Kimlik(ler): Aidiyet Meseleleri

Houshamadyan’ın diğer sayfalarında yayınladığımız objeler, fotoğraflar ve aile hikâyeleri Osmanlı Ermenilerinin Soykırım-öncesi hayatına dair gayrı resmi tarih yazımının örnekleriyken, bu bölümdeki belgeler görece daha resmi bir aktarım yapmamıza olanak sağlamaktadır. Kimlik belgesi, pasaport, tapu, diploma, doğum, vaftiz ve evlilik belgeleri ile diğer hüviyet evrakları, Ermenilerin sadece Osmanlı İmparatorluğu ve kurumlarıyla olan resmi bağlantı ve ilişkilerini ortaya koymakla kalmayıp, Osmanlı İmparatorluğu ötesinde –tebaa, vatandaş veya basitçe vatansız mülteciler olarak-- yaşadıkları çoklu hayatların tezahürüdür. Ermenilerin çeşitli devlet, kurum ve yetkililerle “temas”ları–ki bu temaslar kaba kuvvet, kendi tercihleri, tercihsizlikleri ya da tesadüflerin eseridir- neticesinde oluşturulmuş bu belgeler, Ermeni tarihine çok çeşitli seviyelerde ışık tutmaktadır.

Öncelikle bu belgeler mikro-tarih anlatılarına tanıklık ederek,  bu anlatıları olabilecek en resmi boyuta taşımaktadırlar. Bu belgeler bir anlamda, resmi otoritelerce –devletler, uluslararası kurumlar, kilise, okul vb kuruluşlar- düzenlenmiş resmi belgelerle anlatılan bir halk tarihi olarak kabul edilebilirier. Dolayısıyla mikro-tarih anlatılarının özünü oluşturan bu belgeler gayrı resmi ile resmi tarihin de  kesişme noktasını oluşturmaktadır.

İkincisi, bu belgeler Ermenilerin, Soykırım öncesinde ve sonrasındaki bireysel hareketliliğini de ayrıntılı bir şekilde ortaya koyduğundan, Ermenilerin tecrübe ettikleri yerinden edilmenin boyutunu anlamamıza da yardım etmektedirler. Soykırımdan hemen önce Osmanlı Ermenilerinin Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılıp başka yerlere yerleşmelerinin iki temel sebebi vardı. İlki Ermenilerin küçük bir kısmını oluşturan, tacirler zamanın gelişmekte olan küresel ticaret ağlarının bir parçası olan küresel ticaretin merkezleri olan şehirlere yönelip buralara yerleşmeye başlamalarıydı. Bununla birlikte 19. yüzyıl sonlarında Ermenileri Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılmaya iten en önemli neden, Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu vilayetlerindeki ekonomik ve siyasi istikrarsızlıktı. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun Ermenilerine karşı 1895’ten başlayarak uyguladığı kitlesel katliamların neticesinde Ermeniler dalga dalga Yeni Dünya’ya göç etmeye başlamıştı.

Ne var ki Soykırım, Ermenilerin yer değiştirmesini ya da yerinden olmasını başka bir boyuta taşıdı. Soykırımda hayatta kalabilip Anadolu’da yaşamaya devam edenler Osmanlı İmparatorluğu tebaalığından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçtiler. Hayatta kalıp, artık var olmayan Osmanlı İmparatorluğunun sınırları dışında ve ötesinde kalanlar, ya bir zamanlar İmparatorluk toprakları olan (Suriye, Lübnan vb.) yeni devletlerin ya da başka devletlerin tebaaları, vatandaşları ya da çoğu zaman vatansız mülteciler oldular.  Pasaport veya kimlik belgelerine de yansıyan bu düzenlemeler çoğu zaman da geçici oldular. Ermeniler sınırları aşmaya zorlandıkça, sınırlar da Ermenileri aştı. Sınırlar değiştikçe, kimlik belgelerini düzenleyen otoriteler ve Ermeniler ile belgelerinin bağlı oldukları yasalar da değişti.

Sonuç olarak, sürekli değişen sınırlar, devletler, otoriteler ve yasalara ilintili olarak, bu bölümde sunduğumuz belgeler, bize kimlik ve aidiyet meselelerinin yanı sıra her daim varolan “Ermeni”-“lik” sorunsalıyla da ilgilidir. Çünkü bu belgeler, Ermenilerin sadece geçmişte kim olduklarını veya kim olabileceklerini göstermekle kalmayıp aynı zamanda bir Ermeni ve eski Osmanlı İmparatorluğu tebaası olarak nereden geldiklerini, nerede kalmalarına veya nereye gitmelerine izin verilip verilemeyeceğinin de bir göstergesi haline gelmiştir. Bize bir kişinin ne olabildiği ve olabileceği ile o kişinin nereye ait olup olamayacağını da söyleyen bu belgeler, küresel tarihin giriftliği içine gömülü mikro tarih anlatısı üzerinden yazılan Ermeni tarihiyle ilintili oldukları kadar, Ermenilerin taşıdıkları ve nadiren örtüşen kimlik(leriy)le de ilgilidirler. Bu nedenle, bir nesilden diğerine aktarılan bu bölümdeki belgeler, yine nesilden nesile aktarılan tipik bir Ermeni anlatısı olan aidiyet ve aidiyete duyulan özlemin hikayesi olduğu kadar aidiyet ve aidiyetsizliğin değişik boyutlarını oluşturmaktadır.

Soykırım'dan sonra Krikor Krikoryan Yunanistan'ın Atina Şehri'nde yaşamıştır. Bu, Yunanistan İçişleri Bakanlığı tarafından Yunanca ve Fransızca dillerinde hazırlanmış ve düzenlenmiş Krikor'a ait kimlik belgesidir. Annesinin adı Vartanuş'tur. Belgenin tarihi 12 Mayıs 1926'dır (Kaynak: Alexis Krikoryan Arşivi, Lyon ve Cenevre).

Tahtacıyan Ailesine ait, 1921 tarihli,  Buenos Aires'te verilmiş nüfus cüzdanı. Hagop Tahtacıyan Antep doğumluydu. 1910 yılında Buenos Aires'e yerleşmişti. Orada Rosa Kalfayan'la evlenmişti. Bu belge, çiftin üç çocuğunun, Ardaşes/Alfredo (d. 1922); Ovsanna/Azaduhi (d. 1925) ve Melkon'un (d. 1929) da isimlerini ve doğum tarihlerini içermektedir. (Kaynak: Tahtacıyan Ailesi arşivi, Buenos Aires).

Arşaguni Rafayelyan’ın Ermenistan Cumhuriyeti pasaportu. Bu belge, Avrupa’ya sığınmış olan ve başka ülke vatandaşlığın geçemeyen Ermeni göçmenlere verilmekteydi. 1923’te, Arşaguni Rafayelyan Beyrut’tan Marsilya’ya geçer ve burada 8 Ocak 1924 tarihinde pasaportunu edinir. Pasaportun üzerinden okunduğu üzere Arşaguni Rafayelyan Lübnan’a 18 Eylül 1924 tarihinde bu pasaportla dönmüştür (Kaynak: Rafayelyan Arşivi, Beyrut, Lübnan).