Hüsenig mezarlığında toplanmış halk. (Kaynak: Vahe Hayg, a.g.e.)

Harput - Bayramlar

Yazan: Yazan: V. Taşçıyan, 02/05/2012 (son değişiklik: 04/05/2012) - Çeviren: Arlet İncidüzen

Osmanlı Ermenilerin bayram takvimi genellikle aynıdır. Coğrafi mesafeler veya yerel özellikler bu konuda büyük bir farklılık yaratmamaktadır. Bununla birlikte çeşitli bayramlarda düzenlenen ayinlerde, toplumsal ve törensel açıdan farklılıklar gözlemlenmektedir. Bunlar kimi zaman önemsiz farklılıklar olsa da aynı zamanda Osmanlı Ermenilerinin çok kökenli yaşamını da ortaya koymaktadırlar. Bu ayrıntılar aynı zaman yöreye özgü ortamları, tarihi, siyasi ve kültürel etkenleri anlamlandırmada önemli yöntemleri teşkil etmektedirler.

Harput Ovası söz konusu olduğunda da böyle farklılıklara rastlamak mümkündür. Örneğin, bazı Hıristiyan bayramlarının kutlanması sırasında bu törenlerde Ermenilerin yanı sıra Türk ve Kürt kaynaklarına göre yöre Müslümanlarının da bulunması ilginçtir. O günkü veya günlerdeki kutlama ve ziyafetlere bütün ahali hep birlikte katılırdı. Ermeniler için kutsal sayılan ziyaret yerleri arasında Süryanilere ait azizlerin bulunması da başka ilgi çekici bir özelliktir. Bu durum, muhtemelen geçmişte bölgede çok büyük sayıda Süryani yaşamış olmasının yarattığı dini-kültürel etkiden ileri gelmektedir.

Ermeni bir aile, Harput şehri, 1915 civarı. Ön sıradaki çocuklar, soldan sağa: Garabed Margosyan (Ağavni’nin oğlu), adı bilinmeyen bir çocuk (kucaktaki), Menduhi Gosdanyan (evlendikten sonra Çeçeyan, soyadı daha sonra değişir ve Engin olur), Sarkis’in oğlu (adı bilinmiyor), adı bilinmeyen bir çocuk. Oturanlar, soldan sağa: Garabed (“Asdıragak”) Kelcikyan, Turunc Atamyan Kelcikyan, Yeğnar Atamyan Gosdanyan. Ayaktakiler, soldan sağa: Ağavni Kelcikyan Margosyan (evlendikten sonra Balyan, Garabed’in annesi), 2. ile 5. arasındakiler Kelciyan kızları veya gelinleri ile Kelcikyan oğulları veya damatları. Kadınlardan biri Sarkis’in karısı ve muhtemelen 6. kişiolan Sarkis’in (Yeğnar’ın evlatlık oğlu) yanında duran. (Kaynak: Zabel Kalusdyan Goşgaryan arşivi)

Yeni Yıl

Yeni Yıl, Noel perhizinin üçüncü gününe tekabül ederdi. O akşam sofra çok çeşitli perhiz yemekleri, meyveler, rakı ve şarapla donatılırdı. Dolayısıyla, evin kadınları ve kızları 30 Aralıktan itibaren yemek hazırlığına başlar, Yeni Yıl sofrası için özellikle tatlılar, kete, simit [1] ve aşure hazırlarlardı.

Khulaküğ’den (Hülvenk, Şahinkaya) genel görünüm, resmin merkezinde Surp Kevork Kilisesi görünmekte. (Kaynak: Vahe Hayg, a.g.e.)

31 Aralık hediyelerin dağıtılma günüydü. Akraba ve dostlar birbirlerine hediye verir, gelinler el işlerini (takke, kese, mendil vs.), damatlar ise meyve (armut, nar, elma), ayna, İran eşarbı, Eğin kumaşından başörtüsü, altın takı, çorap, ayakkabı gibi hediyeler verirlerdi yakınlarına. Çocuklar “kodegakh” yaparlardı yani evlerin çatılarından ucuna bir torba bağladıkları ipleri sarkıtırlardı. Evin kadınları bu torbalara şekerleme, kuruyemiş, karpuz veya kavun çekirdeği vs. doldururlardı. “Kodegakh” geleneğine Tadem (Tadım) köyünde de rastlamaktayız. Yine aynı gelenek Pazmaşen’de (Bizmişin/Sarıçubuk) Noel gecesi görülürken, Komk (Yenikapı) köyünde Yeni Yıl’ın ertesi sabahı görülmektedir. Yeni Yıl günü misafirliğe giden herkes mutlaka “gağantlaşma”yı [yeni yıllaşma] unutmamalıdır yani küçüklere şekerlemeler, tatlılar hediye etmeyi. Küçük çocuklar yeni yılın ilk sabahı uyandıklarında, evin duvarına astıkları çorapların içinin, önlük ceplerinin ve yatak başındaki sehpaların üzerinin Noel Baba tarafından kuru üzüm, ceviz, kuru dut, badem, pestil, harçlık gibi hediyelerle doldurulmuş olduğunu görürler. Harput şehrinde, Yeni Yılın ilk akşamı, evin çocukları babalarını “asma” hazırlığına girişirler. Akşam eve dönen babanın üzerine çullanan çocuklar, babalarının beline kalın bir ip bağlayarak onu tavandan asmaya çalışırlar. Babanın “çilesi” ancak yanında getirdiği tatlıları çocuklara vermeyi kabul edince biter. [2]

Yetişkinler için bayram kutlamaları Yeni Yıl akşamı başlar, köylerde (örneğin Pazmaşen, Tadem, Parçanc) gece yarısı çeşmeye gidip Yeni Yılın ilk suyunu testilere doldurup eve getirmek âdettendir. Böylece kız-erkek, köyün bütün gençleri sokaklara dökülür ve şarkılar söyleyerek köyün çeşmelerinin yolunu tutarlar. Kimileri soğuk havaya rağmen, bu suların sihirli etkisi olduğu ve kişinin fiziksel ağrılarını dindirebileceğine inanıldığından, çeşmelerin havuzlarında yıkanır. Ayrıca bu durum, çeşmelerin ruhlarından Yeni Yıl için iyi dileklerde bulunma vesilesi de olur. Köylüler, özellikle de genç kızlar çeşmenin kaynağına buğday, arpa, nohut tohumu, yeni doğum yapmış bir inek veya koyunun ilk sütünden yapılma peynir (yerel deyişle kher), pamuk tohumu, bezelye ve nal atarlardı. Ayrıca çeşmelere ithaf edilen ve çeşitli köylerde de söylenen manileri de vardı:

Sana buğday ve arpa verelim
Bize binlerce iyilik getir
Hoş geldin Yeni Yıl.
[3]

Veya

Çeşme, çeşme, al sana ekmek, kapını açık tut hep.
Al sana nal, ver bana mal.
Çeşme, al sana kher, bana sevgi ver.
Al saba tohum, bereketinle bizim eve gel.
Süt çeşmesi, sana burçak getireyim ki ineğim sütü tatlılaşsın.
Kaynağına şans, tatlı akan güzel su, muradımı duy, bana tatlı bir oğlan çocuk ver.
Kaynağına şans, tatlı akan güzel su, muradımı duy, gölümün sevdiğini bana ver.

Titreme ve ateşten mustarip olanlar da her defasında şu sözleri söyleyerek, üç defa suya girip çıkarlardı: “Al paramı, götür titrememi.” Başka hastalarda da genellik dut ağacı olan çeşmenin yanındaki ağaca tırmanırdı. Üzerinde sadece bir gömlek ve donla ağaca tırmanan hasta, ağacın bir dalını tutarak şöyle demeliydi:

“Dut silkeliyorum, kim yiyecek?”

Aşağıdakiler şöyle cevaplardı:
“Bu soğukta dut olur mu?” veya “Ey deli, kış vakti dut olur mu?”

“Titreme oluyor da dut olmaz mı” veya “Dut silkerim, titremeyi silkerim” derdi hasta.

Sonra dalı üç kere sallar ve iyileşeceğine ikna olmuş şekilde ağaçtan aşağı inerdi.

Köylüler, Yeni Yılın o gecesi çeşmeye yanlarında simit de getirirlerdi. Bu simitleri çeşmenin suyunda ıslattıktan sonra eve döner ve verimliliklerini artırması için ahırdaki hayvanlara yedirirlerdi.

Köylerde, geleneğe göre, yeni evli gelinler ancak evliliklerinin ilk Yeni Yılını geçirdikten sonra baba evini ziyaret edebilirlerdi. Onlar da o gece kırmızı testilerini yüklenip çeşmeye gider ve oradan su doldurarak baba evlerine götürürlerdi. O özel gün için yeni gelinler en güzel kıyafetlerini giyerlerdi. [4]

Ziyafet, Yeni Yıl sabahı da devam eder. Sofralar tatlılar ve bolca şarapla donatılır. Büyük küçük karşılıklı Yeni Yıl ziyaretlerinde bulunur. [5] Habusi (İkizdemir) ve Pazmaşen köylerinde, Yeni Yılın ertesi günü çeşitli eğlencelerin yanı sıra manda güreşleri, at yarışları ve güreşler de tertip edilirdi. [6]

Noel Karnavalı ve Perhizi

Bu karnaval Noel perhizi ardından düzenlenir ve bütün bir hafta sürer. Bu dönemde etli ve yağlı yemekler pişirilir. 29 Aralık tarihinden başlayarak Noel orucu boyunca bu tür yemeklerin yenmesi kesinlikle yasaktır. Evde bayram temizliği yapılır ve Noel karnavalının Perşembe günü misafir ağırlamak üzere hazırlıklar görülür. Tadem köyünde, o günkü yemeğin ve kutlamaların en önemli konuğunun hanenin vaftiz babası olduğunu bilmekteyiz. Noel orucu sekiz gün sürer, Yeni Yıl gecesini de kapsar ve Noel Yortusunun arife günü sona erer. [7]

Noel Arifesi [Cırakaluyts]

Noel Yortusu’nun arife akşamı, Noel orucunun yedinci günüdür. Boğosyan, kitabında, 1876 senesinde Pazmaşen köyünde arife akşamı kilise kampanasının çalmasıyla bütün köyün ayine katılmak üzere kiliseye akın ettiğini aktarır. Ayini yürüten papazın yanında, öğrenciler Kutsal Kitap’tan okumalar gerçekleştirirler. Ayrıca o gün kiliseye en büyük bağışta bulunan kişiye, Daniel Kitabı’ndan pasajlar okutmak da âdettendir. [8]

Garip Şahbazyan da kendi köyü Tadem’deki bu okuma geleneğinden bahseder. Tadem’de gerçekleştirilen ayinleri, köyün tamamının kilisede hazır bulunuşunu, kilisenin dört bir yandan yakılan mumlarla nasıl aydınlatıldığını çok canlı bir şekilde aktarır. Kadınlar, koro balkonunda ve iç taraflarda, erkekler ise kadınlar ile mihrap arasındaki alanda durular. Herkes en güzel kıyafetlerini giyinmiştir ve erkekler kesinlikle kiliseye ayakkabılarını çıkararak girerler. O günkü komünyon ayini perhiz tutmuş olan genç ve yaşlılara özel gerçekleştirilir. Cırakaluyts uzun bir ayindir, gece geç vakitte son bulur. O gece aynı zamanda orucun son günüdür. Ancak Paskalya orucunda olduğu gibi Noel’de de oruçlular perhizlerini et yiyerek değil, hayvansal gıdalarla (süt, yağ vb.) sonlandırırlar. Buna “açılış” [navagadik] adını verirler. Harput ovasında Noel arifesinde oruç sonlandırmak için âdet üzerinde genellikle semizotu çorbası içilir. Ayrıca kilise görevlileri evden eve dolaşarak İsa’nın doğumunu bildirmek için “müjde” (avedis) ilahisini okurlar. Onlara hediye olarak bulgur, kavurma, şarap, yumurta, ekmek, şıra vs. verilir. [9]

Noel Yortusu

Noel günü gerçekleştirilen, Haç’ı suya batırma ve sudan çıkarma seremonisi. (Çizim Juliette Inigo’ya ait, Huşamadyan)

Cırakaluyts’un ertesi günü olan 6 Ocak tarihinde, kilise kampanası sabah erkenden çalınır ve cemaat Mesih’in doğumunu kutlamak için yine kiliseye gider. Haç’ın sudan çıkarılma seremonisi [İsa’nın Vaftizci Yahya tarafından vaftiz edilmesini sembolize eder] o gün gerçekleştirilir. Bu tören için de yine kiliseye en yüksek bağışta bulunan kişi seçilir. Haç, suyla dolu büyük bit leğenin içinde olur. Peder, “Haç’ın vaftiz babası kim olacak?” diye seslenir. Ve açık artırma başlar. Kimi on kuruş teklif eder, kimi bir okka iplik, kimi bir okka mum veya bir litre zeytinyağı. Nihayetinde peder seçimini yapar ve seçilen vaftiz babasında bir kilise cübbesi giydirilir. Vaftiz babası Haç’ı sudan çıkarır ve bu haç herkes tarafından öpülür. [10]

Kilisedeki ayin biter bitmez, öğrenciler öğretmenleriyle birlikte “müjde”yi vermek için evleri dolaşmaya başlarlar. Öğretmen, böylece her evden birkaç kuruşluk bir hediye toplar. “Müjde” ilahisi okumak öğrenciler için de kârlıdır. Evlerin damlarına çıkarak, bir ipin ucuna bağladıkları heybeleri aşağı sarkıtır ve “müjde”yi okumaya başlarlar. Evin hanımı bu çantalara yumurta, yağ, kavurma doldurur. Küçükler bunları evlerine götürüp pişirir ve yerler. [11]

Noel günü aynı zamanda ismi Donabed olan erkeklerin de isim günüdür. Bu nedenle adı Donabed olan herkesin o gün sofrası zengin olur ve evlerinde misafirler ağırlayıp ziyafet verirler. [12]

Bakır ev aletleri. (Kaynak: Henry J. Van-Lennep, Bible lands. Their modern customs and manners, Cilt II, Londra, 1875)

Vartanank/Vartanants

Bu bayram 1908’den sonra daha büyük bir önem kazanır. Vartanants daha önceleri sadece kiliselerde kutlanan bir bayramken, Meşrutiyet’in ilanından sonra kamu alanlarında da kutlanmaya başlamıştır. [13]

Hz. İsa’nın Tapınağa Sunulması (Meled, Melemed, Derındas, Diyarıntaraç)

Şubat ayındadır. Geceleyin, Harput şehrindeki, Hüsenig ve Mezire’deki Ermeniler evlerinin damında ateş yakarlar. İri ağaç dalları iki-üç saat boyunca yakılır ve kızlar-oğlanlar ateşin etrafında halay çekip şarkılar söyler, kimileri ateşin üzerinden atlar. [14]

Meled, köylerde de büyük bir coşkuyla kutlanır. Önce kilisede akşam ayini düzenlenir. Sonra köylüler ellerindeki mumlarla kendi mahallelerindeki ateşi yakmaya giderler. Farklı mahallelerde o gece ateşin yakılacağı yerler belirlenir. Bazı köylerde ateş sadece kilisenin avlusunda yakılır. Parçanc (Perçenc/Akçakiraz) da bu köylerden biridir. Kilisenin avlusunda hazırlanmış devasa odun yığınını yakma şerefi, o gün kiliseye en büyük bağışı yapan kişiye aittir. Bu ihtişamlı şenlik ateşinden sonra köylüler, ellerinde yanan mumlarla evlerine dönerler ve şenlik ateş artık damlarda devam eder. Her aile, kendi damında ufak bir ateş yakar ve oyunlar, şarkılar damlarda devam eder. Yakacak olarak genellikle ardıç ağacı kullanılır. [15]

Meled günü gençler yakacak toplama işine büyük bir coşkuyla katılırlar. Şenlik ateşinin küllerinin de sihirli etkisi olabileceği düşünülür. Köylüler bu külleri, yılanların ve akreplerin yaz aylarında evlerinden uzak durmaları için damlarının üzerine serperler. Külleri yine ahırlara, kümeslere, tarla ve bostanlara da serperler ki Meled bolluk ve bereketi de buralara varsın. Garip Şahbazyan, Tadem köyünde o yıl evlenmiş olan erkeklerin Meled geleneğine çok ciddi bir biçimde uymaları gerektiğini aktarır. Kilisenin avlusuna bolca yakacak getirip bırakmak zorundadırlar. Bu geleneğe hürmet etmeyenlerin genç gelinleri, Şıvod denilen kötü ruh tarafından çalınabilir. [16]

Gosdanyan ailesi, Harput şehri. Soldan sağa: Ağavni Gosdanyan, Yeğnar “Ana” Gosdanyan (evlenmeden önceki soyadı Atamyan, Ağavni’nin annesi), Dikran Gosdanyan (Ağavni’nin erkek kardeşi), Krikor Gosdanyan (baba), Hovhannes Gosdanyan (amca), Hovhannes’in karısı (ismi bilinmiyor), Azniv Gosdanyan (Hovhannes’in kızı). (Kaynak: Zabel Kalusdyan Goşgaryan arşivi)

Surp Sarkis

Bu azizin günü Parçanc köyünde büyük bir coşkuyla kutlanır. Rivayete göre Aziz Sarkis Yunanistan’dan İran’a kaçarken Parçanc köyünün yakınlarında bulunan, Vartkeğ denilen yerde konaklar; daha sonra bu yerin adı Surp Sarkis olur. Halk efsanesine göre, her Surp Sarkis gecesi, şehit komutan beyaz atıyla birlikte Hıristiyanların damlarından geçer. Özellikle evin hanımları üç gün oruç tutarlar ve o akşam atın nalının izini görebilmek umuduyla bacanın yanına un veya hamur koyarlar. Bu, o evin bereketli bir yıl geçireceğine delalet eder. [17]

Hüsenig’de, bu küçük köyün kuzeyinde sıradağların en yüksek zirvesi üzerinde bulunan doğal bir taş köprüye Surp Sarkis denir. Buranın, kötürüm çocukları iyileştirdiğine inanılır. Surp Sarkis gününde, kadınlar çocuklarını alarak bu en yüksek tepeye çıkar, köprü üzerinde mum yakıp, Aziz Sarkis’in atının nal izleri olduğuna inanılan çukurları öper, kayadaki çatlaklara metal paralar bırakıp evlerine dönerler. [18]

Harput şehri, sokakta yaşam. (Kaynak: Victor Pietschmann, Durch kurdische Berge und armenische Städte, Viyana, 1940)

Pun Paregentan/Pargendank (Karnaval)

Büyük oruç başlamadan önceki bir haftalık dönemdir. Köylerde bu günler yeme-içme, eğlence, davul-zurna ve şarkı-türkülerle meşhurdur. Okullar tatil olur ve köylüler de işe ara verirler. O hafta ayrıca çeşitli oyunlar düzenlenir: güreş, Arap düğünü taklitleri, kalkan dövüşleri ve manda güreşleri. Mandalar, bütün bir yıl boyunca köyde ihtimam görürler, sadece Paregentan döneminde dışarı çıkarılır, köyde dolaştırılır ve birbirleriyle dövüştürülürler. En görkemli ve yoğun katılımlı manda güreşleri Sursur köyünde gerçekleşir.

Paregentan eğlencelerinden deve oyunu. Çizim Juliette Inigo’ya ait, Huşamadyan.

Paregentan eğlenceleri arasında deve oyunu de yer alır. İki güçlü erkek, omuzlarının üzerine bez ve paçavralardan yapılmış develeri ve bu develerin sırtına oturmuş, suratı siyaha boyalı eski püskü giyimli deveciyi alırlar. Develeri davul-zurna eşliğinde tüm köyde dolaştırırlar ve deveci de çeşitli şakalarla köylüleri eğlendirir. Ermeni ve Kürtlerin birlikte yaşadıkları köylerde, Kürtlerin de Paregentan kutlamalarına katılması ilginçtir. Örneğin Dzovk (Gölcük) köyünde, hem köyün yerlisi hem de civar köylerde yaşayan Kürtler Paregentan döneminde eğlencelere, dans ve şarkılara iştirak ederler.

Noel yortusu öncesindeki karnavalda olduğu gibi Paregentan’da da misafirler arasında en büyük hürmet ve önem evin vaftiz babasına gösterilir, vaftiz kızları ve erkekleri onu en iyi şekilde ağırlar. Bu eğlence ve keyif haftası, Pun Paregentan [Asıl Paregentan] adı verilen Pazar günü sona erer. Harput şehrinde, Mezire ve Hüsenig’de, Paregentan kutlamaları daha çok bu Pazar günüyle sınırlandırılmıştır. Hüsenig’de, halk geniş damı olan evlerde toplanır, oyunlar oynar, dans edip şarkılar söyler. Bazıları kılık değiştirir, mesela Çingene kılığına girerler, kimileri ayı kılığında davul-zurnayla dans eder. Biraz farklı da olsa Hüsenig’de de deve oyunu oynanır. Ancak burada, damın üzerinde uzun boylu ve güçlü bir erkeğin omuzlarına deve eyeri yerleştirir, üzerine de Arap kıyafetleri giydirilmiş bir kız çocuğu oturtulur. Deve, müzik sesiyle birlikte dans ederken kız da ilikle iplik eğirir. Kürt düğünü taklitleri de o gün düzenlenen eğlenceler arasındadır. Pun Paregentan günü, akşam yemeğinde kaburga ve yağlı pirinç pilavı pişirilmesi âdettendir. [19]

Büyük Perhiz

Genellikle, beş yaşını doldurmuş herkes perhize uymalıydı. Yani 40 gün boyunca hayvansal gıdalardan (et, yağ, yumurta, süt, yoğurt vb.) uzak durulmalıydı. Harput ovası köylerinde sanki bir yas tutuluyormuş gibi şarkı-türkü, eğlence ve kutlamaların hepsi son bulur; dua ve tövbeyle dolu uzun haftalar yaşanırdı. Köylerde her gün üç-dört defa ayin düzenlenirdi. [20]

Büyük Perhiz, Pazartesi günü yani Paregentan’ın bitişinin hemen ardından başlardı. Perhizin ilk günü Mıgındon veya Mıdank denirdi ve bu günde evin gelinleri ile kızları, sabah erkenden karnavaldan kalma bütün kap kaçacağı, tepsi ve tavaları hatta içerisinde herhangi bir et veya yağ parçası, kokusu kalmasın diye tandırı bile yıkayıp temizlerlerdi. [21] Parçanc köyünde bu temizlik Pazartesi gününden önce yapılmalırdı. [22] Bazıları, özellikle büyükler Miajum tutarlardı. Yani perhiz boyunca günde sadece bir öğün yemek yerlerdi. Miajum, ya perhizin tamamı boyunca ya da perhizin ilk ve son haftasından tutulurdu. [23] Şahbazyan, kendi köyü Tadem’de uygulanan perhiz yemeği mönülerini şöyle aktarır.

Tadem (Tadım), Uluhocyan ailesi, 1910. Ortada oturan, şapkalı Misak Uluhocyan. (Kaynak: Vahe Hayg, a.g.e.)

Pazartesi- Kahvaltı: ince bulgur çorbası, üzerine susam yağı eklenir. Öğle yemeği: Kuru tatkhan veya haşlanmış sarımsak. Tatkhan veya Tatkhon dövülmüş ve çekilmiş nohut, tuz, pul biber, karabiber ve nane karışımına denirdi, içine ekmek batırılarak yenirdi. Akşam yemeği: karışık çorba (türlü), içinde kurutulmuş kavun, bir salatalık türü olan guta ve kabak kabukları olurdu.

Salı- Kalvaltı: Karabiber ve susam yağıyla lezzetlendirilmiş erişte. Öğle ve akşam yemekleri: Kabak khorusu.

Çarşamba- Kahvaltı: Mercimek çorbası. Öğlen ve akşam yemekleri: Tarhana.

Perşembe- Kahvaltı: Susam yağıyla pişirilmiş pilav. Öğle ve akşam yemekleri: Kuru fasulye.

Cuma- Kahvaltı: Çekilmiş mercimek ve bulgur. Öğle ve akşam yemekleri: Markhota çorbası.

Cumartesi- Kahvaltı: Susam yağlı, bulgur çorbası. Öğle yemeği: Şıra ve ekmek üzerine sürülmüş tahin. Akşam yemeği: Semizotu çorbası.

Pazar- Kahvaltı: Susam yağına pilav. Öğle ve akşam yemekleri: Perhiz köftesi.

Bu yemeklerin yanında çeşitli turşular özellikle Harput ovasında meşhur olan, biber veya isot, domates, patlıcan ve kereviz turşusu da tüketilirdi. [24]

Büyük Perhiz’in dördünce Çarşambasına Miçink denir ve yedi haftalık orucun yaklaşık olarak yarılandığını işaret eder. O gün her evde Miçink köftesi yapılır ve öğle yemeğinde tüketilir.

40 günlük oruç dönemi boyunca evin tavanına (Vahe Hayg’a göre kilerin tavanına), üzerine yedi adet kırmızı horoz tüyü batırılmış bir soğan asılır. Perhizin her bir haftası dolduğunda, tüylerden biri soğan çekip çıkarılır. [25]

Perhiz döneminde tavandan asılan yedi tüylü soğan. Çizim Juan Manuel Moreno’ya ait, Huşamadyan.

Dzağgazart (Zartazar) [Palmiye Pazarı]

Büyük Perhizin son Pazar günüdür. Harput ovasında bu güne Zartazar adını da verirler. Hz. İsa’nın Kudüs’e girişinin kutlandığı, doğanın yeşillenmeye başlamasıyla baharı müjdeleyen sevinçli bir gündür. Harput şehrinde o gün söğüt dallarından düdükler yapılır, sokaklar ve evler düdük ve eğlence gürültüsüyle dolardı. İnsanlar, kiliseden evlerinde yeşil yapraklı dallarla dönerdi. [26] Tadem köyünde, Dzağgazart günü sabahın erken saatlerinde kilisenin mihrabı bahçe ve bostanlardan toplanmış çiçekli badem, kayısı, vişne ve erik dallarıyla süslenirdi. Bunların etrafında mumlar yakılırdı. Akşamüzeri cemaat yine kilisede toplanır ve “Tırınpatsek” (Kapıların Açılışı) ayini gerçekleştirilirdi. Peder, önündeki tepsiye elindeki çekiçle üç kere vurarak, “Aç bize, Efendimiz, hayır kapılarını” duasını okurdu. Bu sırada halk da ağlamaya başlar ve dizlerini döverdi. [27]

Dzağgazart günü kilise çiçekli badem, kayısı, vişne ve erik dallarıyla süslenirdi. Çizim Huşamadyan’a ait.

Kutsal Perşembe

Harput ovası köylerinde öğle vakti kilisenin kampanası çalınır ve herkes çalışmayı bırakır. Herkes kiliseye gider; mihrabın önünde Hz. İsa’nın temsil mezarı konulmuş olur ve “Ayak Yıkama” [Vodınlıva] merasimi gerçekleştirilir. Kadınlar yanlarında tereyağı ve yağ getirirler. Büyük bir leğenin içine su doldurulur ve yanında da evlerden getirilen tereyağı ve yağ konur. Kilise korosu ilahiler okurken, peder kilise cübbesi giyinmiş on iki koro üyesinin ayağını yıkayıp, ayaklarının üzerine kutsanmış yağ koyar. Sonra sıra cemaate gelir, insanlar sırayla pederin yanına gider; peder onların sağ eline yağ koyar ve insanlar da bu yağı alınlarına, gözlerine ve ellerine sürerler. O gün kutsanan yağın arındırıcı bir etkisi olduğuna inanılır. Aynı yağı hayvanlarının alınlarına ve boynuzlarına da sürerler. [28] Tadem ve Pazmaşen köylerinde, genç gelinler ve kızlar o gün dikiş dikerek, sembolik olarak Hz. İsa’yı gammazlayan Yehuda’nın gözlerini dikerek onu cezalandırmış olurlar. [29]

Kutsal Perşembe gecesi, karartma [khavarum] yapılır. Sabaha karşı saat ikide kilisenin kampanası çalar. Mihrap perdeyle örtülür ve önüne üzerinde tacı ve miğferiyle Hz. İsa’nın bedeni konur. Kilisenin bütün kandilleri söndürülmüş olur ve sabahın karanlığında kilise tam bir karanlığa gömülür. Saatlerce ilahiler ve İncil’den pasajlar okunur. [30]

Kutsal Cuma

Yine ayin düzenlenir. On iki büyük mum –içlerinden biri siyah renkli olur- sofranın üzerine konur. “Göklerdeki Efendimiz” ilahi okunmaya başladığında siyah mum dışarı çıkarılır ve saklanır. Bu, Yehuda’nın yokluğunu sembolize eder. [31]

Pazmaşen [Bizmişin/Sarıçubuk] köyünden, Ermeni bir ailenin üyelerinin Mezire’de [Mamuret-ül Aziz] çekilmiş bir fotoğrafı, 1907. Soldan sağa: Bahar Malkhasyan (evlenmeden önceki soyadı Sahagyan), Sahag (Bahar’ın yeğeni), Zaruhi Malkhasyan (evlendikten sonra Muradyan, Bahar’ın kızı). (Kaynak: Craig Wallen arşivi)

Kutsal Cumartesi

Yumurta hazırlıkları yapılır. O gün de önceki iki günde olduğu gibi yumurtalar kökboyası veya soğan kabuklarıyla birlikte haşlanarak kırmızıya boyanır. Ayrıca o gün bol miktarda ayran da hazırlanır. Çünkü o gün, çocukların süt veren hayvanı olmayan veya fakir olan ailelere testilerle ayran dağıtması âdettendir. Kimse iş görmez. Gelinler, Kutsal Cumartesi günü baba evlerini ziyarete giderler. Öğleden sonra kilisenin kampanası çalar ve cemaati Paskalya’nın Cırakaluyts ayinine katılmaya çağırır. Mihrabın perdesi açılır ve peder kafasında altın miğferle ayine başlar. Sonra sıra Daniel Kitabı’ndan yapılacak okumalara gelir. Bu ayin sırasında da mezat yapılır ve yine kiliseye en yüklü bağışı yapan kişiye okuma hakkı tanınır. Genellikle okumaları bağışçının çocuğu yapar. Öğleden sonra saat üç civarında ayin biter, halk evlere dağılır ve khıtum yani perhizin son yemeği yenir. Gençler ve çocuklar köy meydanında toplanarak yumurta savaşı yaparlar. Bu eğlence ertesi bir iki günde de devam eder. Pazmaşen’de, akşamüzeri, güneşin batmadan önce kızlar ve gelinler yakınlarda bulunun, Khaçkar ve Surp Zakarya denilen ziyaret yerlerine gider, mum yakarlar. Kimileri de burada güvercin veya horoz kurban ederler. [32]

Paskalya

Khulaküğ mezarlığında bir Merelots (mezarlık ziyareti) günü. (Kaynak: Vahe Hayg, a.g.e.)

Ayin sabah erkenden başlar. Ayinden sonra Harput ovası Ermenileri tam bir bayram havasına girerler. Parçanc’ta manda güreşleri yapılır. Pazmaşen’de, köylülerin tamamı ayinden sonra civardaki Khaçkar’a ziyarete gider. Khaçkar, yaklaşık dört metre beyaz bir kayaya oyulmuş bir haçtır. Burada güreş müsabakaları düzenlenir, oyunlar oynanır, ahali dans edip şarkılar söyler. Hüsenig’de, Pazar öğleden sonra başlayarak ertesi iki gün boyunca nüfusun tamamı mezarlığı ziyaret eder. Hüsenigliler bu üç gün boyunca yumurta tokuşturmaca oynarlar.

Paskalya Pazar’ının ertesi günü Merelots’tur. Sabah ayininden sonra Harput ovası Ermenileri mezarlık ziyaretlerinde bulunur, yanlarında bolca yiyecek, şarap ve rakı götürürler. Pazmaşen köyünde Pazartesi günkü ayinden sonra köylülerin önce Khaçkar denen yeri ziyaret ettiklerini ve burada bir bayram havası yaşadıklarını bilmekteyiz. Ancak bundan sonra çoğunlukla kadınlar ve yaşlılar köy mezarlığını ziyaret ederler. [33]

Surp Barsam

Paskalya Yortusunun kutlandığı Pazar gününden sonraki ilk Perşembe günüdür. Harput ovasında bu güne Morenig Günü adı da verilir çünkü Morenig köyündeki kilisenin adı da Surp Barsam’dır. Bu Perşembeden birkaç gün önce inanlar gruplar halinde civar köylerden ve şehirlerden Morenig’e (Çatalçeşme) doğru yola çıkarlar. Surp Barsam’ı Ermeniler, Kürtler ve Türkler hep birlikte kutlarlar. Kimileri kilisenin koro balkonunda, kimileri de Morenigli yakınlarının yanında konaklar. Perşembe günü Ermeniler ilk önce ayine katılırlar. Öğle saatlerinde Morenig’in bahçeleri, bostanları ve kırları binlerce ziyaretçiyle dolmuş olur. Ziyafet sofralarının yanı sıra at yarışı, güreş ve yumurta tokuşturma gibi oyunlar da düzenlenir. Aynı gün çeşitli yörelerden gelen seyyar satıcılar da tezgâhlarını kurarak Surp Barsam yortusuna bir pazar yeri havası verirler. [34]

Davul ve zurna çalgıcıları (Kaynak: Henry J. Van-Lennep, Bible lands. Their modern customs and manners, Cilt II, Londra, 1875)

Surp Nışan

Paskalya’nın ertesindeki ilk Pazar günü Surp Nışan veya Kırmızı Pazar’dır. Harput ovasında bu güne Yeğenik Günü de denir çünkü Yeğenik köyündeki kilisenin adı Surp Nışan’dır. Civar köylerden buraya ziyarete gelinir. Ayinden sonra Surp Hovhannes denilen yakındaki bir gölcüğe giderler. Burada eskiden bir inziva yeri olduğuna inanılan küçük bir mağara bulunmaktadır. Ziyarete gelenler mum yaktıktan sonra gölcüğün etrafındaki söğütlerin gölgesinde dinlenir, yiyip içerler. Morenig’deki Surp Barsam gününde olduğu gibi Surp Nışan gününde ziyaret alanı bir pazar yerine döner, her yöreden buraya seyyar satıcılar gelir. [35]

Harput şehrindeki Getronagan Okulu’nun öğrencilerinin, Khulavank ve tarihi mezarlığında gerçekleştirdikleri bir piknik. Bu mahal Khulaküğ’ün (Hülvenk/Şahinkaya) doğusunda birkaç dakikalık mesafede bulunmaktaydı. (Kaynak: Vahe Hayg, a.g.e.)

Vartavar

Gelinler ve genç kızlar, sabah erkenden kuyu ve çeşmelerden testilerle su doldurup evlerine getirirlerdi. Köylerde evin her yeri bu suyla temizlenir, Ermeni mahallelerinin sokaklarına bu su dökülürdü. Aslında en önemli özelliği insanların birbirlerine su atmasıydı. Bu bayram vesilesiyle insanlar güvercin uçurur ve çeşitli oyunlar düzenlenirdi. Harput ovasında Vartavar kutlamalarının başlıca mekânı, Khulavank, Ğüle manastırı, Surp Kevork veya Movsisavank isimleriyle de bilinen Khulaküğ’deki (Hulvenk/Şahinkaya) manastırdı. Harput şehrinden, Mezire, Hüsenig ve çeşitli köylerden gelen ziyaretçiler, yanların yiyecek bohçalarıyla manastırın yolunu tutar, burada akşama kadar yer, içer, dans edip şarkılar söyleyerek keyifli vakit geçirirlerdi. Atı veya eşeği olanlar, Cumartesi gününden yola çıkıp, daha uzak bir mesafedeki İçme ve Zartariç (Değirmenönü) köylerinin yakınında, Masdar Dağı’nın eteklerinde bulunan Zartariç manastırına giderlerdi. Manastır bir Süryani azizinin ismini taşırdı: Abdul Mesih veya Surp Mergerios. Civar köylerden de bu manastırı ziyarete gelenler olurdu. [36]

Toprak ev eşyaları. (Kaynak: Henry J. Van-Lennep, Bible lands. Their modern customs and manners, Cilt II, Londra, 1875)

Hz. İsa’nın Göğe Yükselişi (Hampartsum/Çekiliş Bayramı)

Bu bayram Mayıs ayında bir Perşembe gününe denk gelir. 10-15 yaşlarındaki kız çocuklar rengârenk giyinerek, grup grup bostanlarda, dutlukların ve söğütlerin gölgesinde, kırlarda veya evlerin damlarında toplanırlar. Hep birlikte yemekler ve tatlılar hazırlarlar. [37] Aynı zamanda bu gruplar içinden seçilmiş yedi kız, bahçelerden yedi çeşit çiçek demeti hazırlamakla görevli olur. Yedi kişilik başka bir grup da köyün yedi farklı çeşmesinden doldurulmuş yedi testi su getirir. Kızlar bir araya geldiklerinde yeme-içme başlar, ardından da danslar ve şarkılar. [38]

Pazmaşen’de yine gruplar kuran kızlar, yeni gelin maskeleri hazırlayıp bunları süslerler. İçlerinde en büyük olan kız bu maskeyi takarak kılık değiştirir. Kızlar köyün içinde dans ederek, şarkılar söyleyerek tef ve zillerle Khaçkar denen yere gider, öğleden sonraya kadar burada vakit geçirirler. Sonra köye dönüp gruplar halinde evlerde toplanır, hep birlikte yemekler hazırlayıp yine dans edip şarkılar söylerler.

Pazmaşen’de, Hampartsum vesilesiyle söylenen şarkılara bir örnek:

Kız senin boyun uzundu
Naynım na ağa yar
Sen kocana yakışmıyorsun
Yar, yar.

Onu bırak beni sev,
Naynım na ağa yar
Boyuna kurban olayım
Yar, yar.

Duvarın dibinde dikilmişsin,
Naynım na ağa yar
Parmağında yüzüğün
Yar, yar.

O benim işlediğim şapkadır,
Naynım na ağa yar
Fesinin altına koyduğun
Yar, yar. [39]

Manug Dzeron da Hampartsum günü kızlar tarafından söylenen bir şarkıyı aktarır:

Yine geldi bahar günleri, gülüm yar,
Alayım sevdiğimi dağlara çıkayım, gülüm yar.
Vadinin taşlarından aşağı ineyim, gülüm yar,
Vadinin derinliklerinden yeşil kırlara çıkayım, civan yar.

Bir diğer şarkı:

Değirmenle ne yapayım, gülüm yar?
Yuvarlak eleğimle ne yapayım, gülüm yar?
Damlara çıkıp ne yapayım, gülüm yar?
Orada görecek yârim yok, gülüm yar, gülüm yar. [40]

Dansın ardından çekiliş başlardı. Farklı yedi çiçeği, yedi ayrı çeşmenin suyuyla doldurulmuş toprak bir kabın içine atarlardı. Sonra bu kabın içine çeşitli kişisel eşyalar, yüzük, küpe, yüksük, düğme vb. atılırdı. Gruptaki kızlardan biri çekilişi yapmak için seçilirdi; kızın gözlerini bağlayıp yedi kere kabın içinden bir nesne seçtirilirdi. İlk eşyayı çekerken şöyle söylerdi:

Damlara çıkasım gelir,
Aşağı bakasım gelir,
Elin oğlundan bana ne?
Sarılıp yatasım gelir.

Seçilen ilk eşyanın sahibi en şanslı kişi sayılırdır ve onun muradının gerçekleşeceğine inanılırdı. İkinci eşyayı kaptan çıkarırken seçici kız şöyle derdi:

Aşağıdan bir grup yiğit gelir,
Elbet içlerinden biri bana varır,
Alır çıkarım yukardaki odaya,
Yatırırım yatağımın ortasına.

Üçüncü çekilişte:

Nereden gelirsin? Yukarı Van’dan.
Allah bize bir kapı açar.
Sen divana, ben divana,
Bu dertlere kim dayana?

Dördüncü çekilişte:

Sessiz sedasız nereden gelirsin?
Ayağında hafif çarıklar.
Çok hoşsun, öpücüğün tatlı,
Kara kara gözlerin, güzel ağzın.

Beşinci çekilişte:

Nereden gelirsin? Yukarı bağdan.
Dedenin hatırına bir öpücük ver.
Sabah erkenden, gece yarısına
Aklımdan hiç çıkmıyorsun.

Çekiliş sırasına göre eşyasına kavuşan genç kız, kaçıncı sırada olduğuna göre hayallerine kavuşacağını değerlendirirdi. [41]

Surp Asdvadzadzin

Dzovk (Gölcük) gölü ve göldeki ada üzerinde inşa edilmiş olan Surp Nışan manastırının kalıntıları. Burası, Surp Asdvadzadzin yortusunda Harput ovası için meşhur bir ziyaret yeriydi. (Kaynak: Vahe Hayg, a.g.e.)

Halk için önemli bir ziyaret tarihiydi. Bu tarihte, Harput ve Diyarbakır’ın birçok köyünden ve şehrinden gelen insanlar Dzovk gölündeki (Gölcük) Surp Nışan manastırını ziyaret ederlerdi. Burası aynı isimli köyün yakınlarında harabe halinde bir kutsal mekândı. Ziyarete gelenlerinden sayısı beş-altı bini bulurdu. Bu küçük köy, üç gün boyunca danslar, şarkılar, silahla düzenlenen atışlar, kesilen kurbanlar ve çeşitli oyunlarla şenlenirdi. [42]

Asdvadzadzin günü, Masdar Dağı’nın eteklerinde bulunan Zartariç manastırına da ziyarete gidilirdi.

Surp Mamas

Bu azizin isim günü kutlamaları Eylül ayına denk gelir ve özellikle Keserig köyünde büyük bir coşkuyla kutlanırdı. Çünkü bu köyün yakınlarında bahsi geçen azizin ismini taşıyan bir manastır bulunmaktaydı. Bu vesileyle çeşitli köylerden ziyarete gelinirdi. [43]

Harput bölgesi, 1914. Ermeni Misyonunda çalışanlar ve arkadaşlarının bir piknik fotoğrafı. (Kaynak: Maria Jacobsen arşivi)

  • [1] Yağlı ve susamlı halka biçiminde ekmek.
  • [2] Vahe Hayg, Harpert yev anor vosgeğen taşdı [Harput ve onun altuni ovası], New York, 1959, s. 687-688, 919. Abdal Kolec Boğosyan, Pazmaşeni Intartzag Badmutyunı [Pazmaşen’in Genel Tarihi], “Baykar” matbaası, Boston, 1930, s. 70. Hagop Garip Şahbazyan, Tankaran küğı mer yev siro arünod adzünner [Köyümüz Tankaran ve kanlı sevgi bahçeleri], Fransa, 1967, s. 95. Manug B. Dzeron, Parçanc Küğ: Hamaynabadum (1600-1937) [Parçanc Köyü Tarihi], Boston, 1938, s. 120. G. H. Aharonyan (editör), Hüseynig, “Hayrenik” matbaası, Boston, 1965, s. 124.
  • [3] Şahbazyan, Tankaran…, s. 96-97.
  • [4] Dzeron, Parçanc…, s. 120-121. Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 68-70. Şahbazyan, Tankaran…, s. 97-98.
  • [5] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 72.
  • [6] Habusi küğin badmutyunı [Habusi köyünün tarihi], “Baykar” matbaası, Boston, 1963, s. 60. Khosrov Vartanian, History of Pazmashen, İngilizce çeviri, yayınlanmamış (Ermenice orijinali 1930’da Newton Falls’ta yayınlanmıştır), s. 9.
  • [7] Şahbazyan, Tankaran…, s. 93-94.
  • [8] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 72-73.
  • [9] Şahbazyan, Tankaran…, s. 100-102.
  • [10] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 72-74.
  • [11] A.g.e., s. 74-75.
  • [12] Şahbazyan, Tankaran…, s. 103.
  • [13] Vahe Hayg, Kharpert…, s. 688.
  • [14] A.g.e.
  • [15] Şahbazyan, Tankaran…, s. 104. Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 78-79. Dzeron, Parçanc…, s. 121. Vahe Hayg, Kharpert…, s. 774.
  • [16] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 78-79. Şahbazyan, Tankaran…, s. 104. Dzeron, Parçanc…, s. 122.
  • [17] A.g.e., s. 124-125.
  • [18] Aharonyan, Hüseynig…, s. 134-135.
  • [19] Şahbazyan, Tankaran…, s. 106. Kurken Mıkhitaryan, Mer Küğı Tadem (hin yev nor jamanagnerun) [Köyümüz Tadem: eski ve çağdaş dönemlerde], “Hayrenik” matbaası, Boston, 1958, s. 113-116. Dzeron, Parçanc…, s. 157-158. Aharonyan, Hüseynig…, s. 127. Vahe Hayg, Kharpert…, s. 773, 950.
  • [20] Şahbazyan, Tankaran…, s. 107. Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 77-78.
  • [21] Şahbazyan, Tankaran…, s. 107. Aharonyan, Hüseynig…, s. 127-128.
  • [22] Dzeron, Parçanc…, s. 122.
  • [23] Vahe Hayg, Kharpert…, s. 689.
  • [24] Şahbazyan, Tankaran…, s. 107-108.
  • [25] A.g.e., s. 107. Vahe Hayg, Kharpert…, s. 689, 919. Dzeron, Parçanc…, s. 122. Habusi Küğin…, s. 62.
  • [26] Vahe Hayg, Kharpert…, s. 689.
  • [27] Şahbazyan, Tankaran…, s. 110.
  • [28] A.g.e., s. 111. Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 84.
  • [29] Şahbazyan, Tankaran…, s. 109. Vartanian, History of Pazmashen…, s. 9-10.
  • [30] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 84-85.
  • [31] Şahbazyan, Tankaran…, s. 111.
  • [32] A.g.e., s. 114-115. Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 86-87. Habusi Küğin…, s. 63.
  • [33] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 88-91. Şahbazyan, Tankaran…, s. 115. Aharonyan, Hüseynig…, s. 128. Vartanian, History of Pazmashen…, s. 27-28.
  • [34] Aharonyan, Hüseynig…, s. 129. Vahe Hayg, Kharpert…, s. 904-905.
  • [35] Aharonyan, Hüseynig…, s. 130. Vahe Hayg, Kharpert…, s. 905.
  • [36] Dzeron, Parçanc…, s. 123. Vahe Hayg, Kharpert…, s. 582-583, 687, 865, 890. Aharonyan, Hüseynig…, s. 130-131.
  • [37] Dzeron, Parçanc…, s. 122.
  • [38] Şahbazyan, Tankaran…, s. 116-117.
  • [39] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 106-107.
  • [40] Dzeron, Parçanc…, s. 123.
  • [41] A.g.e., s. 123.
  • [42] Vahe Hayg, Kharpert…, s. 586-587, 768, 774.
  • [43] A.g.e., s. 588.