Harput şehrinden bir görünüm. (Kaynak: Ernst Sommer, Was ich im Morgenlande sah und sann, Bremen, 1926)

Harput- Evler ve Mimari

Yazar: Vahe Tachjian, Çeviren: Arlet İncidüzen 20/02/2013 (son değişiklik: 20/02/2013)

Köyler

Harput ovasının köy evleri genellikle iki katlıydı. Diğer bir deyişle ya iki kat da zeminden yukarıda ya da katlardan biri zemin altında ve diğeri zemin üzerindeydi. Taş yapılar çok azdı. Örneğin Parçanc/Perçenc (bugünkü adıyla Akçakiraz) köyündeki taş yapılar, köyün iki camisi ve hamamıydı. Geri kalan yapıların tamamı kerpiçten yapılmıştı ve evler iki katlıydı. Aynı köyün Kürt ağalarının, içlerinde kendi haremlikleri olan konakları vardı. Bazı Ermeni ailelerinin de büyük evleri vardı. Bunlara yerel ağızda hampa rençperler denirdi, yani büyük evleri ve hali vakti yerinde olan rençperler. Tadem’deki evlerin büyük çoğunluğu tek katlıydı ancak ev ahalisinin kış mevsimini geçirdiği bir bodrum katı da vardı.

Parçanc'da iki katlı bir evin planı. Ev, Khocgants soyadına sahip Ermeni bir aileye ait. Plan, Manug Dzeron tarafından bizzat hazırlamış, oğlu Levon Dzeron son halini vermiş ve kitabında yayınlamıştır. Burada gördüğünüz Huşamadyan ekibi tarafından enilenmiş halidir. Orijinaline sadık kalıp, bu muhteşem belgeye aynı zamanda görsel anlamda yeni bir değer katmaya çalıştık.

Harput ovasının tipik Ermeni köy evleri şu kısımlardan oluşurdu: avlu, ocak, kiler, ahır.

Köy evlerinin avluları, genellikle şehirdekilerden daha genişti. Evin ilk girişiydi, dış kapısı sokağa, iç kapılarından biri tandıra diğeri de ahıra açılırdı. İkinci kata da buradan çıkılırdı. Tek katlı evlerde de yine buradan çatıya çıkılırdı. Kısacası avlu, evin farklı bölümlerinin kesişme noktasıydı. Derin su kuyusu da burada bulunurdu. Avlunun bir köşesinde, hane halkının yıkanmakta ve kadınların çamaşır yıkamakta kullandıkları yaklaşık 25 cm yüksekliğinde, çark adı verilen dairesel bir yapı vardı. Avlunun bir köşesine de saban, kağnı, boyunduruk, bel (tahta yaba), tırmık, saban demiri, keski, çatal (üç dilli), saban sopası (sabanın aşağı kısmındaki, saban demiriyle birleşen kalın sopa), massa (genellikle vişne ağacından yapılan, bir ucu sivri, diğer ucu hayvanları dürtmek için demirle kaplı uzun bir sopa), üstten, kalın tarafından boyundurukta açılan deliklerle birleşen, iki tahta çubuktan oluşan tasma gibi tarım araç ve gereçlerini koyarlardı. Hampa rençperlerin avlularında su kuyusunun dışında içinde baharda veya yazın pahalı fiyata satmak için buğday istifledikleri bir kuyu daha olurdu.[1]

Ahırın içinde köylünün koşum hayvanları dışında, seki, zeytinyağı presi, dink, keten ve susam kavurma fırını, gübre çukuru ve koyun ağılı vardı. Seki, yerden bir metre yükseklikte, ahşaptan yapılan geniş kare bir alandı. Köylüler, ahırdaki hayvanların soluğundan kaynaklanan ısıdan faydalanmak için kışın burada toplanırlardı. Burada çıkrık döndürür, çorap örer ve diğer ev işlerini görürlerdi. Uzun kış günlerinde ahır sekisi, komşularla toplanılan, büyüklerin küçüklere masallar anlattığı, oyunlar oynanan vb sosyal bir alana dönüşürdü. Sekideki bu canlılık genellikle gece geç saatlere kadar sürerdi. Büyük ahır sekilerine sahip evlerde kimi zaman köy muhtarının ve yardımcısının katıldığı toplantılar da düzenlenirdi. Bu derece büyük sekilerde, kışın dondurucu soğuklarda sıcaklığı artırmak için ocak kurulduğu da olurdu. Kış mevsiminde ev ahalisinin yıkanabilmesi için ahırında çarkı olan evler de vardı. [2]

Ahır, samanlık ve tezeklik olmak üzere iki alt bölüme ayrılır. Samanlık hayvanlar için ayrılan otları ve samanı, tezeklikte ise ev için gerekli olan yakıtı, hayvanların dışkısından hazırladıkları tezekleri, odun ve dal parçalarını vs sakladıkları yerdir. [3]

Köydeki ocaklar da şehirdekilerden daha geniştir. Ocağın bir köşesinde ekmek ve yemek pişirmek için kullanılan tandır bulunur. Tandır bir metre yükseklikte kurulurdu. Hamur teknesi, kazan, tava, leğen, bardak, tabak, demir tencere kulpları, sini, güğüm, ateş küreği (ateşi çekmeye yarayan çapa şeklinde bir alet), kanca ve çapraz demiri (ateşin üzerine yerleştirilen çapraz şeklindeki bu demirin üzerine tandırda pişirilecek kazanlar oturtulur) gibi tandıra ait gereçler de bu odada bulunurdu. Bunların tamamı pirinçten veya başka metallerden yapılırdı. Ocağın giriş kapısının tam karşısında zeminden 30 cm derinlikte ve nal şeklindeki çarıklık olurdu. Eve girenler ayakkabılarını buraya bırakırlardı. [4]

Köydeki kilerler şehirdekiler gibi yeraltını oyulmuş değildi. Köylerde kiler zemin üstünde olurdu ve kapısı ocağa açılırdı. Bu odada şarap ve rakı fıçıları, bulgur, yarma, burçak, mercimek kovanları saklanırdı. Aynı şekilde acı biber (isot) fıçıları, kavurma, tereyağı kapları, pekmez, sucuk ve pestil de yine buradaydı. Kilerin asıl sahibi evin hanımıydı. Bu odanın anahtarı onda olur, evde ne yemek pişeceğine ve yemeği hazırlamak için kilerden nelerin getirilmesi gerektiğine o karar verirdi. [5]

Harput şehrinden bir görünüm. (Kaynak: Rev. Edwin. Bliss, Turkey and the Armenian Atrocities, Londra, 1896)

Kurbağa (sokak kapısı kilidi) 1) sürgü 2) anahtar 3) parmak (Kaynak: Manug Dzeron, a.g.e.)

Evin ikinci katına veya tek katlı bir ev ise dama, ahşap veya taş bir merdivenle avludan çıkılırdı. Bu üst katta sayısı iki ile altı arasında değişen odalar, bir ile üç arasında değişen teras (ayazlık) bulunur, geriye kalan alanın üstü açık olurdu. Evin ikinci katı aynı zamanda hane halkı için yatak odası vazifesi de görürdü. Boğosyan’ın aktardığına göre Pazmaşen’deki (Sarıçubuk) evlerin üst katında, bir köşede tandır da bulunmaktaydı. Terasın üç tarafı duvarla kapalı, ön kısmı ve tepesi açık olurdu. Yazları burada misafir ağırlanır hatta gece burada uyunurdu. Avludan yukarı çıkan bu merdiven üst kısmına Tadem’de kepenk denirdi ve kış mevsiminde kapısı kapalı tutulurdu. [6]

Evlerin temeli çamurdan harçla örülmüş taşlardan yapılırdı. Harput yöresinde çoğunlukla ponza taşı, beyaz tüf ve kireç taşı kullanılırdı. Duvarcılar, 60-150 cm derinliğinde ve genişliğinde kazdıkları temeli, zemin taşlarıyla doldururlardı. Pazmaşen’de de evin bu kısmına temel denirdi. Daha sonra bu temel taşlarının üzerine tuğlaları örmeye başlarlardı. [7]

Evin dış duvarının kalınlığı yaklaşık olarak 60 cm, iç duvarlar ise 45 cm olurdu. Anac ve khuz, duvarları örmekte kullanılan başlıca malzemelerdi ve her ikisi de farklı kerpiç çeşitleriydi. Bir anac 60 cm’e denk gelmekteydi ve khuz da anacın yarısı ediyordu. Duvarları sağlam tutmak amacıyla yaklaşık 7,5 cm’lik kalınlıkta kavak ağacı kütüklerinden [khatıl] destekler kullanılmaktaydı. Yüzeyleri oyulmuş kütükler böylece her 90 cm’lik yükseklikte duvarın iki tarafına paralel bir çift kütük yerleştirilirdi. Birbirine paralel bu kütük aynı zamanda ahşap çivilerle birbirlerine bağlanırdı. [8]

Kerpiç hazırlamak için kullanılan killi toprağa benzer bir toprak kullanılırdı, içine uflanmış saman parçaları ve suyla karıştırılmış çamur eklenirdi. [9] Pazmaşen hakkında yazılmış bir kitabın yazarı olan Abdal Boğosyan, kendi köylerinde kil, kireç tozu ve su karıştırılarak kerpiç yapıldığını yazmaktadır. Bu karşımı henüz kurumadan kaşgarag (keşgereg, taş ve kerpiç taşımak için kullanılan her iki tarafında da kulp olan ahşap bir kap) içine dökülür ve iki kişiyle kerpiç kalıplarının bulunduğu yere getirilir. Bu kalıp da ahşaptan yapılmıştır, kare şeklindedir ve içi dörde bölünmüştür. İki küçük bölme anac denen kerpiçleri, büyük bölmeler de khuz denen kerpiçleri yapmakta kullanılır. Köylüler için bu ikisinin de genel adı kerpiçtir. Karışım bu kalıpların içinde küp şeklini alır. Sonra, şekillenen –Harput’ta bu işleme kerpiç kesme denirdi- bu madde 3-4 gün açık havada kurumaya bırakılırdı. Ahşap kalıpların yardımıyla dört kişi günde 1000 kerpiç hazırlayabilirdi. [10]

Evin çatısını (ya da damını) merteklerle veya cisirlerle (küçük mertek) kapatırlardı. Mertekler ortalama 25-30 cm kalınlığında olurdu ve aralarında yaklaşık 3 m boşluk bırakılırdı ki bu boşluk, 45-60 cm mesafeyle dizilen 20 cm kalınlığındaki cisirlerle kaplanırdı. Cisirlerden de sonra da yine aynı şekilde seyrek olarak, 10-12 cm mesafelerle küçük kütükler (tartseg) yerleştirilirdi. Bunların da üzerine yan yana kısa, ince kalaslar dizilir. Kalasların yerleştirilmesinden sonra üzerleri yeşil ağaç dallarıyla (Pazmaşen’de bunlara keveşe denir) örtülür. Bunların da üzerine pıtıruk veya pıtrig (yerli ağzında yoğurulmamış hamur anlamı gelirdi) denen hafifçe ıslatılmış toprak dökerlerdi. Parçanc’da bu toprak sıradan saman ile yarı çamurumsu bir karışımdır, Tadem’de ise samansız topraktır. Damın üzerindeki pıtırug en az 7,5-10 cm kalınlığında olmalıydı. Daha sonra bu karışım tokmak dövülür ve loğ taşıyla iyice düzeltilirdi. Bunların üzerine bir de yaklaşık 5 cm kalınlığında yarı ıslak kerpiç çamuru dökülürdü. Yine bu çamurla evin iç ve dış duvarları da sıvanırdı. [11]

Çatının yapımında çatının çıkmalarının yerleştirilmesi de vardı. Bu çıkmaların altı kısımları dayanıklı ağaç dallarından oluşurdu ve üst kısımları da saman ve toprak karışımı balçıkla kaplanırdı. Çıkmaların genişliği yaklaşık olarak 25 cm’di. Bunlar, yeni yapılmış çatının dört tarafında, yan yana pekiştirilir dışarı taşacak şekilde yerleştirilirlerdi. Çıkmaların görevi evin duvarlarını ıslanmaktan korumaktı, öyle ki daha çok duvarların üzerine yerleştirilmiş ahşap şemsiyelere benzerlerdi. Çatıların çıkmalarının üzerine çırtoğ (Harput’ta cırton, gurçivan, gurçrvan, çırortan da denen) oluklar yerleştirilirdi. Yarım daire şeklindeki bu ahşap borular sayesinde çatıda biriken yağmur suları aşağı akardı. Tadem’de yaygın olan bir alışkanlık gereği kuraklık olduğunda üç kere dul kalmış bir kadının evinin oluğunu çalıp saklar ve böylece yağmur yağmasını beklerlermiş. [12]

Çatıdaki bacayı da unutmamak lazım, tam ocağın üzerine denk gelen kare bir boşluktur. Buradan hem tandırın dumanı dışarı çıkar hem de eve temiz ava girerdi. Köylüler bacayı örtmek için ahşap bir kapak kullanırlardı. [13]

Ev yapımına dair bu çalışmaların tamamı köylerde iki-üç ay sürebilirdi. [14]

Harput şehri, Surp Hagop Mahallesi’ndeki Ermeni evleri (yukarı mahalle). (Kaynak: Nubaryan Kütüphanesi)

Evlerin çoğunlukla tek katlı olduğu Tadem’de çatılar genellikle aynı boydaydı. Evlerde yan yana yapılmıştı, yani çatıların üzerinden yürüyerek köyün tamamı gezilebilirdi. Evin içindeki her sütunun üzerinde içeriyi aydınlatmak için kullanılan ahşap bir kandil olurdu. Köylülerin kandillerini koydukları şamdanlar kürsü görevi de görmekteydiler. Köylüler genegerçek otundan çıkartılan kandil yağlarını kendileri hazırlarlardı. Hane halkı, çalıdan yapılmış hasırlara otururdu. Gece olduğunda yine aynı hasırların üzerine eski halıları serer, sonra da döşek, yastık ve yorganı koyup yatarlardı. Harput’taki köy evlerindeki yatak buydu. Her sabah yataklar toplanıp evin bir köşesine konur ve üzerleri örtülürdü. Tadem kitabının yazarı Hagop Ğarib Şahbazyan, bir zamanlar kendi köyünde, karşılıklı gelen iki evin duvarlarında U şeklinde pencereler açıldığını ve komşuların bunları kullanarak görüştüklerinden bahseder. Ayrıca bu pencereler bir kaza, yangın vs anında yararlı da olmaktadır. [16]

Evlerin, daha önce bahsettiğimiz üzere avludan sokağa açılan tek kapısı olurdu. Rençperlerin evlerinin kapısı en azından bir boğanın geçebileceği büyüklükte olmalıydı. Bunun dışında köylerde rençper olmayan kişilerin, zanaatkârların, tüccarların, memurların, öğretmenlerin vb de evleri vardı. Harput ovasında çiftçi olmayan kişilerden oluşan bu tabakaya cuvalug (cuvalag) denirdi ve çoğu zaman bunların aileleri diğerleri gibi kalabalık olmazdı. Cuvalugların kapıları genellikle bir eşeğin geçebileceği büyüklükte yapılırdı. Kapılar genellikle kavak ağacının sağlam dallarından yapılırdı ve evin içine bakan yüzünde ahşaptan veya demirden bir sürgü olurdu. Kapı kilitlerine kurbağa denirdi ve dut ağacından yapılırlardı. Pencereler az sayıda ve küçük ebatlıydı. Cam yerine ışık geçiren hale getirmek için zeytinyağı sürülen kâğıtlar kullanılırdı. Evin zemini toprak kaplı olurdu, düzleştirmek için iyice ıslatılır ve ardından silindirle ezilirdi. Böylece zemin sert, taşlaşmış ve temiz bir hal alırdı. Ahırlara gelince, zemin burada taş kaplıydı ve ortada içine tezek doldurulan bir çukur açılırdı. Sıcak mevsimlerde bu hayvan dışkıları her hafta dışarı çıkarılır ve ahırın yanındaki daha büyük bir çukura dökülürdü. [17]

Daha fakir rençperlerin evlerinde zeytin presleri ve dink olmazdı ama yine de onların ahırında da mutlaka seki ve sekinin yanında da ocak olurdu. Cuvalag köylülerin evleri, ahıra gerek duyulmadığı için nispeten daha küçüktü. Ayrıca avlu ve evin diğer bölümleri de daha dardır. Ancak ve lakin tüm köylüler ev sahibidir, kiracılık söz konusu değildir. [18]

Kış mevsiminde seki sayesinde evin en sıcak yeri ahırdır. [19]

Zeytinyağı presi. Çizim: Manug Dzeron ve Nıvart Goşgaryan; Houshamadyan tarafından tekrar çizilmiştir. (Kaynak: Manug Dzeron, a.g.e.)

1880’li tarihlerden itibaren köy evlerinin yapımında ve düzenlenmesinde bazı değişiklikler gözlemlenmektedir. Böylece daha varlıklı köylüler sac ısıtıcılar kullanmaya, tavanı ve zemini ahşaptan yapmaya başlarlar. Evin duvarlarını alçıyla sıvarlar, pençelere cam koyarlar, ana kapıya demir kilit takarlar. [20] Birleşik Devletler’e çalışmaya giden Ermenilerin köylerine geri dönmelerinin bu değişimde etkili olduğu düşünülmektedir. Bunlar ayrıca yeni ev yapma yöntemleri de getirirler köylerine. [21] 1908 Osmanlı Anayasası’nın ilan edilmesi de yine Harput evlerinin mimarisinde bir etki yaratır. İlk yıllarda Ermenilerde bir göreceli bir güvenlik duygusunun hâkim olduğu açıkça görülür, onlara özgüven veren bir şeyler vardır ki insanlara önceki yıllarda yapmaktan çekindikleri adımlar attırır. Öyle ki bu yıllarda evlerdeki pencereler artmaya başlar, Tadem’de ise eskiden beri var olan bodrumlu evler yerine yeni moda iki katlı evler yapılır. [22]

Parçanc köyü hamamı: Efendilerin Hamamı olarak bilinir. Büyük oranda kesme taştan inşa edilmiştir, her bir taş yaklaşık 60 cm kalınlığa sahiptir. Dış ve iç zemini mermerle kaplıdır, kubbesi ise ponza taşındandır. Güney tarafında külhan bulunur, ocak ve kaynar su kazanı buradadır. Bu kısım sıradan taşlarla yapılmıştır, yakacaklar odanın bir köşesinde durur ve genellikle de tezek, saman, tahta parçaları, kuru yaprak vb oluşur, diğer bir köşeye de toplanan kül yığılır. Yıkanma salonu yaklaşım iki metrekarelik bir alandır ve içinde, akan suların doldurduğu, yekpare, taştan yapılmış beş kurna vardır. Hamamın mimarı, Parçanc köyünden Dzeronents Garabed Kalfa’dır. Garabed Kalfa’ya kendi oğlu, Yertmınigli Boğos Usta ve Hüsenig’den taş ustaları yardım etmiştir. [23]

Parçanc’taki Efendilerin hamamı. Kat planı Manug Dzeron’un kitabında yayınlanmıştır ve yazar tarafından çizilmiştir. Burada gösterilen Houshamadyan ekibi tarafından gerçekleştirilen yeniden çizimidir.

Hamam, alçak bir konumda inşa edilmiştir. Öyle ki caminin çeşmesinden akan su, kanallarla (taştan ve kerpiçten yapılmış borular) kazana ve şadırvanlara ulaşır. Şadırvan iç avluda bulunur, ahşap sekiler de buradadır. Burası ılıklık odasıdır, yıkanacak kişi burada hazırlanır. Yıkanma odasının duvarlarında 10 cm genişliğinde su yolları açılmıştır ve kaynar su bunlarla kurnalara gelir. [24]

Parçanc hamamı Efendi ve Kör Hamid ailelerinin malıydı. Onlar yıllık bir bedel karşılığında burayı Hamamcı İsmail’e kiralarlardı. Hamamı kullanma bedeli 20 paraydı (yarım kuruş) ve ayrıca natırlara da bahşiş vermek gerekirdi. Manug Dzeron’a göre Ermeniler uzun yıllar bu hamamı kullanma hakkına sahip olmamışlardır. Ancak bu ayrımcılık, hamamın geliri düşmeye başlayınca ortadan kalkmıştır. Ermeni kadınları, her hafta kendilerine özel tahsis edilen bir günde hamamı kullanmaya başlamışlardır. [25]

Şehirler (Harput ve Mezire – Mamuretül Aziz)

Bu konudaki tek kaynak, Vahe Hayg’ın derlediği kitaptır. Bu kitapta evlerin yapısı ve mimari üzerinde ancak birkaç sayfa ayrılmıştır. Kitabın yazarı şehirlidir ve şehirdeki evleri tarif eder, özellikle de Harput şehrindeki evleri ki bunların mimarisi köy evlerinden kayda değer derecede farklıdır. Mezire’nin durumu biraz daha farklıdır, nispeten yeni kurulmuş bir şehir olduğundan buradaki evlerin mimarisi çok çeşitlilik gösterir. Burada yüksek rütbeli görevliler, tüccarlar, işletme sahipleri vb yaşamaktadır. Bu nedenle evlerin çoğu modern bir yapıdadır.

Harput şehrindeki evler çoğunlukla bitişik nizamlıdır. Zeminden bir ya da iki kat yüksekliktedirler. Çatılar düzdür ve burada da çatıların üzerinden yürüyerek dolaşmak mümkündür. Her evin bir sofası vardır, en halkı burada toplanır, burada yemek yer ve misafir ağırlar. Daha varlıklı evlerin kendi şayni şirinleri olurdu yani daha iyi düzenlenmiş bir tür tamamen kapalı balkon. Önemli konuklar burada ağırlanırdı. [26]

Harput yöresi. Tandırda ekmek hazırlanırken. (Kaynak: Ernst Sommer, Was ich im Morgenlande sah und sann, Bremen, 1926)

Tandır odası mutfaktı. Ateşin yeri masaya benzerdi, taştan yapılırdı ve yüksekliği bir yetişkinin beline gelecek hizadaydı. Bu taş mobilyanın üst kısmında küçük bir açıklık vardı, bunun üzerinde yemek tenceresini veya kazanı yerleştirirlerdi. Yakacak olarak odun kullanılırdı, kimileri kuru tezek de yakardı. Kiler, evin zeminin altında kazılmış, karanlık bir yerdi. Burada özellikle kışlık erzak saklanırdı. Burada hazır yemekler de bulunurdu: sıvı yağ, kavurma, tatlılar, şarap, bulgur, dövülmüş mercimek, tuza yatırılmış peynir vs. Tandır yere oyulmuş yuvarlak bir çukurdu. Neredeyse her evin tandırı vardı v ekmek burada pişirilirdi. [27]

Köy evlerinde bahsettiğimiz gibi avlu evin ortasındaydı, dış kapıdan giren buraya çıkardı. Şehirde nispeten daha dardır, üzeri açık veya kapalı olabilir. Gündüzleri, erkekler işteyken evin kadınları burada toplanır elişi, dikiş veya kalay yaparlardı. Evin damında çardak bulunurdu. Burası yarı kapalı bir alandır ve yaz aylarında ev ahalisi buraya taşınır, burada yemek yer, tüm vaktini burada geçirir ve akşamları da yine burada, açık havada uyur. [28]

Kürsü, ev ahalisinin kışları toplandığı mekândır. Kürsü, ahşaptan yapılan, dört ayaklı sağlam gövdeli masaya benzer ve altına mangal yerleştirilir. Aynı kürsünün üzerine masanın tamamını kaplayacak büyük bir yorgan örtülür ve bu yorgan masanın etrafında oturanların ayaklarına kadar iner. Ev ahalisi ve misafirler ayaklarını masanın altına, mangalın yakınına koyarlar ve yorganla da örterler. [29]

Harput. Tepenin zirvesinde Harput Kalesi’nin kalıntıları görünmekte, yamacında ise aynı şehrin Sinamud Ermeni mahallesi. (Kaynak: C. F. Lehmann-Haupt, Armenian Einst und Jetzt, Cilt 1, 1910, Berlin-Leipzig)

  • [1] Manug B. Dzeron, Parçanc küğ. Hamaynabadum (1600-1937) [Parçanc köyü tarihi], Boston, 1938, s. 226; Abdal Kolec Boğosyan, Pazmaşeni Intartzag badmutyun [Pazmaşen’in umumi tarihi], “Baykar” matbaası, Boston, 1930, s. 168; Hagop Ğarib Şahbazyan, Tankaran küğı mer yev siro arünod adzuner [kıymetli köyümüz ve kanlı sevgi kalıntıları], Fransa, 1967, s. 127-129, 133.
  • [2] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 170; Şahbazyan, Tankaran Küğı…, s. 127-129, 133.
  • [3] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 170; Şahbazyan, Tankaran Küğı…, s. 127-129, 133.
  • [4] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 168-169; Şahbazyan, Tankaran Küğı…, s. 127.
  • [5] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 169.
  • [6] Dzeron, Parçanc…, s. 226-227; Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 168; Şahbazyan, Tankaran Küğı…, s. 127.
  • [7] Dzeron, Parçanc…, s. 227; Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 167; Şahbazyan, Tankaran Küğı…, s. 124.
  • [8] Dzeron, Parçanc…, s. 226-227.
  • [9] A.g.e., s. 227; Harutyun Kh. Şabuhyan, Badmutyun Korpe gam Körpe kuğin [Korpe ya da Körpe köyünün tarihi], elyazısı, resimli, 1917 (1958’de yeniden düzenlenmiştir), Birleşik Devletler, s. 50-51.
  • [10] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 167; Şahbazyan, Tankaran Küğı…, s. 124-125.
  • [11] Dzeron, Parçanc…, s. 226-227; Şahbazyan, Tankaran Küğı…, s. 126.
  • [12] A.g.e., s. 125-126.
  • [13] A.g.e., s. 126.
  • [14] A.g.e., s. 125.
  • [15] A.g.e., s. 126, 130.
  • [16] A.g.e., s. 131.
  • [17] Dzeron, Parçanc…, s. 227.
  • [18] A.g.e., s. 227.
  • [19] A.g.e.
  • [20] A.g.e.
  • [21] Boğosyan, Pazmaşeni…, s. 168.
  • [22] Şahbazyan, Tankaran Küğı…, s. 126.
  • [23] Dzeron, Parçanc…, s. 228.
  • [24] A.g.e.
  • [25] A.g.e.
  • [26] Vahe Hayg, Kharpert yev anor vosgeğen taşdı [Harput ve onun altınsı ovası], New York, 1959, s. 675.
  • [27] A.g.e., s. 676.
  • [28] A.g.e.
  • [29] A.g.e.