Bu iki Maraşlı aileye ait materyalleri Maria Kantzabedyan sayesinde edindik. Maria, Elisa/Eliz (bekârlık soyadı Çinçinyan) ile Boğos Kantzabedyan’ın kızı. Elisa ve Boğos Maraş doğumlu; Elisa 1902 (Lübnan pasaportu üzerinde 1905 yazıyor olsa da), Boğos ise 1890 (Lübnan pasaportu üzerinde 1896 yazıyor olsa da) yıllarında dünyaya gelmişler. Dört çocukları olmuş: Maria, Makruhi, Juan ve Lidya.
Elisa Kantzabedyan’ın annesi Vartanuş Çinçinyan ve babası Arakel Çinçinyan. Vartanuş ve Arakel’in Elisa haricinde Sirvart, Panos ve Nubar isimlerinde üç çocuğu daha vardı. Arakel’in bir kız kardeşi (ismi bilinmiyor) ve Maraş’ta resmi görevli olan Boğos Çinçinyan isminde bir erkek kardeşi vardı.
Çinçinyan ailesinin Maraş’ta pamuk, buğday ve üzüm yetiştirdikleri tarlaları vardı. Aynı zaman bu ürünlerin ticaretiyle de uğraşmaktaydılar. Maraşlı diğer Ermeniler gibi Çinçinyanlar da Soykırım günlerinde Suriye’ye tehcir edilmiştir.
Ailenin Kantzabedyan kolu hakkındaki bilgiler daha sınırlıdır. Soykırım yıllarında Boğos’un ailesinin büyük bir kısmı ya öldürülmüş ya da açlık veya bulaşıcı hastalıklar neticesinde ölmüştür. Aileden hayatta kalanlar arasında Boğos, kardeşi ve kardeşinin oğlu (isimleri bilinmiyor) bulunmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra Çinçinyan ve Kantzabedyan ailelerinden hayatta kalanlar, Müttefik güçlerinin idaresinde bulunan, başta Britanya ardından da Fransız ordusu hakimiyeti altındaki Maraş’a dönmüştür. Ne var ki Ermeni aileler için burada filizlenen yaşam çok kısa sürer. Öyle ki Türk milli güçleri 1920’de Maraş’a hücum eder. Fransız ordusu şehirden geri çekilir ve üç bin kadar Ermeni de onlara katılır. Türk güçleri şehre girer girmez burada Ermenilere karşı bir kıyım başlar ve yaklaşık 5 bin Ermeni katledilir.
Çinçinyan ve Kantzabedyan aileleri de bu tarihte Maraş’ta bulunmaktadır ancak onların Fransız ordusuyla şehri terk eden Ermeniler içinde mi yoksa şehirde kalıp olaylar ardından hayatta kalan Ermenilerden mi oldukları bilinmemektedir. Her hâlükârda onların da Kilikya bölgesindeki birçok Ermeni gibi 1920’lerin başlarında Suriye ve Lübnan’a sığınanlardan oldukları bilinmektedir. Aileye ait Kutsal Kitap üzerinde el yazısıyla ailenin 1920’lerin başında Suriye’nin Hama kentine yerleştiği not edilmiştir. Bu el yazısının Boğos veya Elisa’nın ailesinden kime ait olduğu bilinmemektedir. Sadece aile bir yıl sonra Beyrut’a yerleştiğinden Hama’da kısa bir süre kaldıklarını bilebilmekteyiz.
Elisa ile Boğos 1926’da Beyrut’ta evlenirler. İki yıl sonra ilk çocukları Makruhi dünyaya gelir. Lübnan’da geçirdikleri yaklaşık on yıllık süre hiç kolay değildir. Lübnan pasaportlarındaki kayda göre Medawar’da yani Beyrut’taki göçmen kampında ikamet etmektedirler. O yıllarda Ermeni göçmenler arasında çok daha iyi yaşam şartları bulacaklarına inandıkları batı ülkelerine doğru bir göç hareketi başlamıştır. Göç edilen ülkelerin en önemlilerinden bir de Arjantin’dir ve buradaki Ermeni kolonisinin nüfusu 1920’li yıllardan itibaren Suriye, Lübnan ve Yunanistan’dan gelen Ermeni göçmenler nedeniyle artmaya başlamıştır.
Elisa ve Boğos Kantzabedyan 28 Aralık 1928 tarihinde “Mendoza” isimli gemiyle ailece Buenos Aires’e (Arjantin) doğru yola çıkmış ve 30 Ocak 1929 tarihinde buraya ulaşmışlardır. Elisa Arjantin’e vardığında hamiledir ve Ağustos 1929 tarihinde Maria’yı dünyaya getirir. Çiftin bir yaşındaki kızları Makruhi de yanlarındadır.
Başlarda aile zor şartlar altında yaşamını sürdürür. Sabit bir adresleri yoktur, sık sık ev değiştirmektedirler. Boğos bir mezbahada çalışmaya başlar ancak kısa bir süre sonra bir kaza geçirir ve sakat kalır. Bu nedenle uzun yıllar çalışamaz. Daha sonra ayakkabıcılık yapmaya başlar. Elisa nakış işi yapmayı hiç bırakmaz ve bu şekilde el işinden elde ettiği gelirle ailenin ihtiyaçlarını giderir.