Aşıkyan/İğneciyan/Bakalyan/Bohcelyan arşivi (III. Bölüm)
Anny Bakalyan, New York, 18/11/2020 (son değişiklik: 18/11/2020), Çeviren: Arlet İncidüzen
Hacı Harutyun İğneciyan (doğum: Kayseri, ölüm: İstanbul), oğlu Bedros ve ailesi 1915’ten sonra İsviçre’ye yerleşmiştir. Bandırma doğumlu Kevork Taniel Allahverdiyan’ın soyadı, 1923’ten sonra Allahverdi olmuştur. Kızı Mariam Sona İstanbul doğumludur. Genellikle kadınlarla ilgili bilgiler aktarılmadığından, Sona’nın arkadaşlarının çok azı tanınmaktadır.
1923 yılında Lozan Antlaşması’nın (24 Temmuz) imzalanmasıyla Türkiye Cumhuriyeti tanındı, Ankara başkent (29 Ekim) ilan edildi ve Mustafa Kemal ilk Cumhurbaşkanı oldu. Bunları 1924’te eğitimin merkezileştirilmesi, 1925’te fes takmayı ve çarşaf giyinmeyi yasaklayan kıyafet inkılâbı, uluslararası zaman diliminin ve 1 Ocak 1927’den itibaren Miladi takvimin kabul edilmesi ve 1928’de yeni Türkçe alfabenin ilan edilmesi gibi radikal reformlar izledi. Konstantinopolis 1930 yılında İstanbul oldu. Bu reformlar Türkler için muhteşem gelişmeler olsa da bazı yasalar Ermeniler ve diğer azınlıklar için hâlâ çok katıydı. 1928’da sürdürülen Vatandaş Türkçe konuş! Kampanyası Ermenilerin ve Rumların toplum içinde anadillerini konuşmalarını yasaklıyordu. 1934’te çıkarılan Soyadı Kanunu soyadlarını Türkleştirdi, örneğin Kevork Allahverdiyan’ın soyadı Allahverdi; Partikyan soyadı Partikoğlu; Kalenderyan soyadı Kalender oldu. Dahası, Ermenice, Süryanice, Rumca ve Kürtçe olan yer isimleri de Türkçe isimlerle değiştirildi.
Kayserili Aşıkyan sülalesinin hikâyesi Hacı Harutyun İğneciyan’la, İstanbul’dan geçen ve orada kalan az sayıdaki akrabalarla devam etmiştir. Bedros Harutyun İğneciyan 1895 civarında Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentinde kendi işini kurmuştur. Birkaç yıl sonra kız kardeşi Dikranuhi (bekârlık soyadı Harutyun İğneciyan) Torosyan da evlenip İstanbul’a gelir. 1910 civarlarında babaları, Kayserili Harutyun İğneciyan, Dikranuhi’nin yanına yerleşir. Ateşkes’ten sonra Nevrig (bekârlık soyadı Harutyun İğneciyan) Allahverdiyan ve ailesi İstanbul’da yaşamaya devam eder.
1900 civarı. Peruz İğneciyan (bekârlık soyadı Süzmeyan) ve ailesi (isimleri bilinmiyor). Fotoğraf: Nicolas Andriomeno, 99 Kökçülerbaşı 99, Beyazıt, İstanbul.
İkinci Nesil
Hacı Harutyun İğneciyan (1825 civarı, Kayseri-1915 civarı, İstanbul) iplik işiyle uğraşmaktaydı ve Kayseri’deki Ermeni mahallesinin lideri/muhtarıydı.
Harutyun İğneciyan, ailenin atasının oğlu Bedros Uzun Aşıkyan’ın kızı Maryam’la evlenir. Bu evlilik –İğneciyan-Aşıkyan- Allahverdiyan/Allahverdi, Ayanyan, Bakalyan, Baltayan, Bohcelyanları vs da kapsayan Kayserili Aşıkyan sülalesinde yeni bir dal oluşturmuştur.
Harutyun ile Maryam’ın önce dört kızı, ardından da üç oğulları olur:
- Güldudu Bohcelyan (bekârlık soyadı İğneciyan) (1860 civarı, Kayseri- 1957, Bükreş)
- Diruhi Aşıkyan (bekârlık soyadı İğneciyan) (1864 civarı, Kayseri-11 Haziran 1968, Beyrut)
- Dikranuhi Torosyan (bekârlık soyadı İğneciyan) (1866 civarı, Kayseri-26 Aralık 1946, İstanbul)
- Nevrig Allahverdiyan (bekârlık soyadı İğneciyan) (1868 civarı, Kayseri-1967, İstanbul)
- Hovhannes Harutyun İğneciyan (1870 civarı, Kayseri-1940, Romanya)
- Nazaret Harutyun İğneciyan (1872 civarı, Kayseri-Ermeni Soykırımı sırasında Halep civarında ölmüştür)
- Bedros Harutyun İğneciyan (1874, Kayseri-1961, Lozan)
Maryam amcası tifüse yakalanınca onunla ilgilenmek için amcasının yanına gider. Amcası iyileşir ancak ondan hastalığı kapan Maryam vefat eder. En küçük çocuğu Bedros, annesi öldüğünde henüz iki yaşındadır. Harutyun çocuklarını tek başına büyütür, kızlarını evlendirir ve oğullarını da kendi geleceklerini kurmaları için Kastamonu’ya gönderir.
Harutyun İğneciyan, ileri yaşlarını ise aralıklı olarak Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yaşayan kızlarının yanında kalarak geçirir. Geçimini, Kayseri’de sahip olduğu ev ve dükkândan elde ettiği kira geliriyle sağlar. Sülalenin tarihini kaydeden Garabed Aşıkyan, Harutyun İğneciyan’ın kibar ve sevilen biri olduğunu belirtmektedir. I. Dünya Savaşı yıllarında, 90 yaşında vefat eder ve Üsküdar’da (İstanbul) defnedilir.
Üçüncü Nesil
Güldudu Antreas Bohcelyan (bekârlık soyadı İğneciyan) (1860 civarı, Kayseri-1957, Bükreş)
Diruhi Parseğ Aşıkyan (bekârlık soyadı İğneciyan) (1864 civarı, Kayseri-11 Haziran 1968, Beyrut)
Dikranuhi Garabed Torosyan (bekârlık soyadı İğneciyan) (1866 civarı, Kayseri-1946, İstanbul) 1901 yılında Kayseri doğumlu Garabed Torosyan’la (ölümü: 1932, İstanbul) evlenip İstanbul’a yerleşir. Garabed, çok sayıda mülke sahip olan zengin Ermenilerden Alyanakyanların yanında çalışmaktadır. Dükkân, atölye ve konutların kiralanması ve bakımından sorumludur.
Dikranuhi ile Garabed’in bir erkek ve bir kız çocukları olur:
- Mıgırdiç Torosyan (1 Mart 1905, İstanbul-ö. Fransa)
- Takuhi Torosyan (27 Mart 1911, İstanbul-1980 civarı, İstanbul)
Garabed Torosyan, emekli olduktan sonra bile işten hiç ayrılmamış gibi maliklerle ilgilenmeye devam etmiştir. Aşıkyan, The History of Uzun Ashekian Clan başlıklı çalışmasında Garabed Torosyan’ın saygı duyulan, kibar bir insan olduğundan, Dikranuhi’nin çok uyumlu bir yuva kurup, oğlu Fransa’ya gidene kadar çok mutlu ve huzurlu bir hayat sürdüğünden bahsetmektedir. Garabed 1932, Dikranuhi ise 1946 yılında vefat eder. Üsküdar’da, Bağlarbaşı Ermeni Mezarlığı’na defnedilirler.
Nevrig Taniel Allahverdiyan (bekârlık soyadı İğneciyan) (1868 civarı, Kayseri-1967, İstanbul) dört kız kardeşin en küçüğüdür. Taniel Allahverdiyan’la evlenir. Allahverdiyanlar da Kayserilidir ancak Taniel, ticari fırsatlar yakalamak için Bandırma’ya taşınır. 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl başlarında aile üyeleri kendi içinden evlilikler yapar. Taniel’in ağabeyi Hampartzum Allahverdiyan, Güldudu (bekârlık soyadı İğneciyan) Bohcelyan’ın kızı Mannik Bohcelyan’la evlenir. Nevrig ile Mannik arasındaki yaş farkı üçtür ve teyze-yeğen birbirlerine elti olurlar.
İki kardeş, Hampartzum ve Garabed Allahverdiyan’ın fes imalathaneleri vardır. Ayrıca koyun vb. hayvan derisi de satarlar. Kendilerine Bandırma’da ev yaptırırlar ve bostanlar alırlar. Satın aldıkları çiftliklerden biri davalık olup sinirlerini oldukça yıpratır ve kardeşleri maddi zarara uğratır. Aşıkyan sülalesinin vakanüvisine göre ikisi de dürüst, imanlı ve toplum tarafından sevilen kimselerdir.
Avedis Bohcelyan (Mannik’in erkek kardeşi) ailede, 1896’da Romanya, Köstence’ye ilk yerleşen kişidir. Hampartzum Allahverdiyan, karısı ve Mannik de onu takip eder.
Nevrig ile Taniel’in iki kızları ve bir oğulları olur:
- Hripsime Karekin Ayanyan (bekârlık soyadı Taniel Allahverdiyan) (1883 civarı, Bandırma-12 Ocak 1984, Knoxville, TN)
- Harutyun (Artin) Taniel Allahverdiyan (1884 civarı, Bandırma-1980 civarı, Erivan)
- Nıvart Garabed Baltayan (bekârlık soyadı Taniel Allahverdiyan) (1889 civarı, Bandırma-1965 civarı, İstanbul)
- Kevork Taniel Allahverdiyan/1923’ten sonra Allahverdi (1891, Bandırma-8 Mayıs 1970, İstanbul)
Taniel Allahverdiyan, 1913 yılında yaklaşan savaş nedeniyle ailesiyle birlikte ağabeyi Hampartzum’un yanına Köstence’ye (Romanya) geçer. Bandırma’dan, karısı Nevrig, sonbahardaki düğünü ertelenen kızları Nıvart, oğulları Harutyun (Artin) ve Kevork’la birlikte ayrılır. Kısa süre sonra en büyük kızları Hripsime Ayanyan (1883 civarı, Bandırma-12 Ocak 1984, Knoxville, TN), kocası Karekin (d. Bandırma-ö. 1947, Köstence) ve henüz bebek olan oğlu Garabed (1914, Bandırma-1991, Philadelphia) de onlara katılır.
29 Ekim 1914'te Karadeniz'deki Rus limanlarına karşı Osmanlı savaş gemilerinin hücum etmesiyle Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı’na girer. Bunun üzerine Taniel ailesini daha güvenli olan Kuzey Odesa’ya götürür; savaş bitene kadar burada kalırlar. 1918 Ateşkesi’nden sonra oğulları Harutyun (Artin) haricinde ailenin tamamı Osmanlı İmparatoluğu’na geri döner. Bu sırada ailelerine yeni bir bebek, Hripsime ile Karekin’in kızı Hermine (1918, Odesa) dahil olur.
Allahverdiyanlar İstanbul’a yerleşir. Nıvart’ın düğünü 1919 gerçekleştirilir. Hripsime ve Karekin çocuklarını, büyükanneleri Nevrig’e emanet ederek Lozan’a giderler. Karekin için İsviçre’de yeni bir arayışındadırlar. Somut bir gelişme yaşanmayınca İstanbul’a, çocuklarının yanına döner ve ardından Romanya’ya yerleşirler. Kısa süre sonra Taniel Allahverdiyan vefat eder; Kevork ve karısı Kohar, yaşlılıktan bunamış olmasına rağmen Nevrig’e kendi evlerinde çok iyi bakarlar. Torunlarının kızları, Ani ve Sona Taniel Allahverdi’yi ve İstanbul’u ziyaret ettiğinde de Bakalyan soyadlı torun çocuklarını görecek kadar şanslıdır.
1913 civarı. Kastamonu. Soldan: Nubar İğneciyan, Ovsanna İğneciyan (daha sonra Aşıkyan). Fotoğraf: M.G. Natouryan ve T.K. Dildilyan, Sivas.
Hovhannes Harutyun İğneciyan (1872 civarı, Kayseri-1940 civarı, Romanya) iş kurmak için Kastamonu’ya gitmiş ve başarılı olmuştur. Hem iş dünyasından hem de resmi yetkililer arasındaki Kastamonulular Hovhannes’e saygı göstermiştir. Başlangıçta kumaş satmış ancak nihayetinde dükkânı İstanbul’daki Orosdi-Back benzeri bir mağazaya dönüşmüştür. Kıyafet ve çini, cam, mutfak gereçleri ve halı gibi ev eşyaları satmıştır.
Hovhannes, Asanet (bekârlık soyadı Harutyun Süzmeyan) İğneciyan’la (1887 civarı, İstanbul-1940 civarı, Romanya) evlenmiştir. Çiftin altı çocuğu doğum sırasına göre şöyledir:
- Harutyun Hovhannes İğneciyan (1903 civarı, Kastamonu-ölüm: Köstence)
- Mari (bekârlık soyadı Hovhannes İğneciyan) Süzmeyan (1904 civarı, Kastamonu-ölüm: Los Angeles)
- Vahram Hovhannes İğneciyan (1906 civarı, Kastamonu-1982, Los Angeles)
- Hayg Hovhannes İğneciyan (1908 civarı, Kastamonu-ölüm: Bükreş)
- Ovsanna (bekârlık soyadı Hovhannes İğneciyan) Aşıkyan (1907, Kastamonu-2002, Los Angeles)
- Nubar Hovhannes İğneciyan (1910 civarı, Kastamonu-ö. Bükreş)
Ermeni Soykırımı sırasında sadece İstanbul’da olduğu için en büyük oğulları Harutyun tehcir edilmez. Hovhannes ile oğlu Vahram Halep’e sürülür. Asanet, Mari, Hayg, Ovsanna ve Nubar’la birlikte yakındaki bir köye sürülür. 1918 Ateşkesi ardından Hovhannes İğneciyan ailesiyle birlikte İstanbul’da birleşir. Babası Hacı Harutyun da zaten İstanbul’dadır.
Soykırım sırasında Hovhannes, oğlu Vahram’la birlikte Halep’te hayatta kalmayı başarır. İstanbul’a geçerken Adana’daki kız kardeşi Diruhi (bekârlık soyadı İğneciyan) Aşıkyan’ı ziyaret eder. Hovhannes başkentte işlerini sürdürür. Düzenli olarak Kastamonu’ya gidip alacaklarını toplar. Hovhannes’in en büyük oğlu Harutyun Köstence’de bir mağaza açar; aile ona katılır.
Hovhannes ile Asanet’in kızı Mari, I. Dünya Savaşı başlamadan önce Kastamonulu Haygazun Süzmeyan’la nişanlanmıştır. Gelin ve damat 1923 civarında, Mustafa Kemal (Atatürk) Türkiye Cumhuriyetini kurduğu sıralarda Romanya’ya yerleşir (Mari Süzmeyan (bekârlık soyadı İğneciyan) için III. Paylaşım’a [yayınlanacak] bakınız). Kız kardeşi Ovsanna, Bükreş’te Hagop Parseğ Aşıkyan’la evlenmiştir (Ovsanna Aşıkyan (bekârlık soyadı İğneciyan) için III. Paylaşım’a [yayınlanacak] bakınız). Sülale içerisindeki birçok evlilik gibi onlar da akrabadır: Haygazun Süzmeyan Asanet İğneciyan’ın (bekârlık soyadı Süzmeyan) yeğenidir ve Diruhi (bekârlık soyadı İğneciyan) Aşıkyan da Hagop’un annesidir.
Hovhannes İğneciyan’ın oğulları Harutyun, Hayg ve Nubar bekârdır. Harutyun Köstence’de; Hayg ve Nubar ise Bükreş’te vefat ederler ve buralardaki Ermeni mezarlıklarına defnedilirler. Anneleri Asanet İğneciyan (bekârlık soyadı Süzmeyan) kedere boğulur; neredeyse üzüntüden kör olur; nihayetinde de Bükreş’te hayatını kaybeder. Kocası Hovhannes de Romanya’da ölür.
Vahram Hovhannes İğneciyan hayatta kalır; Bükreş’te eniştesi Hagop Aşıkyan’la birlikte II. Dünya Savaşı başlayana kadar büyük bir bakkal dükkânı işletir. Savaş sırasında hayatta kalabilmek için bir makine temin edip evde konserve yaparlar. Vahram 1959’da kız kardeşinin ailesiyle birlikte Romanya’dan ayrılır. Birleşik Devletler vizesi alabilmek için ilk önce Beyrut’a giderler ve 1961’de de Los Angeles’a yerleşirler (Vahram İğneciyan ile Hagop ve Ovsanna (bekârlık soyadı İğneciyan) Aşıkyan için III. Paylaşım’a [yayınlanacak] bakınız).
Nazaret Harutyun İğneciyan (1873 civarı, Kayseri-Ermeni Soykırım yılları, Halep dolaylarında) erkek kardeşinin peşinden Kastamonu’ya gider ve burada onunla birlikte kumaş satar. Nazaret daha sonra Kastamonu’ya saatlerce uzaklıktaki Taşköprü mevkiinde bir çiftlik satın alır. Hiç evlenmemiştir. Ermeni Soykırımı sırasında tehcir edilir. Sağ ama beş kuruşsuz bir halde Halep’e ulaşır. Adana’daki akrabalarına, Aşıkyanlara mektup yazarak Nusaybin’e (Mardin dolaylarında) gidebilmek için yardım ister.
Aşıkyan ve Bakalyan ailesi üyeleri Adana’daki değirmenleriyle Osmanlı İmparatorluğu ordusuna un temin ettikleri için tehcire uğramamıştır. Garabed Aşıkyan, kitabında Halep’e para gönderdiğinden, maalesef mesajıyla birlikte paranın da kendisine geri döndüğünden bahsetmektedir. Mesaj üzerindeki “Adres sahibi Habur Çayı’na intikal etmiştir” notu eklenmiştir. Soykırım sırasında Habur şahsın yok olduğu manasına gelmekteydi.
Bedros Harutyun İğneciyan (1874,Kayseri – 1961, Lozan) annesi öldüğünde henüz iki yaşındadır; onu ve ablalarını babaları büyütür. Bedros, Kayseri’de okula başlar; Türkçe konuşmayı ve Ermenice harflerle Türkçe yazmayı öğrenir. Osmanlı İmparatorluğu’nda 1863 tarihinde esen reform rüzgârı Kayseri’ye çocuk Bedros’a kadar ulaşamamış olsa gerek. Bedros’un anne-babası ve ablaları Güldudu ile Diruhi sadece Türkçe konuşabilmektedirler (okuma yazmaları yoktur).
Bedros delikanlı çağına geldiğinde Kastamonu’daki ağabeyi Hovhannes’in yanında çıraklık yaparak ticaretin inceliklerini öğrenir. Ağabeyinin kumaş fabrikasında çalıştıktan sonra 1895 civarında 21 yaşında İstanbul’a döner. Burada kârlı iki iş kurar; ilk önce yerli kumaş satar ve ardından da ağabeyinin Kastamonu’ndaki işletmesine mal göndermeye başlar. İleride bakır işiyle uğraşan ilk Ermenilerden de olur. Ham bakır levhaları gemiyle Bandırma’ya ve buradan da Kayseri’ye gönderir. Neticede Bedros, müşterilerinin evsel ihtiyaçlardan kumaşa birçok şey satın alabildiği bir mağazaya sahip olur.
Bedros 1906’da İstanbul’da Peruz (bekârlık soyadı Hampartzum Süzmeyan) İğneciyan’la (21 Ağustos 1888, Kastamonu – 1971, Lozan) evlenir acak karısı da aslen Kayserilidir. Bu çiftten de görüldüğü gibi Kayserili Aşıkyan ve İğneciyan ailesi üyeleri sülale içinden evlilikler yapmışlardır. Bedros, yengesinin kuzeni Asanet İğneciyan’la (bekârlık soyadı Harutyun Süzmeyen) evlenmiştir. Ayrıca Bedros’un yeğeni Mari Hovhannes İğneciyan da Peruz’un erkek kardeşi Haygazun Hampartzum Süzmeyan’la evlenmiştir. Asanet’in babası Harutyun Süzmeyan avukattır ve Osmanlı sarayında çalışmaktadır.
Peruz ilk önce Kasmanonu’da okula başlar; 1900 civarında ailesi İstanbul’a taşınınca o da önce Esayan Okulu’nda ve ardından da Fransız Notre Dame de Sion okuluna gider. Resmi dil olan Türkçe’yi de konuşabilmektedir. Sekiz kardeşi vardır ve Peruz en küçüklerinden biridir.
Bedros ve Peruz İstanbul’ın Anadolu yakasında, Avrupa yakasına ve Boğaz’a bakan Kadıköy semtinde ikamet ederler.
Çiftin bir erkek ve bir kız çocukları olur:
- Maryam Bedros İğneciyan, ismini İsviçre’de Mari olarak değiştirmiştir (24 Kasım 1907, İstanbul – 1953, Lozan)
- Aram Bedros İğneciyan (14 Ekim 1910, İstanbul-Ağustos 1973, Lozan)
Peruz 1913 yılında aksırıp tıksırmaya, göğüs ağrısı çekmeye ve kendini hasta hissetmeye başlar. Doktora gider ve verem olduğunu öğrenir. Verem, frengi ve sıtma Osmanlı İmparatoluğu’ndaki yaygın hastalıklardandır. Tedavi hastanın sanatoryuma yatırılmasıyla yapılmaktadır. 19. yüzyıl sonlarında İstanbul’daki Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nde bir sanatoryum bulunmasına rağmen Bedros karısını Avrupa’ya götürmeye karar verir. Çift iki küçük çocuklarını, kızları altı ve oğulları üç yaşındadır o sırada, yanlarına alarak Bedros’un kız kardeşleri Nevrig Allahverdiyan (bekârlık soyadı İğneciyan) ile Dikranuhi Torosyan’la (bekârlık soyadı İğneciyan) birlikte yola çıkar. Bedros işlerini de yeğeni Harutyun Hovhannes İğneciyan ve güvenilir çalışanlarına emanet eder.
Gemiyle Marsilya’ya gittikleri sırada gemide tanıştığı bir adam Bedros’a İsviçre’nin verem tedavisinde daha başarılı doktorlara ve daha yüksek mevkili sanatoryuma sahip olduğunu söyler. Bedros ve Peruz, Leysin’e (Aigle bölgesine bağlı, Vaud kantonunda bir şehir) varana kadar trenle yolculuk ederler. Dr. Auguste Rollier Leysin Grand Hotel’de uyguladığı verem tedavisiyle meşhurdur, kendisine “Güneş Doktoru” adı takılmıştır. Bedros karısını burada bırakıp İstanbul’a döner. Karısının sağlığındaki ilerlemeyi gözlemleyebilmek için sık sık ziyaretine gelir ve Ermenice harfli Türkçe kartlar atar. 1915 başlarında Peruz hâlâ İsviçre’de Leysin Grand Hotel’deyken, Bedros, Maryam ve Aram Lozan’dadırlar. Bedros hâlâ karısıyla yazışmaktadır.
1914 sonları veya 1915 başlarındaki ekonomik ve siyasi durum çetindir. I. Dünya Savaşı hızlanmış ve 1915’te Ermeni Soykırımı başlamıştır.
Nihayetinde, İğneciyanlar Lozan’ın kuzeyinde Chalet-à-Gobet isimli kasabada, Clinique La Forêt adındaki binaya yerleşirler. İğneciyanların İsviçre’deki ilk yılları zor geçer ve neredeyse iflas etmişlerdir. Maddi imkânları kısıtlı olduğundan Adana ve Köstence’deki yeğenleri onlara çok cüzzi miktarlarda destek olabilmektedirler. Peruz’un yanında getirdiği ve çoğunlukla çeyizine ait olan altın ve değerli taşlarla hayatlarını sürdürürler. I. Dünya Savaşı sürmekte ve dört kişilik ailenin barınma, beslenmenin yanı sıra çocukların eğitim ihtiyacı bulunmaktadır. Pastör Agènor Kraft Lozan’da ilk tanıştıkları kişilerden biridir; Ermenilere sempati duymakta ve aileye destek olmaktadır. Dahası Bedros’un kayınpederi Hampartzum Süzmeyan İstanbul’dan kilim göndermiştir. Bedros, Lozan sokaklarında bu kilimleri satarak para kazanır.
Bedros bir kez daha İstanbul’a gider, muhtemelen 1918 Ateşkesi’nden sonra. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ev ve işyerindeki eşyalarından mümkün olduğunca çok şeyi gemiye yükler. Kargo, Chalet-à-Gobet’teki komşularından birinin adresine gönderilmiştir. Bir yıl sonra postacı devasa bir paket teslim eder. Bedros ve Peruz, Kadıköy’deki evlerinin eşyalarını –oturma ve yemek odası mobilyaları, yatak odalarını, halılar, vazolarını ve Peruz’un fotoğraflarla dolu albümlerini- Lozan’da görünce sevinçten havalara uçmuş olmalılar. Artık ailelerini geçindirip çocuklarını okula gönderebilecek olmalarına da sevinmişlerdir. Bedros mobilya ve halıları Lozan sokaklarında satar. Ardından Petit-Chêne (Lozan’da) caddesinde bir dükkân açar ve Peruz da ailenin hesap kitabını tutar.
Bedros İsviçre’de Fransızcayı kısa sürede öğrenmiş görünüyor. İğneciyanlar İsviçre’de kendi aralarında Türkçe konuşurlar, kızları Mari ve oğulları Aram da Türkçe konuşmaktadır. 1920’lere gelindiğinde Bedros Paris ve Londra’dan oryantal kilimler satın almaya başlar, özellikle Londra’daki Circle Hattında bulunan halı takas deposundan. Bedros Türkiye’den Ermeni bir müşteri bulur. Dillerini ve kültürlerini bilmesi sayesinde bir müşteri de Irak’tan bulur. 1922’de daha büyük bir yere ihtiyaç duyarak dükkânını Grant Pont’a taşır. Pierre İğneciyan kitabında büyükbabasının mükemmel bir tüccar olduğundan bahsetmektedir:
İşleri nasıl yürüteceğini, malı nasıl satacağını ve nasıl kâr elde edeceğini biliyordu. Çoğunlukla halıları müşterilerin dikkatini çekebilmek için sokağın ortasına seriyor ve dükkâna geldiklerinde de onlara çay ikram edip müşterilerinin ayaklarının dibine sererek halılarını gösteriyordu. Gösterdiği halıyı beğenmezlerse, bir başkasını göstermeye devam ediyordu.
Kayserili Ermeniler cimri diye nitelendirilseler de aslında tutumlu insanlardır. Bedros çocuklarına ve torunlarında “paralarını cömert ama dikkatli kullanmalarını” tembihlemiştir.
Bedros ve Peruz’un kızı Mari İğneciyan (ö. 1953) müzisyendir. Oğulları Aram İğneciyan diplomasını Fribourg’daki Villa St-Jean okulundan alır ancak çocukluğu boyunca babasına dükkânda yardım edip, etrafı temizleyip halı tadilatı yaparak mesleği öğrenir.
Aram 1928’de halı işine girer; müşterilerine daha iyi hizmet sunabilmek için Cenevre, Basel, Bern’de yeni dükkânlar ve Lozan’da ikinci bir dükkân açar. Aram bir binanın satılık olduğunu duyar; sekiz katlı girişinde dükkânı olan bir bina; altında otoparkı da bulunmaktadır. 1937’de Lozan’ın merkezinde “7 rue de Bourg”u satın alır. İğneciyan ismi hâlâ binanın üzerinde durmaktadır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra Lozan’daki ilk dükkân ile Bern’deki hariç diğer dükkânları satarlar.
Bedros’un en büyük torunu Pierre, ailenin halı dükkânında çıraklık yapar ve 1960’dan 1961’de Bedros vefat edene kadar bir sene boyuncu üç kuşak İğneciyan aynı dükkânda çalışır.
İğneciyan ailesi I. Dünya Savaşı sırasında İsviçre’ye yerleştiklerinde mevcut yasalar göçmenlerin vatandaşlık almasına müsaade etmemektedir. Bedros, Peruz, Maryam/Mari ve Aram “Yabancı Pasaportu”na yani İsviçre vatandaşlığı içermeyen pasaportlara sahiptirler. Bununla beraber II. Dünya Savaşı’ndan sonra bir İsviçreliyle evli olanlar için yasa değişmiş; Aram 1950’de Georgette Abrezol isimli bir İsviçreliyle evlenerek vatandaşlık almıştır. Ne var ki anne babası ve Mari hiçbir zaman vatandaşlık almamıştır.
Kayserili Aşıkyan sülalesine üye olan Bedros ve Peruz, akrabalarıyla yazışmayı sürdürmüş ve onları Lozan’da ağırlamıştır.
Ziyaretçilerinden biri de Hripsime Ayanyan (bekârlık soyadı Taniel Allahverdiyan) ve kocası Karekin olmuştur; Hripsime Bedros’un kız kardeşi Nevrig’in kızıdır. Çift çocukları Garabed (1914, Bandırma doğumlu) ve Hermine’yi (1918, Odessa doğumlu) büyükannelerinin yanına bırakmıştır. Lozan’da kaldıkları süre zarfında gelecekleri için ne gibi olanaklar bulabileceklerini araştırmışlardır. Ne var ki İstanbul’a geri dönmüş; çocuklarını da alarak Romanya, Köstence’ye yerleşmişlerdir.
Diğer bir misafir de Peruz’un kuzeni Haygazun Süzmeyan olur. Küçük kardeşi Levon Süzmeyan’la birlikte, Levon’un tedavisi için gelmişlerdir. Haygazun, Levon’un tedavisi sürerken bir kilim dükkânı açmıştır. İşleri iyi gitse de Levon İsviçre’de hayata veda etmiştir.
Peruz İğneciyan, Bedros’un ölümünden sonra akrabalarını ziyaret etmek için Beyrut’a gider. Akdeniz’deki meşhur Saint George Oteli’nde kalır. Sona Bakalyan ve Lizbet Bakalyan da birkaç hafta onu ağırlarlar. 1965 yazında, Sona Bakalyan ve kızı, bir haftasonu Gstaad Palace Hotel’de Peruz’un misafiri olurlar.
Dikranuhi (bekârlık soyadı İğneciyan) Torosyan’ın Soyu
Mıgırdiç Garabed Torosyan (14 Mart 1905, İstanbul-ö. Fransa) mahalledeki Nersesyan-Yermonyan Okulunda okur ve kısa bir süreliğine de kuzeni Kevork Allahverdiyan/Allahverdi’yle birlikte çalışır. 1923’te Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup ilk cumhurbaşkanı seçilince, Mıgırdiç diğer birçok genç Ermeni gibi Fransa’ya göç eder.
Mıgırdiç Paris’e 80 km mesafede bir şehre yerleşir; bir ev ve ayakkabıcı dükkânı satın alıp Fransız bir kadınla evlenir. Kız kardeşine duyduğu özlem nedeniyle İstanbul’a gitmek istese de romatizmal eklem iltihabı yüzünden çektiği ağrılar buna izin vermez.
Mıgırdiç, çocuk sahibi olmadığı için malvarlığını Ermeni Hayırseverler Genel Birliği’ne (EHGB) bağışlar; EHGB her yıl Paris’teki Apostolik Ermeni Kilisesi’nde (15 Rue Jean-Goujon, 8. Bölgede, 1904 yapımı) onun anısına ayini ruhani okutmaktadır.
Takuhi Garabed Torosyan (27 Mart 1911, İstanbul-1980 civarı, İstanbul) ilkokulu karma Nersesyan-Yermonyan İlkokulu’nda okur; Notre Dame de Sion Lisesi’nden (Fransız rahibeler tarafından 1856 yılında İstanbul’da kurulmuş meşhur bir okul) mezun olur. Kendisine ailesinden kalan küçük evi satarak, Üsküdar’da daha konforlu bir ev satın alır ve Fransızca özel dersler vererek geçimini sağlar.
Hıripsime (bekârlık soyadı Allahverdiyan) Ayanyan (1883 civarı, Bandırma-12 Ocak 1984, Knoxville, TN)
Harutyun (Artin) Taniel Allahverdiyan (1884 civarı, Bandırma-1975 civarı, Erivan)
Nıvart (bekârlık soyadı Allahverdiyan) Baltayan (1889 civarı, Bandırma-1965 civarı, İstanbul) Ermeni okullarında eğitim görür. 1913’te teyzesi Diruhi (bekârlık soyadı İğneciyan) Aşıkyan’ı ziyaret eder. Kayserili Garabed M. Baltayan’la Mersin’de nişanlanır. Garabed Osmanlı Bankası’nda müdürlük yapmaktadır. Çift sonbaharda evlenmeyi planlamaktadır ancak Allahverdiyan ailesi Osmanlı İmparatorluğu I. Dünya Savaşı’na girmeden hemen önce Romanya’ya kaçar. İstanbul’a Ateşkes’ten (1918) sonra dönerler ve Garabed Baltayan da nişanlısı Nıvart’la buluşmak için Konya’dan İstanbul’a gelir.
Nıvart ve Garabed Baltayan 1919’da evlenir ve hayatlarının sonuna kadar İstanbul’da yaşarlar. Garabed Baltayan ilk önce Deutsche Orient Bankasında, ardından da kayınbiraderi Kevork Allahverdi’yle birlikte çalışır.
Çiftin bir oğulları olur:
- Ara Garabed Baltayan (6 Eylül 1920, İstanbul- 7 Ağustos 2015, New Haven, CT)
Ara, İstanbul’da eğitimini tamamladıktan sonra 1940’larda Birleşik Devletler’e göç eder. New Haven, Connecticut’ta mühendis olarak çalışır ve bir aile kurar ve Türkiye’ye hiç dönmez.
Garabed Baltayan romatizma ve mide ülseri olur. 1960’ların başlarında ameliyat masasına kalır. Çok hassas bir kadın olan Nıvart, tek oğlu ve ailesi kendisini ziyarete gelmediği için iyice melankoliye kapılır ve yalnızlaşır. Kocasının vefatından birkaç yıl sonra o da ölür.
Kevork Taniel Allahverdiyan/1923’ten sonra Allahverdi (1891, Bandırma-8 Mayıs 1970, İstanbul) dayısı Hovhannes Harutyun İğneciyan’dan ticaret öğrenmesi için I. Dünya Savaşı’ndan önce Kastamonu’ya gönderilir.
Taniel ve Nevrig Allahverdiyan ve kendi ailesi başlamak üzere olan savaş nedeniyle Köstence’ye (Romanya) gider. Osmanlı İmparatorluğu Ekim 1914’te I. Dünya Savaşı’na katılınca ailesi daha güvenli olduğu için kuzeye, Odessa’ya geçer. Kevork Allahverdiyan ailesine destek olabilmek için seyyar satıcılık yapar; Kırım bölgesinde satmak için mal temin eder. 1920’ye kadar bu işi kazançlı bulur ve bu arada Rusça öğrenir.
Garabed Aşıkyan kitabında Kevork Allahverdiyan’ın Dobruca’nın Türk-Bugar güçleri tarafından işgali sırasında kaçtığını ve Odessa’daki anne babasının yanına gittiğini yazmaktadır.
1918 Ateşkesi’nden sonra Kevork İstanbul’a döner ve ailesi için bir ev bulur. Tophane’de bir bakkal dükkânı açar ve ardından Kumkapı’daki Balık Pazarı’na taşınır. 1958’de adresini Haydar Paşa Çeşmesi (günümüzde Fatih) yakınlarında, Yavuz Sinan Camii sokak, numara 4 Unkapanı olarak değiştirmiştir.
Atatürk 1923’te birçok kanunu değiştirmeye başladığından Allahverdiyan soyadı da Allahverdi olur. Bu değişikliklerden sonra Kevork Allahverdi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmasına ragmen babasının Kastamonu’daki mülklerinden hak talep edemez.
Kohar (bekârlık soyadı Kılcıyan) Allahverdiyan/Allahverdi (1893, İstanbul- 8 Temmuz 1997, İstanbul) ve Kevork Allahverdiyan 1920’de evlenirler.
Kılcıyanlar da aslen Kayserilidir, üç kız ve bir erkek kardeştirler. 1902’de Garabed Kalamanyan yeğenlerini Fener Sokak, Subaşı Apartmanı numara 15 adresindeki Photographie G. Glikeas’a götürür. Kalamanyan çocukların dayısı olmaktadır.
1902, İstanbul. Garabed Kalamanyan (ortada) yeğenleriyle birlikte. Soldan: Sarkis Kılcıyan, Kohar Kılcıyan (daha sonra Allahverdi), Elmon Kılcıyan (daha sonra Tombulyan) ve Arusyag Kılcıyan. Fotoğraf: G. Glikeas, Fener, Balat caddesi, Abdi Subaşı Sokak, No: 15.
- Elmon (bekârlık soyadı Kılcıyan) Tombulyan (1890, İstanbul-1930 civarı) 1919’da evlenip Bulgaristan’da Varna’ya yerleşir. Çocuğu olmaz. İstanbul’daki ailesini ziyarete gelir, ardında gemiyle geri dönmek için yola çıkar ve kendisinden bir daha haber alınamaz. Ailesi öldürüldüğünü düşünmektedir.
- Kohar (bekârlık soyadı Kılcıyan) Allahverdiyan/Allahverdi
- Arusyak Kılcıyan (1896, İstanbul-1970, İstanbul)
- Sarkis Kılcıyan (1898, İstanbul-ö. İstanbul)
Kılcıyanlar da Ermeni okullarında okumuş ve biraz Fransızca öğrenmişlerdir. Ayrıca akıcı bir şekilde Türkçe konuşmakta ve Osmanlıca okuyabilmektedirler. Soykırım sırasında Kohar ve Arusyak Hasköy’deki Kalfayan Yetimhanesi’nde gönüllü çalışır. Çocukları yıkar, bitlerini temizler, tırnaklarını ve/veya saçlarını kesip onlara bakarlar.
(copy 172)
Kevork ve Kohar’ın bir kızları ve iki oğulları olur.
- Sona Maryam (bekârlık soyadı Allahverdi) Bakalyan (25 Mayıs 1922, İstanbul-27 Mart 2006, New York)
- Taniel Kevork Allahverdi (1925, İstanbul-2007, İstanbul)
- Sahag Kevork Allahverdi (1933, İstanbul-2017, İstanbul)
Sona küçüklüğünde anneannesi, kız kardeşi, teyzesi Arusyak, dayısı Sarkis Kılcıyan ve köpeğiyle Fener’de bahçeli bir evde yaşamaktadır.
Kevork ve Kohar evlendikten sonra, Kadıköy’de Kadife Sokak’ta bahçeli bir evde yaşarlar. Allahverdi ailesi 1930’larda çok sayıda Rum, Ermeni ve Yahudi’nin yaşadığı bir semt olan Kurtuluş’ta, Feriköy Pasajı’nın yakınlarındaki bir eve taşınırlar. Adresleri Bozkurt Caddesi, Osmanbey Apartmanı, numara 21/6 olur. Yaşadıkları bina ahşaptır; oturma odasında bir sobaları vardır, kış ayları için olmazsa olmaz. Bu oda yeşil çini sobasıyla sevimli bir odadır. Kızları Sona Kevork’un I. Dünya Savaşı’ndan sonra Rusya’dan getirdiği, duvarda asılı, yaldızlı çerçeveli, denizci desenli bir duvar halısı altında piyano çalar. Evlerinde mutfak ve tuvalette su bağlıdır ama aile üyeleri yıkanmak için hamam gider. Hamamda kadınlar ve çocuklar ayrı, erkekler ayrı günlerde yıkanır. Yaşadıkları bina 1960’larda yol yapımı nedeniyle yıkılmıştır.
Kohar Allahverdi, kızı Sona ve iki oğlu, Taniel ve Sahak’ı büyütür. Kevork’un annesi de Nevrig gibi aileyle birlikte yaşar; Kohar kaynanasına 1967’de vefat edene kadar bakar. Dahası, Kohar Taniel ile Sofya’nın ilk çocukları Ani’ye de bakar. Minyon yapılı, hayatı boyunca hareketli, çalışkan ve dışa dönük bir kadın olmuştur. Kohar sosyal biridir, ayda bir kere dostlarını ve akrabalarını ağırlar. Çay/kahve demler, tatlılar hazırlar ve olur da öğlen yemeğine kalırlar diye yemeğini de her daim hazır eder. Evine düzenli gelenler terliklerini Allahverilerin kapısında bırakır. Görgü kuralları gereği bütün ziyaretçiler çamurlu ve tozlu ayakkabılarını eve girmeden önce çıkartırdı.
Kocasını kaybettikten sonra Kohar Beyrut’taki kızı Sona Bakalyan’ı daha sık ziyaret etmeye başlar. Bavulu kaymak, midye dolma, kaltan, Galata Köprüsü’ndeki Ali Muhiddin Haci Bekir dükkânından alınmış lokum ve kendi yaptığı vişne likörüyle dolu olur. Kohar boş durmaktan hoşlanmaz, torunlarına puf böreği ve un helvası yapar, örgü ve dantel örer, Ermenice gazeteleri, Fransız dergilerini okur ve okulda öğrendiği Osmanlıca sayesinde az çok Arapça da anlar.
1975’te Sivil Savaş patlak verdiğinde Kohar Lübnan’dadır. Kohar’ın damadı Pakrat Bakalyan Nisan 1976’da Baabdat’ta vefat eder. Ortam istikrarsız olduğu için Kohar’ın İstanbul’a dönmesine karar verilir. Torunu Ani Bakalyan, Şam’a ve ardından İstanbul’a gidecek olan Kohar’a eşlik eder. Torunu Sarko Bakalyan ile birkaç arkadaşı, iki arabalık konvoyla Lübnan Dağı üzerinden zigzaglı yollardan, köyden köye geçerek Şam’a ulaşmanın tek yolu olan Hrajel güzergahında onlara eşlik ederler. Hrajel’de bir gece konakladıktan sonra ertesi gün sabah 5’te Faraya’da olurlar. Burada çoğunluğu Lübnanlı Hıristiyanlara ait yüzlerce araba tahliye edilmek için beklemektedir. Öğlen bir konvoy yola çıkar; konvoyun başında ve sonunda birer tank araçlara eşlik eder. Araçları çok sayıda askeri cip de izlemektedir. Bekaa’ya ulaşmaları iki saati geçer. Yolculuk boyunca geçtikleri köylerde yaşayan yetişkinler onları izler, çocuklar küfürler edip araçlara taş atar. Kohar ve torunları açtır, kahvaltıdan bu yana hiçbir şey yememişlerdir; ertesi sabah 2’de varmayı planladıkları Şam’a doğru yola çıkmadan önce meşhur labneli sandıviçlerinden yemek için Chtoura’da mola verirler. Suriye’nin başkenti savaştan kaçan binlerce Lübnanlı’yla doludur –otellerde de uçaklarda olduğu gibi sınırlı sayıda yer vardır ve konsolosluklarda vize ve diğer işlemler için uzun kuyrukları oluşmuştur. Kohar bütün hayatı boyunca İstanbul’da yaşamış ancak savaş ve Soykırım’a şahit olmamıştır. 83 yaşında bu maceralı yolculuğu hiç şikâyet etmeden göze almıştır. Kohar 1980’lere kadar bir daha Beyrut’a dönmez.
Kohar televizyon izleyerek, yemek yaparak ve tığ örerek günlerini geçirir. 1990’lar görme ve işitme sorunları yaşamaya başlaması sosyal hayatını kısıtlayınca biraz sarsılır ve kendisini işe yaramaz hisseder. Kohar İstanbul’da 104 yaşında vefat eder, Şişli’de Ermeni Mezarlığı’na, kocası ve kız kardeşi Arusyak’ın yanına defnedilir.
Bedros ve Peruz İğneciyan Soyu
Maryam/Mari Bedros İğneciyan (24 Kasım 1907, İstanbul-1953, Lozan) Lozan’a geldiğinde sekiz yaşlarında olmalıdır. Maryam olan ismini İsviçre’de Mari olarak değiştirir. İsviçre vatandaşı olamaz zira yasalar o vefat ettikten sonra değişmiştir. Osmanlı İmparatorluğu/Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak oturma iznini sürekli yenilemek zorunda kalmıştır.
Mari Lozan’da konservatuara gider ve konser piyanisti olur. Evlenmez ve lösemiden vefat eder.
Aram Bedros İğneciyan (1910, İstanbul-Ağustos 1973, Lozan) İstanbul, Kadıköy’de ailesiyle birlikte yaşar. Evlerinde annesi Peruz (bekârlık soyadı Süzmeyan) İğneciyan (21 Ağustos 1888, Kastamonu-1971, Lozan), babası Bedros Harutyun İğneciyan (1874, Kayseri-1961, Lozan) ve kendisinden üç yaş büyük ablası Maryam yaşamaktadır. Babaları başarılı bir iş insanıdır.
1913’te annesi hastalanır ve doktorlar verem olduğunu söyler. Bedros İğneciyan çocuklarını kız kardeşleri Dikranuhi ve Nevrig’e emanet edip karısını İsviçre’ye götürür. Peruz birkaç yıl içinde sağlığına kavuşur ve babaları İstanbul’a gelip çocukları Maryam ve Bedros’u da alarak 1915 civarında Lozan’a döner.
Aram İğneciyan kısa sürede Fransızca ve ardından da Almanca öğrenir. Fribourg’da Villa St-Jean’dan mezun olur. İğneciyanlar Ermeni olmalarına rağmen evde Türkçe konuşmaktadırlar.
Aram çocukluğu ve gençliği boyunca babasından oryantal halıların ve ticaretin inceliklerini öğrenir. 1928’de, 18 yaşında babasıyla birlikye çalışmaya başlar ve 1937’de 7 rue de Bourg, Lozan adresinde bir bina satın alır. Baba ile oğul, dükkânda müşteri kaçırmamak vb için kendi aralarında Türkçe konuşurlar. Ayrıca Aram, İstanbul’a alışverişe gittikçe ve Avrupa’daki Ortadoğulu veya Ermeni meslektaşları/tedarikçileriyle de Türkçe anlaşır.
Aram Georgette Abrezol’la (1915-22 Ocak 2010) evlenir. Georgette Cenevre Üniversitesinden mezun bir diş hekimidir; spor aşkını -İsviçre dağlarında tırmanış ve kayak yapma, Fransa’da yüzmek- çocuklarına da aşılar, nihayetinde Aram yaz aylarında ailesiyle birlikte Akdeniz keyfi sürebilmek için Saint Tropez’de bir ev alır. Lozan’da yaşarlar, daha sonra Avenue de Rumine’de büyük bir ev satın alırlar. Bu ev hâlâ ailenin mülküdür.
Çiftin dört çocuğu olur:
- Pierre İğneciyan/Iynedjian (1940, Lozan)
- Patrick İğneciyan/Iynedjian (1943, Lozan)
- Annemarie İğneciyan/Iynedjian (Kasım 1945, Lozan-Mayıs 2019, Lozan)
- Christian İğneciyan/Iynedjian (1948, Lozan-1971, Saint-Tropez; kız kardeşinin düğünü öncesinde geçirdiği bir trafik kazasında vefat etmiştir)
Aram, zamanının insanıdır, arabaları sever, 1937’de Cenevre’de üretilmiş bir Pic-Pic (Piccard ve Pictet) satın alır. Tenis oynar, kayak yapar ve 1936’da pilotluk lisansı alır. Aram ve karısı Georgette Jean Arp, Andy Warhol, Ellsworth Kelly, René Magritte ve diğer avangart sanatçıların tablolarında bir koleksiyon oluşturmaya başlar. Ayrıca Aram 1945 civarında Ermeni sanatçı Krikor Bedikyan’ı (1908, Adana-1981, Paris) bir sergi açması için davet eder; bu davet karşılığında Bedikyan Aram’ın babasının bir portresini yapar. Aram, Parisli kavram sanatçısı Sarkis’le [Zabunyan] (1938, İstanbul) de arkadaş olur.
Aram halı satın almak ve akrabalarını ziyaret etmek için İstanbul ve Beyrut’a seyahat eder. Aram’ın en büyük oğlu Pierre, ailenin halı dükkânında çıraklık yapar ve böylece üç jenerasyon İğneciyan, Bedros ertesi yıl vefat edene kadar 1960’da bir yıllığına Lozan, 7 rue de Bourg adresinde birlikte çalışır.
Aram İğneciyan’ın 1973’te vefat etmesi üzerine Pierre Lozan’daki halı dükkânının başına geçer. Karısı Georgette, sporla ve çağdaş sanatla ilgilenmeye devam eder. O da 2010’da vefat eder.
Ara Garabed Baltayan (6 Eylül 1920, İstanbul-7 Ağustos 2015, New Haven) zeki bir çocuktur ve ebeveynleri üzerine titrer. Çocukluğu Kadıköy’ün Bostancı semtinde geçer. Aile akrabalarını ziyaret etmek için Köstence’ye gider ve yaz aylarını Heybeli Ada ve Emirgan gibi sayfiyelerde geçirir.
Ara 1863’te Amerikalı hayırsever Christopher Robert ve misyoner Cyrus Hamlin tarafından kurulmuş meşhur Robert Kolej’de okur. Mekanik ve elektrik mühendisliği alanlarında çift diploma alır. Türkiye’de askerlik hizmeti zorunlu olduğundan, Ara da askerliğini eğitim seviyesi gereği subay olarak tamamlar. Daha sonra İzmir’de bir Amerikalı yedek subay için çalışır. Ara, kolejde çalışan bir Ermeni sekreterle evlenir ve 1945 civarında bir oğlu olur.
1951’de Aşıkyan ailesi –Garabed, Bercuhi ve ikizler, Ayda ile Baruyr- Köstence’den Beyrut’a giden bir gemiye binerler. Gemileri İzmir’e uğrar ve onlar da 25 Mayıs gününü Ara Baltayan ve oğluyla geçirirler. Bu tarihten sonra Ara, evliliği iyi gitmediği için İstanbul’dan ayrılır ve karısıyla oğlunu Türkiye’de bırakıp Amerika’ya gider.
Yale Üniversitesinde mühendislik yükseklisansı yaparak eğitimini ilerletir. Araştırma ve Geliştirme alanında uzmanlaşır. Trafik lambalarının geliştirilmesi alanında mühendis olarak çalışır.
Ara Baltayan Mary (bekârlık soyadı Melkon Arakelyan) Baltayan’la (6 Ocak 1918, Waterbury-20 Haziran 2010, New Haven) evlenir; Mary’nin annesinin kızlık soyadı Nazaryan’dır. Elizabeth Arakelyan ve Ann Balayan isimlerinde iki kız kardeşi ve Jack Arakelyan isminde bir erkek kardeşi vardır. Mary, Amerikalı Ermeni bir ailenin Türkçe konuşabilen ikinci kuşağıdır. Babasının yaşadıkları New Haven şehrinde bir kilim dükkânı vardır. Mary liseden mezun olduktan sonra demiryollarında çalışır ve aktif bir YWCA (Young Women's Christian Association [Genç Kızlar Hıristiyan Birliği]) ile ASA (Armenian Student Association [Ermeni Öğrenci Birliği]) üyesidir.
Ara ile Mary’nin iki oğlu ve bir kızı olur:
- Charles Ara Baltayan (1953, CT) kuyumcudur ve Mary (bekârlık soyadı Grillo) Baltayan’la (1957, CT) evlidir. İki oğulları vardır: Charles (1987, CT) ve Aram (1996, CT)
- Arthur Ara Baltayan (1950 civarı, CT) emlakçılık ve tadilatçılık yapmaktadır, 2000 yılında Linda (bekârlık soyadı Barbutto) Baltayan’la evlidir.
- Rosemary/Ro (bekârlık soyadı Baltayan) Ronald Morris’le (1950’ler, CT) Raymond Morris’le evlidir ve kızları Melissa Morris’leDahlonega’da (GA) yaşamaktadır.
Ara Baltayan Uluslararası Rotary kulübüne üyedir ve New Haven bölgesinde on yıllarca dönem başkanlığı yapmıştır. Mary, baklavasıyla ünlüdür ve Pazar Okulunda dersler vermektedir. Ara fotoğrafçılıktan ve küçük yelkenlisiyle Long Island Boğazı’nda gezmekten keyif almaktadır.
Kevork ve Kohar Allahverdi’nin iki oğlu
Taniel Kevork Allahverdi (1925, İstanbul-2007, İstanbul) İstanbul’un en prestijli okullarından 1886 kuruluşlu Getronagan dahil tüm öğrenimini Ermeni okullarında almıştır. Getronagan, Karaköy semtinde, Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi’nin vakfıdır. Askerliğini 1949 senesinde subay olarak yapmıştır.
Taniel İstanbul’a döndükten sonra kısa bir süre babasıyla çalışır. Ardından kendi işini kurar ve popüler bir alışveriş semti olan İstanbul’ın seçkin semtlerinden Nişantaşı’nda bir nalbur dükkânı açar.
Taniel, Sofya ‘yla (1927, İstanbul- 1994, İstanbul) 1950 civarında evlenir; aslen Rum olan Sofya Ermenice de öğrenmiştir. Çiftin iki kızları olur:
- Ani (bekârlık soyadı Allahverdi) Tuncer (1952, İstanbul), büyükannesi Kohar Allahverdi tarafından büyütülür. Onun da iki kızı olur: Selin ve Lerna.
- Sona (bekârlık soyadı Allahverdi) Artinyan (1954, İstanbul) Elizabet isminde bir kızı ve iki torunu vardır.
Taniel, İstanbul’da kilise korosundadır ve yazları İstanbullu Ermenilerin çoğunluğunun sayfiye olarak kullandığı Kınalıada açıklarında sandalla balık tutmayı sever.
Sahag Kevork Allahverdi (1933, İstanbul- 2017, İstanbul) çalışkan bir gençtir. Askerliğini yedek subay olarak yaptıktan sonra 1952’de kız kardeşi Sona, eniştesi Pakrat ve bebek yeğenini ziyaret etmek için Lübnan’a gider. Sahag bir süre babasıyla ve ardından başkalarının yanında çalışır.
Sahag gençliğinde akordeon çalar. 18 yaşındayken kolunu kırar ve kendisiyle Ermeni bir hemşire ilgilenir. Hemşireye aşık olan Sahag, kendisinden yaşça büyük olmasına rağmen hayatının sonuna kadar ona sadık kalır. Hemşire, Fransa’nın tanınmış oyuncu ve şarkıcılarından Alice Sapritch’in (1916-1991) kız kardeşidir. Çift Paris’te Sapritch’i ziyaret eder.
Adrine Gömlekçiyan (1910 civarı, İstanbul-1980’lerin başı, Beyrut) İstanbul’da Ermeni Patrikhanesi yakınlarındaki Narlıkapı semtinde yaşar; ann ve babasını küçük yaşta kaybedip yetim kalınca dayısı ve yengesi onu Kalfayan Kız Yetimhanesi’ne yerleştirirler. Eğitimi tamamladıktan sonra Bayan Simon Kayseriliyan için çalışmaya başlar. Kayseriliyanların Cimiez-Nice’de yazlık bir villaları vardır ve Adrine de bu sayede yazlarını Riviera’da geçirir.
1947 civarında Adrine genç bir adamla tanışır ve evlenmeye karar verir. O tarihlerde Sovyetler Ortadoğu’daki Ermenileri Sovyet Ermenistan Cumhuriyeti’ne yerleşmeleri için cesaretlendirmektedir. Müstakbel kocası İstanbul’dan ayrılır. O da arkasından gidecektir ne var ki Türkiye yolları kapatır. Bunun üzerinde Adrine Beyrut’a gidecek bir gemiye biner. İstanbul’dan ayrılmadan önce İstanbul Patriği Adrine’ye Antilyas’taki Kilikya Katolikosu (1945-1952) I. Karekin’e hitaben bir tavsiye mektubu verir. Lübnan’da Katolikos’un yardımcısı olur, dikiş vb işlerini yapar. Katolikos onu Ermenistan’a gitmekten caydırmaya çalışır. I. Karekin hem Karabağ doğumludur hem de 1935’e kadar orada çalışmıştır. Ülkedeki kötü şartları çok iyi bilmektedir.
Adrine, Kayseriliyanlardan ayrılırken çift ona bir dikiş makinesi hediye etmiş ve biraz da para vermiştir. Elinde hâlâ imkânlar bulunmaktadır: Ermenice, Türkçe ve Fransızca bilir, sonra biraz da Arapça öğrenmiştir. Dikiş yapmayı ve fisto, iğne danteli, altın işi gibi çeşitli işleme biçimlerini bilmektedir, iyi bir aşçıdır ve hoşsohbet, sosyal bir kişiliğe sahiptir. Dikiş/işleme işlerinin yanı sıra çocuk ve yaşlı bakımıyla geçinir. Nihayetinde Hamra’daki Tanukhin Sokağı’nda üç odalı, iki banyo ve dört balkonlu bir evi olur. Evi Beyrut Amerikan Üniversitesi’ne yakındır, böylece Lübnan dışından okumaya gelen öğrencilere oda kiralar; yemeklerini pişirir ve çamaşırlarını yıkar. Demans olur ve Burc Hamud’daki CAHL İhtiyarhanesinde yatırılır, vefat edene kadar burada kalır. Adrine’nin zor bir çocukluğu olur ama dayanıklı bir insandır, samimi ve anlamlı bir hayat kurmayı başarır.
Fransuhi Partikyan/Partikoğlu (Partik) (1921, İstanbul-2007, Şikago) Sona’yla birlikte 1938’de Esayan Okulu’ndan mezun olur. Hemşire olur ve Birleşik Devletler’e göç eder. Vatandaşlık aldıktan sonra annesi ile erkek kardeşi Garbis’i de İstanbul’dan yanına alır. Partik Sona’yla sık sık yazışır. 1973 yazında Partik New York’tan, Araksi de İstanbul’dan Rumiye’ye (Lübnan Dağında) gelerek Sona’yla görüşürler.
Partik, Bercuhi/Suzi Öksüz’le İstanbul’da hemşirelik okulunda tanışır. Bercuhi, Soykırım’dan sonra Ankara’da büyümüştür; Ermeniceyi arkadaşlarından öğrenmiştir. Çeşitli hastanelerde çalıştıktan sonra bu hemşireler Manhattan Göz, Kulak ve Boğaz Hastanesi’nde buluşur. Hastanenin lojmanında yaşarlar. En lüks yemekleri Silver Star Diner restoranında (65. Sokak ile İkinci Cadde’nin kesişiminde) yedikleri yemektir, restoranın sahibi bir Rum’dur ve burada kendilerini evlerinde hissetmektedirler. Maaşlarını Avrupa ve Amerika seyahatleri için biriktirirler. Hastane lojmanı kapatıldığında Partik ve Bercuhi artık emekli olmuş ve Queens’teki Bolsetsi [İstanbullu] tanıdıklarından bir daire kiralamışlardır. Partik’in hafızası ve sağlığı zayıflamaya başlayınca kuzeni Nadya ve kocası Arman Krikor/Miricanyan onları Şikago’ya getirirler. Bundan yıllar sonra önce Partik, daha sonra da Bercuhi hayata veda eder.
Araksi (bekârlık soyadı Antreasyan) Garbis Uğurluyan ve Sona, 1938’de Esayan Okulu’ndan birlikte mezun olurlar. Araksi İstanbul’daki Alman Lisesi’ne (kuruluşu 1868) devam eder. Kocasının İstanbul’da bir kilim dükkânı vardır ancak daha sonra İstanbul’da Ermenistan, Halep vb. yerlere Ermeniler için turlar düzenlemekle uğraşır. İki oğulları olur; biri Avusturya’da doktorluk yapmaktadır. Kız kardeşi Anais (bekârlık soyadı Antreasyan) 1963’te şair Zareh Yaldızcıyan’la (1924-2007) evlenir. Zareh Batı Ermenicesiyle şiirler yazmaktadır ve mahlası Zahrad’dır.
Alin (bekârlık Mamprelyan) Kalenderoğlu’nun (1926, İstanbul-2010, İstanbul) babası Mamprelyan soyadını 1957’de Görener olarak değiştirir. Meşhur Dame de Sion Lisesinden mezun olur. Babası üniversiteye gitmesine müsaade etmez. 1956’da birkaç aylığına Lübnan’a Sona’yı ziyaret etmeye gider. Daha sonra mezun olduğu okulda Fransızca ve edebiyat desleri verir. Alin 1971’de Pan America World Airlines’ın İstanbul ofisinde çalışır. Çin, Kuzey ve Güney Amerika’ya seyahat etme fırsatı olur ve Beyrut üzerinden geçer. 20 yıl çalıştıktan sonra emekliye ayrılır vea rkadaşı Sona’yı New York’ta ziyaret edecek daha bol vakti bulur. Alin, İstanbul’da başarılı bir tıp öğrencisi olmasına rağmen Ermeni olduğu için kendisine düşük not veren bir profesör nedeniyle mezun olamayıp oryantal halı ticaretiyle uğraşan Sahag Kalenderoğlu’yla evlenir. Bir erkek ve bir kız çocukları olur:
- Aleks Kalenderoğlu (1967, İstanbul) matematik ve astronomi eğitimi alır, 2015’te Tayland’daki Theravada Manastırından keşiş olur.
- Lin (bekârlık soyadı Kalenderoğlu) Özyönüm (1968, İstanbul) Notre Dame de Sion’de öğretmenlik yapmaktadır ve bir kız, bir de erkek evlat sahibidir.
Hermine (bekârlık soyadı Bedrosyan) Varjabedyan (1925, Şam- 2017, Los Angeles) anne ve babası aslen Akşehirli olan ve Soykırım’dan sonra Şam’a yerleşen Karnig ve Nıvart’tır (bekârlık soyadı Mesciyan); nihayetinde de 1925’te Beyrut’a taşınmışlardır. Babası Ermenilerin yaşadığı Khandaq al-Ghamiq’te bir fırın açar. Bedrosyanların üç çocukları olur: Artaki, Hermine ve Berc. Hermine Hıripsimyants Okulu’na gider. Sonra da Beyrut Kız Koleji’nde (günümüzde Lübnan Amerikan Üniversitesi) devam eder. Çocuk Psikolojisi bölümünde AA derecesiyle mezun olur.
Hermine 1951’de Dr. Dikran Varjabedyan’la evlenir. Dikran radyolog ve yazardır. Dikran, erkek kardeşleri Sisag [History of the Armenians in Lebanon kitabının yazarı] ve Hıraç, annesi Viktorya 1915’te Maraş’tan tehcir edilmiş ve 1922’de Halep’e yerleşmişlerdir. Dikran ve kardeşleri 1923’te Cibil’deki Kuş Yuvası [Tırçnots Puyn] yetimhanesine yerleştirilirler. Viktorya, Beyrut Amerikan Üniversitesi Hastanesi’nde muayene hemşiresi olarak çalışır ve ailesini geçindirir. Dikran 1929’da Ermeni Protestan Lisesinden mezun olur ve Beyrut Amerikan Üniversitesine devam edip 1937’de tıp bölümünden mezun olur. 1947’de Harvard Tıp Okulu’na gider ve radyoloji alanında uzmanlaşır.
Hermine’nin yazdığı The Great Four: Mesrob Mashdots, Komidas Vartabed, General Antranik, and Toros Toramanian isimli kitap 1969’da yayınlanır. Aktif bir EHGB üyesidir ve Kadınlar Birliği’nin yönetimindedir. Hermine 1977’de, Lübnan’daki Sivil Savaş sırasında kocasını kaybeder ve Birleşik Devletler’e yerleşir.
Kaliforniya’da, Pasadena’da Ermeni mahallesindeki devlet okulunda Ermeni öğrencilere yardım edebilmek için rehber öğretmen olur. Üç çocuğu vardır:
- Lusayk Montreal’de konuşma-dil patolojisi uzmanıdır.
- İrena Glendale’de bir hastanede laboratuar teknisyenidir.
- Hrag antropologtur ve “The Poetics of History and Memory: The Multiple Instrumentalities of Armenian Genocide Narratives” isimli bir çalışması bulunmaktadır.
Zabel (bekârlık soyadı Momcuyan) Pilavcıyan (1923, Şam) Diyarbakırlı Hagop ve Siranuş Momcuyan’ın kızıdır; iki ağabeyi vardır: Tovmas ve Simon. İyi bir eğitim almıştır ve akıcı bir Fransızcaya sahiptir. Liseden mezun olduktan sonra Beyrut’taki Fransız Havayolu firması için çalışmıştır.
Temmuz 1948’de diş hekimi Khaçadur Pilavcıyan’la (1911, Akşehir-11 Mayıs 1966, Beyrut) evlenir. Ailesi Şam’a Soykırım’dan sonra yerleşmiştir, Noyemzar ve Şahnar isimlerinde iki kız kardeşi vardır. Kız kardeşlerinin ikisi de evlidir ve Marsilya’da yaşamaktadırlar. Khaçadur Beyrut’taki Saint-Joseph Üniversitesi’nde diş hekimliği okumuştur. Place Debbas’daki konutunda bir klinik işletmektedir. Dr. Pilavcıyan, Veradzınunt derneğinin erkekler komitesine üyedir. Bir kızları olur:
- Veronik (Vera) (1949, Beyrut-1984 civarı, Paris), ismi doktorun annesi Vera (bekârlık soyadı Bedrosyan) Pilavcıyan’dan gelmektedir.
Zabel’in kocası 55 yaşında beyin kanamasından vefat eder. Dul maaşı çok düşük olduğundan, evine kiracı alır; ABD vizesi için bekleyen Kahireli Ermeniler.
Veronik Beyrut’taki Fransız Protestan Koleji’ne gider, çalışkandır ve tarihle ilgilenmektedir. 18 yaşında École Normale Supérieure’a kız öğrenci yetiştiren Lycée Fénelon’e kabul edilince çok sevinir. Bu dönemde çok kilo kaybeder, ileride bu hastalığa anoraksiya nevroza veya bulimia adı verilecektir. Annesi onunla birlikte Paris’e gider. 30’lu yaşların ortalarında vefat eder. Zabel, Fransa’da iş ve sosyal hayatta başarılı olur ancak hayatının sonuna kadar kızı için yas tutar.
Julya (bekârlık soyadı Bezirganyan) Sarkis Bızdikyan (1913 civarı, İstanbul-2000 civarı, İtalya) İstanbullu bir doktorun kızıdır; Ebru isminde bir ablası ve her ikisi de doktor olan iki erkek kardeşi vardır. Kendisine Fransızca ve İngilizce öğreten dadılarla büyür. Ailesi onu 1931 civarında Beyrut’taki Amerikan Kız Yüksekokulu’na gönderir. Okulun kampüsü Kouraytem/Hamra’dadır ve yurttaki oda arkadaşı Selam Nassar (1913-1967) olur. Nassar Lübnan’da nükleer fizik alanında doktora yapan ilk kadın olur. Julya’yla birlikte romanlar okuyup çok eğlenirler. Selma, lösemi nedeniyle hayatını kaybedene kadar arkadaşlıklarını sürdürürler. Kırklı yaşlarında Sarkis Bızdikyan’la evlenir. Sarkis Maraş doğumludur, Burc Hamud Ermeni mahallesinin (Beyrut’un kuzeyinde) muhtarının oğludur. Julya ve Sarkis farklı eğitim ve yetişme biçimine sahip olsalar da birbirlerini sevmişlerdir.
Julya ile Sona arkadaş olurlar ve Julya Sona’ya İngilizce dersi verir. Sarkis’le birlikte önceleri Burc Hamud’da Ermeni sokağında yaşarlar; Sarkis’in erkek kardeşinin ailesi de orada yaşamaktadır ve evlerinin zemin katında bir fırın işletmektedirler. 14 yaşlarındaki yeğenleri Asadur Bızdikyan’ın okulla pek arası olmasa da sanata yeteneği vardır. Sona, Asadur’u ileride Guvder Enstitüsünü kuracak olan sanatçı Jean Guvderelyan’la (Beyrut, 1923-2016) tanıştırır. Asadur bu alanda başarılı bir öğrenci olur. Paris’e gitmeden önce 1958’de Sona’ya bir tablosunu hediye eder.
1960’larda Sarkis ve Julya Deir el Kalaa’da (Beit Mery) kendi evlerini inşa ederler. Arazi eski bir Roma şehri arazisidir ve kazılar sırasında harabe kalıntıları bulurlar. Yemeği genelde Sarkis pişirir; kırmızı mercimekli Maraş çorbası çok lezzetlidir. Çift misafirperverdir ve Sona’nın arkadaşlarını komik şekillerde –Julya Tarzan’daki Jane veya Femme Fatale gibi giyinmiş halde mesela- karşılamayı severler.
Anahid (bekârlık soyadı bilinmiyor) Yumurtacıyan (1923 civarı, İstanbul-Sivil Savaş yılları, Beyrut), biricik sevdiği Onik Yumurtacıyan Türkiye Cumhuriyeti’nin terk edip Arjantina’ya gider. Çift evlenmek üzereyken Beyrut’a yerleşmeye karar verir.
Beyrut’ta 1930’da kurulmuş bir Ermeni okulu olan Hamazkayin Okulu’nun karşısındaki bir binada yaşarlar. Çocukları olmaz, Ermeni komşuları ve arkadaşlarıyla çok yakındırlar. Onik’in bir havalandırma şirketi vardır. O öldükten sonra, Anahid Sivil Savaş sırasında çocuklara piyano dersleri verir.
Sona (bekârlık soyadı Kevork Allahverdi) Pakrat Bakalyan (25 Mayıs 1922, İstanbul-27 Mart 2006, New York) Türkiye Cumhuriyeti’nin 1934’te çıkarttığı soyadlarının Türkçeleştirilmesi yasası gereği Ermeni soyadlarındaki “yan” eki silinince asıl soyadı Allahverdiyan, “Allahverdi”yle değişir.
Sona’nın nineler, teyze ve amcalarla çevrili mutlu bir çocukluğu olur. Ermeni okullarında eğitim görür; önce Moda’daki Aramyan Uncuyan Okulu’na gider. Sonra ailesi Kurtuluş’a taşınınca eğitimine Taksim-Beyoğlu’ndaki Esayan Okulu’nda devam eder. 1938’de mezun olur.
Ardından biçki-dikiş ve Fransızca dersleri alır, piyano çalmayı, örgü, tığ gibi elişleri, yemek pişirme ve iyi bir anne adayı olabilmesi için bir genç kızın bilmesi gereken diğer konularda dersler alır.
1949 sonbaharında, Sona’nın ailesi Beyrut’taki akrabalarından bir davet alır. Çünkü büyükannesi Nevrig (bekârlık soyadı İğneciyan) Allahverdi, kız kardeşi Diruhi (bekâlık soyadı İğneciyan) Aşıkyan’ı çok uzun süredir görmemiştir. Sona, babası Kevork, annesi Kohar ve büyükannesi Nevrig’le birlikte 1949 yılında uçakla İstanbul’dan Beyrut’a gider.
Bu seyahat Sona’yı Diruhi’nin torunu Pakrat Sarkis Bakalyan’la tanıştırma fırsatı da doğurur. Pakrat’ın annesi Hayguhi Bakalyan (1937’de dul kalmıştır) oğlunun evlenmesini çok arzu etmektedir. Her şey yolunda gider ve düğün ziyaretçiler İstanbul’a dönmeden önce Bakalyanların Khandaq el-Ghamiq’deki apartmanlarında yapılır çünkü ailenin yaşlılarının üç uçuş kaldıracak güçleri yoktur. Sona kalabalık bir aile ve eş dost çevresine katılır ve Arapça konuşulan bir ülkede yaşamaya başlar.
Kaynanası Hayguhi, büyük kaynana Diruhi ve yeni evli çift aynı binada yaşarlar. Dahası Hayguhi’nin kız kardeşi Marina Aşıkyan, kocası Bedros ve iki kızı Şake ve Sirarpi de Bakalyanlara birkaç dakikalık uzaklıktadır. Marina annesi ve kız kardeşini her gün ziyaret edip günlük alışverişlerini yapmaktadır. Şake ve Sirapi de Sonay’la akrandırlar ve onun Beyrut’taki Ermeni toplumuyla kaynaşmasına ve arkadaş edinmesine yardımcı olurlar.
Sona’nın dört çocuğu olur ve hepsi de Ocak ayında dünyaya gelir; son hamileliğinden ikizleri olur. Huri henüz bebekken vefat eder:
- Ani Bakalyan (1951, Beyrut) Kolombiya Üniversitesinde sosyoloji doktorası yapar, iki kitap ve çok sayıda makale kaleme alır ve New York Şehir Üniversitesinin lisansüstü çalışmaları merkezi Graduate Center’da Ortadoğu ve Ortadoğulu Amerikalılar Merkezini kurar.
- Sarkis Bakalyan (10 Ocak 1952, Beyrut- 6 Kasım 2009, Beyrut) Socıete Industrıelle Du Levant’ın (SIDUL) Beyrut’taki idarecileri arasındadır.
- Rubi (bekârlık soyadı Bakalyan) Hıirant Gülyan (1953, Beyrut) Beyrut Amerikan Üniversitesinde arkeoloji alanında lisansüstü eğitimini tamamlamış ve New York Yemek Okulu’ndan aşçılık diploması almıştır.
Sona’nın kaynanası Hayguhi ve kaynanasının annesi Diruhi, çocukların bakımında, yemek ve ev işlerinde ona yardımcı olmuşlardır. 1957’de Pakrat ve Sona Badaro’da asansörlü daha modern yapıya, şehre ve havalanına daha yakın bir yere taşınırlar. 1958’de Lübnan’da yaşanan kriz nedeniyle Hayguhi ve Diruhi de onların yanına taşınır. O dönemde Sona çocukların bakımı, ev işleri, kocasının iş etkinlikleri ve sosyal aktivitelerinin hepsine yetişmeyi becerir.
Sona 1950’lerden itibaren Veradzınunt Birliği’yle ilgilenmektedir. Spor etkinliklerini destekleyen ve kâr amacı gütmeyen bu kuruluşun Ermeni müziği icra eden bir orkestrası vardır ve kültürel geceler düzenlemektedir. Tıpkı “20. Yüzyıl Ermeni şiirinin kadın temsilcisi” Silva Gabudikyan (1919-2006) 1963’te Beyrut’u ziyaret ettiğinde düzenlenen etkinlik gibi. Kadın komitesi aynı zamanda aşçılık atölyeleri, İngilizce dersleri düzenlemekte, Noel’lerde Noel Baba’nın çocuklara hediyeler dağıtması organize edilmektedir.
Sona’nın sosyal bir yapısı vardır ve yakın arkadaşlarıyla nereye giderse gitsin hayatboyu bağını koparmaz. İstanbul’da okul ve mahalle arkadaşları vardır. Sona evlenir evlenmez Şake (bekârlık soyadı Aşıkyan) Nacaryan Sona’yı arkadaşlarıyla tanıştırır ve Sona onlarla da arkadaş olur. Veradzınunt’a katılarak oradaki diğer komitelerin üyeleriyle de arkadaş olur. Sona ayrıca evlenip Beyrut’a yerleşmiş Bolsahay yani İstanbullu Ermeni kadınlarla da dostluk kurar.
1960’larda Sona Burc Hamud’daki Dzeranotz [Ermeni İhtiyarhanesi], Lübnan Ermeni Düşkünlerevi için çalışmaya başlar ve 1970’lerde buranın başkanlığını üstlenir. Ayrıca dikiş becerilerini Bharsaf’taki (Bikfaya yakınlarında) SOS Çocuk Köyü için de kullanır ve haftada bir kez burayı ziyaret eden terzilere yardım eder. Aynı zamanda Surp Eçmiadzin Kadınlar Kolu’na destek verir. 1981’de kadınlar kolunun Sovyet Ermenistan’a düzenlediği geziye katılır ve Katolikos I. Vasken’le (1855-1994) tanışır. Ermenistan Cumhuriyeti, Eçmiadzin Katolikosu II. Karekin Sona’ya 2005 yılında “Surp Nerses Şınorhali” nişanı vererek onun hizmetlerini, yardımlarını ve desteklerini takdir eder.
1975’te Lübnan’da Sivil Savaş başlar, Sona’nın kocası Nisan 1976’da kalp krizinden vefat eder. 1981’de New York’a taşınmış olan kızlarının yanına gider. Sona arkadaşı Julya (bekârlık soyadı Bezirganyan) Bızdikyan’dan İngilizce öğrenmiştir; bu sayede adaptasyon sorunu yaşamaz. Beyrut’a oğlu Sarkis Bakalyan’ı ve ailesini, yeğenlerini ve İstanbul’daki arkadaşlarını ve Paris’te Zabel (bekârlık soyadı Momcuyan) Pilavcıyan’ı ziyarete gittikçe eski arkadaşlarıyla görüşmenin yanı sıra yeni arkadaşlar da edinir. Makrina Şekerciyan ve Öjeni (bekâlık soyadı Abacıyan) Sandrik’le şifalı sıcak sularından ve mineralli kaynak sularından faydalanmak için Montecatini Termal tesislerine gider. Amerikan vatandaşlığı alır ve seçimlerde oy kullanır. Manhattan ve parklarını, müzeleri ve gösterileri dolaşır. Hayatını kaybetmeden birkaç gün önce felç geçirdiği sırada Bolsetsi/İstanbullu arkadaşı Selma Margosyan’la bir matinededir.
Pierre Iynedjian/İğneciyan (1940, Lozan) Aram İğneciyan’ın oğludur; babası ve büyükbabası gibi oryantal halı ticaretiyle uğraşır. Aram öldüğünde, Pierre Berne’deki dükkânı kapatır ve Lozan, 7 rue de Bourg’daki oryantal kilim işine yoğunlaşır.
Pierre ve karısı Elizabeth balayı için Beyrut’a gider. Bir kız ve bir erkek evlat sahibidirler:
- Vehanuş Iynedjian/İğneciyan (1973, Lozan), Vaud kantonunda hakimlik yapmaktadır; Baptiste ve Pierre (d. 2010) isminde ikiz çocukları vardır.
- Adrien Iynedjian/İğneciyan (22 Mart 1977, Lozan), bankacıdır ve çağdaş sanatlarla ilgilenmektedir; Sevan (d. 2007) isimli bir oğlu vardır.
1991’ların sonlarında halı fiyatlarında bir düşüş yaşanır; oryantal halılar Avrupa’da artık moda olmadığından ilgi çekmez. Bu nedenle Pierre Iynedjian/İğneciyan 1995’te dükkânını galeriye çevirir. 1970’lerin başlarında gelişmeye başlayan ve çokça sanatçı tanıdığı geometrik, yapısalcı ve minimalist sanatlarla ilgilenir. Joseph Albers, Jean Arp, Max Bill, Laszlo Moholy-Nagy, Leon Polk Smith ve Victor Vasarely gibi sanatçıların sergileri açılır.
Pierre ve ikinci karısı Cannelle 1980’ler ve 1990’larda Kuzey Hindistan, Nepal, Mustang ve Tibet’e seyahat eder. Bu tatiller sırasında oradaki kültüre, insanlara, kumaşlara, boyalı fincanlara ve yerel objelere hayran olurlar. Çin’in çağdaş sanat örneklerini çok beğenir ve buradan sanat eserleri satın alırlar.
Pierre Iynedjian/İğneciyan 20 yaşlarındayken rue de Bourg’daki dükânlarında üç nesil İğneciyan birlikte çalışmıştır. O dönemde bir gün Bedros Pierre’e “Soykırım çok korkunçtu ama artık İsviçre’de İsviçreli gibi yaşıyoruz” demiştir. Bedros İğneciyan’ın Ermeni arkadaşları olsa da Ermeni kurumları ve kilisesiyle pek bir bağı yoktur. Pierre büyükbabası gibi düşünmektedir. Sovyet Ermenistan’da 7 Aralık 1988 tarihinde yaşanan 6.8’lik deprem nedeniyle 25.000 ile 50.000 arasından insan ölür ve 130.000 insan yaralanır. Pierre Cenevre’deki Surp Hagop Ermeni Kilisesi’ne bağış çeki gönderir ancak bağışın anonim kaydedilmesini ister. Ayrıca halı dükkânında yardım amaçlı bağışlar ve çoğunlukla da kıyafet toplar. Çok sayıda İsviçreli de yardımda bulunur.
2010 civarında Pierre Iynedjian/İğneciyan Verbier’de (Valais Kantonu) emekli olur; yine de ataları gibi o da bir iş insanıdır! Küçük bir dükkân ve Alpler’de bir kayak bürosu açar. Tabii ki burada Asya malları ve kilim satar. Çağdaş sanat eserleriyle dolu bir konutu vardır ve yılda birkaç kez Cenevre’den Tayland’ın bir adası olan Ko Samui’ya gider. Kızı, oğluyla gurur duymakta ve torunlarına çok düşkündür.
Patrick Bernard Iynedjian/İğneciyan (1943, Lozan) Aram İğneciyan’ın oğludur, 1962’de Gymnase Classique Cantonal’den mezun olur. Ardından Lozan Üniversitesi Tıp Fakültesine gider ve 1968 tıp doktoru olarak mezun olur.
Patrick 1971’de Dietlinde C. Mayer’le evlenir ve Lozan’da Avenue de Rumine’de yaşamaktadır. İki oğlu vardır:
- Nicolas Pierre Iynedjian/İğneciyan (d. 1974), İsviçre’de gayrımenkul hukukunda uzmanlaşmış bir avukattır ve üç çocuğu vardır: Alice (d. 2001), Joachim (d. 2004) ve Ulysee (d. 2018). Lozan’da yaşamaktadırlar.
- Marc Alexander Iynedjian/İğneciyan (d. 1977) Cenevre’de avukatlık yapmaktadır, şirket birleşmeleri ve satın alma konusunda uzmanlaşmıştır. İki oğlu vardır: Paul (d. 2005) ve Alexan (d. 2008)
Patrick Iynedjian/İğneciyan İsviçre’de biomedikal araştırmalar alanında çalışmaktadır; 1973-1975 yıllarını Philadelphia’da Temple Üniversitesi Tıp Akademisi’nde geçirmiştir. Memelilerde glükokinaz geninin klonlanması üzerine çalışmıştır. 1984’te emekli olduğundan beri Dr. P. Iynedjian/İğneciyan Cenevre Üniversitesi Tıp Fakültesine bağlıdır.
Aram ve Georgette’in çağdaş sanat aşkı çocuklarına, Patrick ve Dietlinde ve onların çocuklarına da geçmiştir. Evlerinin duvarları ünlü sanatçıların eserleriyle kaplıdır.
Anne Marie (belârlık soyadı Aram İğneciyan) Buhlman (Kasım 1945, Lozan-Mayıs 2019) Jean Claude Buhlman’la (1937-2015) 1971’de St. Tropez’de evlenir. Erkek kardeşi Christian düğününden üç gün önce bir trafik kazasında vefat etmiş olsa da düğün belirlenen tarihte gerçekleştirilmiştir. Çiftin çocukları olmaz; bir süre sonra boşanırlar.