Kardeşler Peter, Hagop, John, Dikran Yağcıyan. Fotoğraf 1905 civarı, Melikian Stüdyosu, Worcester, MA.

Yağcıyan [Yagjian/Yaghdjian] Arşivi – Austin, Teksas.

Yazar: Marc Yagjian [Yağcıyan], çeviren: Arlet İncidüzen, 03/10/23 (Güncelleme 03/10/23)

Worcesterlı Yağcıyan Kardeşler

Hovanes “John” Yağcıyan (Yaghdjian) 1881’de Worcester, Massachusetts’e gelir. Osmanlı İmparatorluğu’nun Harput vadisindeki Keserig’deki (günümüzde Kızılay) evinden buraya gelmiştir. Minas Aroyan ve George Juskalyan’ın da aralarında bulunduğu diğer Ermeni göçmenlerle birlikte Ellis Adası’na ulaşır. Bu gençler geldiklerinde 16-19 yaşlarında, belki daha da gençtiler. Yeni fırsatları keşfetmeleri için aileleri tarafından Amerika’ya gönderilmişlerdir. Üç genç adam çok geçmeden Fountain Caddesi’ndeki bir pansiyonda paylaşacakları ucuz bir oda bulurlar. Washburn&Moen tel fabrikasında vasıfsız işler bulurlar. Fabrikada vardiyalı çalışırlar ve birlikte kaldıkları evde yemek pişirmek ve ev işleri gibi işleri dönüşümlü olarak yaparlar. [1]

Bu genç adamlar Worcester’a ilk göç eden Ermeniler arasındaydı. 1880’li yılların başında şehirde sadece 10-15 kadar Ermeni’nin yaşadığı tahmin edilmektedir [2]. Bu Ermeni gençleri neden Worcester’ı seçtiler? Buradan nasıl haberdarlardı?

19. yüzyılın başlarında Amerika ve Worcester, memleketlerinde yaşayan Ermeniler tarafından bilinmiyordu. Protestan kiliseleri, 1830’lu yıllardan itibaren tüm dünyada ve New England’da, dünya çapında hayırseverlik faaliyetleri yürütmek amacıyla misyonlar kurmaya başladı. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermeniler, okuryazar ve gelişmiş bir kültüre sahip, anlayışlı Hıristiyanlar oldukları için kısa sürede bu misyonerlerin favori hedefi haline geldiler.

1856 gibi erken bir tarihte Harput’ta bir Protestan Evanjelist kilisesi açıldı, ardından 1859’da yerli Ermeni papazları eğitmek için bir ilahiyat okulu açıldı. 1878’de misyonerler Harput Ermeni Koleji’ni kurdular ve bu kolejin adı, Osmanlı yetkililerinin itirazları üzerine kısa sürede Fırat Koleji olarak değiştirildi. Bu kolejin bölgede muazzam bir etkisi olacaktı ve Ermenilerin Amerika’ya, özellikle de Worcester’a göçünü teşvik edecekti. Ermeni öğrenciler üniversiteye devam ederken Worcester, Massachusetts’te yabancıların çalıştırıldığı bir tel fabrikasının olduğunu öğrendiler. John Yağcıyan ve arkadaşları Worcester’ın vadettiği cazibeyi ilk takip edenler arasındaydı.

1880’lerde John, Worcester’daki Ermeni cemaatinin kalbinde, Arch Sokağı’nda yaşıyordu. Evinde cemaatin geleceğini şekillendiren ve Ermeni ruhunu canlı tutan toplantılara ev sahipliği yaptı. 1888’de John’un da aralarında bulunduğu bir grup Worcester Ermenisi “Ermeni Kulübü”nü kurdu. Başta Harput’tan olmak üzere Worcester’a gelen Ermenilerin sayısının artması sayesinde, kulübün kısa sürede 300’den fazla üyesi oldu. 1889’da John ve cemaat liderleri, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki ilk Ermeni Apostolik Kilisesi cemaatini kurdular: Surp Pırgiç [?] Ermeni Kilisesi. Bir kilise inşa etmek için gerekli parayı toplamak amacıyla diasporaya ulaşırken, ayinler kiralanan mekânlarda yapılıyordu.

Bu süre zarfında ve 1890’lara kadar Worcester’daki Ermeni cemaatinin neredeyse tamamı erkeklerden oluşuyordu. Çağdaş tahminler, Worcester’daki 300 Ermeni göçmenden yalnızca beşinin kadın olduğunu gösteriyor. Göçmen erkeklerin çoğu bir miktar para kazandıktan sonra ailelerinin yanına dönmeyi planlıyordu. Ancak Osmanlı hükümeti çok geçmeden Ermeni kadınların ülke dışına çıkışını kısıtladı ve toplumdaki cinsiyet dengesizliği daha da arttı.

John Yağcıyan, altı Yağcıyan kardeşin (Hagop, Sarkis, John, Dikran, Peter ve Soğomon) üçüncüsüydü. Kardeşlerin en büyüğü Hagop’un 1882’de John’u takip ederek Worcester’a gittiği ve birkaç yıl sonra da Keserig’e döndüğü anlaşılıyor. 1890’da Hagop Yağcıyan (30 yaşında), Dikran (24 yaşında), Peter (21 yaşında) ve Soğomon (18 yaşında), Worcester’daki John’a katılmak üzere Keserig’den birlikte ayrıldılar. Hagop arkasında karısı Anna’yı, kızları Almas ve Yeğsa’yı ve oğulları Avedis ile Nışan’ı bıraktı. Nışan aynı yıl, muhtemelen Hagop’un ayrılışından sonra doğmuştur. Dikran, Peter ve Soğomon evli değildi.

Worcester’ın ilk günlerinde John ve yeni gelen dört erkek kardeşi, Southbridge Caddesi’nde bir fırın açtılar. Worcester County ve Boston bölgesi boyunca at ve arabalarla ekmek dağıttılar. Kazandıkları parayı biriktirdiler ve Worcester Ermeni cemaatinin sadık destekçileri oldular.

John ve kardeşleri, kalplerinde her zaman tarımla uğraştıkları memleketleri Keserig’in evlatlarıydı. Orada, Yağcıyanlar büyük bir varlığa, tarlalara ve meyve bahçelerine, atlara, besi hayvanlarına ve bahçelere sahip olan önde gelen tüccar bir aileydi. Yaklaşık 35 ila 50 kişiden oluşan geniş aile, “ağaçlarla ve bahçelerle donatılmış, duvarlarla çevrili bir saray” olarak tanımlanan aile konutunda yaşıyordu. [3]

Yağcıyan kardeşler, saygı duydukları büyükbabaları Hovaness “Ovan” Yağcıyan’la derin bir gurur duyuyorlardı. Aileyi Harput’ta öne çıkarmıştı. Ovan’ın hikâyesi, Yağcıyan ailesinin sözlü tarihinin farklı aile dalları arasında paylaşılan ortak noktası olarak temel çekirdeğini oluşturdu.

Hovaness “Ovan” Yağcıyan

Harput ve Altın Ovası’nda [Kharpert yev Anor Vosgeğen Taşdı] belirtildiği gibi, Hacı Ovan/Ohan Yağcıyan, muhtemelen 1795 yılında Keserig’de mütevazı bir ailede dünyaya geldi. Yetenekleri ve azmi sayesinde, yalnızca Harput vilayetinde değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi çevreleri içinde de şöhret ve saygı kazandı. Yıllar geçtikçe hikâyesi efsaneleşti ve onu dikkat çekici ve büyüleyici bir kahramana dönüştürdü. [4]

Rus-Türk Savaşı sırasında (büyük olasılıkla 1853-1856 Kırım Savaşı) Ovan, Osmanlı ordusunun yiyecek tedarikçisi haline geldi. İş yapmak için katır kervanını kullanıyordu. Bu savaşın bir noktasında Osmanlı kuvvetleri, Rus birlikleri tarafından kuşatıldı ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Bu koşullar altında kuşatılmış orduya yiyecek taşımak oldukça riskli bir işti. Türk komutanlığı bunun imkânsız bir görev olduğuna ikna olmuştu ama Ohan Yağcıyan çözümü buldu. Katırların toynaklarına keçe bağladı ve tüm kervanı yiyecekle doldurarak gece boyunca ablukayı kırmayı, çaresiz ve aç askerlere yiyecek sağlamayı başardı. Bu ve Osmanlı devletine yaptığı birçok hizmetten dolayı Ohan Efendi Yağcıyan, padişah tarafından onurlandırılmak üzere İstanbul’a davet edildi. Onur madalyası, kılıç ve üniforma aldı. İstanbul’da bulunduğu süre içerisinde kendi isteği üzerine Keserig’de bir Ermeni kilisesi ve manastırının inşası, ayrıca birçok kilisenin tadilatı ve yeni çan kulelerinin inşası için imparatorluk iznini aldı. Yağcıyan, özellikle Harput bölgesinde büyük itibar kazandı. Kiliselerin yanı sıra Ermeni okullarının inşasında da büyük rol oynadı. Pek çok hükümet hâkimi ve Osmanlı yetkilisi ondan korkmuştu. 1895’teki Hamidiye Katliamları’ndan önce öldü ancak bazı kaynaklar onun 1885 gibi daha erken bir tarihte öldüğünü belirtmektedir. Surp Mamas Manastırı’na büyük bir ihtişamla defnedildi. Surp Mamas’ta yenileme çalışmalarına liderlik ederken, işçilere gelecekteki kendi mezarını hazırlamaları talimatını verdiği söylenir. [5]

Ovan Yağcıyan’ın Krikor Efendi ve Meryem adında iki çocuğu vardı; ikisi de muhtemelen 1830-1840’larda doğmuştur. Meryem, Krikor Taşçıyan’la evlendi ve altı oğlu oldu; altı kardeş, 1860 ile 1872 yılları arasında doğmuşlardır. Meryem’in erkek kardeşi Krikor Efendi Yağcıyan’ın oğlu yoktur ama Sirun adında en az bir kızı vardır. Yağcıyan adını korumak ve Ovan’ı onurlandırmak için Krikor Taşçıyan ve Mariam Taşçıyan’ın (bekârlık soyadı Yağcıyan) oğulları Hagop, Sarkis, John, Dikran, Peter ve Soğomon, annelerinin kızlık soyadı olan Yağcıyan’ı benimsemişlerdir.

Ovan Yağcıyan 1894’ten bir süre önce vefat etmiştir. Ovan’ın oğlu Krikor Efendi ailenin reisi olur. Aynı yıl, Soğomon dört erkek kardeşiyle birlikte Worcester’daki fırınlarında birkaç yıl çalıştıktan sonra, ailenin Keserig’deki mülküne geri döner. Kısa süre sonra 1895 yılında Keserig halkı Hamidiye Katliamları’yla karşı karşıya kalır.

Peter Yağcıyan’ın ABD pasaport yenileme başvurusu, 1 Eylül 1915, ABD Konsolosluğu, Harput. Sona Erme Karinesinin Aşılmasına İlişkin Yeminli Beyanname ile.

Peter Yağcıyan’ın Yabancı Ülkeye Gönderilme Karinesini Aşmak İçin Uzun Süreli Yabancı İkametini Açıklamaya Yönelik Yeminli İfadesi. Tiflis - 27 Nisan 1917.

Yağcıyan Ailesi, Keserig ve Hamidiye Katliamları

1895 Hamidiye katliamları sırasında, Vahe Hayg’ın Harput’la ilgili çalışmasında da belirtildiği gibi, Keserig’de 120’den fazla Ermeni öldürülmüştür. Keserig Ermenileri öz savunmalarını bu olaylar sırasında örgütlediler. Halen devlette görev yapan Hacı Efendi (Krikor) Yağcıyan bu çabalarda önemli bir rol oynadı. Eylül 1895’in sonlarına gelindiğinde katliamlar ve yağma çevre köylere de ulaşmıştı. Keserig’in Türk beyleri, bir Ermeni heyetini Hamdi Bey’in konağına davet eder. Heyet iki papaz ve 20’den fazla Ermeni gencinden oluşuyordur. Toplantının amacı Keserig’de mevcut durumu ve şiddetin nasıl önlenebileceğini tartışmaktır. Krikor Efendi, davetin bir tuzak olduğundan şüphelenir ama sonunda bir grup Ermeniyle birlikte katılmaya karar verir. Adamların bir kısmı onunla birlikte konağa girerken, diğerleri dışarıda gözcü olarak görev yaptı. Krikor Efendi’nin toplantıda yaptığı ilk öneri, yerel yetkililere Ermenilere kendilerini savunabilecekleri 50 adet tüfek dağıtılması yönünde olur. Türkler başlangıçta bu öneriyi kabul eder ancak ertesi gün ordu birliklerinin köye çok yakın olması ve gerekirse müdahale edebileceği gerekçesiyle tüfeğe gerek olmadığını duyururlar. [6]

Yerel kıyafetler giyen ve Kürt gibi davranan Türk askerleri zaten uzak köylerdeki Ermenileri öldürüyor ve yağmalıyordu. Eylül ayı sonlarında bir gün Türkler Keserig’deki Ermeni evlerine ateş açmaya başlarlar. Yağcıyan, Der-Hovannessyan ve Terziyan’ın evlerine kurşunlar isabet eder. Türk askerleri daha sonra Krikor Yağcıyan’ın evine yaklaşmaya başlar ancak Krikor Efendi, bir grup silahlı gençle birlikte karşılık vererek saldırıyı püskürtür. Çatışma yaklaşık dört saat sürer. Ancak daha sonra Türk askerleri bu kez üniformalı olarak geri döner. Bütün köy kuşatılır ve askerler Ermenileri tutuklamaya başlar. Tutuklanan ilk kişi, 24 arkadaşıyla birlikte teslim olmaya zorlanan Krikor Efendi Yağcıyan olur. Keserig’deki şiddet ve yağma üç gün sürmüştür. [7]

Bir ay sonra Keserig hâlâ harabe halindeyken yeni bir tutuklama dalgası başlar. Gözaltına alınanlar arasında Mendzig Ağa Yağcıyan, Soğomon Yağcıyan, Hacı Sarkis Yağcıyan ve aileyle akraba olmayan başka kişiler de vardı. Tutuklanan Ermeniler ilk olarak Mezire Cezaevi’nde tutulur. Dört ay sonra, yargılandıkları Sivas’a sürgüne gönderilirler. Adamlar devrimci olmakla suçlanır ve ölüm cezasına çarptırılır. Kararın ardından Krikor Efendi Yağcıyan, babasının arkadaşı olan Osmanlı Sadrazamı’na bir telgraf gönderir. Sadrazamın tutukluların lehine müdahale etmesiyle mahkûmlar kısa sürede serbest bırakılır. 29 Aralık 1897’de azat edilen adamlar zaferle Keserig’e dönerler. [8]

Aile tarihi, bu olay ve katliam haberlerinin Worcester’daki Yağcıyan kardeşler tarafından nasıl karşılandığını belgelemiyor. Ancak Hamidiye Katliamları’nın Worcester’daki Ermeni toplumunda büyük üzüntü, umutsuzluk, stres ve kargaşaya neden olduğu iyice belgelenmiştir. Ermeni göçmenler artık ailelerini Amerika Birleşik Devletleri’ne getirip ülkede kalıcı kökler kurma konusunda çok daha istekliydi. 1897’de ABD hükümeti, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Ermeni vatandaşların eşlerinin ve ailelerinin kendilerine katılmasına izin vermek için Osmanlı Padişahının onayını almıştır.

Yağcıyanlar için Amerika’da yaşam 1900’lerin başında devam ediyordu.

1902’de Hagop’un üç yaşından beri babasını görmeyen en büyük oğlu Avedis (15 yaşında), Worcester’da ona ve üç amcasına katılır. Hagop’un karısı Anna; kızı Yeğsa; torunu Sırpuhi ve oğlu Nışan, 1906/1907’de Worcester’a göç edene kadar Keserig’de kalırlar. Kara yoluyla bir gemiye binmek için Şamşun’a geçerler. Avrupa’da, muhtemelen Marsilya’da yapılan göçmen taraması, 16 yaşındaki Nışan’ı annesinden ve kız kardeşinden ayırır. Nışan’ın Marsilya’dan Amerika’ya seyahat etmesi, tek başına Worcester’a gelmesi, bir yıldan fazla zaman almıştır. O yılın çoğunu Liverpool’da bir terzi çırağı olarak Amerika’ya nihai geçişinin masrafını kazanmak için geçirir. Nışan Amerika’ya vardığında trahom hastası olduğunun bildirildiği ve girişinin reddedildiği fısıltıyla anlatılmakta ama açıkça konuşulmamaktadır. Nışan daha sonra bir şekilde Providence limanında gemiden atlamış ve gece kendisini karaya çıkaracak küçük bir tekne ayarlamıştır.

Sarkis Yağcıyan nihayet 1909’da Worcester’a gelmiştir. Eşi Margarit ve oğulları Karekin (15 yaşında) ve George (8 yaşında), 1911’de Worcester’da ona katılmıştır.

John, Worcester Ermeni cemaatinde ve Surp Pırgiç Ermeni Kilisesi cemaatinde lider olmaya devam eder. Ayrıca ailenin Southbridge Caddesi’ndeki fırınını da işletmeyi sürdürür. Miryam Bardizbedyan’la evlenir ve Ruth adında bir kızı olur.

1911’de, artık 40’lı yaşlarında olan Dikran Yağcıyan, Worcester’da Rose Miracanyan’la evlenir. İki oğlu ve bir kızı olur. Oğullarından biri bebekken ölmüştür.

Peter Yağcıyan, 1904’te ABD vatandaşı olur. Daha sonra 1910’da Keserig’e döner ve burada 1911-1915 yılları arasında evlenir ve üç çocuğu olur.

Southbridge Caddesi’ndeki Yağcıyan fırını, ailenin Amerika’daki ekonomik dayanağının temeliydi. Kardeşler ve onların büyüyen aileleri bu fırına çok şey borçluydu. 1900’lerin başında aile daha da genişledikçe, özellikle de yeni nesil oğulların doğmasıyla, ailenin birçok üyesi ayrı evler ve yeni küçük işletmeler kurmuştur.

1915’teki soykırımın arifesinde, en büyük dört Yağcıyan kardeş ve aileleri Worcester’a iyice yerleşmiştir. Aralarında en gençleri olan Peter ve Soğomon, Keserig’e dönmüş ve dayıları Krikor Efendi’yle birlikte ailenin malikânesinde; ebeveynleri Meryem ve Krikor Taşçıyan ve bilinmeyen sayıda başka Yağcıyan ailesi fertleriyle birlikte yaşamaktadır. Ermeni Soykırımı başladığında ve katliamlar Mayıs 1915’te Keserig’e ulaştığında, her iki kardeşin aileleri de tehcir edilmiştir. Her ailenin kendi hayatta kalma hikâyesi ayrıdır.

Peter’in Hikâyesi

Peter 1910 civarında Worcester’dan Keserig’e döner. Orada Zımrut [Zümrüt?] Arslanyan’la evlenir. Çiftin üç çocuğu olur: Zohrab (“John” 1911 doğumlu), Aram (1913 doğumlu) ve Mary (1915 doğumlu). Soykırım başladığında Peter ve ailesi evden kaçmaya çalışır. Peter ABD vatandaşı olduğundan değerli bir avantaja sahiptir: Türklerin ABD vatandaşlarına zarar verme konusundaki isteksizliğine ek olarak Amerika’dan yardım alma potansiyeli. 1 Eylül 1915’te, yani Harput katliamlarının ve sürgünlerinin başlamasından birkaç ay sonra Peter, Türkiye’nin Harput kentindeki ABD Konsolosluğu aracılığıyla ABD pasaportu başvurusunda bulunmuştur.

Peter’ın pasaport başvurusunda eski pasaportunun “1910 yılında ülkeye geldiğimde bagajı ve diğer evraklarıyla birlikte Samsun’da kaybolduğu” yazıyordur. Peter konuyu şöyle anlatır: “Buraya Türkiye’nin Mamuret-ül Aziz ilçesinin Keserig ve diğer köylerinde bulunan, bana ve kardeşlerime ait olan bazı gayrimenkulleri satmak için geldim. Bununla ilgili henüz sonuçlanmayan bazı davalar vardı ve dava halen mahkemede sürüyor. Şimdi kardeşlerimle birlikte Worcester, Massachusetts’te bir fırın işletiyorum ve Worcester’da on yedi veya on sekiz yıldır vergi ödüyorum. Fırın 148-150 Southbridge Caddesi, Worcester, Massachusetts’te bulunmaktadır... Buradaki mülküm ne olursa olsun, bir yıl içinde veya Türkiye’den ayrılmak mümkün olur olmaz ABD’ye kalıcı olarak dönmeyi planlıyorum.”

Bu noktadan sonra Peter ailesiyle birlikte Amerika’ya kaçmak için usanmadan çalışır. İçinde bulundukları zor ve tehlikeli bir durumdur. Peter, ABD vatandaşlığını ve fırıncılık mesleğini kendi avantajına kullanır. Kendisini bir şekilde Osmanlı ordusunun ekmek tedarikçisi olarak konumlandırır. Ailesiyle birlikte çatışma bölgesinden uzaklaşarak doğuya doğru ilerlemeye devam eder. Ermeni kimliğiyle ilgili sıkıntıya düştüğü durumlarda ABD Konsolosluğu belgelerini savuracak ve yetkilileri Osmanlı ordusunun yiyecek tedarikinde kritik bir rol oynadığına dair ikna edecektir. Peter, ailesinin yanı sıra birçok Ermeni oğlanı ve başkalarını da fırınlarında çalıştırarak kurtarmıştır.

27 Nisan 1917’de Peter, Gürcistan’ın Tiflis kentindeki ABD Konsolosluğuna ulaşır. Harput’taki Amerikan Konsolosluğu’na son olarak Nisan 1916’da kayıt yaptırmıştır. Yeni bir “Uzun Süreli Yabancı İkametgâhını Açıklama ve Sona Erme Karinesini Yenileme Beyannamesi”nde, Şubat 1917’den bu yana geçici olarak Erzincan’da ikamet ettiğini belirtmektedir. Şu açıklamayı yapmıştır: “1912 yılında Harput’taki mülkümü satmak amacıyla Amerika Birleşik Devletleri’nden ayrıldım. Ben henüz oradayken savaş çıktı. Türkiye’de bir Ermeni olarak hayatımı ve ailemi kurtarmak için mümkün olan her türlü adımı atmak gerekiyordu. Kürt mahallelerini dolaşarak o ülkeden ancak son iki ayda kaçabildim. (…) Worcester, Massachusetts’te Yagjian, Bros. adlı bir fırın firmasının sahiplerinden biriyim. (…) Kendimi ve beş kişilik ailemi Amerika Birleşik Devletleri’ne geri taşımak için yeterli param var. Altı ay içinde almayı beklediğim fonlara başvurdum.”

Sonunda, 14 aydan uzun bir süre sonra, 1918’de, Peter ve ailesi Archangel, Rusya’ya, oradan da Amerika Birleşik Devletleri’ne gitme yolunu bulurlar. “Kahire Şehri” gemisinin 15 Eylül 1918 tarihli manifestosu Peter Yağcıyan, karısı ve üç çocuğunu, Archangel, Rusya’dan Montreal’e seyahat eden ikinci sınıf (ekonomi sınıfı değil) yolcular olarak listeliyor. John Yağcıyan’a 146-148 Southbridge Street, Worcester adresinde katılmayı planlamışlar.

Peter’ın Amerika’da üç çocuğu daha olur: Sarkis, Irene ve Dorothy. Bir noktada Peter ailesini Cambridge’e taşımış ve orada bir fırın açmıştır. Oğulları Sarkis, Aram ve John da fırın işlerine yardım ederler. Ancak Peter’ın görme yeteneği bozulmaya başlar ve İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından önce ölümüne kadar ona karısı bakar. Ailenin fırını da bu sıralarda kapanır.

Soğomon’un Hikâyesi

Soğomon Yağcıyan, 1915’ten önce Harput şehrinin yerlisi Yeğisapet Kalunyan’la evlenmiştir. Soğomon ve Yeğisapet’in dört çocuğu olur: Siranuş (1905 civarı doğumlu), Mihran, Papken ve Zabel (1913 civarı doğumlu). Muhtemelen aile, Keserig’deki Yağcıyan ailesinin evinde yaşıyordu.

Soğomon ailesinin dikkat çekici hikâyesi Huşamadyan tarafından Ekim 2022’de yayımlandı. Sayfanın başlığı Yaghdjian/Yiagjian Koleksiyonu–Atina idi.

Soğomon soykırımdan sağ çıkamamıştır. Ancak Yeğisapet ve dört çocuğu bunu hayatta kalmayı başarmıştır. Birkaç yıl süren sürgün ve zorluklardan sonra Yeğisapet ve üç çocuğu Yunanistan’ın Korint kentine yerleşmiş. En büyük kızı Siranuş, ölene kadar Keserig bölgesinde kalmıştır. Yakın zamanda Huşamadyan’da Yaghdjian/Yiagjian Koleksiyonu–Atina makalesi yayınlanana kadar Amerikalı Yagcıyanların, ailenin Keserig’deki mülküne ne olduğu hakkında hiçbir bilgisi yoktu. Korint’teki Yağcıyanlar şimdi bize, Türk hükümetinin NER’i Türkiye genelindeki yetimhanelerini kapatmaya zorladığı 1922 yılına kadar, 100 ila 200 yetimi barındıran Amerikan Yakın Doğu Yardım (NER) yetimhanesine ev sahipliği yapan konutun Keserig’deki Yağcıyan ailesinin konutu olduğunu söylüyor.

Krikor Efendi Yağcıyan’a gelince, 1915’te Ermeni Soykırımı başladığında Türkler, büyük ihtimalle yüklü miktarda rüşvet aldıktan sonra, ailenin önemi nedeniyle onun hayatını bağışlamıştı. Krikor Efendi; karısı; kızı Sirun Harputluyan ve kızının oğlu George Harputluyan, diğer Ermenilerle birlikte öldürülmek yerine Türkiye veya Rusya’daki bir yere sürgüne gönderilmiştir. Sirun’un kocası Soykırımın kurbanları arasındaydı. Krikor Efendi Amerika’ya hiç gelmez. Muhtemelen bölgedeki çatışmalar sırasında hayatını kaybetmiştir. Altı Yağcıyan kardeşin ebeveynleri Meryem ve Krikor Taşçıyan’ın akıbeti ise henüz bilinmiyor.

Krikor’un kızı Sirun ve tek çocuğu George, soykırımdan, sürgünden ve sonraki yıllarda hayatta kaldıktan sonra sonunda Amerika’ya gitmeyi başarmışlardır. Sirun, Worcesterlı altı Yağcıyan kardeşin birinci dereceden kuzeniydi ve kardeşler, yasal ve göçle ilgili önemli zorluklara rağmen onu ve George’u Amerika’ya getirmek için birkaç yıl boyunca yorulmadan çalıştılar. Sirun ve George nihayet 1923’te Amerika’ya varmış ve burada Sirun, Rhode Island’dan “Yağcıyan [Yagjian]” adında bir adamla ikinci kez evlenmiştir. Bu şahsın ailenin iş ortağı ve kuzeni olduğu düşünülüyordu. Bu, ülkeye göç etme izni almasını sağlamak için gelişinden önce ayarlanmış bir evlilik olabilir. Çift Rhode Island’a yerleşir. “Sirun Yaghjian” eski soyadıyla Harputluyan’ın, resmi belgelerde 1967’de 80 yaşında Boston’da öldüğü belirtiliyor.

Sirun’un yeğeni Mary Garabedyan, “Hala” Sirun’u şöyle anımsar: “Harika, mütevazı bir insan. Eski ülkede çok genç yaşta tanınmış bir iş adamı olan Harputluyan adında bir adamla evlenmişti. Bu adamın Türkler tarafından öldürüldüğünü varsayıyoruz. (…) Çocuklara onun eski ülkede ‘prenses’ olduğu söylenmişti. ‘Kendi saçını nasıl tarayacağını bile bilmediği’ anlatılırdı çünkü onun saçlarını her zaman hizmetçiler taramıştı.”

1890’larda ve 1900’lerde Yağcıyan kardeşler ve aileleri Worcester’a göç ederken, Ovan ve Krikor Yağcıyan’ın doğrudan soyundan gelen başka bir kol da Providence, Rhode Island bölgesine göç etti. Ailenin bu kolunun üyeleri birbirinden ayrılmış ve Worcesterlı kuzenleri hakkındaki tüm bilgilerini veya onlarla bağlantılarını kaybetmiş olsalar da, Ovan Yağcıyan’ın sözlü tarihini muhafaza etmişlerdir. 1897 ile 1927 yılları arasında ABD göç kayıtları, çoğu Keserig veya Harput kökenli ve büyük olasılıkla Keserigli Yağcıyan sülalesiyle akraba olan en az 48 Yağcıyan’ın Amerika’ya geldiğini doğruluyor.

Worcesterlı Yağcıyan kardeşler, aileleriyle birlikte kalıcı olarak Amerika’ya yerleştikten sonra 1920’leri gelecekleri için sağlam bir mali temel inşa ederek geçirirler. Beş kardeş ve genişleyen aileleri, daha büyük New England ve Amerikan toplumu içinde asimile oldular. Çocuklarının, torunlarının ve soylarından gelenlerin çoğu yüksek öğrenim görmüş ve ticaret, akademi ve diğer mesleklerde çok şey başarmıştır. Bugün Yağcıyan [Yagjian] ailesi büyük ölçüde dağılmış ve asimile olmuş durumda olsa da birçoğu Ermeni kimliğini gururla benimsemeye devam etmektedir.

Yağcıyan [Yagjian] Soy Ağacı.

  • [1] John H. Aroian, Mountains Stand Firm, GreenHill Yayıncılık, NY, 1977.
  • [2] Worcester is America, Dr. Hagop Martin Deranian, Bennate Yayıncılık, 1998, s. 19
  • [3] Vahe Hayg, Kharpert yev Anor Vosgeğen Taşdı [Harput ve Altın Vadisi], New York, 1959, s. 885.
  • [4] A.g.e.
  • [5] A.g.e., s. 885-886.
  • [6] A.g.e., s. 883.
  • [7] A.g.e.
  • [8] A.g.e.; Huşamadyan - Kazancıyan arşivi - Los Angeles - 1895’te Harput Bölgesi’ndeki Ermeni Katliamlarının Açıklaması - Tanıkların İfadesi.