Pire'nin Lipazma’daki Acemyan Okulu’nun içindeki nakış atölyesi. Oturan ikinci kişi, soldan sağa, Gülhan Khaçaduryan. Bu fotoğraf, MyHeritage.com kullanılarak dijital olarak renklendirilmiş.

Giragos Mıgırdiçyan Koleksiyonu- Atina

Yazar: Ani Apikyan, çeviren: Nazlı Temir Beyleryan, 06/09/2023 (son değişiklik: 06/09/2023).

Mıgırdiçyan ailesinin hikayesi bize ilk olarak Giragos Mıgırdiçyan tarafından Huşamadyan'ın Atina'da "Armenika" dergisinin iş birliğiyle düzenlediği atölyede sunuldu. Atölye çalışmasının ardından aile geçmişini tamamlamak için Giragos Mıgırdiçyan ile tekrar bir araya geldik. Giragos Mıgırdiçyan Mavi Haç (Gabuyd Haç) Oluşum’una ait okullarından olan, Kokinya mahallesinde bulunan, Zavaryan Ermeni Okulu'nun eski müdürüdür. Giragos Mıgırdiçyan bu çalışma için, tüm samimiyetiyle bize aile geçmişini aktardı.

Giragos'un anne tarafından dedesi Manuk Khaçaduryan, İzmir yakınlarındaki Kortelio'da (şimdiki Karşıyaka) doğar ve bir süre burada yaşar, daha sonra Manisa'ya taşınır. Manuk bağcılık mesleği ile uğraşırdı. Manisa'nın Yukarı İlçesinde geniş bağları vardı. Bağlardan toplanan üzümleri kuru üzüm yapar ve sonrasında onları satardı. “Yukarı Köy” olarak da adlandırılan Yukarı mahallenin tamamı Ermenilerin yaşadığı bir bölgeydi, yaklaşık 150 hane vardı. Buranın sakinlerinin çoğu dokumacıydı ama bağcılık da buradaki önde gelen mesleklerden biriydi.

Manuk Khaçaduryan, Mari İbranosyan ile tanışır ve onunla evlenmek, İstanbul’a yerleşmek ister. Aileleri başlangıçta, buna karşı çıkar. Ancak sonra sorun çözülür, Manuk ve Mari anne ve babalarının onayı ile evlenir ve Manisa'ya yerleşirler. Çiftin iki kızı olur. İlk çocuk, Gülhan’dır, onun doğumundan iki yıl sonra ise Tırfanig doğar. Gülhan, Giragos Mıgırdiçyan’ın ilerideki annesidir.

1922'de Küçük Asya Hıristiyanlarının başına henüz felaket gelmemişken, tehlikeyi gören Manuk, ailesini gemiyle İzmir’e ve oradan da Yunanistan'a taşımaya karar verir. İzmir’e giderken Gülhan ve Tırfanig, üzerlerinde sakladıkları tüm altınları kaybederler. Manuk, tüm aile üyelerini Yunanistan'ın Midilli adasına göndermeyi başarır. Eşi Mari, Mari'nin kız kardeşi Hayganuş, Gülhan ve Tırfanig hepsi giderler. Manuk, bağ bozumu yaklaşırken Manisa'ya dönmek, bağ ile uğraşmak, şerbet yapmak ve etrafa saçılan kuru üzümleri toplamak ister. Amaç bu işi icra edebilmek ve aynı zamanda yaşanılan sıkıntılı günlerin geçici olduğunu ve yakında duracağını düşünerek tüm aile ile Midilli'ye gidip oradan da Manisa'ya geri dönmektir. Ancak İzmir’de ailesinden ayrıldıktan sonra Manuk'un izi kaybolur. Manuk'un, diğerleri gibi, o çalkantılı günlerde Kemal güçleri tarafından öldürülmüş olması çok muhtemeldir.

Ailenin diğer üyeleri Midilli'de çok kısa bir süre kalırlar. Bir sonraki durak Pire olacaktır. 1921-1922 Küçük Asya felaketi sırasında binlerce Ermeni göçmenin Ege Denizi'ndeki Lesbos (Midilli) adasının başkenti Midilli'ye sığındığı bilinmektedir. Burada, küçük bir Ermeni cemaati oluşur bile ve 1921 yılında da bir Ermeni okulu inşa edilir.

Mari, Hayganuş, Gülhan ve Tırfanig Pire'ye vardıklarında çeşitli bölgelerde aylarca dolaşırlar. Böylece Pire'den Sezeryani'ye, oradan da Tisio'ya taşınırlar ve sonunda Pire limanı yakınlarındaki Lipazmata köyüne/göç istasyonuna yerleşirler (Ermeni kaynaklarında bu yer genellikle Lipazma olarak anılır). Burada, sefil koşullar hüküm sürüyordu, 4.000'e ulaşan yoğun bir göçmen kitlesi vardı. Aya Tionisio kilisesinin yanında bulunan bu yerleşimde, temel ihtiyaçlardan yoksun, çoğu dul ve çocuk 500 aile yan yana yaşıyordu. 1920'lerin başında, papaz Muhterem Harutyun Acemyan ile birlikte, yaklaşık 200 Evanjelik Ermeni de buraya yerleştirildi. Köyde ayrı bir "mahalle" oluşturmuşlardı. Giragos Mıgırdiçyan, bu bölgedeki yaşam koşullarının nispeten katlanılabilir olduğunu, bu nedenle onların da bu Evanjelik ailelerin yanına yerleşmeyi başardıklarını söylüyor. Lipazmata yerleşiminde iki okul vardı. Amerikalılar tarafından yönetilen Ermeni okulu (Near East Relief) ve Ermeni Evanjelik Kilisesi'ne ait "Acemyan" okulu. Giragos’un annesi Gülhan ve teyzesi Tırfanig da Acemyan okuluna kayıtlıydılar.

"Acemyan" okulu karma (kız/erkek) ve üç dilliydi (Yunanca, Ermenice, İngilizce). Yunanistan'daki karma okulların resmi olarak 1929'da faaliyete geçtiği düşünülürse, "Acemyan" Okulu’nun karma olması o zamanlar için ilginç bir olguydu. Aynı okul bünyesinde nakış atölyeleri de faaliyet gösteriyordu, şan ve müzik dersleri, başta mandolin olmak üzere müzik aletlerinin öğretimini içeriyordu.

Bu atölyeler sayesinde Gülhan mandolin çalmayı öğrenir ve iki kız kardeş nakış sanatında ustalaşırlar. Gülhan, okuldan mezun olduktan sonra iğne işi ile uğraşır ve tığ işi  yaparak ailesinin geçimini sağlar.

Giragos’un büyükannesi Mari ev işleriyle uğraşırdı ve Mari'nin kız kardeşi Hayganuş, aileye gelir sağlamak için Pire'deki "Palancıyan" dokuma fabrikasında gece gündüz çalışırdı. Artin Palancıyan'ın dokuma fabrikasında battaniye, masa örtüsü, peçete ve çarşaf üretilirdi. 1926-1927 tarihleri arasında, burada yaklaşık 100-150 işçi çalışıyordu ve 200 dokuma ağı (tezgâh) vardı. Fabrika, zamanına göre oldukça gelişmişti. Elektrik sağlayan kendi şebekesi bile vardı, böylece çevredeki insanlar da şebekeyi bir ücret karşılığında kullanırlardı. Bu yıllarda genç mimar Artin Palancıyan, Pire'de "Balkanlar" adlı bir hamam kurdu. 1925 civarında, bu kez Kokinya’da, bu bölgeden binlerce göçmen tarafından yaygın olarak kullanılan "Küçük Asya" adlı başka bir hamam daha inşa etti.

Giragos’un babası Mıgırdiç de Manisalıydı. Mıgırdiç’in büyükbabası Ohannes ve annesi Mari'dir (kızlık soyadı Çobanyan). Üç çocukları oldu: Vartanuş, Mıgırdiç ve Krikor. Aile dokumacıydı ve Manisa'nın Malta olarak da bilinen aşağı mahallesinde yaşıyorlardı. Burada yaklaşık 500 aile vardı. Manisalıların temel geçim kaynağı ağ dokumacılığı (imalatı) idi ve hemen hemen her evde dokuma araçları (ağ) bulunuyordu.

Aynı şekilde Mıgırdiç’in ailesi de 1922'de ilk varış noktası Midilli olmak üzere Yunanistan'a sığındı. Ancak göç sürecinde İzmir’deyken, Ohannes ailesinin izini kaybeder. Neyse ki bir çıkış yolu bulur ve Kemal güçlerinin şiddetinden kurtulur. Bir hafta kadar sonra o da Midilli'ye ulaşır ve ailesini yeniden bulur. Tekneyle Pire'ye giderler ve Lipazmata’ya yerleşirler. Mıgırdiç burada müstakbel eşi Gülhan ile ilk kez tanışacakları Acemyan Okulu’na başlar.

Mıgırdiç bir kunduracıydı ve Gülhan ise bir nakışçıydı. Oğulları Giragos 1941'de doğar. İkinci Dünya Savaş sırasında Pire limanı İngiliz Hava Kuvvetleri tarafından bombalanır. Hedef Alman ordusuydu ancak Lipazmata'da bulunan Ermeni evleri de yıkılır. Bu nedenle de birçok Ermeni (Mıgırdiçyan ailesi dahil) Kokinya'ya taşınır.

Tırfanik, 1952'de Fransa'ya yerleşir ve burada evlenir, bir aile kurar. Üç çocuğu olur. Hrant, Markrit ve Hagop. Tırfanik bir yatılı okulda çalışırken kocasını genç yaşta kaybeder.

Kokinya'da Giragos ve ailesi, göçmen yerleşim yerlerinin uzağında, Ermenilerin az olduğu, daha çok Rumların olduğu bir mahallede yaşıyorlardı. Mahalledeki Rum çocuklar onların çocuklarının oyun arkadaşlarıydı. Bununla birlikte, ona karşı düşmanlık eksik değildi ve sık sık, Pontus çocukları tarafından kendisine yöneltilen “armenoboch” ve “skato armenis” ("Ermeni boku") laflarını duyuyordu. Ancak çocuksu dinamizmi ve yaratıcılığı sayesinde Giragos oyun arkadaşları arasında kendini kabul ettirir, saldırgan ifadeler kaybolur ve herkesin saygısını kazanmaya başlar. Çocukluğu boyunca Karagöz oyunu yaparak Giragos arkadaşlarına da kur yapar ve onların sevgisini kazanır.

Birlikte, çok beceri ve incelik gerektiren Karagöz figürlerini elleriyle yaparlardı. Onların "atölyesi" Kokinya demiryolunun yanındaydı. Demiryolu hattına üzerlerinde buldukları nesneleri demiryoluna yerleştirir, üzerlerinden trenlerin geçmesini beklerlerdi. Böylece yassılaşan, yumuşayan nesneler Karagöz figürleri yapmak için uygun hale gelir ve Karagöz üretimi için hazırlanmış olurlardı. 

Karakterler hazır olduğunda bir arkadaşının bahçesinde kurulan ve girişi ücretli olan Karagöz tiyatro gösterilerini düzenlerlerdi. Bir çarşaf asarlar ve arkasına mumlar yakarlardı, böylece gölge oyunları yaparlardı. 
 

Giragos Kokinya’da 1927'de kurulan "Zavaryan" Okulu’na giderdi. 80 öğrenci ile başlayan bu kurumun ilk müdürü Zakar Zakaryan'dı. 1928-29 döneminde Sos Vani'nin müdürlüğünde 250 civarında öğrencisi vardı.

Giragos, Ermeni okuluna gitmesine rağmen çok Ermeni arkadaşı yoktu, çünkü mahalledeki arkadaşlarının çoğu Rumlardan oluşuyordu. Fakat "Zavaryan" okulu ortamında bu tutum yavaş yavaş değişir, genç Giragos Ermeni vatansever duygularıyla dolmaya başlar ve Ermeni arkadaşları edinir. O yıllarda Antranik Dzarugyan'ın "Ararat’a Ant" şiirinin kendisini derinden etkilediğini ifade eder.

Giragos, altıncı sınıfa geldiğinde kararsızdır. Zavaryan Okulu 6. sınıfa kadardı, bu yüzden yaşam yoluna nasıl devam edeceğine karar vermesi gerekiyordu. Yunanistan'a yerleşen Ermenilerin çoğu gibi onun da ne pasaportu ne de Yunan vatandaşlığı vardı. Yunanistan'da kimliğinin "Türk" ve "vatansız (apatrid)" olarak geçtiği resmi ikametgâh belgelerini her yıl yenilemek zorunda kalıyordu. Eğitimine bir Yunan kurumunda devam etse bile, Yunan tabiiyeti olmadan, tüm alanların kendisine kapalı olacağı düşünülürse, bunun bir anlamı olmazdı.

O yıllarda Zavaryan Okulu’nun müdürü Onnik Zakaryan, Giragos'un durumuyla ilgilenir ve onu Yunanistan dışında bir yerde okumaya teşvik eder. Giragos'un annesi Gülhan ise çocuğunun gelecekteki eğitimi için en iyisini yapmaya kararlıdır. Plan, 13 yaşındaki Giragos'u Kıbrıs'taki Melkonyan Kolejine eğitime göndermektir. Ancak bu plan değişir ve Halep'e, "Karen Appa" Ruhban Okulu'na gönderilmesine karar verilir. 1955 yazında, üç genç, Giragos Mıgırdiçyan, Harutyun Mhigyan ve Hagop Sevakyan tekneyle Beyrut'a giderler. (Hagop Sevakyan zaten Beyrut'ta aynı okulda öğrenciydi ve yaz tatili için Yunanistan'da bulunuyordu). Son ikisi Beyrut'taki "Nışan Palanciyan" Ruhban Okuluna, Giragos ise Haleb’e gider.

Giragos'un Lübnan-Suriye sınırından Halep'e geçmesi için geçiş izni alması planlanıyordu. Buraya ulaştıktan sonra kendisine geçiş hakkı verilmeyecektir. Bütün geceyi sınırda geçirir ve sabah bir nakliye aracı bulur ve Beyrut'a döner. Giragos'un halihazırda iki Ermeni asıllı Yunan arkadaşının bulunduğu Nışan Palanciyan Ruhban Okuluna kaydedilmesine karar verilir. Yedi yıl boyunca Beyrut'ta bu eğitim kurumuna devam eder. Bu süre zarfında annesi Gülhan kendi nakışlarını Atina'nın çeşitli tanınmış tüccarlarına satarak oğlunun eğitim masraflarını karşılar. Giragos yazları ailesiyle birlikte tekneyle Yunanistan'a gider.

Giragos çok başarılı bir öğrenciydi. Ruhban okulundaki son iki yılında, kendisine diğer öğrencilere belletmenlik yapma görevi verildi. Yedi yıllık çalışmanın ardından Giragos nihayet Yunanistan'a döner. Hemen oradaki Ermeni cemaati kurumlarına, Ermeni Okullarında ders vermek istediğini bildirir. Nitekim 1962'de Giragos, Atina'nın Fiks semtinde yeni inşa edilen Levon ve Sofya Okulu’nda öğretmenliğe başlar. Sonraki yedi yıl boyunca bu görevi sürdürür.  Kurulun o dönemki yöneticisi Onnik Zakaryan'dır. 1960'lı yılların sonlarında Yunan vatandaşlığına geçen Giragos, 1969-1970 yıllarında Yunan ordusunda askerliğe alınır. 1971 yılında Vart Torosyan ile evlendir ve iki çocuğu olur. Varant ve Viken.

Fransa seyahati için kullanılacak olan, Yunan pasaportu, 1963.

Giragos Mıgırdiçyan, Atina'daki "Levon ve Sofya Hagopyan" Okulu’nda öğretmen olarak çalışmaya başladığında aldığı Yunanistan'daki çalışma izni. Giragos'un Yunanistan doğumlu olmasının aksine, isim-soyad kısmının altında "Türk uyruğuna sahiptir" yazması dikkat çekiyor. Yunan vatandaşlığını ancak 1968'de alacaktı.

Giragos'un babası Mıgrıdiç 1998 yılında, annesi Gülhan ise 2006 yılında vefat ederler.

1971-2007 yılları arasında Giragos Mıgırdiçyan Kokinya'daki Zavaryan Ermeni Okulu’nda müdür olarak görev yapmıştır.

Şu anda Giragos bey ve eşi Vart'ın iki torunları vardır ve onlarla ilgilenmektedirler.