıdan görünümü. (Kaynak: Hugo Grothe, Geographische Charakterbilder, Leipzig, 1909)

Noel Yortusu (Dzıanunt/Surp Dzınunt)

29 Aralık-5 Ocak arasında oruç tutulurdu. 5 Ocakta evdeki herkes erkenden ayine katılmak ve Bebek İsa’nın vaftiz törenine (su kutsamasına) yetişmek için kiliseye giderdi. Her inanan o sudan içerek kutsanır ve eve dönerken de yanında biraz kutsanmış su götürürdü.

Oruçlarını, İsa’nın bir ahırda doğmuş olmasına ve Meryem Ana’nın ona pancar yapraklarından bir kundak yapmasına istinaden bir tür kuru pancar (nuvig) kavurması yiyerek açarlardı. [3] Sonra üçer bardak evdeki rakıdan içer ve kurban eti, pirinç çorbası, sahanda yumurta, süzme yoğurt, kaymak ve bal yerlerdi. [4]

İsa’nın Tapınağa Sunulması Yortusu (Derrindeas/Deyarnıntaraç)

Noel’den sonra dağdan odun kimi zaman da bütün bir ağaç getirip kurumaya bırakırlardı. 40 gün sonra, 13 Şubatta o odunlarla evin avlusunda koca bir yığın hazırlardı. Kadınlar, genç kızlar, çocuklar ve yeni nişanlanmış veya evlenmiş erkekler kiliseye giderdi. Ayinden sonra o yıl içinde evlenmiş olanlar kutsanır, mum yakar ve kiliseye hediyelerini bırakırlardı. Yeni doğmuş bebekler ve anneleri de kutsanırdı. Böylece o gün bebeklerin kırkı da çıkmış olurdu. Kiliseden dönerken yaktıkları mumu da yanlarında getirir ve evin önündeki odun yığınını onunla yakarlardı. Ardından ev halkı kol kola girip şarkılar söyleyerek ve dans ederek ateşin etrafında döner, alevler dinmeye başlayınca da üzerinden atlarlardı. [5]

Surp Sarkis

Diğer bütün Ermeni bölgelerinde olduğu gibi Zeytun’da da Surp Sarkis evin koruyucu azizi sayılırdı. Zeytunlular büyük bir zorlukla karşılaştıkları her olayda, “Aman Surp Sarkis, sen yetiş” (Aman, Surp Sarkis ton hasir) derlerdi. Dolayısıyla da ona adanan bayramın yeri bir başkaydı. Bu dönemde oruç tutmak yaygın bir alışkanlıktı. Yetişkinler bir hafta, gençler ise üç gün boyunca oruç tutarlardı. Cumartesi akşamı, bir koyun veya keçi kurban edip fakirlere dağıtarak oruçlarını açarlardı. Kiliseye gidip tövbe eder ve Komünyon alarak eve dönerlerdi. Erkek tarafı oğullarının nişanlısını, kıza özel hediyeler ve tatlılar vererek onurlandırırdı. [6]

Surp Sarkis ve oğlu Surp Mardiros, 14.-15. yüzyıl, Sünik, Ms 6305, f. 281 v, Mesrop Mashtots Institute of Ancient Manuscripts - Matenadaran, Yerevan (Kaynak: Tamara Mazaéva ve Hratchia Tamrazyan (Derleyenler), La miniature arménienne, Ed. Naïri, Erevan, 2006)

Vartanants Bayramı

Vartanants bayramında Zeytun’daki dört kilisede de ayin düzenlenirdi. Ayinlerden sonra Surp Hagop (Surp Agüpo) okulunda tören düzenlenir ve hep birlikte, coşkuyla “Te hayreniats bsagatir” (Halkın tacını taşıyorsun), “Himi el lrenk?” (Şimdi sessiz mi kalmalıyız?) ve “İm hayrenyats arev Vartan” (Vatanımın güneşi, Vartan) isimli şarkılar söylenirdi. Vartanants bayramının böyle topluca ve milliyetçi şarkılar söyleyerek kutlanmasına 1908’de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra başlandığı düşünülmektedir.

O gün Zeytun’daki bütün evlerde harisa (keşkek) pişmesi ve maaile sofranın etrafına dizilip Vartanants Savaşı’nı yad etmek, harisadan mutlaka fakirlere de ayırmak âdettendi. Her yerde tek mevzu Vartanants olurdu. Özellikle yaşlılar o gün pişen harisaya ayrı bir önem verir ve harisa isminin Ermenice “vur ona” manasına gelen “har zısa” söyleminden türediğini açıklayarak Komutan Vartan’ın düşmanlara saldırdığı gibi harisa buğdayının da hışımla ezilmesi gerektiğini anlatırlardı. Bu güne aynı zamanda “harisa günü” (hirisün yor) de denirdi. Ayrıca bu güne özel hedef vurma, tüfek atma ve cirit oyunları da düzenlenirdi. [7]

Muhtemelen sadece Zeytun bölgesine özgü en ilginç etkinlik, nihayetinde günün sonunda hava kararınca bütün sokaklara yanan odun parçaları atarlar, sanki gökten kuyruklu yıldız yağıyormuş gibi hayranlık uyandırıcı bir görüntü ortaya çıkardı. Bu ritüel, pagan sunaklarının ateşlerinde heba olan ve paganizme karşı mücadele veren Hıristiyanların anısına yapılırdı. [8]

“Avarayr kahramanları” (Kaynak: “Keğuni”, resimli Ermenice dergi, 1930, Yıl 2, Sayı 1-10, Venedik)

Paregentan (Parigintonk) Yortusu

Paregentan günleri çeşit çeşit yemeklerin yendiği, bol bol içilip eğlenilen neşe dolu günlerdi. Hemen ardından Büyük Perhiz (Medz Bahk/Ağtsots Bok) başlayacağı için neredeyse bir hafta sürerdi.

Paregentan’ın Çarşambası, Kurt Bayramı olurdu ve o gün özellikle kadınlar hiçbir iş yapmazlardı. Diğer günlerde çeşitli yemekler hazırlar, zengin fakir bütün evlerde lezzetli yemekler, mutlaka köfte çeşitleri, pirinç çorbası, tatlı çörekler ve tatlılar pişerdi. Bol içecek ve mükellef sofralar.

Damlarda ve avlularda oyunlar düzenlenirdi. Genç yaşlı, kadın erkek herkesin oyunlara katılıp eğlendiği, hatta din adamlarına bile içmenin ve oyunlara iştirak etmenin serbest olduğu tek gündü. Damlarda ve meydanlarda tiyatro gösterileri düzenlenir. Paregentan günü, Ermeni bölgelerinin tamamında sıradan halkın toplumun ileri gelenleri ve önderleri hakkında içinden geçenleri açıklama ve muhtarlar, papazlar, despotlar hakkında komik şakalar yapma özgürlüğü vardı. Ayrıca ölen ve dirilen tanrı düşüncesi de açıklanırdı. Zeytun’un meşhur Paregentan kahramanları üç taneydi: Şişko Dede (urutsodz baba), Sac Asan (seac gakhoğı) ve Gelin (hors). Şişko Dede kılığına giren, yüzünü unla beyazlatır, kafasına kocaman bir şapka takar, üzerine koyun derisinden dikilmiş uzun bir palto geçirip kıyafetlerinin içini kumaş parçalarıyla doldurarak şişirir ve garip bir görüntüye sahip olurdu. Sac Asan, yüzünü isle kaplar, kafasına tüyler diker, bir elinde tuttuğu ekmek sacına diğer elindeki eblecek veya evlecek denen tahta ekmek küreğiyle vurarak, ani hareketlerle sağa sola sıçrardı. Gelin ise kafasına bağladığı tülbentlerle ve peçeyle Zeytunlu kadınların kılığına bürünmüş bir erkek olurdu. Düğün dansları oynayarak gelini birbirlerinden kapmaya çalışırlar. En sonunda Sac Asan, Şişko Dede’yi öldürür ve Gelin’i kapar. Şişko Dede’yi diriltmesi için doktor çağrılır ve yeniden canlanan dedenin galibiyetiyle oyun sona erer.

Bu oyunlar arasında yaşlıların bile katıldığı Bin Tahta (Hazar Dakhdag) oyununu da belirtmek gerekir. 10-15 erkek arka arkaya dizilir ve her biri kollarının yanındakilerin omuzlarına koyarak adeta sağlam bir duvar oluştururlar. Ardından en arkadan başlayarak sırayla her biri kollarını çözer ve diğerlerinin omuzları üzerinde yürüyerek en öne geçer. Duvar bir yerden yıkılırken diğer taraftan yeniden inşa edilir. [9]

Nişanlı kızların evini ziyaret etmek ve hediyeler vermek de Paregentan âdetlerindendi. Topluca oynan oyunlar, danslar ve eğlenceler, gençlerin gizlice görüşmelerine ve eşlerini seçmelerine vesile olurdu. [10]

Zeytun, 1913. Artin Ağa Çolakyan santur çalarken. Renklendirme Huşamadyan tarafından eklenmiştir. (Kaynak: Kaynak: Papaz Maşdots Vosgeriçyan, Zeytun, albüm, Donigyan Matbaası, Beyrut, 1960)

Büyük Perhiz (Ağtsots Bahk)

Zeytunlular bu perhize çok dikkat eder ve önem verirlerdi, yedi hafta perhiz yapmanın yanı sıra kimileri öğlene kimileri de akşama da oruç da tutar; sadece su, tuz ve ekmek tüketirdi. Tuza karıştırdıkları kuru toz biber nedeniyle de yörede Büyük Perhiz’e ağhotsk veya ağtsots (Erm. ağ=tuz) denmektedir.

Herkes mutlaka hem sabah hem de akşam ayinine katılmak için kiliseye giderdi. Papaz, cemaate “Der Amenagal” (Yüce Efendi) duasını tekrarlattırırdı ki onlara güç versin ve günahlarından arındırsın.

Perhizin ilk Pazar günü Surp Toros yortusudur ve her evde ister tuzlu ister tatlı yemek olarak hadig çorbası pişirilirdi. İlkbahar öncesine denk gelen bu günlerde tarladaki işlerini bitirip tahıllarla birlikte perhiz dönemindeki başlıca yiyeceklerini oluşturan sebzeleri ve kökleri toplarlardı. [11]

Dzağgazart (Palmiye Pazarı/Bıadğine/Tzitabıdğeni)

Cumartesi akşamı herkes yeşil zeytin dallarıyla birlikte kiliseye giderdi. Halk, ellerinde zeytin yapraklarıyla süslenmiş mumlarla papazın ve din adamlarının arkasında alay oluştururdu. Ayin şafakta son bulurdu. 

Perşembe günü her evde soğan ve sarımsaklı, ekşi veya acı yemekler hazırlanarak İsa’nın çektiği eziyetler hatırlanırdı. O akşam Khavarum (karartma) ve Lats (ağlama) akşamıdır. O gece kiliseye gelen inananlar, Kutsal Kitap’tan yapılan okumaları dinler ve her İncil okunduğunda ellerindeki iple bileklerine bir düğüm atarlardı. Bileğinde bu yedi düğümlü ipi taşıyan kişinin nöbet hastalığından, akrep ve yılan sokmasından korunacağına inanırlardı. [12]

Ertesi gün kadınlar yumurta boyar, Perhiz günlerinde topladıkları yumurtaları kökboyasıyla haşlayarak kırmızı, dızdıbağug denen bitkinin yapraklarıyla haşlayarak sarı ve soğan kabuğuyla haşlayarak kahverengi yumurtalar elde ederlerdi. [13]

Kimileri son üç gün oruç tutar ve komünyon aldıktan sonra kırmızı yumurta yiyerek oruçlarını açarlardı.

İsa’nın çarmıha gerilmesi, Klantsor İncili, 14. yüzyıl başları, Los Angeles, Kaliforniya Üniversitesi (UCLA). (Kaynak: Claude Mutafian (Der.), Arménie. La magie de l’écrit, Paris/Marsilya, 2007)

Paskalya Yortusu (Zadag/Surp Harutyan Zadig)

Paskalya Cumartesisi, Cırakaluyts’tur ve bu ayine katılmak için genç yaşlı, kadın erkek tüm cemaat kiliseye giderdi. Ertesi sabah da Kutsal Ayin için yine kiliseye gidilecekti. İtikat (Havadamk) duasından önce Diriliş İncili klasik Ermenice, Zeytun Ermenicesi lehçesinde ve Türkçe olarak okunurdu. Siseryan, Zeytun hakkındaki kitabında kimi zaman Fransızcasının da okunduğunu belirtmektedir. Muhtemelen Kilikya bölgesinde Fransız hâkimiyetinin olduğu dönemden (1919-1920) bahsetmektedir. Ayinden sonra ise papaz Paskalya vesilesiyle kiliseye maddi bağışta bulunanların isimlerini okurdu.

Ayinden sonra evlerde ve sokaklarda yumurta tokuşturmaca oynanırdı. Evler neşe dolu olurdu; kadınlar ve genç kızlar kırmızı ve yeşil elbiseler içinde, herkes yeni kıyafetlerini giyinmiş olurdu. Yeni kıyafet alamayanlar da yeni bir mendil, çarık veya entari alırlardı ki evlerinde bayram olsun.

Ertesi gün, Merelots Pazartesisidir. Ayinden sonra cemaat topluca mezarlığa gider, herkes büyük dut ağacının etrafında toplanır, ağlayarak vefat etmiş yakınlarını anarlardı. Mezarlarını papaza okuturlardı. Daha önce fırında pişirmiş oldukları içi pilavla doldurulmuş koyunu hep birlikte orada yerlerdi.

Ertesi Pazar Paskalya’nın tekrarı veya halkın deyimiyle Kırmızı Pazar’dı. Onun ertesi Pazar gününe de Yeşil Pazar denirdi ve Hz. Meryem’İn Göğe Yükselişi yortusuydu. O gün ayinden sonra halk açıklık arazilere piknik yapmaya gider ve yağmur yağmasını, hiç değilse yere birkaç damla düşmesini beklerdi. O gün yağacak yağmur bereket, bolluk ve iyilik sembolü, Başmelek Cebrail tarafından verilen Hz. Meryem’in gebeliğinin müjdesiydi. Genç kızları saçlarını yağmurda ıslatırdı; çiftçiler bu yağmurun her bir damlasının yağ ve kaymak olduğunu söylerlerdi. [14]

Hampartzum (Pağtıçrag/Pakhdi Çur/Vicag)

Çarşamba günü genç kızlar ellerine bir testi alarak yedi pınar dolaşır ve su toplarlardı. Perşembe sabahı kırlardan papatya ve başka çiçekler toplamaya giderler, topladıkları çiçekleri testinin içine doldururlardı. Sonra komşu kadınlar ve kızlar, testinin içine makas, bıçak, yüzük vb birer nesne atarlardı. Vakti gelince kadınlar testinin etrafında çember oluşturur, testinin sahibi olan kızı testinin önüne oturtur ve kafasını bir tülbentler örterlerdi ki testinin içinden çıkaracağı nesneleri görmesin. Kız testinin içinden bir nesne seçerken falcı veya kâhin kadınlardan biri genellikle Türkçe olan bir şarkı veya bir dörtlük okurdu. [15]

Türkçe Bir Örnek

Ay Mentivar, Mentivar,
Mentivarın vakti var,
Mentivara gelenin,
Cennette bir tahtı var.


Ayna attım çayıra,
Şavkı (Şevki) düştü bayıra,
Eller ne derse desin,
İşim döndü hayıra.


Başka Dörtlükler 
Tatlı reyhan diktim, bir gül çıktı,
Bülbül geldi, neşeyle ona cıvıldadı,
Cıvıldama bülbülüm, cıvıldama,
Sevdiğim gurbete gitmiş.


Sandığa vurdum açıldı,
Mercanlar ve inciler saçıldı,
Anasının gözü aydın,
Kızı kısmeti açıldı.


Kirazın dalı alçaktır,
Altı yeşil halıdır,
Ey İsa, Ey Mesih,
Sen doğru yolu göster. [16]

Hokekalusd (Hikke Keylüts) yortusunda büyükanneler perhiz tutarlardı. Vartavar yortusunun Merelots Pazartesisi ise kadın, erkek, genç yaşlı herkes birbirini ıslatırdı.

Bayramlık kıyafetleri içinde Zeytunlu Ermeni bir kadın. Renklendirme Huşamadyan tarafından eklenmiştir ve yörenin gerçek kıyafetleriyle uyumlu olmayabilir. (Kaynak:  Hugo Grothe, Meine Vorderasienexpedition 1906 und 1907, II. Kısım, 1912, Leipzig)

Hz. Meryem Yortusu (Asdvadzadzin)

Bu bayram, Zeytun’da Paskalya’dan daha coşkulu kutlanırdı. Özellikle Maraş ve Antep’ten olmak üzere her bölgeden insanlar, aileler ve kalabalık gruplar halinde Zeytun’daki Surp Asdvadzadzin ve Surp Pırgiç Manastırlarındaki kutlamalara katılmaya gelirlerdi. Zeytunlular da aileleriyle gelirdi buralara. Üzüm kutsanır, kurban kesilir, şarkı ve danslar, oyunlar ve yarışmalar olurdu.[17]

Haç Yortusu (Kheaç/Khaçverats)

Bu bayram ayini için Haç, Zeytun’da çiçeklerle süslenirdi. O gün evlerde kurban kesilir veya harisa pişirilirdi.

Bu bayramı takip eden Varaka Khaç ve Surp Hagopa bayramlarında da ziyaret yerlerine gidilir, kurban kesip yemek yenerek kutlanırdı. [18]

Editörün Notu

Zeytun bölgesinde kutlanan bayramlar ve kutlamalar hakkında bilginiz, bu makalede verilen bilgilere ekleyecekleriniz veya düzeltecekleriniz varsa lütfen aşağıdaki mail adresi üzerinden bizimle irtibata geçiniz:

houshamadyan@gmail.com

Adınızı, soyadınızı ve aktardığınız bilginin kaynağını belirtmeniz zaruridir.

  • [1] Misak Siseryan (M. Ulnetsi), Badmutyun Zeytuni (1409-1921) [Zeytun’un Tarihi], Lübnan, 1996, s. 199.
  • [2] Sımpad Pürad, “Lernagani mı Huşaderdrı” [Bir Dağlının Hatıratı], Pazmaveb, 1935, Sayı 93, s. 94.
  • [3] Siseryan, Badmutyun Zeytuni…, s. 200.
  • [4] Sımpad Pürad, “Lernagani mı Huşaderdrı”, s. 93.
  • [5] Siseryan, Badmutyun Zeytuni…, s. 201.
  • [6] A. g. e., s. 20.
  • [7] A. g. e., s. 202.
  • [8] Zeytuntsi, Zeytuni Antsyalen yev Nergayen (Zeytun’un Geçmişinden ve Bugününden), 2. Kısım, Paris, 1903, s. 125.
  • [9] Siseryan, Badmutyun Zeytuni…, s. 202.
  • [10] Sımpad Pürad, “Lernagani mı Huşaderdrı” [Bir Dağlının Hatıratı], Pazmaveb, 1935, Venedik, Sayı 93, s. 205.
  • [11] Siseryan, Badmutyun Zeytuni…, s. 205.
  • [12] Sımpad Pürad, “Lernagani mı Huşaderdrı”, s. 246.
  • [13] Siseryan, Badmutyun Zeytuni…, s. 206.
  • [14] A. g. e., s. 206.
  • [15] A. g. e., s. 208.
  • [16] A. g. e., s. 208-209.
  • [17] A. g. e., s. 201.
  • [18] A. g. e., s. 21.