Siranuş Vorperyan (ayakta, sağda) ve halası Nartuhi (sağda, oturan) bu fotoğrafı Istanbul'da çektirmiş. Her ikidi de Malatyalı. Diğerlerinin kimliği belirsiz (Kaynak: Vorperyan ailesi arşivi, Erivan). Bu fotoğraf, Myheritage.com kullanılarak dijital olarak renklendirilmiş.

Malatya - Bayramlar

Yazar: Sonya Taşcıyan, 08/07/2022 (son değişiklik: 08/07/2022) - Çeviren: Arlet İncidüzen.

Malatyalılar eskiden beri nesilden nesle kendilerine aktarılmış olan dini ve toplumsal bayramları layıkıyla kutlamak, toplum kurallarına hürmet göstermek konusunda çok özenli olmuşlardır. Cumartesi akşamüzeri çalışmayı bırakır ve kiliseye giderlerdi. Aynı şekilde Pazar günü de büyük-küçük herkes ayine katılmak için kilisede bulunurdu. Kilisede üzerlerine düşen maddi sorumluluklarını unutmaz, coşkuyla kutsal resimleri öper, kilisede dağıtılan kutsanmış ekmekten yerlerdi. Ardından aile ve akrabalarıyla vakit geçirirlerdi. Evlerinde veya hava şartları müsaitse kırlarda veya bağlarda piknik yaparak toplanırlardı. [1]

Yılbaşı

Senenin son günü ve yeni yılın ilk gününe “gakhug” [askı] adını verirlerdi. Ellerinde bez torbalar olan küçük çocuklar açılan kapılardan içeri torbalarını fırlatarak “gakhug’umu verin” diye bağırarak ev ev dolaşır veya torbalarını bacalara asarlardı. Bayram sofraları etrafında toplanmış olan ev sahipleri masadaki ikramlardan, kuru üzüm, kuruyemiş, ceviz, kete, tatlı vs. torbaların içine doldururdu. Çocuklar bütün bir yılı iyi geçirmek umuduyla mutlu mesut evlerine dönerlerdi. Aksi halde şıvod (efsanevi bir iblis) evlerini derin sularda batırmaya gelirdi.

O günün özel yemeği semizotu çorbasıydı. Çeşitli tahıllar ve kurutulmuş semizotuyla hazırlanan bu çorba baharda ekilen tahılların tamamını içerirdi. Eski bir geleneğe göre evin hanımı yemeği pişirdikten sonra ocağın içindeki yarı yanmış odunları ayırır ve Noel akşam ocağı bu odunlarla yakardı. Yine geleneğe göre evin hanımı o gece ocağın içine büyükçe bir tomruk atardı ki ateş sabaha kadar canlı kalsın; aynı şekilde evin bütün bir yıl sıcak ve aydınlık olması için de ateş canlı tutulurdu.

Gençler gizlice, inanışa göre sihirli bir anda suları gümüş akacak olan çeşmeye giderlerdi. Sabah hepsi kiliseye giderdi. Eve dönüş yolunda ise birbirlerini sadece iyi dileklerde bulunarak kutlarlardı. Lakin asıl kutlama akşamüzeri yapılırdı. Müstakbel gelini olan aileler, içi yemişlerle dolu büyük bir sepet ve çeşitli hediye paketleriyle dünürlerini ziyaret ederlerdi. Âdetlere göre dünürler sepeti daha da dolu olarak iade etmeliydi. [2]

Malatya, 1900'ler civarı. Surp Krikor Lusavoriç Manastırı. Binanın önünde duranlar, manastır dahilindeki yetimhanede barınan yetimler. Yetimhane yetkilileri de görünüyor. (Kaynak: "Bab-Ukhdi" dergisi, 1. Yıl, Eylül, Sayı 3, Cleveland, Ohio.)

Noel ve Kutsal Vaftiz

Bu bayram Malatya’da hususi bir anlam taşırdı. Arife akşam büyük-küçük herkes oruç açmadan önce tövbe etmek ve komünyon almak için coşkuyla kiliseye giderdi. O gün yapılan bağışlara “haç kırvask” denirdi ve en büyük bağışı yapan ertesi gün düzenlenecek Kutsal Vaftiz töreninde vaftiz babası olmaya hak kazanırdı. Vaftiz suyunu kutsama töreni gerçekleştirildikten sonra imanlılar tek tek Haç ve İncil’i öpmek için yaklaşır ve kutsanmış sudan bir kaşık içip bağışta bulunurdu. Suyun kalanı pederin evine götürülür ki arzu edenler oradan da alabilsin.

Ertesi günlerde ev kutsamaları yapılırdı. Peder ev ev dolaşıp kutsama ayini tertiplerdi. Evin hanımı sofranın üzerinde bir tabak buğday, bir ekmek dilimi, tuz, su, maya, eşinin para kesesi ile ailenin mesleğini simgeleyen bir nesne hazır ederdi. Kutsama bittikten sonra haçı öpüp pedere hediye verirlerdi.

Kutlama ziyaretleri birkaç gün daha devam ederdi. [3]

Malatya. Khosrof Vorperyan, kucağında ablası İsguhi Khırayan'ın kızı Khanum'la (Kaynak: Vorperyan ailesi arşivi, Erivan).

Surp Sarkis

Bu bayramdan önceki Çarşamba günü başlayan orucunda Malatyalılara has bir âdet vardı. “Surp Sarkis, kemerimi sağlam tut, canımı koru” diye tekrarlayarak aile üyelerinin her birinden birkaç tel saç keserlerdi. İnanışa göre o gün General Surp Sarkis’in atının yeleleri kesik olurdu. Bu vesileyle de aile üyelerinin birbirlerinin saçlarını çekmesi geleneğine “eşek tarama” derlerdi. Bayram günüyse, kilisedeki ayinden sonra, dünürler hediyeler ve tatlılarla birlikte müstakbel gelinlerinin evini ziyaret ederlerdi. Dört günlük orucu tutan gelinler takdir kazanır ve değerli hediyelere mazhar olurlardı. [4]

Molorod/Dyarnıntaraç

İsa’nın 40 günlükken mabede adanmasının yortusu, yani Dyarnıntaraç’a (13 Şubat) Molorod derlerdi. Malatya’da bu bayram aynı zamanda Melet veya Melemet isimleriyle de bilinirdi.

Akşam kilisede düzenlenen ayine aileler çocuklarıyla birlikte katılırlardı. Yeni doğan bebeklerin kırkını çıkartmak için getirirlerdi. Kaynanalar kilisenin asma balkonundan damatlarının üzerine pestil atarlardı. Kilisede yakılmış olan mumları ocağı yakmak için evlerine götürürlerdi.

Eskiden kiliseden getirilen mumlarla şenlik ateşi yakar, eğlenceler düzenleyip şarkılar söyler ve bu ateşin üzerinden atlarlardı. Daha sonra bu gelenek değişmiş, insanlar evlerinin pencerelerini örtmek için kullandıkları kâğıtları koparıp evlerinin damında yakmaya başlamışlardır. Bu şekilde bu eylem kötülüğün yakılması geleneğine ve doğal olarak evin pencerelerinin yenilenmesi vesilesine dönüşmüştür. [5]

1) Malatya. Mokkosyan, Kuyumcuyan ve Mardigyan ailesi üyeleri. (Kaynak: "Aras" Yayıncılık, İstanbul.)
2) Halep, 1940. Malatyalılar Derneği tarafından sahnelenen "Anuş" operasının Malatyalı oyuncuları. (Kaynak: "Bab-Ukhdi" Dergisi, 7. Yıl, Aralık 1940, Sayı 1 (25), Cleveland, Ohio.)

Paregentan/Karnaval

Birçok kilise bayramında olduğu gibi Paregentan’ın tarihi de değişkendir ve ay takvimine göre belirlenir. Kilise takvimine göre o yıl İsa’nın Diriliş bayramı belirlendikten sonra öncesinde başlayacak olan oruç dönemi ve Paregentan’ın tarihi de bulunur. Paregentan ilkbaharda doğanın canlanışı ile eski ve yeni inanışlarla da ilgilidir. Genellikle Şubat ayında, kimi zamanda Mart başında kutlanır. Halkı bu bayrama Paregentan demiştir çünkü Ermenice “iyi yaşam” manasına gelmektedir.

Yaşam dolu Malatyalılar bu bayramı çok severler. İnanışa göre kendisi için oruç tutup ona adakta bulunan genç kızlara damat adayları bulmuş olan Surp Sarkis boz atını şaha kaldırıp Kaka isimli tepenin zirvesine çıkmış ve Büyük Perhiz’den önce ahaliye 15 gün eğlenecek bir zaman bahşetmiştir.

Paregentan’dan önceki hafta Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günlerine “kel” adı verilir ve kilisede “Vartanants” savaşı anılırdı. [6] Her aile sürüsünden bir hayvan kurban eder, imkânlarına göre çeşit çeşit etli yemekler hazırlardı. Kimi halk türküleri içinde o gün kesilmiş kuzuların pişirilmesinden, porselen bardaklara doldurulan sert, kırmızı şarap, lezzetli kuru mezeler, ziyafete çağrılmış olan müzisyenlerden ve yenilen içilenlerden bahsedilmektedir. [7]

Halk, büyük ve küçük, kız ve erkek, zengin ve fakir, sıradan insanlar ve resmi görevliler iyi yaşamı sembolize eden bu bayramı kutlamak için piknik yerlerinde, bahçelerde, açıklıklarda, evlerin damlarında ve meydanlarda toplanırlardı. Büyük Perhiz’in başladığı güne kadar herkes yer, içer, oynar ve eğlenirdi. [8]

Malatya çarşısından bir kare (Kaynak: Sonnen-Aufgang, Heft 10., 10. Jahrgang, Juli 1908).

Büyük Perhiz

Büyük Perhiz’in ilk gününde yetişkinler kiliseye giderken, genç gelinler ve kızlar evi baştan sona temizler, herhangi bir yemek bulaşığı kalmaması için bütün kapları yıkarlardı. Türk ve Kürt çerçiler Ermeni mahallelerinde dolaşarak yemeklerle değiş tokuş yapmak için kudret helvası, haşlanmış pancar, zahter, anason önerirlerdi. Normal beslenme döneminde perhiz tutmaya geçişi Peranpokh [ağız değiştirme] şeklinde adlandırırlardı. Perhiz döneminin ilk Pazartesi gününe Paglakhum derlerdi. O gün bakla yemeği hazırlanırdı. Yine bu güne Mıgındon da derlerdi. Evde, kilerdeki fare deliklerine püre doldurulurdu ki fareler bayram etsin ve evdeki kumaşları kemirmesin. O gün fasulye çorbası veya ekşili köfte pişirmek de âdettendi. [9]

Geleneğe göre herkes perhiz tutar, kimileri de özellikle Çarşamba ve Cuma günleri oruç tutardı. Genç kızlar kısmetlerinin açılması için oruç tutarak adakta bulunurdu. Komşu, eş dost kadınlar özel yemekler hazırlayıp kızları teşvik etmek için ziyarete gelirlerdi. Kaynana olan kadınlardan biri nişanlı kıza altın bir süs hediye ederdi. [10]

Perhiz döneminde Cumartesi günleri hamam gidilmez, çamaşır yıkanmaz, ekmek pişirilmezdi. Zengin insanların evlatlarının, özellikle de gurbetteki evlatlarının ve evlenecek kızlarının selameti için adak misali fakir fukaraya yemek ve yemiş dağıtması, kiliseye bağışta (günlük, mum, kumaş vb.) bulunması âdettendi. [11]

Büyük Perhiz’in ikinci Pazar’ında buğday haşlanırdı. Bu yemeğe Surp Toros gulepası denirdi. Bu günde yedi farklı evde bu haşlamadan yiyebilmenin kısmetli olduğuna inanılırdı. [12]

Perhiz dönemi boyunca imanlı Malatyalılar civardaki veya uzaktaki ziyaret yerlerine adak ziyaretlerinde bulunurlardı.

Miçink

Perhiz’in yarılandığını gösteren bu güne Miçink adı verilir ve bu gün Çarşamba gününe denk gelir. Bu güne özel hazırlanan yemeğe günün adı nedeniyle mıçok küfte (Miçink köftesi) denirdi. Köftelerden birinin içine bozuk para konur ve böylece bozuk paraya denk gelen kişinin şanslı olacağına inanılırdı. Sabah kilisedeki ayine iştirak edilirdi. Müstakbel gelini olan aileler dünürlerini ziyaret eder, müstakbel gelinlerine kumaş, kıyafet hediye eder, tatlı ve haşlanmış tahıllarla dolu siniler götürürlerdi. Oruç tutan gelin adayları özellikle çok takdir toplardı. [13]

Zarzartar (Dzağgazart)

Dzağgazart Pazarında küçük çocuklar söğüt ağacının yeşil dallarından çelenkler ve demetler hazırlayıp kiliseye getirir ve “Paskal yaklaştı, Zarzartar başladı, kel başlar kokuştu” diyerek yaklaşan bayramı müjdelerlerdi. Ayinden sonra insanlar bu kutsanmış dalları evlerine götürürlerdi.

Kutsal Hafta

Çarşamba günü yağsız tarhana pişirilir ve yemekten önce evin duvarlarına bu çorbadan serpilir ki eve akrep girmesin.

Perşembe günü ağır günahın günüdür. O gün kiliselerin çanlar ardı ardına duyulur ve bütün gün ayin düzenlenir. Herkes öğlene kadar çalışıp, öğleden sonra gece geç saatlere kadar süren ayinlere katılmak için kiliseye gider. Kimileri o gün komünyon alarak oruçlarını açarlar.

Vodınlıva ayini için halk evdeki yağlarından bir kısmını kiliseye bağışlar. Ayin sonunda küçük bir kap için kutsanmış yağı evlerine götürüp evdeki yağla karıştırırlar ki evin yağı ve bereketi de kutsanmış olsun. Şifalı olduğu inancıyla bu kutsanmış yağdan yaralı, hasta uzuvlarına da sürerler.

O gün keşkek pişirilir, perhize uygun, yarmayı nohutla birlikte pişirir ve içine yeşillik katarlardı. Yemeden önce üzerine acı kırmızıbiberle yakılmış soğan dökerlerdi. Bu Mesih’in çektiği çileleri sembolize etmekteydi.

Akşam herkes gece ayinine katılmak için kiliseye giderdi.

Cuma günü Yuda ve Şeytan’a inat oruç tutulması yasaktı. Eski inanışlara göre o gün

Marangozlar Yuda’nın gözlerini oymuş olmak için çivi çakarlardı. [14]

Malatya, 1910-1911 civarı. Kalusdyan ailesi. Oturanlar, soldan sağa: Kerop Kalusdyan, Kalusd Kalusdyan, anneleri (ismi bilinmiyor), Serop Kalusdyan. Kerop, Kalusd ve Serop kardeştiler. Birinci sıra, sağdan sola: küçük kız Mari (ileride Uluhacıyan), kimliği bilinmeyen bir çocuk, Satenig (ileride Külhancıyan). Birinci sıradaki diğer çocuklar Kalusd ile Kerop'un evlatları (ısimleri bilinmiyor). Arka sıra, soldan sağa: Pepron Kalusdyan (Kerop'un karısı), Pepron'un kucağındaki çocuğun kimliği bilinmiyor, Hatun (Kalusd'un karısı, bekârlık soyadı Motyan), ismi bilinmeyen bir kadın, Markarid'in kız kardeşi (ismi bilinmiyor), Markarid (Serop'un karısı), Taniel (fesli), Sarkis (fesli) (Kaynak: Rupen Külkhancıyan arşivi, Beyrut).

Paskalya

Arife akşamı ayine katılır, ardından cacık yerlerdi. Eski bir geleneğe göre bazıları o gün oruçlarını açmak için can yemeği hazırlar ve kiliseden dönenleri kendi evlerinde yemeğe davet eder, bir kısım yemeği de fakir evlerine dağıtırlardı. Bu geleneğe “Geregmut” denirdi.

Malatya’da Paskalya vesilesiyle yeni kıyafet edinmek âdettendi. Çocuklar ve gençler kiliseye gitmeden önce bayramlık kıyafetlerini giyinip büyük anne ve büyük babalarının ellerini öperlerdi. Onlar da hayır duaları ederek, “Bin yaşayasın, büyüyüp güçlenesin, her sene bu günleri göresin evladım” derlerdi. Her biri o gün için imkânları doğrultusunda pederin sağ elini ve haçı öpmek için mihraba yaklaşırken kilisenin sandığına bağışta bulunurdu. Günlük ve mum satın alır, kilisenin girişine yerleştirilmiş olan fakirlere yardım sandığına da bağış yaparlardı. [15]

Ayinden sonra çocuklar yumurta tokuşturmaca oynarlardı. Gençler ve yetişkinler önce büyükleriyle bayramlaşmaya gider, ardından birbirlerini ziyaret ederlerdi. Büyük anneler o gün dağıtılmak üzere tatlı Paskalya çöreği pişirirdi. Noel’de olduğu gibi Diriliş Yortusu’nda da pederler evleri kutsamak için ev ev dolaşırdı. [16]

Bir sonraki Pazar, kutsal yerler ziyaret edilir, ailece kurban kesmeye gidilirdi. [17]

1900 ile 1910 yılları arasında Malatya'da üretilmiş bakır tepsi. Çap: 95 cm, derinlik: 3 cm. Bu tepsi üzerine işlenmiş olan Vorperyan ailesi soyağacıyla benzersizdir. Aile üyelerinden 216 kişinin ismini barındırmaktadır. Soykırım'dan sonra hayatta kalan aile üyeleri Malatya'da yaşamayı sürdürmüş ve bu tepsiyi muhafaza etmiştir. 1960'lı yıllarda tepsi Sovyet Ermenistan'a yerleşmiş olan akrabalara gönderilmiştir ve günümüzde de Ermenistan'da bulunmaktadır (Kaynak: Vorperyan ailesi arşivi, Erivan).

Merelots [Mezarlık] Günü

Büyük bayramlardan sonraki ilk Pazartesi günleri mezarlık günleridir ve bu günlere Malatya’da büyük hürmet gösterilirdi. Kurban kesilip komşulara ve fakirlere dağıtılırdı. Mezarlıklara gidip yakınlarının kabirleri okuturlardı. Akşam geç saatlere kadar mezarlıklar kalabalıklarla dolu olur, ailenin bütün üyeleri oradadır ve haliyle gençlerin birbirlerini görüp beğenmeleri için en uygun fırsatlardan biri de bu gündür. Küçükler çiçek toplamak için yakındaki kırlarda koşturur ve söğüt dallarından düdükler yaparlardı. Ayini ruhaniden sonra kabirlerin üzerlerinde dua okutulur, günlük ve mum yakılırdı. Sonra yere yaygılar serilip sofra kurulur ve erkekler sevdiklerinin anısına “oğormatas” içerlerdi.

Böylece mezarlığın her yeri günlük kokuları, yanan mumlarla dolar, her yerden hıçkırık ve ağıt sesleri ve hayattakilere sağlık dilekleri duyulurdu. Akşam eve dönüşte artan yemekleri mezar taşlarının üzerinde bırakırlardı ki dilenciler karınlarını doyursun ve onların kırıntılarıyla kuşlar ve kır hayvanları nasiplensin. [18]

Hampartzum [Göğe Yükseliş] Bayramı veya Niyet

Kutsal Diriliş Paskalya bayramından 40 gün sonra Ermeni kilisesi Mesih’in Göğe Yükselişi yortusunu kutlar. Bu gün ilkbaharda, Mayıs içinde bir Perşembe gününe denk gelir.

Bayram öncesinde Çarşamba sabahı küçük çocuklar ve kızlar, büyük anneleri eşliğinde kırlardan çeşitli çiçekler toplarlar. Bu sırada genç kızlar yedi farklı çeşmeden su toplayıp içine toplanan çiçekleri de koydukları özel testiye doldururlardı. Ardından komşu evleri dolaşarak “Gelin kız, bizim evde niyet çekeceğiz, bir şey verin de götürelim” derlerdi. Bu şekilde evlerden topladıkları bıçak, makas, anahtar, süs eşyası gibi nesneleri testinin içine atarlardı. İçinde çiçekler ve eşyalar olan su dolu testi akşam evin damına konurdu ki yıldızların sihri üzerine yağsın.

Bayrama özel bir şarkının sözlerinde bu geleneksel ritüelin hazırlıkları anlatılır, duaların kabul olması ve dileklerin gerçekleşmesi için çiçekle dolu kabın evin girişine konulması telkin edilirdi. [19]

Ertesi gün eşyalarını vermiş olan kadınlar ve kız çocukları kilisedeki ayinden sonra bahsi geçen testinin bulunduğu evin avlusunda toplanırdı. Yere serilmiş olan bir yaygı üzerinde oturtulan kızlardan birinin başını örtüyle örtüp önüne çiçeklerle solu testiyi koyarlardı. Kiliseden yeni dönmüş yaşlı kadınlarından biri ilk duayı yapar ve “Voğormya Asvadz” duasını okurdu. Sonra sırayla bir niyet dörtlüğü okuyarak testi içinden bir nesne çekilir ve testinin içindeki nesneler bitene kadar böyle devam edilirdi. [20]

1) Malatya, 1926. Soldan sağa: Manuel Vorperyan, Yeğisapet Vorperyan (oturan) ve Khatun Vorperyan. Yeğisapet'in kucağındaki çocuk torunu. Yeğisapet'in kocası Senekerim, Soykırım sırasında öldürülmüştür (Kaynak: Vorperyan ailesi arşivi, Erivan).
2) Malatya. Mariam Ansurluyan'ın çocukları. İsimleri bilinmiyor (Kaynak: Vorperyan ailesi arşivi, Erivan).

Vartavar

Yaz ekinoksu olan 21 Haziranla bağlantılı putperest bir alışkanlık olan bu bayram Ermenilerin Hıristiyanlığı kabul etmesinden sonra Ermeni kilise takviminde Mesih’in Tecellisi Yortusu’nda denk gelmiştir. Bu şekilde de Ermeni kilisesinin beş büyük bayramlarından birine dönüşmüştür. Vartavar Hampartzum bayramından 40 gün sonra kutlanır.

Malatya şehrinde çok sayıda kaynak ve çeşme olduğu göz önüne alındığında suya tapınmayla alakalı bu eski kutlama şekli evlerin avlularında, insanların piknik yapmaya gittikleri pınar başlarında, nehir ve göllerin kıyılarında kutlanırdı. Yöresel geleneğe göre Nuh Peygamber gemisinden indikten sonra aile üyelerinin üzerine su fırlatmıştır ki Yaratıcı mukadderatını ve yeryüzünü sellerle yerle bir eden gazabını unutmasınlar. Nuh Peygamberle ilgili bu hikâye anısında bu bayramda güvercin uçurulması da âdettendir.

Ayinden hemen sonra her yaştan insanın katıldığı birbirini ıslatma oyunu başlardı. Büyükler sürahi veya kovalarla damlara çıkıp geçenlerin üzerine su atarlardı. Çocukları birbirlerini kovalayarak su dolu kovaları birbirlerini üzerine boşaltmaya çalışırdı. Gençler coşkuyla birbirlerini çeşmenin içine atmayı denerdi. Herkesi iyice ıslandıktan sonra yakındaki bir göle veya dereye gidip suya girerlerdi.

Bu günün geleneksel yemeği genelde sebzelerle hazırlanan ama bayram vesilesiyle o gün içine et de konan buğulamaydı. [21]

Malatya, 1900 civarı. Bab-ukhdi nehri kıyısında bir grup Ermeni. Soldan sağa: Harutyun Lekerciyan, Khosrof Sarafyan, Setrak Mumcuyan (1915'te öldürülmüştür), Kapriel Ansurluyan (1915'te öldürülmüştür), Khaçadur Bonapartyan, Prof. Mıgırdiç Vorperyan (1915'te öldürülmüştür), Prof. Samuel Khaçaduryan (Kaynak: Vorperyan ailesi arşivi, Erivan).

Üzümün Kutsanması

Vartavar’ı takip eden bayram Meryem Ana’nın Göğe Yükseliş yortusudur. Halk arasında bu güne “üzüm kutsanması” da denirdi. Kilise takvimine göre Ağustos ayının 15’ne en yakın Pazar gününe denk gelir bu kutlama. Kimileri bu bayramı putperestlik dönemindeki Navasart bayramına bağlamaktadır. Navasart büyük bir coşkuyla kutlanır, mahsul için şükür ayini düzenlendirdi. Zamanla mahsul kutlaması üzüm kutlamasına dönüşmüştür. Kilisede üzüm kutsansa da ayinde bütün mahsul için şükür ve bereket duaları edilirdi.

Malatya üzüm çeşitliliği ve bolluğuyla meşhurdur. Dolayısıyla, üzümün kutsanmasına adanmış bu bayram çok ihtişamlı ve bereketli bir şekilde kutlanırdı. Ahali sabah bağlarındaki en güzel salkımları toplar ve kendi bağlarının ve hasatlarının da kutsanmış olması için kiliseye üzüm bağışlarlardı. Ayinden sonra, peder kutsama töreni düzenler ve üzüm kilisedeki imanlılara dağıtılırdı. Patlıcanlı köfte bayrama özel yemeklerden biriydi.

Haç Yortusu

Ermeni kilisesinin büyük bayramlarının sonuncusu, Mesih’in çarmıhtan kurtarılması anısına kutlanan Haç Yortusudur. Malatya’da Haç Yortusu gününde inanlar maaile yakındaki veya uzaktaki kutsal mekânlara ziyarete gider, kurban keser, sofralar kurup eğlenirlerdi. Bu günde başlıca keşkek pişirilirdi.

Siranuş Vorperyan (ayakta, sağda) ve halası Nartuhi (sağda, oturan) bu fotoğrafı Istanbul'da çektirmiş. Her ikidi de Malatyalı. Diğerlerinin kimliği belirsiz (Kaynak: Vorperyan ailesi arşivi, Erivan).

Ziyaretler

Bayramlar vesilesiyle yapılan adaklar Malatyalılar için büyük önem taşırdı. Eskiden beri farklı vesilelerle adakta bulunmak ve adak ziyaretlerine gitmek kutsal bir gelenek ve inanıştı. İnsanların çoğu yürüyerek, kimileri (Yaşlılar, çocuklar, hamile kadınlar ve hastalar) de kızaklar üzerinde bu yerlere giderdi. Kadınlar genellikle çıplak ayakla yürür ve yol boyunca dualar mırıldanırdı. Adak yerine ulaşan adak sahipleri, buhur ve mum yakar, buradaki taşları ve yerleri öper, ardından diz çöküp dualar ederek dilekte bulunurdu.

Eski bir geleneğe göre, yetişkin kadınlar ziyaret yerindeki ağaçlara çaputlar bağlardı. Şayet ziyaret yerinde bir pınar ya da çeşme varsa, buradan su alır ve hazırlayacakları özel yemeklerde kullanmak üzere evlerine götürürlerdi. Ziyaret yerinin yanında bulunan kilisede hastalar sık sık birkaç gün kalırdı.

Özellikle ağır bir hastalık geçirildiğinde veya yolculuğa çıkılacağı zaman kurban adanması âdettendi. Bu şekilde horoz keser, haşlar ve kilisenin girişinde dağıtırlardı. Daha varlıklı aileler kuzu, oğlak veya buzağı kurban keserdi. Genellikle kurban etini pilavla birlikte dağıtırlardı. Pazar ve bayram günlerinde evde çeşitli yemekler hazırlar ve kiliseye getirir, bu yemekler ayinde kutsandıktan sonra halka dağıtılırdı. İnsanlar sıkça kilise, manastır veya fakirlere yardım kollarına bağışta bulunurdu.

Şayet şehrin dışında, uzaktaki bir kiliseye adakta bulunulmuşsa, adak sahibi akrabalarını, dostlarını ve komşularını ailece davet ederdi. Kurbanlık hayvanı da yanlarına alıp kalabalık bir grup halinde manastıra giderlerdi.

Toplumu tehdit eden doğal afetlere karşı topluca gerçekleştirilen adak veya kurban törenleri de olurdu. En sık kuraklık nedeniyle kurban adakları ve ayinler yapılırdı.

Kudüs’e Hacca gitmek herkesin arzuladığı bir şeydi ve Malatyalılar hacca gidince “Mahdesi” [Hacı] unvanı alırlardı. [22]

  1. [1] Arşak Alboyacıyan, Badmutyun Malatiyo Hayots [Malatya Ermenileri Tarihi], Beyrut, 1961, s. 1137.
  2. [2] A.g.e., s. 1138.
  3. [3] A.g.e.
  4. [4] A.g.e., s.  1137։
  5. [5] A.g.e., s.  1139։
  6. [6] A.g.e.
  7. [7] S. M. Dzotsigyan, Arevmıdahay Aşğarkh [Batı Ermeni Dünyası], New York, 1961, s. 381.
  8. [8] Alboyacıyan, Badmutyun Malatiyo Hayots, s. 1140.
  9. [9] A.g.e., s.  1072.
  10. [10] A.g.e., s. 1136։
  11. [11] A.g.e., s. 1137։
  12. [12] A.g.e., s. 1106։
  13. [13] A.g.e.
  14. [14] A.g.e., s. 1141։
  15. [15] A.g.e.
  16. [16] A.g.e., s. 1142։
  17. [17] Nor Malatya, 4. Yıl, Sayı 3, s. 6.
  18. [18] Alboyacıyan, Badmutyun Malatiyo Hayots, s. 1143.
  19. [19] Dzotsigyan, Arevmıdahay Aşğarkh, s. 379.
  20. [20] Alboyacıyan, Badmutyun Malatiyo Hayots, s. 1143.
  21. [21] A.g.e., s. 1144.
  22. [22] A.g.e.