Avedis Topcuyan ve Araksi Khaçaduryan Unquillo’da; Kurtuba, Arjantin, 1939.

Topcuyan koleksiyonu

Yazanlar: Silvina Der Mıgırdiçyan ve Elena Topcuyan, Çeviren: Tomas Terziyan

Bu koleksiyonda, Buenos Aires’te yaşayan Elena Der Mıgırdiçyan’a (doğumu Topcuyan) ait resim ve eşyaları sunuyoruz. Koleksiyonun başlangıcında Araksi Khaçaduryan ve Avedis Topcuyan’ın bir resmini görüyorsunuz. Onlar Elena’nın anne-babası; Arjantin’de karşılaşmış ve 1940’ta aile kurmuşlardı.

Avedis’in ailesi baba yurdu Antep’i 1919 dolaylarında terkeder ve Halep’e yerleşir. Orada yedi yıl oturduktan sonra 1926’da Arjantin’e göç ederler. Araksi 1923’te Arjantin’de doğar; babası Antepli bir Ermeni, annesi ise Sofya’dan (Bulgaristan) gelmiş, elmas işiyle uğraşan bir Ermeni ailenin kızıdır.

Bu sayfada biri Araksi’nin, diğeri Avedis’in ailesine ait iki bölüm bulacaksınız.

Khaçaduryan ailesi

Khaçadur Khaçaduryan 1901’de henüz genç yaşta Antep’i terkeder ve tek başına Arjantin’e ulaşır. O sıralar 16 ya da 17 yaşındadır. İlk yıllar, daha önce torpido gemisi olan Maipu’da gemicilik yapar. Maipu 1903’de Buenos Aires kıyılarına demir atmış ve Rio de la Plata halicinde nakliyat gemisi olarak kullanılmaya başlamıştı. Maipu’nun yolu Uruguay’a, aynı zamanda nehir deltasına ve Kuzey Arjantin’e kadar uzanmaktaydı.

Elena Garabedyan anne-babası, kız kardeşi Makruhi ve kardeşiyle birlikte Sofya’dan Arjantin’e turist gelir. Bulgaristan’a yerleşmiş, elmas işi yapan zengin bir aileden gelmedir. Atalarından biri Sofya’daki Ermeni kilisesinin tesisine yardımda bulunmuş ve kilise avlusuna gömülmüş idi. İki Garabedyan kız kardeş bu ziyaretlerinde; Makruhi Kurtuba’da, Heğine (Elena) ise Buenos Aires’te birer koca bulurlar. Elena ve Khaçadur evlendikten sonra Mendoza, ardından da And Dağlarının yamacında yer alan San Juan iline yerleşirler. Elena ve Makruhi’nin annesi bu ziyaretleri sırasında vefat eder. Babaları ise iki kızının emin ellerde olduğunu düşünüp Sofya’ya dönmeye karar verir.

O zamanlar Khaçadur ile Elena San Juan’da kazançlı bir iş olan ayakkabı üretimi işine girişirler. İşe başladıkları dönemde ürün markaları "El Tigre", yani “Kaplan”dır ama daha sonra en iyi ürünlerini bütün havaliye  "Tamper"  markası altında satışa çıkarırlar. Paketleme ve tanıtımda yepyeni yöntemler uygularlar. Örneğin ürünlerinin "El Tigre" markasıyla bilindiği dönemde tanıtım olsun diye vitrinlerinin içinde iki kaplan yavrusu teşhir ederler. Ayakkabı paketleri altın sarısı alüminyum kağıtla süslü olup siyah bir logo taşımaktadır.

Khaçadur ile Elena’nın altı çocukları olur: Karlos, ikisi de vaktinden önce vefat eden ikizler, Pedro, Araksi ve Luiza. Aile San Juan’daki şirketle iyi bir mevkie sahip olur, aralarında ünlü şarap üreticisi Graffignaların da bulunduğu ilin tanınmış aileleriyle dostane ilişkiler kurar. Araksi Avedis’le evlenir ve Kurtuba’ya taşınırlar. Luiza da Karlos Balyozyan’la hayatını birleştirir ve aynı şekilde Kurtuba’ya yerleşirler. Khaçadur 1938’de, erken yaşta (51 ya da 52 yaşındadır) vefat eder. Elena iki oğlu Karlos ve Pedro ile birlikte ayakkabı üretim işini sürdürür. Hatta 1944’teki büyük depremden sonra da işi bırakmazlar. Ama 1957’de Pedro öldüğü zaman Elena San Juan şehrini terkeder ve Araksi ile Avedis’e yakın olmak için Buenos Aires’e yerleşir. 1963’te Buenos Aires’te vefat eder.

Elena Garabedyan Sofya’da ipek kozaları ve altın sırma ile nakış öğrenmişti. Aynı zamanda tığ ile ve çok ince iplik kullanarak eldivenler işlerdi.

San Juan’ın elverişli iklim şartları sayesinde ipekçilikle de uğraşıyordu. Burada gösterilen çalışmasında nakışla Ermenice, muhtemelen annesinin ailesinin ismi olan “Heğine Boğosyan” yazmış.

Yukarıda gösterilen çalışmadan detaylar.

Khaçaduryan ailesi San Juan’da; muhtemelen 1927. Oturanlar soldan sağa: kucağında Luiza ile Khaçadur; sağında ayakta dikilen küçük kız, Araksi; Elena da kucağında Arjantinli bir ahbaplarının çocuğu ile oturmuş; Elena’nın sağında oturan oğlan ise Khaçadur ve Elena’nın en büyük çocukları Karlos Khaçaduryan.

Antep’ten, Khaçadur Khaçaduryan’a (doğumu 1885) ait bir cep saati zinciri. Khaçadur Buenos Aires’e vardıktan sonra bu zinciri birkaç parçaya bölüp bilezikler yaptırır ve aile üyelerine hediye eder.

1. Elena Garabedyan Khaçaduryan, San Juan’da; muhtemelen 1920.
2. Khaçadur Khaçaduryan; Arjantin, 1920 dolayları.
3. Khaçadur Khaçaduryan ve Arjantinli bir arkadaşı (adı bilinmiyor); Arjantin, 1920 dolayları.

Kurtuba’da çekilmiş bir fotoğraf. Khaçadur ayakkabı üretimi için deri vs. gibi hammaddeler satın almak üzere Kurtuba ve diğer illere seyahat ederdi. Kurtuba’da zaten bir Ermeni cemaati vardı; Elena’nın kız kardeşi Makruhi gibi, ailenin bazı üyeleri ise yine burada yaşıyorlardı.

Masanın etrafındaki diğer kişilerin kimlikleri bilinmiyor.

Elena Khaçaduryan’ın ipek üzerine altın sırma ile gerçekleştirdiği nakış işlerinden bir detay.

Elena Garabedyan Khaçaduryan ve Hıripsime Mürekyan Topcuyan.

Topcuyan-Mürekyan ailesi

Hıripsime Mürekyan 1883’te Antep’te doğdu. Kız ve erkek sekiz kardeşi vardı. Kız kardeşi Anna’nın, keza iki kardeşi Avedis ile Hagop’un adlarını biliyoruz. Hıripsime’nin babası Hınçag partisinin aktif bir üyesiydi ve Soykırım yıllarında öldürüldü. Kardeşlerinden dördü de aynı şekilde o yıllarda öldürüldüler.

Mürekyanlardan sağ kalanlar (bkz. aile soyağacı) 1920’lerin başında baba yurtları Antep’i terk eder ve o vakitler Fransız Suriye Mandası’na bağlı Halep şehrine yerleşirler. Daha sonra, 1920’lerin ortaları ya da sonlarında Arjantin’e göç ederler. Yalnız Anna’nın ailesi Halep’te kalmayı sürdürür ve 1950’lerde Buenos Aires’e gider.

Hıripsime’nin babası Nazaret Topcuyan Antep’te tüccarlık yapmaktaydı. İş için çıktığı bir yolculuktan bir daha hiç dönmez. Ailesi onun, ticaret yollarını hedef alan mahalli Kürt ya da Arap aşiretlerden birinin saldırısına kurban gittiğini düşünür. Bu gibi saldırılar o vakitler sıklıkla karşılaşılan şeylerdendir. Topcuyanlar kız-erkek beş kardeş idiler: Nazaret, Yesayi, Rupen, Nuritsa ve Maryam. Onlar da kendi çocuklarıyla (bkz. soyağacı) baba yurtları Antep’i terkedip Halep’e sığınmak zorunda kalırlar. Orada birkaç yıl yaşadıktan sonra 1920’lerin ortaları ya da sonlarında Arjantin’e giderler.  

Genç yaşta dul kalan Hıripsime Halep’te, Telal Sokaktaki Katolik Ermeni okulunun Ermenice öğretmeni olur.

1926’da çocuklarıyla birlikte Latin Amerika’ya göç eder. Aile birçok diğer aile gibi, ülkenin ortasında yer alan Kurtuba iline yerleşir.

Hıripsime Kurtuba’daki Ermeni Kızılhaçının (Dignants Miutyun [Kadınlar Cemiyeti, ç.n.]) kurucusu olup cemaat, toplum ve hayır işlerine hayatının son gününe kadar büyük bir şevkle katkıda bulunur. 

Bu resim Halep’teki bir fotoğrafhanede çekildi. Ortada oturan Hıripsime Mürekyan/Topcuyan. Solunda Avedis, sağında Püzant Topçuyan yer almışlar. Çocukların bu kıyafetleri yalnızca fotoğraf çekilmek niyetiyle giydikleri belli oluyor. Hayatta kalan ve göçmen gençlerin Soykırımı takip eden yıllarda askeri elbiselerle fotoğraf çektirmeleri adet olmuş; bu kıyafetler, Suriye ve Lübnan’da olduğu gibi, yeni kurulan Ermeni kolonilerindeki Ermeni uyanışının simgesine dönüşmüştü.

Halep’te, Telal Sokak’ta yer alan Katolik Ermeni okulundan bir okul fotoğrafı. 1904’te, Marist tarikatına [Katolik Hz. Meryem tarikatı, ç.n. ] mensup dört peder Halep’teki bu okulun temellerini atarlar. Resimde Avedis Topcuyan üçüncü sırada, öğretmen-pederin tam sağında durmaktadır (muhtemelen 1923).

Avedis’in bu iki fotoğrafı, ailecek Buenos Aires’e taşınmadan önce, 16 ya da 17 yaşındayken Halep’te çekildi. Üstteki portrenin üzerinde “Gülbenk” damgası görülmektedir. Gülbenk, o vakitler Halep’teki en namlı fotoğrafçılardandı.

Fotoğrafçının gerçek adı Gülbenk Çiçekyan’dı, Kayseri yakınındaki Talas’ta doğmuştu. Halep’teki fotoğrafhanesini 1920’de açmış, daha sonra da Şam’a ve ardından Lübnan’a taşınmıştı. Halep’teki fotoğrafhanesi Telal Sokak’ı dik kesen Hendek Sokak’ta bulunmaktaydı.

Hıripsime Topcuyan ve oğlu Avedis’in, Hripsime’nin çoktandır orada bulunan büyük oğlu Püzant’la kavuşmak için Arjantin’e gitmek istediklerini teyit eden, Beyrut’taki Ermeni Piskoposluğu tarafından hazırlanmış 1926 tarihli bir vesika.

Hıripsime ve Avedis Topcuyan’ın iyi hallerini teyit eden, Arjantin’e göç izni aldıkları vesikalar.

Foto Luis

Avedis mesleğinde yaratıcı ve yetenekli bir gençti. Resme istidadı vardı ve öğretmenlerinin çokça övgüsüne mazhar olmuştu. Halep’teki öğrencilik yıllarında okul müdürünün portresini çizmiş ve bununla Katolik Marist pederlerin dikkatini çekmişti. Onlar bir bursla Paris’e gidip meslek öğrenmesi için fırsat yaratırlar. Ama annesi Hripsime sürgünde yaşayan genç bir duldur; oğlunun planına karşı gelerek Avedis’in yanında kalmasına karar verir.

Avedis meslekteki ustalığını geliştirmek için annesini kandırmaya başlar. Her gün düzenli olarak okula gittiğini söyler ama aslında okula çok yakın ve Telal Sokak’ta bulunan bir fotoğrafhanede çalışmaya gitmektedir. Bu muhtemelen Gülbenk’in atölyesiydi. Fotoğrafçı ustaya da fotoğrafçılık mesleğini öğrenmesi için kendisini annesinin gönderdiğini söylüyordu. Böylece, ileride Arjantin’de hayatını yeniden düzene koymasını sağlayan bir mesleğe sahip olur. Ailenin geriye kalan üyeleri ayakkabıcılık, kumaş ticareti ya da kuyumculuk gibi daha geleneksel zanaatlarla uğraşırlarken o, mesleki istidadı sayesinde ailesinin masraflarını karşılamaya başlar.

Başlarda, Alevar Sokak 658 numara adresli (Kurtuba) ilk fotoğrafhanesini açana kadar, Kurtuba’nın bahçelerinde ailelerin ve çocukların resimlerini çekmeye gider. İşleri iyi yoldadır; bu koşullarla 9 de Julio [9 Temmuz, ç.n.] Sokak adresli yeni bir fotoğrafhaneye taşınır, aynı zamanda da mahalli gazeteyle işbirliğine başlar. Gazetenin cemiyet hayatı bölümünde Kurtuba’nın yüksek sosyetesinden şahısların portrelerini yayınlar.

Yeni ülkesinin koşullarına uyum sağlamak için fotoğrafhanesine “Luis” adını seçer. 1948’de eşi ve kızıyla birlikte Buenos Aires’e taşınır. Orada, ünlü bir mahallede yer alan Charcas Sokak içinde bir fotoğrafhane açar. Dükkânın mobilya ve döşemelerini, portreler çektiği sahneyi bizzat kendisi düzenler.

Son fotoğrafhane adresi, Colegiales’de (Buenos Aires) Triunvirato Sokak 4649 idi.

Avedis Topcuyan’ın çektiği, stabilo kalem ile rötuşlanmış fotoğraflar:

1. Elena Garabedyan Khaçaduryan, 2. Araksi Khaçaduryan Topcuyan, 3. Avedis Topcuyan, 4. "Foto Luis"in bir müşterisi (Bu portre Paris’te bir ödül kazanır.) 5. Pedro Khaçaduryan, 6. Elena Topcuyan.

Avedis ile Araksi’nin evlilik resmi; Kurtuba, 1940. Topcuyan ailesi evlilik vesilesiyle, Patria mahallesinde (Kurtuba) yer alan Ermeni kilisesi için oluşturulan çan fonuna bağışta bulunur.

Kurtuba tepelerinde bir aile pikniği; büyük ihtimalle 1940’ta.

Aile üyeleri ve Antepli hemşerilerle bir başka piknikten; 1930 dolayları; Kurtuba yakınlarında bir yer.

Bu resim 1940’ta çekilmiş. Noel günü âdetlerinin diasporada da devam ettiği anlaşılıyor. Burada, “Avedis [Müjde, ç.n.]” adını taşıyan kişiler bir araya gelmişler ve günün başlıca yemeği olacak bir kuzunun kurban edilmesine hazırlanıyorlar. Resimde Mesih’in Doğum Müjdesini kutlayan Yesayi, Avedis ve Püzant Topcuyan’ı (doğumu Antep) görüyoruz.

Avedis Topcuyan’ın, hayatının farklı dönemlerinde çekilmiş portreleri.

Hıripsime’nin halk ilaçları not defteri

Antep’in halk hekimliği geleneği özellikle Kilikya’da gelişen Ermeni halk hekimliği ekolünden etkilenmiştir. Bu, Antep’in, çeşitli manastırları ve manastır okullarıyla Ortaçağ Kilikya’sının sınırları içinde bulunduğu, dolayısıyla o vakitler hekimlikte yaşanan gelişmelerle temas ettiği düşünüldüğünde doğaldır. Antep’te faaliyet gösteren halk hekimleri çevredeki manastırlarda yazılan tababet kitaplarından kuşkusuz haberdar idiler. Komşu Maraş şehrinde bitkiyle tedavi reçeteleri kaleme alındığı ve bunların birtakım ailelerin muhafaza ettikleri kitaplarda bulundurulduğu düşünülmektedir. Hıripsime Topcuyan’ın not defterine gelince, içerdiği bilgilerin Antep’e nasıl ulaştığını bilmiyoruz. Her halükarda o bu bilgilere daha Antep’te iken sahiptir. Sonradan Halep’e taşınır, oradan da bütün bildiklerini bir not defterine geçirdiği Arjantin’e gider. Söz konusu bilgilerin bazılarını ailenin diğer üyelerinden toplamış olması muhtemeldir. Hripsime’nin reçetelerden birini dünürü Nuritsa’dan aldığı söylenir. Nuritsa günlerce hep aynı rüyayı görmüş, meleklerden biri göz iltihabına karşı ona bir ilaç tarifi vermişti.

Hıripsime’nin, bizzat kaleme aldığı tıbbi notları Antep’ten beraberinde getirmiş, sonradan bunları ölmeden önce daha açık ve anlaşılır bir şekilde yazmış olması da ihtimal dâhilindedir. Keza bütün bu reçeteleri ezbere bilip Arjantin’de kâğıda dökmüş olması ihtimal dışı değildir.

Hıripsime, elyazmasının ilk sayfasında bu çalışmayı Topcuyan ailesine ithaf eder ve böylece ona şahsi bir mahiyet kazandırır. Not defteri Hripsime’nin, kendisine ait bu tıbbi bilgileri muhafaza etmeyi arzuladığının bir delilidir. Söz konusu reçeteleri Kurtuba’da arkadaş ve komşu çevrelerinde kullanmaktaydı. Kız kardeşinden öğrendiği bir reçete 1960’larda hâlâ revaçtaydı. Bütün bu bilgiler, not defterini içinde şahsi hatıraların ve Diasporada korunan Ermeni mirasının hemhal olduğu bir hazineye dönüştürür.

Elyazması, içinde hepsi de Ermenice harflerle Türkçe yazılmış 342 adet halk hekimliği reçetesi bulduğumuz 130 sayfadan oluşuyor. Bunların yanı sıra, nasıl iyi bir öğrenci ve Arjantin’li bir hemşeri olunabileceği gibi tavsiyelerin kaleme alındığı başka sayfalar da görüyoruz. Son sayfalar aceleyle yazılmış gibi görünse de yazısı genellikle okunaklı ve düzgün. Not defterinde resim yok, sayfa numaraları ise her bir sayfanın tepesinde belirtilmiş. Her reçetenin ayrı bir numarası var.

Reçeteler, insan vücudunun bölümlerine göre kısımlara ayrılmış. Her bir kısım için muhtemel hastalıklara, aynı zamanda bunların tedavisine yönelik reçetelere ait ayrıntılı listeler yapılmış. Bir tek göz tedavisi için 64 reçete buluyoruz.

Gözü ferahlatıcı reçete: parça çay şekeri, karaçalı, potasyum bitartrat [(krem) beyaz tartar, ç.n.], uzun biber [Lat.Piper longum, Endonezya uzun biberi ;ç.n.].
Gözü ferahlatıcı reçete: limon asidi, nişasta, karanfil, kaya şekeri (polat).
Sulanan gözler için reçete:  servi [yaprağı, kozalağı; ç.n.], kara kimyon [kişniş, ç.n.], şap, nigella sativa [çörek otu, ç.n.].
Göz uçuğu [herpes, ç.n.] için reçete: parça çay şekeri, kara nohut, galga nux, karanfil.
Dumandan tahriş olmuş, kararmış gözler için reçete: galga nux, uzun biber, karanfil, parça çay şekeri, bakır sülfat, amonyak.
Akut göz ağrısına özel reçete: pamuk, gülsuyu, Suriye sedefotu [üzerlik (Peganum harmala), ç.n.], beyaz nohut.
Arpacık tedavisi için reçete: parça çay şekeri, şap, karanfil.
İltihaplı [konjonktivit, ç.n.] gözler için reçete: anzarot, karanfil, auraga [Sanskrit.: Yılan taşı, serpantin; ç.n.], lületaşı, şap, kaya şekeri (polat).
Kararmış gözler için ot merhemi: uzun biber, Yahudi otu, galga nux, kaya şekeri (polat),badem, zeytin ve bal merhemi.
Toz ya da dumandan tahriş olmuş gözler için reçete: sumak reçinesi, fildişi tozu, inci tozu, yumurta sarısı.

Hıripsime’nin elişleri

Aile üyeleri Halep’e geldikleri zaman kadınlar ilave bir gelir kaynağı olsun diye nakışla uğraşmaya başlarlar. Hıripsime’nin kuzinleri Behiye, Lusin ve Alisya satılık mendiller nakışlarlar ve karşılık olarak da bir avuç ayçiçeği ve kabak çekirdeği alırlardı.Bu dikiş ve nakış istidadı başka amaçlara da hizmet etmekteydi. Hıripsime, Soykırım yıllarında Antepli önde gelen Ermeniler tutuklandıkları zaman,  kenar nakışlarına Ermenice harfli gizli mesajlar yazılan mendillerle hapistekilere haber ulaştırıldığını söyler. Kendisi de aynı şekilde, faal bir Hınçag olan babası ve dört kardeşine büyük ihtimalle mesajlar göndermişti.Hıripsime, akşamın serbest saatlerinde, Kurtuba’daki evlerinin avlusunda tığ işi örmeyi severdi.

Sanat mirası

Yeni gelen aileler kendi kültürlerini çeşitli örgütler sayesinde yaşamaktaydılar. Topcuyanlar o vakitler Kurtuba’daki Ermeni kültür hayatında çok faaldiler. Aile üyeleri ve arkadaşlar birlikte şarkı söylemek, hem Ermeni hem de yabancı yazarlardan tiyatro parçaları sahnelemek için bir araya gelirlerdi.

“Tatul Altunyan” topluluğu

Bu plâklar “Tatul Altunyan” müzik topluluğu tarafından 1950’lerde kaydedilmiştir. Adana’da doğan Altunyan Sovyet Ermenistan’ındaki Ermeni dans ve müzik topluluğunun kurucusudur.

Avedis Topcuyan Arjantin’de “Tatul Altunyan” adını taşıyan ve bizzat kendisinin şeflik yaptığı bir topluluk kurar. Avedis farklı enstrümanlar kullanmayı bilir, topluluk içinde ise kanun çalardı. Bu enstrümanı Arjantin’de yaşayan, Osmanlılar zamanında telli sazların usta bir yorumcusu ve besteci olan Baron Sahag nam bir diğer soykırım mağdurundan öğrenmişti.

Avedis’in Buenos Aires’teki evi Ermeni cemaatinin buluşma yeriydi. Karısı Araksi, piyano öğretmeniydi. Her gece piyano çalar, Avedis ise aryalar ve çeşitli bestecilerden parçalar icra ederdi.  Gençler hoşça vakit geçirmek için sık sık onların evine uğrardı. İmdi bir gece, bir grup genç Avedis’i ziyaret edip bir müzik topluluğu kurmasını ondan rica ederler. Büyük bir müzik tutkunu olan Avedis bu ricayı seve seve kabul eder ve izleyen yıllarda Topcuyanların Triunvirato’daki evi Ermeni halk müziğinin bir merkezine dönüşür. Artık, müzik icra etmek ve fikir alışverişinde bulunmak için burada toplanmaktadırlar.

Avedis’in müzisyenlik faaliyetine dair birçok belge bulunmaktadır. Bu sayfada onun topluluk üyesi olduğu zamanlar verilen konserlerden bir liste sunuyoruz. Avedis daha sonra sağlık nedenleriyle istifa etmek zorunda kaldı. O, topluluğunun konser verdiği yerleri, aynı zamanda konserin tarihini, hangi vesileyle verildiğini, düzenleyenlerin adlarını kayda geçirmişti.

Bu liste 1958’den 1960’a kadarki konserlere aittir. Sayesinde Buenos Aires’teki Ermeni örgütlerinin gerçekleştirdiği faaliyetler hakkında bilgiler de ediniyoruz. Burada, topluluğa kucak açan çeşitli Ermeni okulları ve örgütlerinin adlarını buluyoruz. Örneğin HMIM (Hay Marmnagırtagan Inthanur Miutyun) Ermeni Beden Eğitimi Genel Birliği [ve İzcileri, ç.n.], HPIM (Haygagan Parekordzagan Inthanur Miutyun) Ermeni Genel Hayri Birliği, HOM (Hay Oknutyan Miutyun) Ermeni Yardım Derneği; keza Maraşlı, Antepli, Adanalı, Kütahyalı, Adapazarlı, Hacınlı Ermeniler gibi birçok hemşeri dernekleri, Bolis (İstanbul) örgütü, Mıkhitaryan okulu ve diğerleri. Bunların yanı sıra Alevi Derneği gibi, Ermeni olmayan birkaç örgüt bulunmakta.

Aşağıdaki resimler Avedis’in, ustası Baron Sahag’tan aldığı kanuna ait. Soykırım zamanında, bir daha asla enstrüman çalamasın diye Baron Sahag’ın parmak sinirlerini kestikleri söylenir. Bu sebeple de o parmaklarını avucunun içinde hep kıvrık tutar. Ama Baron Sahag yeniden çalmayı aklına koymuştu bir kere. İmdi kendisine özel olarak yaptırdığı parmak kılıflarını parmaklarına geçirip sanatını yaşatırdı. Baron Sahag, kanun çalmayı öğretmek ya da öğrencileriyle birlikte çalmak için Avedis’i Triunvirato’daki evinde ziyaret ederdi.