Arapgir. Soldan sağ; saz, kemani, klarinet ve tef çalan Ermeniler (Kaynak; George Djerdjian'ın fotoğraf koleksiyonu)

Arapgir - Şarkılar

Yazar: Armine Hakobyan, 25/01/16 (Son Güncelleme 25/01/16)- Çeviren: Sevan Değirmenciyan

Arapgir’in bulunduğu bölge zengin şarkıları ve halk dansları ile göze çarpmakta. Şehirde zanaat ve ticaretin gelişmiş olmasına rağmen, Arapgir’in epeyce zengin kültürel bir yaşantısı vardır. Arapgirliler hayat dolu insanlar olup, her fırsatta dans edip, şarkı söylerler.

Bayramlar ve Ritüeller

Halk şarkıları ve dansları değişik ritüellerin bölünmez birer parçası olmuştur. Arapgir’de kendilerine has bir şekilde kutlanan dini bayram ve geleneklere şarkılar, ezgiler ve danslar eşlik ederdi. Kutsal Haçın Keşfi, pagan dönemlerden aktarılmış ve yerel halkın Derıdas dediği Derıntaraç, Büyük Oruç döneminden hemen önce başlayan Karnaval bu dini yortulardan bazıları. Karnaval; şarkı ve danslarla, kemençe, saz, tef gibi geleneksel aletlerle kutlanırdı. Karnaval’ın sevilen dans şarkısı “Tamzara” idi. Çiftler birbirlerini dansa davet ederdi. Halay başı elinde beyaz bir mendille grubu sağa yönlendirirdi. Alkış, şarkı ve dansla herkes bu dansa katılırdı [1]

Arapgir, genel görünüm (Kaynak; Ermenistan Ulusal Arşivi, Yerevan, Dirk Roodzant’a teşekkürler)

Tamzara [2]

Bir çok çift bu bayram sırasında birbirleriyle karşılaşıp, aşık oluyor ve Karnaval aşk şarkıları söylüyor.

Gelmiş durursun kapının yarısında
Altın ve gümüş dizmişsin, anam, yüzüne [3].

******************************

Kapının yarısında güzelce durmuş,
Kemer de bağlamış ince beline.
Kaş göz yapar; gel içeri der,
Güzelin değeri bin altındır [4].

******************************

Ayvana çıkarım, soğuktur, üşürüm,
Elin yari gelir, ben seyrederim (?)
Rab canımı almaz ki ölüp biteyim [5].
(Söyleyen Pakhdigyan, şarkı 1935’de New York’ta kaleme alınmış)

Bu bayramlar haricinde, farklı gelenekler de mevcut. Mama Çıttik bunlardan biri: Bu şarkı vasıtasıyla uzun süren kuraklıktan sonra Tanrı’dan yağmur yağdırmasını istiyorlar.

Mama çıttik ne ister?
Allahtan yağmur ister,
Ver Allah’ım, ver!
Yağmur ile bir de sel… [6]

Arapgirli Ermeni bir aile, kimlikleri bilinmiyor (Kaynak; Ermenistan Ulusal Arşivi, Yerevan, Dirk Roodzant’a teşekkürler)

Halk Şarkıları

Arapgirlilerin şarkı ve türkülerine değinirken, bize ulaşan şarkıların aslında sayıca o kadar da fazla olmadığını söylemek durumundayım. Bir çok şarkının sadece şiirsel kısmı bize ulaşmış. Halk şarkıları sözel bir sanat olduklarından, sözlü aktarım sonucunda, doğal olarak, kaybolmuşlar. Bu bölgenin halk şarkılarının, tarihinin, folklorunun, yaşantısının muhafazası için Arapgir doğumlu Antranik Poladyan’ın, Avedis Mesuments’in, Sarkis Pakhdikyan’ın yaptıkları çalışmaları vurgulamamız gerekir. A. L. Poladyan “Arapgir Ermenileri Tarihi” çalışmasında, Avedis Masuments tarafından derlenen türküler, aşıklar ve sanatçılar tarafından yazılmış şarkıları sunuyor. İşte o türkülerden bir kaçı:

Arapgir'den bir görünüm (Kaynak; George Djerdjian'ın fotoğraf koleksiyonu)

Ah, olaydım, olaydım... [7]

Ah, olaydım, olaydım,
Ketenci olaydım,
Azb’ına [Ketencinin telini geçirdiği alet] tel veren olaydım,
İnan tatlı aşkın için
Man’ımla [kelimenin anlamını bulamadık] boyardım.

Ah olaydım, olaydım,
Bir sarmaşık olaydım,
Bahçene düşeydim,
Pencerene varaydım,
Sabah akşam bakaydım.

Ah olaydım, olaydım,
Anko’da [Arapgir’de bir dere] zum [kelimenin anlamını bulamadık] olaydım,
Sudan her çıkışında
Seni koynuma alaydım
Sıkı sıkı saraydım.

Güzel bir aşk şarkısı. Aşık genç istekle ve sonsuz bir beklentiyle, gelecekte sevdiğine sahip olmak için her şeyi yapmaya hazır…

Ufak - Ufak [8]

Hey ufak, ufak, ufak
Hey ufak, ufak, ufak
Ağır, ağır, ağır oynuyorsun
Ağır, ağır, ağır oynuyorsun

Bu bir dans şarkısı. Şarkının adında olduğu gibi, küçük küçük dans ediyorlar. Dolayısıyla, dans etmek için küçük bir alan yeterli. Dans eden kişi ayaklarının çapı büyüklüğüne sahip bir alanda topaç gibi dönüyor. Bu tipik bir Arapgir dans şarkısıdır [9].

A. Masuments tarafından kaleme alınan “Arapger’de gül açtı” türküsü bahtsız kişinin acılı ve trajik ölümünü betimleyen bir ağıt.

Arapgir’de de Gül Açtı [10]

Arapgir’de de gül açtı,
Horop’un [kız ismi] boyuyla taşı [anlamı meçhul bir kelime]
[anlamı meçhul iki kelime] dağda iki tane elma
Kutsal ışığı gördü, yardan astılar.

Kötü şeytanlar peşinden yetiştiler,
E (…) verdiler, tütsü ve mum aldılar,
Dağlar her Cumartesi yıkıldı,
Çalılar ağladı, ruhuna tüttüler.

Arapgirli Ermeniler, fotoğraf muhtemelen şehrin Ermeni kız okulunun önünde çekilmiş (Kaynak; George Djerdjian'ın fotoğraf koleksiyonu)

Nazen’im [11]

Oy yar Nazen’im, bahçemize gidelim, bahçemize gidelim
Güller açmış, güller açmış, armut büyümüş,
Babanı da severim, anneni de severim, gelin ve kaynana, görümceni de severim,
Hamamdan da geldiğinde, tatlı, tatlı kokunu da severim

Sevinçli ve hareketli bir dans şarkısı. Şarkının sözlerini bitirdikten sonar yeni bir dans ezgisi ortaya çıkıyor ve yeni bir ivme ve canlılık katıyor. Bu muhtemelen Arapgirli sazendelerin yeteneğinin tezahürü [12].

Arapgir, Ermeni kilisesi mahallesi, 1907'den sonra. Fotoğrafın merkezindeki büyük beyaz taşlı bina Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Kaynak; Ermenistan Ulusal Arşivi, Yerevan, Dirk Roodzant’a teşekkürler)

Var-var [13]

Bahçede armut olgunlaşmış
Ört üzerini üşümüş
Topaç kafalı kayınpederi
Görmüş öpüştüklerini

Bu özel bir hikayesi olan bir şaka şarkısı. Almasegan hamamında bir gün, kadınların yıkandığı sırada, kazan dairesinden dumanlar ve alevler çıkıp yıkanma bölümünü tehdit ediyor. Kadınlar vakit kaybetmeden, dehşet içinde dışarıya kaçıyorlar... İşte bu olay hakkında bir dörtlük:

Almasegan hamamı,
Koynunda oğlun sırrı,
Bazısı da ister gömleği,
Bazısı da donunu. [14]

Kız na nay [15]

Dağlara kar yağmış, na, nay
Ova duman,
Sevgiliden başka diğerinin na, nay
Halı yamadır
Üzüm de yetişmiş na, nay
İçindeki kurtçuk
Evlendirdiğin kızların na, nay
Adı yetimdir.

Bu şarkının sadece sözleri bize ulaşmış:

Mayram çadır kurmuş
Dağlarda orman,
Bir yanda sürü otlar
Bir yanda kuzular.
Biz de güzel kız
Geldik yanınıza,
Senin için binlerce nazla
Götüreceğiz bize.
Ağlama güzel kız,
Bize gelin ol,
Yakut, zümrüt paha biçilmez
Taş ol bize,
Satılmadan, değişmeden
Mal ol bize,
Sen şen ve nur yüzlü
Bize can ol.
Kız sana getirdik
Fil dişi tarak,
Sırma telli saçların
Değerlice örülmüş,
Sen ay yüzlüsün,
Sözlerin tatlı,
İstesen de istemesen de
Ufak ufak oynayacaksın.
Kız da götürürler
Kızılla ve ağlayarak,
Saçlarını da örerler
Sırma telle,
Başını da bağlarlar
Bübül şalıyla
Parmaklarını da
Hindistan kınasıyla nakşederler...

Çok hafif, duygusal bir şarkı. Düğün ritüelleri ile alakalı olduğu için düğün şarkısı olarak söylenmiştir çoğu kez, fakat aynı zamanda bir gurbet ve aşk şarkısı [16].

Mani [17]

Çok hüzünlü bir gurbet şarkısı. Acı çeken gurbetçinin aşk şarkısı sözler ve ezgi vasıtasıyla açık şekilde ifade edilmiştir.

Saksağan öter, hayırdır inşallah.
Ana, ana,
Yarın posta gelir, haber getirir.
Elin yari geliyor, oğlun nerede,
Ana, ana,
Ana, ana,
Ağlamaktan gözlerim perde bağladı.

Kervan gelir, ne kumaş yükü var,
Ana, ana,
Aramızda çok denizler ve dağlar var.
Eve gel, eve gel, oğlum, eve gel
Ana, ana,
Bu dünya boş, bize de ölüm var.

Bir bulbul de gelip güle konar,
Ana, ana,
İki kaşının arasında bır ışık yanar.
Çok sevgiyle sevdim isteğimi elde edemedim,
Ana, ana,
Bir yudum su yolla ateşim sönsün.

Bahçeye inerim, her [anlamı meçhul iki kelime] yetişmiş,
Ana, ana,
Gül açmış, fesleğen yeşillenmiş.
Yari gören o gözlere selam olsun.
Ana, ana,
Elini eline vermiş, güzelce yetişmiş.

Arzumanyan ailesi, Arapgir yöresinden Ançırti (günümüzde Topkapı) köyü, 1907. Ayaktakiler, soldan sağa: Şınorhig, Varvare (oturan büyükanne), büyükannenin kucağındaki Arusyak, Arpig (büyükanne ile büyükbabanın ortasında ayakta duran), Boğos (büyükbaba), büyükbabanın kucağındaki Istepan, Tırvanda (ayakta). Yerde oturanlar, soldan sağa: Marta, Markar, Garabed, Boğos (Kaynak; Ermenistan Ulusal Arşivi, Yerevan, Dirk Roodzant’a teşekkürler)

Komitas’ın öğrencisi, ünlü besteci ve derleyen Tovmas oğlu Mihran Tumacan da Arapgir türküleri derlemiştir. Tumacan türküleri keşfetmek ve kâğıda dökme konusunda bir ustaydı ve bu özelliğini öğretmeninden miras almıştı. Türküleri, H. Cavayan, Hovhannes mamasyan, Bayan Mamasyan, Diran Çorebanyan adlı Arapgirlilerden derlemişti. M. Tumacan, 1923 tarihinden itibaren, 1915’den sonra Türkiye’nin farklı yörelerinden Arapgirlilerin de sığındıkları ABD’de yaşamaya başlamıştı. Arapgirlilerden derlediği şarkılar Batı Ermenilerinin geleneksel şarkıları ve dans ezgileri idi. Şarkıların içeriği çok zengin, duygusal yönü geniş ve onların sahip olduğu ezgisel, melodik özellikler de ilginç sayılabilir. Şarkılar çeşitlilik ve şiirsel temalar bakımından zengindir: Ritüel, düğün, aşk-lirik şarkıları, özellikle maniler, dans şarkıları, ağıtlar, gurbet şarkıları vs.

Arapgirlilerin düğünlerini eskiden beri büyük bir törensellikle kutladıkları malum. Geleneklerine bağlı insanlar olmuşlardır. Ermeni kızları mütevazi, titiz, becerikli, bağı önde, büyüklerine karşı saygılı, onların sözünü dinleyen, görünüş olarak orta boylu, yuvarlak yüzlü, al ve ak, burnu düzgün, alnı açık, saçları siyah, dolgun ve uzun, ağzı küçük, boynu uzun, göğüsleri dolgun, elleri etli, ayakları ise ufak olmalıydı [18].

(Kaynak; George Djerdjian'ın fotoğraf koleksiyonu)

Düğün Arapgir’de bir protokol ve şarkı, dans ve müzik onun ayrılmaz bir parçası. Düğün merasiminden önce, kız görmeye gidilir, sonrasında söz kesilir, nışan yapılırdı [19]. Düğüne sekiz gün öncesinden hazırlanmaya başlıyor, gelin adayı için kına hazırlıyor, Cumartesi günü de yıkanması için hamama götürüyorlardı [20]. Öğlen, gelin evine gelip saçlarını örüyorlardı. Bu ritüele herkes katılıyordu. Sağdıç sırma telle gelinin saçlarını örüyor ve şu şarkıyı söylüyordu [21]:

Kızı da götürürler [22]

Kız da götürürler, anam,
İhtişamla.
Saçlarını da örerler, anam,
Sırma teli ile.
Başını da bağlarlar, anam,
[anlamı meçhul bir kelime] şalla.
(Şarkıyı söyleyen Hovhannes Mamasyan. Şarkı, 1936’da Boston’da kaydedildi).

Saç örerken bu şarkı da söylenirdi:

Bir güzel çıkmış, anam, tarlaya gider,
Boyu ince çınar gibi, anam, selvi dalı,
Kız nanana.
(Söyleyen Pakhdigyan. Şarkı, 1935’de New York’da kaydedildi) [23]

Düğün şarkılarına örnek olarak “Kapımızda saz çalarlar” da verilebilir. Aralıklarla, grup ve tek olarak oynanır. Gelin bekar kızların arasında, kadınlar toplantısında oynar. Kadınlar ve erkekler toplandıklarında ise gelin ve damadı dansa davet ederler. Ermeni kızına has utangaçlık ve mütevazılık bu dansın göze çarpan özelliğidir. Bu dans kadın halk dansları arasında en iyisi sayılabilir [24].

Arapgir'den toplu bir fotoğraf. Şehrin yakınlarda bir yerde çekilmiş, Ermeni müzisyenler ve kutlamaya katılan ahali (Kaynak; Antranik L. Poladyan, Arapgir Ermenileri Tarihi [Ermenice], New York, 1969)

Kapımızda Çalarlar Sazı [25]

Kapımızda çalarlar sazı,
Kapımızda çalarlar sazı:
Eltiler örsün saçı,
Görümceler çeksinler nazı.

Kapımız avluya benzer,
Perçemi taca benzer:
Geldi geçti köpoğlu,
Sanki beye benzer.
(Söyleyen Hovhannes Mamasyan, şarkı 1936’da Boston’da kaydedilmiştir)

Aşağıda okuyacağınız şarkıların melodileri, bazen de sözleri güzlük şehir hayatına dair kesitler ortaya koymakta. Bu şarkılar herkes için ulaşılır; Ermeniler, Türkler, fakirler ve zenginler için.

O kıza

(ilk varyant)

O kıza galoş,
Anasına potin,
Babasına bir çift çarık,
Maymunu da olmasın [26]:

(ikinci varyant)

O kıza galoş giydirin,
Anasına potin,
Babasına bir çift çarık],
Maymunu da olmasın [27].
(Söyleyen Bayan Mamasyan. Şarkı 1936’da Boston’da kaydedilmiş)

O babaya

(üçüncü varyant)

O babaya Çınkuş çarığı
Dinlemem de [28].
(Şarkıyı söyleyen Diran Çorebanyan Mamasyan. Şarkı 1936 tarihinde Boston’da kaydedilmiş)

Arapgir yakınlarında çekilmiş bir fotoğraf (gerçi fotoğraf Garin/Erzurum yakınlarında da çekilmiş olabilir). Fotoğrafçı, Arapgirli Corc/Kevork Ciğerciyan (Kaynak; George Djerdjian'ın fotoğraf koleksiyonu)

Saçakların yanında [29]

“Saçakların yanında” şarkı mod ve ezgisel olarak geleneksel bir şarkıdır.

Saçak yanında ne salınırsın, delikanlı,
Gölgen görünüyor
[anlamı meçhul iki kelime]
(Şarkıyı söyleyen H. Cavyan. Şarkı 1936’da Boston’da kaydedilmiş)

M. Tumacan tarafından kaydedilen bir kaç mani:

Uy, ufak, ufak

Uy, ufak, ufak, ufak,
Başına tarak vurmuş.
(Şarkıyı söyleyen Diran Çorebanyan. Şarkı 1936’da Boston’da kaydedilmiş) [30]

Bahçeden aşağıya su gider

Bahçeden aşağıya su gider,
Gidin bakın nereye gider,
Suyu bahane eder,
Nişanlısını görmeye gider.
(Söyleyen Mamasyan. Şarkı 1936’da New York’da kaydedilmiş) [31]

Şehir bahçesinin kapısı var

Şehir bahçesinin kapısı var,
İçinde de güzel su var,
Erikleri tutmamış,
Üzerinde güzel kabuğu var.
Var, var, var, var,
Üzerinde güzel kabuğu var.
(Söyleyen Hovhannes Mamasyan. Şarkı 1936’da Boston’da kaydedilmiş) [32]

Kapamışım kapımı

Kapamışım kapımı,
Gitmişim hamama,
Gitmişim, gitmiş,
Hamama gitmiş:
(Söyleyen Diran Çorebanyan. Şarkı 1936’da Boston’da kaydedilmiş) [33]

Bahçem var, meyvem yok

Bahçem var, meyvem yok,
Ayvam var, narım yok,
Garip ülkeye düşmüşüm,
Çıkmaya çarem yok.
(Söyleyen Hovhannes Mamasyan. Şarkı 1936’da Boston’da kaydedilmiş) [34]

Gurbet; gurbetçi Arapgirlilerin şarkılarının ayrılmaz bir parçasıydı. Ekonomik zor şartlar ve ağır yerel vergi sistemi nedeniyle gurbete gitmek Arapgirliler arasında yaygındı ve doğal olarak bu konu şarkılarda da yankı bulmuştur.

Eğin’in karşısı taşlık dağlar,
Hasret çekmek, ölüm sayılır.
(Söyleyen Hovhannes Mamasyan. Şarkı 1936’da Boston’da kaydedilmiş) [35]

******************************

Saksağan da ötüyor, inşallah hayırdır,
Kalk, ana, kalk, duanı et,
Elin oğlu geliyor, seninki nerede?
(Söyleyen Pakhdigyan. Şarkı 1935’de New York’da kaydedilmiş) [36]

******************************

Dağlarda kar yağar, anam, ova dumandır,
Kuşu anasından ayıranın halı yamadır.  
(Söyleyen Pakhdigyan. Şarkı 1935’de New York’da kaydedilmiş) [37]

İstanbul denizi dalga dalga,
Ne de tatlı eser sevda rüzgarı,
Rab nasip etse de gitsem yanına,
Alsam muradımı, düşsem denize.
(Söyleyen Pakhdigyan. Şarkı 1935’de New York’da kaydedilmiş) [38]

**********************************

Alçalın dağlar, alçalın, geçeyim üzerinizden,
Yarim gitti gurbete, koşayım peşinden.
Cahilin yari gurbete gider,
O yarin ömrü karayla geçer.
(Söyleyen Pakhdigyan. Şarkı 1935’de New York’da kaydedilmiş) [39]

Arapgir'den bir manzara fotoğrafı. Fotoğrafçı, Arapgirli Corc/Kevork Ciğerciyan (Kaynak; George Djerdjian'ın fotoğraf koleksiyonu)

Tumacan tarafından kaydedilen “Mendilin kirli” şarkısı bir ağıt [40]. Arapgir, Eğin ve Çemişgezek şarkıları birbirine çok benzer, az bir farkla hemen hemen aynı şeyleri söylemişler ve her biri bu veya o şarkıyı kendinin bilmiş. Bu yerler birbirlerinden uzak değillerdi ve doğal olarak şarkılardaki benzerlik çoğu kez kesin yer konusunda da belirsizlik yaratıyor ve çoğu kez Eğin’e ait olarak görünüyorlardı [41]. Alagözlülerin şarkılarından alınan sözlerden bariz bir örnek:

Eğin varyantı:

Elbiselerin kirlenmiş
Yolla yıkıyayım.
Deniz gözlerime koyup
Yatıp uyuyayım.
(Komitas) [42]

Arapgir varyantı:

Mendilin kirlenmiş, yolla yıkıyayım,
Koyup deniz gözlerime, yatıp uyuyayım.
(M. Tumacan) [43]

Mendilin kirlenmiş

Alagözlü; Ermeni halk şarkıları içinde sadece Batı Ermenilerinde rastlanır. Kollektif müzik belleğinin bir dışa vurumu olan bu şarkılar geleneksel ve eskidir. Alagözlü adıyla bildiğimiz şarkılar, geçmişteki Ermeni halk şarkıları içinde şiirsel ve ezgisel belirli bir tür oluşturmuşlardır. Sözlerinin içeriği derin bir gurbet ve özlem duygusu barındırır.

******************************

Poladyan’a göre, bugün de sevilen ve bilinen Arapgir şarkılarının bir kısmını Komitas’ın derlediği bazı örnekler oluşturur [44].

Aman Telo

Şoğer can

Sabahın iyi ışığı

Dağlar üzerinden gitti

Arapgir: İki kız kardeş, soldan sağa: Khosrovitukhd, Şuşanik (Kaynak; Der Mikayelyan ailesi arşivi, Yerevan)

Âşıklar Sanatı

Âşıklar sanatının Arapgir’de özel bir yeri vardı. Şu an elimizde olan az sayıda şarkı önemli bir oranda âşıklar tarafından üretilmiştir. Bu şarkıların değindikleri konular da çeşitlilik gösterir. Âşıkların ilham kaynağı olan sevgi, temel ve büyük bir yere sahip. Toplumsal, sosyal konular da mevcut. Âşık kendini köylü gibi göstererek, şarkılarını farklı sosyal tabakalara yönlendirip, ahlaki öğütlerle, hayat hakkında telkinleriyle kötü ve iyiyi betimleyip, öğretici bir tavır içine giriyor. Âşıkların estetik anlamda da yüksek bir misyonları vardı: Güzeli, iyiyi, gerçeği övmek. Felsefe, yani hayat hakkında düşünceler, yargılar, çıkarımlar da önemli bir yer tutumuştur. Bütün bunların yanında mizah, ironi vs. de büyük bir yere sahipti.

Arapgir âşıkları çoğu kez Türkçe, Türkçe ile karışık Ermenice, Kürtçe vs. söylemişlerdir.

Bildiğimiz bir kaç âşık adı var. Bu isimler maalesef Ermeni Âşık edebiyatında hak ettikleri yeri bulamamışlardır: Khridar, Turapdar, Sel Sefil, Der Margos vs. Âşıklar tarafından üretilen şarkıların el yazmalarının az sayıda olduğunu söylemek gerekir. Zamanla bize ulaşan şarkılar var. Sözlü olarak aktarıldıkları için her bir aktaran kendine has bir şekilde söylemiş ve şarkıyı değişikliklere uğratmış.

Arapgir, S. Asdvadzadzin Kilisesi. Fotoğraf 1907 sonrasında çekilmiş (Kaynak; Ermenistan Ulusal Arşivi, Yerevan, Dirk Roodzant’a teşekkürler)

Âşık Khridar

Kronolojik olarak Arapgirli ilk âşık Khridar’dır. Yaklaşık olarak 1720-1730’lu yıllarda doğmuştur. Khridar mahlasıdır. Asıl adı ise Hovhannes Yerzıngatsyan’dır. Bu yörede khrig eski kundura anlamına geldiği için, mahlasının eski kundura giyinen veya taşıyan anlamına geldiği muhtemel. Gezmek, gezgin bir hayat âşıklara hasdı ve bundan dolayı bu kişilerin kıyafetleri arasında en çok ayakkabıların aşındığı yönünde bir düşünce oluşmuştur. Farsça bir kelime olan Khiriydar ise tecrübeli, bilen kişi anlamına sahip. Muhtemelen i ve y düşüp kelime Khridar olmuş [45].

Bir akşam Khridar Türk bir dostunu evine davet ediyor. Ziyafet, eğlence sırasında Türk misafir Khridar’ın sarhoş eşine bir öpücük veriyor. Khridar o kızgınlıkta sazı eline alıp şu şarkıyı söylüyor (Türkçe) [46].

Gördüm, aklım aldı, kanar merdanı,
Canımın cenanı sen misin dilbar,
Rahm eyle bar:
Yar rahm eylerse, saz olur bu can,
Nice bir yanam ben, oldu cana kâr,
Gönül zar çeker şol lebin sükkâr,
Sükkâr, lebin daldır, dişlerin laldır,
Üzindeki khaldır, öpsem vebaldır,
Ol kımmetün daldır, geydigin aldır,
Koynun üzi güldır, olmuş bahçe bar,
Bekler avcılar, anda gümen var,
Kokor ayva, nar.

Nar bahçesinde gireyim kana,
Gül olayım sana, yar desdin kına,
Yazarım yarıma, zulm eder sana.
Gel sevdigim bana, ver sen bir ikrar:
Eyleme inkâr, seversen eger,
Sen söyle bir car, feda kılam ser [Ermenice sevgi, ç.n.],
Serim kılam feda, ol yare gide,
Korkam, serhoş ola, içincez bade,
Busa verdin yada, gördüm tehnade,
Olurmuş hanede?
Kulun Khridar,
Çeker ah u zar
Gitti namus, ar,
Eridi didar,
Bağıram setdar [47].

Şarkıyı bitirdikten sonra sazı yere vurur, hakarete uğramış bir halde aynı akşam evini ve eşini bırakarak ayrılır [48]. Kırık kalple, hayal kırıklığı içinde, tamamen parçalanmış ve yaşadığı ağır deneyimden sonra “İsyanlıdan kerem, kerem” şarkısını (Türkçe) söyler (isyanlı, dini bir tarikattı ve Khridar bu tarikata üye idi).

İsyanlıdan kerem, kerem [49]

İsyanlıdan kerem, kerem,
Bel bağlamam cihane,
Senden gayrı güvenecek,
Heç sahibim kalmadı.

Açma sırrını sen dostına,
Çünki dosdun dostu var,
Bir gün olur o de gider,
Söyler kendi dosduna.

Fakat bu dünyada dertlerini ve hüznünü güvenebileceği güvenilir, biricik, kutsal bir varlık vardır [50]: Anne! Ve ona «Senden bir ricam var anneciğim» şarkısını söylüyor. Yarısı Türkçe (italik olan kısım), yarısı Ermenice olan şarkının ilk kıtası şöyle: [51]

Niazım var mader sana,
Yakarışlarımı sen dinle,
Bir merhamet eyle bana,
Ağlamaktan gözlerim kör olur [52]

Aşağıda Khridar’a atfedilen bazı aşk şarkıları okuyacaksınız.

Güneşe benzersin [53]

Güneşe benzersin yoktur eşin,
Usul boyuna giyin khe ve ayp ve se [Harflerin Ermenice telaffuzu ile, has],
Has güzeller ah beni mecnun ederler,
Ben kalben çekerim yeç ve ayp ve se [yas]:

Yasım var sana senin haberin yok,
Beni mecnun eden kara gözlerin var,
Konuştuğumu da iyi dinlesen n’olur,
Yüzüme bir öpücük veresin.

Öpücük ver, kerem eyle bana,
Canım kurban ederim sevgilim sana
Ben dertliyim, naza dayanamam,
N’olur gelsen bir gün?

Gel bize sevgilim kalbimi ferahlat,
Vadem dolduğunda ölsem, adımı öv,
Götürüp Khırigdar’ı ellerinle göm,
Düşüp toprağımın üstünde ağla.

Çoktandır görmemişim seni [54]

Çoktandır görmemişim seni
Nereye gitmiştin güzel:
Mutluluğa gittin durdun:
Beni bıraktın yalnız.

Ben ne bileyim orada etmediğini,
Başkasını kendine sevgili,
Bak şimdi sen çoğalttın,
Bu ateşi gerçekten.

Bana yapma bu şeyleri,
Hakkından gelir Göklerdeki,
Ben ölür biterim
Elinden billahi.

Hiç sende görmemiştim,
Böyle yaptığını gerçekten,
O oynayışın, o gülüşün
Neredeler şimdi, gerçekten de.

Sen de bilirsin yakışmadığını,
Beni yaralı ettiğini,
Khridar’ım, erken anladım,
Pişman oldun, billahi.

Arapgir’de bir kutlama. Fotoğrafçı, Arapgirli Corc/Kevork Ciğerciyan (Kaynak; George Djerdjian'ın fotoğraf koleksiyonu)

Süslenmişsin… [55]

Süslenmişsin güzel, güzel,
Servi boyun, boyum kadar
Gidelim, yaşayalım güzel güzel,
Binlerce gün, binlerce asır:

Aklım gitti,güzel, güzel,
Güzelliğini gördüğümde,
Khırigdar ister, güzel,
Senden tatlı bir buse.

İbtida yarattı Tanrı

“İbtida yarattı Tanrı” [56] şarkısında Khridar Kutsal Kitap’dan bir konuyu işlemekte.

İbtida yarattı Rab Adem ve Havva’yı,
Tembih etti, yeme bunu,
Tanrı’nın bu tembihini dinlemedi Havva,
Altı asır boyunca yas tutu.

Yas çekti tamamladı altı bin yılı,
Tekrar şeytandan yazı aldılar,
Işık doğdu, Adem ve Havva götürdüler onu,
Kalplerinde kalmadı pas.

Pasdan esir kurtardı Yaradan Tanrı,
Sevindi Adem, Havva anamız,
Bir sözü üzerine, İbrahim babamız,
Kırk gün oruç yedi, oruç.

Perhiz ve oruç iyidir insana,
Yüzü ak götürdüler Tanrı önüne,
Aziz Garabed Khridar’ın muradını ver,
Doldur, ver, içeyim elinden tası.

Arapgir, Ermeni kilisesi mahallesi, 1907'den sonra. Fotoğrafın solunda, büyük beyaz taşlı bina Surp Asdvadzadzin Kilisesi (Kaynak; George Djerdjian'ın fotoğraf koleksiyonu)

Âşık Turapdar/Türabdar

Diğer âşık 1750’de Arapgir’de doğmuş olan Turapdar’dır. Adının anlamı topraktan yaratılan: Turab’ınArapça anlamı toprak, toz, dar ise Arapça ev, hane demek. Âşığın asıl adı Arakel Mamigonents. Soyismi Mangigyan’a dönüşmüştür zamanla. Turapdar geniş bir aile babası idi, 7 çocuğu vardı [57]. Kendisi ile ilgili ilginç hikayeler anlatılırdı ve bunlar bize de ulaşmıştır. Khridar Turapdar’ın adını ve ününü duyduğunda, kendisini atışmaya davet eder. Turapdar daveti kabul eder. Arapgir Ulu Cami’nin avlusuna giderler. Kale surlarından içeri girer ve çınar ağacının altına oturup 7 gün ve gece birbirleriyle yarışırlar. Yarışın galibi Turapdar olur [58]. Khridar onu âşık ilan edip kendi sazını ona verir [59].

İşte bu tarihi atışmadan (Türkçe) bir kesit:

Khridar:
Gayetten var güşlı, zor pehlivanlı,
Hem usul elli dir – ber dir bu gelgen,
Ağır mücazatlı, hem sözü tadlı,
Üç bin köhlen atlıdır bu gelen.

Türabdar:
Dilimde var, yahu, derdim sabah akşam,
Leyl ve nehar, ağıt ve yakarıştır bu gelen,
Aşk ile yanar bu, söndürmez her moy,
Sinası dopdolu nardır bu gelen.

Khridar:
Desti hünerli, şirin değerli,
Kulağı men-güşli, ol ince dişli,
Göz cevahir dağlı, hem kalem kaşlı,
Şahan bakışlı dilber bu gelen.

Türabdar:
Niyaz kıl settara, bulasın çara,
Nakma haram kâra, nasibın ara,
Düşmüşam bu kara, aşk ile nara,
Çok dertlere girifdardır bu gelen.

Khridar:
Zatı servi dallı, hem yeşil lallı,
Yeriş melik saylı, bir şalı allı,
Yüzi çifte yallı, dodağı ballı,
Kendi şirin dilli yardır bu gelen.

Türabdar:
Ten çekmez türabdan dü çeşmi khabdan,
Anlayan kitaptan geçmiş kezzabdan.
Hiç mi yok kitaptan geçmiş hicabtan,
Kem cevaptan behaberdir u bu gelen.

Khridar:
Cefa kılma, nazlı, bu bağrım ezli,
Söyle türazlı, ve destim de sazlı,
Kem düyek sözli, haki - payüzli,
Arapgirli Khridardır bu gelen.

Türabdar:
Değil bahçe barlı, ne gül otağı,
Türabda yatağlı, sinaslı dağlı,
Derdi var meragı, göynü firağlı,
Mangig oğlu Türabdar’dır bu gelen. [60]

Gördüğümüz gibi bu iki üstat tam anlamıyla âşıklar; beste yapan, kendi bestelerini yorumlayan ve çalan âşıklar olarak karşımıza çıkıyorlar. Khridar’ın şarkıları nisbeten daha dünyevi iken, Turapdar ise âhlaki mesajlar veren, eserlerine ruhani bir hava katan bir besteci olarak göze çarpıyor. Turapdar’ın en önemli mesajları; adalet, onur ve hürmet olmuştur. İşte Turapdar’ın insanlara çağrısı:

Ruhani, güzel, zengin, bilgili,
Çalıştın bütün gün.
İyi bir ev inşa ettin,
Sözlerimi sayın,
Birbirinize anlatın,
Ebeveyninizi sevin.

Ahrı zemana kalmışız [61]

“Ahrı zemana kalmışız” şarkısı da (Türkçe) bir adalet çağrısıdır. Turapdar burada ahlaki anlayışına göre hayat hakkında öğütler verip çıkarımlar yapıyor:

Ahrı zemana kalmışız, e begler ve ağalar,
Mehremet kakdı dünyadan, hiç de insaf kalmadı,
Derunimde derd ve mihret, didarlarım kan ağlar,
Hak yolına şerietli bir efendi kalmadı.

Efendiler okut [fayda, Erm., çevirmenin notu] tutmaz, Hak Talen’in kelamı,
Kullanırlar kâzib ile cem u cümle alamı,
Irışvatsız hak yolına oynatmazlar ğalamı,
Ehli kâmil, sözi sadık, hiç bir zabit kalmadı.

Zabit olan düşmiş gider nefsi yolına,
Yeyip, içmek, zefe sefede ister her dem buluna,
Fukaraya sadık etmez, bakmaz sağa, solına,
Doğrı zanat, gelal para, hiç tüncarda kalmadı.

Arapgir'den bir manzara fotoğrafı. Fotoğrafçı, Arapgirli Corc/Kevork Ciğerciyan (Kaynak; George Djerdjian'ın fotoğraf koleksiyonu)

Turaptar Ermeni ve Türkler tarafından sevilen bir âşıktı. Anlatılanlara bakacak olursak, o saz çaldığında halk kilise ve camiiyi unuturmuş. Urfa’ya sürgün edildiğini biliyor olmamıza karşın, bu sürgünün ne kadar sürdüğünü ve ne zamana geri döndüğünü bilmiyoruz [62].

Bir keresinde çarşı içinde Müslümanlar Turapdar’la dalga geçerler. Turapdar İslam dinine karşı kaba ve cesur ifadeler kullanır ve bu nedenle kendisini yakalar ve döverler, bir kaç kere de yargılamaya çalışırlar. Efsanevi bir hikayeye göre, Turaptar’ı İstanbul’a kadar götürürler, hatta Şeyhülislam’ın ve Padişah’ın huzuruna çıkarırlar. Cesur ve korkusuz olması yanında, Turaptar aynı zamanda akıllıydı, sivri bir zekaya sahip, usta bir laf cambazıydı, söz sanatının farklı yöntemlerini biliyor ve söz söyleme ustalığı ve sazının cezbeden ezgileri sayesinde benzer zor durumlardan her daim sıyrılabiliyordu [63].

Turapdar bir gün sazı omzundan asıp gezerken, hakim omzundan asılı sazı şeytana benzeterek kendisiyle alay eder. Turaptar, sevgili sazını omuzundan indirir ve bir şarkı söylemeye başlar. Fakat şarkıya başlamadan şöyle der [64]: “Ben konuşmuyorum şimdi, sadece tercüme ediyorum...”.

Şarkının adı “Tut Ağaçtandır Teknesi” (Türkçe) [65]

Tut ağaçtandır teknesi

Tut ağaçtandır teknesi
Bağarsığdandır perdesi
Ğarip, igit eğlencesi,
Şeytan bunun neresindedir?

Armut ağaçtandır kolı,
Frenkisdandan gelir teli,
Hey, Allah’ın saşğın kulı,
Şeytan bunun neresinde?

Namaz kılsam, kılma demez,
Abdest alsam, alma demez,
Kadı gibi haram yemez,
Şeytan bunun neresinde?

Aşık Türapdar’dır adı,
Arşa çıkmışdır feryadı,
Başı büyük eşek kadı,
Şeytan bunın neresinde?

Turapdar hakkında anlatılan hikayeler çoktur. İlginç olan bu hikayeler aslında ozanın olağanüstü karakterini ve kendine has özelliklerini ortaya çıkarıyor. Anlatılan bir hikayeye göre, kendi ölümünü sezen ozan defin törenini organize ediyor. Kendisini çok seven halk ozana kızıyor, fakat Turapdar inatla mezarlığa yürümeye ısrar ediyor. Orada ayin yapılıp ozanı defnetmeden önce Türapdar son sözünü söylüyor [66].

Dinleyin Sözümi… [67]

Dinleyin sözümi, ağalar, begler,
Gönül şu cihanda eridi, gitdi,
Derd u ğam çekmeden, kan ağlamakdan.,
Bu cismim, bedenim, eridi, gitdi.

Khaber gelmiş vücudımın şehrinden,
Gönül khelas olmaz bu ğam pelinden,
Elin sitemından, felek kahrından,
Yazık, bu genç ömrüm çürüdü, gitdi.

Felek bir degirmen, insandır tane,
Ügüdür cümlei, koyamz kimseyi,
Erenler, soranlar deyseler hani?
Deyinki Türabdar var idi gitdi.

Türapdar’ın o gün defn edilip edilmediği bilinmiyor [68].

Gül suyuyla, yar, saçlarını

Âşıklara özgü aşk şarkılarına da sahip Türabdar. Mesela, sevgiliyi öven “Gül suyuyla, yar, saçlarını” [69] bir sevgi itirafıdır. Bize bu şarkının Ermenice tercümesi ulaşmıştır sadece. Tercümeyi bunu temel alarak yapıyoruz.

Gül suyuyla, yar, saçlarını,
Yoğur, nazlı, nazlı,
Böl, yetmiş bölüğe
Ör, nazlı, nazlı.

Yarim uykudan ne zaman uyandı?
Deniz gözlerini kırpma,
Gel bahçeye, kırmızı gülleri,
Topla nazlı, nazlı.

Yüzünün rengi aldı aklımı,
Gözlerimin uykusunu bitirdin,
Yar, sevginle kalbimin evini,
Yak, nazlı nazlı.

Türabdar’ın dertlerini denize,
Sevdan bana rüzgar oldu,
Gezer yan yan düşer
Ele nazlı nazlı.

Âşık Şevkiya

Âşık Şevkiya hakkında bilgiler çok az. Para kazanmak için İran taraflarına gittiği anlatılır. Bir kahvehanede yerli bir rakip ozan, Âşık Şevkiya’ya şu sözleri söyler (Türkçe):

İran gez, gurbet istersen, Tiran gez,
Gurbet elde bay olmadan,
Vad ilinden dilen gez.

Âşık Şevkiya sözlerden etkilenir ve sazını aldığı gibi memleketine döner [70].

Bıloların Sırma

1850’lerde Arapgir’de yaşadığı bilinen bir ozan da Bloların Sırma. Eğitimsiz olduğu, fakat kilise dualarına, ilahilerine vakıf olduğu ve onlardan bir kısmını geniş kitlelere anlaşılır kılmak için modern Ermenice’ye tercüme edildiği de bilinmekte. S. Pakhdigyan’a göre, Sırma kızıl saçlı bir kadındı. Mesleği fırıncılık olan bu kadın, aynı zamanda eleştirmendi ve canlı bir sosyal hayatı vardı [71]: Bloların Sırma iç dünyasını şu sözlerle dışa vuruyor:

Veremli Bloların Sırma dertlidir,
Derdimi arz edersem ferman olur.

1895-96 Ermeni Kırımı’ndan sonra yapılan yardım dağıtımına dair eleştirileri bize ulaşan eserlerinden biri.

Yine 1895 senesindeki kırım hakkında, Bloların Sırma Kürt’lere söylediği satırlar da kaleme almıştır (Türkçe):

Kürtler de malımızı talan ettiler,
Yıkdiler şen geynimiz, veran ellediler,
Yeyin de keyf edin üzüm basdığır,
Üzlerinize çıksın eşek arusu,
Biz kurtulduk, size ola darısı.

Avedis Masuments bu şarkı ile ilgili yorumunda şöyle yazıyor: “Bu bir kehanet, öngörü oldu, veya gerçekleşen bir lanet (...). Ve Kürtler de bizim gibi oldular. Onlar da kırım, katliam, tehcir acısını yaşadılar”. [72]

Diğer Âşıklar

Âşık Sel-Sefil’den ve Âşık Favzi’dan parçalar:

Çaresiz, mümkinsiz (Âşık Sel-Sefili) [73] (Türkçe)

Çaresiz, mümkinsiz derde düşmişiz,
Abdal olup biz geçmişiz cihandan,
Dolu bade ağu gibi içmişiz,
Kem khaberler vaz geçirdi bu candan.

Dile gelmez, söylenilmez, bilinmez,
Benim yarem yürektedir görünmez,
Hicran dolmuş, sızlar bu can sülünmez,
Lokman ister dele bilse bir yandan.

Sağalmazimiş yürekdeki yare,
Aradım derdime bulmadım çare,
Bir kimse yok Sel Sefili kurtare
Meger imdad olsun gene yareden.

Kardeşler, dinleyin… (Âşık Favzi) [74]

Kardeşler, dinleyin, bir şey diyeceğim,
Kiliseye gidip ağlamak lazımdır,
Gece gündüz kötü, iyi hazırdır,
Sadaka, vergi vermemiz bize lazımdır.

Meryem Ana’ya her an yalvarın,
Nurun ışınları kemer bağlamış,
O biricik oğlunu doğurdu bizim için,
Kızıl kan döktü, ağlamamız lazım.

Tanrı insanı suretine göre yarattı,
Cennetten kovdu, yoktu imanımız,
Cehennem geldi bozdu, yoktu imanımız,
Günah yolundan geri dönmek lazım.

Geçer bu dünya gelir ahiret,
Hey Favzi nasıl cevap vereceksin?
Pavlus ve Petrus Frengistan’da yatmışlar,
Gideriz [anlaşılmaz iki kelime, ç.n.]bize lazım.
(Üstrahip Muşeğ Seropyan tarafından aktarışmıştır).

Kıdemli Papaz Arapgirli Margos da bu yörenin ozanlarındandır, fakat kendisi hakkında hiç bir bilgiye sahip değiliz, sadece o dönemde bu isimde bir papazın olduğunu biliyoruz [75]. 19.-20. yy. âşıkları arasında Kör Kevo, Köroğlu, Hacı Kerem Arınderyan, Gornak ve diğerlerini sayabiliriz [76].

Âşıklar arasında sayılmasa da Mıgırdiç Der Bedrosyan’ın adını da burada anmamız gerekir. Kendisi Arapgir’de müzik öğretmeni olarak tanınan bir kişiydi. 1870’lerde Dzak köyünde doğmuş, ilköğrenimini muhtemelen köydeki S. Nışan okulunda almıştı. Eğitimine Arapgir ve Kudüs’deki S. Hagop Manastırı okulunda devam etmiş olan Der Bedrosyan, burada da diyakos olarak takdis edilmişti. Dört sesli, karma bir koro kurmuş olan Der Bedrosyan’ın kadife gibi bir sesi olduğu anlatılır [77]. Şarkı ve şiirlerini “Hovverk” (Çoban Şarkısı) başlığındaki kitapta toplamıştır. Hocası anısına, A. Masuments 1930’larda onun şiirlerini bestelemiştir [78].

Bize miras kalan az sayıda şarkının önemli bir kısmını Avedis Masuments’in kaydetip derlemiş olduğunu da belirtmemiz gerekir. Bu kutsal çalışma sayesinde Arapgir ezgileri gelecek kuşaklara aktarılabiliyor.

  • [1] Antranik L. Poladyan, Arapgir Ermenileri Tarihi [Ermenice], New York, Baykar Matbaası, Amerika Arapgir Derneği yayını, 1969, s. 196.
  • [2] Poladyan, s. 278.
  • [3] Mihran Tumacan, Memleketten Ezgiler ve Deyişler [Ermenice] II. Cilt, Yerevan, Ermenistan Bilimler Akademisi Yayını, 1983, s. 362.
  • [4] a.g.ç., s. 362.
  • [5] Tumacan, s. 374.
  • [6] Poladyan, s. 202.
  • [7] a.g.ç., s. 264.
  • [8] a.g.ç., s. 265.
  • [9] a.g.ç., s. 237.
  • [10] a.g.ç., ss. 266-267.
  • [11] a.g.ç., ss. 268-271.
  • [12] a.g.ç., s. 237.
  • [13] a.g.ç., ss. 272-274.
  • [14] a.g.ç., ss. 237-238.
  • [15] a.g.ç., ss. 275-277.
  • [16] a.g.ç., s. 238.
  • [17] a.g.ç., ss. 279-282.
  • [18] Sarkis Pakhdigyan, Arapgir ve civar köyleri: Tarihi ve etnografik bir bakış [Ermenice], Beyrut, Vahakn matbaası, 1934, s. 81
  • [19] a.g.ç., ss. 79-83։
  • [20] a.g.ç., ss. 90-91։
  • [21] a.g.ç., s. 96։
  • [22] Mihran Tumacan, s. 131.
  • [23] a.g.ç., s. 362.
  • [24] a.g.ç., s. 242.
  • [25] a.g.ç., s. 139.
  • [26] a.g.ç., ss. 172-173.
  • [27] a.g.ç., ss. 172- 173.
  • [28] a.g.ç., ss. 172-173.
  • [29] a.g.ç., ss. 173-174.
  • [30] a.g.ç., s. 174.
  • [31] a.g.ç., s. 176.
  • [32] a.g.ç., s. 178.
  • [33] a.g.ç., s. 180.
  • [34] a.g.ç., s. 171.
  • [35] a.g.ç., s. 360.
  • [36] a.g.ç., s. 363.
  • [37] a.g.ç., s. 367.
  • [38] a.g.ç., ss. 374-375.
  • [39] a.g.ç., s. 375.
  • [40] a.g.ç., s. 161.
  • [41] Poladyan, s. 236.
  • [42] R. Atayan, Komitas, Eserler, 9. Cilt, Ermenistan Bilimler Akademisi “Gitutyun” yayıncılık, Yerevan, 1999, s. 103.
  • [43] Mihran Tumacan, s. 360.
  • [44] Poladyan, ss. 239-240.
  • [45] a.g.ç., s. 211.
  • [46] a.g.ç., s. 213.
  • [47] a.g.ç., s. 214.
  • [48] a.g.ç., ss. 214-215.
  • [49] a.g.ç., ss. 251-253.
  • [50] a.g.ç., s. 215.
  • [51] a.g.ç., s. 249.
  • [52] a.g.ç., ss. 249-250.
  • [53] a.g.ç., s. 242.
  • [54] a.g.ç., s. 248.
  • [55] a.g.ç., s. 246.
  • [56] a.g.ç., s. 244.
  • [57] a.g.ç., s. 216.
  • [58] Sarkis Pakhdigyan, Arapgirli Âşıklar [Ermenice], Arapgir ve Çevresi Hemşehrileri Derneği yayınları, Beyrut, Şınorhkyan matbaası, 1943, s. 11.
  • [59] Poladyan, s. 220.
  • [60] a.g.ç., ss. 220- 222.
  • [61] a.g.ç., ss. 260-261.
  • [62] Sarkis Pakhdigyan, Arapgirli Âşıklar, s. 19.
  • [63] Poladyan, ss. 216-217.
  • [64] a.g.ç., s. 217.
  • [65] a.g.ç., ss. 255-256.
  • [66] a.g.ç., ss. 218.
  • [67] a.g.ç., ss. 257-259.
  • [68] a.g.ç., s. 259.
  • [69] a.g.ç., s. 253.
  • [70] a.g.ç., ss. 224.
  • [71] Sarkis Pakhdigyan, Arapgirli Âşıklar, s. 28.
  • [72] a.g.ç., ss. 28-29; Poladyan, s. 224.
  • [73] Poladyan, s.223 ve 262.
  • [74] Poladyan, s. 223.
  • [75] Sarkis Pakhdigyan, Arapgirli Âşıklar, s. 27.
  • [77] Poladyan, s. 225.
  • [78] Sarkis Pakhdigyan, Arapgir ve Çevre Köyleri, s. 36.
  • [79] Poladyan, ss. 291-292.