Musa Dağı - Kutsal Yerler ve Tarihi Mekânlar
Yazar: Sonya Taşçıyan, 18/08/15 (Son Güncelleme 18/08/15)- Çeviren: Arlet İncidüzen
Musa Dağı’na en yakın şehir olan Antakya muhtemelen eski dönemlerde tarihi bir yer olmuştur ve bu nedenler Musa Dağı ve çevresinde bazıları kutsal yerler, kilise ve manastır harabeleri olan çok sayıda tarihi mekân bulunması tesadüf değildir.
Musa Dağı’nın eteklerinde, dağın tepesine çıkmak için en sık kullanılan bölgede yan yana birkaç kuyu bulunur. Halk bunlara çırhurnen (kuyular) der. Yağmur sularının birikebilmesi için bu kuyular uzun ve geniş, yassı bir kayanın güney kısmındadır. [1]
Bölgeye dair korunabilmiş yazılı en eski kalıntı, Yoğun Oluk köyündeki Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nde, mihrabın sol duvarında bulunan kitabedir: “Yoğun Oluk Surp Asdvadzadzin Kilisesi, Katolikos I. Simon Sepasdatsi döneminde, Ermeni takvimiyle 1084 ve Rumi takvimle 1634 yılında kurulmuştur. Ermeni takvimiyle 1261 ve Rumi takvimle 1812 senesinde yenilenmiştir.” Kilisenin inşası sırasında harabe halindeki Tovmas Arakyal Manastırı’nın oymalı taşlarının kullanıldığı anlatılmaktadır. [2]
Sırp Tımmas Arakal (Surp Tovmas Arakyal) manastırının harabesi, Yoğun Oluk köyünün batısındaki küçük bir vadide, birkaç köy ile Antakya şehrini birbirine bağlayan yolların kesiştiği yerde bulunur. Khaçverats [Haç Yortusu] bayramında buraya ziyaret düzenlenir, alayın önünde kurbanlık hayvanlarla birlikte delikanlılar yürür, onları ellerinde reyhan demetleriyle süslenmiş meyve sepetleriyle genç kızlar ve en arkadan da torunlarının ellerinden tutmuş yetişkinler takip eder. Oraya varıldığında, genç kızlar çeşmeden su taşır, kadınlar buğdayı ayıklayıp yıkar, delikanlılar civardaki ormanlardan odun getirene kadar erkekler de harisa [keşkek] için ocak hazırlar. Rahipler ayini açık havada düzenler ve kurbanlık hayvanlara yedirilecek tuzu kutsarlar. Bunun üzerine de delikanlılar hayvanları kurban ederler. Harisa ağır ağır pişerken, evden getirdikleri mezeler ve içkilerle sofralar kurulur. Davul-zurna ziyaretçileri halaya çağırır, silah sesleri eksik olmaz, oyunlar ve yarışmalar düzenlenir. Ertesi gün, ayinden sonra kurban etleri kutsanır ve harisa dağıtılır. [3]
Arıklen (Arekli, Arekni veya Areki) yapısının kalıntıları ise aynı köyün kuzeyindeki bir tepecik üzerindedir. Sadece kemer biçimli mihrabı kalmıştır ve putperestlik döneminden bir mabet mi yoksa Hıristiyan kilisesi kalıntısı mı olduğu belli değildir. Kalıntıların yanında 18 tane kurumuş kuyu vardır, sadece biraz ilerideki bir kuyuda su bulunur ki bu kuyu yaz sıcaklarında buradan geçenleri ferahlatır. [4]
Yoğun Oluk Köyü’nün batısında Kılkılun [çağlayan] isimli bir çeşme bulunur, koca bir kayanın dibinden fışkıran bir pınardır. Biraz ilerisinde 70 m uzunluğunda ve 20 m genişliğinde Apiğen Seul denen [keşişin salı] yassı bir kaya vardır. Yine bu köy dolaylarındaki bir dağda Mağaren Düneürk [mağaranın çatısı] isimli bir kaya bulunur. Yine bu dağın eteklerindeki kayaların ilginç bir yerleşim biçimi vardır ve bu nedenle ahali bunları Ariven Pıvaş [güneşin yeleleri] diye adlandırır. Civarda Sandiren Sırtı [dibek tepesi] denen bir ören yeri daha vardır, burada da tarihi bilinmeyen dönemlerden kalma dibek kalıntıları bulunur. [5]
Başka bir kutsal yer de Sıpırput (Surp Urpat) [kutsal cuma] denen mağaradır. Bu mağaranın içinde iki büyük mezar biçimli doğal taş bulunmaktadır. Cuma günleri Ermeni ve Rum Ortodokslar buraya dua etmeye ve kurban kesmeye gelirler. Halk arasında anlatılan bir efsaneye göre, Teleli şehrinin prensi Büyük Bibori’nin kızı Nanira, çobanları Ballum’a âşık olur. Prens kızının Büyük Pert prensiyle nişanlayınca, kız sevgilisiyle birlikte dağlara kaçar ve bahsi geçen mağarada saklanır. Burada babası tarafından öldürülür. İki sevgilinin akan kanları mucize eseri pınara dönüşür. Bu olan bir Cuma günü yaşandığı için mağara Surp Urpat şeklinde adlandırılır. [6]
Civarda unutulmuş kutsal mekânlar arasında Venk (Vank) [manastır] adında büyük bir yapının kalıntıları ve Khidvudz Giğitse [oyma kilise] denen, içinde oyma bir haçve küçük bir kuyu olan, kayadan oyulma bir mağara bulunur. [7]
Vank kilise işlevini yitirmiş olsa da hikâyesi hâlâ varlığını sürdürür. Manastır, yıllar önce bir öğretim merkezi olmuştur, rahibeler için inziva hanesi bile vardır. Manastırın ihtiyaçlarını katırcı Marianos karşılamaktadır ve herkesin sevgi ve saygısını kazanmıştır. Ancak bir gün manastırda nahoş bir olay yaşanır, rahibelerden biri doğum yapar. Manastır görevlileri katırcıyı suçlarlar ve çocuklar beraber katırcıyı manastırdan uzaklaştırırlar. Katırcı, bebeği de alarak manastırın bitişiğindeki evine kapanır. Bir mucizeyle ev manastırdan ayrılır ve uzaklaşır. Yıllar içinde katırcı kendisine atılan iftiranın kederiyle hastalanır ve ölür. Cenazeden önce katırcının bedeni yıkanırken ortaya çıkar ki katırcı kadınlaşmıştır. Manastır görevlileri onu günahsız ilan ederler, çocuğu himayelerine alırlar ve Marianos’un adını temize çıkarırlar. [8]
1) Musa Dağı Bityas köyünde ayin (Kaynak; Ermenistan Musa Dağlılar Derneği koleksiyonu)
2) Musa Dağı'ndaki köyleri Antakya'ya bağlayan köprü (Kaynak; Ermenistan Musa Dağlılar Derneği koleksiyonu)
Vank’ın yakınların ilginç Direkli Mağara denen tarihi bir kalıntı daha vardır. Mağaranın içinde elle oyulmuş sütunlar, oturma ve yatma yerleri bulunmaktadır. Gizlenme yeri olarak kullanılmıştır. [9]
Hıdırbey Köyü’ndeki Surp Pırgiç Kilisesi, eski bir kilisenin kalıntılarının üzerine inşa edilmiştir. Musa Dağı’nın diğer köylerindeki kiliselerden farklı olarak Surp Pırgiç’inçan kulesi vardır. [10]
Köyün, çevresi 94 m ve yükseliği 65-70 m olan devasa çınar ağacı meşhurdur. Gövdesinde oluşan odaya benzer boşluk, ara ara kahvehane, dükkân ve ahır olarakkullanılmıştır. Anlatıldığına göre zamanında bu oyukta mum ve günlük yakmak âdettenmiş. Muhtemelen çok eskilere dayanan bir ibadet şekli olmalı. Bu sebeple de buraya İ Der [Tanrı’nın] adını vermişler ve köyün adı da İddeyr halini almıştır (halk arasındaki konuşmalarda Hıdırbey’den hâlâ İddeyr şeklinde bahsedilir). Çınarın yanından bir pınar akar. Diğer pınarlarla birleşerek bir çaya dönüşür ve çayın suyu denize ulaşana kadar birkaç değirmen çalıştırır. Çınarın altında köyün erkeklerinin toplandığı kahvehaneler bulunur. [11]
Bityas çevresinde bulunan İoannes Hrisostomos Manastırı'nın kalıntıları (Kaynak; Ermenistan Musa Dağlılar Derneği koleksiyonu)
Hıdırbey Köyü’nün batısındaki büyük vadinin sonundaki kayalıklarla doğal hisar oluşturmuş alana Pürt (Pert) [kale] adı verilir. Biraz ileride Yapa denen yarı sağlam bir yapı kalıntısı ve Badasdan [barınak veya sığınak?] denen 50 m derinliğinde ve 1000 metrekarelik bir alan bulunur. Batısında, halk arasında Cıknaviren (münzevi) denen insan eliyle oyulmuş küçük bir mağaranın da dahil olduğu Khındırvasken Khanga (dua vadisi) adındaki yerleşim yeri vardır. Mağaranın girişi kemer biçimlidir, içeride karşılıklı iki kaya sedir biçiminde oyulmuştur. Aynı vadide insan eliyle oyulmuş, Khındırvasken Hira (dua kuyusu) adında bir de kuyu vardır. Kuyuyu, bitişindeki kayaların çatlaklarından akan sular doldurur. [12]
Bityas Köyü’deki Surp Asdvadzadzin Kilisesi, bir manastırın kalıntıları üzerinde kurulmuştur ve bazı tarihçilere göre bu manastır Aziz Melidos manastırıdır. [13]
Köyün kuzeyinde, dağ yolu üzerinde Surp Yeğya isimli, inzivaya çekilmek için kullanılan ziyaret yeri mağarası bulunur. Halk arasında anlatılanlara göre Aziz Yeğya Kilikya Ermeni Kilisesinin münzevilerinden biri olmuştur ve zulümler sırasında buraya gelerek, Musa Dağı’nda inzivaya çekilmiştir. Efsaneye göre çok kurak bir yıl olur. O dağdaki ormanlık alanda koyunlarını otlatmaya çıkarmış bir çoban, dert içinde Tanrı’ya yağmur yağdırması için dua eder. Aziz Yeğya, çobanın içten duasını duyar, mağaradan dışarı çıkıp çobanı yanına çağırır. Çobana mağaranın içinden bir avuç toprak almasını, denize kenarına gidip toprağı suya dökmesini söyler. Çoban kendisine söylenenleri yapar ve böylece yağmur yağmaya başlar. O günden beri ne zaman kuraklık yaşansa, Musa Dağlı rahipler, din adamları ve inananlar hep birlikte, yanlarına mum ve günlük alarak bu mağaraya gider ve ayin düzenler, Tanrı’da yağmur yağdırmasını dilerler. Sonra içlerinden biri, mağaradan aldığı bir avuç toprağı denize sunmaya gider. [14]
Köyün batısında, Surp Hovnan Vosgeperan inziva yeri ve manastırının kalıntıları vardır. Asdvadzadzin [Meryem Ana] Yortusu’nda halk burada kutlama yapar ve kurban keser. Önemli tarihi kaynaklar, Rahip Hovnan Vosgeperan’ın sürgün yıllarını burada geçirdiğini doğrular. [15] Manastırın avlusunda bir çeşme akar ve bölge halkı bu çeşmenin suyunun mucizevi güçleri olduğuna inanır. Çocuğu olmayan kadınlar, çocuk sahibi olacaklarına inanarak bu sudan içerler ve hastalar için de çeşmeden testiyle su götürülür. Manastırın biraz ilerisinde Sev Ağpür [kara çeşme] adında bir çeşme daha bulunur. Genç kızlar buraya eğlenmeye gelirler. [16]
Hacıhabibli Köyü’nde Surp Asdvadzadzin isimli bir kilisesi vardır ve köylüler, kilisenin gümüş testisi içinde İsa’nın gerildiği çarmıhın bir parçasının olduğuna inanırlar. Giriş kapısının üzerindeki kitabede şöyle yazmaktadır:
Bityas Köyü ve İoannes Hrisostomos Manastırı kalıntıları. Fotoğraflayan Derunyan Kardeşler (Kaynak; Ermenistan Musa Dağlılar Derneği koleksiyonu)
“İlahi lütufla
Kutsal Bakire’nin aracılığıyla
Bu bina yeni baştan inşa edildi
Kutlu Katolikos
Nalbantçı Giragos zamanında,
Vilayetimizin dini önderi
Harutyun’un sağ eliyle kutsandı
Ermeni takvimiyle
1781 yılında”
Bityas Meryem Ana Kilisesi, fotoğraflayan Derunyan Kardeşler (Kaynak; Ermenistan Musa Dağlılar Derneği koleksiyonu)
Köyün dışında, Surp Simeon Sünagetsi ve Talila adlarında iki manastır kalıntısı vardır. Yıl içinde birkaç kere Surp Talila manastırının harabesinde okul pikniği düzenlenir. Bayram günlerinde de ziyaret gerçekleştirilir ve kurban kesilir. Vadinin içinde Cıknavüren Mağaran (münzevi mağarası) adında kutsal bir yer daha vardır. Buranın girişinde ismi bilinmeyen bir azizin mezarı bulunmaktadır. [18] Köyün kuzey tarafında Taren Khangen (aşağı vadi) denilen alanda, Tamşag Şayr (başı dönen kaya) adındaki kaya bulunur. Köyün delikanlıları bu kayanın üzerinde toplanıp yer içerler. Müthiş bir manzarası vardır ve yanından buz gibi bir dere akar. [19] 1897’de köyün yanından geçen Kara Çay nehrine, sadece Antakya’ya yönüne doğru giden bir köprü inşa edilmiştir.
Kebusiye Köyü’ndeki kilisenin adı Surp Sarkis’tir, kitabesine göre 1792 senesinde kurulmuştur. [20] Köyün yakınlarında Hiyag (kaynak yeri) adı verilen küçük bir kuyu vardır. Bu kuyunun suyu ne kadar kullanılırsa kullanılsın hiç eksilmez, hemen dolar. [21]
Kebusiye Köyü’nün güneyinde, tarihi Seleucia Pieria kalıntıları bulunur. Sadece büyük Bizans İmparator’u Vespasian tarafından şehri su baskınlarından kurtarmak için inşa ettirilen ünlü tünel ayaktadır. Tünelin 1,5 km uzunlukta, 7 m yükseklikte ve 6 m genişliğindedir. [22]
Ancak Kebusiye’nin en ünlü ziyaret yeri Surp Sarkis mağarasıdır. Dik bir kayanın tepesinde bir yalak ve at nalı izlerine benzeyen çukurluklar vardır. Karşıki dağda ise Surp Mardiros mağarası bulunur.
- [1] Tovmas Habeşyan, Musa-daği Babenagan Artzakankner, Beyrut, 1986, s. 35.
- [2] Mardiros Kuşakçıyan, Musa Leran Haygagan Kağtocakhı, Beyrut, 1988, s. 45.
- [3] Mardiros Kuşakçıyan ve Boğos Maduryan, Huşamadyan Musa Leran, Beyrut, 1970, s. 92.
- [4] Musa-daği Babenagan Artzakankner, s. 33.
- [5] A. g. e., s. 34.
- [6] Hovhannes Bursalıyan, Musaleran Herosamardı, Anjar, 2014, s. 21.
- [7] Musa-daği Babenagan Artzakankner, s. 31.
- [8] Huşamadyan Musa Leran, s. 95.
- [9] A. g. e., s. 96.
- [10] Musa Leran Haygagan Kağtocakhı, s. 48.
- [11] Musaleran Herosamardı, s. 22; Musa Leran Haygagan Kağtocakhı, s.49.
- [12] Musa-daği Babenagan Artzakankner, s. 31.
- [13] Musa Leran Haygagan Kağtocakhı, s. 51.
- [14] Musaleran Herosamardı, s. 25.
- [15] Musa Leran Haygagan Kağtocakhı, s. 51.
- [16] Huşamadyan Musa Leran, s. 85.
- [17] A. g. e., s. 76.
- [18] A. g. e., s. 74.
- [19] Musa-daği Babenagan Artzakankner, s. 37.
- [20] Musa Leran Haygagan Kağtocakhı, s. 53.
- [21] Musa-daği Babenagan Artzakankner, s. 38.
- [22] Musaleran Herosamardı, s. 27.