Varujan Nişanyan – Atina
Yazar: Ani Apikyan, çeviren: Nazlı Temir Beyleryan, 15/12/2022 (son değişiklik: 15/12/2022).
Nişanyan ailesine ait bu yazıyı, Varujan Nişanyan, Huşamadyan’ın Atina’da gerçekleştirdiği atölyede bizlere iletti, (nisan 2022). Bu sayfada görülebileceği gibi, aile tarihinin ana figürü, Varujan'ın babası Stepan'dır. Aile koleksiyonundaki resimler, çoğunlukla Atina'da otobüs firması sahibi olan Stepan'a, arabalarına ve otobüslerine odaklanır.
Varujan'ın büyükbabası Toros Nişanyan, İstanbulludur. Büyükannesi Hayguhi Gülbenkyan ise Kayseri'de doğmuştur.
Hayguhi ve Toros İstanbul'da tanışır ve birbirlerine aşık olurlar. Toros boyacıdır. Gülbenkyan ailesi çiftin evliliğine başta karşı çıkar, ancak sonunda Hayguhi iradesini dayatır ve evlenirler.
Hayguhi ve Toros'un evliliklerinden sonra Hagop, Şmavon, Melkon ve Stepan adında dört oğulları olur, doğum sırasında ise bir kızları ölür. Stepan, Varujan Nişanyan'ın babasıdır.
Stepan Nişanyan 1901'de İstanbul’da doğar. Bir İngiliz kolejinde (adı bilinmiyor) okur ve İstanbul Ermeni Genel Atletizm Derneği'nin ilk izcilerinden biri olur. Stepan'ın ailesi İstanbul'un Pera semtinde yaşıyordu. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiliz müttefik orduları İstanbul’u işgal ettiğinde, Stepan İngilizler tarafından açılan askeri okula gider ve burada araba kullanmayı ve tamircilik etmeyi öğrenir. Daha sonra, İstanbul'da, kardeşi Melkon ile, yüksek rütbeli İngiliz askerlerinin şoförü olurlar.
Temmuz 1921'de Misak Torlakyan, daha önce Azerbaycan İçişleri Bakanı olan ve 1918'de Bakü’deki Ermeni karşıtı pogromların başlıca sorumlularından biri olan Pehput Han Cavanşir'i İstanbul'da öldürür. Torlakyan, İngiliz askeri makamları tarafından İstanbul'da tutuklanır ve yargılanır. Stepan ve Melkon, tüm duruşma boyunca Torlakyan'ı cezaevinden mahkemeye taşıyacak aracın şoförlüğünü yaparlar. Aynı zamanda, bu dava sırasında, İngiliz ordusunda yüksek rütbeli bir subay olan Gabriel Varjabedyan da tercümanlık yapmaktadır ve onların da şoförlüğünü yaparlar. Torlakyan serbest bırakılır ve Yunanistan'a sürgüne gönderilir. Daha sonra, Varjabedyan Yunanistan'a yerleşir ve burada AGBU sekreteri ve Ulusal Kurul başkan yardımcısı olur.
1923'te Stepan, Yunanistan'a, Selanik şehrine yerleşir. Danimarka konsolosluğunda araba kullanmaya başlar. Bu şoförlük görevi, Yunan ordusunda askeri hizmet olarak kabul edilir. O dönemde, Türkiye ile Yunanistan arasındaki nüfus mübadelesi sürecini denetlemek amacı ile, kentte Milletler Cemiyeti tarafından atanan bir komisyon faaliyet gösteriyordu ve 11 üyeden oluşan bu komitede, Selanik'teki Danimarka konsolosluğunun desteklediği Danimarkalı bir diplomat da bulunuyordu. Konsolosluk Stepan'ı kendileri için uygun bir motorlu aracı getirmesi için Paris'e gönderir ve bu sayede Danimarkalı diplomat da faaliyetlerini daha kolay yürütebilecektir. Renault marka bir araç onu Marsilya limanına götürür ve oradan gemiyle Selanik'e taşır. Birkaç yıl kullandıktan sonra Danimarkalılar bu arabayı Stepan'a bağışlarlar.
1925'te Stepan Selanik'ten taşınır ve Atina'ya yerleşir. O yıllarda, Yunan başkentinde arabalar nadirdir. Kraliyet sarayında bir iş bulur. Saray personeli Stepan'ın arabasından büyülenmiştir ve saray ahırlarında araba için bir garaj sağlanmıştır.
Böylesine önemli bir yerde çalışmanın iki önemli koşulu vardı; askerlik hizmetini tamamlamış olmak ve Yunan vatandaşlığına sahip olmak. İlk koşul, Stepan'ın şehrin itfaiyecileri tarafından askeri memur olarak kaydedilmesiyle çözülür. Görünüşe göre, Stepan'ın mühim bir hizmeti vardı. Tüm zamanını kraliyet sarayında geçirdiği düşünüldüğünde, bu oldukça kayda değerdi. Bu nedenle de, Stepan, 1920'lerde ve 1930'larda Yunanistan'daki Ermeni göçmenler için nadir görülen bir gelişme olan Yunan vatandaşlığını alır.
1925 yılı civarında Stepan, annesi Hayguhi ve kardeşi Melkon'u İstanbul’dan Atina'ya taşımayı başarır. Bir daha hiç ayrılmayacakları Atina’da kardeşlik bağları sonuna kadar güçlü kalacaktır. Varujan, iki kardeşin evliliğinin aynı gün gerçekleştiğini anlatır. Diğer kardeş Hagop ailesiyle birlikte İstanbul’dan Arjantin'e göç eder.
Üçüncü kardeş Şmavon da karısı Anuş Güdenyan ile birlikte İstanbul’dan Atina'ya gelir. Yunanistan'da uzun süre kalmazlar, çeşitli Avrupa ülkelerine, oradan da Moskova'ya, oradan da Sovyet Ermenistanı'na giderek Erivan'a yerleşirler.Fakat burada da çok uzun kalmazlar. Ülkenin koşullarından memnun değillerdir ve Aras Nehri'ni yüzerek geçmeyi ve komşu İran'a sığınmayı başarırlar. Anuş ve Şmavon yüksek eğitimliydiler ve birçok dil konuşuyorlardı. İranlı üst düzey yetkililer durumlarıyla ilgilenirler fakat, onlar bu ülkede de fazla kalamazlar. Vapurla Kıbrıs'a geçerler, oradan da Yunanistan'a ve bu ülkede sonuna kadar kalırlar. Anuş ve Şmavon'un Garo Nişanyan adında bir oğulları olur. Şmavon, Atina'da kardeşi Stepan'ın kurduğu toplu taşıma şirketinde çalışmaya başlar.
Stepan, 1936'da Berchuhi ile evlenir. Bercuhi Bursa doğumludur. Ailesinin ipek dokumacılığıyla uğraşır. Bercuhi’nin babası Hagop Anadolyan, Avrupa'dan Bursa'ya modern ipek makineleri ithal eder ve fabrikasının ürettiği ipeği Avrupa ülkelerine ihraç ederdi. Hagop’un fabrikası Bursa'nın doğusunda, Bilecik şehrinde bulunuyordu. Soykırım yıllarında ise, muhtemelen Hagop, seyir hainde olan buharlı bir trenden atılarak öldürülür. Yıllar sonra, Stepan ve Berchuhi İstanbul’u ziyaret ederlerken Bursa ve Bilecik'ten geçerler. Burada Hagop Anadolyan'ın fabrikasını da kalıntılar arasında görme fırsatları olur.
Hagop'un ölümünden sonra Bercuhi'nin iki erkek kardeşi olan Artin ve Hagop Can ile anneleri Maryam, Yunanistan'a göç ederler. Önceleri Pyrgos İlias adasına, daha sonra da Atina'ya yerleşirler.
İkinci Dünya Savaşı sırasında, Yunanistan, Nazi Alman orduları tarafından işgal edildiğinde ülkede kıtlık ve ekonomik buhran yaşanır. Artin ve Hagop Can da, diğer birçok yurttaş gibi, yakacak odun bulmak için şehri terk ederler. Alman ordusu sık sık bu insanları partizanlarla karıştırdı ve birçoğunu öldürdü. Bir gün Artin ve Hagop Can tekrar odun toplamak için Stavros Aghias Paraskevis bölgesine (Maraton'dan Atina'ya giden yol üzerinde) gider ve uzaktan Alman askerlerini fark ederler. Hemen ellerindeki odunları bırakıp saklanırlar. Hagop Can kaçar ve kurtulur, Artin ise su dolu bir fıçıda saklanmaktadır. Artin de sonrasında kurtulur, ancak uzun süre suda kalmış olduğundan zatürree olur, hastaneye kaldırılır ve kısa bir süre sonra orada ölür. Hagop Can ise sonrasında, Stepan'ın otobüs şirketinde çalışmaya başlar.
Stepan, Atina'da otobüs taşımacılığı ile uğraştı. İlk arabası Paris'ten getirdiği Renault olacaktı. Bu sıradan bir arabaydı, ancak Stepan onu değiştirerek onu küçük bir otobüse dönüştürmeyi başarır. 1920'lerin sonunda, zaten sekiz adet otobüsü olmuştur bile ve böylece kendi özel nakliye şirketini kurar. Bu yıllarda yine araç ithal etmek için Fransa'ya gider. Stepan ayrıca kraliyet sarayının eskimiş olan arabalarını satın alır, onları onarır ve şirketi için kullanırdı.
Stepan araçlarını Ermeni göçmen işçileri Atina'dan Ermeni göçmenlerin çalıştığı madenlerin bulunduğu Lavrio'ya taşımak için kullandı. Stepan ayrıca Atina'nın Turguti semti yerleşimine de odun taşıyarak yerli Ermenilerin bu malzemeyle evlerini yapmalarını sağladı. 1936'da evlendiği Bercuhi ile Turguti mülteci kampında tanışmışlardı. Kızları Hayguhi 1937'de, Varujan ise 1939'da doğarlar.
1920'lerin sonlarında, uluslararası ekonomik buhranında, çeşitli Yunan özel otobüs şirketleri iflas ederler. Bu koşullar altında Stepan'ın otobüs şirketi de çalışmayı durdurur. Tüm arabalarını Atina'nın Kukaki semtindeki garajında tutar ve 1932'de Atina'da bir spor malzemeleri mağazası açar. Birkaç yıl sonra, Stepan bu dükkanı kapatır ve otobüs şirketini yeniden açar. İkinci Dünya Savaşı sırasında, faşist İtalyan orduları Arnavutluk üzerinden Yunanistan'a saldırdığında (1940'ta), Stepan Yunan ordusuna alınır ve böylece askerlik hizmetinin üçüncü aşaması sona ermiş olur. İtalyan ordularına karşı Albanya cephesine gönderilir. Aile üyeleri, Stepan'ın bu cepheden eve tüm yolu yayan olarak döndüğünde, fiziksel olarak bitkin olduğunu ve kıyafetlerinin bitlerle dolu olduğu hatırlarlar.
Savaşın bu yıllarının başında, Yunan ordusu, ardından Nazi birlikleri, askeri amaçlarla kullanmak için kamu arabalarına el koyarlar. Stepan'ın bazı otobüslerine de el konuldu. Varujan, Alman ordusunun sadece Alman marka arabalarını seçerek topladığını hatırlıyor.